![]() |
Türk Tarihinde Bilinmeyen Kavramlar |
![]() |
![]() |
#1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Türk Tarihinde Bilinmeyen KavramlarAcemi Oğlanı Osmanlı Devleti zamanında, esirlerden yahut devşirme ile Hıristiyanlardan toplanan çocuklar, meslek itibariyle Türk-İslam unsuruna ve milletine yabancı oldukları için, acemi tabiri kullanılmıştır ![]() ![]() Acemi oğlanları, kırk evden bir hesabıyla devşirilirdi ![]() ![]() ![]() ![]() Savaşlarda esir alınan veya devşirme usulüyle reayadan toplanan bu çocuklar, önce Türkçe ile İslami esaslar öğretilmek üzere 4-5 yıl Anadolu ve Rumeli'deki Türk çiftçi ailelerine verilirlerdi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Acemi oğlanlar, bulundukları çiftçinin yanındaki hizmetleri bitirdikten sonra İstanbul'a getirilirlerdi ![]() ![]() ![]() Acemi oğlanları, padişah ve vezirlerin saray hizmetinde, ağa ve yeniçeri katipliklerinde, gemi ve oda hizmetlerinde, inşaat ve nakliye hizmetlerinde de çalıştırılırlardı ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Türk Tarihinde Bilinmeyen Kavramlar |
![]() |
![]() |
#2 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Türk Tarihinde Bilinmeyen KavramlarAdaletname Padişah veya halifelerin; kanunları uygulamayan ve görevlerini kötüye kullanan devlet adamlarını uyarmak veya tahta çıktıkları zaman devleti adaletle idare edeceklerini bildirmek için yayınladıkları yazılı emir ![]() ![]() Hüsn-i niyet sahibi hükümdarların, İslamiyet'ten önceki devirlerde, adaletname türünden belgeler veya sözlü ifadelerle, idare ettikleri toplumları zulümden korumaya çalıştıkları görülmektedir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bütün güzel adet ve gelenekleri, en güzel şekliyle alıp uygulamakla tanınan Osmanlı hükümdarları da, insanları rahat bir ortamda huzur içinde yaşatmak gayretinde idiler ![]() ![]() Adaletnameler, üç bölüm halinde hazırlanırdı ![]() ![]() ![]() Adaletnameler, kadılar tarafından şer'iyye sicillerine işlenirdi ve isteyen herkese ücretsiz bir nüsha verildiği gibi, herkesin dinleyebileceği bir meydanda okunması mecburi idi ![]() ![]() ![]() Osmanlılar'da bilinen ilk adaletname, Yavuz Sultan Selim Han devrinde, Eflaklar için yayınlandı ![]() ![]() ![]() Osmanlı adaletnamelerinin yayınlanmasına sebep olan şeylerden bazıları şunlardır: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 1516 senesinde yayınlanan Eflaklar (Karadağ-Romanya bölgesi sakinleri) adaletnamesinde yasaklanan suiistimaller ve bid'atler sırasıyla şunlardır: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 2 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 3 ![]() ![]() ![]() 4 ![]() ![]() ![]() 5 ![]() ![]() ![]() ![]() 6 ![]() ![]() ![]() ![]() 7 ![]() ![]() ![]() 8 ![]() ![]() 9 ![]() ![]() 10 ![]() ![]() ![]() 11 ![]() ![]() ![]() 12 ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Türk Tarihinde Bilinmeyen Kavramlar |
![]() |
![]() |
#3 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Türk Tarihinde Bilinmeyen KavramlarAdem-i Merkeziyetçilik Mahalli idarelere geniş yetkiler tanıyan ve İkinci Meşrutiyet'ten sonra Prens Sabahaddin’in Türk idare sisteminde uygulanmasını teklif ettiği ve savunduğu prensip ![]() ![]() Ortaçağ Avrupası'nda, feodal düzenin ortak özelliklerinin değişmesinden sonra gittikçe güçlenen merkezi idareler, geniş halk kitlelerine hükmetmeye başladı ![]() ![]() ![]() ![]() Osmanlı Devleti'nde de sancak beylerine, valilere ve kadılara geniş yetkiler verildi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Tanzimat döneminde her sahada olduğu gibi, devletin idari yapısında da bazı değişiklikler yapılmasına ihtiyaç duyuldu ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bu doğrultuda, bütün Osmanlı İmparatorluğunu içine alacak idari yapının yeniden düzenlenmesi hususunda, iki farklı görüş ortaya çıktı ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bazı vilayetlerde Avrupa devletlerinin destek ve müdahalesiyle, yarı bağımsız bir statü uygulandı ![]() ![]() ![]() Avrupa devletlerinin, Osmanlı Devletini parçalamak ve yıkmak emeline dayanan, gayrimüslim unsurları tahrik ve teşvik ederek ve Osmanlı hükümetine baskı yaparak kurdukları adem-i merkeziyetçi idareler, kısa zamanda merkezi devlet otoritesini zayıflattı ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Prens Sabahattin’in savunduğu adem-i merkeziyet prensibine göre; “Her şeyi devletten bekleyen Osmanlı toplumunun gelişebilmesi için, ferdiyetçi bir yapıya geçmesi gereklidir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Prens Sabahattin’e göre; “Bir toplumun, bir devletin temelini fertler teşkil eder ![]() ![]() ![]() Devletin idare biçiminin değiştirilmesiyle, yenileşme ve reform olmaz ![]() ![]() ![]() Osmanlı Devletindeki geleneksel teşkilatlanmayı, çağdaş gelişmeye ayak uyduramamanın sebebi olarak gören ve eskiye ait değerleri inkâra yönelen Prens Sabahattin’in ilk bakışta parlak görünen adem-i merkeziyetçi fikirlerinin bazılarının uygulanması bile, Osmanlı Devletinin parçalanmasına ve yıkılmasına sebep olmuştur ![]() Cumhuriyet döneminde, 1921 Anayasasının 11-14 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Türk Tarihinde Bilinmeyen Kavramlar |
![]() |
![]() |
#4 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Türk Tarihinde Bilinmeyen KavramlarAğa Türk devletlerinde askeri ve sivil kuruluşlarda kullanılan bir unvan ![]() Moğolca büyük erkek kardeş manasındaki “aka” kelimesinden Türkçeleşmiştir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Akkoyunlu Devleti'nde, bey zümresine mensup olmayan vazifeliler, "Ağa" unvanını kullanmışlardır ![]() ![]() ![]() Osmanlılarda devlet teşkilatının genişleme ve gelişmesinden sonra ağa kelimesi, askeri teşkilatta çok kullanılan bir unvan haline geldi ![]() ![]() ![]() ![]() On dokuzuncu asırda Yeniçeri ocağının kaldırılmasıyla başlayan yeniliklerden sonra, ağa unvanı, yerini bazı unvanlar hariç, efendi ve bey unvanlarına bırakmıştır ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Türk Tarihinde Bilinmeyen Kavramlar |
![]() |
![]() |
#5 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Türk Tarihinde Bilinmeyen KavramlarAhali Mübadelesi 1923'te imzalanan Lozan Antlaşması gereğince, Türkiye'deki Rumlarla, Yunanistan'daki Türklerin büyük bölümünün karşılıklı değiştirilmesi ![]() Osmanlı Devleti'nin son zamanlarında meydana gelen Kırım, Doksanüç ve Balkan harplerinden sonra, Anadolu'ya Kırım'dan, Kafkaslardan ve Balkanlardan pekçok Müslüman-Türk nüfus göç etti ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Osmanlı Devletinin parçalanması, yeni devletlerin kurulması, kurulan devletlerin Müslüman-Türklere zulüm ve işkenceler yapmaları neticesinde, Rumeli'den Türkiye'ye büyük göçler oldu ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Lozan'da, Yunanistan'daki Müslüman-Türk ahali ile Türkiye'deki Rum ahalinin karşılıklı mübadelesi, yani değiştirilmesi konusu da ele alındı ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Milletlerarası Adalet Divanı, Türkiye'nin görüşüne yakın bir karar aldıysa da, Yunanistan, bu karara uymadı ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ahali mübadelesi, 1923'ten 1927'ye kadar sürdü ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Güneydoğu Rodoplarda bulunan Pomak Türklerine, Hıristiyanlaştırarak eritme siyaseti tatbik edildi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Konuştukları dillere göre yapılan son nüfus sayımında (1965), Türkiye'de Rumca konuşan 48 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Türk Tarihinde Bilinmeyen Kavramlar |
![]() |
![]() |
#6 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Türk Tarihinde Bilinmeyen KavramlarAlay Türkçe'de tören veya gösteri gayesiyle bir araya gelen topluluğa; başında bir albayın bulunduğu tabur ile tugay arasındaki askeri birliğe; Osmanlılar'da askeri ve mülki merasimin tertip ve düzenine verilen ad ![]() Sultan İkinci Mahmud Han tarafından 1826 senesinde kurulan Asakir-i Mansure-i Muhammediyye'nin 12 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Sultan İkinci Abdülhamid Han zamanında, bulundukları bölgenin güvenlik ve savunmasını yürütmek üzere Hamidiye Alayları teşkil edildi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Alay kelimesinin başına ve sonuna getirilen eklerle bir hayli tabir, terim ve deyim meydana gelmiştir ![]() ![]() İslamiyet'ten önce örf, adet ve geleneklerine düşkün olan Türkler, Müslüman olduktan sonra da İslamiyet'in yasak etmediği adet ve geleneklerini sürdürdüler ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Padişahın tahta çıktığı gün, sabahın erken saatlerinde Topkapı Sarayı-Akağalar Kapısında biat merasimi yapılırdı ![]() ![]() ![]() Bayram gümlerinde de buna benzer bayram alayı veya muayede denilen bayramlaşma merasimi yapılırdı ![]() ![]() ![]() ![]() Bu merasimlerden başka şu alaylar yapılırdı: Beşik alayı: Harem'de kus-i şadımani çalınınca, Enderunlular doğum olduğunu anlarlar, kurbanlar hazırlanırdı ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Sürre alayı: Osmanlılar zamanında, hac mevsiminde Mekke ve Medine’ye, saraydan ve halktan gönderilecek hediyeleri yollamak üzere düzenlenen merasimdir ![]() Hırka-i saadet alayı: Ramazan ayının on beşinde yapılırdı ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Baklava alayı: Ramazan-ı şerifin on beşinci günü, gayet muhteşem bir surette yapılan Hırka-i saadet alayından sonra, yeniçeri ocağı neferlerine baklava verilirdi ![]() ![]() ![]() ![]() Bu alay yapılırken yeniçeri ortaları, saka, usta ve karakullukçuları ile diğer zabitler, sarayın orta kapısının iki tarafındaki divan yeri sofasından ilerideki mutfaklar önünde, futa denilen ipekli peştamallara bağlı olarak hazır bulunan baklava tepsileri hizasında yer alırlar; bu sırada ortakapı açılıp Babüssaâde'de bekleyen silahdarağa, sağ koltuğunda anahtar ağası, sol koltuğunda başlala ile, akağalar kapısından çıkar ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Adalet ve ihsanla altı yüz sene hüküm sürmüş ve insanlığın kurtuluş ve refahı için gayret göstermiş olan Osmanlıların, askere ihsan ve bahşişinin küçük bir bölümü olan baklava alayı, yeniçeri ocağının kaldırılmasına kadar devam etti ![]() ![]() Kadir gecesi alayı: Ramazan ayının son günlerinde bulunan Kadir gecesinde, Hırka-i saadet dairesinden Ayasofya Camiine kadar bütün yol boyları, meşalelerle aydınlatılırdı ![]() ![]() ![]() Yılbaşı tebriki alayı: Hicri yılbaşı olan Muharrem ayının ilk günü, padişah Çinili Köşke gelir, saray ağalarına Muharremiye adıyla bahşiş ve ihsanda bulunurdu ![]() ![]() ![]() Mevlid alayı: Peygamber efendimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) dünyayı teşrif ettiği gün olan Rebi-ul-evvel ayının on ikinci gecesinde Balıkhane köşkünde, ertesi gün de Sultan Ahmed Camiinde mevlid okunurdu ![]() Kılıç alayı: Yıldırım Bayezid Han zamanında ilk defa Niğbolu Zaferi'nden sonra yapılmaya başlanan bu alayda, devrin ileri gelen âlimi tarafından, padişaha kılıç kuşatılırdı ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Alay-ı Hümayun: Padişah sefere giderken, seferden dönerken, sefere gideni uğurlarken, seferden dönen orduyu karşılarken, saraydan Davutpaşa’ya kadar tertip edilen alaylardı ![]() ![]() Sadaret alayı: Sadrazamlara, sadaret mührü vermek için tertiplenen alaydır ![]() ![]() ![]() Sadaret alayı merasimi, Beşiktaş’ta başlar, denizden Sirkeci’ye gelinirdi ![]() ![]() ![]() ![]() Selamlık alayı: Padişahın Cuma namazı için camiye gitmesi anında tertiplenen alaydır ![]() ![]() ![]() Valide alayı: İlk defa, Dördüncü Murad Han'ın annesi için tertiplenen bu alay daha sonraki devirlerde gelenek haline geldi ![]() ![]() ![]() ![]() Amin alayı: Osmanlı Devletinde ana okuluna başlayan çocuklar için yapılan merasim ![]() Alayla alâkalı terim ve deyimler de şunlardır: Alay arabası: Alaylarda padişahların bindiği arabaya verilen addır ![]() ![]() ![]() ![]() Alaya binmek: Resmi sıfatı haiz olanların, bayramlarda ve resmi günlerde yapılan alaylara iştirak etmeleri demektir ![]() ![]() Alay bağlamak: Ordunun, düşman karşısında harekete geçmek üzere, emir ve kumandayı beklemesi veya merasimde, alayın tamamen tertip ve tanzim edilmiş olması demektir ![]() Alay elbisesi: Alaylarda ve diğer merasimlerde giyilen resmi elbiseye verilen ad ![]() Alay kanunu: Alaylarda ve seferlerde, padişahın huzurunda tertiplenen ve büyük geçit törenlerinde ve hükümetçe tespit edilmiş olan diğer merasim ve alaylarda; vezirler, alimler, devlet ricali ile askeri erkânın tertip (protokol) ve kıyafetlerine dair kanundur ![]() Alay meydanı: Topkapı Sarayında ortakapı ile Babüssaâde arasındaki sahaya verilen ad ![]() ![]() Askeri teşkilat birimi olan alayla ilgili terim ve deyimler de şöyledir: Alay beyi: Vaktiyle, miralay yani albay rütbesinde olan, vilayet merkezlerindeki jandarma kumandanlarına verilen addı ![]() ![]() Alay çavuşu: İki manâda kullanılırdı ![]() ![]() ![]() ![]() Alay emini: Yüzbaşıdan büyük, binbaşıdan küçük, askeri kâtip sınıfından bir vazifelinin unvanıydı ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Alay erkânı: Başta miralay (albay) olmak üzere, alayı teşkil eden taburların binbaşılarıyla alay müftileri ve alay kâtipleri gibi yüksek rütbeliler hakkında kullanılan bir terimdi ![]() Alay imamı: Alayın birinci taburunun imamına verilen addı ![]() ![]() Alay kâtibi: Alayın yazı ve hesap işlerini gören askerin adıydı ![]() ![]() Alay meclisi: Alay işleri hakkında icab eden kararları vermeye yetkili meclise verilen addı ![]() ![]() Alay müftisi: Alay imamının üstü olan, rütbe sahibi, sarıklı askere verilen addı ![]() ![]() ![]() ![]() Alay sancağı: İki manaya gelirdi ![]() ![]() ![]() Alaylı: Vaktiyle, mektep mezunu olmayıp, erlikten yetişen askerler hakkında kullanılırdı ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Türk Tarihinde Bilinmeyen Kavramlar |
![]() |
![]() |
#7 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Türk Tarihinde Bilinmeyen KavramlarAnadolu Beylikleri Malazgirt Zaferinden sonra, Anadolu’da kurulan Türk beyliklerinin genel adı ![]() ![]() Malazgirt Zaferi'nden sonra, birçok akıncı beyi, Anadolu’yu Türk toprakları haline getirmek için seferler düzenledi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Alaeddin Keykubad’ın saltanatının sonlarına doğru, merkez ile uçlar arasında münasebetler gevşemeye başladı ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Nitekim, gaziler ve onlara katılan çeşitli aşiretlerle bazı Türkmen beyleri, karışıklık devresi içinde hakimiyet kurarak, birer hanedan haline geldiler ![]() ![]() ![]() Beylikler, kuruluşlarından hemen sonra, buhranlı bir devreye girdiler ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İlhanlı baskısının, Anadolu beyliklerinin üzerinden kalkması üzerine, beyler rahat bir nefes aldılar ![]() ![]() ![]() ![]() Yıldırım Bayezid Han, başarılı muharebeler neticesinde Germiyan, Hamid, Menteşe, Aydın, Saruhan ve Candaroğulları beyliklerini, Osmanlı topraklarına kattı ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Dulkadiroğulları ve Ramazanoğulları, Osmanlı-Memluk rekabetinden faydalanarak, mevcudiyetlerini bir süre daha korudular ![]() ![]() ![]() Beylikler devrinin en önemli özelliği, kültür faaliyetlerinde ortaya çıkmış ve her beylik, kendi merkezini bu açıdan zenginleştirmeye çalışmıştır ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Türk Tarihinde Bilinmeyen Kavramlar |
![]() |
![]() |
#8 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Türk Tarihinde Bilinmeyen KavramlarArpalık Osmanlılar'da devlet memurlarına vazifeleri sırasında maaşlarına ilaveten, görevden ayrıldıktan sonra ise tekaüt veya ma’zuliyyet maaşı olarak tahsis edilen gelir ![]() Arpalığın ne zaman ve ne gaye ile ihdas edildiği, kesin olarak bilinmemektedir ![]() ![]() ![]() ![]() Arpalık, ya belli bir kaza veya sancağın senelik gelirinin bir kısmı tahsis olunarak veya hazineden belli bir gündelik verilerek olurdu ![]() ![]() ![]() ![]() Arpalık sahibi olanlar, bizzat arpalık olarak tahsis edilen kazaya gitmeyip, yerlerine bir naip gönderdikleri gibi, bazen de kendileri giderlerdi ![]() ![]() Arpalık, birçok suiistimallere meydan verdiği için, on sekizinci asırda kaldırılarak aylığa bağlandı ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Türk Tarihinde Bilinmeyen Kavramlar |
![]() |
![]() |
#9 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Türk Tarihinde Bilinmeyen KavramlarAtabeg Selçuklu Devleti'nde şehzadeleri eğitip yetiştiren ve zamanla devlet kuran yüksek rütbeli memurlar ![]() ![]() ![]() Türkler, neslin devamını sağlayan çocuğa çok önem verdikleri gibi, onun terbiyesi ve yetişmesi hususunda da hassasiyet gösterirlerdi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Devletin güçlü olduğu zamanlarda, merkezi otoriteye bağlı ve faydalı olan atabegler, Sultan Melikşah’ın oğul ve torunları arasındaki otorite boşluğundan istifade ile idarelerindeki vilayetlerde, yaşları küçük şehzadeler adına değil kendi başlarına hareket ettiler ![]() ![]() En meşhur Selçuklu atabegleri; Tuğ Tigin, İldeniz, İmadüddin Zengi, Muzafferüddin Salgur, Emir Sipehsalar, Gümüş Tigin Candar, Emir Atabeg Kara Sungur, Aksungur ve Anuş Tigin’dir ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Türk Tarihinde Bilinmeyen Kavramlar |
![]() |
![]() |
#10 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Türk Tarihinde Bilinmeyen KavramlarAvrupa Tüccarı Avrupa ile, ahitnameli (antlaşmalı) tüccar statüsünde ticaret yapma müsaadesi verilen, Osmanlı tebaası gayrimüslim tüccarlara verilen ad ![]() ![]() Ahitnameli tüccarın, dış ticarette daha imtiyazlı durumda bulunması, yabancı elçilik ve konsoloslukların kullanacakları tercümanlardan cizye vb ![]() ![]() ![]() ![]() Tercümanlık beratı ile ilgili suiistimalin önlenmesi için, Osmanlı Devleti idarecileri, bazı tedbirler aldılar ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Avrupa tüccarı sınıfına girenlere; iki hizmetkârının bulunması, bunlardan birinin İstanbul dışında oturabilmesi hakkı tanınmıştı ![]() ![]() ![]() 1839'da Ticaret Nezaretinin kuruluşundan sonra ise Avrupa tüccarlarıyla ilgili işlere Ticaret Nezaretince bakıldı ![]() ![]() Osmanlı Devletinin, gayrimüslim tebaasını Avrupa devletlerinin himayesinden kurtararak, onlara müste'min tüccar hak ve imtiyazları tanımasından, ahitnameli devletler rahatsız oldular ![]() ![]() ![]() Müslüman olmayan Osmanlı tebaası tüccarların büyük imtiyazlarla zengin olması üzerine, Müslüman tüccarlar, Babıali'ye bir dilekçe sunarak, Avrupa tüccarının sahip olduğu imtiyazların, kendilerine de tanınmasını istediler ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Temel ihtiyaç maddelerinin alım satımıyla uğraşan hayriye tüccarları, merkezlerde ve iskelelerde ticaret büroları, mağaza ve depolar açıyor, gemi çalıştırıyorlardı ![]() ![]() Tanzimat'tan sonra Avrupa tüccarlığı ve hayriye tüccarlığının statülerinde bazı değişiklikler yapıldı ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Türk Tarihinde Bilinmeyen Kavramlar |
![]() |
![]() |
#11 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Türk Tarihinde Bilinmeyen KavramlarBabıali Baskını İttihat ve Terakki Cemiyetinin, hükümeti ele geçirmek için, 23 Ocak 1913’te yaptıkları kanlı baskın ![]() İttihat ve Terakki komitesi, İkinci Meşrutiyet'in ilanından ve 31 Mart Vakası'ndan sonra, orduya dayanarak, hükümeti ele geçirmişlerdi ![]() ![]() ![]() Nitekim Balkan Savaşı'nın şiddetle cereyan ettiği ve düşman ordularının İstanbul kapılarına dayandığı sırada, İttihatçılar, Kâmil Paşa Hükümetini devirmek ve çeşitli entrikalarla hükümeti elde etmek için çalışıyorlardı ![]() Önce, Balkan Savaşının neticeleri ne olursa olsun, büyük devletlerin, sınır değişikliğine müsaade etmeyecekleri, bu sebepten Türkiye’nin zararı olmayacağı propagandasını yaptılar ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 23 Ocak 1913 günü Bulgarlar, Edirne ve Çatalca önlerindeyken, Kurmay Albay Enver Bey (Paşa), sabıkalılardan müteşekkil 20-50 kişilik bir çete ile Babıali’yi bastı ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bundan sonra Talat ve Enver, sadrazam Kâmil Paşanın odasına girerek, onu istifaya zorladılar ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Sadrazamın istifa mektubunu alan Enver Bey, saraya gitti ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bu hükümet darbesinden sonra sadrazamlığa Mahmud Şevket Paşa getirildi ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Türk Tarihinde Bilinmeyen Kavramlar |
![]() |
![]() |
#12 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Türk Tarihinde Bilinmeyen KavramlarBabıali Yangınları Osmanlı Devletinin idari merkezi olan Babıali'nin; 1740, 1755, 1808, 1826 ve 1839 senelerinde tamamen, 1878 ve 1911 senelerinde ise kısmen yanmasına sebep olan yangınlar ![]() 1740 yangını: Bu yangın, sadrazam Mehmed Paşanın devrinde vuku bulmuştur ![]() ![]() ![]() ![]() 1755 yangını: Silahdar Tevkii Ali Paşanın sadrazamlığı sırasında meydana gelen yangın esnasında, Babıali binası da tamamen yanmıştır ![]() ![]() ![]() 1808 yangını: Sadrazam Alemdar Mustafa Paşa'ya karşı ayaklanan yeniçerilerin, kasten çıkardıkları yangındır ![]() ![]() 1826 yangını: Büyük Hocapaşa yangını sırasında Babıali de yanmıştır ![]() ![]() ![]() ![]() 1839 yangını: Dahiliye dairesi ahırlarından çıkan yangın, binayı tamamen kül etmiştir ![]() ![]() ![]() 1878 yangını: Rivayete göre yangın, odacıların ihmali neticesi Şura-yı Devlet Dairesinde çıkmış ve altı saat devam etmiştir ![]() ![]() ![]() 1911 yangını: Sabaha karşı çıkan bu yangında, Sadrazamlık ile Hariciye Nezareti daireleri kurtulmuştur ![]() ![]() Çeşitli tarihlerde kısmen veya tamamen olmak üzere vuku bulan Babıali yangınları sırasında, evrak ve vesikalara hiçbir şey olmaması, Osmanlı Devleti'nin mükemmel işleyen bir arşiv teşkilatı olduğunu göstermektedir ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Türk Tarihinde Bilinmeyen Kavramlar |
![]() |
![]() |
#13 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Türk Tarihinde Bilinmeyen KavramlarBatılılaşma Batı'nın ilimde, fende, tecrübede, sanatta, imar ve refah vasıtalarında bulduklarını öğrenmek, yapmak ve bunlardan faydalanmaya çalışmak ![]() Osmanlı Türkleri 15, 16 ve 17 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Buna karşılık, 10 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Diğer taraftan Avrupalılar, doğunun, bilhassa Hindistan'ın tabiî ürünlerinden, ancak Osmanlılar vasıtasıyla istifade ettiklerinden onlara pahalıya mal oluyordu ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Avrupa devletlerinin elde ettikleri bu üstünlüğün sonunda, kara ve denizdeki başarısızlıklar, Osmanlı devlet adamlarının dikkatini çekti ![]() ![]() Sultan Üçüncü Ahmed Han döneminde (1703-1730) Avrupa devletleri ile siyasî münasebetler kuruldu ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Sultan Birinci Mahmud (1730-1754), Sultan Üçüncü Mustafa (1757-1774) ve Sultan Üçüncü Selim (1789-1807) devirlerinde de bu faaliyetler devam etti ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İkinci Mahmud Han (1808-1839) tahta çıkar çıkmaz, amcası Üçüncü Selim'in yarım bıraktığı ıslahat programını gerçekleştirmek üzere harekete geçti ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Görüldüğü üzere batılılaşma adı verilen hareketin esası, İkinci Mahmud devri sonuna kadar, sadece askeri ve teknik sahada ilerlemek ve bunun için batının lüzumlu olan ilminden istifade etmekti ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Diğer taraftan batılılar, Osmanlı Devletinin ilmi ve teknik alandaki ilerlemelerine mani olabilmek ve onları içte ve dışta zayıflatmak için bütün güçleriyle çalışıyorlardı ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Avrupalılar, diğer taraftan, aynı gayeye dönük planlarını ülkelerine gelen dini yönü zayıf ve sefahate düşkün Osmanlı Devlet adamları üzerinde de deniyorlardı ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ancak 1839'da İkinci Mahmud Hanın vefatı, Osmanlı Devleti'nin Mısır valisi Mehmed Ali Paşa isyanı karşısında düştüğü durum ve nihayet tahta 16 yaşında genç ve tecrübesiz Abdülmecid Han'ın çıkması, İngilizlere, bekledikleri fırsatı verdi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İşte Üçüncü Ahmed Handan itibaren "Avrupalıların ilim ve tekniğini tatbik etmek" şeklinde kabul edilen batılılaşma, Tanzimat devri aydınlarınca, "batının sadece kültür, örf ve adetlerini almak ve batılı gibi yaşamak" şeklinde benimsendi ve yozlaştırıldı ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Devleti, tam otuz bir sene dahiyane bir siyaset ve adaletle yönetti ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Avrupalıların, Osmanlı devlet adamları ve aydınları bünyesinde yaptıkları tahribat pek büyüktü ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Türk milletinin gözü önünde, tamamen mecrasından saptırılmış batılılaşma adı altında böylesine acıklı bir manzara mevcutken, yüz yıla yakın bir süredir, halâ bu mevzu üzerinde tartışmalar sürmekte, ilim, fen ve teknik sahalarında bu mesafenin kat edildiği görülmemektedir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Netice olarak, 1839'dan itibaren, batılılaşma, "yabancıların kültürleriyle yoğrulma" gibi, maksadından uzak bir manâda ele alındığı içindir ki Türkiye, ilim ve teknikte istenilen seviyeye ulaşmak şöyle dursun, sürekli geriledi ![]() ![]() ![]() Türk milleti, batılılaşmayı gerçek manasında kavrayıp tatbik edebildiği gün, ileri milletler seviyesine ulaşmaya ve lâyık olduğu mevkii kazanmaya namzed olacaktır ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Türk Tarihinde Bilinmeyen Kavramlar |
![]() |
![]() |
#14 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Türk Tarihinde Bilinmeyen KavramlarBerat Resmi belge, senet ![]() ![]() ![]() Beratlarda istenilen hizmetin adı, mahalli, maaşı veya geliri, verilen şahsın ismi, ne için verildiği; kumandanlık, serdarlık gibi mühim bir vazife ise berat alanın selahiyet derecesi açıkça belirtilirdi ![]() ![]() Beratların muhtelif çeşitleri vardır ki bunlar, timar beratı, iltizam beratı, muafiyet beratı, mulakat beratı, malikane beratı, imtiyaz beratı, beylerbeylik, nişancılık, defterdarlık, vezirlik gibi memuriyet beratları, imamet, hitabet, feraşet ve tababet izni verildiğini belirten beratlar ile, serdarlık beratları gibi ![]() ![]() ![]() İltizam beratlarında, berat verilenin ismi, iltizamın verilme sebebi, geçerliği olduğu tarihler, iltizam bedeli ve taksitleri, iltizamın ne şekilde idare edileceği muhakkak belirtilirdi ![]() Bunlar da, verilen şahsın itibarına, rütbesine ve verilen şeyin önemine göre sade veya ağdalı bir lisan kullanılırdı ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Türk Tarihinde Bilinmeyen Kavramlar |
![]() |
![]() |
#15 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Türk Tarihinde Bilinmeyen KavramlarBoğazlar Meselesi İstanbul Boğazı, Marmara Denizi ve Çanakkale Boğazından yabancı gemilerin geçişiyle ilgili olarak milletlerarası diplomaside, çeşitli zamanlarda ele alınan anlaşmazlık ![]() Osmanlı Devleti Karadeniz'e, Marmara Denizine ve boğazlara hakim olduğu sırada, boğazlarla ilgili bir mesele olmamıştır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Osmanlı Devleti, 5 Ocak 1809'da İngiltere ile imzaladığı Kala-i Sultaniye (Çanakkale) Antlaşması ile Boğazları yabancı savaş gemilerine kapalı tutmayı taahhüt etti ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Lozan Antlaşması'yla birlikte aynı anda imzalanan, Lozan Boğazlar Sözleşmesinin sonunda, Boğazlar, askerden arındırıldı ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Türkiye; Lozan Boğazlar Sözleşmesinin, Türkiye'nin hükümranlık haklarını kısıtlayan hükümler taşıması sebebiyle, Boğazlar rejiminin statüsünde ilk defa 1933 Londra Silahsızlanma Konferansında dile getirilen bir değişiklik talebinde bulundu ![]() ![]() Boğazlar Meselesi, 1945'te Yalta ve Potsdam konferanslarında müttefik devletler arasında tekrar ele alındı ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bu sırada meydana gelen bazı önemli siyasî ve askerî gelişmeler, Boğazlar rejiminin yeniden değiştirilmesi konusunda milletlerarası konferans toplanması teşebbüsünü neticesiz bıraktı ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
|