Prof. Dr. Sinsi
|
Aya Triada Manastiri
AYA TRİADA MANASTIRI
Manastırın yeri:
Aya Triada Manastırı, Marmara Denizinde İstanbul Adalarından büyüklük bakımından ikincisi olan Heybeliada’ nın kuzeybatı yönünde çamlarla kaplı Ümit Tepesinde bulunmaktadır Çamlar ve deniz bu manastıra dünyada eşine az rastlanır bir güzellik katmaktadır
Manastırın kuruluş tarihçesi:
Birçok yazılı kaynak ve tarihçi manastırın ilk defa İstanbul Patriği Aziz Fotios tarafından 9 yy da kurulduğunu belirtmektedirler Bu gelenek günümüzde de sürmekte olup her yıl 6 Şubat günü Ortodoks inancına göre Aziz Fotios yortusu Manastırın kuruluş bayramı olarak kutlanmaktadır Manastır Hristiyanlığın Kutsal Üçlüsü’ ne (Aya Triada ) ithaf edilmiştir
1O63 yılında Bizans İmparatoriçesi Katerina Komnini tarafından bu manastıra hediye edilmiş olan el yazması bir İncil üzerinde Heybeliada (yunanca adı ile “Halki” ) Aya Triada Manastırı ifadesi kullanılmıştır
Bizans döneminde manastır bazen bir ibadet ve dinlenme yeri; bazen de saraydan ve üst düzeyden kişilerin sürgüne gönderildiği bir yer olarak yaşamını sürdürmüştür
İstanbul’ daki Alman Kilisesinin Başrahibi Stefanos Gerlach’ın 16 yy da İstanbul’ da bulunan kilise ve manastırları kapsayan ünlü listesinde Heybeliada’daki Aya Triada’nın da adının bulunması manastırın İstanbul’un Osmanlılar tarafından fethinden sonra da varlığını sürdürdüğünü göstermektedir
Eski yıllardan beri varolan bu manastırın kilisesi birçok defa tahrip olup, yeniden inşa edilmiştir Bugün kullanılan kilise, sağ yan duvarında bulunan yunanca mermer kitabeden anlaşılacağı gibi, Patrik IV Germanos ve Padişah Abdülmecit’ in saltanatları sırasında 1 Mayıs 1844 Pazartesi günü açılmıştır
Manastırın Kütüphanesi:
Manastırın zengin kütüphanesinde bugün 120 binin üstünde kitap bulunmaktadır Teoloji ilmi dışında Yunan ve Latin klasikleri, Bizans ve Roma tarihi, Kilise Mimarisi, Kilise İlahileri, Hukuk, Arkeoloji, Sanat Tarihi gibi konularda da değerli kitaplar vardır Lugatlar ve çeşitli dillerdeki Ansiklopediler önemli bir yer işgal etmektedir Yunanca ve Latince dillerinin dışında Türkçe, İtalyanca Fransızca, İngilizce, Almanca ve Arapça kitaplar da bulunmaktadır
Kütüphanenin okuma salonu ile süreli yayınların bulunduğu bölüm 1960 yılında İstanbul’ un varlıklı Rum ailelerinden Kiryako Pamukoğlu’ nun bağışları ile restore edilerek çağdaşlaştırılmıştır
Manastırın Kilisesi:
Hristiyanlığın Kutsal Üçlü’ süne ( Aya Triada ) ithaf edilmiş olan bugünkü Kilise binası 1844 yılında yapılmıştır Daha önceki Kilise yanmış olduğundan geriye birşey kalmamıştır Kilise üç bölümlü
( nefli ), küçük bir bazilika şeklindedir Dar bir girişten ( narteks) sonra karşılıklı beşer sütun üzerinde yükselen ana binaya ( naos ) girilir
İkonostasis, Piskopos Tahtı, vaiz kürsüsü ( amvon ) ahşap olup, muhtemelen 19 yy ortalarına aittir Taşınabilir ikonaların dışında, kilisenin tavanında bulunan Pantokrator ( Ebedi hakim Mesih İsa ) dikkati çekmektedir Duvar resimleri (fresk) ve mozaik ikona bulunmamaktadır Kilisenin çan kulesi bulunmadığından, çanlar bahçede özel olarak yapılmış bir yerde durmaktadır
Son Olarak:
İstanbul’ u ziyaret eden turistlerin, yabancı Kilise heyetlerinin, kurumların, organizasyonların ve şahsiyetlerin bir bölümü burayı mutlaka ziyaret etmek istemektedirler Özellikle, hafta sonlarında manastırı gezmek isteyen yerli ziyaretçi sayısının da artmakta olduğu gözlenmektedir
BLEHARNE AYAZMASI ve KİLİSESİ
AYİOS YEORGİOS RUM PATRİKHANE KİLİSESİ
AYA MARİA MOĞOLLAR RUM ORTODOKS KİLİSESİ
Fatih İlçesi'nde, Fener'de, Batı'da Firketeci Sokağı, Doğu ve Kuzey'de Tevkii Cafer Mektebi Sokağı ile çevrilidir Moğol Kilisesi veya Kanlı Kilise adıyla da tanınır Kilise, yüksek duvarlı, küçük bir avlunun Kuzeydoğusunda yer alır Avlu duvarı, yapıya Kuzeyde batı, güneyde dogu köşelerde bitişir Avlunun Güneybatısında Ayia Anna Ayazması bulunur
Kilisenin, eski bir manastırın yerinde bulunduğu ve tarihinin 10 yüzyıla kadar uzandığına ilişkin görüşler vardır Burada bulunan mozaik ikonaların Patrikhane Kilisesi'ndekilerle benzerligi nedeniyle, bu kilisenin de 11 yüzyıl'da inşa edildiği ileri sürülür 12 yüzyıla kadar Maria Akropolitissa'ya ait olan kilisenin bulunduğu manastırın mülkiyeti, bu dönemde VIII Mihael'in (hd 1259-1282) kızı Maria Paleologina'ya geçmiştir
Yapının Mogol Kilisesi olarak adlandırılmasına ilişkin öykü, Maria Paleologina'nın Moğol Hanı Hulagu ile evlenmek için ülkesinden ayrılmasıyla başlar Hulagu'nun 1264'te ölümü üzerine oğlu Abaka Han ile evlenmeye hazırlanırken, onun da 1282'de öldürülmesi nedeniyle İstanbul'a dönen Maria Paleologina, mülk edindiği manastırın yerinde kiliseyi inşa ettirir Müller-Wiener , 1261 'de inşa edilen kilisenin, 1266'da büyütülerek, merkezde kubbe ve dört yarım kubbe ile örtülü plan tipinin uygulandığını, 1281'de de onarıldığını belirtir R Janin'e göre kilise, yeniden inşası sırasında, Modeste tarafından resimlerle bezenmiştir
A M Schneider, kilisenin 13 yy'ın sonunda "Muchlion'luların" (Tegea) yaşadığı semtte, "despoina ton Mogolion" adıyla inşa edildiğini, 1351'de "Moni tes Panagiotisses" olarak adlandırıldığını açıklar Basit planlı ve merkezi çevreleyen yarım kubbelerin yonca yaprağı oluşturduğu yapıya, 14 asrın başlannda narteks de dahil çeşitli eklemeler yapılmıştır Kilisede narteksin üç kubbesinden ikisinde mozaik izlerinin bulunduğu, doğu uçtaki tuğla işlemenin orijinal olabileceği, batıda sonradan yapılan onarımlarda eski malzeme kullanıldığı, çok sayıdaki nişin de Komnenos dönemi yapılarını çağrıştırdığı belirtilir
1351 'de Patrikhane'nin denetimine geçen kilise ve manastır, II Mehmed (Fatih) tarafından mimar Hristodulos'a verilmiştir I Selim (1512-1520) ve III Ahmed (1703-1730) dönemlerinde kilisenin Rumların kullanımından alınması için başlatılan girişimler de II Mehmed'in fermanı nedeniyle sonuçsuz kalmıştır Kilise, 1583'te Tryphon, 1604'te Paterakis, 1669'da Thomas Smith listelerinde yer almıştır
17 yüzyıla gelindiğinde ise Moğol Kilisesi'ni camiye çevirmek için harekete geçilir Bu girişim Kantemiroğlu tarafından engellenmiştir 1633, 1640 ve 1729'daki yangınlarda harap olan ve onarımlar sonucu mimarisi farklılaşan kilise, kitabesine göre 1731'de restore edilmiştir Aya Maria Kilisesi, İstanbul'da fetihten önce inşa edilmiş ve günümüze kadar Rum Ortodoksların ibadet mekanı olarak işlevini sürdürmüş tek Bizans yapısıdır
Kilise orijinalinde ortada kubbe ve dört yönde yanm kubbelerin örttüğü, ''tetraconchos'' plan tipine sahip iken, çeşitli dönemlerde yapılan degişiklik ve eklemelerle farklılaştınlmıştır Dışta kareye yakın düzgün olmayan dikdörtgen planlı ve kırma çatı ile örtülü kilisenin kuzeydoğusunda bulunan, sekizgen kaide üzerinde silindirik kasnaklı kubbenin örtüsü, basık konik çatıdır Kuzeyinde ve güneydoğusunda orijinal planına uygun olan yapı, batısında ve güneyinde uzunlamasına büyütülmüştür
Kilisenin güneybatı köşesinde baldaken tipi çan kulesi vardır Çan kulesi hizasında batıda yer alan kuzey-güney doğrultusunda dikdörtgen planlı narteks, payeler ve bunlan bağlayan yuvarlak kemerli arkad ile avluda sınırlanır İçte ve dışta tamamen sıvalı olan yapının güney cephesinde kaba yonu taş ve tuğla kullanımı görülür Pencere kemerlerinin tuğla ile örüldüğü cephelerde yer yer devşirme malzeme vardır
Kilisenin örtü sisteminde, duvar payelerini bağlayan yuvarlak kemerlerin oluşturduğu pandantiflerle geçilen yüksek kasnağın üzerinde kubbe bulunur Yapının kuzeybatı köşesinde, pandatiflerle geçilen küçük basık bir kubbe daha vardır Merkezi mekanın batısındaki bölümün örtüsü beşik tonozdur Taşıyıcı sırasının sınırladığı mekanları güneyde dört çapraz tonoz, galerinin bulunduğu bölümü ise iki çapraz tonoz örtmektedir Nartekste üç takviye kemerinin böldügü, kuzey-güney doğrultusundaki beşik tonozun her bölümü, ters yönde ve karşılıklı sivri tonoz başlangıçlan ile dilimlenmiştir
Girişler dikdörtgen açıklıklardır Yapının güneyinde, altta ve üstte üçer pencereli iki sıra vardır Alttaki pencereler enlemesine dikdörtgen açıklıklardır Kuzeydeki üç pencereden doğudaki, içten örülerek kapatılmıştır
Doğuda bulunan iki pencere ile batıda üç pencere üstte ve güneye yakındır Galerideki bir pencere, çatıya çıkış amacıyla kullanılmaktadır Batıda alt hizada; girişin güneyinde iki pencere; güneybatı köşedeki mekanın kuzeyinde iki, batısında bir pencere yer alır Kubbenin batısında bir, kasnakta ise üçü örülmüş sekiz pencere bulunur Yapıdaki pencereler dikdörtgendir
Naosun doğusunda yer alan ahşap ikonostasis, güney yanındaki ahşap despot koltuğu ve kuzeydoğudaki ahşap ambon oyma ve kabartma tekniğinde bitkisel motiflerle bezelidir Yoğun ahşap işçiliği ve tarihi önemi ile benzerleri arasındadır Ayırt edilen ikonostasisin alt sırasında bulunan ikonalar 1884 tarihli ve kabartma tekniği ile işlenmiş gümüş kaplama eserlerdir
|