Prof. Dr. Sinsi
|
Ecelbeşiği
Ecelbeşiği
Dücane CÜNDİOĞLU
Birini anlamak sanıldığından zordur Birini, yani bir düşünsel yapı'yı, bir bütünü, bir kompleksi  
Anlamak demek, çözümlemek demektir
Bir yapı'yı en küçük unsurlarına varıncaya kadar parçalamak, ve sonra aynı yoldan tekrar inşa etmek  işte, birine "Seni anladım!" demenin maliyeti
Bir cami'yi değil, bir minare siluetini gözünüzün önüne getirin, ve o basit bütünü en çok nereye kadar parçalarına ayırabileceğinizi düşünün Örneğin gövdesi  şerefesi  alemi  
Başka?
Belki bir de külâhı  
En iyisi, kendimizi fazla zorlamadan birlikte bir minareyi unsurlarına ayırıp çözümlemeyi deneyelim, hiç değilse bir minareyi açıklama yoluyla anlamaya çalışalım
Bir minare'nin yedi kısmı vardır
Aşağıdan yukarıya doğru, sırasıyla:
1 Kürsü (Kaide), 2 Pabuç, 3 Gövde (Farisî), 4 Şerefe, 5 Petek, 6 Külâh, 7 Alem
Bir minarenin 'gövde'sinin üstü de tekrar kendi içinde onbeş kısma bölünür
Aşağıdan yukarıya, sırasıyla:
1 Stalaktit, 2 Şebeke, 3 Farisî, 4 Petek, 5 Petek silmesi, 6 Kara çivi, 7 İskaça, 8 Tabla, 9 Payanda, 10 Gergi, 11 Göndel, 12 Çiğdene kaplama, 13 Seren, 14 Bayrak, 15 Alem
Bir minarenin o küçücük görünen 'alem'i bile sekize, bazı unsurlarının tekrarıyla da on bölüme ayrılır
Yine aşağıdan yukarıya doğru, sırasıyla:
1 Kaide, 2 Küp (simit, karpuz) 3 Kaide, 4 Boyun (alt bilezik), 5 Küp, 6 Boyun (orta bilezik), 7 Armudî, 8 Küp , 9 Boyun (üst bilezik), 10 Hilâl (Boynuz)
Minare yapımı kolay değildir En azından taş işçiliği, ahşap işçiliği, bakır işçiliği ve sıcak demir işçiliği gerekir
Ancak bir minarenin yapımından daha zor olanı, o minarenin külâhını tamir etmektir Çünkü bu iş genellikle iskele kurulmadan yapılır, ki zor olanı da budur
Peki bir minare külâhı nasıl tamir edilir?
Şöyle:
- "Minareyi tamir edecek usta, önce seren'in üzerine kendisine basamak teşkil edecek ahşap parçaları çakarak, külâh'ın içinden çıkabildiği yere kadar tırmanır Belirli bir yerde, külâh'ın darlığı yüzünden, çalışamaz hâle gelir Bu noktada kaplama tahtalarını kırarak dışarı çıkabileceği büyüklükte bir delik açar Dışarıya çıktığı nokta, genellikle alem'den birkaç metre aşağıdadır Ustanın, minarenin en tepesine ulaşabilmesi için alem'in tam altına bir kement geçirmesi gerekir Bunu gerçekleştirebilmesi için, bulunduğu noktada minarenin etrafında bir ip dolaştırır ve bu ipin iki ucunu şerefe'de bekleyen çırağına sarkıtır Çırak ipi iki ucundan tutarak burmaya başlar Burulan ip minarenin çevresinde bulunan kısmının çapı daraldığından yavaş yavaş minarenin tepesine doğru 'tırmanır' Usta bu ipe tutunarak tepeye kadar tırmanır ve alem'in hemen altına bir kement bağlar Bu kementin üzerine iki adet makara yerleştirir Bunlardan birisi kendi beşiğini asacağı makara, diğeri ise şerefeden malzeme çekmesini sağlayacak olan makaradır Usta, yukarıda 360Ş dönerek ve makaraya bağlı beşik sayesinde yukarı-aşağı hareket ederek minare külâhını tamir eder, değişecek kurşun levhalarını değiştirir İşi bittiğinde, minarenin etrafında tekrar bir ip dolaştırır ve ipin iki ucunu şerefe'ye sarkıtır Çırak bu ipi yine burarak ustasının minareden inmek üzere kullanabileceği tek bir halat hâline getirir Usta bu halata tutunarak daha önce bağlamış olduğu tüm ipleri söküp şerefeye iner En sonunda da burgulu ipin burgusunu açar ve şerefe'ye düşmesini sağlar "
Minare külâhının tamiri bile bu kadar zorken, koca bir düşünce geleneğinin sorunlarını çözmek kolay mıdır sanıyorsunuz?
Yani düşünsel bir bütün'ü, bir yapı'yı biçimiyle, içeriğiyle anlamak ve açıklamak için onu tüm ögelerine varıncaya değin parçalarına ayırmak ve sorunlu kısımlarını mümkün olduğunca tamir ettikten sonra tekrar o bütünü yeniden kurup işlevini yerine getirmesini sağlamak   
Usta'nın çalışırken oturduğu beşiğin adı da çok ilginçtir: ecelbeşiği
Tepelerde çalışmak zordur çünkü
Yaşamdan uzakta, göğe yükselmek  nefes almaktan çok nefes vermek  bir ileri bir geri gidip gelmek  biteviye  burçları onarmak  haysiyeti  izzeti  kendini  
Yaşamdan ve insanlardan uzakta  siyasetten ve ticaretten  
Makam, mansıb ve rütbeden  
Evden ve aileden  
Bir dağın tepesinde, bir mağarada göğsünü yumruklamak  
Nefsim, nefsim, nefsim diye inlemek  
Sırf dünyayı güzelleştirmek uğruna  
Dünyayı, yani bizi, yani beni  
Kimbilir belki de burçlarda asılı kimsesiz bir beni  
Hâl böyleyken söyle ey talib, düşünmenin ecelbeşiğinde sallanmayı göze almaksızın iki denizin birleştiği yerde senin işin ne?
Not: Bu bilgileri baba, oğul, torun, üç mümtaz mimarın Fatin, Bülent, Mehmet Bengü ULUENGİN'in takdir edilesi emekleriyle neşredilen bir şaheserden aktardım: "Osmanlı Anıt Mimarisinde Klasik Yapı Detayları" (YEM, 3 bas Mayıs 2010) Fatin Bey, hatırlanırsa, Ankara Kocatepe Camii'ni tasarlayan iki mimardan biridir Bu mimar ailenin dördüncü kişisi de Fatin Bey'in gelini mimar Nihal Yöney Uluengin Onun da zevkle okuduğum çok değerli bir çalışması var: "Osmanlı-Türk Sivil Mimarisinde Pencere Açıklıklarının Gelişimi" (YEM, 2 bas Ocak 2000) Bir münasebetsizlik olarak telâkki edilmesin lütfen, ama, nasıl oluyor da bu çalışkan ailenin öyküsü yazılmıyor, hakikaten anlamakta zorlanıyorum Bana verilen bilgi yanlış değilse, Fatin Bey, bir yaşlılar evinde kalıyor Bu büyük zekânın, bu mahviyet ehli değerli mimarın tecrübelerinden nasıl olur da gereğince istifade edilmez, dizinin dibine çökülüp katledilen mimari mirasımızın o asırlık hikâyesi niçin kendisinden dinlenilmez? İnanın, hiçbirinin sebebini bilmiyorum
|