Prof. Dr. Sinsi
|
Nazlim!Niyazlim!Namazim!
Nazlim!niyazlim!namazim!
Hakkında Nazlim!niyazlim!namazim!
Bekledim  Baktım ki geldiğin yok  Dedim hele şuna bir mektup yazayım  Hâlimi anlatıp, "Gel!” diye yalvarayım  De hele, neye gücendin? De hele, niye bıraktın beni?
Hakkını veremedim hiç tamam  Bir zamanlar hiç unutmazken buluşacağımız vakti, sonraları unutur oldum  Bazen yük geldiğin oldu bana  Seni beklerken, eski heyecanım kalmadı  Sana aşkla bakamadım  Seni ilgisiz bıraktım  Ettim bir eşeklik! Ama be canım, ne demeye uydun sen bana! Ne demeye çekip gittin!?
Gerçi, haksız değilsin  Ne desen, ne etsen haktır bana  Oyalanmazsın elbet ben gibi dökük bir handa  Herkes gibi sen de pek, sağlam yerler ararsın  Çürükle halvetlikten, elbette hoşlanmazsın  De ki mecnûn ararım, beni unutmayacak  Benimçün işin gücün bir kenara koyacak  Ne diyeyim, doğrudur, gün geldi, işim için seni ihmal ettim
Bilenler, farzını, sünnetini, hükmünü anlatıyor  Edebinden bahsediyor Seni huşû ile ifâ etmekten, sana dalıp, dünyayı unutmaktan bahsediyor A canım, ben ne anlarım o işlerden  Ben senin az biraz huyunu bilirim o kadar Ve sanırım, huyuna suyuna gidemedim  
Az biraz dedimse, küçümseme! Aslında tanırım seni  Bilirim ne nazlı olduğunu  Bilirim incelik beklediğini  Şimdi, aramızda yabancı yok, bak, hadi söyle, niye bıraktın beni?
Derdin ki bana, abdestini al  Güzel elbiselerini giyin  Kokularını sürün  El âleme giderken süslenmeyi biliyorsun! Hadi, benimle buluşacağında da şık ol  Ama ben, bazen pek güzel geldim sana  Bazen pek darmadağın  Acep diyorum, bu mu zoruna gitti? Kılığımı kıyafetimi, kokumu mu beğenmedin? Hani suyla, sabunla, miskle gidermeye çalıştım da, yine de o hassas burnun, kalbimdeki necâsetin kokusunu aldı, beni ondan mı terk ettin?
Ört derdin  Ört kendini  Tek teli görünmesin saçlarının  Topuklarını kapatsın çorapların  Bana edeple gel  Nizamla gel  Ama ben, üşendim bazen, çorap giymeye bile  Bazen, özensiz olurdu başörtüm  Yoksa, buna mı içerledin?
Yoksa hiçbiri değil de  Sana hakkıyla yönelemeyişim mi üzdü seni? Yönümü, bir silüet olarak sana dönmüşken, aklımın nice başka yönlere koşturması mı zoruna gitti  Hani, sana doğruymuş gibi dururken, aslında, nice yerlerde gezinir gelirdim  Bedenim seninleyken, kalbim, ruhum, dolaşır dururdu uzaklarda  Seninle hemhâl olmuş görüntümün altında, nice keder, nice şüphe, nice vesvese yaşayışım mı mâlûm oldu ki, bırakıp gittin?
Nazlım! Yoksa, dediğin saatte gelmediğim için miydi sitemin? Hani, sana yönelmem gerekirken, işlerimi bitirmeye çalıştığım, hattâ bazen, seni her şeyden sonraya bırakıp mahzun ettiğim zamanların acısını mı çıkartıyorsun? De hele, ne olur! Tâ ezelden verdiğim: "Vaktinde gelmek” sözünü tutamadığım için mi kırıldın? Tamam haklısın  Vakitli olursa güzeldir, her iş  Ve elbet sen, vaktinde hazır olunmaya pek lâyıksın  
Ya da belki, o firâsetli gözlerinle, kim bilir nasıl derûnuna baktın da, gördün, kalbimin harap vaziyetini  Hani, sana niyetlenirken dilimle, kalbimin nasıl da başka başka arzulara dalıp gittiğini fark ettin  Ne bileyim, belki, sana niyet ederken, nice gaflet yaşadı da kalbim, riyaya, kibre sürüklendim, bunun için terk ettin 
Ah be nazlım! Ne yapayım, kalbimin bir ipi yok, ki tutsam da çeksem, uzağa kaçtığı zaman  İşte, sana bunları yazarken bile, sırf gidişinin değil, başka düşlerin kederiyle içi yanmada  Ne yapayım ki, sadece sana değil, bu sebeple, kalbim herkese yaban kalmada 
A nazlım! Sana niyetlenip de, başkalarına dalışım üzdüyse seni  Sende gibi görünüp de, uzaklarda oluşum üzdüyse, ne diyebilirim?
Ama kim bilir, belki de, seninleyken, dünyayı ellerimin arkasında bırakamayışımdan rahatsız olmuşsundur Başım secdede iken, az mıydı sanki, kaybettiğim bir eşyayı düşünmelerim? İsterdin bilirim  Seninleyken, bütün kâr-zarar hesaplarından sıyrılıp, sadece sana bakayım, bakışlarınla sarhoş olayım isterdin  Seni seveyim, o kadar ki, sana durmuşken, ne sağımı, ne solumu göreyim  Hani, aşkın gözü kördür derler  Bilirim sana aşk ile durmamı beklerdin
İşte dedim diyeceğimi! Daha bundan sonra da uğramazsan, senden sorsun hesâbını! A benim nazlım! A benim niyazlım! Sana, "Gözümün nûrudur” diyenin hatırına, yalnızca beş vakit değil, ah keşke, vakitli vakitsiz, çat kapı çık gel! Yetsin artık, küskün durduğun bana 
Hem, beni sakın cehennemle korkutma! Yokluğun zaten yangın! Yokluğun zaten musibet! Cehennemden kurtulayım diye değil! Hem bırak, isteyenine kalsın üstelik cennet!! Çok naz, âşık usandırır derler  "Gafil Ben”in zaten canına minnet  Ne olur, uzatma artık hasreti  Ne olur, İnşAllahâf et!
Yahu her şeyi ko!! Beni de ko da kenara, gel! Mâbudun aşkına çık gel! Kucaklaşalım  
Yazar: Neslihan Nur Türk
|