Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Tarih / Coğrafya

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
semah, türkmenlerde

Türkmenlerde Semah

Eski 10-11-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Türkmenlerde Semah



Türkmenlerin geleneklerinde, dansın, şiirin, sazın, sözün, sohbetin önemli bir yeri vardır Türkmenler, çeşitli günlerde semah düzenlerler Düğünde, bayramda, adak için, doğumda, ölümde, konuklar onuruna ve başka vesilelerle… Sofraları çeşitli yemeklerle kurarlar Sazlar çalar, türküler söylerler Semah oynanır

Bu tür toplantılara kadın erkek tüm köy halkı çağrılır Böylesi toplu şölenler evlerde, bağda, bahçede yapıldığı gibi köy meydanında da düzenlenebilir Bir konuk şerefine verilen şöleni izleyelim:

Şölene tüm köy halkı davetlidir Şölene gelen her hane, beraberinde bir sini dolusu yemek getirir Toplantının yapılacağı yere hasırlar serilir, kilimler atılır, sofra örtüleri yayılır Yer minderleri döşenir Bu tür sofralarda 100 – 150 kişi rahatlıkla oturur, yer içer

Köy halkı, çağrının yapıldığı zamana uyarak, şölen evinde ya da yerinde yavaş yavaş toplanmaya başlar Her gelen, beraberinde getirdiği yemekleri yer sofrası üzerine bırakır Konuk onuruna verilen şölen, köylülerce ortaklaşa hazırlanır

Şölene gelen konukları bir erkek karşılar, “hoş geldiniz,” der Onlara, sofrada oturacakları yerleri gösterir

Örneğin:

“Aşa, sen Ali’nin yanına otur Yazgülü, sen de Veli’nin yanına geç Fatma, sen Mustafa’nın yanındasın…”

Sohbeti sohbetine uygun düşenleri özenle seçer, sofraya yerleştirir Bu işin yöneticisi, hatırı sayılan, sözü dinlenen, saygıdeğer bir kişidir Çünkü sofra düzenini ve sofranın uyumunu ancak böylesi yetenekleri olan bir kişi sağlayabilir

Saatlerce sürecek sohbetlerin, anlatılacak hikâyelerin, söylenecek şiirlerin, karşılıklı yapılacak taşlamaların, okunacak türkülerin, oynanacak semahların geleneklere uygun şekilde ve neşe içinde geçebilmesi, törenleri yönetenlerin bilgi ve ustalıklarına bağlıdır Nitekim her köyün böylesi şölenleri ustalıkla yönetecek ‘üstat’ kişileri vardır

Sofrayı ise, sofracıbaşı yönetir Elinde, beline bağlayacağı peştamalı vardır Peştamalı üç kez belinde dolandırır Sofrayı kusursuz yöneteceğine söz verir İşte bu ‘üstat’ kişi, herkesin ne kadar içeceğini ve ne kadar yiyeceğini bilir Sofrayı ona göre yönetir Meclisin sohbetini de dikkatle izler, herkesi yakından, ama belli etmeden izler

Kocası mecliste olmayan kadın semaha kalkmaz Semaha daveti kadın, erkeğe yapar; ancak bu erkek, kadının kocası olamaz Zaten kadın, sofrada kocasının yanına da oturtulmaz

Avrupa’daki ‘davet’ sofraları gibidir buradaki düzenleme Ama bir farkla:

Onlar masalarda, köylülerimiz yer sofralarında otururlar; Avrupalılar sıkıcı bir ciddiyetle, köylülerimizse yürekten gelen bir içtenlikle yer içerler

Türkmen törenlerinde herkes sofracıbaşı olamaz Semah sofrası, kişilerin

‘ahenkli’ sohbetleriyle saatlerce sürer Lokma, lokma yenir, yudum, yudum içilir Yunus’tan, Karacaoğlan’dan şiirler okunur

“Burcu, burcu kokar durur

Mut’un gülleri, gülleri

Bülbül gibi şakır durur

Yârin dilleri, dilleri

Gurbet ele varmak gerek

Aşka gönül vermek gerek

Hele bir yol sormak gerek

İnce belleri, belleri

Karacaoğlan yâri ünler

Acı tatlı geçti günler

Türkmen kızı diye inler

Sazın telleri telleri

Sofra, şiir ve edebiyat havasına bürünür Hikâyeler anlatılır, hoşsohbet kişiler sofraya renk katarlar Sesi güzel olanlar türküler söylerler Sazlar çalar Bazen herkes birlikte söyler, bir koro gibi:

“Bu dünya bir gelindir

Yeşil kızıl donanmış

Kişi, yeni geline

Bakar bakar doyamaz

(Yunus Emre)

Semah başlayacağı zaman kadın kalkar, erkeğin önüne gelir Yere diz çöker Niyaz alır, semaha davet eder onu

Semah bir çift, iki çift, dört çift, altı çift, sekiz çift olarak oynanır Eskiden köy meydanlarında kırk çiftin semah yaptığını söylerler

Semah, dinsel inançla oynanan bir tür oyundur Felsefesi vardır Bu nedenle, semahı iyi bilmeyen yapamaz Semah türküsünü sazlar çalar Topluluk, türküleri koro halinde söyler

Çiftler aynı anda, aynı ölçüler içinde hareket ederler Çiftler, 40 da olsa, aynı anda aynı dönüşleri eş figürlerle yaparlar Semahı izleyen yabancı bir kişi, onu vals’e benzetebilir

Semah dört bölümden oluşmaktadır

Birinci bölüm çok ağırdır Burada çiftlerin yalnız kolları bir sağa bir sola hareket eder Çiftler, birbirlerinden iki metre kadar uzaklıkta karşılıklı dururlar

Sol ayakları üzerine sağ ayaklarını koyarlar; dengelerini hiç bozmadan yere doğru eğilerek birbirlerini saygıyla selamlarlar

Saz, ağır ağır semah havası çalar

“Dön, dön şah boylum…”

Birinci bölüm insanın doğumuyla yirmi yaş arasındaki büyüme dönemini anlatmaktadır

Birinci kısım biter, ikinci kısım başlar Çiftler, birbirlerine doğru yaklaşırlar

Kadın saygıyla eğilerek iki elini erkeğin omuzları üzerine koyar Kadınla erkek yavaşça, başlarını birbirine üç kez deydirerek niyazlaşırlar Sonra bir sağ ellerinin küçük parmaklarıyla bir sol ellerinin küçük parmaklarıyla tutuşarak sağa sola dönmeye başlarlar

İkinci kısımda oyun biraz hareketlenmiştir Çiftler büyük bir uyum içindedirler Vücutlar ile başlar diktir Eşit hareketlerle oyun sürer

İkinci kısım, insanın yirmi ile kırk yaş arasını dile getirir İnsanoğlu, bu yaşlarda bastığı yeri bilmez; aşka sevgiye, üremeye en açık olduğu bir dönemdir bu

Sonra üçüncü kısım başlar Hareketler daha da hızlanır Bu bölüm, insanın kırk ile altmış yaş arasını yansıtır İnsanoğlunun canını, malını, ocağını, çoluğunu, çocuğunu, dostunu, ilmini ve irfanını en iyi değerlendirdiği dönemdir bu yaşlar

Dans, saz, söz bir başka türlü anlam kazanır bu kısımda Çünkü bu yaşlar olgunluk, verimlilik, ermişlik çağıdır

Sonra, semahın dördüncü kısmına geçilir Yerle gök birleşir Dönülür, dönülür… Ayaklar yerden kesilir Baş yukarı doğru uzanır, kollar açılır ‘İlahi’ bir görünüm kazanır semah

Arada fazladan bir erkek girer; yorulan erkeğin yerini alır Böylece

“kavalyeler” değişir

Dördüncü bölüm, insanın altmış ile seksen yaş arasındaki zamanıdır İnsan yerle gök arasında gider gelir

İnsan ömrünü dörde bölmüşler, “Yaşam, seksek yaşına kadar değerlidir

demişler “Sekseninden sonraki hayat boşlukta yaşamaktır

Semah sona erer böylece Çiftler sofraya gelirler, secde ederler Sonra oturup sofraya karşı niyazlaşırlar, semahlarını kutlarlar, bade içerler Sofrada sakin sakin, sohbetleri dinleyerek yorgunluklarını giderirler

Yıllar önce böyle bir sofranın konuğu olmuş ve hayretler içinde kalmıştım Uygarlık örneği olarak gösterdiğimiz batı ülkelerinin modern, “ileri” yaşantılarını yüzyıllardır bizim köylülerimiz uyguluyorlarmış meğer Hem de büyük bir felsefeyle, inançla, soylulukla Ayrıca, Avrupa’da kadının erkeği dansa davet ettiğini henüz duymamıştım

İşte Anadolu’muzda böylesi uygar gelenekler hâlâ var Tabii zamanın akışı içinde Anadolu’nun tüm bölgelerindeki insanların gelenekleri görenekleri değişecektir Bu doğaldır Ama biz, bu değişim sırasında Anadolu insanımızla nasıl ilgilenebiliyoruz? Onun yapısına uygun neler sunabiliyoruz? Eski gelenekleri araştırmak için ne yapıyoruz? Özetle, insanlarımızın yapısını öğrenmek için ne gibi çabalara girişiyoruz?

Tabii, böylesi binlerce yıllık gelenekleri atom çağında aynen sürdürmek

istesek de olamaz Ama halkımızın bünyesini – hem şimdi hem gelecek çağlarda tanıyabilmek için bu tür etnografya araştırmaları yapmak da zorunludur

Araştırmacı – Etnolog – Yazar

Prof Dr Sabiha Tansuğ

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.