Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Tarih / Coğrafya

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
gizli, grupları, istanbul, kurtuluş, savaşı’nda

Kurtuluş Savaşı’Nda İstanbul Gizli Grupları

Eski 10-10-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kurtuluş Savaşı’Nda İstanbul Gizli Grupları



Mondros Mütarekesi’nden sonra, İstanbul’da bazı gruplar ortaya çıkmıştır Mütareke sonrası kurulan ilk teşkilât “Karakol Cemiyeti”dir Talât Paşa’nın direktifiyle kurulan bu Cemiyet, başlangıçta, İstanbul’da kalan eski ittihatçılar arasında dayanışma sağlamak amacıyla kurulmuştur* Kurucuları ise, Kara Vasıf ve Galatalı Şevket Beylerdir Cemiyetin çalışmaları çok yönlü olmuştur, İstanbul halkını ve Anadolu yakasındaki çeteleri de silâhlandırmışlardır Bunun yanında İstanbul semt ve kazaları teşkilâtlandırılarak, İstanbul - Anadolu arasında irtibatı temin amacıyla Kocaeli mıntıkasında bir menzil hattı (teşkilâtı) kurulmuştur Hattın menzil kumandanlığına ise, Yenibahçeli Şükrü Bey getirilmiştir Cemiyet bu hat kanalıyla Anadolu’ya değerli şahsiyetler ve silâh kaçırmıştır Bu hattan kaçanlar, Kocaeli, Şile - Giresun, İzmit, Geyve mıntıkalarındaki çeteler tarafından himaye edilmiştir, işgal kuvvetlerinin çok uğraşmasına rağmen, menzil hattı tesbit edilip, yok edilememiştir Cemiyet, gümrükleri ellerinde tutan eski ittihatçıları teşkilâtlandırarak, gümrük memurları arasında, kendi adamlarından müteşekkil bir kadro kurmaya da önem vermiştir İstanbul gazetesi, bu sebeple 13 Mayıs 1919 tarihli nüshasında: “Cereyan-ı vekayiden anlaşıldığına göre, idare-i mezkûrede halen müstahdem bulunan ekâbir memurinin ittihatçılardan mürekkep olması hadisat-ı salifenin tekevvününe bais olmaktadır Celb-i dikkat ederiz Gümrük gibi mühim bir şube-i idareyi hâlâ ittihatçıların ellerinde mi bulunduracağız?” demektedir İngiliz subayı Rawlinson da, hatıralarında, Trabzon’da mühürlenen paketinin, aradan uzun bir müddet geçmiş olmasına rağmen, kimse tarafından açılamadığını, buna kimsenin cesaret edememiş olduğunu belirtmektedir Karadeniz limanlarına Karakol Cemiyeti’nce teşkilât elemanları yerleştirildiğine göre, bu mührün teşkilâtın mührü olabileceği göz önünde tutulmalıdır Teşkilâtın İstanbul’da faaliyet gösterdiği süre içinde de, Anadolu’ya geçen şahısların eline KC mühürlü tavassut vesikaları verilmiştir Karakol Cemiyeti, İstanbul’dan kaçmış bulunan İttihat ve Terakki liderlerinin direktifleri yönünde hareket etmiş olsa gerektir Halil Paşa İstanbul’dan; Nuri Paşa da Batum’da Ardahan kışlasındaki İngiliz hapishanesinden 7 Ağustos’ta kaçırılmışlardır Bu kaçış, Karakol Cemiyeti tarafından gerçekleştirilmiş olmalıdır Cemiyet’in bu yöndeki girişimleri oldukça fazladır Mustafa Kemal, Erzurum Kongresi’nden sonra Sivas’a geçtiğinde Kara Vasıf Bey, Sivas’a giderek kendisiyle görüşmüştür Atatürk, Cemiyet’i ve Kara Vasıf ile görüşmelerini şöyle anlatmaktadır:

“Biz Erzurumda, Kongre mukarreratının her tarafça anlaşılmasına ve müttehiden tatbikatını temin esbabına tevessül ederken, Karakol Cemiyeti’nin Teşkilât-ı Umumiye Nizamnamesi ve Karakol Cemiyeti Vezaif-i Umumiye Talimatnamesi diye matbu bir lakım evrakın, bütün orduya, kumandan, zabit herkese tevzi olunduğundan haberdar edildik

Bu Talimatnameyi okuyan, bana en yakın kumandanlar dahi, bu teşebbüsü şahsıma atfederek birçok şüphe ve tereddütlere düşmüşler Benim, bir taraftan kongrelerle alenî ve millî müşterek mesaide bulunurken, bir taraftan da esrarengiz ve müthiş bir komite teşkili ile iştigal etmekte olduğum zehabına düşmüşler Filhakika, bu Teşkilât ve teşebbüsatın failleri, ki İstanbul’da bulunuyorlarmış, teşebbüslerini benim nam ve hesabıma yapmakta imişler

Karakol Cemiyeti’nin Teşkilât-ı Umumiye Nizamnamesi’ne göre, Merkez-i Umumî azaları ve adetleri ve mahal ve tarz-ı içtimaları, suret-i intihap ve tavzifleri suret-i mutlakada hafî ve mektum tutulur

Bir de en ufak ifşaat veya Karakol Cemiyeti’ne hatar ve tehlike ve hatla tehlikeyi dal bir şüphe getiren, derhal idam olunur

Vezaifi Umumiye Talimatnamesi’nde de, bir ‘millî Ordu’dan bahsolunuyor ve ‘Bu ordunun başkumandanı ve büyük erkânıharbiyesi, ordu ve kolordu ve fırka kumandanları ve erkânıharbi}’eleri müntehap ve mansup olup mektum ve’ hafi tutulur Bunlar, vazifelerini suret-i mahremanede hafiyen ifa ederler1 sarahati okunur

Efendiler, derhal kumandanları ikaz ve bu Nizamname ve Talimatname ahkâmını asla mevki-i tatbike koymamaları lâzım geldiğini ve teşebbüsün membaını tahkik etmekte olduğumu bildirdim

Sivas’a muvasalatımdan sonra, oraya gelen Kara Vasıf Bey’den anladım ki, bu işi yapan kendisi ve bazı rüfekâsı imiş

Her halde, bu tarz-ı hareket doğru değildir Herkesi idam ile tehdit ederek meçhul bir merkeze, meçhul bir başkumandana, meçhul bir takım kumandanlara itaate mecbur kılmağa kalkışmak, çok hatarnâk idi Filhakika derhal, bütün ordu mensuplarında yekdigere karşı bir adem-i emniyet ve tevahhuş başladı Meselâ, herhangi bir kolordu kumandanının: ‘Benim kumanda etmekte olduğum kolordunun, acaba mektum ve hafi kumandanı kimdir? Bu gizli kumandan, acaba, ne vakit ve nasıl kumandaya vaz’-ıyed edecek? Ve acaba bana ne muamele yapacak?’ gibi bihakkın bir takım levehhümala kapılması müstebad değildi

Sivas’ta Kara Vasıf Bey’e, gizli merkezin, gizli başkumandanın ve gizli büyük erkânıharbiyenin kimler olduğunu sorduğum zaman: ‘Hepsi siz ve arkadaşlannızdır’ cevabını vermişti Bu büsbütün istiğrabımı mucip olmuştu Bu cevap, elbette, makul ve mantıki olamazdı Çünkü, bana asla, böyle bir tertip ve teşkilden kimse bahsetmiş ve muvafakatimi almış değildi

Bu Cemiyetin bilâhare, hassaten İstanbul’da muhafaza-i unvan ederek idame-i faaliyete çalışmış olduğu anlaşıldıktan sonra, teşkilinde ve buna dair bizzarure bize verilmiş olan malûmatta, samimiyet bulunabileceği iddia olunamaz

Kara Vasıf, İstanbul’a döndükten sonra, Anadolu millî hareketi için de çalışmaya başlamıştır Cemiyet Anadolu’ya silâh, cephane, mühimmat kaçırmıştır Sait Molla’nın yazdığı mektuplar da İstanbul Millî Teşkilâtı’nca ele geçirilerek Mustafa Kemal’e gönderilmiştir

16 Mart 1920’de İstanbul’un işgali, Karakol Cemiyeti’nin sonu olmuştur Atatürk, İstanbul’da yeni bir teşkilâtı gerekli kılan bu kapanma olayını şöyle anlatır:

İstanbul’da nokta-i nazarlarımızı takip edecek kimse kalmamıştı Aylarca ve muhtelif tarz ve suretlerle vuku bulan ikazlarımıza rağmen bizim dediğimiz tarzda teşkilât yapmayıp, Karakol Cemiyeti’nin vücut bulmasına çalınanların başları, Malta’ya gitmiş ve İstanbul’da, efradının hayat ve faaliyetlerinden eser kalmamıştı Orada yeniden teşkilât yapmak için çok zahmetli mesai ve o zamanki halimize göre haddimizden fazla para sarf etmeye mecbur oldum

Karakol Cemiyeti’nin kapanması üzerine, Merkez Heyeti üyeleri Anadolu’ya geçmiştir

1920 ortalarından 1921 başlarına kadar, İstanbul’da çok sayıda grup ortaya çıkmıştır Bu millî gruplardan bir tanesi Beşler Grubu’dur Kara Kemal tarafından tasarlanan bu teşkilâtla, Anadolu’ya yayılma ve işgalcilere karşı Anadolu’nun müdafaası düşünülmüştü Grup Merkez Heyeti beş kişi olacak, her kişiye bağlı beşerli gruplar ile, hücre usulü çalışılacaktı Fakat bu Teşkilât pek başarılı olmamış olsa gerektir ki, Hüsamettin Bey’in hatıraları dışında, Beşler Grubu’nun ismine pek rastlanmamaktadır Sebat-ı Millî Grubu, Yıldırım Grubu, Vefa Grubu, Ay Grubu, İmalât-ı Harbiye Grubu, Berzenci Grubu, Muavenet-i Bahriye Grubu, Yavuz Grubu da bu millî gruplardandır

Bu dönem İstanbul grupları içinde en önemlilerinden ve genişlerinden birisi Felah Grubu’dur Bu Grup içindeki Mücâhit ve Muharip Grupları istihbarat faaliyetlerini yürütmüş; Anadolu için, grup elemanları kurye olarak görevlendirilmiştir Felah Grubu değişik dönemlerde, gizleme amacıyla, Hamza, Mücahit, Muharip, Güneş Grubu adlarını da kullanmıştır Kimi zaman birbirlerinden habersiz, kimi zaman birlikte çalışan bu gruplar, Erkâmharbiye ile tek tek ilişki kurmuşlardır Bu, bir grup yakalanacak olursa, diğer grupların ele geçmemesi için gerçekleştirilmiş bir karşı hazırlık niteliğindedir Gruplar bazen kendi içinde bölünmüş, zaman zaman da temkinli olmak zorunda”-kaldıklarından, isimlerini değiştirmişlerdir Bu gruplar, binlerce kişiyi ve İstanbul’daki depoları basarak elde ettikleri silâhları, çeşitli güçlüklere rağmen, Anadolu’ya geçmişlerdir İstanbul’un bu işgal günlerindeki karışıklığı göz önünde bulundurulacak olursa, bu görevin ne derece zor olduğu anlaşılabilir Bu dönemde İstanbul’dan Anadolu’ya geçenler, AP (Ayın Pi) denilen Askerî Polis Teşkilâtı tarafından kontrol edilmekte idiler

1921 başlarında, Fevzi Paşa’nın direktifiyle Erkânıharbiye’ye bağlı olarak çalışacak “Müsellâh Müdafaa-i Milliye Grubu”, Hüsemettin Bey tarafından kurulmuştur Hüsamettin Bey, bu direktifi almadan hemen önce, Samsun’a vardığında, İstanbul’da ilk teşkilâtlanmayı sağlayabilmek amacıyla, Topkapılı Mehmet Bey’i “Demir” takma adıyla İstanbul’a göndermiştir Topkapılı Mehmet Bey, M M Örgütü’nün kuruluşundaki gelişmeleri ve İstanbul’daki faaliyetleri Hüsamettin Bey’e bildirmekle görevli idi Böylece, İstanbul’da Müsellâh M M Grubu Merkez Heyeti’nin kuruluşu öncesi, Grubun İstanbul sorumlusu, Demir Bey oluyordu Fakat Mehmet Bey’in Demir takma adıyla görevlendirilmesi gizli tutulup, durum İstanbul’daki gizli gruplara önceden bildirilmediğinden, Demir Bey’in faaliyetleri, diğer gruplara mensup üyelerce, tepkiyle karşılanmıştır Gruba verilen ilk görev, istihbaratı temin olmuştur Grup için ilk çalışmaya başlayanlar, Polis Müdürü Esat Bey, sivil polis memurlarıdır

Hüsamettin Bey’in Ankara’ya gitmesinden sonra, Müsellâh MM Teşkilatı’nın Heyet-i Merkeziyesi kurulmuş, başkanlığa Süvari Miralayı Esat Bey ; Yönetim Kurulu üyeliklerine ise Topçu Yarbay Kemal Bey, Piyade Kaymakamı Hafız Besim Bey, Sayıştay’dan îhsan Bey, Topkapılı Mehmet Bey seçilmişlerdi

Esat Bey’in İstanbul Valiliği’ne tayininden sonra Müsellâh M M Grubu’ndan kopmalar olmuş ve böylece ikinci bir grup teşekkül etmiştir Ankara’ya bağlı Grubun başına ise, Mustafa Kemal Paşa’nın emriyle, Harbiye Nezareti Harbiye Dairesi Reisi, Erkânıharp Mirlivası İhsan Paşa seçilmiştir Kopan gruba MM, ikinci gruba ise Müsellâh MM Grubu adı verilmiştir Hüsamettin Bey, hatıralarında bu grupların vazifelerini şöyle anlatır:

“…İstanbul’da müsellâh bir gizli teşkilât kurulmuştu Bu Teşkilât, bir taraftan, istihbarat ve propaganda işlerini idare eden ve merkezi Ankara’da bulunan M M Grubu Teşkilâtı, diğer taraftan heyet-i merkeziyesi İstanbul’da olmakla beraber, gene Ankara’dan idare olunan ve adına Müsellâh Müdâfaa-i Milliye denilen silâhlı kuvvetlerden mürekkep muazzam bir kütle teşkil etmekte idi Bütün bunların emir ve idaresi Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın tensibi ve Müşir, merhum Fevzi Paşa’nın tayini ile uhdemde içtima etmiş bulunmakta idi

1922 içinde Müsellâh MM ve MM Grupları oldukça kuvvetlenmiştir 21 Hatta gruplara ait silâhlı kuvvetlerden, Anadolu Millî Kuvvetleri’nin desteklenmesi dahi söz konusu olmuştur 29 Eylül 1338 (1922) tarihiyle Esat Bey’e yazılan bir belgede şöyle denilmektedir:

“Müdafaa-i Milliye Heyet-i Merkeziyesi Reisi Esat Efendiye

Müdafaa-i Milliye Heyet-i Merkeziyesi’nin teşkil etmiş olduğu kuvvetlerin zabit, efrat, hayvan, tüfek, makineli tüfek ve top mevcudunu müşar bir kıta kuvve-i umumiyenin süraten irsali mercudur E H Fevzi”

MM Grubu faaliyetleri arasında en önemlilerinden birisi, İstanbul’dan Anadolu’ya yapılan silâh şevkidir Bu sevkiyat, 9 eylül 1922’den sonra, daha da hızlanmıştır Silâh, cephane ve malzemenin Anadolu’ya geçirilmesi için yabancı vapur şirketleriyle anlaşılmıştır Bu şirketler Fransız Pake Kumpanyası, La Française (Fransez) Şirketi ve Lloyd Trieste’dir 1 Teşrin-i evvel 1339 tarihli bir belgede Grup Başkanı Hüsamettin Bey, La Française Şirketi’nin, MM Grubu için çalışmalarını ve sadakatini tastik etmiştir Bu taşımayı kolaylaştırabilmek amacıyla, MM ve Felah Grupları değişik yollar bulmuşlardır MM, La Française ile yapılacak taşıma için, tonu 25 liradan olmak kaydıyla mukavele imzalamıştır Ayrıca, MM Grubu’nun bazı üyeleri kanalıyla, Boğazdaki İngiliz Kontrol Heyeti’ne rüşvet verildiği anlaşılmaktadır Bu kaçırma olayına, işgal subaylarının bazılarının göz yumduğu da ortadadır

Felah Grubu’nun silâh kaçırmada bulduğu yolu ise Hüsamettin Bey, hatıralarında şöyle anlatmaktadır:“… Bu Gruba adını M Sefer olarak tanıtmış bulunan ve gerçek adı Mustafa Razi olan vatanperver bir memur, İstanbul’daki İngiliz Haber Alma Şeflerinden olup soyca Bulgaristanlı Ermenilerden ünlü Pandikyan ile temasları sonucunda Pandikyan’ı elde etmiş, bunun üzerine Pandikyan’ın bu Gruba sahip çıktığından İngiliz Haber Alma Servisi’nin öbür Şefi Ermeni Agobyan ile, İngilizlerin deniz işleri haber almasında amir olarak kullandıkları Ermeni Çavuşyan’ın bile Pandikyan’ın bu Gruba sağladığı yardım ve hizmetlerinden haberdar bulunduğu bilgim içinde idi Anadolu’ya silâh kaçırılacağı zaman Mustafa Razi, Pandikyan aracılığıyla önce basılacak ambardaki İngiliz gözlemlerini kaldırtır, İngiliz Deniz Komutanlığı aracılığıyla vapuru kontrolle görevli İngiliz ajanı vapura çıkmazdı

İstanbul’dan Anadolu’ya idarî tecrübesi olan şahıslar ve subayların geçirilmesi de bu gizli gruplarca gerçekleştirilmiştir Bu sayede Anadolu’daki subay kadrosu ve idarî yönetici kadrosu tamamlanmıştır Bu kaçırma işlerinde, Sandalcılar ve Mavnacılar Cemiyetlerinin de büyük rolü olmuştur Bu Cemiyetlere bağlı liderlerin MM Teşkilâtı’ndan olmasına özen gösterilmiştir Bu özen, 231339 tarihli aşağıdaki belgede açıkça görülmektedir:

İstanbul Müdafaa-i Milliye Hey’et-i Merkeziye Reisi İhsan Paşa Hazretlerine

Hamallar Kethüdası Salih Reis ve rüfekâsının muhakemesi intacına kadar Heyet-i İdaresinin İngilizlere mütemayil ellerde kalmasını mahzurlu gördüğümden Sandalcılar, Mavnacılar Heyet-i İdareleri dahi dahil olduğu halde umumun Teşkilâtımıza merbut ve Heyet-i Merkeziye’ce müntehip kimselere tevdi olunması için lâzım gelenler nezdinde teşebbüsal ifası zımnında İstanbul Kumandanlığı’na işar kılınmıştır

Keyfiyeti bittakip İstanbul’un tertibat-ı tedafüiyyesini duçar-ı halel etmemek ve İngiliz casuslarının Teşkilâtımıza sokulmasına meydan vermemek üzere Heyet-i İdarelerin daima metin ve sadık ellerde bulundurulmasına hasr-ı himmet buyurumlasını rica ederim

Erkân-ı Harbiye-i Umumiye Reisi

Müşir

Fevzi”

Ayrıca MM Grubu’na Hamallar Teşkilâtı’nın büyük yardımları olmuştur Bu Teşkilâtın önemini, MM Grubu Başkanı Hüsamettin Bey’in Demir Bey’e yazısındaki (1811339) şu satırlar ortaya koymaktadır:“… amele meselesinin kıymet ve ehemmiyeti ne derecelere kadar Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti Erkânıharbiye-i Umumiyesince taktir olunduğunu ordumuzun muhtaç olduğu ikmal işlerini temin ve vapurlara nakliyatta bu zevata merbut olduğunu, Hamallar Teşkilâtı’nın cansiperane hidematını yeni Müstantik Cevdet Bey’e bildirmek ve tenvir etmeniz muktezidir…”

KAYNAK: Bülent Çukurova

ATATÜRK ARAŞTIRMA MERKEZİ DERGİSİ, Sayı 5, Cilt: II, Mart 1986

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.