Prof. Dr. Sinsi
|
İslam'da Kadın Hak Ve Hürriyetleri Neler?
EĞİTİM HAKKI
İslam'da ilim öğrenmek ve öğretmek konusuna büyük önem verilmiştir Eğitim görmek meselesi, denilebilir ki, bir haktan çok bir vazife, bir sorumluluk durumundadır Allah Resulü sahabesini hep ilme teşvik etmiştir Nitekim pek çok sahabi, ilim aşkını yitirmemişler, hep öğrenip yaşamanın azmini ortaya koymuşlardır
Kabisa b El Muharik şöyle anlatıyor: "Peygamber Efendimize gittim Bana, 'niye geldin?' diye sordu Ya Resulallah! Yaşım bir hayli ilerleyip kemiklerim artık incelmiştir Sana Cenab-ı Hakk'ın yararlı kıldığı bir takım şeyleri bana öğretmen için geldim' dedim Peygamber (s a v), 'Sen hangi taşın, hangi ağacın ve hangi toprak parçasının yanından geçmiş isen, sana Allah'tan mağfiret dilemiştir' buyurdu" Gerek Asr-ı Saadet'te ve gerekse daha sonraki dört halife devrinde, ilim öğrenme ve öğretme konusunda kadınların çok aktif bir rol üstlendiklerini görüyoruz
Asr-ı Saadet kadınları içerisinde Hz Ayşe'nin ilmî sahada çok ayrı bir yeri vardır Zira, Hz Ayşe validemiz son derece zeki, bilgili ve dirâyetli bir kadındı
Peygamberimizin yaşam tarzını çok iyi bildiği için, fıkıh ilminde pek çok âlimin hatalarını düzeltirdi Pek çok hadisin de mükemmel bir tarzda izahlarını yapmıştır Ona 'ilk kadın müçtehit' desek yanlış olmaz
Ebu Musa El Eş'ari diyor ki: "Biz Resulullah'ın ashabı olarak bir hadisi anlamakta güçlük çektiğimizde onun anlamını Hz Ayşe'ye sorar ve ondan muhakkak bir cevap alırdık"
Urve Hazretleri de Hz Ayşe için, "Fıkıh, tıp ve şiir ilminde Hz Ayşe'den ileri bir kadın görmedim" demektedir
Hişam b Urve'den nakledildiğine göre; "Bir gün Hz Ayşe'nin huzuruna çıktım ve ona şöyle dedim: 'Ey anacağım, fıkıh ilmini Peygamber hanımı olduğun için, nesep ilmini ve tarih olaylarını da Ebu Bekir gibi asil birinin kızı olduğun için biliyorsun Bunlara şaşmıyorum Ama tıp ilmini nereden biliyorsun, doğrusu bunu merak ediyorum' Şöyle cevap verdi: 'Resulullah'ın son günleri hep hasta geçiyordu Bense onu rahatlatmaya çalışıyor ve tedavi yolları arıyordum İşte tedavi ilmini böyle öğrendim"
Hz Ayşe Arapça'yı çok güzel konuşan, etkileyici üsluba sahip, abide bir kadındı Ahnef b Kays şöyle diyor: "Ebu Bekir'in, Ömer'in, Osman'ın, Ali'nin hutbelerini dinledim Fakat Hz Ayşe'nin sözlerinden daha etkileyici sözler söyleyen bir Allah kulu görmüş değilim"
Hz Ayşe, Allah'ın Resulü'nden 2210 hadis rivâyet etmiştir En fazla hadis rivâyet eden sahabelerin ikincisidir
Peygamberimizin amcası Hz Abbas'ın hanımı olan Ümmü-l Fadl da devrinin ilim sahibi kadınlarındandı Hz Abbas'ın Müslüman oluşunda, zeki ve bilgili bir kadın olan Ümmü-l Fadl'ın büyük etkisi olmuştur
Resul-i Ekrem kadınların okuma yazma öğrenmelerini ister ve buna teşvik buyururlardı Okuma yazma bilen zeki ve tecrübeli bir kadın olan Şifa Hatun'dan, kendi eşi Hafsa'ya yazı yazmayı öğretmesini istemiştir
Medineli kadınlar Resulullah'ın huzuruna varmış ve "erkekler her zaman yanınıza gelip ilim öğreniyor, bilmediklerine vâkıf oluyorlar Biz ise onlardan fırsat bulamıyoruz Bize özel bir gün ayırın da gelip sizi dinleyelim ve bilmediklerimizi öğrenelim" demişlerdi Resulullah da onlara bir gün tahsis etmişti O gün kadınlara vaaz eder, emir verirdi Hz Ayşe şöyle der: "Ensar kadınları ne iyi kadınlardır Sıkılganlıkları dinlerini öğrenmelerine mani olmamıştır"
Tabiin kadınları da ilmî konularda gâyet bilgiliydiler
Süfyan-i Sevri'nin annesi oğluna her zaman şöyle nasihat ederdi: "Ey oğlum, sen ilmi elde et Ben yün eğirerek, iplik satarak geçimimi sağlarım Sakın ilim yolundan ayrılma Ey oğlum! On cümle yazdığında bir bak kendine Yürüyüşünde, oturuşunda, kalkışında bir değişme var mı? Eğer ilim seni olumlu yönde değiştirmemişse, sana ne faydası, ne de zararı dokunmayan abes bir şey yapmaktasın"
Basra'da Tabii'nden Afsa ibn-i Şirin isminde bir kadın vardı ki ibadete düşkünlüğünün, zühd ve takvasının yanında, fıkıh ve hadis bilgisiyle de şöhret bulmuştu Rivâyetlere göre 12 yaşında Kur'an-ı Kerim'i hıfzetmişti Kardeşi, o devrin büyük alimlerinden olan İbn-i Şirin, çözemediği çoğu meseleyi ona havale ederdi Bilhassa Kur'an kıraatı hususunda bir meseleyle karşılaştığında şöyle derdi: "Gidin Hafsa'ya sorun Bakın bakalım nasıl oluyor?" Zira Hafsa Hatun'un Kur'an kıraatı pek çoğundan yüksek bir düzeyde idi Aynı zamanda zekası ve nükteleriyle de meşhur olmuş bir hanımdı Çağdaşları bu büyük kadını birçok ünlü âlimden üstün tutmaktadır Hişam b Hassan, "Ben Hasan El Basri'yi, İbn-i Şirin'i görmüş biriyim Ama Hafsa Hatun'dan daha akıllı birini tanımıyorum" der
Rabiatü'l Adeviyye Hazretleri de, tasavvuf ilminde çığır açmış büyük mutasavvıf kadınlardan biri idi Hicri II asırda tasavvuf onunla birlikte yeni bir yoruma kavuştu, Basra'dan Bağdat'a yayıldı
Rabiatül Adeviyye, tasavvufta Hasan-ı Basri'nin başını çektiği Havfullah (Allah korkusu) kavramının yanında Muhabbetullah (Allah aşkı) ekolünü getirmiştir Daha sonraki asırlarda İmam-ı Gazali kendisinden etkilenerek tasavvuf sistemini kurmuştur
Rabia, Basra'nın biraz dışında bir evde otururdu Kendisine gelen insanları eğitir, onlara öğüt verirdi Süfyan-ı Sevri, Hasan El Basri, Malik b Dinar gibi zamanın en zeki ve en âlim zatları kendisinden öğüt dinlerdi
Bu örnekler pek çoktur Biz bu esere yalnız belli başlılarını almakla yetindik İslamî ilimlerin öğrenilmesi, gelişmesi, yayılması ve sistemleşmesi yolunda kadınların önemli bir rolü olmuştur İslam tarihinin ilk beş asır içinde yalnız hadis rivâyeti ve öğretimiyle meşgul olan kadınların sayısı üçyüzellinin üstündedir
SEYAHAT ETME HÜRRİYETİ
İslam'da, bir kadının en önemli vasfı namusu ve hayasıdır Nasıl bir kadının namus ve şerefine bir zarar gelmeden çalışmasında bir mahzur yoksa, seyahat etmesinde de can ve namus emniyeti her türlü tecavüzlerden korunduğu takdirde bir mahzur yoktur Bu bakımdan yanında oğlu, kocası veya kardeşi gibi herhangi bir mahremi olmadan seyahat etmesi uygun görülmemiştir Bu tamamen kadının can, mal ve namus emniyetini korumaya yönelik bir tedbirdir İslam'ın 5 temel şartından biri olan hac ibadetini yerine getireceği zaman bile kadının yanında bir mahreminin olması şarttır Buradan İslam'ın kadının can, mal ve namus emniyetine ne derece önem verdiğini anlamamız mümkündür
EVLENME VE YUVA KURMA HAKKI
İslam'da evlenecek olan tarafların birbirlerini görmeleri, meşru şartlarda konuşmaları onların hakkıdır Kadın da evlenirken bağımsız tercihini kullanır ve kimse kadını istemediği bir istikamete zorlayamaz Bu bakımdan nikah akdi yerine getirilirken kadın "aldım, kabul ettim" gibi hüküm beyan eden cümlelerle kararını bildirir Bunun aksi durumlarda nikah bâtıl olur Bir başka ifadeyle, evlenecek olanların rızasının bulunmadığı bir nikah geçerli olamaz
Hz Ayşe zorla evlendirilen bir kızla ilgili olarak Allah Resulü'nün uygulamasını şöyle anlatır: "Ensar'dan Hıdam'ın kızı Hansa, Hz Ayşe'ye gelerek babam aile şerefini arttırmak için beni kardeşinin oğlu ile evlendirdi Ben ise bu evliliği istemiyorum" dedi Hz Ayşe de ona, "Resulullah gelinceye kadar bekle" dedi Resulullah gelince, Hz Ayşe ona durumu anlattı O da kızın babasını çağırdı ve kadına seçme hakkı verdi Bunun üzerine kadın şöyle dedi: "Ey Allah'ın Resulü! Babamın akdettiği nikahı kabul ettim Fakat bu davranışımla kadınlara babalarının evlilikte böyle bir yetkisinin olmadığını bildirmek istemiştim"
1917 tarihli Osmanlı Aile Hukuku Kararnamesi'nde de Şafii mezhebinin görüşü esas alınarak zorlanan kişinin nikahı resmen geçersiz sayılmıştır
NAFAKA HAKKI
Kocası, kadını evlilikleri süresince geçindirmeye mecburdur Boşanma halinde ise kadına nafaka vermekle mükelleftir Kadının şahsî mülkünün veya herhangi bir gelirinin bulunması durumu değiştirmez
"Boşanan kadınları, gücünüz yettiği kadar ikamet ettiğiniz yerlerde oturtun Evleri başlarına dar etmek ve onları çıkmaya mecbur etmek için kendilerine zarar vermeyin Eğer onlar hamile iseler çocuklarını doğuruncaya kadar nafakalarını da verin Eğer onlardan doğacak çocuklarınızı sizin lehinize olarak emzirirlerse onlara ücretlerini veriniz Aranızda bu hususta güzelce müşavere ediniz"
Görülüyor ki, kadın, doğacak çocuğunu emzirmekle bile mükellef tutulmamış, bu onun kendi tercihine bırakılmıştır
<>Burada dikkati çeken en önemli husus, ister evli, ister boşanmış, ister bekar olsun, kadının her halükarda geçiminin teminat altına alınmış olduğudur Bundan da İslam'ın kadınlara ne derece geniş haklar tanıdığını anlamış oluyoruz
|