![]() |
Osmanlı Önce Ekonomide Yenildi |
![]() |
![]() |
#1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Osmanlı Önce Ekonomide YenildiHalil İnalcık’a göre, “altı yüzyıllık Osmanlı tarihinin bölümlenmesinde, 1300-1600 arasındaki klasik çağ, otokratik ve merkeziyetçi yönetimi, emir ve kumanda ekonomisi ile, belirgin ve kendi içinde bütünlüklü bir dönemdi; buna karşılık daha sonraki ‘gerileme’ döneminde, bu geleneksel siyasi kuruluşun yapıtaşları bir dönüşüm sürecine girdi ![]() ![]() ![]() onyedinci yüzyıl bir geçiş dönemi karakterine büründü ve kapsamlı değişimlere tanık oldu” ![]() ![]() ![]() 18 ![]() ![]() Bu dönemde, “Osmanlıların Avrupa’ya ve Avrupa uygarlığına ilişkin tutumları da radikal biçimde değişti ![]() ![]() Bu, Osmanlı devletinin ayakta kalabilmesi için giderek Batılı güçlere bağımlılaşmasına yol açtı ![]() ![]() Osmanlı İmparatorluğu, “çağdaş Avrupa’nın biçimlenmesine de önemli ölçüde katkıda bulunmuştur” ![]() İmparatorluğun Avrupa’daki hasımlarına, Habsburg’lara, karşı ittifak içinde oldukları ülkelere verdiği ticari ayrıcalıklar (kapitülasyonlar), her ne kadar bu dönem verilen ayrıcalıklar mali bağımlılık yaratmadıysa da, Venedik, Fransa, İngiltere ve Hollanda’da “ulus-devletlerin merkantilist-kapitalist büyüme süreçlerinin ilk aşamasına damgasını vurdu” ![]() ![]() İşte bu değişim sürecini iyi anlamak gerekiyor ![]() ![]() ![]() ![]() Çok erken dönemlerde, 19 ![]() Bu konuda yüzlerce kitap yazılmış, binlerce makale kaleme alınmıştır ![]() ![]() ![]() Avrupa kapitalizmine acımasız eleştiriler getiren Karl Marks bile, Doğu sorununu işlediği yazılarında, Hindistan örneğinde çok açık ifade edildiği gibi, “donmuş sınıfsal yapıların parçalanması ve kapitalist gelişmelerin zorla da olsa bu ülkelerde ortaya çıkmasını” insanlığın geleceği açısından kutsamış ve hatta alkışlamıştır ![]() Avrupa merkezci yaklaşımlar, önce Batıda eleştirilmeye başlanmış ve özellikle de Doğu toplumlarının tarihi üzerine yapılan araştırmaların yaygınlaşmasıyla, daha da önemlisi sömürgeciliğe karşı yükselen ulusal direnişlerle birlikte aşılmış ve terk edilmeye başlanmıştır ![]() Bu çalışmada, tarihsel süreç içinde son dönem yapılan araştırmaların ışığında, Osmanlı ile Batı arasındaki ekonomik mücadelede neyin ne zaman kaybedildiğini ve “gerileme” dönemi olarak adlandırılan sürecin içinde yaşanılanları kısaca sorgulamaya çalışacağız ![]() Ticaretin klasik dönem Osmanlı İmparatorluğunda son derece önemli bir olgu olduğu, üretimin de lonca sistemi ile birlikte önemsendiği, para kullanımının kırsal kesimde ve hatta göçebeler arasında bile yaygınlaştığını biliyoruz ![]() Yüzeysel olarak bakıldığında, bu özelliklerin aynı dönemde Batıda da var olduğu görülmekte ![]() Batı Avrupa’daki krallıkların neredeyse tamamında merkantilizmin sürükleyici unsuru olan tüccar ve üretici kesim, ülkelerinin tüm karar alma mekanizmalarını doğrudan etkileme şansına sahip ve bu mekanizmaları ekonomi ile ilgili konularda yönetme iddiasındadır ![]() ![]() ![]() Osmanlı’da ise, ne loncalar ne de tüccar taifesi İmparatorluğun karar alma mekanizmalarını yönetme şansına ve yeteneğine hiçbir zaman sahip olamamışlardır ![]() İnalcık ve Quataert, Batı ile Osmanlı arasında ortaya çıkan farkı şu şekilde özetliyor: “Amerika’nın bütün o ucuz gümüş, pamuk ve şeker kaynaklarıyla Atlantik ekonomisinin yükselmesi ve hepsinden önemlisi Avrupa’nın güttüğü saldırgan merkantilist politika, Osmanlı para sistemini çökertti ve onyedinci yüzyılda çarpıcı değişimlere yol açtı” ![]() 1750 ile 1850 yılları arasında Osmanlı dış ticaretinde mutlak miktar açısından büyük bir artış ve uluslararası ticaret hacminde görülmedik düzeylere yükselme gözlenmesine rağmen, süreç Osmanlı’nın aleyhine işlemeye başlamıştır ![]() Osmanlı’da, gelişkin bir para ekonomisinin erken dönemlerden itibaren oluşmasına rağmen, merkantilizmin gelişmemesinin sebepleri, bilim adamlarını hala meşgul etmektedir ![]() Büyük malikanelerin varlığına rağmen, tüm Osmanlı tarihi boyunca pazarlanabilir ürün fazlalarının büyük kısmının küçük işletmelerde, çift-hane birimine dayalı bir toplumsal formasyon içinde, “aile emeğine dayalı köylü çiftliğinde” üretilmiş olması dikkat çekmektedir ![]() Yararlandığımız yazarlarımızın şu tespiti, sanırım, dikkatinizi çekecektir: “Osmanlı devleti, Avrupa’nın geniş ekonomik ve askeri alanlarda gösterdiği olağanüstü gelişme ve yayılmanın etkilerinden ilk etkilenen Asya imparatorluğu oldu ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Sorun, tarihin bu döneminde, “Müslüman bir toplumun” Avrupa’nın yolundan gidebilme sorunu olmaktan çok daha derin ve karmaşıktır ![]() Kısaca özetlenen bu neredeyse üç yüzyıllık serüvenin içinde yer alan bazı önemli kavşaklara göz atmanın faydası vardır ![]() Böylelikle, tarihsel süreçte kolayına tasfiye edilemeyen bir imparatorluğun nasıl dönüşüme uğradığını, yapılan hataları, adım atmaktaki gecikmeleri – ki hala devam eden bir hastalıktır, en önemlisi de Batıya nasıl bağımlı hale geldiğimizi biraz daha yakından izleme imkanımız olacaktır ![]() Bu dönemle ilgili yazdıklarımızı okurken, Cumhuriyetin kuruluş dönemi hariç, son elli yıllık serüvende de benzer hataların yapılıp yapılmadığını ve en acısı hatalarda ısrar edilip edilmediğini düşünme fırsatı verecektir ![]() Batıda gelişen savaş teknolojileri, Osmanlı’nın da savaşlarda yenilmeye başlamasına yol açmıştır ![]() ![]() Merkantilizmden sanayi devrimine doğru yol alan Batı, “altın buzağı”ya tapmaktadır ![]() ![]() Halil İnalcık, gelişmeyi şu şekilde anlatıyor: “Osmanlı diplomasisinin ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Zaten, “üstün Avrupa teknolojisi”ni yaratan da, aynı ekonomik sistem değil midir? Bu süreci besleyen Osmanlı iç sorunları yok mudur? Vardır ![]() Miri toprakların devlet denetiminden mülk vakıf statüsüne geçirilmesi gibi toprak sistemini giderek bozan uygulamalar bunların başında geliyordu ![]() ![]() Savaşlarda giderek ateşli silah kullanılması, yeniçeri sayısını arttırmış ve yanı sıra da sekban denilen para asker sayısında da muazzam artışlara neden olmuştu ![]() ![]() Tımar sisteminin önemini yitirmesi ve çökmesi sonucu, sipahiler de bu güruhlara katılarak celali isyanları diye bilinen ve kırsal nüfusta azalmalara neden olan, tarımın yıkıma uğramasına yol açan gelişmeler ortaya çıktı ![]() ![]() “Osmanlı mali istikrarını darmadağın eden bir etmen de”, der Halil İnalcık, “gümüş paranın tağşişiydi” ![]() 1580 sonrasında Avrupa’dan ucuz gümüş akışını başlıca neden olarak gösterse de, savaşların merkezi hazinede yol açtığı devasa açıkların tağşiş olayında, yani gümüş sikke içindeki gümüş miktarını azaltmak, baş etken olduğu biliniyor ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bununla da kalınmaz, bir nevi iç borçlanma sistemi olan iltizam ve mukataa sistemi gelişmeye başlar ![]() Burada, yine İnalcık’ın değerlendirmelerinden yararlanarak, Osmanlı bakış açısı ile Avrupa’da oluşan zihniyet arasındaki farkı ortaya koyan bir saptama daha yapalım: “ ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Batının homo economicus kavramı yerine, Osmanlı’nın reayanın refahını her şeyin üstünde tutan değerler sistemi arasındaki farkı tartışan İnalcık, bu farkın tezahürünün de, “yoksul ve muhtaçları gözetmek, gelecek nesillerin refahına kaynak tahsis etmek ve cemaat yaşantısını iyileştirmeye çalışmak” şeklinde olduğunun altını çizmektedir ![]() Sonuçta, gelişmiş bir para ekonomisine sahip olduğu ve kapitalist piyasa ekonomisi uygulamalarına imparatorluğun içinde rastlanıldığı halde, “Batı’dakine paralel herhangi bir gelişme Osmanlı İmparatorluğu’nda ortaya çıkmamaktadır” ![]() Halil İnalcık eserinde daha da ileriye giderek, Avrupa merkantilizmi ile “Osmanlı bolluk ekonomisi” arasındaki ayrımı ortaya koyar: “Osmanlıların Avrupa ile ekonomik ilişkilerinin, Batılı ulusların Levant’da (yani Doğu Akdeniz, Balkanlar ve Karadeniz bölgelerinde) faaliyetleriyle birlikte belirli bir değişime uğraması ve doğrudan doğruya kapitülasyonlar rejiminin de bu arada yeni bir yönelime girmesi kaçınılmazdı ![]() ![]() ![]() ![]() Merkantilizm, servet birikiminin yerli sanayilerde ve ihracatta sürekli bir büyümeyle sağlanacak elverişli bir ticaret dengesine verdiği önemle gelişir ve Batının sanayi devrimine ve serbest piyasa ekonomisine doğru evrimleşmesini sağlar ![]() ![]() Doğu ile Batı arasındaki bazı benzerliklere rağmen, der İnalcık, “Osmanlılar ile merkantilistler arasındaki temel fark, Batı’da bir ülke ekonomisinin global olarak bir anonim şirket gibi düşünülmeye başlaması, bilanço toplamının ülke lehine olmasına önem verilmesi ve bunun kıymetli madenler ile dayanıklı mallar olarak hesaplanır hale gelmesiydi”, ki bu anlayış daha sonra yükselecek olan “ulus-devletlere bir model oluşturmuştu” ![]() Ekonomiyi bir bütün olarak göremeyen Osmanlılarda, yerli sanayii koruma ve himaye fikri de gelişmez ![]() ![]() Bütün bu farklılıkların sonucunda, Doğu ile Batı arasında bir tezat ortaya çıkar: “ ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Şunu belirtmekte fayda var: Osmanlı’nın klasik döneminde kapitülasyonların oynadığı olumsuz rol, bu dönem ekonomik faaliyetlerin içinde görülmez ![]() Tarihin akışı içinde olumsuzluklar ortaya çıkar ![]() ![]() ![]() İmparatorluğun son yüzyılındaki kapitülasyonlar, bir ekonomik esaret belgesidirler ![]() ![]() Yukarıda bahsettiğimiz sorun ise, bu tür anlaşmaların (kapitülasyon) bizatihi kendisinden kaynaklanan bir sorun olmasında değil; Avrupa’da yaşanan ekonomik gelişmeleri fark edemeyen imparatorluk yönetiminin ülke içinde sanayii geliştirmek yerine, üstelik de zamanla çok büyük ölçekli mali transferlere ve dış ticaret açıklarına neden olacak eski bir anlayışı sürdürmesindedir ![]() Yoksa, klasik dönem Osmanlı İmparatorluğunun imzaladığı kapitülasyonların, dönemin siyasi şartları içinde Osmanlı’ya faydası olmuştur ve hatta imparatorluğun güç kullanma ve Avrupa krallıklarını birbirine karşı kullanma aracı olarak da müspet bir rol oynadığı bilinmektedir ![]() ![]() Avrupa ile ticari anlaşmaların tarihi de oldukça eskilere uzanmaktadır: Bilinen ilk ticaret ayrıcalığı (kapitülasyon), Cenovalılara Orhan Bey tarafından 1352’de verilmiştir ![]() Bursa’nın tarihi, Osmanlıların ticaret ve üretim tarihini anlamak açısından son derecede önemlidir ![]() ![]() Bursa’nın tarihi, bu anlamda, Osmanlı ticaret ve sınai üretiminin gelişme çizgisini tek başına görmemizi sağlayan ve inişleri çıkışları ve bunların sebeplerini anlamamızı temin eden örneklerle doludur ![]() ![]() Bursa, sonraki yüzyıllarda da, imparatorluğun adeta aynası olma işlevini sürdürecektir ![]() ![]() 1600’lü yıllara gelindiğinde manzarayı şu şekilde özetler İnalcık: “Hollanda ve İngiltere sanayiinin sağladığı daha yüksek kalitede ve daha ucuz mallar karşısında Osmanlı ekonomisi, yünlü kumaş ve sof, çelik ve öteki maden mamulleri, özellikle gümüş üretiminde rekabet gücünü tamamıyla kaybetti ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Batı, artık sömürgelerinden gelen ucuz mallarla dünya ticaretinde hızlı bir yükseliş trendi yakalamış ve bunun karşısında Ortadoğu ticareti de önemini kaybetmeye başlamıştır ![]() Başka araştırmacılar da, örneğin Suraiya Faroqhi, benzer görüşleri paylaşmaktadır: “Bilim adamları Osmanlı İmparatorluğu’nun iktisaden, 16 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Faroqhi, 17 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 17 ![]() ![]() İzmir giderek hem ticarette hem de üretimde Bursa’nın yerini alacaktır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Üstelik, imparatorluğun tebaası olan gayrimüslimlerin ticari etkinliklerinin artmasının yanı sıra, Venedikliler, Fransızlar, Hollandalılar, İngilizler ve hatta Hintliler de ticari etkinliklerini artırırlar ![]() Osmanlı’da, Avrupa’da modern dönem öncesi görülen “toplumsal tabakalar” ile karşılaştırılabilecek bir kurum olup olmadığını tartışan Faroqhi; ulema dışındaki bütün yönetici kesimin mal ve mülklerinin sık sık padişah tarafından müsadere edilmesi, kalıtsal bir soyluluk bulunmaması, siyaset sınıfı içinde yer alanların en az birkaç kuşak kalıcı ve kabul edilmiş bir konum edinme imkanlarına sahip olmaması gibi olguları anlatır ![]() ![]() 17 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Merkezin bürokratik gücünün giderek arttığı bir dönem olarak ortaya çıkıyor 17 ![]() ![]() ![]() 18 yüzyılla ilgili olarak, başka bir araştırmacı, şu tespiti yapmaktadır: “Osmanlı devleti, hassas dengeler üzerinde duran uluslararası şöhretini 18 ![]() ![]() McGowan, incelediği 18 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bu yüzyıl, olumlu ve olumsuz gelişmelerin iç içe ortaya çıktığı bir yüzyıldır ![]() ![]() ![]() En dikkate değer gelişme, 18 yüzyılda, Sırp, Romen ve Yunanlıların giderek fethedilmiş uluslar olduklarının bilincine varmaya başlamalarıdır ![]() McGowan, bu kesimlerin Avrupalı tüccar ile kurdukları ilişkilerin böylesi bir bilinçlenmede rolü olduğunu düşünmektedir: “Osmanlıların yabancı tüccara karşı nispeten liberal bir tavır içinde olması nedeniyle, istemeden de olsa, üç gelişme yaşandı: Birincisi, sömürge tipi (ya da periferileşmiş) bir ticaret örüntüsü oluştu; ikincisi, azınlıklara mensup tüccarlar ve temsilcileri kısmen yabancılaştırıldı; üçüncüsü, insanların enerjisi ve sermayesi endüstriden uzaklaşıp ticarete yöneldi” ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Osmanlı Önce Ekonomide Yenildi |
![]() |
![]() |
#2 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Osmanlı Önce Ekonomide YenildiBelki de bu nedenlerledir ki, 1760 sonrasında sınai üretim tamamen ihmal edilir ![]() McGowan, 18 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bu yaklaşımın Avrupa’daki güçlü ülkeler arasında yol açtığı gerginliklere ve bu tür gerginlikleri giderme yollarına, 19 ![]() ![]() McGowan, bu yüzyıldaki ıslahat girişimlerini şöyle değerlendirir: “18 yüzyıl Osmanlı önderliği, imparatorluktan geriye kalanı etkin bir biçimde savunmaktan ve sistemi, değişen dünya düzenini göz önüne alarak ıslah etmekten acizdi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Toprak mülkiyetinde Miri mülkiyetten kopmanın yolu bulunmuş ve yaygınlaştırılmıştı: “19 ![]() ![]() ![]() 18 ![]() ![]() ![]() Bu yozlaşmanın ve merkezi kontrol sisteminin dışında güç odakları oluşmasının sonucu, tüccar, tefeci, askeri sınıf mensubu veya toprak sahiplerinden oluşan yerel güçler “ayan” adı altında önemli roller üstlenmeye ve giderek nüfuzlarını arttırmaya başladılar ![]() ![]() 19 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() McGowan, 18 yüzyılı incelediği araştırmasında, en ilginç gelişmenin tüccar ve zanaatkarlar arasında yaşandığına işaret etmektedir: “Osmanlı zanaat örgütleri 1750’den sonra özellikle hızlı değişen ve bir sonraki yüzyıl başında Batı mamulleriyle şiddetli bir rekabete girilmesine yol açan koşullarla karşı karşıya kaldılar ![]() ![]() ![]() Osmanlı’nın klasik dönemdeki sisteminin çözülmesi, vergi toplamada tüccarlara uygulanan keyfilikler peşinden yeni sorunları da getirmektedir: 18 ![]() ![]() ![]() Bir kısmı zanaat, mültezimlik ve tefecilik gibi işlerle uğraştığı bilinen bu beratlıların sayısı da oldukça kabarıktı ![]() ![]() ![]() İzmir limanı, aynı yüzyıl içinde, hızlı bir büyüme yaşamıştır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İzmir sadece hammadde ihraç limanı olmaz, aynı zamanda imparatorluğun kumaş başta olmak üzere önemli bir ithalat limanı haline de gelir ![]() McGowan, 18 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() “Bir yandan modernite öncesi yaşama özgü pazar belirsizlikleri ve sermaye mallarının hızla bozulması, bir yandan da tüccarların ve girişimci adaylarının statülerinin güvensizliği, her türlü yatırımı engellemekteydi” ![]() Osmanlı İmparatorluğunun son yüzyılı, en uzun ve en çileli yüz yılıdır; üstelik gecikerek de olsa olumlu adımların atıldığı ama hataların da bir o kadar çok olduğu bir yüzyıl ![]() Bu uzun yüzyıl içinde Osmanlıların sosyal, iktisadi ve siyasi hayatında çokça değişiklik yaşanır ![]() ![]() ![]() Yunanistan, Sırbistan, Eflak ve Boğdan gibi vilayetler, Büyük Devletlerin de yardımıyla, Osmanlılardan kopar ![]() ![]() Quataert bu dönemi yorumlarken acımasızdır: “İmparatorluğun pazarlarına merkezi bir idareden elde edilen imtiyaz ve muafiyetlerle hakim olmak 18 ![]() ![]() ![]() Bu yüzyılda, birbirine zıt uygulamaların farklı dönemlerde ortaya çıktığını görürüz ![]() ![]() ![]() 1826 hareketinin liberalizme yol açtığı savunulmaktadır; zaten rekabet edemez hale gelmiş yerli üretim ve ticaretin tümüyle dış güçlerin eline mahkum olacağı bir “liberalizm” ![]() Tarih araştırmacıları 1826 hareketi ile, getireceği sonuçlar itibariyle Osmanlı İmparatorluğunu yarı sömürge konumuna sürükleyecek olan 1838 Osmanlı-İngiliz Ticaret Anlaşmasını ve hatta Tanzimat Fermanını birbiri ile ilişkili olarak anlatır: Yeniçerilerin kaldırılmasını “1838’in meşhur Balta Limanı Antlaşması takip etti ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Devletin içinde serbest ticaret taraftarlarıyla himaye taraftarları arasında çekişme devam etse de, Bab-ı Ali’nin fikri Avrupa ekonomisine katılmaktan yanadır ![]() Yapılan ıslahatlar ve hem askeriyeyi hem de tüm bürokrasiyi yenileme çalışmaları neticesinde kısmi başarılar sağlandıysa da, bu yüzyılda kaybedilen topraklar muazzam boyutlara ulaşır: Mısır, Besarabya, Sırbistan, Yunanistan, Abhazya, Mingrelya, Eflak ve Boğdan, Bosna-Hersek, Bulgaristan, Kars, Ardahan, Kıbrıs, Girit, Bingazi, Trablus, Makedonya ve Arnavutluk ![]() Kuzey Afrika’da da işler kötü gider: Cezayir, Tunus ve Libya da kopacaktır imparatorluktan ![]() Sonunda Selanik de kopartılır ![]() Bu toprak kayıpları, peşi sıra göç olayını getirdi ve hem sosyal hem de ekonomik yönden daha da sıkıntılı bir dönem yaşanmaya başlandı ![]() Aynı yüzyıl içinde ise, Avrupa hızla gelişir: “Avrupa’nın kişi başına düşen geliri yılda %0,9 oranında arttı ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 19 ![]() ![]() Yüzyılın son çeyreğinde dünyanın diğer ülkelerinin dünya ticaretindeki toplam payı ise dörtte birdir ![]() ![]() Sanayiinin yarattığı muazzam karlar neticesinde, Avrupa 1830’lu yıllarda sermaye ihracına da başlar ![]() Ama Osmanlı söz konusu olduğunda, her nedense, tablo farklıdır: “Osmanlı İmparatorluğu’nun kamu ve özel sektörlerinde yapılan dış yatırımlar da genel sermaye akışının aynıydı ![]() ![]() ![]() ![]() Dikkat edin, Osmanlı’ya borç savaş için veriliyor ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Dünyanın en yüksek faiziydi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Başka bir yazar, Şevket Pamuk, Osmanlı borçlanmasını Tunus ve Kahire ile kıyaslayarak şu şekilde anlatır: “Bütçe açıkları ortadan kaldırılmadan tağşişlerden vazgeçilmesi, ne yazık ki, uzun vadede her üç hükümet için de bir hayli pahalıya mal olmuştur ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 19 ![]() ![]() ![]() Quataert şöyle açıklıyor: “Yatırımların en büyük kısmı dış ticaretle meşgul olan işletmelerdeydi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Adeta, Osmanlı Düyun-u Umumiye idaresi altında tam teslim olduktan sonra, yabancılar yatırıma ihtiyaç duymuyorlar ![]() İlginç değil mi? Gelin daha vahim bir karşılaştırmaya da göz atalım: “Batı ve Orta Avrupa’daki komşuları ile mukayese edilirlerse Osmanlılar fakirdiler ![]() ![]() ![]() Bu çok vahim bir tablodur ve bu noktaya gelinmesi hiç de tesadüf eseri değildir; Avrupa’nın bu tablonun oluşmasındaki katkı ve iradesi çok fazladır ![]() 19 ![]() ![]() ![]() Ama bu yüzyıl içinde dışarıya göç vermeye de başlamıştır Osmanlılar; özellikle de ABD’ye ![]() ![]() ![]() Yabancı bilim adamlarının demiryolları yapımı ile ilgili de ciddi kuşkuları olduğunu görüyoruz: Demiryolları yapılmasında “siyasi, içtimai ve askeri menfaatlerin mevcut olduğu muhakkak; iktisadi faydaların da ne olduğu tam olarak belli değil ![]() ![]() ![]() İşin bir başka yanı daha vardı: “Demiryolları Osmanlı sanayiine çok az katkıda bulundu ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Üstelik bazı hatların hiç iktisadi önemi de yoktu ![]() ![]() Bu yüzyıl boyunca dış ticaretin içindeki ithalat payı sürekli artmıştır ![]() ![]() İthalatın başında pamuklu mensucat geliyor ve yanı sıra buğday, un, pirinç, şeker, kahve ve çay gibi kalemler de önemli bir pay tutuyordu ![]() ![]() 19 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bilhassa mensucat sanayii harap vaziyete geldi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Önce devletin kurduğu bazı buharlı makine kullanan fabrikalar ortaya çıktı ![]() ![]() ![]() ![]() Bütün bu olumlu gelişmelere rağmen, kurulan sanayi ihtiyaca cevap vermekten uzaktı ![]() ![]() ![]() Sanayi özellikle İstanbul ve İzmir’de gelişmişti ![]() ![]() İpek sanayiinde de hem yabancı sermaye (Fransızlar) girişi hem de makine kullanımı ile birlikte gelişme olduğu gözlenir ama Bursa eski ticari ihtişamından oldukça uzaklaşmıştır artık ![]() 1870’lerden sonra el emeği ile yapılan imalatın tüm ülkede artış gösterdiği ifade ediliyor ![]() ![]() ![]() 19 ![]() ![]() ![]() Yine bu dönemde Fransız ve İngiliz sermayesiyle Bank-ı Osmani-i Şahane kurulur ve para basma tekeli bu bankaya verilir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Osmanlı İmparatorluğu’nun son döneminde, özellikle Balkan Harbi ve sonrasında, iktisadi esaretten sıyrılmak ve milli bir iktisat sistemi kurmak için çokça çaba harcanır ![]() Kapitülasyonların tümü kaldırılır ![]() Levanten sermayeye karşı tedbirler alınır ve milli sermaye desteklenir ![]() Yapılanlar ve yapılması düşünülenler, Osmanlı son döneminde gelinen bağımlılık zincirlerini kırmaya yönelik önemli girişimlerdi ![]() Ama ardı ardına yaşanan savaşlar ve nihayetinde de Birinci Dünya Savaşı, sonuca ulaşmayı engeller ![]() Kurtuluş Savaşı sonrasında kurulan Cumhuriyet, Atatürk’ün iktisadi bağımsızlığa verdiği önemle gerçek bir silkiniş dönemi olacaktır ![]() ![]() 1923’te düzenlenen İzmir İktisat Kongresi, gidilecek yolu belirler ![]() ![]() Devletin bütçesi denk tutulur ve çok partili sisteme geçene kadar da taviz verilmez ![]() Bankacılığa ve milli bankaların kurulup gelişmesine önem verilir ![]() ![]() Merkez Bankası kurularak, para politikaları bu banka vasıtasıyla belirlenir ![]() Mali dengeler ve dış ticaret dengeleri dikkatlice takip edilir ![]() ![]() Yabancı yatırımcıya kapılar kapatılmaz, ama teslim de olunmaz ![]() Ülke menfaati her şeyin üstünde gelmektedir ![]() ![]() 1929 yılında uluslararası yaşanan ekonomik kriz döneminde, bu krizin ülkeyi etkilememesi için tedbirler alınır ![]() ![]() Osmanlı İmparatorluğu, Batı karşısında önce ekonomide yenilmiş ve bu yenilgiyi savaş meydanlarındaki yenilgiler ile toprak kayıpları takip etmiş; bilahare de koca imparatorluk yarı sömürge durumuna düşmüş ve en sonunda da parçalanıp işgal edilmiştir ![]() Cumhuriyet Türkiye’si, bu yaşanılanları unutmamalıdır ![]() KAYNAK Halil İnalcık ve Donald Quataert, “Genel Giriş”, Osmanlı İmparatorluğu’nun Ekonomik ve Sosyal Tarihi içinde, C ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
|