Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Kültür - San'at & Eğitim > Ülke & Şehirler > Türkiye > Marmara Bölgesi

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
istanbul, rehberi, şehir

İstanbul Şehir Rehberi

Eski 10-13-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İstanbul Şehir Rehberi




İSTANBUL Şehir Rehberi

İSTANBUL

"Orada, Tanrı ve insan, doğa ve sanat hep birlikte, yeryüzünde öylesine mükemmel bir yer yarattılar ki, görülmeğe değer" Bir koluyla Asya'ya, diğeriyle Avrupa'ya uzanarak iki kıtayı da kucaklayan kenti Lamartine böyle tanımlıyor

Başkentler başkenti olarak bilinen, önce Roma, ardından Doğu Roma (Bizans) İmparatorluğu ve kıtalara hükmederek büyük barış coğrafyaları yaratmış, Osmanlı İmparatorluğu'na başkentlik yapan İstanbul, geçmişin ihtişamını gururla korurken modern bir geleceğe doğru ilerlemektedir İstanbul'daki çeşitlilik ziyaretçileri gerçekten büyülemektedir Müzeleri, kiliseleri, sarayları, camileri, pazar yerleri ve doğal güzellikleri bitmez tükenmez nüanslar sunmaktadır Boğazın kıyısında şöyle bir arkanıza yaslandığınızda, grupta kızaran renklerin karşı sahildeki evlerin pencerelerine yansımasını seyrederek, yüzyıllar öncesinde, insanların bu olağanüstü yeri neden seçtiklerini birden anlar ve İstanbul'un "dünyanın merkezindeki" şehir olduğunu hissedersiniz

Şehrin en güzel anıtları, Haliç-Marmara Denizi-Surlar arasında kalan yarımadada yer alır Kentin tepelerinden yükselen 500'ü aşkın caminin silueti baş döndürücü bir atmosfer yaratır İnsan kendini geçmiş zamanla bugün arasında bir rüyada gibi hisseder! Altı minaresiyle İstanbul'un sembolü haline gelen, dekorasyonunda kullanılan mavi çiniler nedeni ile "Mavi Cami" diye anılan Sultanahmet Camii'ni mutlaka görmelisiniz Karşısında, İmparator Justinianus zamanında kilise olarak inşa edilmiş olan ünlü Ayasofya Müzesi yer alır; mimari hünerler örneği olan bu yapı, Hz İsa'yı, Hz Meryem'i ve imparatorları tasvir eden nefis mozaik panolarla bezenmiştir Bir başka tepeden bu iki muhteşem abideyi seyreden Süleymaniye Cami ise Osmanlı mimarlık sanatının zirvesidir Kanuni Sultan Süleyman'ın isteği üzerine Mimar Sinan tarafından inşa edilmiştir

Marmara'ya ve Boğaz'a hakim bir tepe üzerinde, 400 yıl boyunca Osmanlı sultanlarına konutluk ve siyasi merkezlik etmiş olan Topkapı Sarayı yer alır Topkapı Sarayı'nda Çin Porselenleri koleksiyonunu, altın işlemeli ve değerli taşlarla süslü tahtları, sultan kostümlerini, masallardakileri andıran mücevherleri, nadir elyazması kitapları, yüzyıllarca merak uyandırmış olan harem salonlarını görebilirsiniz Ayasofya ile Sultanahmet Cami arasında araba yarışlarının yapıldığı Bizans Devrinin ünlü Hipodromu ve bu Hipodromun orta yerinde, bu dönemden kalma üç dikilitaş bulunur

Yerebatan Sarayı Bizans döneminde yapılmış en önemli su sarnıçlarından biridir En güzel Bizans devri eserlerinden biri sayılan Kariye Müzesi mozaik ve fresklerle süslü orijinal dekorunu muhafaza etmektedir İstanbul'da görmeden edemeyeceğiniz bir başka mekan da Eyüp Camiidir Burası, Eyüp Sultan'ı ziyaret edip manevi haz arayanlara güvercin sesleriyle her an cıvıl cıvıl bir ortam sunar

İstanbul tarihsel yapıların yeniyle buluştuğu, yenilendiği bir şehirdir aynı zamanda Kapalıçarşı labirentvari yapısıyla geçmişin hülyalı günlerinin izlerini taşımakta ısrar ederken bir yandan da modern dünyanın yepyeni ürünlerini serer önünüze; büyüleyici mücevherler, bakır eşyalar, halılar, çeşit çeşit deri ve süet giyim Cazibesine kapılınca en ufak bir yorgunluk duymadan saatlerce dolaşabilirsiniz bu çarşıda

Boğaz'da bir vapur gezisi, unutulmaz anılarınız arasına girecektir Boğaz'ın iki yakasında sıralanan her birinden ayrı bir sevda masalının sulara yansıdığı asude ve emsalsiz yalılar, 20 yüzyılda yapılan lüks villalar, Dolmabahçe, Göksu ve Beylerbeyi Sarayları, Rumeli ve Anadolu Hisarları, balıkçı köylerinden kalma izler, lokantalar, çay bahçeleri, parklar, gece kulüpleri sizi büyüleyebilir Aynı günde Karadeniz'in vahşi sahillerinde denize girip ardından Marmara'nın sakin kıyılarında bir çay bahçesinde bir fincan kahvenizi yudumlarken belki de tarihe geçecek anılarınızı kaleme alabilirsiniz

Eşsiz tarihi ve kültürel geçmişi ve sayısız cazibesine ilave olarak modern oteller, istisnai lokantalar, gece kulüpleri, kabareler, tarihi çarşılar ve dükkanlar İstanbul'u konferans ve kongreler için dört dörtlük bir mekan yapmaktadır

Hazırlayan: Ege Bora Eşiz



Alıntı Yaparak Cevapla

İstanbul Şehir Rehberi

Eski 10-13-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İstanbul Şehir Rehberi




İstanbul Gezgin Gözüyle

Topkapı Sarayı’nın Gizemli Köşesi: HAREM

Erdem Yücel

İstanbul’un fethinden sonra Fatih Sultan Mehmet, Topkapı Sarayı’nın yapımına Sarayburnu’ndaki Bizans’tan arta kalan kalıntılar üzerinde 1465 yılında başlamıştır Osmanlı İmparatorluğu’nun kaderinde rol oynayan bu saray kompleksi Saray-ı Cedid-i Amire (Yeni Saray) ismiyle 1478’de tamamlanmıştır Osmanlı devleti yönetim yapısı niteliğindeki saraya haremin ne zaman taşındığı konusunda kesin bir tarih verebilmek çok zordur Bu konuda yazılı belge olarak yalnızca Arabalar Kapısı üzerinde 1578 tarihli bir kitabe dışında başka bir belgeye rastlanmamaktadır Bazı tarihçiler, Saray Atik’den (Eski Saray) Haremin Kanunî Sultan Süleyman devrinde (1520-1566) taşındığını ileri sürmüşlerse de bu iddia da bir belgeye dayanmamaktadır

Osmanlı İmparatorluğu’nda padişahın evi anlamında olan Haremde padişahlar çiniler, ocaklar, çeşmelerle bezeli dairelerinde yaşamlarını sürdürmüşlerdir Burada acı-tatlı bir yığın olay birbirini izlemiştir Padişahlar ölmüş, öldürülmüş, masum şehzadelerin canına kıyılmış, gün gelmiş devletin varlığını tehlikeye düşürecek olaylar, saray entrikaları birbirini izlemiştir Bütün bu entrikalarla dolu ortamda yaşayanlar büyük olasılıkla kendilerini mutsuz hissetmişlerdir Sultanlar, sultan eşleri, cariyeler, valide sultan, şehzadeler, hizmetçiler, köleler, ağalar zengin bezemeli Harem dairelerinde yaşamış, dış dünyadan kopmuşlardır Bütün bu insanların yaşamı, güvencesi tek bir kişiye; Padişaha ve onun ağzından çıkacak bir çift söze bağlanmıştı

Haremde yaşayan kızların çoğu yabancı kökenli olup Darüssaade Ağası tarafından güzelliklerine göre seçilip satın alınmışlar veya bir baskında ele geçirilmişlerdir Sonra da Haremde İslam kurallarına göre yetiştirilip nakış, dans, müzik öğretilmiş, içlerinden en iyileri, güzelleri Sultanın hizmetine sunulmuşlardı Sultanın yatağına girebilme onuruna ulaşanlara gözde, birliktelikleri süreklilik kazananlara da ikbal denilmiştir Sultandan çocuk doğuran ikbal haseki olurdu Bunlardan erkek çocuk doğurana haseki sultan, kız çocuk doğurana da haseki kadın ismi verilirdi Hasekilerin Haremde farklı yerlerde daireleri, özel gelirleri, özel hizmetçileri olurdu Sultanın en büyük oğlunun annesi baş haseki sultan olurdu Bu çocuk padişah olduğunda da annesi Osmanlı’nın en güçlü kadını, valide sultanlık mertebesine erişirdi Ancak Sultanın dikkatini çekmeyen, şanssız diye nitelenenler, çocuk doğurma yaşını aşanlar, çocuk sahibi olması yasak şehzadelere verilirdi İçlerinden şanslı olanlar ise sarayda eğitildikten sonra saray dışında görev alanlarla evlendirilirdi

Topkapı Saray’ında Harem, Babüsselâm’dan girildikten sonra ikinci avlunun (Birûn) sol yanından başlayarak üçüncü avlu (Enderun) içerisine kadar uzanmaktadır İlk yapımından XIX yüzyılın ilk yarasına kadar geçen süre içerisinde her padişah döneminde yapılan eklerle genişletilmiş ve 400’ü aşkın odasıyla adeta küçük bir şehir görünümüne ulaşmıştır Böylesine uzun bir zaman süreci içerisinde yapılan eklerle çeşitli devirlerin mimari özelliklerini, bezemelerini görebilme olanağı vardır

Arabalar Kapısı’ndan, yekpare demir iki kanatlı kapı ile içerisine girilen Haremin yuvarlak kemeri üzerinde, siyah zemine altın yaldızlı bir kitabe yerleştirilmiştir

Güzin-i Padişahan han-ı Murad-ı âlişân

Letafetiyle beridir, der behişti acip

Haim-i cennet-i âlide bab-ı Sultan

996 (1588)

Arabalar kapısından Haremin asıl giriş kapısına kadar uzanan, üzeri açık, ince uzun avlunun çevresinde Dolaplı Kubbe, Şadırvanlı Taşlık, Kule, Başhazinedar Ağa ile Başmuhasip Ağa’nın daireleri, Meşkhane Kapısı, Karaağalar Mescidi, Karaağalar Koğuşu, Kızlar Ağası Dairesi sıralanmıştır Bu avlunun karşısına gelen küçük bir holün ardında da Haremin asıl giriş kapısı bulunmaktadır Buradan da tonozlu koridor üçüncü avluya (Enderun) açılan Kuşhane Kapısı yer almaktadır Haremin belli başlı bölümlerini Dolaplı Kubbe, Şadırvanlı Taşlık, Kule, Karaağalar Mescidi, Karaağalar Koğuşu, Kadın Efendiler Taşlığı, Valide Sultan Daireleri, Hünkâr Hamamı, Hünkâr Sofası, Ocaklı Sofa, Murad III Has Odası, Ahmet I Okuma Odası, çifte Kasırlar-Şehzadeler Daire oluşturmuştur

Topkapı Saray’ı Hareminin her bölümü ayrı ayrı gezilmelidir Bu bölümler Osmanlı tarihi tarihinde acı ve tatlı pek çok olaya tanık olmuştur Burada entrikalar, aşklar, kıskançlıklar yaşanmış ve bir çok acımasız olaylar birbirini izlemiştir Kısacası her bölümün ayrı bir öyküsü vardır

İşte, bunlardan bir örnek: Söylenenlere göre Mehmet isimli bir Harem ağası sevdiği, ümitsiz aşkına ortak olmuş genç bir cariye ile birlikte Dolaplı Kubbe’nin içerisinde eskilerin değişi ile sır olmuş, yani yok olmuştur Söylentiye göre padişahın biri bu aşkı öğrenmiş, hançerini çekerek “Kanın benim elimden akacak melun” diyerek zenci ağayı kovalamıştır Canını kurtarmak için kaçan Mehmed, Dolaplı Kubbe’ye kaçmış, ancak elbisesinin ucu kapının dışında kalmıştır Peşinden koşan padişah kapıyı açtığında zencinin yerinde yeller estiğini görmüştür Bu olay genç cariye içinde söylenmiş ve saraylılar bir anda yok olan çiftin erdiğine inanmışlardır Bunun üzerine de Dolaplı Kubbe’nin kapıları yeşile boyanmış, üzerine bir daha açılmaması için kilit vurulmuştur

Haremde yaşayan en önemli kişilerin başında da Kızlar Ağası gelirdi Karaağaların başı olan Kızlaraağası’nın resmi ismi de Darüssade Ağası idi Padişahın görevlendirdiği Darüssade Ağası son derece nüfuslu olup resmi protokolde sadrazam ile eş tutulurdu Ancak onunda kaderi padişahın iki dudağı arasında idi Padişahı kızdıran Darüssade Ağası’nı yalnızca Sultan azlederdi Bu durumda kendisini saygıda yine kusur edilmez, yol hazırlıklarını yapması için sarayda daha birkaç gün kalır, sonra da bir gemi ile Mısır’a gönderilir ve orada ölünceye kadar yaşardı; ancak padişahın gazabına uğrayanlar sarayın Balıkhane Kapısına getirilerek orada korku içerisinde bekletilirdi Burada bekleyen ağanın karşısına ya cellat ya da kendisini Mısır’a götürecek olan geminin kaptanı gelirdi

Osmanlı Haremi’nin tarihe geçmiş en ünlü kadınlarının başında Kösem Mahpeyker Sultan gelmektedir Kocasının, iki oğlunun ve bir torununun zamanında Haseki Sultan, Valide Sultan ve Büyük Valide Sultan olarak yarım yüzyıla yakın sarayda saltanat sürmüştür Reşat Ekrem Koçu’nun deyişiyle; sevmiş, sevilmiş, baş tacı edilmiş, Osmanlı sarayında her türlü entrikaya karışmış ve rakiplerinin hepsini yere sermiş, saltanatı uğruna cinayete varıncaya kadar her şeyi meşru görmüştür Osmanlı sarayına on üç yaşında gelmiş, on dört yaşındaki şehzade Ahmet’in koynuna sokulmuştur Aslında adalı bir Rum kızı olup, bir papazın evlatlığı idi Sultan I Ahmed ona “Kösem” (sürünün başında giden) ismini yakıştırmıştır

Osmanlı tarihinin en kanlı olaylarından biri olan Alemdar olayı da yine Haremin çevresinde geçmiştir Alemdar Mustafa Paşa, Sultan III Selim’i yeniden tahta çıkarmak için Babüssaade Kapısını kırıp içeri girdiğinde, padişahın cesedi ile karşılaşmıştı Bu sırada tahta çıkardıkları Sultan IV Mustafa’nın yerinde kalabilmesi için isyancılar Şehzade Mahmud’u öldürmeye koşmuşlardı Ancak genç şehzadeyi Cevri Kalfa isimli cesur bir kadın korumuş, taş merdivenin başında eline geçenleri isyancıların üzerine attıktan sonra elini kül dolu çömleğe sokarak merdivenleri çıkmaya çalışanların üzerine kızgın külleri atmış, genç şehzadenin damdan dama atlayarak kaçmasını sağlamıştı Bu mücadele Alemdar Mustafa Paşa’ya zaman kazandırmış ve Sultan II Mahmud Osmanlı tahtına çıkmıştır

Sultan I Abdülhamit ise Ruhşah isimli bir Başkadın’a aşık olmuş; ancak ömrünün sonuna kadar Onun yüzünden aşk acıları çekmiştir Harem de yazmış olduğu mektuplarda bu aşkın izleri açıkça görülmektedir

“Ruhşanım, Hamidin sana kurban ola, Cenab-ı Hallâk-ı Âlem, cal mahlûkatın hâlihidir Bir kusur ile azap eylemez Efendim sana bendolmuş bir kulunum İster darp eyle ister öldür; sana teslimim Bu gece gel niyazımdır Billâki sebeb-i illetim gözüm sürerek reca eylerim, kendimi zaptedemiyorum billâhilâzım

Padişahların zevk ve sefa sürdüğü Haremin hamamında iç oğlanlar, cariyelerin oluşturduğu görünümler batılı gravürlerde de yer almıştır Nitekim Tarihçi Reşat Ekrem Koçu Haremin hamamına kendine özgü üslubu ile anlatmaktadır:

“Muhteşem bir saray hamamının mermer ve altın yaldızlı bronz akisleri arasında saçı sakalı ağarmış bir padişahın, gözleri nefis lezzeti ışıkları ile parlayarak cennet kaçkını huri ve gılman misali, çıplak kızlar veya oğlanlar tarafından yıkanması, altın taslar, sızma işlemeli kırmızı peştemallar, sızma veya ince işlemeli tasmaları ile sedef kakmalı âbânoz nalınlar, tepe camlarından çubuk çubuk süzülen ışıklar, ne muhteşem bir tablodur

Osmanlı’da padişahların tanrısal bir niteliği olmamasına karşılık hanedanın dokunulmazlığı vardı Özellikle bu durum padişahta kutsallık olarak yoğunlaşmış ve bir köle aristokrasisine dönüşmüştür Padişahın bile özel yaşamının olmadığı bu sistemde Haremde yaşayanların da hareketleri yasalarla, törelerle sınırlanmıştır Bu saray sistemi Osmanlı Devletini XX yüzyılın başlarına kadar taşımıştır


Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.