Prof. Dr. Sinsi
|
Ermeni İsyanları Ve Osmanlılar
Savaş
Ruslar Osmanlı Ermenilerini silahlandırmak için Taşnaklara 2 4 milyon ruble verdiler Onlar da Eylül 1914’te Kafkasya ve İran’daki Ermenilere silah dağıtmaya başladılar Sözü geçen ay içerisinde yanı Tehcir emrinin verilmesinden yedi ay önce Ermenilerin Osmanlı askerlerine ve sivil yetkililerine saldırıları başladı Osmanlı ordusundan firar edenler önce yetkililerin “eşkıya çeteleri” dedikleri çeteleri kurdular Askere alma işlemlerini yürüten subaylara, vergi tahsildarlarına, jandarma karakollarına ve yollardaki Müslümanlara saldırdılar Aralık ayı geldiğinde Van vilayetinde genel bir isyan patlak verdi Karayolları ve telgraf telleri kesildi, jandarma karakolları saldırıya uğradı ve Müslüman köyleri yakılarak köylüler öldürüldü İsyan kısa zamanda genişledi Aralık ayı sona ermeden Kotun Geçidi yakınında (ki Osmanlıların İran yonundan gelecek olan Rus istilasına karşı ülkeyi savunmak için bu geçidi ellerinde tutmaları gerekiyordu) kalabalık bir Ermeni muharip grubu Osmanlı ordusunun birliklerini yenilgiye uğratarak 400 Osmanlı askerini oldurdu ve orduyu Saray’a çekilmek zorunda bırakti Saldırılar sadece Van’da olmuyordu: Erzurum Valisi Tahsin gönderdiği telgrafta vilayette patlak veren Ermeni saldırılarını püskürtemediğini bildirerek cepheden buraya takviye birlikler gönderilmesini istedi
Şubat ayı geldiğinde Doğu’nun her yerinden saldırı haberleri gelmeye başlamıştı Muş yakınında iki saat süren bir meydan savaşı oldu Abaak’taki savaş ise sekiz saat sürdü Timar yakınında 1,000 Ermeni bir saldırı düzenledi Ermeni çeteler Sıvas, Erzurum, Adana, Diyarbakır, Bitlis ve Van vilayetlerinde baskınlar düzenlediler Hem cepheyi geriye hem de doğudaki Osmanlı kentlerini ülkenin batısındaki kentlere bağlayan telgraf hatları tekrar tekrar kesildi, tamir edildi ve yeniden kesildi Sadece ordunun ikmal katarları değil yaralı Osmanlı askerlerinden oluşan gruplar da saldırıya uğradı Telgraf hatlarını onarmak ya da ikmal katarlarını korumak için gönderilen jandarma birliklerinin kendileri saldırıya uğradılar Sorunun vahametini anlatabilmek için söyle bir örnek verilebilir: Nisan ayı ortalarında bir jandarma tümenine Çatak’ta patlak veren büyük çaptaki bir ayaklanmayı baştırmak için Hakkari’den Çatak’a gitmesi emredildi ancak tümen Ermeni savunma hatlarını savaşarak yarıp geçemediği için Çatak’a ulaşamadı Bu yüzden Osmanlılar bir kısım askeri cepheden çekip Çatak’a göndermek zorunda kaldılar
Ermeniler önceden ıtınayla hazırlıklar yaptıktan sonra Van kentinde ayaklandılar Birçoğu askeri üniforma giyen iyice silahlanmış Ermeni askerinden oluşan birlikler kenti ele geçirdiler ve Osmanlı kuvvetlerini kendin kalesine sıkıştırdılar İsyancılar kentteki binaların çoğunluğunu ateşe verdi Bazı binalar ise Osmanlı askerleri kaledeki iki havan topuyla ateş açtıkları için tahrip oldu Erzurum ve İran cephesinden Van’a bir kısım Osmanlı askeri gönderildiyse de bu birlikler kenti kurtaramadılar Ruslar ve Ermeniler kuzeyden ve güneybatıdan ilerlemekteydiler 17 Mayıs günü Osmanlılar kaleyi boşalttı Osmanlı askerleri ve siviller savaşarak Van Gölü’nin çevresini dolaşıp güneybatıya yöneldiler Bir kısmı Van Gölü’nu teknelerle geçmeyi denedi ancak bunların yarıdan fazlası kıyıdaki isyancıların açtığı ateş ya da teklerinin karaya oturması sonucunda hayatlarını kaybettiler Vanlı Müslümanların bir kısmı en azından bir süre daha hayatta kalmayı başarabildi Amerikalı misyonerler bunların bakımını üstlenmişti Kaçmayanların büyük kısmı öldürüldü Köylüler ya evlerinde öldürüldüler ya da gittikleri çevre alanlardan toplanarak Zeve’deki büyük katliama gönderildiler
Bu olayların sonucunda Müslümanların ve Ermenilerin çektikleri açılar malumdur Bü, halklar arasındaki kanlı bir savaşın hikayesidir ve bu savaş sırasında ilgili tarafların hepsi büyük kayıplar vermiştir Osmanlılar Doğu’nun büyük bir bölümünü geri aldıklarında Ermeni halk Rusya’ya kaçtı Orada açlık ve hastalıklar yüzünden öldüler Ruslar Van ve Bitlis vilayetlerini geri aldıkları zaman Ermenilerin buraya dönmesine izin vermediler Onları Kuzey’de açlığa terkettiler Ruslar bu toprakları kendileri için istiyorlardı Ayrıca şu çok iyi bilinmektedir: Osmanlı topraklarında kalmayı seçen Ermeniler, yanı Erzurum vilayetindekiler, savaşın sonunda büyük sayıda Müslümanı topluca öldürdüler
Burada benim amacım tarihin bu dönemini yeniden anlatmak değildir Göstermek istediğim –eğer daha fazla kanıt gerekiyorsa—Osmanlıların Ermenileri düşman olarak görmekte haklı olduklarıdir Verdiğim haritada Ermeni isyancılarının gerçekte Rusya’nın ajanları olduğunun kanıtları bulunmaktadır
Osmanlı İmparatorluğu’nun doğu bölgesindeki Ermeniler tam t¤¤¤¤¤ Rusya için en büyük önem taşıyan yerlerde isyan çıkarmışlardır Osmanlı’nin Güneydoğu’daki idarı merkezi olan Van kentindeki isyandan Rusların sağladıkları yarar açıkça görülebilir Aslında isyana sahne olan diğer yerlerin önemi daha da büyüktü: Erzurum’daki isyan yüzünden Osmanlı ordusunun ikmal ve haberleşme hatları kesildi Bu isyan doğrudan doğruya Rusların kuzeyden ilerledikleri hat üzerinde Ruslar bölgeye ulaşmadan önce çıkmıştı Ermeniler Saray ve Başkale bölgelerinde de ayaklandılar ki bu iki bölgede İran üzerinden gelen Rus birliklerinin Osmanlı topraklarını istila edebilmek için geçmek zorunda oldukları iki önemli geçit bulunmaktaydı Ermeniler Çatak yakınındaki bir bölgede de ayaklandılar ki bu bölgede Osmanlıların İran sınırına asker gönderebilmek için kullanmak zorunda oldukları dağ geçitleri bulunmaktaydı Bu geçitler gerektiğinde Osmanlı askerlerinin geri çekilmesi için de kullanılacaktı Çok sayıda Ermeni Sivas vilayetinde ve Şebinkarahisar’da da ayaklandı Bu bölgede bir Ermeni isyanı olması garip bir olay olarak görülebilir çünkü bölgede Müslüman nüfus Ermeni nüfusun ön katiydi Ancak Sivas taktik açıdan önemli bir yerdi
Cepheye ikmal malzemesi ve asker sevki esas itibariyle bir tek yoldan yapılıyordu ve Sivas sevkiyatın yapıldığı demiryolunun başlangıç noktasıydı Sıvas, Osmanlı ikmal yollarına taciz saldırılarında bulunmak üzere gerilla eylemleri yapmak isteyenler için bulunabilecek en mükemmel yerdi Ermeniler Kılıkya’da da ayaklandılar Kilikya, İngilizlerin Osmanlıların güneye giden tren yollarını kesmek amacıyla istila etmeyi tasarladıkları yerdi İngilizler sonunda Kılıkya’ya saldırmak –ki bu mutlaka çok daha başarılı olurdu-- yerine Gelibolu’daki çılgınlığı yapmayı tercih ettiler Tabii Ermeniler böyle bir değişikliği tahmin edemezlerdi
Bütün bu bölgeler tam da askeri bir planlama uzmanının Osmanlının savaştaki çabalarına en büyük zararı verebilmek için özenle seçeceği yerlerdi İsyanların Osmanlı ordusu için bir felaket olduğunu herkes görebilir İsyancıların Osmanlı ordusunun mücadelesine verdiği zarar bundan ibaret de değildi Osmanlılar ayrıca isyancılarla savaşmak üzere cepheden bazı tümenlerini topluca çekip isyan bölgelerine göndermek zorunda kaldılar Bu tümenler isyancılar yerine Ruslarla savaşabilselerdi savaşın sonucu çok farklı olabilirdi Feldmareşal Pomiankowski Ermeni isyanının Doğu’da Osmanlı yenilgisinin tek nedeni olduğunu söylemişti Birinci Dünya Savaşı sırasında Osmanlı İmparatorluğu’nda bulunan yegane Avrupalı gerçek tarihçi olan Pomiankowski’nin görüşüne katılıyorum
Osmanlılar ancak Ermeni isyanının başlangıcından yedi ay sonra (26-30 Mayıs, 1915) Ermeniler için tehcir emrini verdiler
Osmanlı Kayıtları
Peki, bu analizin doğru olduğunu nereden bileceğiz? Sonuçta, genelde Ermenilerin tarihi denen şeyden çok farklı benim burada anlattığım şeyler Bu analiz doğrudur çünkü bu sonuca herhangi bir ideolojiyi izleyerek değil tarihi akıl yoluyla çözümleyerek ulaşılmıştır
Bunu anlamak için tarih ile ideoloji arasındaki farka bakmamız lazım Bilimsel analiz ile milliyetçi inanis, ve gerçek tarihçi ile ideolog arasındaki farklara bakmamız lazım Tarihçi için önemli olan nesnel gerçeği ortaya çıkarmaya çalışmaktır Milliyetçi bir ideolog içinse önemli olan davasının başarıya ulaşmasıdır Doğru dürüst bir tarihçi önce kanıt arar sonra kararını verir İdeolog ise önce kararını verir sonra bunu destekleyecek kanıt arar
Tarihçi tarihi öncelikle olayların hangi tarihsel bağlamda meydana geldiğine bakar Özellikle de tanıkların ne derece güvenilir oldukları konusunda bir yargıya varır Bu konuda konuşmuş ya da yazmış olanların yalan söylemeleri için bir neden olup olmadığı konusunda bir hüküm verir İdeolog ise nereden gelirse gelsin her kanıtı kabul eder ve kanıt bulamadığı zaman kanıtı kendisi uydurma yoluna gidebilir Belki de bulacağı şeylerden korktuğu için kanıtları çok yakından incelemez Örneğin, ideologlar Birinci Dünya Savaşı’nın ardından Osmanlı liderlerinin yargılanmasını Türklerin soykırım suçu işlediklerinin bir kanıtı olarak öne sürerler Bu sözde mahkemelerin bu hükümleri İngiliz hakimiyetindeki İstanbul’da verdiklerini söylemeye gerek görmezler Bu mahkemelerin işgalcilerle işbirliği yapan Damat Ferid Paşa hükümetinin kontrolunda olduğuna da değinmezler – ki sözü geçen hükümet düşmanı olan İttihad ve Terakkı Komitesi hakkında daha önce pek çok yalan söylemişti Damad Ferid’in İngilizleri memnun etmek ve işini kaybetmemek için herşeyi yapabileceğinden bahsetmezler İngilizlerin uşaklarından daha dürüst davranıp herhangi bir “soykırım” kanıtı bulamadıklarını kabul ettiklerini aktarmazlar Sanıkların kendi avukatları tarafından temsil edilmemiş olduklarını bildirmezler Sanıkların sözde suçlarının çok uzun bir liste oluşrurduğunu –görünüşe göre yargıçlar akıllarına gelen her suçu listeye doldurmuşlardır-- ve Ermenilere karşı suç işledikleri ithamının bu listenin sadece küçük bir bölümünü oluşturduğunu belirtmezler İdeologlar bu mahkemelerin ancak Jozef Stalin tarafından oluşturulan mahkemelerle kıyaslanabileceğini belirtmezler
Tarihçi önce gerçekte ne olduğunu keşfeder sonra olanların nedenlerini izaha çalışır İdeolog bu keşif sürecini unutur ve inandığı şeylerin doğru olduğunu farzedip bunu izah için bir kuram geliştirir Dr Taner Akçam’in çalışması buna örnektir Önce Ermeni Milliyetçilerinin inançlarını tam olarak doğru kabul ediyor Sonra karmaşık bir sosyolojik kuram inşa ederek soykırımın Türk tarihinin ve Türklerin kişiliğinin bir sonucu olduğunu iddia ediyor Bu çeşit bir analiz yapmak kumdan bir temel üzerine bir ev inşa etmek gibidir Ev sağlaml görünür ama ilk şiddetli rüzgarda devrilir Bizim üzerinde konuştuğumuz konuda ise kuramı yıkan şiddetli rüzgar gerçeğin gücüdür
Tarihçi olayların nedenlerini bulmak için tarihe –bazan tarihin derinliklerine-- bakmak gerektiğini bilir İdeolog ise bu zahmete katlanmaz Yukarıda söylediğimiz gibi istemediği şeyler bulacağından korkuyor olabilir İnsan Ermeni Milliyetçilerinin yazılarını okuduğu zaman Ermeni Sorunu’nun 1894’te başladığını zannedebilir Ermenilerin Türklere karşı Ruslarla ta 18 Yüzyıldan beri ittifak yapmış olduklarına bu yazılarda değinildiği çok nadirdir Bu yazılardan yazaların Türklerle Ermeniler arasındaki 700 yıllık barışı yıkma işini başlatanların Ruslar ve Ermenilerin kendileri olduğunun bilincine hiç bir şekilde varmamış oldukları anlaşılır Tarihçiler için bu gibi şeyler önemlidir, ideoğun ise davasına zarar verir
Tarihçi inceler İdeolog ise siyasi bir mücadele yürütür Ermeni Sorunu baştan beri siyasal bir kampanya olmuştur Ermeni Sorunu’nun uydurma olmasına rağmen uzun zamandan beri kabul edilmiş olan tarihi, siyasal belgeler olarak yazılmıştır Bunlar siyasal bir etki yaratmak üzere yazılmış metinlerdi İster Taşnakların gazetesinde yayınlanan makaleler olsun ister İngiliz Propaganda Dairesi’nin imal ettiği sahte belgeler olsun hepsi de güvenilir tarihi kaynaklar değil propaganda malzemesiydi Tarihçiler bu sözde “tarihi belgeleri” incelemiş ve hepsini reddetmişlerdir Buna rağmen aynı uydurma belgeler bir Ermeni soykırımı yapılmış olmasının kanıtı olarak hala sürekli öne sürülmektedir Bu yalanlar o kadar uzun bir süreden beri devam etmiş ve o kadar çok tekrarlanmıştır ki gerçek tarihi bilmeyenler bu yalanları doğru olarak kabul etmektedir
Kandirilmiş olan sadece Amerikalılar ve Avrupalılar değildir Kısa bir süre önce bir Türk akademisyenin yazdığı iki ciltlik bir kitabı okudum Sözkonusu kitabın Ermenilerle ilgili kısımlarının çoğu kesinlikle saçmalıktan öteye gitmiyor Örneğin, 1908’de Osmanlı devlet görevlileri Van kentinde bir Taşnak cephaneliğini ortaya çıkardılar Burada Ermeni ayaklanmasına hazırlık olarak depolanmış 2 000 silah, yüzbinlerce kutu mermi ve 5 000 bomba ele geçirildi Ermeni isyancılar Osmanlı askerleriyle kısa bir süre çatıştıktan sonra kaçtılar Bu olay konuyla ilgili tüm diplomatik literatürde ve Van’a ilişkin kitaplarda anlatılmıştır Buna rağmen sözü geçen kitabın yazarı olayı 1 000 Türkün (!) hükümete karşı ayaklanması olarak anlatmakta ve isyancıların silahlarından hiç sözetmemektedir Böyle bir hatayı nasıl yapmış olabilir? Çünkü yazar bütün bilgileri Taşnak Partisi’nin gazetesinden almıştır!
Temel bir ilkeyi vurgulamamız gerekiyor: Kaynak olarak propaganda malzemesini alanlar tarih yazmak yerine kendileri de propaganda malzemesi yazmış olurlar
Birçok yazar –ki bunların arasında Türkler de vardır— Osmanlıların kendi “ıç” kayıtlarına hiç bakmadan Taşnak Partisi gibi grupların söylediği yalanları doğru olarak kabul etmiştir Akademisyenlerin de bazan hata yapmaya hakkı vardır Ancak, akademisyenlerin bir de görevi vardır: eserlerini yazmadan önce konuya ilişkin bütün bilgi kaynaklarını incelemek Siyasi propaganda malzemesi olarak hazırlanmış metinlere dayanan yazılar yazmak ve Osmanlıların dürüstçe tuttukları kayıtları gözönüna almamak yanlıştır Osmanlı tarihini araştirirken ilk bakılması gereken yer Osmanlıların kendi kayıtlarıdir
Tarih yazarken neden Osmanlı arşivlerindeki belgelere dayanmak neden gerekli olsun? Çünkü bu çeşit belgeler tarih konusunda sağlıklı bir eser yazmak için gerekli olan somut verilerdir Osmanlılar bugünün medyasına yönelik propaganda yazmamıştır Osmanlı askerlerinin ve yetkililerinin raporları siyasal belgeler ya da halkla ilişkiler girişimleri değildi Bunlar sorumluluk duygusu taşıyan insanların kendi hükümetlerine doğru olduğuna inandıkları şeyleri bildirmek üzere yazdıkları gizli iç hizmet raporlarıydı Bu raporları yazanlar zaman zaman yanılmış olabilirler ancak bu insanlar asla yalan yazmıyorlardı Osmanlı arşivlerinde bilerek kandırmaca yapıldığına dair hiç bir ize raslanmamıştır Bunu Ermeni Milliyetçilerin yalan söyleme konusundaki kötü siciliyle kıyaslayın: nüfusla ilgili uydurma istatistiki bilgiler, söylemediği halde Mustafa Kemal’e atfedilen sözler, Talat Pasa’ya atfedilen sahte telgraflar, “Mavi Kitap” taki sahte raporlar, mahkeme kayıtlarının kötüye kullanılması ve, hepsinden de kötüşü, Ermenilerce öldürülen Türklerden hiç bahsedilmemesi
Türkler bu yanlış tarihi düzeltmek için neler yapabilir sorusuyla birçok kez karşılaştim Bu konuda öneride bulunmaya çekiniyorum çünkü Türkler ne yapılması gerektiğini zaten biliyorlar Yapılması gereken ataları hakkında söylenen yalanlara karşı çıkmaktır ki bunu da zaten yapıyorsunuz Bu zorlu bir mücadeledir: Türkler hakkındaki önyargılar sizi engellıyor ve size karşı çıkanlar siyasal açıdan güçlü konumdadır Ancak, gerçek sizden yanadir Türklerin ve Türk Parlamentosunun Türkler hakkında söylenen yalanlara karşı koymak üzere birleşmeleri beni çok sevindirdi Başbakan Erdoğan ile meclisteki azınlık lideri Baykal’in bir süre önce bu konuda aralarında anlaşmaları Türklerin harekete geçmekte olduklarının kanıtıdır Tarih Kurumu’nun Ermeni bilim adamlarıyla görüşme ve tartışmalar yapma girişimi de Türklerin harekete geçmekte olduklarının kanıtıdır Türk akademisyenler tarafından artık bu konuda birçok kitap yayınlanmakta oluşu da Türklerin harekete geçmekte olduklarının kanıtıdır Şükrü Elekdağ gibi insanlar gerçek uğruna mücalede vermektedir Ben ve benim gibi uzun zamandan beri yalanlara karşı çıkmış olanlar yalnız olmadığımızı gördüğümüz için memnunuz
Geçmişte bazı akademisyenler --ki bunlardan biri de bendim—Türk ve Ermeni tarihçilerinin bu konuyu çalışan diğer araştırmacılarla birlikte toplanarak Türklerle Ermenilerin tarihini araştırmalarını ve tartışmalarını önerdi Başbakan Erdoğan ve Dr Baykal bütün arşivlerin Ermeni Sorunu konusunda kurulacak bir ortak komisyona açılması önerisinde bulundular Yapılması gereken iste tam olarak budur En önemlisi, Başbakan Erdoğan ve Dr Baykal bu sorunu tarihçilerin çözmesi gerektiğini ilan ettiler Böylece Türklerin gerçeğin ortaya çıkmasından korkmaları için bir neden olmadığını gösterdiler
Akademik dürüstlüğün siyasete galip geleceğini ve Ermeni Milliyetçilerinin de tartışmaya katılacaklarını ümidedelim Ancak ben bunu yapacaklarını ummuyorum Bir süre önce Minnesota Üniversitesi’nde “Ermeni Soykırım Araştırmaları Merkezi” denilen bir yerde bir konferans verdim Dr Akçam orada ders vermektedir Davetli olduğu halde kendisi konferanslarıma gelmedi Ermenilerin hiçbiri konferanslarıma gelmedi Bunun yerine başkalarının konuşacağımdan haberleri olmasın diye konferans ilanlarının tümü aşıldıkları yerlerden yırtılıp atıldı
Bu akademisyenlere yakışır bir yaklaşım değildir Bu siyasal bir yaklaşımdır Ermeni Milliyetçileri kendi ideolojilerine akademisyenlerden bir itiraz gelmezse bu siyasal mücadeleyi kazanmış olacaklarına hükmetmişler Bu yüzden sadece Türklerin soykırım yapmış olduğunu söyleyen Türklerle görüşüyorlar Bu gibi Türkler Amerikan ve Avrupa basınında “Türk akademisyenleri” olarak tanımlanıyor Yani okuyucularda Türk akademisyenlerinin soykırım iddialarına inanmakta oldukları izlenimini yaratmak için özenle çaba harcanıyor Okuyuculara Türk hükümetinden başka kimsenin soykırım olduğunu inkar etmediği izlenimi veriliyor
Bunun doğru olmadığını biliyoruz Her yıl Türkiye’de sadece “Ermeni soykırımı”nı reddetmekle kalmayıp Ermenilerin Türklere yaptığı zulmü de belgeleyen birçok kitap ve makale yayınlanıyor Konferanslar düzenleniyor Ermeniler tarafından katledilmiş masum Türklerin toplu mezarları ortaya çıkarılıyor Ölen Türklerin anısına müzeler açılıyor ve anıtlar dikiliyor Osmanlı arşivlerindeki belgeleri görmüş ya da Ermeni Sorununa ilişkin Türkler tarafından yazılmış kitapları okumuş olan tarihçiler soykırım iddiasını kabul etmiyor Savaş sırasında birçok Ermeninin Türkler tarafından ve bir o kadar da Türkün Ermeniler tarafından öldürüldüğünü biliyorlar Bunun soykırımdeğil savaş olduğunu biliyorlar
Benim ülkemde ve Avrupa’da neden onca insan Ermeni Milliyetçilerinin görüşlerini benimseyen küçük bir Türk grubunun Türk bilim dünyasını temsil ettiğine inanıyor? Neden sözkonusu Türklerin Türk profosörlerinin gerçek inançlarını dile getirdiklerine inanılıyor? Bunun sebebi kısmen önyargılardır Türklere karşı önyargılar o kadar uzun zamandan beri varolmuştur ki insanların kolayca Türklerin suçlu olduklarına inanabilmektedir Ancak, başka bir neden daha var: Avrupa ve Amerika’da pek az insan bu konuda gerçek Türk akademisyenlerinin eserlerinin varolduğunu bilmiyor
Günümüzde Türkiye’de Ermeni Sorunu konusunda mükemmel kitaplar yazılmaktadır Bildiğiniz gibi Türkler çok uzun (fazla uzun) bir süre Türk-Ermeni ilişkilerinin tarihini incelemediler Artık bu durum değişti Modern Türkiye’de Ermeni Sorunu konusunda yapılan çalışmaları görenlerin etkilenmemeleri mümkün değil Tarih Kurumu’nun bu konuda başı çekmesi gerekirdi ve bunu da yapıyor Tabii Türk tarihinin sadece Türk tarihçilerince yazılması gerektiğini söylüyor değilim Ama Türkiye tarihi konusunda çalışan başlıca tarihçiler Türk olmalıdır Bu sizin ülkeniz ve sizin tarihiniz Sorun artık Türkiye’de tarih konusunda yazılmakta olan mükemmel eserleri ve Türk tarihine ilişkin belgeleri diğer ülkelerin akademisyenlerine, siyaset adamlarına ve kamuoyuna ulaştırabilmektir Sorun sürda: Türk tarihçileri doğal olarak kitaplarını Türkçe yazıyorlar ve Avrupalılarla Amerikalılar Türkçe bilmiyor
Türkiye’nın tarihini yazanlar Türkçe yazıları okuyabilmeli midir? Evet, tabii ki Türkçe yazılmış yazıları okuyabilmelidirler Bu kişiler Türk tarihi konusunda Türkçe yazılmış pek çok kitabı okuyabilmeli midir? Tabii ki evet Kendileri bu konuda bir şey yazmaya başlamadan önce ilgili bütün tarafların ve bu arada Türklerin görüşlerini anlayabilmeli midirler? Evet, çünkü bu bir bilim adamının görevidir Her zaman böyle mı davranıyorlar? Hayır Özellikle sözde “Ermeni Soykırımı”nı anlatan kitapların büyük kısmı bu konudaki modern Türk eserlerine değinmemektedir Bunun yanlış olduğunu söylemenin faydası yok Akademisyenlere Türkçe öğrenin demenin de faydası yok Öğrenmek istemiyorlar ya da öğrenemiyorlar Haksızlık etmemek için sunu belirtmem lazım: Benim ülkemde Türk dilinin öğretildiği çok az sayıda yer var Tek çözüm Türkçe kitapların yabancı dillere özellikle bütün dünyada anlaşılabilmesi için İngilizceye çevrilmesidir İlk adım atılmış, aslı Türkçe olan birçok değerli kitap tercüme edilmiştir Bunlar arasında Esat Uras’in artık eskimiş olsa da mükemmel yazılmış tarihi, Türk Parlamentosu’nun bir süre önce Ermeni Sorunu konusunda yayınladığı kitap, Türk Dışişleri Bakanlığınınca yazılan tarih, müteveffa Kamuran Gürün’un yazdığı “Armenian” File, Orel ve Yuca’nın yazdığı “Talat Pasha Telegrams” ve birçok başka eser bulunmaktadır Bunların arasında muhtemlen en değerlisi Genelkurmay, Osmanlı Arşivleri, Tarih Kurumu ve Dışişleri Bakanlığınca tercüme edilerek başılan Ermeni Sorunu’na ilişkin Osmanlı belgeleri dizisidir Ancak bunlardan daha pek çoğuna ihtiyaç var Bunlar o kadar çok ki burada saymak mümkün değil Ancak Kazım Karabekir’in ve Ahmet Refik’in anılarının bile daha tercüme edilmemiş olduğunu kaydetmeden geçemeyeceğim Bütün bu kitapların mümkün olduğunca geniş bir okuyucu kitlesine ulaştırılması gerekir Bu kitaplar tercüme edilmelidir
Ayrıca, tercüme edilecek kitaplar arasında Ermeni Sorunu ile ilgili değilmiş gibi görünen bazı konulardaki kitaplar da bulunmalıdır Örneğin, Osmanlı İmparatorlu’nda Birinci Dünya Savaşı’nın askeri tarihini anlatan doğru, ayrıntılı ve Avrupa dillerinden birine çevrilmiş bir kitap bulunmamaktadır Varolan kitaplarda bazı yanlışlar vardır ve bu yanlışlar sadece Ermenilerle ilgili değildir Örneğin Birinci Dünya Savaşı’ni ana hatlarıyla anlatan kitaplar generallerin isimlerini yanlış veriyor, birlikleri yanlış yerlere intikal ettiriyor, üstelik de Osmanlı stratejını hiç anlamamış gibidir Savaştaki en önemli etkenden nadiren sözederler: Türk askerlerinin inanılmaz gücü ve dayanıklılığı Bu neden Ermeni Sorunu açısından önemlidir? Bu etken önemlidir çünkü askeri durum anlaşılmadan Ermeni isyanının yarattığı tehlike ve Ermeni tehcirinin nedenleri anlaşılamaz Osmanlı kaynakları Ermeni isyanının Rusya’nın askeri planının temel ögelerinden biri olduğunu kanıtlıyor Osmanlı kaynakları Ermeni isyanının Rus zaferininin önemli bir parçası olduğunu kanıtlıyor Osmanlı kaynakları Ermeni isyancıların aslınde Rus ordusunun neferleri olduğunu kanıtlıyor Türkiye’de Genelkurmay’in yayınladığı bir dizi tarih kitabı var Bu kitaplar Osmanlıların savaşlarına ve Türk Bağımsızlık Savaşına ilişkin olayları doğru olarak anlatıyor Bu kitaplar ciltler dolusu ince ayrıntı ve pek çok harita içeriyor ve Osmanlıların planları ve eylemlerini anlatıyor Bu kitaplar Osmanlı askerlerinin kendilerinin verdikleri bilgiler esas alınarak yazılmıştır, sadece Osmanlıların düşmanlarının verdikleri bilgiler esas alınarak değil Birinci Dünya Savaşı’nı inceleyen her tarihçinin bu kitapları okuması gerekir Ancak bu kitaplar Türkçedir Eğer Amerika ve Avrupa’da kullanılacaklarsa İngilizceye çevrilmeleri gerekir
Ayrıca, Amerika ve Avrupa’da öğretmenler ve öğrenciler için Türkiye konusunda daha doğru ve dürüstçe yazılmış daha fazla kitap olması gerekir Türkiye’ye ilişkin önyargılar ancak gençlere doğrular söylenerek en sonunda kırılabilir Bir başlangıç yaptık İstanbul Ticaret Odası Amerikalı öğretmenler için ilk ayrıntılı Türkiye kitabını finanse etti Daha birçok kitaba ihtiyaç var
Ve nihayet günümüzdeki politikalara ilişkin yorumlar yapmak istiyorum Bunu yapmamam gerektiğini düşünenler olabilir Ben Türk değilim ve bu kesinlikle Türkleri ilgilendiren bir sorun Ben siyasal bilimci ya da siyaset adamı da değilim Ben tarihçiyim Bu temelde tarihi bir konu olduğu için bu sorundan bahsediyorum Bir tarihçi olarak da herhangi bir grup ya da ülkeye kendi tarihi hakkında yalan söylemesi emredildiğinde öfkeleniyorum Sözünü ettiğim siyasi sorun Avrupa’dan yükselen sestir Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne girebilmek için “Ermeni Soykırımı”nı kabul etmesi gerektiğini söylüyorlar Türk tarihine ilişkin bir yalanın doğru olarak kabul edilmesinin Avrupa Birliği’ne ya da Türkiye’ye bir yarar sağlayacağına inanabilen birilerinin çıkması beni kızdırıyor Ben biliyorum –ve inanıyorum ki sizler de biliyorsunuz— ki böyle bir şey durumu çok daha kötüleştirir
Bugün Ermeni Milliyetçileri Avrupa parliamentolarında ve ABD Kongresinde sunu ilan ediyorlar: Sadece Türkiye’nin soykırımın vuku bulmuş olduğunu kabul etmesini istiyoruz, ondan sonra herşey iyi olacak Bir süre önce görüştüğüm bir Amerikalı yetkili bana söyle demişti:Türkler “Evet, yaptık, afedersiniz,” demeli ve sonra bu konuyu unutmalılar Ona Türklerin soykırım yapmış olduklarına inanıp inanmadığını sordum Bunu bilmediğini ve umursamadığını söyledi Ona Türklerin bu şekilde babaları ve büyükbabaları hakkında asla yalan söylemeyeceklerini söyledim O da bana çok saf olduğumu söyledi Bence saf olan kendisiydi çünkü Ermeni Milliyetçilerinin bir özürle yetineceklerine inanıyordu
Ermeni İddiaları
Yüzyılı aşkın bir süreden beri Ermeni Milliyetçilerinin planı değişmemiştir Bü, buralarda yaşayan halklar bunu istesin ya da istemesin Doğu Anadolu ve Güney Kafkasya’da bir Ermenistan yaratma planıdır Ermeni Milliyetçileri planlarını açıkça anlatmaktadırlar Birinci adımda Türkiye Cumhuriyeti “Ermeni soykırımının” gerçekleşmiş olduğunu kabul edecek ve özür dileyecek İkincisi, Türkler tazminat ödeyecekler Üçüncüsü, bir Ermeni devleti kurulacak Ermeni Milliyetçileri bu devletin sınırlarını kesin ve ayrıntılı bir biçimde çiziyorlar Gördüğünüz harita Taşnak Partisi’nin ve Ermenistan Cumhuriyeti’nin progr¤¤¤¤¤ dayanarak çizilmiştir ve Ermeni Milliyetçilerinin üzerinde hak iddia ettikleri yerleri göstermektedir Bu Harita ayrıca Türkiye’den istenen toprakları ve dünyadaki Ermeni nüfusu göstermektedir Eğer Ermenilere istedikleri verilecek olsa ve dünyadaki bütün Ermeniler Doğu Anadolu’ya gelecek olsalar yine de Doğu Anadolu’daki Ermeni nüfus bugün Doğu Anadolu’da yaşayan Türk vatandaşlarının sayısının ancak yarısı kadar olacaktir Doğal olarak California, Massachusetts ve Fransa’da yaşayan Ermeniler arasından Doğu’ya gelmek isteyen çok sayıda insan asla çıkmayacaktir Bu yeni :”Ermenistan”in nüfusunun en iyi ihtimalle ancak dörtte biri Ermeni olacaktir Böyle bir devlet uzun süre varlığını sürdürebilir mi? Evet, sürdürebilir, ama bu ancak Türkler sınırdışı edilirse mümkün olabilir Ermeni Milliyetçilerinin 1915’teki politikası buydu Gelecekteki politikaları da bu olacaktir
Ermenilerin iddialarını çok iyi anlamamız lazım Bu iddialar tarihi temel almıyor çünkü 900 yıldan beri Doğu Anadolu’da hüküm süren Ermeniler değil Bu iddialar kültür esasına dayalı da değil çünkü Ruslar gelip de barışı tümüyle yoketmeden önce Ermenilerle Türkler aynı kültürü paylaşıyorlardı Ermeniler Osmanlı sistemine kaynaşmışlardı ve çoğunluğu Türkçe konuşuyordu Türklerle aynı yemekleri yiyor, aynı müziği paylaşıyor ve benzer evlerde oturuyorlardı Ermeni iddiaları kesinlikle demokrasi inancına da dayanmıyor çünkü Ermeniler yüzyıllardan beri Doğu Anadolu’da çoğunlukta değil ve bugün oraya gitseler yine ancak küçük bir azınlık oluşturabilecekler Onların iddiaları milliyetçi ideolojiye dayanıyor Bu ideoloji ise hiç değişmiyor 2005’te ne ise 1895’te ve 1915’te de oydu Tarihi ve orada yaşamakta olan insanların haklarını bir kenara bırakarak Türkiye’nin doğu bölgesinde bir “Ermenistan” olması gerektiğine inanıyorlar
|