Prof. Dr. Sinsi
|
Hz.İbrahim`İn Hayat Hikayesinde Dikkatten Kaçanlar
Hz İbrahim`in hayat hikayesinde dikkatten kaçanlar
Hakkında Hz İbrahim`in hayat hikayesinde dikkatten kaçanlar
Hz İbrahim`in hayat hikayesinde dikkatten kaçanlar
Hz İbrahim, Müslümanlar, Yahudiler ve Hıristiyanların tasdikiyle İsrail peygamberlerinin ve Allah Rasûlü’nün (sav) ilk atasıdır
Mübarek adı Kur’an’da 69 kez geçer Din-i mübin-i İslam, İbrahim’in dinidir: “Sonra sana
vahyettik, hanif olan İbrahim’in dinine uy  ” (Nahl 123)
Bu mübarek Peygamber Babil şehirlerinden Ur’da dünyaya geldi Orada büyüdü ve putperestlere karşı mücadele etti Daha sonra Şam’a hicret etti Kur’an-ı Kerim, onu tanıtmak ve insanları irşad için hayatının büyük bir bölümünü ve mücadelesini nakletmiştir Bu anlatımın bazı kısımlarını aktaracağız
Bu arada söylemeden geçmiş olmayalım; bu kitapta peygamberlerin hayatını Kur’an’dan iktibas edeceğiz Fakat o büyük insanların hayatları hakkında söylenmiş hurafelere ve İsrailiyata da bakacağız
UFUKLARA BAKARKEN
Allah, İbrahim’e (as) düşünce olgunluğu verdi ve onu hakka yöneltti Olay Kur’an-ı Kerim’de şöyle anlatılır:
İbrahim, babası Azer’e dedi ki, “Putları tanrı mı ediniyorsun?”, “Seni ve kavmini apaçık bir sapıklıkta görüyorum ” Böylelikle yakîn sahibi olsun (sebepleri anlasın) diye göklerin ve yerin hükümranlığını ve idaresini İbrahim’e gösteriyoruz Karanlık çevresini sardığında bir yıldız gördü ve “Bu benim Rabbim” dedi Battığında ise dedi ki, “Batanları (yokolmaya mahkum olanları) sevmem!” Ay’ın doğuşunu gördü, “İşte benim Rabbim” dedi O da batınca, “Eğer Rabbim bana hidayet etmezse kesinlikle sapıklardan olacağım ” dedi Tam güneşin doğuşunu izliyordu ki “Benim Rabbim bu işte” dedi, “Bu, diğer ikisinden daha büyük!” Fakat o da ufukta görünmez olunca şöyle dedi: “Ey insanlar, Allah’a ortak koştuklarınızdan bîzarım Ben yönümü gökleri ve yeri yaratana çevirdim ve hakka yöneldim, müşriklenden değilim ” Kavmi onunla tartışmaya girişti Bunun üzerine dedi ki, “Benimle, bana hidayet veren Allah hakkında mı tartışıyorsunuz? Allah’a ortak gördüklerinizden korkmuyorum!  Hiç delili olmadan Allah’a ortak koştuğunuz putlarınızdan siz korkmuyorsunuz da ben neden korkayım!” Bunlar, İbrahim’e kavmi karşısında verdiğimiz kanıtlarımızdır (hüccetlerimizdir) ” (En’am 74-83)
İbrahim’e bundan önce rüşd ve kavrayış verdik ve halini biliyorduk Babasına ve kavmine dedi ki, “İbadet etmeye bel bağladığınız bu semboller (temsiller) nedir?” (Enbiya 51-52)
Bu ayetler, o yüce peygamberin hayatından bir bölümün hikayesidir Bunlardan üç mesele ortaya çıkmaktadır
Birincisi: Allah, İbrahim’e (sa) rüşd, olgunluk ve kavrayış gücü lütfetmiştir O bu sayede çok geçmeden putlara tapmanın bâtıl ve hakikatten uzak bir iş olduğunu anlamıştır Düşünmeyen, anlamayan, konuşmayan, ne zarar verebilen, ne yararı dokunan bir şeye nasıl olur da tapınılabilir? Bu nedenle halka dedi ki, “Bu putlarınız, seslendiğinizde sizi işitiyorlar mı? Yahut size zarar veya yararları dokunuyor mu?” (Şuara 73) Bu nedenle putperestliğe karşı mücadeleye başladı
İkincisi: İbrahim ve putperestler yaratıcının varlığı hakkında aynı şeyi düşünüyorlardı İhtilafları; güneş, ay, yıldızlar ve putların kainatın idaresi ve hükümranlığında etkisi olup olmadığı üzerineydi İbrahim (as), kainatın idaresinin tıpkı yaratılışı gibi Allah’ın elinde olduğunu ispatlamaya çalışıyordu Bu mesele, “sizin ortak koştuklarınızdan uzağım” ve “siz Allah’a ortak koşuyorsunuz” cümlelerinden açıkça anlaşılmaktadır Allah’a inançları olmasaydı Allah’a ortak koştuklarının söylenmesinin anlamı kalmazdı Hz İbrahim, yaratılış ve idareyi Allah’a has kılmaları gerektiğini anlatmaya çalışıyor, onlar da bunu kabule yanaşmıyorlardı Bu bakımdan diyordu ki,
beni yaratan aynı zamanda bana hidayet de verendir Beni doyuran, yiyeceğimi veren, hasta olduğumda şifa bahşedendir Ceza gününde (ahirette) günahlarımı affetmesini diliyorum (Şuara 78-82)
Bunlar şunu ispat etmek içindir: evrenin işlerinin çekip çevrilmesi tıpkı yaratma gibi Yaratıcı’nın işidir Sonuç itibariyle tapınma ve ibadet de ona özgü olmalıdır
Müşrikler veya içlerinden bazıları Allah’ın varlığına inandığına ve ihtilaf, putların ve diğer doğal cisimlerin kainatın işleri üzerindeki etkisi (elbette doğal cisimlerin bağımsız etkisi) etrafında döndüğüne göre korkmamak gerekir Nitekim Kur’an müşriklerin şöyle dediğini naklediyor: “Bunlara bizi Allah’a daha fazla yakınlaştırsınlar diye ibadet ediyoruz  ” (Zümer 3), “Bunlar, bize Allah katında şefaat edecek olanlardır” (Yunus 18), “Onlara gökleri ve yeri kimin yarattığını sorsan Allah diyeceklerdir” (Lokman 25)
Üçüncüsü: Güneşe ve aya tapınılmasının reddedilmesi putlarınki kadar kolay değildi Üzerinde dikkatle düşünmeye ve tefekkür etmeye ihtiyaç duyuran bir işti Bu nedenle herşeyden önce İbrahim’in bizzat kendisi hükümranlık ve idarenin Allah’ın elinde bulunduğuna, diğerlerinin ise mabud ve rab olmadığına kesin biçimde inanmalıydı (“ikna olanlardan olması için” / En’am 75) Ayrıca onların tapınmasına karşı mücadele verebilmeliydi Bu nedenle, Allah’ın bahşettiği rüşd, olgunluk ve kavrayışla onların doğup battığını, hükme mahkum olduğunu, kendi başlarına iradeleri bulunmadığını değerlendirdi ve kesin olarak anladı ki, onlar rab değiller Rab, gökleri ve yeri yaratan Yaratıcı’nın ta kendisidir O zaman şöyle dedi: “Ey kavmim! Sizin ortak koştuklarınızdan uzağım Yönümü, gökleri ve yeri yaratana çevirdim” (En’am 78)
Şöyle söylemize hiç engel yoktur: İbrahim’in (as), Allah’a imanı vardı İnsanların tapındığı güneş, ay ve diğerlerinin rububiyeti (rab olmaları) hakkında derinlemesine düşündü ve araştırma yaptı Başta onların herbiri hakkında şöyle dedi: Bu, beni koruyup kollayandır Sonra ölçüp biçince gördü ki hiçbiri rab değildir Bunun üzerine dedi ki, benim rabbim, beni ve tüm mahlukatı yaratan Yaratıcı’dır
Kur’an’ın zahiri ifadelerine dikkat eder ve doğruyu söylemekten korkmazsak mesele bundan ibarettir İmam Sadık’a (a) sordular: “Acaba İbrahim ‘işte rabbim’ dediğinde müşrik oldu mu?” İmam buyurdu ki, “Onunki şirk değildi Çünkü rabbini bulmayı talep ediyordu ”
İbrahim’in (as), böyle bir durumda derinlemesine düşünceler içine girip “işte rabbim!” dedikten sonra onun bâtıllığına vakıf olduğunu söylememize ne engel var? Yoksa bunların tümü âfâk ve enfüste (dış ve iç alemde) Allah’ın varlığını hissetmek olmasın Nitekim Allah, “Böylece İbrahim’e, kesin bilgiye inanalardan olması için göklerin ve yerin hükümranlığını gösteriyorduk ” (En’am 75) demiyor mu
Bazı saf düşüncelilerin, peygamberlerin herşeyi başından beri biliyor olduklarını, ulaştıkları kesin bilgiyi herhangi bir tefekkür ve derinlemesine düşünme olmaksızın elde ettiklerini ve buna ihtiyaç duymadıklarını sanmaları mümkündür Biz bu yanlış fikre karşı, Hz Rasûl-i Ekrem’in (sav) Hira dağındaki 15 yıllık tefekkürünü ve şu ayetleri delil olarak sunarız:
“Sana emrimizden bir ruh vahyettik Sen kitap nedir, iman nedir bilmiyordun ” (Şura 52) ve
“Bunlar sana vahyettiğimiz gayb haberlerindendir Bunları sen ve kavmin bundan önce bilmiyordun ” (Hud 49)
Evet, Allah İbrahim’e (as) hidayet etti ama bu, kainatta işlerin nasıl yürütüldüğü, göklerin ve yerin hükümranlığı üzerinde tefekkür ve derinlemesine düşünmesiyle oldu Daha sonra semavi vahiy o hidayeti muhkem hale getirdi
PUTLARIN KIRILMASI
Kur’an’ın o büyük zâttan naklettiği bir diğer gözalıcı olay, onun putları kırıp parça parça etmesidir Bu ne büyük ve tehlikeli bir karardır Ne büyük bir cesaret, ne etkili bir girişim, ne yıkıcı bir darbedir o Cahil bir halkın mukaddesleriyle oynamak kolay bir iş midir? Ne olursa olsun, Hz İbrahim putları kırmaya kararlıydı Amacı, bu mabudların kendilerini mikroptan bile koruyamayacaklarını bilmelerini sağlamaktır
İbrahim (as), babasına ve kavmine şöyle dedi: “Taptığınız bu suretler nedir?” Dediler ki, “Atalarımızı böyle yaparken bulduk (ve onları takip ediyoruz) ” Dedi ki, “Kuşkusuz siz ve atalarınız apaçık bir sapıklık içindesiniz ” Dediler ki, “Ciddi mi konuşuyorsun, yoksa şaka mı yapıyorsun?” Dedi ki, “Ciddi söylüyorum Bunlar rab değildir Sizin rabbiniz, göklerin ve yerin rabbidir, onları yaratandır Ben bu hakikatin şahidiyim ” (Enbiya 52-56)
Sonra yıldızlara baktı (Allah’ın azameti ve hükümranlığı gözünün önünde somutlaştı ve halkın cahilliğinden mutsuz oldu) ve dedi ki: “Perişanım!” Ona sırtlarını dönüp kendi işleri güçlerinin peşine gittiler İbrahim, onların tanrılarına doğru yöneldi (tevhidin takipçisi, cehaletin hükümranlığı neticesinde ilahlık makamını işgal eden cansız heykelleri gördüğünde sarsıldı ve onlara seslendi): “yemek yemiyor musunuz?! Ne oldu, neden konuşmuyorsunuz?! Sonra onları parçalamaya başladı (Saffat 89-93)
Onları parça parça etti, ama en büyüğünü ona müracat etmeleri için bıraktı (Halk puthaneye girdiğinde ve olan biteni öğrendiğinde) dediler ki, “Tanrılarımıza bunu kim yaptı? Bunu yapan hiç şüphe yok zalimdir ” Dediler ki, “İbrahim adında bir gencin onları kötülediğini işittik Onu halkın huzuruna getirin ki tanrıları kötü şekilde andığına tanıklık edilsin ve bu tanıklık, onun ikrarına vesile olsun ” (İbrahim’i getirdiklerinde) dediler ki, “Ey İbrahim, acaba sen tanrılarımıza böyle bir şey yaptın mı?” Dedi ki, “Tam tersine! (Hepsi parça parça olduğuna ve büyüğü sağlam kaldığına göre gösteriyor ki) en büyükleri bu işi yapmıştır Konuşabiliyorlarsa onlara sorun ” İnsanlar yüreklerinden gelen sese kulak verdiler ve dediler ki, “Siz zalimlersiniz!” (İbrahim değil! Sonra hakkın yerine bâtılı tuttular ve onu muhakeme etmeye kendilerinde hak gördüler) Dediler ki, “Bunların konuşamayacağını biliyorsun (ve tanrılarla konuşmaya havale ettiğine göre bu, o işi senin yaptığının delilidir)” Dedi ki, “Öyleyse, size ne yararı dokunan, ne de zarar verebilecek Allah’tan başka bir şeye tapıyorsunuz Kabahat sizde ve Allah’tan başka bir şeye ibadet etmenizde, bunu anlamıyor musunuz?!” (Bu konuşmalardan ortaya çıktı ki, İbrahim’in niyeti kendini savunmak değildir “Bu işi ben yapmadım” demek istemiyor, tam tersine amacı, tanrıların tanrılığını iptal etmektir )
Dediler ki, “Eğer cezalandırmak istiyorsanız onu yakın ve tanrılarınızı yardıma çağırın (Böylece gelecekte başka biri aynı fikre kapılmayacak ve tanrılara saygısızlığın cezasının ateşte yakılmak olduğunu bilecektir ) Dedik ki, “Ey ateş! İbrahim’e serin ol ve selamet getir ” Bu planla onu mağlup etmek istediler Ama onları daha da zararlı çıkanlar haline getirdik (Enbiya 58-70) İbrahim’in haklılığı tamamen ortaya çıkmış oldu
Buraya kadar “Ufuklara Bakarken” ve “Putların Kırılması” başlığı altında anlatılanlar Kur’an’da alınmıştır ve tam manasıyla sade ve doğaldır Fakat daha fazla açıklama için daha önce bahsedilen üç noktayı tekrarlayacağız
1 İbrahim Âzer’e hitap etti Acaba Âzer onun öz babası mıydı, yoksa üvey miydi? Bu mesele “Âzer” maddesinde incelenecektir
2 “Sonra yıldızlara bir göz attı Ve dedi ki: ben iyi değilim!” (Saffat 88-89) Bu ayetin tercümesinde şöyle dedik: İbrahim (as) onları kınadı ve putlara tapmaktan sakındırdı Ardından yıldızlara baktı ve Allah’ın azameti gözünün önünde somutlaştı Kavminin cahilliğine kızdı ve dedi ki, “Perişan (sekîm) haldeyim!” Lugatta korkunç yere ve kinci kalbe, “sekîm yer” ve “sekîm kalp” denmektedir “Sekîm”i ayette sadece “hasta” anl** almak gerekmez “Sekîm”den “perişan hal”in kasdedildiğini düşünmeye hiç engel yoktur Açıkçası İbrahim o vakitler son derece rahatsız ve perişan bir haldeydi Yine mesela “Sonra onu perişan (sekîm) bir halde çıplak bir yere attık” (Saffat 145) ayetindeki “sekîm”den murad da “perişan hal” gibi görünüyor Yani “Yunus’u balığın karnından sahile attık Perişan bir haldeydi ” Burada söylenen “hastaydı” veya “ateşlenmişti” değildir
Bu durumda yukarıdaki ayet hakkında söylenen pekçok ihtimale ihtiyaç kalmaz Bu konudaki araştırmalarımdan sonra gördüm ki, merhum Meclisî de, ayet-i kerime için zikrettiği vecihlerin dördüncüsünde bu yorumu yapmaktadır (Bihâru’l-Envâr, Hz İbrahim Aleyhisselamın Halleri)
3 “Hayır, dedi, bunu en büyükleri yapmıştır!” (Enbiya 63) ayeti hakkında da pekçok şey söylenmiştir
El-Mizan tefsirinde şöyle denmektedir: Hepsinin parça parça olup en büyüklerinin sağlam kaldığına şahit olduklarında dedi ki, bu, o işi en büyüklerinin yapmış olduğunu gösteriyor Bu söz, daha sonra söyleyeceği “Kendilerine sorun ” cümlesinin mukaddimesiydi Bu, ciddiyetle söylenmiş bir söz değildir Tam tersine hasmı bağlamak için sarfedilmiştir Böyle sözlere diyaloglarda çokça rastlanır
Evet, böylesine sade bir söz söylenmiş olması düşmanı bağlamak ve hakkı ispatlamak içindir Öyle olmasaydı Kur’an onu nakletmeye değer bulmazdı Yalan çirkindir Yalancı, Allah’ın düşmanıdır Ama İbrahim (as) halilullah (Allah’ın dostu) ve onun sevgili peygamberidir “Allah, İbrahim’i dost edindi” (Nisa 125), “Rabbi ona dedi ki, teslim ol! Alemlerin Rabbine teslim oldum, dedi ” (Bakara 131), “İbrahim’e selam olsun ” (Saffat 109)
Buna ilave olarak Kur’an diyor ki, İbrahim, bu planı yaptı ve başvursunlar diye putların büyüğünü sağlam bıraktı “Belki başvururlar diye büyüğü hariç olmak üzere hepsini paramparça etti ” (Enbiya 58) Ehl-i Beyt’in rivayetlerinde şöyle buyurulur: “Vallahi İbrahim yalan söylemedi ”
Sahih-i Buhari 4 cüz “Allah İbrahim’i dost edindi” Bâbı, 6 cüz Benî İsrail Suresi’nin Tefsiri Bâbı, 7 cüz Kitabu’s-Serâri Bâbı Sünen-i Ebi Dâvud Talak Kitabı 16 Bâb Sahih-i Müslim c 2 İbrahim’in Fazileti Bâbı Sahih-i Tırmizi Enbiya Suresinin Tefsiri Kitabı 3 Hadis Ebu Hureyre Allah’ın Rasûlü’nden şöyle nakletmiştir: “Üç konu hariç İbrahim yalan söylemedi İkisi Allah için, biri de karısı Sâre için Allah için olanlar, putperestlere cevap olarak söylediği “Perişan haldeyim!” ve putları kırdıktan sonra söylediği “Tam tersine! Büyükleri yapmıştır” cümleleri; karısı için söylediği ise zorba krala karşı “Sâre benim kızkardeşim” sözüdür
İbn Esîr, Nihaye’de “sekîm” maddesinde “Perişam haldeyim” ayetinin yorumunu yaparken birkaç yorumdan sonra der ki: Bu, İbrahim’in üç yalanından biridir İkincisi “Tam tersine! Büyükleri yapmıştır”, üçüncüsü ise “Sâre benim kızkardeşim” sözüdür İbn Esîr’in 1 cildinde İbrahim’in Hicretinin Zikri Bâbına baktığımızda bu hadisin Ebu Hureyre tarafından rivayet edildiğini görüyoruz
Bu hurafenin kahramanı Ebu Hureyre’dir Bu şahsın uydurma rivayetler konusundaki tutumunu anlatmaya gerek yok Ka’bu’l-Ahbar’la oturur ve onun yalanlarını Allah’ın Rasûlü’ne bağlardı Tuhaf olan, bu kitapların yazarlarının böyle hurafeleri, İbrahim’in (as) yüce makamını apaçık ortaya koyan “Allah İbrahim’i dost edindi” ve benzeri onlarca ayetle nasıl bağdaştırabildikleridir Acaba Allah bir taraftan “Yalanı yalnızca Allah’ın ayetlerine inanmayanlar uydurur” (Nahl 105) buyururken diğer taraftan “yalancı İbrahim”i (bundan Allah’a sığınırız) dostu mu ilan ediyor! Ebu Hureyre nakletti diye bu konu üzerine konuşamayacak mıyız, Kur’an’a aykırı da olsa aktarılanı kabul mu edeceğiz!
Tevrat’ta Çıkış 12 Bâbta İbrahim’in (as) Mısır’a seyahatinin öyküsü anlatılmıştır İbrahim orada şöyle demektedir: “Bu benim kızkardeşimdir ” Kur’an’da bu seyahatten ve bu sözden bahsedilmez Mürevvecu’z-Zeheb ve Ya’kûbî tarihi gibi kitaplarda da nakledilmemiştir Ebu Hureyre Tevrat’taki hikayeyi süslemiş ve Hz Rasûl-i Ekrem’e nispet etmiştir Bu rivayete göre İbrahim üç yalanından birini burada söyledi Eğer Sâre’nin, karısı olduğunu söyleseydi tehlikeye düşeceğinden korkarak “Sâre benim kızkardeşim” dedi
İbrahim’in (sa) Mısır’a seyahati Ravza-i Kâfi’de ve Bihâr’da (c 12, s 45), mevsuk (güvenilir) bulunmayan İbrahim b Ebi Ziyâd Kerhî ve Sehl b Ziyâd’dan nakledilmiştir Bu rivayet hüccet (delil) oluşturmamaktadır Ayrıca rivayette yalandan da bahsedilmemektedir Orada İbrahim’in (sa) şöyle buyurduğu nakledilmektedir: “Bu kadın, benim mahremim ve halamın kızıdır ”
Değerli bilimadamı Sadr Belâğî, Kasas-i Kur’an isimli kitabının girişinde, “Kur’an kıssaları, Ahd-i Kadim ve Cedid’in tahriflerini ve yanlışlıklarını düzeltmiştir ” demesine rağmen; yine, Muhammed Ahmed Câde’l-Mevlâ’nın Kasasu Kur’an isimli kitabını tercüme eden Seyyid Bâkır Mûsevî de öyle düşünmesine karşın her ikisi de İbrahim’in (as) hayat hikayesini anlatırken “İbrahim Mısır’da” başlığıyla bir bölüm açmışlar ve sağlıklı bir rivayet zincirine dayanmaksızın Sâre olayını ve İbrahim’in (sa) “Bu benim kızkardeşim” sözünü nakletmişlerdir Oysa söylediğimiz gibi Kur’an’da bundan bahsedilmez Hikayenin kökeni Tevrat’tır Üstelik o da hiç yakışık almayacak bir tarzda Kitaplarının adını “Kur’an kıssaları” koymuşlarsa gerçek anlamda Kur’an kıssalarına yervermeleri gerekirdi, Tevrat kıssalarına değil Elbette ki her iki kitap da yararlıdır ama bu ve benzeri hataları görmezden gelemeyiz
KURBANLIK
Allah, İbrahim (as) için büyük ve eşi benzeri olmayan bir imtihan ortaya attı Kur’an’ın hakkında şöyle dediği bir imtihan: “Doğrusu bu apaçık bir imtihandı” (Saffat 106) Öyle bir imtihan ki, İbrahim ve oğlunun teslimiyeti Allah’ın buyruğunda sembolleştirdi Allah, yaşlılık döneminde Hz İbrahim’e iki oğul verdi, İsmail ve İshak Bunu kendisi şöyle ifade etmişti: “Allah’a şükürler olsun ki, yaşlılık zamanımda bana İsmail ve İshak’ı verdi ” (İbrahim 39) İsmail, gayret ve çaba gösterecek döneme eriştiğinde o imtihan ortaya çıktı Olayı vahyin dilinden izlemek daha iyi olacaktır:
İbrahim dedi ki, “Ben Rabbime gidiyorum O bana rehberlik edecektir Allahm! Bana salih bir evlat inayet buyur ” Ona sabırlı bir oğul müjdeledik O, babasıyla birlikte çabalayacak büluğ çağına erişince İbrahim dedi ki, “Ey sevgili oğlum! Sürekli rüyamda senin boynunu keserken görüyorum, buna ne dersin?” Dedi ki, “Babacığım, görevlendirildiğin şeyi yap İnşaallah beni kesinlikle sabırlı bulacaksın ” (Burada anlaşıldı ki, bu liyakat sahibi çocuk çok akıllı ve sabırlıdır Ayetteki “halim çocuk”un anlamı budur ) Babası kurban etmek, oğlu da kurban olmak için teslimiyet gösterdiği ve onu yere yatırdığında (her ikisinin de teslimiyeti ve azameti ortaya çıktığında) ona nida ettik: “Ey İbrahim! Hak olarak rüyanı doğruladın ve hayata geçirdin Biz iyi işler yapanları işte böyle mükafatlandırırız (Rüyanı amel merhalesine taşıdığına göre iyilik yapanlar hakkındaki vaatlerimizin tamamı da pratik aşamaya geçecektir) Gerçekten bu aşikar bir imtihandı O kurbanlığı, büyük öldürmenin yerine geçirdik  İbrahim’e selam olsun ” (Saffat 99-109)
Burada üç noktayı zikretmek gerekir
1 Saffat suresinin 107 ayetinde İsmail’in yerine kurbanlık sunulmasını ifade eden “büyük öldürme”den kasıt, güçlü ihtimalle kurban bayramında her sene kurban kesmektir Çünkü Hac mevsiminde kurban kesmenin sebeplerinden biri, İbrahim’in fedakarlık göstermesinin hatırasını diri tutmaktır Hisâlu Sadûk ve Uyûnu Ahbâri’r-Rızâ’daki rivayette şöyle buyurulmuştur: “Kıyamet gününe kadar kesilen her kurban İsmail’in fidyesidir ” (Bihâr, c 12, s 123) Uyûnu Ahbâri’r-Rızâ’da, hac mevsimindeki kurbanlar dışındaki diğer kurbanların da İsmail’in fidyesi olduğu ilave edilmiştir
2 İbrahim’in (as) o gün bir koç kestiği rivayet edilmektedir Bana kalırsa bu davranış, büyük kesmenin Hz İbrahim’in eliyle açılmış olmasıdır Yani Allah, Haccın büyük ve sürekli kurbanını İsmail’e fidye kılmış ve onun açılışını İbrahim’le (as) yapmıştır
Bazıları, “büyük kurban kesme”den muradın, Ebâ Abdillah el-Huseyn ve yârânının şehadeti olduğunu söyler ve bununla ilgili rivayet aktarırlar Ama biz rivayetlerde böyle bir meseleye rastlamadık Tam tersine bazı rivayetlerde şöyle geçer: İmam Hüseyin’in şehadeti Allah tarafından İbrahim’e açıklandığında mahzun oldu Allah buyurdu ki, “Bu hüznünün sevabı, keşke İsmail’i kurban edip Allah yolunda kederlenseydim ama sevaba ulaşsaydım diye duyduğun hüzün gibidir ” Gördüğümüz gibi, İmam Hüseyin ve yârânının şehadetinin İsmail’e fidye olduğunu söyleyen rivayetten farklı bir durum var
3 Burada neshi (hükmün iptalini) bahse konu edip önce İbrahim’in boynu kesmeye görevlendirildiğini, sonra ise bu hükmün neshedildiğini söylememiz gerekmez Nitekim bu konudan epey tafsilatlı sözedilmiştir Zira dikkatlice düşündüğümüzde yapılan işte bir nesih olmadığını, İbrahim’in, rüyada gördüğünü aynen hayata geçirdiğini farkedebiliyoruz Hz İbrahim, oğluna “Rüyamda boğazını kestiğimi görüyorum” değil, “Rüyamda boğazını keserken görüyorum ” dedi Başka bir ifadeyle, rüyasında tamamlanmış bir işi görmüyordu Bu ikisi arasındaki farkı anlamak için ayeti iki biçimde okuyalım: “Erâ fi’l-menâmi ennî izbehuke (Rüyamda boğazını keserken görüyorum)”, “Erâ fi’l-menâmi ennî zehebtuke (Rüyamda boğazını kestiğimi görüyorum)” Nitekim rüyasında gördüğünü uyanıkken yapmaya çalıştı Netice itibariyle, Hz İbrahim’in bu ameli mecburen yapmayı tasavvur ettiğini ama apaçık vahyin bu tassavuru ortadan kaldırdığını söylememiz gerekir Kurban hikayesi Tevrat’ta da (Çıkış, 22 Bâb) nakledilmiştir
KA’BE’NİN İNŞASI
Ka’be, Allah’ın evidir Aynı zamanda da insanların evidir ve insanlar içindir “İnsanlar için kurulmuş ilk ev” (Âl-i İmran 96) Ayetler üzerinde durulduğunda anlaşılıyor ki, Ka’be İbrahim’den (as) önce inşa edilmişti Hz İbrahim onu, yıkıldıktan sonra yeniden yaptı Çevrede hiçbir yerleşim yeri olmamasına rağmen karısı ve çocuğunu o çöle yerleştirdi Orası giderek âbâd oldu ve insanların toplandığı yer haline geldi O büyük insan, Ka’be’yi yeniden yapmak ve ailesini orada iskan etmekle Allah’ın rızasını kazanmaktan başka bir beklentisi yoktu Bu kıssanın ayrıntısı Bakara, İbrahim ve Hacc surelerinde zikredilmiştir “Ka’be” maddesinde bu tafsilata bakılabilir
Haccın şu anki amelleri ve merasimi, Hz İbrahim’in getirdiği hükümler ve prensiplerin şerh edilmiş halidir Bu ilkeler, Hz İbrahim’ın çok çok kıymetli evladı Muhammed b Abdillah’a (sav) gelen vahiy aracılığıyla tesis edilmiştir
Buraya kadar anlatılanlara ilave olarak, Kur’an-ı Mübin, İbrahim’den (as) başka gözalıcı olaylar da nakletmektedir Bunlardan biri, elindeki dört kuşun dirilmesidir Kuşlar, Hz İbrahim’in, meâd (yeniden dirilme) konusunda itminan bulması (kalbinin ikna olması) için Allah’ın emriyle dirildi
İbrahim dedi ki, “ Allahım! Ölüleri nasıl dirilttiğini bana göster ” Dedi ki, “Hâlâ inanmadın mı?” Dedi ki, “Hayır iman ettim Ama kalbimin yatışmasını istiyorum ” (Bakara 260)
Ayetteki “keyfe tuhyi’l-mevtâ (Ölüyü nasıl dirilttiğini  )” ifadesi, açıkça, ibrahim’in (as) diriltmenin nasıl bir şey olduğu (keyfiyeti) hakkında soru sorduğunu gösteriyor Bu, Abadan şehrindeki rafineriyi görmeyen birine oranın nasıl bir yer olduğunu anlattıktan sonra o rafinerinin varlığı hakkında bilgi sahibi olması ama kalbinin yatışıp merakının dinmesi için kendi gözleriyle görme arzusunun da keşke yerine gelmesini dilemesi gibi bir şeydir
Sahih-i Müslim’de (c 2, İbrahim’in Fazileti Bâbı) Ebu Hureyre’den nakledilmiştir ki, Allah’ın Rasûlü (sav) şöyle buyurmuş: “Biz (yeniden dirilme hakkında) kuşku duymaya İbrahim’den daha hak sahibiyiz ve sonra dedi ki, “Rabbim bana ölüyü nasıl dirilttiğini göster ” O da dedi ki, “İnanmadın mı?” İbrahim dedi ki, “Aksine! Ama kalbimin mutmain olması için” (Bakara 260)
Tuhaf! Allah, İbrahim’in iman ettiğine şahit oluyor ama Ebu Hureyre onu meâd (yeniden dirilme) konusunda mütereddid görüyor Allah’a sığınırız, Allah’ın Rasûlü’ne kuşku nisbet ediyor ve diyor ki, o, kuşku duymaya İbrahim’den daha layıktı! Ebu Hureyre’nin sözü İslami ölçülerle ve “Peygamber, kendisine Rabbinden indirilene iman etti” (Bakara 285) ayetiyle nasıl bağdaşır! Acaba Allah’ın Rasûlü, meâd (yeniden dirilme) meselesinde (maazallah) şüphe mi taşıyordu!
Tevrat, Çıkış bölümünde (Bâb 17, ayet 24) şöyle geçer: “İbrahim, doksan yaşında sünnet oldu ” Sahih-i Müslim’de (c 2, İbrahim’in Fazileti Bâbı) ve Buhari’de (Cüz 4, “Allah İbrahim’i dost edindi” / Nisa 125 Bâbı) Ebu Hureyre’den Allah’ın Rasûlü’nün (sav) şöyle buyurduğu nakledilmiştir: “İbrahim, seksen yaşında sünnet oldu ”
Öyle görünüyor ki Ebu Hureyre bu sözü Ka’bu’l-Ahbâr’dan almış ve Allah’ın Rasûlü’ne nisbet etmiştir
En’am suresinin 75’den 84’e kadarki ayetlerini dikkatlice okursak göreceğiz ki, İbrahim’in (as) kendi kavmiyle putlar üzerine diyaloğu, yıldızlara, aya ve güneşe bakıp “işte benim rabbim” demesi, ama sonra bunun batıllığını dile getirmesi gibi bütün bu olaylar Hz İbrahim’in doğduğu yerde ve Babil’den çıkmadan önce meydana gelmiştir Ya’kûbî ve İbn Esir tarihleri, Mecmeu’l-Beyan ve Muruvvecu’z-Zeheb de böyle yazmıştır Sadr Belâğî’nin Kasas-i Kur’an kitabında ve Muhammed Ahmed Câde’l-Mevlâ’nın Kasasu Kur’an’ında bu diyalog Harran şehrinde ve o şehrin yıldızlara tapan sakinleriyle geçmiş olarak nakledilir O vakitler Hz İbrahim, kendi şehrini terketmiş ve Harran’a gelmişti Kur’an’a açıkça aykırı bu hikayenin nereden alındığı belli değildir
Hucks, Kitab-ı Mukaddes Sözlüğü’nde (s 4) şöyle der: “İbrahim, Yahudilerin, İsrailoğullarının ve Arap kabilelerinin kurucusu ve reisidir ”
Yahudiler kendilerini hak gördüklerinden diyorlardı ki, “İbrahim bizdendir, o Yahudiydi ” Hıristiyanlar da diyorlardı ki, “İncil’in gelmesiyle din Hıristiyanlığa döndü Öyleye İbrahim Hıristiyandı ve bizdendi ” Bu sözler yalandır Çünkü Yahudilik ve Hıristiyanlık Tevrat ve İncil’in indirilmesinden sonra ortaya çıkmıştır İbrahim, bu ikisinden önce de vardı Kur’an şöyle buyurur: “Ey Ehl-i Kitab! Neden İbrahim hakkında çekişiyorsunuz (ve herbiriniz onu kendinizden sanıyorsunuz) Oysa Tevrat ve İncil ondan sonra nazil oldu, anlamıyor musunuz?” (Âl-i İmran 65-67) Kitab-ı Mukaddes Sözlüğü yazarı, İbrahim’i Yahudiliğe isnad etmekte hatalıdır
Hz İbrahim (as) hakkında buraya kadar söylenenlerin tümü Kur’an’dan çıkarılmıştır Peygamberlerin hayatını Kur’an’dan nakletmekte bağımsız bir yaklaşımımız var Müslümanlar, tertemiz kişilikler ve insanlığın öğretmenleri olan Allah’ın peygamberlerini tanırken daha dikkatli olmalıdırlar Belki çoğu İsrailiyat olan rivayetlerin peşinden gitmemeli ve kesinliği olan Sünnet’ten yararlanmalıdırlar
Kur’an’da İbrahim (as) hakkında başka ilginç olaylar da bulunmakla birlikte buraya aktardıklarımızla yetiniyoruz Tevrat ve Ebu Hureyreler peygamberler hakkında temiz şeyler söyleseler bile Kur’an ve Sünnet’ten teyid almadıkça itibar etmiyoruz
ali ekber kureyşi
|