![]() |
Yörük Sözlüğü |
![]() |
![]() |
#1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Yörük Sözlüğü![]() YÖRÜK SÖZLÜĞÜ Türkler çeşitli dillere kelime verdiği gibi (Örneğin: Kara, yoğurt) bir çok dilden de kelimeler almıştır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Sadece Yörüklerin veya diğer Türk boylarına göre yörüklerin daha çok kullandığı kelimelerden örnekler verilmektedir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() - A - Ağı; zehir Ayaz: esintili soğuk rüzgar ![]() Abbacık: temiz Alaf: ateş alevi ![]() Azık: yolculuk için yiyecek, kumanya Arılık: Din adamına muska veya dua karşılığı verilen para ![]() Aşmak: geçmek Aplak: yüzü geniş olan Acar: yeni Artık: geriye kalan, fazla Artık yeter: dayanamıyorum, çekemiyorum ![]() Alay: kuş sürüsü topluluğu ![]() Ağız; yeni kuzulayan koyun veya buzağılayan ineğin ilk sütü ![]() Alıcı kuş; kuzgun Abaru-anagız: şaşkınlık sözcüğü Arnaç-annaç : karşıda Aralık: dış kapı ile oda kapısı arasındaki boşluk,hol, giriş, sofa ![]() Atak: cesur, sosyal, girişken, girgeç ![]() Atik: hareketli Ağıl: kuzuluk,hayvan damı, ahır ![]() Ahlat: yabani armut Abuk sabuk konuşmak: mantıksız, rastgele konuşmak ![]() Akça-ağca: beyaz Avutmak: oyalamak Andavallı: ahmak Anıtmak: dikilmek, hareketsiz durmak Al: kızıl, kırmızı Anırma: eşek sesi Aşina: bilinen, bildik, tanıdık ![]() Aşırmak: geçirmek (bir şeyin üstünden) Ağrık: un, tuz, peynir gibi yük eşyası, Aydaş: hastalıklı, cılız gelişmemiş çocuk Alınyazısı, yazı: kader Akrabalıkla ilgili sözcükler: ana (anne), aba (abla), boba (baba), baldız, dede, elti, birice (kuma), cice (yenge), bacanak, bacı, dayı, hala, gardaş (kardeş), herif, er, hanım, hatun, ebe, nene, koca, karı, torun, yeğen, emmi (amca), abi (ağabey) ![]() Av hayvanları: dağ keçisi, dağ koyunu, geyik, tavşan, ur kekliği, turaç, bağırtlak, üveyik, lop güvercini, kaz, ördek, cırık ![]() Ağmak: süğmek, sarkmak, akmak, yürümek ![]() Aralamak: ayırmak, karışıklığı düzeltmek ![]() - B - Bağır: göğüs Büngüldemek: kaynamak, hareketli Bükmek: çevirmek, kıvırmak, eğirmek ![]() Bük: köşe, dönemeç, viraj, çıkıntı, burun, Burmak: bükmek, sıkmak,eğmek, çevirmek Buymak: üşümek, donmak Boğuntu: sıkıntı Binit: binilecek taşıt, hayvan ![]() Belemek: bebeği beze sarmak, kundaklamak, Böğelek: sığırı sokup huysuzlandıran sinek ![]() Böğü: akrep cinsi zehirli örümcek Bayır: yamaç, yaka, barı, yokuş, yukarı, Birhoş: acaip Bir kez: birdefa, daha, kere ![]() Bayat: tazeliğini yitirmiş, kart ![]() Bayındır: gelişmiş, yapılaşmış, düzenli, Bazı: bir kısmı, bir bölük, bir grup ![]() Bel bel bakmak: şaşırmış, ahmak gibi ![]() Belik: saç örgüsü Bozkır: ağaçsız, susuz, otlu yer ![]() Bitmek: tükenmek, sona ermek, yeşermek ![]() Böğür: koltuk altı boşluğu Beri: bu yan ![]() Beriki: bu taraftaki, öbürü değil ![]() Bört, böcü, karaböcü: kurt ![]() Bunca: bu kadar, böyle ![]() Belişmek: üleşmek, parçalamak, bölmek ![]() Bel: dağ geçidi Bürümek: kaplamak, örtmek ![]() Bizlemek: karıştırmak ![]() Bilişmek: tanışıp, görüşmek Bıçmak: biçmek, doğramak, kesmek ![]() Bahna: hayvanın yem yediği yer ![]() Budamak: ağaç dalını kesmek ![]() Burkulmak: kıvrılmak, dönmek ![]() Bürgü: böşörtüsü Bön bön bakmak: şaşkınlık Bellemek: toprağı kazmak Berkitmek: sağlamlaştırmak, düzeltmek ![]() Boşlamak: bırakmak ![]() - C - Cıbıldak: çıplak ![]() Cavlak: saçsız, kel, Caka: gösteriş, fiyaka ![]() Cücü; kuş Cula; siyah karga Cıvık: akışkan, sulu, sıvı ![]() Civcik: serçe Cılk: bozuk Cırnak: tırnak - Ç - Çiğin: omuz Çetrefilli: karışık, zor ![]() Çandır-Kırma: melez, karışık Çimmek: yunmak, yıkanmak Çakıldak: koyunun arka bacaklarındaki tüylere yapışık sert gübre parçaları ![]() Çeltek: çobanın yardımcısı Çavmak: yabana gitmek, sıçramak, Çerçi: seyyar satıcı ![]() Çabut: bez ![]() Çolpa: beceriksiz, sünepe ![]() Çekişmek: kavga etmek Çömelmek-çövmek: diz kırıp oturmak ![]() Çıngı: mini ateş parçası, köz parçacıkları, kıvılcım Çendik: kazıntı, oyuntu, boşluk ![]() Çöğdürmek: işemek, küçük çişini yapmak Çiğ: pişmemiş, sabahları çayırların sisten ıslanması Çabuk: tez, acele Çatmak: sataşmak, bulaşmak ![]() Çorak: susuz Çaşak-çarşak: yamaçlardaki oynak küçük parça taşları olan yer ![]() Çelermek: koyunun kendiliğinden mundar olarak ölmesi, Çekgit: uzaklaş Çat: birleştiği yer (su, yol gibi iki şeyin) Çıkılamak: çıkı dürmek,bohça,kese Çilenti: hafif ve az yağan yağmur ![]() - D - Durhele, duragör: bekle Dıkız: kuru Debelenmek: kıvranmak, hareket etmek, el ayak oynatmak ![]() Dıkamak: örtmek, kapamak Dellenmek: aklını yitirmek ![]() Dinç: canlı, güçlü, sağlam ![]() Dal: arka, sırt ![]() Dalamak: köpek ısırması ![]() Döş: bağır, göğüs ![]() Dölek: uygun yer, düz ![]() De: söyle, konuş ![]() Dağarcık: deri ekmek torbası ![]() Deve isimleri: köşşek, maya, buhur, daylak, avrana, tülü, yoz, lök, beserek, kirinci, boz ![]() Dokunmak: rahatsız etmek, hastalandırmak, üzmek, değmek Diğer: öbürü, öteki Dokunaklı: üzücü, etkileyici Dokumayla ilgili sözcükler: ıstar, argaç, kirkit, tarak, kırklık (makas), çözgü, kilim, halı, tülü, seccade Düğlemek: bağlamak, düğüm atmak Dene: yapmaya çalış, tahıl tanesi Depmek, tepişmek: tekmelemek Dirliksiz: geçimsiz Dıkmak: katmak, koymak ![]() Domuşmak: büzülüp oturmak ![]() Davranmak: kıpırdamak Döşek: minder ![]() Dürü: Kız evine, oğlan evine götürülen hediye ![]() Dürmek: kapatmak, toplamak Dolamak: sarmak Dövmek: kavgada üstün gelmek, dayak atmak Doşan: eski yıpranmış Diri: canlı, hareketli Dıkım: sokum, lokma, bir parça yiyecek Dingildemek: sallanmak ![]() Davranın: hazırlanın, kalkın, kıpırdayın Dermek: biçmek, toplamak d Dindi: yoruldu, durdu, kesildi, bitti ![]() Dönemeç: viraj Dibinde: altında, yakınında, kıyısında Diniz: sessiz, sakin Dingin: yorgun Dinelmek: ayakta durmak Dibek: havan Düzmek: ağaç parçasını yontmak Döl almak: hayvanları yavrulatmak Dımdızlak kalmak: herşeyini kaybetmek Dıkmak: katmak Dehle: sür Dulda: gölge, siper, rüzgarsız yer Dilmek: dilimlemek, parçalara ayırmak, kesmek Devşirmek: toplamak Daşmak: dışarı çıkmak, akmak Düden: dere ve göl sularının yeraltına aktığı kovuk, delik Dolak: dolama, kuşak: bele sarılan dokuma bez Davar: keçi sürüsü Dambaşı: evin üstü, çatı Doğramak: kesmek, parçalamak Ditmek: kazmak, deşmek, parçalara ayırmak,ufalamak Denk: uygun, eşit Denkleştirmek: tamamlamak, ayarlamak Dürtmek: itmek Depreşmek: ortaya çıkmak Darılmak: dargın konuşmamak, ilişkileri kesmek Dazlak: kel Didişmek: inatlaşmak, tartışmak Dubaracı: hileci |
![]() |
![]() |
![]() |
Yörük Sözlüğü |
![]() |
![]() |
#2 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Yörük Sözlüğü- E - Eylenmek: oyalanmak Eşik: elma kekeci, kapı girişi Enlemek: kuzu ve oğlaklara belirtici işaret koymak Eğlemek: oyalamak, bekletmek Eğlenmek: dalga geçmek, zevklenmek Elcek: çobanın bağcak ipi ile koluna bağladığı haberci koyun El: yabancı, il, el Eletmek: haber vermek, çağırmak Emsiz: beceriksiz Eğleşmek: uğraşmak, vakit geçirmek Etraf: çevre Emlik: geç doğan ve anasını emen kuzu Engin: alçak, yüksek olmayan, kısa Enik: köpek yavrusu Eşmek: kazmak, deşmek Ergin: olmuş, yetişmiş Esik : çukur,boşluk Ergen: yeni yetme genç Etmek: yapmak, eylemek, kılmak Evmek: acele etmek Evtinmek: oyalanmak Eğirmek: yünden kirmanla ip yapmak Evermek: çocuğu evlendirmek Ermek: erişmek, ergin, ulaşmak, varmak, olmak, yetişmek Er: erken Erinmek: tembellik Engeç: ençok Eringeç: tembel Eğri: düz olmayan, yanlış Enderde: orda Eşlerin birbirine hitap sözcükleri: er, koca, herif, bey-avrat, hatun, hanım, kadın, kız Er kalkmak: erkence, şafakla birlikte Ekelge: tahıl ekilmeye uygun arazi, yer Entari: fistan, kadın elbisesi Epeyi: çok Essah: doğru Eyleşmek: yerleşmek,oturmak - F - Fıcıtmak: fırlatmak, atmak Fırtmak: yerinden çıkmak, fırtık Fırdolayı: etrafı, çevresi Fıyık: ıslık, sıtlık Filik: tiftik keçisi tüyü, angora Ferik: tavuk civcivi Fingirdemek; oynaşmak Feldirdemek: şaşkınlık ve korku nedeniyle eli ayağı titremek - G - Göğermek-güvermek: yeşermek Güzle: sonbaharda yerleşilen yer Gevmek: ısırmak, dişlemek, çiğnemek, ezmek Gocuk: mont Gubarmak: şişinmek, dayılanmak Gedik: bel, dağ geçidi, araf, boşluk, eksik Göynük: çok olmuş,çürümüş, eskimeye yüz tutmuş Girgeç: girişken, sosyal, atak Gözünün feri, çırası (ışığı) sönmüş: kör olmuş Güleç: güler yüzlü Gunnamak: yavrulamak, doğurmak Geç: yetişememek, ilerle Gine-yine: tekrar (gına geldi, çok uzadı) Gocunmak: alınmak Güdük: kısa Güç: zor Gürleme: kuvvetli yüksek ses Göde: şişman, göbekli Göçük, göçkün: yıkık, çok hasta, halsiz, geçkin Gavurga: Kavrulmuş buğday Gıdım gıdım: azar azar Gücenmek: darılmak, incinmek, küsmek Gök: açık mavi, turkuaz rengi tonu Göğ, göv: olmamış, ham Geğirme: mideden gelen ses Gözü kamaşmak: gözünü almak, şaşırmak Gönül: iç Gıpran: toplan, hareketlen, davran ![]() Gubat: kaba, uygun olmayan, patavatsız Guz: gölgeli yer, dağın güneş görmeyen yamacı Gelep: bir tutam ip Gevrek: kuru, çabuk kırılan, çıtır çıtır Gugumavvuk: baykuş Gam, kasavet: üzüntü Gurka yatmak: kuşun yumurtalarının üzerinde yatması Gözer-kalbır: büyük elek Geçek: geçit, yol, yaka Gebermek: ölmek Gaga: mıdık, ibik Gurbet: yabancı yer, yadel Gelipbatır: işte geliyor Gerneşmek: kollarını yana açıp,derin nefes almak Gününü göstermek: cezalandırmak - H - Hora geçmek: kıymeti bilinmek Hırık: zayıf, halsiz, cılız Hısım: akraba, yakın Hışım: kızgınlık Hopuç: bebeği sırtta taşımak Hambeleş: murt, mersin ağacı meyvesi Hayta: söz dinlemeyen, yaramaz-haylaz, Hemi: öyle mi Hergele, güdü: inek sürüsü Hodul: kendini beğenmiş Hangırda: nerede Heye: evet, öyle Hoşnut: memnun kalmak Hoş: güzel, sevimli Halka: daire, yuvarlak tel Horanta: aile fertleri, kadın ve çocuklar Hayvan yavruları: cüllü, cülük, kıri, sıpa, buzağı, oğlak, kuzu, malak, kulun, tay, enik, bosi, göcen, civciv, ferik, palaz, köşşek, boduk Hele-bile: sözü kuvvetlendirici sözcükler Hani: nerede Horgörmek: aşağılamak, basit görmek Hörflenmek: heyecanlanmak, hafif korkuya kapılmak Hayıflanmak: kötü beklenti Heves: özenti, arzu, istek Hu: şu Hunu: şunu Huna: şuna Ho: o Hona: ona Ho: öküze yürü komutu Hoşt: köpeği azarlama sözcüğü Höpürdetmek: bir şeyi sesli şekilde içmek Haylamak: seslenmek Hı, he: tasdik ve dinlediğini belirtme sözcüğü Hah, tüh: eyvah, yapılması gereken "bir şeyin unutulduğu hatırlanınca söylenen söz ![]() - I - Iccık: biraz, az Ih: deveyi yere çökertme komutu Irgalamaz: ilgilendirmez Işıldamak: parlamak Işımak: aydınlanmak Irak: uzak Istar: bez, kilim, halı tezgahı Iprık: su kabı Ilgıt-ıfıl: hafifçe tatlı esen rüzgar - İ - İhi, İhicik: dahacık İhicanak: işte İlmek: tutturmak, bağlamak, ilgeç İletmek: götürmek, söylemek İtdaşlamak: boş gezmek İbik: gaga, mıdık İşmar: gözle işaret etmek İri: kocaman, büyük İrkilmek: korkuyla sıçramak İçine sinmek: benimsemek İçlik: gömlek, mintan İşdah: yemek yeme arzusu İniş: yokuşun ters tarafı, bayır aşağı İkircikli: ince fikirli, evhamlı, kararsız ![]() İnme inmek: felç - K - Kapız: koyak, dere, kanyon, vadi Karaltı: alacakaranlıkta iyi seçilemeyen hareketli varlık Kaykılmak: kösülmek, uzanmak Kanırmak: zorlamak Kese: yakın, kısa kolay yol Külah: şapka, başlık Kubuz: palavra Kürsün-kürtün: kar yığını Keşik: ödünç verme suretiyle yardımlaşma Kuytu: rüzgarsız yer Kirman: ağaç yün eğirme aleti Katık: ekmeğin yanında yenen peynir ve benzeri yiyecek Karaböcü: canavar, kurt Keçi adları: oğlak, çebic, seyis, erkeç, teke Koyun adları: kuzu, öveç, toklu, şişek, kıcık, koç Keven: dikenli, çiçekli yayla bitkisi Kuz: güneşsiz, serin yer Kıran girmek: davarın salgın hastalık nedeniyle aniden ölmesi Kekeç: elma eşiği, çekirdekli kısım Kösre: bileyi, masat (bıçak ağzını keskinleştirici alet) Koduş: kendini beğenmiş Keleş: yakışıklı, sevimli Kalgımak: zıplamak, hareket etmek Küt: ağzı kesmeyen bıçak, makas Kongur-konur: hafif esmer Kesek: sertleşmiş toprak parçası Kovuk: boşluk, delik, küçük mağara Kakmak: sokmak, itelemek Kopuk: bütününden ayrılmış, serseri Kupay-zağar: tazı, av köpeği cinsi Kemre: tezek, kurutulmuş hayvan gübresi Kangrılmak: devrilmek, yan yatmak Karalamak: kötülemek Karaçalmak: iftira etmek Karmak: suyun toplanması, yükselmesi Kargın: akmayan su, birikinti Koca: erkek eş, yaşlı, büyük, iri, bey Koçak: babayiğit Kostak: havalı yürüyen, kasalak, koduş Kürnemek: koyunların bir araya toplanması, kürelenmesi Karaltı yer: gözden uzak köşe Koyuvermek: salıvermek, bırakmak Kak: meyve kurusu Körsen: karanlık, az ışıklı, seçilemeyen, sönük Kurcalamak: karıştırmak, oynamak Koz: avantaj Köstek: bağ, ayak bağı Kızık: kızgın, sinirli Kepenek: çoban giyimi, paltosu, uyku tulumu Kuşvıcırtısı: kuş sesi, cıvıltı Körpe: taze, genç Köstü: köstebek, tarla faresi ![]() Kakül: saç perçemi, alındaki saç Koyun gütmek: koyunu otlatmak, merada yaymak Kene: bit, pire, sakırga cinsi bir parazit (koyunlarda olur) Kayırmak: gözetlemek, kollamak Kısmak: azaltmak Kıraç: susuz, sulanmayan yer, kır Kırıntı: döküntü, küçük parça Kürümek: karı damdan aşağı itmek Kanırmak: zorlamak Kaklık: içine kar ve yağmur suyu dolan çukur taş Kapçak: kap, bir şeyin üzerine örtülen şey Kelik: pabuç, terlik Kayrak: oynak taşlı yer Koyver: bırak gitsin Kırpmak: makasla kesmek, kırpıntı Kabarmak: şişmek Kılmak: yapmak, etmek, yerine getirmek Kısık: dağ geçidi, boğaz, çukur Kısılmış: sıkışmış, büzülmüş, azaltılmış Kırnap: ip Kalgımak: zıplamak Kancık: dişi Kaygısız: dertsiz Kırağı, çiğ: sisin otlarda bıraktığı ıslaklık Kop: gel, ayrıl, koş Kopmak: kırılmak, ayrılmak Kasmak: önünü kapatmak, geri çevirmek Katlamak:bükmek Kutlamak: talih, saadet, şans iyilik istemek, teprik etmek Kaypak: dönek, sözünde durmayan Kuş sekmesi: kuşun yürümesi Kurşun sekti: sıçradı, hedefe değmedi Kaltak: kötü kadın Kertmek: yontmak, çendik atmak Konalga: yaylaya çıkarken dinlenilen konaklama yeri Kirmen: elle yünden ip eğirme aleti, iğ Kır: ak, kırçıl Kısmı: cimri, hasis, varyemez Kütürdetmek: ses çıkarmak Katlanmak: dayanmak Kürelenmek, küren: koyunların biraraya toplanması Kater: dizi, sıra Kargı: uzun sopa, sırık, çubuk Kursak: mide |
![]() |
![]() |
![]() |
Yörük Sözlüğü |
![]() |
![]() |
#3 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Yörük Sözlüğü- M - Muzu, muzuluk: yaramaz, yaramazlık Meh: al Muhmak: yumruk vurmak Mahana: bahane Mıh: çivi Mıhlı: kurtlu, delikli Mıdık: gaga, ibik, şapka siperi güneşliği Mirt etmek: kıpırdanıp durmak Miski: cimri, eli sıkı Meymenetsiz: yaramaz, kötü - N - Nice: daha, tekrar, pekgçok, ne durumda Nece oldu: nasıl, ne kadar Nene gerek: ilgilendirmez, boşver - O - Oğcalamak: oğmak, masaj yapmak, sıvazlamak Ocumak: soğumak, uzaklaşmak Okuntu: düğüne çağrı hediyesi, davetiye Obruk: mağara, oyuk, delik, çukur, boşluk, în Onmak: iyileşmek Onur: vakar, haysiyet, şeref Olcum: halk hekimi Ossaat: derhal, hemen Oluk: hayvanların su içtiği ağaç tekne Ocak: ateş yakılan yer tandır, hastalıklara iyi gelen, ziyaretgah Oba: göçebe topluluğu Ondankelli: ondan dolayı, daha sonra Ondan ötürü: dolayısıyla Oralı olmamak: ilgilenmemek - Ö - Örselemek: zedelemek Ötlek: korkak Öbek: yığın Öbürü: diğeri, öteki Örelemek: işi düzensiz yapmak Öyek: bataklık Öş: sabah vakti Öymek: su sızıntısı Öneze: keklik avında saklanılacak yer, siper ![]() Öksüz: annesi ölmüş kişi, kimsesiz Öğümek: kusmak, içi bulanmak Özemek: yoğurdu sulandırıp ayran yapmak Özürlü insan lakapları: aydaş, çolak, çopur, göde, hırık, kör, sağır, tat, topal ![]() Öşerti: şekil belirmesi, seçilmesi, hafif aydınlık ![]() Öte: karşı taraf, diğer Öteberi: çarşıdan alınan tüketim maddeleri, eksik, gedik Öfbe: bıkkınlık, istemezlik sözcüğü Ötegün, öteğin: dünden önce, daha önceki -P- Pısmak: sinmek Pörtlek: dışa çıkık Peşkir: havlu Pataklamak: dayak atmak, kötek Pörsümek: bozulmak, örselenmek Pufurmak: şişirmek Pırtı: kumaş Pür: yapraklı ağaç dalı Pürçek: taze bitki yaprağı, tomurcuk Pelit: palamut, meşe Püse: katran Parpı-paylamak: kızmak, azarlamak Perakende: parça, bölük, tüm değil Pek: sert, (peklik, kabızlık), katı, çok sıkı Pavkırmak: ses çıkarmak Pekitmek: pekiştirmek, sağlamlaştırmak, sıkıştırmak Pus: sis, duman Paskırdı: kabardı Pısıkmış: korkmuş, sinmiş Paklamak: temizlemek Peh: hayret sözcüğü - R - Renkler: al, alaca, ak,ağ, boz, kırmızı, ala, kızıl, kır, kırçıl, kara, çor, çapar, göğ-gök, gökçe, çakır, kongur, konur, çandır, doru, yağız ![]() - S - Susa: Keçi yolu Sinmek: pısmak, saklanmak, gizlenmek Sahan: yemek tabağı, kabı Sapa: uzak, ters yol Sızı: ağrı Sünmek: yorulmak, uzatılmak, uzanmak Sekmek: zıplamak, hoplamak Seki: teras Söbüce: dik, uzun, ince, zayıf Sapak: dönemeç Siyek: hayvan idrarı Seyirtmek: koşmak Sargın: hevesli Seyrimek: göz atması, tik Soyka: ölü çamaşırı, kötü kişi Sakar: salak, çok kaza yapan, rastgele hareket eden, şaşkın Sarkıtmak: uzatmak, göndermek Sallama sapan: taş atmaya yarayan örme ip Söykünmek: bir yere dayanmak, yaslanmak Sofra yazmak: yemek malzemelerini getirip koymak Sokum: bir lokma ekmek Sürek: takip, sürekli, devamlı Süt ürünleri: lor, keş, dolaz, yanıksı güz yoğurdu, opruk tulum peyniri, çökelek, yayık ayranı, kaymak Saydaş:düz, ince, yassı taş Sıyırmak, ziftimek: soymak, temizlemek Sulu sepken: toprağı ıslatan ve çabuk eriyen sulu kar Sak: uyanık, temkinli Saklı: gizli Su ile ilgili sözcükler: akar, akarsu, ark, bent, bataklık, böğet, dere, göz, gölcük, kaynak, oluk, öz, öyek, pınar, sulak, sulu, sazlık, gömük, balçık, ırmak, nehir Sarp: ters, aksi, anlayışsız, dik, yokuş Serpmek: atmak, yaymak Sürü: biraraya toplanmış ,alay, grup, küme Sürmek: götürmek, sevketmek, çift sürmek, ilaç sürmek Sürgün: yeni çıkan ağaç dalı Sası: tatsız Sokmak: girdirmek, koymak Sak: uyanık Sığır: inek Seyrek: aralıklı, sık olmayan Süygün: taze dal Sırnaşık: ısrarcı, arsız ![]() Saç şekil isimleri: kakül, perçem, zülüf, belik Sırt: arka, dağ yüzü Sırt: giysi, elbise Sıkı sıkılamak: fişeğe barut, saçma doldurmak Seme: ahmak, aptal, akılsız, menfaatini bilmeyen Sitil: çul, çadır örtüsü Seyil: sahil, göl, deniz kıyısı, göçebelerin kışladığı düzlük, ova, vadi Sancı: acı, sızı, ağrı Sıkıntı: üzüntü Sırıtmak: gülmek Semiz: besili, tıknaz Seki: yayladaki düzlük Sağmal: süt veren hayvan Sökün etmek: hareket etmek, yürümek, göç Sargın: bağlı, tutkun Savruk: rastgele davranan, düşüncesiz, müsrif Savak: su bendi, kanal, arkbaşı Süğmek: sarmak, uzamak Söğmek: küfür, kötü söz Sıtır: gizlemek Sınıkçı-olçum: kırık, çıkık tedavi eden Sokurdanmak- sokranmak: söylenmek - Ş - Şavk: aydınlık, ışık Şavkarmak: şafak atışı, ışımak Şincik: hemen şimdi Şincikten kelli: bundan sonra Şıppadanak: çabuk Şinik: ölçü birimi Şar: şehir Şah: ağacın yeni sürgünü, dalı Şapırdatmak: ses çıkartarak yemek yeme - T - Tokuşmak-müsmek-süsmek-tosvurmak: koyunun ve keçinin kafa vurması ![]() Tor: ürkek, çekingen Tanış: bildik, tanıdık Tulum: deri peynir kabı Tuluk: deri su kabı Tat: dilsiz, kekeme Toy: acemi, tecrübesiz Tengerlemek: yuvarlamak Tengerlenmek: yuvarlanmak Terek: raf Takdelen: ağaçkakan kuşu Türlü: çeşitli Tok: iştahsız, doymuş Tüğlemek: düğüm atmak, bağlamak Tünemek: yükseğe çıkıp oturmak Tüymek: kaçmak Tombuş-tombiş: temiz, sevimli, toplu Tombalak: toplu, kilolu, şişman tombul Tıkamak: kapamak Turfanda: ilk yetişen meyve, sebze Tuturuk gibi: ekşi Tosmarmak: kötü duruma düşmek Türemek: çoğalmak, artmak, ortaya çıkmak Tıkıç gibi: şişman, tıknaz Tıkıştırmak: tıkınmak, atıştırmak Topak: toparlak, yuvarlak, top gibi Tenha: seyrek, az insan olan sakin yer Tene: tane Tülbür: uzun karışık saçlı Tosbağa: kaplumbağa Tezikti: tezdi, kayboldu, kaçtı Tınlamadı: dinlemedi, umursamadı Tökezledi: yere yıkıldı Tokuç: çamaşır döğme sopası Tiril tiril etmek: canlı gibi görünmek Teyin: sincap Tez: acele Taytay durmak: apalayan çocuğun ilk defa ayakta durmaya başlaması Tahra: balta, satır, nacak Teltik: değişik, farklı Tiftimiş: kabarmış, tüylenmiş Takat: güç, kuvvet Tebelleş: musallat, başa bela, sıkıntı - U - Ulamak: birbirine bağlamak, ilave etmek, eklemek Ulumak: kurt, canavar, çakal sesi Uluk: bozuk,çürük Ufra: un Ummak: beklentisi olmak, ümit etmek Uslu: sessiz, terbiyeli Usanmak: bıkmak, bezmek, sıkılmak Usulca: yavaş Usuliyle: gereğince Usuktu: kabullendi, sakinleşti ![]() Uşak: çocuk, yardımcı Uçkur: don, şalvar bağı, ipi, kemer yerine kullanılan ip, bez ![]() Uç: kenar Utlanmak: mahcup olmak Ufak: küçük, minnacık Ufalamak: küçültmek, parçalara ayırmak Uy: takip et, ardından git, evyah Ulu: büyük - Ü - Üleştirmek: bölüştürmek, paylaştırmak Ünle: seslen, çağır Ütülmek: yenilmek Ümük: gırtlak, boğaz, : ![]() Ün: şöhret, nam Ürkmek: korkmak, çekinmek Üstün körü: gelişi güzel, baştan savma Üzerlik: nazar otu Ütmek: yenmek, ateşin alevine tutmak Üşengeç: tembel, uyuşuk, gönülsüz Ürkek: korkak, çekingen Üşüşmek: gelmek, toplanmak - V - Vızıklamak: zırıncamak: inlemek, yakınmak Vıcık: cıvık, sulu çamur Varsak: gitsek Vıcır, vıcır: çok kalabalık, gürültülü - Y- Yoz mal- sırkıntı: çıkıntı, kısır koyun sürüsü Yaylak: bahar gelince davar otlatmaya çıkılan dağlardaki yayla, düzlük, otlak yerler: Yazgı: kader, alınyasısı Yalak: köpeğin yal-aş yediği çukur ![]() Yülemek: bıçak, makas, ağzını keskinleştirmek, bilemek Yağır: uyuz Yağlık: mendilin büyüğü Yuka: sığ, derin değil Yanış: işleme, desen, örgü ![]() Yüğürmek: koçla koyunun çiftleşmesi Yörük yemek çeşitleri ve hamur işleri: saç kavurması, topalak (köfte), sütlü çörek, yarma tarhanası, arabaşı, bulamaç, un helvası, bazlama, katmer, çomaç, mayalı, sıkma, börek, sündürme, keşkek, çörek, yağlı ufak, övelemeç, ovmaç, un çorbası, höşmerim, kaygana, yufka ekmek, killan böreği, hoşaf, paça-kelle, haşlama, çemen (közleme), yalancı mantı, mantı, erişte ![]() Yiğe: kurnaz, hileci Yamaç: dağın yüzü, eteği ![]() Yaka: taraf, kenar, kıyı Yurt-yurtluk: yaylak ve kışlakta obaların çadır kurduğu ver ![]() Yeğni: hafif Yumru: topak, şişlik Yanaş: yaklaş Yılgın: bezgin, çekingen Yakım yakmak: ağıt söylemek Yufka yürekli: merhametli, hisli, duygulu Yakınmak: kendine acındırmak Yerinmek: memnuniyetsizlik Yazılmak: yayılmak, dağılmak, bir yere kayıt olmak Yalama: bozulmuş, aşınmış, silinmiş Yazma: yemeni, örtü, çember,burgu, başörtüsü Yetmek: tamam olmak, başgelmek Yetişmek: ulaşmak, varmak, kendini iyi hazırlamak Yeşerti: yeşillik, bitki Yenik: ısırılmış Yitik: kayıp Yörük mutfak eşyaları: kazan, haranı, tava, sahan, lenger, sini, leğence, ibrik, tahra, çomça, kevgir, dibek, tas, senit, oklava, şiş, eldeğirmeni, helke, cingil, güğüm, bakraç, "tahta kaşık, sacayak, saç, yayık, su tuluğu, dağarcık ![]() Yörük isimleri: (bay): ahmat, abdil, bobulu, bulduk, bayramali, durmuş ali, ibili, ese, esmen, ıramazan, ibrağam, durhasan, hacı, kerim, memili, süllü, yusufca ![]() Yörük isimleri (bayan): ayşana, arzı, döndü, döne, durdu, dudu, eyse, elif, fadime, gülizar, hatça, ıraz, ireb, güllü, ümmü, keziban, ummanı, menevşe, selver, şerif, şerfece, teslime, sultan, zala ![]() Yapışkan: zamk, tutkal gibi şeyler Yanal: pembemsi Yova-yoğa, yoğanta: tembel, çalışmayan, makbul olmayan kişi Yağma: bölüşmek, başkasının malını almak, kapışmak Yanına komamak: bırakmamak, cezalandırmak Yava: lezzetsiz, tatsız Yavan: yağsız Yitmek: kaybolmak Yenilen yayla otları: çiğdem, burçalak, kenger, yemlik, teke sakalı, çıtlık, kuzukulağı, ekşimik-eğşi kulak Yakı: vücuda tedavi için ilaç sarmak Yarayışlı: faydalı Yakarmak: yalvarmak Yemeni: pabuç, çarık, ayakkabı Yansılamak: tekrarlamak Yokuş yukarı sarmak: yükseğe çıkmak, tırmanmak Yeldirme: bir çeşit kadın örtüsü Yoymak: bozmak, telef etmek Yenişememek: berabere kalmak Yumak: ip çilesi Yunmak: yıkanmak Yanıltan: kandıran, aldatan Yuvak: silindir biçiminde sertleştirme, yuvma taşı Yeğlemek: tercih etmek Yayladaki yabani ağaç ve bitkiler: koyun alıcı, ahlat, karamık, erik, payam, elma Yaygı: çadırın tabanına serilen kilim, keçe, örtü Yasılmak: eğilmek Yangı: ateş, sızı, dert, sıkıntı, üzüntü Yülemek: sürtmek, bilemek, bileylemek, keskinleştirmek Yalınayak: çıplak ayakkabısız Yazı: ova, düzlük, şehir dışı, kır, step, bozkır, yaban Yetmemek: az gelmek Yeltenmek: denemek, teşebbüs etmek Yekinmek: davranmak Yufka: ince saç ekmeği Yar: dik meyil, uçurum Yeşerti: yeşil taze ot Yalman: eğri, düz olmayan (yayvan, çukur) Yarayışlı: faydalı, yararlı Yeğ-yeğlemek: tercih etmek Yalpalamak: sallanmak Yumuş: hizmet, görev Yokyav: inanılmazlık, şaşkınlık sözcüğü Yermek: horlamak, kötülemek ![]() - Z - Zıylan: kaygan Zövelmek: dinelmek, dimdik ayakta durmak Zövele: gelengi, dağ sincabı Zağar: belki, sanırım Zevzek: ciddi olmayan, sulu Zülüf: yüz yanında kalan saç Zıtlık: terslik, karşılık, uyumsuzluk Zonklamak: bir çeşit ağrı Zığarmak: karşı gelmek, itiraz etmek Zıbarmak: öImek Zırlamak: ağlamak Zırnıcıdı: pişman oldu Zılgıt çekmek: kızmak, çekişmek, azarlamak Zıllımak: caymak, vazgeçmek, dönmek Zıvıtmak: başından savmak Zıvdırmak: savuşturmak, göndermek Zırıncamak: gönülsüzlük Zıvlatmak: kabuğunu soymak, kavlatmak Zavur: azarlamak Zorsunmak: gücüne gitmek, isteksizlik |
![]() |
![]() |
|