Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Forum İslam > İslami Genel Konular > Sorularla İslamiyet

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
değerlendirilmektedir, gayba, içerisinde, Îmân, peygamberlere

Peygamberlere İman Neden Gayba İman İçerisinde Değerlendirilmektedir?

Eski 10-11-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Peygamberlere İman Neden Gayba İman İçerisinde Değerlendirilmektedir?




Peygamberlere İman Neden Gayba İman İçerisinde Değerlendirilmektedir?
Hakkında Peygamberlere İman Neden Gayba İman İçerisinde Değerlendirilmektedir?




Soru
Peygamberlere iman neden gayba iman içerisinde degerlendirilmektedir?

KUR’AN-I KERIM muttakilerden, yâni takva sahibi mü’minlerden bahsederken onlarin en büyük özelligi olarak “gayba imanlarini” gösterir “O muttakiler ki gayba iman ederler” mealindeki âyet-i kerimeyi tefsir eden büyük âlimlerimiz, gayba imana iki sekilde mânâ verirler Birincisi, “onlar gayba iman ederler; yâni görmedikleri halde, aklen ve naklen istidlâlde bulunarak, yâni delillere dayanarak iman ederler” Digeri ise, “onlar giyaben dahi iman ederler; yâni münafiklar gibi sadece mü’minler arasinda degil, giyaben de Allah’a ve Resulüne (asm) iman ederler

Gayb iki ayri mânâya gelir: Birincisi, hakkinda hiçbir sey bilmedigimiz, yalniz Cenâb-i Hakk’in malûmu olan haller, hâdiseler, âlemlerdir ki, bunlar imana konu degildirler Iman bu gayb için degil, Kur’an-i Azîmüssan’in haber verdigi ve Peygamber-i Zîsanin (asm) izah ettigi ve varligina aklin birtakim deliller getirebildigi gayb için sözkonusudur

“Bizce gayb, görülemeyen degil, görülmeyen demektir Biz delilsiz olan gayba degil, delili olan gayb-i mâkule iman ediyoruz

(Hak Dini Kur’an Dili)

“Gayba iman” denilince akla ilk gelen, Allah’a ve diger iman rükünlerine imandir Bunlar hep gaybdir Ilk bakista insanin aklina Peygamberlere (as) imanin, gayba iman olmadigi gibi bir fikir gelebilir Ama, biraz düsünüldügünde anlasilir ki, Peygamberlerin (as) gayb olmayan, görülen cihetleri kulluklaridir O kulluk üzerine kurulmus kudsî peygamberlik görevi ise gaybdir Böyle olmasaydi, onlarla ayni zamanda yasayan ve kendileriyle görüsen bütün insanlar mü’min olurlardi Kitaplara iman da böyle…

Inanmada ilk adim kalben tasdik Bu tasdikin baslangici da anlama Bes duyu anlamaya, anlama da inanmaya yardimci Sadece bes duyunun sinirlari içinde dolasan, onlari asamayan insanlar, hükmen hayvanliktan kurtulmus degillerdir His ile bilme, hayvanlarin sahasi; hissini akla hizmet ettirip anlama, kavrama ve nihayet inanma ise insanin vazifesi

Insan bir meyve agacini seyretmekte hayvanla müsterektir Yaninda gezdirdigi köpegi de o vazifeyi yerine getirebilmektedir O agacin içinde harika bir fabrikanin çalistigini, yapraklarinda fotosentez olayinin cereyan ettigini, o meyvelerin bütün bir agaçtan, hatta topyekûn kâinattan, süzülerek meydana geldigini ise ancak o insan kavrayabilir Köpegi, bu mânâlardan pek çok uzaktir

O agaci, suursuz kâinattan hikmetle süzülmüs Ilâhî bir sofra, meyveleri ise o sert sofradan lütuf ve keremle çikarilan birer Rabbanî ihsan olarak degerlendiren ve sofranin arkasinda rahmet ve merhameti seyredip Hâlikina sükreden bir mü’min ile önceki adam arasindaki mesafe, hayvanla insan arasindaki mesafeden çok daha fazladir Onun için, mutlak mânâda “insan” denilince, gayba iman eden “mü’min” hatira gelmelidir

“Nimet içinde in’am görünür; Rahman’in iltifati hissedilir Nimetten in’ama geçsen Mün’im’i bulursun” (Sözler)

Iste, o gayba inananlardir ki, nimette bogulmaz, Mün’imi, yâni o nimeti ihsan edeni tanirlar Esere saplanip kalmaz, müessiri, Hâlik’i tanirlar ve bilirler Gayba inanmayanlar ise, sofranin tabaklari, kitabin yapraklari, yahut fabrikanin bölmeleri arasinda dolasip duran bir böcek gibi, bu âlem ve içindekilerden, hakiki mânâda, istifade edemez, hayatlarini zâyi eder giderler

Kur’an-i Kerim nice âyet-i kerimelerinde insana “mahsusât” denilen hisler dünyasinda bogulmamasini, ondan “makulât” yâni, hikmetler âlemine nazar etmesini ders verir Sadece bir misâl:

Gasiye sûresinde insanoglundan, devenin yaratilisina, semaya, daglara ve arza bakmasi isteniyor Elbetteki ne hayvan, ne de münkir gibi degil, bir mü’min olarak

“Bu insanlar, devenin nasil yaratildigina, gögün nasil yükseltildigine, daglarin nasil dikildigine, yerin nasil yayildigina bir bakmazlar mi!” (Gasiye Sûresi, 17-20)

Âyetlerin engin mânâlarini âlimlerimizin güzide tefsirlerine havale ederek, ben tefekkürümüze sunulan bu varliklar arasindaki sekil benzerligine kisaca isaret edip geçecegim

Devenin hörgücünü, onun beli üzerinde yükselten kim ise, arzin belinde daglari birer hörgüç gibi yükselten de O Gökkubbe de tümüyle bir hörgücü andirmakta Gayb âlemimizin mâzi ve müstakbel denilen iki sahasi arasinda yükselen bir hörgüç…

Âyette, insanin nazari önce deveye, sonra semaya, daha sonra daglara ve en sonunda da arza çekiliyor Bu siralama, bana göre, apayri bir belâgat mûcizesi… Insan gözünden deve hörgücüne, ondan semaya hayâlen bir hat çekiniz; daha sonra o hatti daga indiriniz ve dagdan da yere birlestiriniz Karsiniza bir baska hörgüç veya bir ayri sekil çikacaktir

Neml sûresinde:

“Daglari yerinde donmus gibi durur görürsün, oysa onlar bulutlar gibi geçerler” buyuruluyor (Âyet, 88)

Hörgücün hareketi, devenin yürümesi demek olacagindan, bu âyet dünyanin sabit olmayip hareket hâlinde bulundugunu 1400 sene önce haber vermis oluyor

Bu âyet-i kerimeler gibi nice âyetler, insana eserden müessire, yâni eserin yapicisina geçmeyi, nefsini ve âlemi hikmetle ve ibretle tefekkür etmeyi ögretiyor Kur’an’dan bu dersi alan muttakiler gayba inanirlar Ne gafil bir bedevi gibi deveyi hakkiyla seyretmeden ölürler, ne de inançsiz bir astronomi âlimi gibi semayi tefekkür etmeden arzi terkederler

Muttakiler, Cenâb-i Hakk’i “gaybin ve sehadetin âlimi” olarak bilirler Gayb ve sehadet için çesitli izahlar getirilmis Hepsi güzel, hepsi hak Bazi zâtlar gayb için “gizli”, sehadet için ise “âsikâr” ifadelerini kullaniyorlar Bir kisim zevât ise, gaybi “ancak Allah’in bilebilecegi mutlak gayb” olarak anlayip, sehadeti de “insanlarin, gerek hissiyatlari gerek ilim ve basiretleriyle vâkif olacaklari bütün hakikatler” seklinde degerlendiriyorlar

Birinci mânâ üzerinde biraz duralim:

Sehadet ve gayb âlemleri küçük numuneler hâlinde insanda bir araya gelmis Beyin, gaybdan degil, ama onda faaliyet gösteren akil gaybî bir âlet Keza, kalbin de maddesi sehadet âleminden; fakat tasidigi iman, sevgi, korku, sefkat, merhamet hep gaybî…

Kalkip inen el sehadet âleminden; kabarip sakinlesen hissiyat ise gayb âleminden Midenin hazmi sehadete, aklin kavramasi ise gayba ayri birer misâl

Birçok azalarla donatilmis insan bedeninde, nice duygulara sahip insan ruhu bir gayb agaci gibi O agacin meyveleri sehadet âleminde sergileniyor Hattatlik san’atindan süzülen bir kiblegâh, câmide boy gösterirken, ruhta kaynayan merhamet parmaklardan sadaka olarak dökülüyor

Korku rengi kaçiriyor, asabiyet çehreyi kizartiyor, hüzün ise göze yas döktürüyor

Misâlleri çogaltabiliriz

Bu hakikatlari veciz olarak ifade eden bir Mesnevi beyti:

“Âlemde cismimiz bizim yüzümüzü örtmektedir Biz samanla örtülü deniz gibiyiz

Biraz da haricimizdeki âleme nazar edelim:

Ortada bir miknatis var, bir de onun çektigi çivi Bu ikisi disinda göremedigimiz ve mahiyetini kavrayamadigimiz bir kudret tecellisi de mevcut Buna “çekim kuvveti” diyoruz

Bir baska sahne: Yavrusunu kucagina almis, gögsüne sefkatle bastiran ve yer yer öpen bir anne… Bu öpme hâdisesinde, iki et parçasinin ötesinde bir gaybî kuvveti seyrediyor Ve bu kuvvete “sefkat” diyoruz

Bir çiçege baktigimizda ayri bir kucaklama hâdisesi cereyan ediyor Göz maddesiyle burada, çiçek ise orada Ama birincisi, ikinciyi her yönüyle kusatmis Bu gaybî hâdiseye de “görme” adini veriyoruz

Iste böyle hergün, gerek nefsinde gerek haricî âlemde, gayb ve sehadetin nice misâllerine muhatap olan insanin, gaybi inkâr etmesi ne kadar tuhaf degil mi?

Isterseniz bu tuhafligin kisa bir tahlilini birlikte yapalim:

Bir münkir meselâ, “melekleri” neyi ile inkâr ediyor? Eliyle, ayagiyla mi? Cigeriyle, midesiyle mi?… Hayir… Ya neyiyle inkâra sapiyor bu adam? Cevap: Akliyla

Yâni, kendine ihsan edilen gaybî bir âlet ile gaybi inkâr ediyor

Gaybi, taslar agaçlar inkâr etseler ne ise, ama bu inkâr insana hiç mi hiç yakismiyor

Bu maddî âlemin gaybina, ötesine inanmayanlar cahil, bütün gayb ve sehadetin âlimi olan Allah’a inanmayanlar ise kâfir olurlar Cahilin cehaleti de kâfirin küfrü de kendileri içindir Zarar ancak onlaradir Ne bilgisizlik, kâinattaki ilim tecellisini azaltir, ne de küfür ve isyan Cenâb-i Hakk’in ulûhiyetine “hâsâ” bir noksanlik verebilir

Dünyayi dolduran su kalabaliklarin torunlari simdi gayb âlemindeler Zamani geldikçe, sirasiyla, sehadet âlemine geçecekler Bu âlemdekiler de agir agir gayba göçecekler Gel gör ki, su anda her seyleri ve her halleriyle gayb olan o torunlar kafilesi içinde, bu âleme geldikten sonra gayba inanmayanlar da çikacak Halbuki az önce oradaydilar ve biraz sonra yine orada olacaklar

Sözün kisasi bu sehadet âlemi gaybdan idare ediliyor

Gelenler Ilahî iradeyle geliyor, gidenler yine o iradeyle gidiyorlar Gitmeden önce O’na inanip, emrine itaat edenlere ne mutlu…

Prof Dr Alaaddin Basar

Selam ve dua ile


Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.