Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Sinsi Eğlence > Bir Tutam Hikaye

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
demirci, işaretleri, noktalama, senai

Noktalama İşaretleri / Senai Demirci

Eski 10-11-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Noktalama İşaretleri / Senai Demirci



Noktalama İşaretleri

Uzun ince bir yolda yürüyorum Sevdiğime giden yolda…Yürürken, ayağıma incecik bir şeyin battığını farkettim Ah evet, bir virgüldü bu… Benden önce okuluna giden bir öğrencinin kitabından düşmüş olmalıydı Ah, şu çocuklar, ilk okumaya başladıklarında virgülleri gereksiz görürler Yeni yeni tanıdıkları kelimelerin arasında ayrık otu gibi duran bu tuhaf garip şeyleri pek sevmezler Yazarken de en çok virgülleri unuturlar Hemen cebime attım bulduğum ilk virgülü… Böylece sevdiğime daha çok şey söyleyebilecektim Daha uzun cümlelerle ifade edebilecektim kendimi… Ona iltifat ederken bir çok güzel sıfatı arka arkaya sıralayabilirdim…

Aralarında virgüller olan güzel sıfatların hepsini ona söyleyebileceğimi düşününce, sevinçle bağırmak istedim İçim içime sığmıyordu “Ne güzel” diye bağıracaktım ki, boğazım düğümlendi Duygularımı haykıramadım Tam o sırada, elime sıcak bir şey dokundu Evet, bir ünlem işaretiydi bu! Biraz önce yoldan bağıra çağıra geçen gençlerin ağzından düşmüş olmalıydı Ah şu gençler… Olur olmadık yerde ünlem kullanırlar Ağızlarında sakız gibi çiğnerler ünlemleri Heyecanlarını ünlemlerin sivri uçlarına asarlar Ben de kulağıma küpe yaptım bulduğum iki ünlemi Artık haykırabilirdim aşkımı Hep tek düze konuşmak yerine, heyecanlarımı sevgi sözlerine yükleyebilirdim

Yürümeye devam ettim Kendimden emindim Bütün sorularını cevaplamış, bütün şüphelerini gidermiş bir yetişkin olarak adımlıyordum tozlu yolu Derken, saçlarıma bir şeylerin takıldığını farkettim Elimle çekip aldım Bunlar soru işaretleriydi Biraz önce altından geçtiğim ağacın dallarından bulaşmış olmalıydılar saçlarıma Avucumda karınca gibi kıpır kıpır dolaşıyorlardı Hemen avucumdan atmak istedim Yolun kenarında akan dereye doğru savurdum Ama nafile Avucuma yapışmışlardı Avucumdan fırlatabildiklerim de pıtırak gibi elbisemini orasına burasına yapışıverdi Etrafıma baktım Benden önce bir bilge yürümüş olmalıydı bu yoldan Düşünceli ve sessiz bir bilge Soru işaretlerini herkesin başının değebileceği bir ağaç dalına takmış olması bilgece bir işti Oysa benim soracak bir şeyim yoktu sevdiğime Çaresiz, soru işaretlerini alıp saçlarıma taktım yeniden Öyle ya, belki sevdiğim sormak isterdi Sevgililerin soru sormasının nedeni, sorunun cevabını bilmemeleri değildir Cevabı bir kez daha duymak içindir O halde sevdiğime hediye edebilirdim soru işaretlerini Defalarca, “Beni seviyor musun?” diye sorması için Ben de her soru işaretinin olduğu yerde aşkımı bir defa daha ifade edebileceğim Evet, evet, bundan eminim Soru işaretlerinin hepsini ona hediye edeceğim

Yürümeye devam ettim Sürprizlere alışık olmalıydım En azından şaşkınlıklarım için benim de birkaç soru işaretine ihtiyacım olacaktı Az sonra, yüzüme küçük ve serin bir şeylerin dokunduğunu hissettim Sanki gökten düşüyor gibiydiler Gözlerimi kaldırdığımda bulutlar dikkatimi çekti Hayır, yağmur yağmıyordu Parmağımın ucuyla yokladım: ‘İki nokta üstüste’ işaretiydi bu! Bulutların arasına saklanmış olmaları son derece anlamlıydı İnsanlar yıllardır bulutların önüne ‘iki nokta üstüste’ koyarak beklemişlerdi yağmuru, karı ve doluyu Hep şöyle düşünmüşlerdi meselâ: “Bulut: yağmur yağacak” Ya da şöyle düşünmüşlerdi: “Bulut: kar yağacak” Yeryüzünde pek az insan ‘iki nokta üstüste’yi işine yarar görüyordu Çünkü ‘iki nokta üstüste’yi kullanmak için ara sıra durup düşünmek gerekiyordu Soru işaretinin yanına yerleştirdim özenle… Bak, bu işime yarayabilir diye düşündüm Bazen sözlerimin sebebini, davranışlarımın gerekçesini açıklamam gerekebilirdi: ‘İki nokta üstüste’yi yanımdan ayırmamalıyım

Az sonra yol kenarında bir ağacın dibinde unutulmuş bir ‘üç nokta’ gördüm… Benden önce buradan geçmiş biri düşürmüş ya da unutmuş olmalıydı Noktalama işaretleri içinde yetişkinlerin en az ihtiyaç duyduğu ‘üç nokta’ydı Çünkü ‘üç nokta’ susmak için gerekiyordu Öyle sıradan susmalarda değil, düşünceli suskunluklarda lazım oluyordu… Bu yüzden bolca ‘üç nokta’ bulabilirsiniz yollarda, kaldırımlarda Çünkü düşünceli suskunluklar ya bebeklerin işidir ya da gün görmüş yaşlıların… Aradakiler ancak konuşarak anlaşabileceklerini sanırlar Oysa, bazen susmak ve ‘üç nokta’nın müsaade ettiği derin boşlukta göz göze bakışmak binlerce sözcüğün söylediğinden fazlasını söylerdi Birden içim ısındı ‘üç nokta’ya… Dilimin altında erittim… “Sus… Sus ki, söz bakışı bulandırır” diye okumuştum bir keresinde… “Sus…” dedim yüreğime…

Biraz ilerde bir çiçeğin üzerindeki tırnak işaretlerini görünce heyecanlandım Susmak kadar konuşmak da güzel olabilir diye düşünmeye başladım Çiçekler adına “vız vız” konuşan arılar ya da “cırcır” böcekleri bol bol tırnak işareti bırakırlardı oraya buraya Bana lazım olur mu diye düşündüm… “Neden olmasın?” dedim Benden önce söylenmiş nice güzel sözleri ben de tırnak içinde sevdiğime söyleyebilirdim Toplayabildiğim kadar çok tırnak işareti topladım

Yolun sonunda bir karınca yuvası dikkatimi çekti Yüzlerce karınca siyah noktacıklar taşıyorlardı yuvalarına Şaşırdım Elime tırnak işaretini ve soru işaretini alıp “Neden ben de düşünemedim?” dedim Söylediklerimin sonunda nokta olmazsa, kendimi tam olarak anlatamazdım ki:

“Seni seviyorum!”dedim heyecanla

Yüzüme baktı

Beni ilk defa görüyormuş gibi şaşkınlıkla cevap verdi:

“Beni seviyor musun?” dercesine baktı yüzüme

Soru işaretlerimden biri eksildi

Dilim tutuldu Bu karşılığı beklemiyordum Şaşırdım

“?!”

Uzun bir süre bakıştık

O kadar uzun bir süre suskun kaldı ki, elimdeki bütün ‘üç nokta’lar tükendi:

“…”

“…”

Her bir ‘üç nokta’ için iki tane tırnak işaretini tüketmek zorunda kaldık

Böylece başkalarından ödünç alabileceğim güzel sözleri arasına saklayabileceğim bir şey kalmadı Kırık dökük cümleler kurmaya çalıştım, elimde kalan virgülleri kullanarak:

“Sen, ben, sevmek, birbirimizi, ben, sensiz…” Böylece elimde kalan son ‘üç nokta’yı, tırnakları, virgülleri harcayıverdim

Kelimeler ipi kopmuş uçurtmalar gibi kafamada oraya buraya savruluyordu

Son noktayı hemen bu cümlenin sonuna koydum

Gözlerim önümde mahçup yorgun ve umutsuz biçimde kalkaldım:

Sıcak ve geniş bir tebessümle bana döndü, avuçlarını açtı, gözlerini gözlerime dikti

Hayretle gördüm ki, bütün noktalama işaretleri avucunda saklıydı Söylenmiş ve söylenecek en güzel sözler dudaklarının arasında bekliyordu Yaşanmış en tatlı suskunluklar gözlerinin içinde konuşuyordu

İlk kez konuşmaya başladı

“Uzun bir yoldan geldiğini biliyorum…” dedi Halden anlayan bir hali vardı

“Görüyorum ki, aşk için en çok ihtiyacın olan şeyi unutmuşsun” dedi

Şefkatle kucakladı beni (Bütün benliğimi sardı) Elindeki noktalmaa işaretlerinin hepsini göğe savurdu Fısıltıyla konuştu: “Söyleyeceklerinin hepsini zaten biliyorum Noktalama işaretlerinin hepsi de bende var… Sende olması gereken tek şey kocaman bir parantezdir Kendini o parantez içinde, bana teslim olmuş olarak getirmelisin

Kollarının arasında kendimi kaybetmişim

Neden sonra ayıldığımda, elimde hiçbir noktalama işaretinin kalmadığını öğrendim

Artık aşk için onlara ihtiyacım olmadığını biliyorum

(Şimdi yana yakıla parantez arıyorum)

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.