Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Tarih / Coğrafya

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
gemileri, kaptanları, osmanlı

Osmanlı Gemileri Ve Kaptanları

Eski 10-10-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlı Gemileri Ve Kaptanları







Levend

İtalyanca “Levantino (şark ahalisi, doğulu)” kelimesinden gelme bir isimdir Önceleri genel manada denizcilerin serseri takımına denilmişse de daha sonra iyi manası ile Osmanlı’nın deniz askerini anlatmada kullanılmıştır

Levendler deniz ve kara olmak üzere iki kısım idiler Deniz levendleri korsan gemilerinde gemici ve cenkçi olarak bulunurlardı XVII yydan sonra ihtiyaç anında sahil ahalisiden donanmada tüfenkçi er olarak hizmete alınır olmuşlardır Önceleri korsanlık yapan serbest levendler, Barbaros zamanında devlet hizmetine girmişlerdi Maaşlı olan bu yerli levendler İstanbul’daki hanlarda ikamet ederler ve sulh zamanında çeşitli taşkınlıklar yaparlarmış XVIIIyy da Kaptan-ı Derya Süleyman Paşa bunlar için Galata, Beşiktaş, Hasköy ve Eyüp’te bazı tesisler yaptırıp zabt u rabta alınmalarını sağlamıştı Keza Cezayirli Gazi Hasan Paşa da aynı asrın sonlarına doğru levendler için Kasımpaşa’da (Bugünkü Kuzey Deniz Saha Komutanlığı Karargah binası) ve Levent’te (Bugünkü 3 Kolordu Komutanlığı Karargahı olan Levent Çiftliği) birer kışla yaptırmıştır

Kara leventleri XVIIyy başlarında (Saruca ve Sekban) kuvvetleriyle beraber beylerbeyi maiyyetinde süvari hizmeti görmüşlerdir Bir vezir veya beylerbeyi kapısında hizmet eden bu levendlere Kapılı levend denirdi Azledildikleri zaman ise Kapısız levend diye anılırlar ve başıboş bir hayat sürerlerdi

Levendler 1772 yılında dağıtılmış ve ocakları lağvedilmiştir Bugün halk dilindeki “levend, şeblevend, levend gibi delikanlı” tabirleri genellikle onların boylu poslu, güzel endamlı olmalarından dilimize yadigar kalmıştır



Eski Osmanlı Harp Gemileri

Topkapı sarayının Haliç’e bakan sahiline Yavuz Sultan Selim tarafından inşa ettirilen Yalıköşkü’nün gayet güzel bir kayıkhanesi olduğunu tarih kitapları yazar Bu kayıkhanede, XIXyyın ikinci yarısına kadar padişahların deniz yolculuklarında hizmet görmüş saltanat kayıkları bulunurmuş Bugünkü Sepetçiler Kasrı’nın bitişiğinde olan bu kayıkhane, Kayıkhane Ocağı tarafindan idare edilirdi Bir tamir kitabesi ile içindeki kayıkların tamamı halen Deniz Müzesi’nde (İstanbul) bulunur Kayıkhane, Sultan IIAbdülhamit zamanında lağvedilmiştir

2 Sultan IVMehmed’in (saltanatı, 1648-1687) kullandığı rivayet edilen bu kadırga aslında bir kalita’dır Çekdiri sınıfından bir gemi olan kalita 24 oturaklı olup kadırganın bir boy küçüğüdür Halen Deniz Müzesi’nde (İstanbul) bulunan (DeNr221) boyu 40 m; eni 570 m; baş yüksekliği 228 m, kıç yüksekliği 21,90 m dir Beher oturakta 3 kürekçi bulunan kalitanın toplam kürekleri adedi 144 dür

3 Orta, yeniçeri teşkilatında tabur (sonradan bölük) yerine kullanılan bir tabir olup her ortada önceleri 60-70, sonra da 100 nefer bulunurdu Ortalar birbirlerinden alametleriyle ayrılırlardı Bu alametler, ortaların özel bayrak ve çadırlarına işlenir, bazan da dövme olarak mensuplarının pazularına nakşedilirdi Orta alametleri ise genellikle yaptıkları görev ile alakalı olurdu

4 Osmanlı tarih yazıcıları (müverrih veya vak’a-nüvis), pek çok genel tarihler yanında kişileri konu alan tarihler de yazmışlardır Barbaros ‘un hatıralarını yazdırmasından sonra bahriyede de önem kazanan bu tarihçiliğin sonucunda Kılıç (Uluç) Ali Paşa’nın deniz savaşları ile başından geçenler de “Vakayı Ali Paşa” adıyla yazılmıştır Bu kitabın içinde çeşitli resim ve minyatürler mevcuttur

5-8Kırlangıç, çekdiri sınıfından bir gemidir Çekelve’den büyük, firkateden küçük olup daha çok karakol ve haberleşmede kullanılırdı 1 süvari, 2 reis, 25 zabit yanında 60-70 kadar mürettebatı olurdu Küreklerinden her biri 2-3 kürekçi ile çekilen 10-16 oturaklı gemilerdir

9,10, 13 Çekdiri, kürekle yürüyen gemi sınıfının genel adıdır Bu tip gemilerde yelken, bir yardımcı hareket unsuru olarak bulunur Küçükten büyüğe doğru 19 çeşidi vardır Çekelve (10,13 oturaklı), kırlangıç (14-16 oturaklı), firkate (16-18 oturaklı), kalita (19-24 oturaklı), kadırga (25 oturaklı) ve baştarda (26’dan fazla oturaklı) bunlardandır Çekdiri sınıfının kalita ve daha az oturaklı olanları savaşta değil, yardımcı hizmetlerde kullanılırlardı

12 Barça, kalyon sınıfından bir gemidir Altı düz olup nakliye hizmeti görürdü Ancak yine de gemide irili ufaklı 85 top bulundurulur, gerektiğinde savaşa girilirdi Barçalar kalyondan küçük olup 2-3 direkli idiler Daha çok İspanyollar tarafından kullanılmışlardır

11, 14 Kalyon



"Seydi Ali Reis'in Bahr-i Muhit-i Hindi'de Portekizlilerle Muharebesi"

Seydi Ali Reis
(1498 - 1563)

Seydi Ali Reis, yazdığı kitaplarıyla tanınan bir Osmanlı amiralidir Barbaros Hayreddin Paşa’nın maiyyetinde yetişmiş, Preveze Zaferi’nde donanmanın sağ kanadına hükmetmişti Aslen tersane kethüdası olduğundan bir deniz harekatında bağımsız olarak kumandanlık yapmamıştır Ancak Basra’da bulunan donanmayı Süveyş’e getirmek üzere “Hind Kaptanı” tayin edildi 1553 yılında başlayan bu görevi oldukça maceralı geçmiştir

Şair de olan Seydi Ali Reis “Mir’atü’l - Memalik (Ülkelerin Aynası)” adlı eserinde başından geçenleri anlatır “Muhit” adlı bir atlası, “Hülasatü’l - Hey’e (Astranominin Özeti)” adlı Arapça’dan bir çevirisi, “Mir’atı Kainat (Kainatın aynası)” adlı bir denizcilik kitabı vardır

Seydi Ali Reis, Basra’da bulunan Osmanli Donanmasını Süveyş ‘e getirmek üzere Hind Kaptanı olunca önce gemileri tamir ettirdi Böylece donanmayı oluşturan 15 kadırga yenilenmiş oluyordu 5 ay uygun deniz mevsimini bekleyip 1554 Temmuz’unda yola çıktı Abadan, Katif ve Bahreyn’i geçtikten sonra Hürmüz Adası’ndan Hurfakan’a geldi Hind Okyanusu’nun bu hareketli sularında, birden 34 gemilik bir Portekiz donanmasıyla karşılaştı Savaş, gece yatsıya kadar sürdü ve Portekiz donanmasından 2 gemi batırıldı Ertesi gün yoluna devam eden Seydi Ali Reis Umman’ı geçince ikinci bir Portekiz donanmasına yakalandı Bu sefer Portekizlilere zayiat verdirmekle birlikte bir kadırgası yandı, 5 kadırgası da battı Elde kalan 9 kadırga ile Umman denizine yelken açtı Böylece 3 yıl 7 ay sürecek bir maceralı seyahat başlamış oluyordu



"Seydi Ali Reis'in iki cesim Portekiz donanmasıyla iki büyük muharebeden sonra "Tüfan-ı Fil" denilen Hind denizlerine mahsus dehşetli boraya tutulması"

Tüfan-ı Fil
(Ağustos 1554)

Seydi Ali Reis iki büyük Portekiz Donanmasından kurtulduktan sonra Umman Denizi’nde sakin bir yolculuğa başladı Ancak Kirman ve Zufar limanları geçilip de Şihr şehri hizasına gelindiğinde, emsali görülmemiş acı bir fırtına çıktı Günbatısı istikametinden şiddetli rüzgar esiyor, donanmada yelken tutturulamıyordu Bu firtınaya Yemen sahillerindeki insanlar zaman zaman rastladıklarından onu “Tufan-ı Fil” (Fil Kasırgası) adıyla anıyor ve bu tufana yakalananların kurtulmalarından ümitlerini kesiyorlardı Bu sefer sıra Seydi Ali Reis’in 9 kadırgasında mı idi?

Bora günlerce dinmek bilmedi Seydi Ali Reis ve mürettebatı gece-gündüz mücadele ederek, metanetlerini yitirmediler Rüzgar onları Hindistan’a doğru devamlı sürüklüyordu Nihayet yorgun, aç, susuz ve bitap vaziyette Div Kalesi açıklarına ulaştılar Fakat bu kale de Portekizlilerin elinde idi Artık ne yelken, ne armadan hayır yoktu Elde kalan küreklere asıldılar ve Daman Kalesi önlerine demir attılar

Bu fırtına, Seydi Ali Reis’in daha sonraki maceralı hayatının ilk basamağı idi Bundan ancak 3 yıl 7 ay sonra İstanbul’a ulaşacaktı; Ama nasıl ve neliklerle



Sıngın Donanma Cengi
(20 Kasım 1567)

Sıngın kelimesi eski Tükçedeki “sı-mak (= kırmak)” fiilinden gelir ve “kırılan, kırılmış, bozguna uğramış, vurgun” gibi manalar içerir (Msl Sırp Sındığı Savaşı = Sırpların kırıldığı savaş gibi) Dolayısıyla Sıngın donanma “bozguna uğramış donanma” demektir Tarihlerimiz bu ismi genellikle “Lepanto/İnebahtı” (deniz savaşı için kullanmışlardır

Lepanto (Lepante), Mora yarımadasının girintisi içinde, Yunanistan’ın güney sahilindedir (Patras - Korintos körfezi) Ancak buradaki deniz savaşı Yunanlılarla değil Papalık kumandasındaki Haçlı donanmasıyla yapılmıştır Savaş, İnebahtı’nın Türkler tarafindan fethinden 72 sene sonraya rastlar Bu dönemde Papalık, Venedik ve İspanya, Türklere karşı bir mukaddes ittifak oluşturmuşlardı İttifakın gayesi Türkleri Avrupa, Afrika ve hatta Anadolu’dan çıkartmak, kısacası Orta-Asya’ya sürmekti

İttifak donanması 295 pare gemi ve 46000 asker ile Osmanlı sularında ilerlemeye başladılar Sokollu Mehmet Paşa bu donanmaya karşı Pertev Paşa’yı serdar, Müezzinzade Ali Paşa’yı da kapudan-ı derya tayin etti Ne gaflettir ki Barbaros’un talebeleri Uluç Ali ve Piyale Paşalar hala hayatta iken bu görevler başkalarına verilmiştir Daha sonra iş yine Uluç Ali Paşa’ya düşecektir Ama ne çare ki artık çok geçtir

225 parelik Osmanlı donanması bu savaşta sevk ve idareden yoksun komutanların ihtiras kavgaları yüzünden tam adıyla sınmış, kırılmış; 23000 kişi şehid verilmiştir Bu savaş ile Osmanlılar, ömründe kayığa binmemiş insanlara donanma teslim edilemeyeceğini çok acı biçimde görmüşlerdir



"Mezamorta Hüseyin Paşa'nın Koyunadaları Muharebesi"

Mezamorta Hüseyin Paşa
1701)

Gençliğinde katıldığı bir savaşta 8-10 yerinden yaralanıp öldüğü sanılırken iyileşmesi üzerine canını dişine takan bu Türk denizcisi, Venediklilerin “Yarı ölü” manasına kullandıkları İtalyanca “Mezzo-morto kelimesinden bozma olarak tarihimizde Mezamorta diye anılmaktadır 1683’te Cezayir Beylerbeyi oldu Bu görevde iken Fransızlara karşı zaferler kazandı İstanbul’a gelip kaptan-ı derya atandı Venedikliler Sakız’ı işgal edince 7-8 Şubat 1695’te 44 gemiden mürekkep Türk Donanması Kalyonlar Kaptanı sıfatı ile Eski Foça önündeki Orak Adasından kalkarak Venedik donanmasının bulunduğu Koyun Adalarına gitmiştir Burada 60’tan fazla gemiden oluşan Venedik donanmasını bozguna uğratmış, bir çok gemilerini batırarak 9 Şubat 1695’te büyük bir zafer kazanmıştır Bu savaşta Venedik amirali Benedetto Pisani öldürülmüş ve Venedikliler püskürtülmüştü

Amcazade Hüseyin Paşa’nın Sakız muhafızı olmasından sonra da pek çok yararlılıkları görüldü 1696’dan 1701 yılına kadar kaptan-ı derya olarak görev yapan Hüseyin Paşa, ıslahatçı bir amiral idi Emrindeki donanmanın eksikliklerini bildiği için yeni düzenlemelere girişti Yeni bir bahriye teşkilat kanunu hazırladı Çektirilerle birlikte öncü kuvvet olarak yelkenli gemiler yaptırıp donanmada yer almasını sağladı



"Onuncu Asr-ı Hicri Evahirinde Osmanlı Kalyonu ve Kıyafet-i Bahriyye"

Kalyon

Yelken ile hareket eden Osmanlı gemilerinin en büyüğüne kalyon (gallion) denir XIyy’dan itibaren dünya denizlerinde kullanılmış olup Kolomb ve Vasco de Gamma birer kalyon kaptanı idiler

Osmanlılarda ilk yelkenli gemileri, Sultan II Bayezid devrinde yapılan gökeler idi Kalyon, Osmanlı’da bu gemilerin devamı olarak buharlı gemiler çağına kadar kullanılmıştır

Kalyonun mutlaka 3 direği ve mükemmel bir yelken donanımı olurdu Güvertesi kat kat olup sırasıyla açık güverte, palavra, orta kat, top ambarı, tavlon ve kontra tavlon güverte adlarıyla anılır En altta sintine bulunur ve bir kalyon en az 60-100 topa sahip olurdu Kalyonlar bu katlara göre isim alırlardı (Üç ambarlı gibi) Ateş kudretleri bir bordadan yapabildikleri atışla ölçülen kalyonlarda, topların namluları atış esnasında lumbarlardan dışarı uzanır ve lumbarlar su girmemesi için kapaklı olurdu XVIII yy’da bilhassa Girit savaşlarında kalyonlar ve teşkilatı önemli gelişmeler gösterdi Viyana bozgunundan (1863) sonraki savaşlarda daima kalyon kullanıldı Mezamorta Hüseyin Paşa, kalyon teşkilat ve kanunlarını hazırlayarak Osmanlı denizciliğine büyük katkılar sağladı

Kalyon, kat adedi ve donanımına göre kapak (kaypak), fırkateyn, korvet gibi isimlerle anılmıştır

1, 2 Kapudan-ı Derya (Kaptan-ı Derya):
Bugünkü Deniz Kuvvetleri Komutanı yerine kullanılır Önceleri derya beyi adıyla anılan ve reis tabir olunan bu makam, teşkilatın büyümesiyle reisin İtalyanca karşılığı olan capitona’dan bozma olarak kaptan kelimesiyle karşılandı Kaptan-ı Derya vezirlerden atanırsa Kaptan Paşa adını alırdı Tanzimattan sonra Bahriye Nazırı diye anılmışlardır

İlk tersane Gelibolu’da bulunduğu için Gelibolu sancağının Kaptan-ı Derya mutasarrıflığına verilmesi Osmanlı’da gelenek olmuş ve donanma böylece gelişmiştir

3 Riyale-i Hümayun Kaptanı : Osmanlı donanmasında 1682’den Tanzimat’a kadar kullanılmış bir rütbedir Bugünkü Tümamiral rütbesi karşılığıdır Riyale, miri kalyonların üçüncü kaptanıdır Bindiği gemiye Riyale-i Hümayun denir

4 Kapudane Bey: 1682’den Tanzimat’a kadar kullanılmış bir rütbedir Bugünkü Oramiral rütbesi karşılığıdır Miri kalyonların baş kaptanıdır Kendisinden sonra Patrona ve Riyale gelirdi

5 Paşa Başçavuşu: Küçük Hüseyin Paşa’nın Kaptan-ı Deryalığı (1792-1803) zamanında ihdas edilen Paşa çıplağı kadrosunun başçavuşudur Paşanın emir astsubayı gibi olup yanından hiç ayrılmaz, aynı zamanda koruma görevini yürütürdü 1872 yılında lağvedilmişlerdir

6 Kalyoncu : Levendlerin XVII yyda aldıkları isimdir Sefer sırasında donanmaya alınıp, sefer sonunda serbest kalan paralı denizciler bunlardandır Genellikle Rumeli yakası ile Ege sahillerinden toplanırlardı Disiplinden mahrum kabadayılar bunlardan çıkardı Cezayirli Hasan Paşa bunlar için Kasımpaşa’da bir kışla yaptırmıştır (Bugünkü Kuzey Deniz Saha Komutanlığı Karargah Binası) Kalyoncu rütbesi 1872 yılında lağvedilmiştir

7 Paşa Çıplağı: Küçük Hüseyin Paşa’nın Kaptan-ı Deryalığı (1792-1803) zamanında paşanın koruma görevlisi olarak istihdam edilmiş olan çıplaklarının seçkinlerine denirdi Endamı düzgün babayiğitlerden seçilirlerdi Kollarında döğme bulunurdu 1827 yılında lağvedilmiştir

8 Tersane Başçavuşu : Tersanenin içişlerinden sorumlu kimsedir Emrinde divanhane çavuşları denilen çavuşlar bulunurdu Tanzimat döneminde teşkilat ve kadroları değiştirilmiştir

9 Baratalı Levend: Barata çuhadan yapılan bir çeşit serpuştur Barata giyen levendler genellikle kapıcılık hizmeti görürlerdi Barata, mukavva üzerine tutkalla kırmızı çuha yapıştırılarak yapılırdı Hüsnü Tengüz resmi, Mahmud Şevket Paşa’nın “Osmanlı Teşkilat ve Kıyafat-ı Askeriyyesi” adlı eserinden kopya etmiştir

10 Levend-i Rumi: Adalardaki Rum halkından alınıp donanmada görevlendirilen denizcilerdir XVIII yy’a kadar bu usule devam edilmişse de hemen daima ihanetleri görülmüştür Kıyafetleri Türk levendlerinden farklı olurdu Daha sonra bunlara kalyoncu adı verilmiştir

11 Çıplak: Küçük Hüseyin Paşa’nın Kaptan-ı Deryalığı (1792-1803) zamanında koruma görevlisi olarak istihdam edilen bahriye neferidir Tamamı 1 bölük olup merasim kıtası görevini yürütmüşlerdir Endamı düzgün babayiğitlerden seçilirlerdi

12 Galata Çavuşu : Tersane askerinden olup Galata tarafının inzibat işlerinden sorumlu bahriye amiridir Voyvoda Karakolhanesi’nde otururdu 1827 ‘den Sultan IIAbdüllhamit dönemine kadar görev yapmışlardır

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.