Dolmabahçe Sarayının Tarihçesi |
10-14-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Dolmabahçe Sarayının TarihçesiDolmabahçe sarayı müzesi Dolmabahçe sarayı Dolmabahçe Sarayı’nın bugün bulunduğu alan, bundan dört yüzyıl öncesine kadar Osmanlı Kaptan-ı Derya’sının gemileri demirlediği, Boğaziçi’nin büyük bir koy’u idi Dolmabahçe sarayı hala eski güzelliğini korumaktadır Geleneksel denizcilik törenlerinin yapıldığı bu koy zamanla bir bataklık hâline geldi 17 yüzyıl’da doldurulmaya başlanan koy, padişahların dinlenme ve eğlenceleri için düzenlenen bir “hasbahçe”ye dönüştürüldü Bu bahçede çeşitli dönemlerde yapılan köşkler ve kasırlar topluluğu, uzun süre Beşiktaş Sahilsarayı adıyla anıldı 18 yüzyıl’ın ikinci yarısına doğru, Türk mimarisinde Batı tesirleri görülmeye başlanmış ve “Türk Rokokosu” denilen süsleme şekli, gene Batı tesiri altında kalarak yapılan barok tarzı köşk, kasır ve sebillerde kendini göstermeye başlamıştır III Selim, Boğaziçi’nde Batı tarzında ilk binaları inşa ettiren padişahtır Mimar Melling’e Beşiktaş Sarayı’nda bir kasır yaptırmış, lüzum gördüğü diğer yapıları da genişlettirmiştir II Mahmut, Topkapı Sahilsarayı’ndan başka, Beylerbeyi ve Çırağan bahçelerinde Batı tarzında iki büyük saray yaptırmıştır Bu devirlerde Yeni Saray (Topkapı Sarayı) fiilen olmasa bile, terkedilmiş sayılırdı Beylerbeyi’ndeki saray, Ortaköy’deki mermer sütunlu Çırağan, eski Beşiktaş Sarayı ile Dolmabahçe’deki kasırlar II Mahmut’un mevsimlere göre değişen ikametgâhlarıydı Abdülmecit de babası gibi Yeni Saray’a fazla itibar etmemekteydi, orada yalnızca kış mevsiminde bir kaç ay kalıyordu Kırkı aşkın çocuğunun neredeyse tümü Boğaziçi saraylarında dünyaya gelmiştir Abdülmecit, eski Beşiktaş Sarayı’nda bir süre oturduktan sonra, şimdiye kadar tercih edilen klasik saraylar yerine, ikamet, sayfiye, misafir kabul ve ağırlama, devlet işlerini yürütme amacıyla, Avrupai plan ve üslupta bir sarayın inşaatına karar verdi Abdülmecit, diğer şehzadeler gibi köklü bir eğitim görmemesine rağmen, Batı’ya dönük bir sultandı Batı müziğini ve batı üslubuyla yaşamayı seven padişah, anlaşabilecek kadar da Fransızca biliyordu Günümüzdeki Dolmabahçe Sarayı’nın yerinde bulunan köşklerin, 200 yıl kadar önce denizden kazanılmış toprağın tekrar ortaya çıkarılması için yıkımının kesin olarak hangi tarihte başladığına dair bir bilgi yoktur 1842′de sarayın yerinde olduğu ve bu tarihten sonra yeni sarayın inşaatına başlandığı tahmin edilmektedir Bununla birlikte bu tarihlerde inşaat arazisinin genişletilmesi için çevredeki tarla ve mezarlıkların satın alınarak istimlak edildiği belirtilir İnşaat bitim tarihi için çeşitli kaynaklar değişik tarihler vermektedir Ancak, 1853 yılı sonunda saray inşaatını gezen bir Fransızın anlattıklarından, sarayın hâlen süslemelerinin yapıldığını, mobilyaların henüz yerleştirilmediğini anlamaktayız Sultan I Abdülmecit tarafından yaptırılan sarayın cephesi, İstanbul Boğazı’nın Avrupa kıyısında 600 metre boyunca uzanmaktadır Avrupa mimari üsluplarının bir karışımı olarak, Ermeni olan Garabet Amira Balyan ve oğlu Nigoğos Balyan tarafından 1843-1855 yılları arasında inşa edilmiştir 1855 yılında tamamıyla bitirilen Dolmabahçe Sarayı’nın açılış töreni Ruslar’la yapılan Paris Antlaşması (30 Mart 1856)’dan sonra olmuştur 7 Şevval 1272 (11 Haziran 1856) tarihli Ceride-i Havadis adlı gazetede, sarayın 7 Haziran 1856′da resmen açıldığı haberi verilmiştir Abdülmecit döneminde üç milyon kese altın olan sarayın borcu, Maliye Hazinesi’ne aktarılınca, zor durumda kalan maliye, aylıkları, ay başı yerine ay ortalarında, sonraları da 3-4 ayda bir ödemek durumunda kalmıştır 5000000 altına mal olan Dolmabahçe Sarayı’nda Sultan Abdülmecit sadece altı ay yaşayabilmiştir Ekonomiyi tam bir iflas hâlinde devralan Sultan Abdülaziz devrinde sarayda israf son haddini bulmuştur 5320 kişinin hizmet verdiği sarayda yıllık masraf 2000000 sterlini bulmaktaydı Abdülaziz’in, ölen kardeşi kadar Batı’ya hayranlığı yoktu Alaturka bir hayat tarzını tercih eden padişahın pehlivan güreşleri ile horoz dövüşlerine merakı vardı Saray, Abdülaziz’in son dönemlerinde, yüksek dereceli memurların usulsüz atanmalarına, azillere, entrikalara ve rüşvetlere sahne olmuştur Padişahın, istikraz işinden menfaat beklediğini açıkça ifade etmesi ile ordu ödeneğinden aaaaen bin altın talep etmesi tahttan indirilmesine sebep olmuştur 30 Mayıs 1876′da V Murat, saraydaki dairesinden alınarak Bab-ı Sarasker’e yürüldü ve kendisine Serasker Kapısı’nda (Üniversite Merkez Binası) biat töreni yapıldı V Murat Sirkeci’den Dolmabahçe’ye saltanat kayığıyla dönerken aynı saatlerde Abdülaziz başka bir kayıkla Topkapı Sarayı’na yürülmekteydi Saraya getirilen V Murat’a Mabeyn Dairesi’nin üst kat sofrasında ikinci bir biat merasimi düzenlenmiştir V Murat’tan sonra tahta çıkan II Abdülhamit şerefine bütün şehir fenerlerle aydınlatılırken, Dolmabahçe Sarayı’nda yalnızca bir odada ışık yanmaktaydı, padişah anayasa metni üzerinde çalışıyordu Suikastten sürekli kuşkulanan padişah Dolmabahçe Sarayı’nda oturmaktan vazgeçerek, Yıldız Sarayı’na taşınmıştır Böylece, bu padişah, sarayda yalnızca 236 gün kalmıştır Büyük masraflarla inşa ettirilen saray, 33 yıl boyunca yılda iki kez Büyük Muayede Salonu’nda düzenlenenbayram törenlerde kullanılmıştır V Mehmet zamanında sarayın kadrosu azaltılmış, yurt dışında çok önemli olaylar cereyan ederken, saray içinde, sekiz yıllık süre boyunca az sayıda olay gerçekleşmiştir Bu olaylar, 9 Mart 1910′da 90 kişiye verilen bir ziyafet, aynı yılın 23 Mart’ında Sırp Kralı Petro’nun bir hafta süren ziyaret törenleri, Veliaht Max’ın ziyareti ve Avusturya imparatoru Karl ile İmparatoriçe Zita’nın şerefine düzenlenen ziyafetlerdir Yorgun ve yaşlı padişahın vefatı Dolmabahçe Sarayı’nda değil Yıldız Sarayı’nda olmuştur VI Mehmet unvanıyla tahta çıkan Vahdettin, Yıldız’da oturmayı tercih etmiş, ancak vatanı Dolmabahçe Sarayı’ndan terketmiştir TBMM reisi Gazi Mustafa Kemal tarafından imzalanmış telgrafı alan Abdülmecid Efendi, halife ilân edildi Yeni halife TBMM’den gelen heyeti Dolmabahçe’nin Mabeyn Dairesi Salonu’nun üst katında kabul etmiştir Hilafetin kaldırılmasıyla Abdülmecit Efendi maiyetiyle birlikte Dolmabahçe Sarayı’nı terk etmiştir (1924) Boşalan saraya Atatürk üç yıl hiç uğramamış Onun döneminde saray iki yönden önem kazanmıştır; yabancı konukların bu mekânda ağırlanmaları, kültür ve sanat bakımından saray kapılarının dışarıya açılması İran Şahı Pehlevi, Irak Kralı Faysal, Ürdün Kralı Abdullah, Afgan Kralı Amaaaaaah, özel ziyaret için gelen İngiliz Kralı Edward ve Yugoslav Kralı Aleksandr, Mustafa Kemal Atatürk tarafından Dolmabahçe Sarayı’nda ağırlanmışlardır 27 Eylül 1932′de Muayede Salonu’nda Birinci Türk Tarih Kongresi açılmış, 1934′te de Birinci ve İkinci Türk Dil Kurultayları burada toplanmıştır Turing kurumlarının dünya kuruluşu Alliance Internationale de Tourisme’nin Avrupa toplantısı Dolmabahçe Sarayı’nda düzenlenerek, sarayın turizme ilk açılışı sağlanmıştır (1930) Cumhuriyet döneminde, Atatürk’ün İstanbul ziyaretlerinde ikametgâh olarak kullandığı sarayda yaşanan en önemli olay, 10 Kasım 1938′de Atatürk’ün ölümüdür Atatürk, sarayın 71 numaralı odasında hayata gözlerini kapamıştır Muayede Salonu’nda kurulan katafalga konan naaşı önünden son saygı geçişi yapılmıştır Saray, Atatürk’ten sonra Cumhurbaşkanlığı sırasında İsmet İnönü tarafından, İstanbul’a gelişlerinde kullanılmıştır Tek partili dönemden sonra saray, yabancı misafirleri ağırlamak amacıyla hizmete açılmıştır Alman Cumhurbaşkanı Gronchi, Irak Kralı Faysal, Endonezya Başbakanı Sukarno, Fransa Başbakanı General de Gaulle şereflerine törenler düzenlenip, ziyafetler verilmiştir 1952′de Dolmabahçe Sarayı, Millet Meclisi İdare Amirliği’nce haftada bir gün olmak üzere halka açılmıştır 10 Temmuz 1964 tarihinde Millet Meclisi Başkanlık Divanı’nın toplantısıyla resmî açılışı yapılmış, Millet Meclisi İdare Amirliği’nin 14 Ocak 1971 tarihli yazısıyla bir ihbar sebep gösterilerek kapatılmıştır 25 Haziran 1979′da 554 sayılı Millet Meclisi Başkanı emriyle turizme açılan Dolmabahçe Sarayı, aynı yılın 12 Ekim’inde yine bir ihbar üzerine kapatılmıştır İki ay kadar sonra Millet Meclisi Başkanı’nın telefon emriyle tekrar turizme hizmet vermeye başlamıştır MGK İcra Daire Başkanlığı’nın 16 Haziran 1981 tarih ve 1473 sayılı kararıyla saray ziyaretçilere tekrar kapatılmış ve bir ay sonra 1750 sayılı MGK Genel Sekreterliği’nin emriyle açılmıştır Saat Kulesi, Mefruşat Dairesi, Kuşluk, Harem ve Veliahd Dairesi bahçelerinde ziyaretçilere yönelik kafeterya hizmetleri veren bölümler ve hediyelik eşya satış reyonları oluşturulmuş, bu reyonlarda Kültür-Tanıtım Merkezi’nce hazırlanan ve milli sarayları tanıtıcı bilimsel nitelikte kitaplar, çeşitli kartpostallar ve Milli Saraylar Tablo Koleksiyonu’ndan seçilmiş ürünlerin tıpkı basımları satışa sunulmuştur Diğer yandan, Muayede Salonu ve bahçeler ise ulusal ve uluslararası resepsiyonlara ayrılmış, yeni düzenlemelerle saray, müze içinde müze birimlerine, sanat ve kültür etkinliklerine kavuşturulmuştur |
Dolmabahçe Sarayının Tarihçesi |
10-14-2012 | #2 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Dolmabahçe Sarayının TarihçesiMimari Üslubu Avrupa saraylarının anıtsal boyutlarına özenilerek inşa edilen Dolmabahçe Sarayı, değişik üslupların öğeleriyle donandığından belirli bir üsluba bağlanamaz Büyük bir orta yapıyla iki kanattan oluşan planında, geçmişte mimari açıdan işlevsel değeri olan öğelerin farklı bir anlayışla ele alınarak süsleme amacıyla kullanıldığı gözlemlenir Dolmabahçe Sarayı’nın kendine has, belirli ekollere giren bir mimari üslubu olmamasına karşın Fransız Baroku, Alman Rokokosu, İngiliz Neo Klasizmi, İtalyan Rönesansı karışık bir şekilde uygulanmıştır Saray, batı anlayışıyla çağdaşlaşma gayretleri içinde bulunan toplumun sanatta da batının tesiri altında kalarak, Osmanlı saray ihtiyaçlarını da dikkate alıp, o asır bünyesinin sanat atmosferi içinde yapılmış bir eserdir Nitekim, 19 yüzyıl köşk ve saraylarına dikkat edildiğinde onların, içinde yaşanılan yüzyılın sanat olaylarına değil, toplumun ve tekniğin gelişmesini de izah ettiği farkedilebilir |
|