Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Forum İslam > İslami Genel Konular > Sorularla İslamiyet

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
196, ayet, bakara, suresi

Bakara Suresi, 196. Ayet

Eski 10-11-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Bakara Suresi, 196. Ayet




Bakara Suresi, 196 ayet
Hakkında Bakara Suresi, 196 ayet




Bakara Suresi, Ayet 196: "Hac ve umreyi de Allah için tamamlayın Bun­dan engellenirseniz, yapamadığınız bir şey olursa o vakit size kolay gelen kurbanı gönderin Ama kurbanlar kurban mahalline (Mina) varın­caya kadar başlarınızı tıraş etme­yin Sizden kim hasta olur veya başından bir rahatsız­lığı varsa ona oruç, veya sadaka, veya kurban­dan fidye gere­kir Güven içinde olduğunuz zaman hacca kadar umre ile yararlanmak isteyene, temettû yapmak isteyene kolayına giden bir kurban kesmek gerekir Kim kurban bulamazsa hacda üç gün, hacdan döndüğünüzde de yedi gün olmak üzere tam on günlük oruç vardır Bu ailesi Mescid-i Haram’da olamayanlar içindir Allah’tan sakının, bilin ki Allah cezası çok şiddetli olandır"

İslâm’da tıraş önemlidir Çünkü tıraş hayata yeniden, yeni­ baştan dönmek gibidir Yâni bir kişinin ihrama girip de Mina’da geceleyip ertesi sabah Arafat’a çıkıp, ertesi akşam Arafat’tan Müzdelife’ye doğru yürüyüp ve sabah namazından sonra da Mina’ya, savaş alanına doğru gitmesi, orada şeytanlarla karşı kar­şıya gel­mesi anına ka­dar artık tamamen dünyayla irtibatını kes­miş, varlı­ğını bitirip sıfırla­mış, hiç bir şeyi kalmamış, herşeyi Allah için ol­muş

Arafat’ta irfana ulaşıyor, Allah için öğreniyor, Meş’ar’de bu öğ­rendiklerinin Allah için bilincine eriyor, öğrendiklerini şuur haline geti­riyor ve Mina’da da bu öğrendiklerini Allah’a kulluk adına uy­gulamaya koyunca karşısına çıkacak tüm engelleri kurban etme noktasına ula­şıyor, kurban ediyor

Bambaşka bir dünyada, bam­başka bir hayatın maketini yaşıyor Ve ondan sonra da ihramdan çıkarken başını tıraş ederek tekrar dünyaya, eski hayatına dönü­yor Orada yaşadığı bu sembol hayatla bu maket hayatla dünyaya dönüyor

Yâni orada pra­tikte uyguladığı bir hayat bilgisi ve bilinciyle tekrar hayata dönüyor Ve onu aynen bundan sonraki hayatında uygulamak bilinciyle hayata dö­nüyor Artık bir ömür boyu o hayatın aynını gerçekleştirmek zorunda­dır İşte mo­del bir hayattan, maket bir hayattan yeniden hayata dön­menin başlangıcında kişi, başını tıraş edecektir

Evet, orada Rabbimiz bize sunduğu, bize yaşattığı o maket hayatın aynısını bir ömür boyu yaşamamızı istiyor İşte bundan sonraki tüm hayatınız buradaki gibi olsun diyor

Bu sebeplerden dolayı tıraş olmak en sona ertelenmiştir Çünkü tıraş hayata yeniden, yeni­ baştan dönmek gibidir Hac ibadetini tamamladıktan sonra günahlardan temizlenip yeni bir hayata başlanmaktadır (Bk Besairu'l Kuran, İlgili Ayetin Tefsiri)

SİE



Alıntı Yaparak Cevapla

Bakara Suresi, 196. Ayet

Eski 10-11-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Bakara Suresi, 196. Ayet






Bakara Suresi 196 ayetini açıklar mısınız?

Haccı da, umreyi de Allah rızası için tamamlayın Eğer engellenecek olursanız, o durumda kolayınıza gelen bir kurban gönderin Kurbanlık, yerine varıncaya kadar başınızı tıraş etmeyin Aranızda hasta, yahut başından rahatsız olan varsa, ona fidye olarak; oruç tutmak, sadaka vermek, yahut kurban kesmek gerekirHastalık veya yol emniyeti olmaması gibi sebeplerle haccınızın engellenmesinden emin olduğunuz zaman ise, her kim hacca kadar umre yaparak sevap kazanmak isterse, onun da kolayına gelen bir kurban kesmesi gerekirKurbanlık temin edemeyen kimse, üç gün hacda yedi gün de döndüğünüz zaman memleketinde olmak üzere tam on gün oruç tutarBunlar, ailesi Mescid-i Haram’da oturmayanlar içindirAllah’a karşı gelmekten sakının ve Allah’ın cezasının çetin olduğunu iyi bilin (Bakara 196)

Sözlükte hac "amaçlamak, yönelmek" demektir Dinî bir terim olarak "belirli vakitte Arafat'ta bulunmak (vakfe) ve usulüne uygun olarak Kabe'nin çev­resinde dönmek (tavaf) suretiyle yerine getirilen ibadet"i ifade eder

Hac ismini taşıyan sûrede (22/27,29) Hz İbrahim'e hitap eden ve "İnsanlar arasında haccı ilân et" buyruğu İle başlayan âyetlerden anlaşıldığına göre hac, Kabe'nin de banisi olan Hz İbrahim'den kalma bir ibadettir Bazı rivayetlerde bu ibadetin tarihi daha da gerilere, hatta Hz Âdem'e kadar götürülmektedir (1) Câhiliye döneminde de -bazı putperest uygula­malar karıştırılmış olmakla birlikte- Kabe'yi tavaf, Arafat ve Müzdelife'de vakfe,sa'y, kurban kesme gibi uygulamalarla hac ve umre devam ettirilmekte; hacılara yönelik beslenme, barınma, güvenlik gibi hizmetler de düzenli biçimde yürütül­mekteydi İslâmiyet'in doğuşu sırasında da aynı uygulamalar mevcuttu

Tercih edilen görüşe göre (bk agm, s 388-389) hicretin 9 yılında farz kı­lınan hac İslâm'ın beş şartından biridir Kur'ân-ı Kerîm'de haccın farz olduğunu bildiren en kesin ifade Âl-İ İmrân sûresinin 97 âyetidir Aynca Hz Peygamber'in sünneti, müslüman bilginlerin ortak görüşleri ve bütün müslümanlann uygulama birliği de haccm farz olduğunu göstermektedir Hayatında bir defa hac yapan müs­lüman bu görevi yerine getirmiş olur Buna göre yoksul iken hacca gitmiş olan bir müslüman daha sonra zenginleşse artık bir defa daha hac yapması gerekmez

Hanefîler'e göre hacla ilgili başlıca hükümleri şu şekilde özetlemek müm­kündür: Haccın Rükünleri Haccın asıl farzları demek olan rükünleri, Arafat'ta vakfe yapmaktan ve ziyaret tavafından ibarettir Ancak fıkıh bilginlerinin çoğu, hac niyetiyle ihrama girmeyi, Safa ile Merve arasında koşmayı da (sa'y) bu iki rükne eklemişlerdir

Haccın Farz Olmasının Şartları, Bir kimseye haccın farz olması için,

a) Müslüman,

b) Akil (temyiz gücüne sahip),

c) Baliğ (ergin),

d) Özgür,

e) Hac yapa­cak güce ve imkâna sahip,

f) Vaktinin elverişli olması gerekir

Haccı Yerine Getirmenin (Edasının) Şartlan,

a) Vücutça sağlıklı olmak,

b) Yol güvenliğinin bulunması,

c) Hac mevsimi sırasında seyahat özgürlüğünün bulunması,

d) Mekke'ye en az 90 km mesafeden gelecek kadınların yanlarında eşlerinin veya nikâh düşmeyen yakınlarından birinin bulunması,

e) Boşanmış veya eşi ölmüş olan kadının evlenmesini engelleyen bekleme süresini (iddet) tamamla­mış bulunması gerekir

Mâlikîler'e göre güvenli yolculuk imkânı varsa kadınların grup oluşturmala­rı veya kadınlı -erkekli grup içinde olmaları da yeterlidir Böyle durumlarda yuka­rıda "Haccı Yerine Getirmenin Şartlan" bölümündeki (d) şıkkında gösterilen şart aranmaz Günümüz imkân ve şartlarını dikkate alarak, diğer mezhep mensupları­nın da Mâlikîler'in bu görüşüyle amel edebilecekleri kanaatindeyiz

Haccm Geçerli (Sahih) Olmasının Şartları Başlanan bir haccın geçerli ve makbul olması için,

a) Müslüman olmak,

b) Akil (temyiz gücüne sahip) olmak,

c) Hac niyetiyle ihrama girmek,

d) Haccın rükünlerini özel zamanlarda yerine getir­mek,

e) Yine bunları Özel mekânlarda yerine getirmek

Bunlardan başka fıkıh kitaplarında haccın vacipleri, sünnetleri, hac sırasında yapılması sakıncalı tutum ve davranışlarla hacca hazırlık, gidiş yolculuğu, uygulanması ve dönüş yolculuğunun âdabı gibi çeşitli konularda ayrıntılı bilgiler yer alır Ayrıca hac hayli ayrıntılı ve karmaşık bir ibadet olduğu, bazı yanlışların ya­pılması halinde bedeller ödenmesi gerektiği için, hac yolculuğunun başlangıcın­dan bitimine kadar süren uygulamasıyla ilgili geniş bilgiler verilir; değişik uygu­lama aşamalarının her birinde okunması uygun olan duaların metinleri aktarılır

Hem malî hem de bedenî ibadetler olan hac ve umre, gerek birey gerekse ümmet çapında çok geniş etkiler bırakan çok yönlü yararlan bulunan ibadetlerdir Hac her şeyden önce, Allah'ın buyruğu olması itibariyle önem taşır ve müslüman, bu buyruğa uymak düşüncesiyle pek çok zorluk ve fedakârlıklara katlanarak bu ibadeti yerine getirmekte inancının derinliğini dışa vurmuş olur Bu sebeple Gaz-zâlî haccı, "dinin kemale ermesi ve teslimiyetin tamamlanması" diye tanımlamış­tır (2) Hac bir anlamda inanan insanların Allah'ın buyruğuna uyarak yurtlarını, ailelerini, dostlarını, servetlerini terketmeye, arzularını sınırlayıp sıkın­tılara göğüs germeye hazır olduklarının bir ifadesi, bunu yansıtan bir uygulamadır Bu sebeple bilhassa tasavvuf geleneğinde hacca hazırlık aşaması, bir yönüyle ölü­me hazırlığa, ihram da kefene benzetilmiştir Çünkü hac ibadeti süresince, özellik­le ihramlı iken kul âdeta dünyayı ve dünya işlerini terketmiş; kendisini Allah'a kulluğa vermiş, O'nun iradesine teslim olmuştur Böylece bir bakıma hac "ölme­den önce ölmek"tir; Allah'ın huzurunda hesaba çekilmeden önce kulun kendisiy­le hesaplaşmasıdır Hac esnasında insanlara ve bitkilere zarar vermenin yasaklan­ması, müslümariın hemcinslerine ve tabiata daha çok saygı duymasını telkin eden anlamlı bir görevdir; şeytan taşlama ise âdeta bütün hacılarca günahlara ve günah­kârlığa karşı duyulan nefretin eyleme dönüşmesidir Bu sebeple namazdaki hare­ketler ve özellikle secde nasıl sembol diye hafife alınamazsa şeytan taşlama ve di­ğer hac sembolleri de küçümsenemez, terkedilemez

Dünyanın hemen bütün milletlerinden, farklı dilleri konuşan, sayısı milyon­ları bulan müslümalann, İslâm'ın en kutsal beldesinde en kutsal zamanda ruhları aynı inanç, duygu ve heyecanla dolmuş, bedenleri aynı örtüye bürünmüş olarak bir araya gelmeleri, hep birlikte aynı kuralları uygulamaları, aynı tekbir ve tehlîli te­rennüm etmeleri muhteşem bîr tevhid manzarası oluşturur Çok uzak ülkelerin müslümanları birbirlerinin dillerini anlamasalar da- aynı duygu, düşünce ve inan­cı paylaştıklarını hisseder ve yaşarlar; birbirlerini tanıma ve kendi ülkelerindeki dindaşlarına tanıtma fırsatını bulurlar Hac insanın bedensel ve malî birçok feda­kârlığa katlanarak kulluğunu rabbine arzettiği, inancındaki sadakati gösterdiği di­nî bir vecîbe olduğu kadar, dünya müslümanlarının her yıl gerçekleştirdikleri, or­tak sorunlarını en üst düzeyde ve en geniş katılımla görüşüp tartışma imkânını buldukları bir zirvedir Bizzat Hz Peygamber, hayatının ilk ve tek haccını bu anlayış içinde icra etmiş; hac pratiklerinin (menâsik) icra edildiği çeşitli mekanlardaki ko­nuşmaları yanında, özellikle "Veda hutbesi" diye tarihe geçen ve müslümanların ortak meselelerine ilişkin görüşlerini ve çözümlerini içeren (3) konuşmasıyla haccın, yalnız uhrevî yararı olan ruha­nî bir ibadet olmadığını, aynı zamanda dünyevî meselelerin gündeme getirildiği müslüman milletler arası bir zirve işlevi görmesi gerektiğini ortaya koymuştur

Bütün güzellikleriyle hac müslüman için bir özlemdir ve müslüman -başka amaçlar için para kazanması yanında- kendine peygamber yurdunu görüp, zaman sınırlarını aşarak ashap ile bütünleşme duygularını yaşatacak, manevî arınmaya ulaştıracak, dünyadaki kardeşleriyle buluşturacak ve nihayet bağışlanmış olarak dönmek gibi nice erişilmez güzellikleri yaşatacak olan hacca gidebilmek için de para kazanmaya çalışır

Sözlükte "ziyaret" anlamına gelen umre, dinî bir terim olarak "yerinde giyil­miş ihramla Kabe'nin çevresinde dönmek (tavaf) ve Safa ile Merve arasında koş­mak (sa'y) suretiyle yerine getirilen ibadet'ı ifade eder Haccın aksine, umrenin belirli bir vakti bulunmamakla birlikte, ramazan ayında yapılmasının daha sevap olduğunu bildiren rivayetler vardır Yerine getirilmesi Hanefîler'le Mâlikîler'e göre sünnet-i müekkede, Şâfiîler'le Hanbelîler'e göre İse vaciptir

Ayetin hükmünün genel olduğu dikkate alınarak metindeki "etimmû" keli­mesi "Eksiksiz yerine getirin" şeklinde çevrilmiştir Ancak bu âyetin, Hz Pey­gamber ve diğer müslümanların Kabe'yi ziyaretlerine izin verilmemesi üzerine imzalanan Hudeybiye Anlaşması'ndan sonra indiği dikkate alınarak, sözleşme uyarınca bir sonraki yılda yarım kalan bu ziyaretin tamamlanmasını emrettiği, bu sebeple ilgili kelimenin "tamamlayın" diye de çevrilebileceği belirtilmektedir (4) Âyetteki "Allah için" kaydı, "Haccı ve umreyi yalnız Allah'a ibadet maksadıyla yapm; başka amaçlar gütmeyin, hacca riya katmayın" anlamına gelir,

Müslümanların hicretin 7 yılı Zilkade ayında (5) gerçekleştirdikleri umre ziyaretine İslâm tarihinde "umretü'1-kazâ" denilmiştir Bu umre yolculuğu­na 2000 civarında müslüman katıldı; bunlar tekbirler getirerek Mekke'ye girdiler Mekkeliler, şehri boşaltarak etraftaki tepelerden müslümanları izlediler Üç gün süren bu umre süresince bir yandan da muhacirler eski yurtlarını görüp Mekke'de kalan yakınları hakkında bilgi topladılar

Âyette, "Engellenirseniz kolayınıza gelen bir kurban gönderin" buyurulmak-tadır Buradaki engelden maksat ağırlıklı görüşe göre, hac yapma imkânım orta­dan kaldıran veya tehlikeye düşüren hastalık, yol emniyetinin olmayışı, düşman tehlikesi gibi iç ve dış olumsuzluklardır Nitekim âyetin devamındaki "güvenlikte olduğunuzda" ifadesi de bunu desteklemektedir Mealinde "kurban" diye çevirdi­ğimiz hedy kelimesi, sözlükte "gönderilen, hediye edilen" demektir veya hediye kelimesinin çoğuludur (6) Dinî bir terim olarak, "Kabe'ye hediye olarak kesilen kurban" anlamına gelir Konumuz olan âyette de işaret buyuruldu-ğu üzere, aynı hac döneminde hem hac hem de umre yapanların (kıran ve temet­tü' haccı) kurban kesmesi vaciptir; sadece hac (ifrad haccı) yapanlar ise isterlerse kurban kesmeyebilirler

Âyette bir engel yüzünden Kabe'ye varamayanların uygun bir kurbanlık gön­dermeleri, bir özrü bulunmayanların kurbanlık hayvan, mahalline ulaşıncaya ka­dar tıraş olmamaları istenmektedir Buradaki "mahal" (mahil) kelimesinin anla­mından dolayı âyetin uygulamasıyla ilgili iki farklı görüş ortaya çıkmıştır: Keli­meyi "mekân" anlamında alan Ebû Hanîfe gibi âlimlerin görüşüne göre âyette söz konusu edilen kurbanın kesim yeri Harem bölgesi olup hacca gitmesine engel çı­kanlar, birer kurban alıp Harem'e gönderirler ve kurbanları kesilinceye kadar ih­ramdan çıkmazlar "Mahil" kelimesini zaman ismi olarak alan İmam Şafiî ve ona uyanlara göre kurban kesme yeri engellenenlerin bulundukları yerdir, dolayısıyla kurbanlarını Harem'e göndermelerine gerek yoktur; bulunduktan yerde keser, ih­ramdan çıkarlar

Hacıların ihramlı oldukları süre içinde tıraş olmaları yasaktır Ancak âyet sağlık problemi bulunanlara, bir fidye ödemeleri koşuluyla tıraş olma ruhsatı ver­mektedir Fidye, mazereti sebebiyle belirli bazı dinî görevleri yerine getiremeyen kimseden, buna karşılık olarak ödemesi istenen bedeli ifade eder Hac görevleriy­le ilgili bu bedel oruç tutmak, sadaka vermek veya kurban kesmekle ödenir Bir hadise göre orucun süresi üç gündür; sadaka vermek isteyen kişi ise altı yoksulu akşamlı sabahlı doyurur (7)

Âyette "yoksulu doyurma" anlamında geçen sadaka kelimesinin İslâmî lite­ratürde oldukça geniş bir anlamı vardır Bu geniş anlamı, "muhtaç durumda bulu­nanlara, karşılık beklemeden, Allah rızâsı İçin yapılan maddî yardım, bağış" şek­linde özetlemek mümkündür Sadaka kavramı "infak"la da yakından ilgili olmak­la birlikte infak daha geniş kapsamlı olup, sadaka vermenin yanında başka türlü harcamaları da kapsar (8)Kur'ân-ı Kerîm'de servetlerin gerçek sahibinin Allah olduğu, Allah'ın dünya malım insanlara emanet olarak verdiği vurgulanarak, sadaka vermek vb hayırlar yapmak suretiyle Allah'ın hoşnutluğunu kazanmak gerektiği bildirilerek bunun dinî, ahlâkî ve toplumsal ba­kımdan kazandıracağı yararlar üzerinde önemle durulur (9) Allah Teâlâ'mn sadaka verenleri ödüllendireceği belirtilir (10) Ahzâb sûresinde (33/35), iman, ibadet, sabır gibi başlıca görevlere düşkün olmaları sebebiyle Allah'ın bağışına, mükâfatına kavuşacaklar arasında "sadaka veren erkekler ve sadaka veren kadınlar" da sayılmıştır Müslü­manlar arasında güçlü bir kardeşlik bağı kuran ve maddî dayanışmayı İslâm üm­metinin başlıca özelliklerinden biri haline getiren Hz Peygamber'le bazı sahâbî-ler arasında geçen bir konuşma hem İslâmiyet'in çalışmaya verdiği önemi hem de sadaka vermenin gerekliliğini göstermesi bakımından ilgi çekicidir: Ebû Mûsâ el-Eş'arî'nin anlattığına göre Hz Peygamber "Sadaka vermek her müslümanın göre­vidir" buyurdu Yanındakiler "Ey Allah'ın elçisi, elinde olmayan kişi ne yapsın" diye sorunca Hz Peygamberimiz "Etinin emeğiyle çalışıp kazanır, böylece hem kendisine yararlı olur hem de sadaka verebilir" buyurdular (11) Kur'ân-ı Kerîm'de ve hadislerde bir yandan sadaka vermenin önemi üzerinde durulurken bir yandan da yüzsüzlük ederek insanlardan dİlenmeyenler övülmekte; el emeğiyle geçinmenin gerekliliği üzerinde durulmaktadır (12) Bazı mutasavvıflar insa­nın elinde avucunda ne varsa hepsini sadaka olarak vermesini büyük bir erdem saymışlarsa da, islâm bilginlerinin çoğunluğu bunu onaylamamıştır Hz Peygam­ber de "Sadakanın en hayırlısı, ihtiyaçtan artakalan maldan verilenidir" buyurmuş­tur (13)

İslâm dininin getirdiği sadaka anlayışının kurumsal yapı kazanan şekline sa-daka-i câriye denir Sadaka-i câriye deyimi cami, okul, köprü, yol, han hamam, aşevleri, bakımevleri ve yurtlar gibi sosyal hizmetler verilmesi amacıyla gerçek­leştirilmiş hayır kurumlarını ifade eder Bu şekildeki sürekli hayır kurumlanılın, özellikle vakıfların doğmasında Hz Peygamber'in şu hadisinin büyük etkisi ol­muştur: "İnsan öldükten sonra ameli (defteri) kapanır; yalnız şu Üç şeyin sevabı devam eder: Sadaka-i câriye, yararı sürekli olan İlim ve ölenin ardından dua eden hayırlı evlât" (14)

İslâmiyet'te en başta gelen hayır olmasının ve İslâm'ın başlıca ibadetleri ara­sında yer almasının yanında vergi niteliği de taşıyan zekât, Kur'ân-ı Kerîm'de ve hadislerde -bu isminin yanında- sadaka diye de anılır Fitrenin dinî literatürdeki adı da sadaka-i fıtırdır İslâm dini, özel olarak belirlenmiş bu tür sadakalar ve gö­nüllü sadakalar yanında, bazı yasakların ihlâlinin cezası (kefaret) veya bir mazeret sebbiyle yerine getirilemeyen görevlerin bedeli (fidye) olmak üzere çeşitli malî dayanışma yükümlülükleri koymak suretiyle de yoksullara yardım edilmesine ve­sileler hazırlamıştır Konumuz olan âyetteki sadaka bu son kategoriye girmektedir (15)

1- k Sa­lim Öğüt, "Hac", DÎA, XIV, 386

2- İhya, I, 314

3- bk Buhârî, "Hac", 132; Ebû Dâvûd, "Hac", 57

4- bk Ateş, 1,340

5- Mart 629

6- İbn Âşûr, II, 224

7- Müslim, "Hac", 80-86

8- geniş bilgi için bk Bakara 2/254 vd

9- meselâ bk Al-i Imrân 3/26; Nûr 24/33; Hadîd 57/7

10- Yûsuf 12/88

11- Buhârî, "Zekât", 30; "Edeb", 33

12- meselâ bk Bakara 2/273; Buhârî, İLBüyû" 15; "Hars", 12,15

13- Müslim, "Zekât", 95,97,106

14- Müslim, "Vasiyet", 14; Tirmizî, "Ahkâm", 36

15- Prof Dr Hayrettin Karaman, Prof Dr Mustafa Çağrıcı, Prof Dr İbrahim Kafi Dönmez, Prof Dr Sabrettin Gümüş, Kur’an Yolu:I/201-206

SİE


Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.