![]() |
Mezhepsizleri Tanıyalım -1- |
![]() |
![]() |
#1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Mezhepsizleri Tanıyalım -1-Mezhepsizleri Tanıyalım -1- Hakkında Mezhepsizleri Tanıyalım -1- Mezhepsizleri Tanıyalım -1- Dİnde Reformcular Gerek Hamidullah gerek Mevdûdî, gerekse son zamanlarda Mısır’da boy gösteren ve İslâm âlimi geçinen bazı muharrirler ekseriyetle Şeyh Muhammed Abduh ve Cemâleddin Efgânî mektebine bağlı, pazarlıkçı, derinliğine idrak ve irfandan mahrum kimselerdir ![]() ![]() ![]() Artık bütün incelikleri anlamak ve kahramanlarımızı bu gözle seçmek devri gelmiştir ![]() (Büyük Doğu’dan) Necip Fazıl Kısakürek DİN TAHRİPÇİLERİ Günümüzde İslâmiyet’in en büyük belâsı, onu dışından ve cepheden helâk etmeye yeltenenler değil ![]() ![]() ![]() ![]() “Reformcular” ismi altında topladığımız, 7-8 asır öncesindeki kuru ve nasipsiz akıl borazanına (İbni Teymiye’ye) mizaçları dayalı bir grup, birkaç asır sonra vehhâbilik’ten dolaşarak, nihâyet Cemaleddin Efgani, Mısırlı Şeyh Abduh ve peşindekilerden bir bölük halinde öyle bir anlayış veya anlayışsızlık bataklığına uğramıştır ki, İslâmı, çökmek üzere olan bir binaya yapıldığı gibi, dışından payandalar ve kalaslarla tutmayı marifet bilmiş, böylece Rûhlarındaki gizli şüpheyi ve İslâma güvensizlik duygusunu açığa vurmuştur ![]() (Dinî tamir dâvasında Din Tahripçileri’nden) Necip Fazıl Kısakürek İBN-İ TEYMİYYE Sekizinci Hicri Asrın kuru kafası, kendisinden bir kaç asır ilerideki vehhâbiliğe, ondan bir asır sonrada Mısırlı Muhammed Abduh ve Efganlı Cemâleddin’e uzaktan ve yakından ana zemini kurmuş ve İslâmı yıkılmak üzere bir bina farzedip onu dışından payandalamak isteyen daha sonraki reformcu’lara doğrudan doğruya veya dolayısıyle dayanak olmuştur ![]() “- İbn-i Teymiyye, dinî içinden zedeleyen kâfir ![]() ![]() ![]() Bu sِözü ben söylemiyorum ![]() ![]() Kocakarıların hayal aynasındaki mevhum çizgilerle, Allah’ın esrar perdesindeki sonsuzluk nakışları ve tasavvufun sahtesiyle gerçeği arasında ayırt edici meleke işte İbn-i Teymiyye’de mevcut olmayan selim akıl ve mü’min kalpleri ışıldatıcı ilâhî nurdur ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Necip Fazıl Kısakürek (Türkiye’nin Manzarası’ndan) İBN-İ TEMİYYE Doğan Çilingir-(İlâhiyatçı) Hatip, vâiz ve ilmî çok bir fakîh idi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Sıfat-ı İlâhiyye hakkında sorulan suale verdiği cevap Ehl-i Sünnet âlimlerini gücendirmiştir ![]() Allahü teâlâyı insan suret ve siretinde kabul ettiği için Kahire kalesinin kuyusuna hapsedildi ![]() Ehl-i Sünnet âlimlerinin büyüklüğünü anlıyamamış ,tasavvufu inkar etmiş ve doğru yoldan ayrılmıştı ![]() ![]() Ehl-i Sünnet âlimlerinden ayrıldı, İslâm âlemine fitne ve fesat ateşi saldı ![]() İmâm-ı Suyûti, Kamu’ul Mu’ârid kitabında buyuruyor ki, “İbn-i Teymiyye kibirli idi, kendinî beğenir, herkesten üstün görünmek, karşısındakini küçümsemek ve büyüklerle alay etmek âdeti idi ![]() Mason Abduh’un yetiştirmelerinden Camiülezher’in eski rektörü Mustafa Abdurrazik Paşa diyor ki: “İbn-i Teymiyye fetva verirken, mezhebe uymaz, bulduğu delil ile hareket ederdi ![]() ![]() Yine Abdurrazik Paşa diyor ki, “Vehhâbilik, bir bakımdan İbn-i Teymiyye’ye bağlı olduğu gibi, son asrın müceddidi bildiğimiz M ![]() ![]() İbn-i Teymiyye evliyanın büyüklerinden Sadreddinî Konevî hazretleri için diyor ki: “Muhyiddin-i Arabi’nin arkadaşı olan Sadreddin, Aklîyyat ile kelâm ilimlerinde üstadından daha ileride olmakla beraber, ondan daha kâfir, daha az bilgili, daha az imanlıdır ![]() ![]() İbn-i Teymiyye müslümana kâfir diyenin kendisinin kâfir olacağını bilmediği düşünülemez ![]() ![]() Kur’ân-ı kerîmi ve Hadîs-i şerîfleri Ehl-i Sünnet âlimlerinin yanlış anladıklarını iddia edecek kadar ileri gitmiş ve Ashâb-ı kirâmın bile çok yerde yanıldıklarını söylemiştir ![]() ![]() Müşebbihe denilen bid’at fırkası gibi konuşur, Allahü teâlâya madde ve cisim derdi ![]() ![]() ![]() ![]() Tatarhaniye fetva kitabında, Milel ve Nihal kitabında ve bütün Ehl-i Sünnet kitaplarında mücesseme ve müşebbihe fırkaları gibi düşünen ve konuşanların kâfir olduğu bildirilmiştir ![]() ![]() Cehennem azabının kafirlere de sonsuz olmayacağını söylerdi ![]() ![]() El-Cebel camiînde Hazret-i Ömer Radıyallahü anh’ın çok hata yaptığını söylemiştir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İmâm-ı Gazalî’nin kitablarında mevzu hadîslerin çok olduğunu iddia ederdi ![]() ![]() ![]() İbni Battuta, İbni Hacer-i Mekkî, İbni Sübkî ve Ebû Hayyan Zahirî Endülûsî gibi sözleri senet olan derin âlimler, İbn-i Teymiyeyi Rafîzi saymışlardır ![]() ![]() ![]() ![]() HAMİDULLAH-BAİDULLAH Dalalet kumkuması 1- Her şeyden evvel eserine “İslâm Peygamberi” adını koymakla bütün zaman ve mekânın ve topyekün kainatın efendisine, tek Peygamberine âdeta mahdut bir saha, muayyen bir daire çizen, onu birdenbire göze çarpmayacak şekilde dar bir tefrik ve tahsis çemberi içine alan ve böylece en azılı İslâm düşmanlarından Hollandalı müsteşrik Doktor (Duzi) ağzıyla konuşan ![]() ![]() ![]() 2- İslâmın o da hatır için, orta seviyeyi hedef tutturucu bir din olduğunu kaydeden ve dolayısıyle yüksek seviyeye mahsus olmadığı hissini sinsice veren (s ![]() 3- İç ve dış bütün ilimlerin sahibine, Suriye Hıristiyanlarından din bilgisi almış olmayı yakıştıran (s ![]() 4- Nebiliği, nebiliğin meydana gelişini basit dünya sâiklerine ve toprak üstü sebeplere bağlıyan (s ![]() 5- Çölde sütkardeşi küçük kızın omuzunu, hayat boyu iz kalacak şekilde ısırdığını yazan (s ![]() 6- Rahip Bahîra Vak’asında “istihfaf mevzuu 9 yaşında bir çocuğun simasında” nebilik alameti bulunamayacağını ve buna inanmanın “safdillik” olacağını öne süren (s ![]() 7- “Çocukluğunda puta bir esmer koyun hediye ettiğine” ait bir rivâyeti kaydedebilen (s ![]() 8- Allah’ın sevgilisi ve insanoğlunun en güzelini düztaban diye vasfeden (s ![]() 9- Vahy ânındaki esrarlı tecellileri “onların ifadesine göre” kaydiyle kendi kanaatinden uzakta tutan ve bu uslûpla şüpheli gösteren (s ![]() 10- Bir tecellinin şeytani mi melekî mi olduğunu tahkik mevzuunda “melekse çekilir gider, şeytansa kalır seyreder” gibilerden ilk zevceleri mübarek Hazret-i Hatice ile aralarında edep dışı sahneler îma etmeye kadar varan (s ![]() 11- Buda’yı Peygamber sayan (s ![]() 12- İlk müslümanları şahsî yakınlık ve menfaat sebebiyle imana gelmiş farzeden (s ![]() 13- Şakk-ül Kamer vesilesiyle mucizeyi bıyık altından alaya alan ve kendisini dışarıda bırakıcı şekilde nakillere bağlıyan (s ![]() 14- Bazı müminlere mucizelerinden ziyade menfaat teminiyle tesir ettiği gibi bir hükmü dile getirebilen(s ![]() 15- Miraç mu’cizesini sadece rûhi bir hal sayan ve rûhânî-cismânî, rûh ve madde bu miracı kabul etmeyen(s ![]() 16- Dünyamız küre şeklinde olduğuna ve bir tarafında başa isabet eden gök, mukabil tarafında aynı adamın ayağı istikametine düştüğüne göre Arş’ı tepede aramanın imkânsız olduğunu söyleyecek kadar ebleh ve iptidai bir mantık kullanan ve büyük münhanilerle büyük müstevilerin iç içe olduğuna ve birleştiğine dair yeni fizikten ve (Aynştan) dan bile haberi bulunmıyan ve İslâm da Allah’a mekân tahsisi olmadığını bilmemezlikten gelip Mirac’ı Allah’a mekân tayin etmiş olmak gibi gösteren (s ![]() 17- İslâm’dan önce Kudüs’te mescid bulunmadığını iddia edecek kadar cehâlete düşen, hattâ Kur’ân-ı bile yalanlamaya kadar giden (s ![]() 18- “Tedavi için sadece tükürüğü vardı ![]() ![]() ![]() ![]() 19- Eserini baştan başa kuru aklın en âdîsi ve bizzat akılla iflas ettirilmişi üzerine bina eden ve onun önsözünde Fransızlardan gördüğü misafirperverliğe muKâbele için yazdığını, yani kiliseyi memnun edebilmek çabasında bulunduğunu itiraf eden… Evet bütün bunları eyliyen, dinden imandan, aklın iç yüzünden, felsefeden, Doğu ve Batı Muhasebesinden ve her idrak fakültesinden yoksun bir bedbahtın İslâm ,âlim ve mütefekkiri diye piyasaya sürülmesinden ve bugünedek bir fikir ve itikat jandarması marifetiyle durdurulmuş olmasından büyük felaket düşünülemez ![]() Ayrıca bu adamın bir zamanlar 6000 lira aylıkla Sıddık Sami Onar nam kişi tarafından Üniversite (konferansiye) tayin edilmiş, yani (Makaryos) dan beter bir kişi marifetiyle İslâm hakikatlerini göstermeye memur kılınmış olması, islâmiyeti göstermek değil, gömmekten başka bir şey olmayan gayeyi açıkça belirtir ![]() Din simsarları bunları basa dursun ![]() ![]() ![]() N ![]() ![]() (Türkiye’nin Manzarası’ndan) Mİ’RAC VE HAMİDULLAH Mr ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Yüksek İslâm Enstitüsünün değerli hocalarından Ahmed Davutoğlu kitaba takriz yazmış ![]() ![]() ![]() ![]() İkinci takrizi yazan eski Erzurum müftüsü Osman Bektaş Hoca ise kitabın müellifini takdir ve tebrik ederek bu kıymetli eseri okuyuculara tavsiyede bulunuyor ![]() Kitabın önsözünde kati hüccetlere dayanılarak “Cumhur-i selef ile halefin itikadına göre Mİ’RAC’ın Rûh ve ceset ile birlikte vâki olduğu, Mescid-i Harâmdan Mescid-i Aksaya seyahatın Kur’ân-ı Kerîmle sâbit olduğundan, Mi’rac’ın bu kadarına inanmıyanın kâfir olduğu” isbat ediliyor ![]() Mu’cizelerin hiç birine inanmıyan Mr ![]() ![]() Kitabın tanzim sırasına göre, Mösyö Hamidullah’ın sakat görüşleri ile buna verilen ilmî cevapların kısa bir özetini aşağıya çıkararak okuyuculara sunuyoruz ![]() 1- “ Uzaktaki Mescid-in Kudüs’te olduğu düşünülemez ![]() ![]() Buna Buhârî ile müslim’in müttefikan bildirdiği bir hadîs-i şerîfle cevap veriliyor ![]() ![]() Prof ![]() ![]() Bu sözü nakzeden ifadesi:”Peygamberimiz demedi ki, orada şöyle bir mescid var idi, şöyle bir ma’bed ve şöyle bir binadır demedi ![]() Bu sözlerinde Sahih-i Buhârî’deki bir hadîs-i şerîfte cevap veriliyor: “Mescid-i Aksa’ya sefer ettiğimi söylediğimde, Kureyş beni yalanlayınca Hicir’de ayakta durdum ![]() ![]() Aynı husus, Sahih-i Müslim’deki başka bir hadîs-i şerîfte perçinleniyor ![]() Sahih-i Buhârî’deki başka bir hadîs-i şerîf naklediliyor: “Kureyş, Mescid-i Aksa’nın kaç kapısı var diye sormuşlardı ![]() ![]() ![]() Buhârî ve Müslim’deki başka bir Hadîs-i şerîften bahsedilerek Hazret-i Ebû Bekir’e SIDDÎK denilmesinin hikmeti belirtiyor ![]() ![]() ![]() ![]() 2- “İki Mescid-i Aksa vardır: Biri yerde, diğeri gökte ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bu zırvaya da başta dört büyük İmâm olmak üzere Cumhur-i selef ve halefin Mescid-i Aksa’dan murat Kudüs’teki Mesciddir diye sözbirliğinde bulundukları belgelere dayanarak cevaplandırılıyor ![]() Peygamber aleyhisselâm yıldızlara bakarak Kudüs ve Kâbe’nin yönünü kıble ciheti olarak tespit ettiğini söylüyor Mösyö Hamidullah ![]() Âyet-i kerîme ile sabit vahyi inkar sadedindeki bu ifade de “Medine’de iken bir ikindi namazında kıble âyeti geliyor, tahiyyattan kalkıldıktan sonra namaz bozulmadan Mescid-i Aksa’dan Kâbe’ye doğru dönülüyor” şeklinde vesikalarla ispatlanıyor ![]() 3- “Peygamberimiz ticaret maksadıyle, nübüvvetten önce Kudüs’ü iki defa görmüştür ![]() ![]() Bu zırvaya da Sahih-i Buhârî’deki bir hadîs-i şerîfte cevap veriliyor: “Kudüs’le benim aramdaki mesafe ortadan kalktı ve ben Mescid-i Aksa’ya bakarak ne soruyorlarsa cevap veriyordum ![]() Mösyö Hamidullah’a vesikalar sunulduğu halde yukarıdaki iddiasına ayak diremesinin üç tehlikeyi ima ettiği belirtiliyor: a- Peygamber aleyhisselâm “aradaki mesafe ortadan kaldırıldı” demekle hâşâ yalan söylemiş oluyor ![]() b- Buhârî ve Müslim’deki bu husustaki sahih hadîs-i şerîfleri inkar etmiş oluyor ![]() c- Yahut Peygamber aleyhisselâm daha önce gördüğü bu yeri hafızasında canlandırarak tarif etti demek istiyor: Eğer Hamidullah’ın dediği gibi Peygamber aleyhisselâm Kudüs’ü görmüş olsaydı, müşrikler bunu bilecekleri için böyle bir sorunun sorulmasının yersiz ve gereksiz olacağı belirtiliyor ![]() Mescid-i Aksa’yı ziyaret etmesini MU’CİZE olarak değil de basit bir seyahat hatırası olarak kabul etmek Hamidullah gibi Mösyölere has bir inanıştır ![]() 4- “Allah, zaman ve mekândan münezzeh olduğuna göre onunla konuşmak için bir yere gitmeye lüzum var mı? Rûhunda bir binite ihtiyacı vardır ![]() ![]() Cevap olarak, Peygamber aleyhisselâmı, İslâmın kerih gördüğü madde aleminden alıp âyetlerini göstermek ve kendisini alemlere nişan olarak temsil için daha temiz alemi-emirde “Kâbe –kavseyn” de bizatihi görüştü ![]() Ehl-i sünnet, bizâtihi görmeyi şöyle açıklar: “Mi’rac gecesinde, Peygamber aleyhisselâm Rabbini dünyada görmedi âhirette gördü ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ehl-i sünnetin inancının bu şekilde oluşu Cenâb-ı Hakkın zamandan ve mekândan münezzeh oluşuna nakısa getirmiyor ![]() “Rûhun da bir binite ihtiyacı vardır ![]() ![]() ![]() 5- ”Ben Kur’ân-ı inceledim ABD kelimesinin cesetle ilgili olduğuna dair herhangi bir âyet görmedim” diyor, Mösyö Hamidullah ![]() Cevap olarak, Abd, kelimesinin lügatte hür veya köle insan manasına geldiğini, Arapça da ise cesetli insan için kullanıldığı, cesedden âri rûh, can ve nefse Abd denilmediği izah ediliyor ![]() ![]() 6- “Benim Mi’rac anlayışım bir geziden ziyade rûhen ve manen bir seyahattır ![]() ![]() ![]() Bu herzelere aklî ve naklî sayısız delillerle cevap veriliyor ![]() ![]() ![]() ![]() Cenâb-ı Hakkın Resûl-i Ekremini Kudüs’e getirmeden semaya çıkarmamış olması da dünyevî sened ile Mi’racın cismanî olduğunu göstermek için olduğu kaydediliyor ![]() Hazret-i Ömer Radıyallahü Anh, Kudüs’ü aldıktan sonra papazın gösterdiği ma’bedler arasında Mescid-i Aksa’yı Peygamber aleyhisselâmın tarif ettiği şekilde bizzat tanıdığı ve teşhis ettiği belgeleniyor ![]() 1- Mi’rac hadîsesinde Mescid-i Aksa’nın tarif edilecek kadar mamur bir ma’bed olduğu ![]() 2- Peygamber aleyhisselâmın tarif ettiği Mescid-i Aksa’nın burası olduğu ![]() 3- Mescid-i Aksa’nın göklerde değil, yeryüzünde ve Kudüs’te olduğu belirlenmiş oluyor ![]() ![]() ![]() Mi’racdan döndüklerinde henüz yataklarının soğumamış olması, eğer rüya olmuş olsaydı yatağın soğumasından bahsetmenin yersiz olacağı belirtiliyor ![]() Şakkulkamer mu’cizesini inkâr sadedinde Mösyö Hamidullah’ın bir herzesi daha naklediliyor: Beşer tarihinde Allahın seçilmiş kullarına mu’cizelerin yakıştırıldığı, tarihçilerin dediğine göre hemşehrilerinin alaylı sözleri karşısında aya işaret edip ayın ikiye ayrıldığı , ayın içinde eskiden beri bir çeşit gaz bulunabileceği, bu gazın patlaması ile meydana gelen zelzelede ayın ikiye ayrılmış olabileceği, bu hadisenin ise Resûl-i Ekremin Peygamberliğini isbat etme ihtiyacını duyduğu sırada vuku bulduğu Mösyö Hamidullahca ifade edilmektedir ![]() ![]() Burak isimli bineğin bedeni taşımak için olduğu, rûhun bineğe ihtiyacı bulunmadığı bildiriliyor ![]() Naklî delillere gelince; başta dört Hak Mezhebin İmâmları olmak üzere Hadîs, Fıkıh, Kelâm âlimlerinin cumhuruna göre İsrâ ile Mi’racın bir gecede, rüyada değil, uyanık halde, rûh ve cisimle birlikte vuku bulduğu belgelerle ispat ediliyor ![]() “Miracın iki olduğuna dair icma yoktur ![]() ![]() Nübüvvetten önce de başka bir Miracın vuku bulduğu belgeleniyor ![]() Mösyö Hamidullah, Peygamber aleyhisselâmın mübarek göğüslerinin yarılması hadisesine “asrımızda bunun halli mümkün değildir ![]() ![]() ![]() MEVDÛDÎ Sapıklık misallerini bir laboratuar katiyetiyle göz önüne serdiğimiz Hamidullah isimli “Baidullah” denilmeyi lâyık mütefekkir taslağından sonra, ondan biraz daha hafif fakat dalalette yine çok ağır Mevdûdî geliyor ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bende el yazısı mevcut bir şehâdete göre de, bizzat bu şahidin “mezhebiniz nedir?” sualine “mezhebim yok!” cevabını veren sapık ![]() ![]() ![]() N ![]() ![]() (Türkiye’nin Manzarası’ndan) MEZHEPSİZ MEVDÛDÎ Bundan evvelki sayılarımızda içtihadın kesildiğine dair icma bulunduğunu, İslâm âlimlerinin kat’i hüccetlerine istinaden isbat etmiştik ![]() ![]() Mevdûdî’nin elimizdeki mevcut kitapları mutlak müçtehid edasıyla yazılmıştır ![]() ![]() Şimdi Mevdûdî’nin HİLAFET VE SALTANAT isimli mezhebsizlik zehiriyle dolu kitabına bir göz atalım: 1- Kitabın çeşitli yerlerinde “İslâm nazariyesi” tabirini kullanmaktadır ![]() ![]() 2- Bir İslâm memleketinde, müslüman olmayanların iman edenlere verilmiş bulunan bütün medenî haklardan aynı şekilde istifade imkânına sahip bulunduğunu iddia etmekte S ![]() ![]() Halbuki bir gayri müslim, müslüman bir kadınla evlenemediği gibi seçme ve seçilme hakkına da sahip olamaz ![]() ![]() 3- “Benim nazarımda bütün insanlar eşittir ![]() ![]() ![]() Halbuki insanlar ancak insan olarak eşittir ![]() ![]() ![]() 4- “Ancak mü’minler kardeştir ![]() ![]() ![]() 5- S ![]() ![]() ![]() 6- Eshâb-ı Kirâm’dan Sa’ad bin Ubade Radiyallahü Anh’a, farklı ictihadını kabilecilik taassubu olarak vasıflandırmaktadır ![]() ![]() ![]() Halbuki dört halifenin sünneti, Resulullahın sünneti olduğu hadis-i şerifle sabitken son iki halifenin nümune teşkil etmediği intibaını çıkarmak suretiyle mezkûr Hadis-i şerifi tekzip etmektedir ![]() 8- Hazret-i Osman Radiyallahü Anh’ın Hülefa-i Raşidinin tesis ettiği hükûmet nizamının aydınlattığı meşaleyi de söndürdüğünü iddia ederek köpek dilini göstermektedir ![]() ![]() ![]() 9- Hulefa-i Raşidinin doğru yolu gösterdiklerini fakat gitmedikleri intibaını vermek için, “Bu zevat-i kirama hülefa-i raşide-doğru yolda giden halifeler- demekten ziyade, Hülefa-i Mürşide- Doğru yolu gösteren halifeler- demenin daha doğru olduğunu söyleyebiliriz ![]() ![]() ![]() ![]() 10- Dinî mevzularda ince değil, çok ince düşünmenin gerektiğine ehemmiyet vermiyerek “Her şeyin üzerinde bu kadar ince düşünürsek o takdirde İslâm tarihinin %90’nını bir tarafa bırakmamız icap eder ![]() ![]() ![]() ![]() Halbuki yanlış bir hâdise anlatmamak için tarihin %100’ünü bıraksak dinimizde noksanlık mı meydana gelir? 11- Benî Ümeyye, yani Hazret-i Osman sülâlesinin memleket idaresinde söz sahibi olmasının kabiliyet ve işbirlikte izahının mümkün olamıyacağını, yani iltimasla getirildiğini iddia etmektedir ![]() ![]() ![]() 12- Hazret-i Osman’ın İslâmın ne olduğunu hâşâ bilmediğini isbat için “İslâm sadece memleket fethetmenin işi demek değildir ![]() ![]() ![]() 13- Eshâb-ı Kirâmdan baba ile oğulun Medine’ye getirilişine kızarak getirilmesini isteyen Resûlullah’a diş biliyor veya Hazret-i Osman’ın yalan söylediği intibaını vermek için “Hazreti Osman şöyle bir mesele ortaya attı: Resulüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) “bir müddet sonra onların Medine’ye dönmelerine izin vereceğim” dediğini duymuştum ![]() ![]() ![]() Hadis-i şerife istinaden getirdi demiyor da şöyle bir mesele ortaya attı, demekle Hazreti Osman’ı töhmet altında bırakmak istiyor mezhepsiz ![]() 14- İbn-i Teymiyye’den bile nakiller yapmakta S ![]() ![]() 15- “Hazreti Osman’ın siyaseti hatalı idi ![]() ![]() 16- Hazret-i Ali, Hazret-i Osman’ın temiz olduğunu isbatladı, demiyor da, “Hazreti Osman’ı temize çıkardı,” demek suretiyle hem Hazret-i Osman’ın suçlu olduğu, hem de Hazret-i Ali’nin bir nevi iltimas ettiği intibaını vermeye çalışıyor ![]() ![]() ![]() 17- S ![]() ![]() ![]() ![]() 18- İslâmın emrettiği seçim şeklinin modern olmadığını veya modern seçim sisteminin islâmın koyduğu seçim sisteminden üstün olduğunu, dolayısıyle Hazret-i Ali’ye haksızlık yapıldığını belirtmek için “Bugünkü modern usullerle bir seçim yapılmış olsaydı Hazreti Ali kazanacaktı ![]() ![]() 19- Hazret-i Sa’ad İbni Ubade gibi biat etmeyen bazı eshâb-ı kirâm için “Onlar islâm nizamını iyi düşünselerdi, biat etmelerinin zaruri olduğunu anlamış olacaklardı ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 20- Mezhepsiz herif farklı içtihadlarından dolayı Eshâb-ı kirâma bakın nasıl yükleniyor: “Biat etmeyenlerin hareket tarzı, ümmeti hilâfet nizamından ziyade padişahlık tarafına yöneltmekten başka bir mânâ ifade etmez ![]() ![]() ![]() 21- S ![]() ![]() ![]() 22- S ![]() ![]() ![]() ![]() 23- S ![]() ![]() 24- Hazret-i Muaviye’ye uzatılan dile bakın: S ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 25- Bir kısım sahabenin Hazret-i Osman’ın kaatilinin Hazret-i Ali’nin olduğunu söylemesi için 5 tane yalancı şahit bulunduğunu iddia ederek Eshâb-ı kirâma iftiralar etmektedir ![]() ![]() 26- Hakem olayında hilafet hususunda haklıyı haksızı tesbit etmek hakemlerin selâhiyetinde olmadığını, hakemlerin yaptığı işin tamamiyle yolsuz ve yersiz olduğunu beyan etmek suretiyle başta Hazret-i Ali olmak üzere her iki hakemi ve bu hakemliğe rıza gösteren bütün Eshâb-ı kirâmı yolsuz ve yersiz iş yapmakla suçluyor mezhepsiz Mevdûdî ![]() ![]() 27- Hazret-i Ali’nin, Hazret-i Osman’ın katline iştirak eden iki sahabiyi vali yaptığını iddia ederek “İşte Hazreti Ali’nin tek hâtalı meselesi budur ![]() ![]() 28- Hazret-i Ebubekir’in Hazret-i Ömer’i yerine hilafete seçtiği gibi Hazret-i Muaviye’nin de oğlunu hilafete seçmesini yanlış, hatalı ve usulsüz bir fikir olarak söyledikten sonra Eshâb-ı kirâmın bu işi aynen kabul etmesini hazmedemediği için onlara yükleniyor alçak herif ![]() ![]() 29- Hazret-i Muaviye hakkında ağzına geleni söylüyor, bir defacık olsun hazreti kelimesini bile uygun bulmadığı halde yaptığı hareketlerin tasvibi için bakın nasıl bir dil kullanıyor: “Muaviye iyilikleri şöyle dursun sahabî olması hasebiyle kendisi hürmete şayan bir zattır ![]() ![]() ![]() ![]() Mezhepsizin samimiyetsiz olduğunu isbat için bu cümleler yetmez mi? 30- Hazret-i Muaviye için “Politik gayeler uğruna şeriat hükümlerini tahrif etti ![]() ![]() ![]() ![]() 31- Mezhepsiz kadınların başını kendi tutmuş gibi şöyle bir rivayet naklediyor: “Bu hâdise esnasında bin kadar kadın kendi kocalarından başka kimselerden gebe kaldı ![]() ![]() Böyle bir rivayeti nakletmekle hem Eshâb-ı kirâmı ve hem de onların çocuklarını ırz düşmanı olarak vasıflandırmış oluyor ![]() 32- Şirkten başka günahların affedilebileceği itikadının Mürcienin itikadı olduğu zikredilerek tenkid edilmektedir ![]() ![]() 33- İmâm-ı A’zamın istisnasız bütün sahabileri hayırla, iyilikle yadettiğini zikretmekte, fakat kendisi mezhepsiz olduğu için Hazret-i Muaviye’ye hazreti kelimesini bile çok görmektedir ![]() ![]() 34- Ehl-i sünnet âlimlerinin cumhuriyet esaslarının korunması şartıyla birlik için çalıştıklarını kaydetmektedir ![]() ![]() 35- İstisnasız bütün Eshâb-ı kirâmın adil olduğunu, hepsinin itimada şayan bulunduğunu, aksi düşünülecek olursa dinin bazı esaslarının kendiliğinden şaibeli duruma düşeceğini kaydettikten sonra sahabelerin hiçbir hatalı işleri yoktur demek istemediğini de belirtiyor ![]() ![]() 36- Sahabiler için “Bilerek hatâ yapmaz” diyor ve içtihadî hataları olabilir demiyor mezhepsiz ![]() ![]() 37- “Es-sahabetü küllühüm adül”, mevhumunun istisnasız bütün sahabiler hakkında varid olduğunu kaydettiği halde, yine de çoklarının âdil iş yapmadığını, şeriatı tahrif ettiğini yazıyor ![]() ![]() 38- Kitabında gözden kaçmış hâtaların bulunabileceğini, okuyucular bunları bildirirse düzelteceğini beyan etmektedir ![]() ![]() Bre sapık, yazdıklarının neresi doğru ki? 39- S ![]() ![]() Müctehidlerin içtihadlarında noksanlık bulunursa bu hataları derecelerine bir noksanlı getirmez tabii ![]() ![]() 40- S ![]() ![]() 41- “Eshâbım hakkında konuşulurken dilinizi tutunuz ![]() ![]() ![]() 42- İslâmda fâsığın şehadeti kabul edilmediği halde iftiralarına rafizilerden, şiilerden delil getirmektedir ![]() ![]() İntak-ı hak kabilinden mehaz gösterdiği İbni Ebil Hadid’in şii olduğunu kendisi de itiraf etmektedir ![]() ![]() 43- Rafîzi İbni Kuteybeyi mehaz olarak göstermekte ve İbni Kuteybenin şii olduğunu söylemek hatadır demektedir ![]() ![]() 44- İbni Kuteybenin şiî olduğu bir tarafa Hazret-i Ali’yi sevmemek anlamına gelen nasibilikle itham edildiğini belirtiyor ![]() ![]() Sanki Hazret-i Ali düşmanı olunca sözü senetmiş gibi yukarıdaki ifadeyi yazıyor ![]() 45- El Mesudi’nin rafîzi olduğu açıkken “Başka mehazların tasdik etmediği rivayetlerini almadım” diyerek zımnen Mesudi’nin ehl-i sünnet olmadığını belirtiyor ![]() ![]() S ![]() ![]() Bu ifadesi doğrudur, çünkü Sünnî İbnî Cerir senettir ![]() ![]() ![]() ![]() 46- Ehl-i sünnetin kâfir dediği İbni Teymiyye’yi İMAM diye övmektedir ![]() ![]() 47- Hem tarihi delil olarak göstermekte ve delillerini hep tarihten vermekte, hem de “Hadis imamlarının ağır tenkidlerine uğramış bulunan ravilerini tarih yine de kabul etmektedir ![]() ![]() ![]() 48- S ![]() ![]() ![]() Be aptal Mevdûdî , iyi taraflarını yazmasa iftiralarını nasıl kabul ettirecek? Tıpkı sen de onlar gibi Eshâb-ı kirâmı övüyorsun sonra da iftiralarını sıralıyorsun ![]() 49- İbni arabi’nin, İbni Teymiyye’nin ve Şah Abdülaziz’in şiîleri reddiye hakkında yazdıkları kitaplardan rivayetler almadığını, bunların mehaz olamıyacağını beyan etmektedir ![]() ![]() Yazarı ehl-i sünnet olduktan sonra şiîliğe reddiye olarak yazılan kitaplar niçin mehaz olarak kabul edilmesin? 50- Kendi fikirlerini yazıyor sonra da “kendi içtihad-î fikrimi ortaya koysaydım ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 51- Hazret-i Osman’ın hareketlerinin yanlış bir niyet değil, yanlış bir düşünce olduğunu beyan etmekte, bu yanlış düşünce isnadına da içtihadî bir hata demekte ![]() ![]() 52- Hazreti Osman’ın ferasetinin noksan olduğunu teyit için “Herhangi cahil bir insan bile vukuu muhtemel zararları tahmin edilebilir, iyi veya kötü bunlara karşı gerekli tedbirleri almayı ihmal etmezdi ![]() ![]() ![]() 53- Hazret-i Osman’ın Hazret-i Muaviye’yi uzun seneler valilikte bıraktığı için siyaset ve tedbirinin hatalı olduğunu beyan ederek, bir valiyi ancak 5-6 sene istihdam edip değiştirmenin münasip olacağını söylüyor ![]() ![]() 54- Hazret-i Osman’ın akrabalarına karşı olan sevgisini zaaf olarak vasıflandırıyor ![]() ![]() 55- Hazret-i Osman’ın yalan söylediğini zımnen belirtmek için, bazı vâlileri değiştireceğine dair halka söz verdiği halde yine yerlerinde bıraktığına dair bir rivayeti nakledebilmektedir ![]() ![]() 56- Aşere-i mübeşşereden Hazret-i Talha ile Hazret-i Zübeyir’in kısas hakkındaki içtihadlarının hatalı ve yanlış olduğunu iddia etmekte ![]() ![]() 57- Hazret-i Âişe validemizle birlikte Hazret-i Talha ile Hazret-i Zübeyir’in içtihadları için nadim olduklarını yazabilmekte ![]() ![]() Halbuki hiçbir müctehid içtihadı için nadim olmaz ![]() ![]() ![]() ![]() 58- Ehl-i sünnetin Hazret-i Muaviye’ye FÂSIK demediğini belirttikten sonra BAGİ olup olmadığı hususunda ihtilaf bulunduğunu kaydederek bagi diyenlerin daha doğru olduğunu yazmaktadır ![]() ![]() Alçakça bir mantıksızlık ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 59- Hazret-i Muaviye’nin fâsık olmadığını ve müçtehid olduğunu beyan ettiği halde kesilecek mütecaviz dilinden bir defacık olsun hazreti kelimesi çıkmadığı gibi haraketlerine hata dediğini, içtihat hatası diyemiyeceğini belirtiyor ![]() ![]() 60- Hazret-i Muaviye için söylediğini Hazret-i Amr ibni As için de söylememekte “bu zatın yaptığı iş, düpedüz hata idi, haksızlıktı ![]() ![]() ![]() ![]() 61- S ![]() ![]() ![]() ![]() 62- İstidlal ettiğim hususlarda bir hata varsa birlikte düzeltelim diyerek kendisinin istidlâl etme yetkisinin bulunduğunu, yani müçtehid olduğunu beyan etmektedir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 63- Bir sahabenin Mekke’nin fethinde Hazret-i Osman’ın iltiması ile vazgeçildiğini yazmakta ![]() ![]() İltimas, bir haksızlığı meşru kılmaz için yapılan harekettir ![]() ![]() “İslamda İhya Hareketleri” isimli kitabında ise ehl-i sünnet âlimlerinin kâfir, sapık, bid’atçi dediği İbni Teymiyye’yi aşırı şekilde övmekte, ona “İMAM” ünvanını vermekte, ehl-i sünnetin göz bebeklerinden biri olan İmâm-ı Gazâli hazretleri gibi bir âlime mezhepsiz kafasıyle zaaf ve noksanlıklar bulmakta, tasavvufa girişini- yani evliya oluşunu- noksanlık olarak kabul etmektedir ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
|