Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Tıp / Biyoloji / Farmakoloji

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
bağişiklik, çeşitleri

Bağişiklik Ve Bağişiklik Çeşitleri

Eski 10-10-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Bağişiklik Ve Bağişiklik Çeşitleri



BAĞIŞIKLIK VE BAĞIŞIKLIK ÇEŞİTLERİ

I İnsanda Savunma ve Bağışıklık

İnsan içinde yaşadığı ortamda hastalık yapıcı organizmalarla(bakteri, mantar, virüs, birhücreli ve asalaklar) her an karşı karşıyadır Bu mikroorganizmaların vücuda girmesi çeşitli yollarla engellenir:

Ağız yoluyla giren mikroorganizmalar mide asitleriyle parçalanır

Deri, mikroorganizmaların vücuda girmesini engeller Ayrıca ter ve yağ salgıları da pek çok mikroba karşı antimikrobik etki yapar

Solunum yoluyla alınan mikroorganizmalar soluk borusundaki mukusla birleşip sillerin hareketi sayesinde öksürükle atılır ya da yutağa kadar getirilip sindirim kanalına geçer

Gözyaşı içinde lizozimin denen antiseptik madde bulunur

Mukoza tabakalarında gezici ve sabit makrofaj hücreleri ile lökositler bulunur

Eğer hastalık yapıcı mikroorganizmalar, bu koruyucu yapıları aşıp vücuda girerse bir dirençle karşılaşır Bunlara karşı insanda var olan koruma ve savunma yeteneğine bağışıklık, bağışıklığı oluşturan yapıların hepsine de bağışıklık (immün) sistemi adı verilir Bağışıklık sistemini inceleyen biyoloji dalına ise immünoloji denir Bağışıklık sisteminin hastalık etkenlerine verdiği cevaplar çok farklı olabilir Bu cevaplar, organizmayı enfekte eden mikroorganizmaların yok edilmesi ve zehir etkisi gösteren maddenin etkisiz duruma getirilmesi gibi değişik şekillerde olabilir

II Bağışıklığın Tarihçesi

Hastalıklarda korunma konusunda, XV yüzyılda Çinlilerin çiçek hastalığına karşı koruma sağlamak için, hastalardaki çiçek yaralarının kurutulup toz haline getirilmiş kabuklarını burunlarına çektikleri bilinmektedir Ancak, çiçek hastalığı döküntülerinin bu biçimde kullanılması, bazen koruyuculuk bir yana, hastalığa tutulmaya neden olabilir Bağışıklık tedavisi, yani bağışıklık tepkilerinden yararlanılarak tedavi yöntemi, Edward Jenner’in ve Louis Pasteur’ün aşılama çalışmalarından sonra ortaya çıkmıştır Edward Jenner, inek çiçeği hastalığına yakalananların çok ender olarak insan çiçeğine tutulduklarını gözlemlemiş ve 1796’da küçük bir erkek çocuğuna önce ılımlı dozda inek çiçeği mikrobu, daha sonra da insan çiçeği mikrobu vermiş, inek çiçeği virüsleriyle uyarılan bağışıklık sisteminin, insan çiçeğine karşı da bedeni savunduğunu belirlemiştir Louis Pasteur de 1879’da, uzun süre bekletilmiş tavuk kolerası kültürünün tavuklarda hastalık yapma gücünü önemli ölçüde yitirdiğini, bekletilmiş kültürle aşılanan tavukların, taze bakteri kültürüyle de hastalanmadıklarını bulmuştur Zayıflatılmış ya da ölü bakterilerden, o mikropların yol açtığı hastalığa karşı direnç kazandırması amacıyla hazırlana ürüne aşı, bunun bedene verilmesine ise aşılama denir Aşılama kolera, difteri, kızamık, kabakulak, boğmaca, kuduz, tetanos, tifo, sarıhumma ve çocuk felci gibi hastalıklara karşı uygulanır

Jenner ve Pasteur’ün bu öncü çalışmalarından sonra, Paul Ehrlich, beden sıvılarıyla ilgili bağışıklık kavramını öne sürmüş (kuram, bağışıklığı sağlayan ana etkenlerin, hücrelerin üreterek kana salgıladıkları kimyasal maddeler, yani antikorlar oldukları düşüncesine dayanıyordu), Elie Metchnicoff da hücresel bağışıklık kuramını geliştirmiştir (bu kurama göre, bedenin artık ürünlerini temizlemekle görevli akyuvarlar olan fagositler, yabancı maddeleri arayıp bulurlar ve hastalık etkeni organizmaya karşı bedeni koruyan temel savunma sistemini oluştururlar) Günümüzde her iki kuram da doğrulanmıştır

III Bağışıklık Sistemini Oluşturan Yapılar

Bağışıklık sisteminin organları lenfoid dokulu organlardır Bu organlar dalak, lenf düğümleri, bademcik, kırmızı kemik iliği, timüs bezi, karaciğer ve bağırsaklardaki peyer plaklarıdır

a) Dalak: Dalak, karın boşluğunun sol üst tarafında, diyaframın al*tında bulunan, yaklaşık 200 gram ağırlığında bir organdır Dalağın orta yüzü üzerinde, kan damarlarının girip çıktığı göbek (hilum) bu*lunur Dalağın doku yapısında; kan yapıcı özel bağ dokusu (lenfoid), lenfoblast, lenfosit, retikulum hücreleri ve ince retiküler teller bulunur Dalağın çevresi ise lenf düğümlerinde olduğu gibi ince bir zarla çevrilmiştir Dalağın asıl görevi; kanı süzmek, lenfosit ve monosit üretmektir Makrofajları vasıtasıyla yaşlı ve ölü alyuvarları, kan pulcukları ve mikropları parçalar Ayrıca kan bakımında zengin olduğu için, gerektiğinde depo ettiği kanı dolaşıma verir Kanda bulunan antijenlere tepki olarak, vücut savunması için lenfosit üretir Doğum öncesi karaciğerle birlikte kan da üretir Dalak, hayatın devamı için zorunlu bir organ değildir; ameliyatla alınması durumunda, işlevleri diğer lenfoid or*ganlar tarafından da gerçekleştirildiğinden canlı yaşamaya devam eder

b) Lenf Düğümleri: Düğümlerin etrafı, bağ dokusundan yapılmış bir kapsülle çevrilmiştir Bu kapsülden düğüm içine uzantılar girer; uzantıların arası, retiküler doku denilen özel bir doku çeşi*di ile doludur Bu dokuda lenfoblastlar, lenfositler ve retiküler doku telleri bulunur Lenf düğümleri, hem kan yapıcı, hem de savunma işini gören organlardır Düğüm*lerin içine giren mikroplar tutulur Bu esnada düğümler sertleşir ve büyür; elle yoklanabilir hale gelir Vücutta koltuk altı, kasık, çene altı, boyun, dirsek ve göğüs böl*gelerinde bol bulunur

c) Bademcikler: Bademcikler, yutak duvarına gömülmüş stratejik öneme sahip yapılardır Lenf sıvısı, bademciklerin içerisinde bulu*nan lenf damarlarından boyun ve çene altı düğümlerine doğru akar Bu esnada lenf damarlarının duvarlarından lenfositler salgılanır Solunum ve sindirim sistemi vası*tasıyla vücuda girebilen mikroplar, buradan salgılanan lenfositler tarafından temizlenir Aksi halde bu mikropların ciddi enfeksiyonlar oluşturma tehlikesi vardır Herhangi bir enfeksiyon durumunda bademcikler iltihaplanırlar

d) Kırmızı Kemik İliği: Kırmızı kemik iliği, ağsı doku hücrelerinden ve çok sık bu*lunan kılcal damarlardan oluşur Kırmızı kemik iliğinde bulunan retiküler hücrelerle, karaciğerin yıldız şeklindeki kupfer hücreleri, Retikula - Endoteliyal Sistemi oluştu*rur Bu sistem depo etmek, fagositoz yapmak ve antikor çıkarmak suretiyle, vücudu zararlı maddelere karşı korur Toksik ve mekanik etkilerle uyarılan retikulum hücrelerinden histiyositler ya da makrofajlar amipsi hareketlerle uyarılan yerlere giderek burada mikroorganiz*maları fagositoz ederler

Kırmızı kemik iliğinin ana hücrelerinden lenfositler mey*dana getirilir

e) Timüs Bezi: Tiroid bezinin altında, göğüs boşluğunda ve soluk borusunun önünde bulunur Timüs bezi bağ dokusundan yapılmış ince bir kapsülle çevrilmiştir Kapsül, diğer lenfoit organlarda olduğu gibi bezin içine girerek onu bölmelere ayırır Timüs bezinin bölmelerinde, retiküler hücreler ve lenfositler bulunur Kan, lenf damarları ve sinirler bağ doku bölmeleri boyunca uzanır Timüs bezi doğumdan önce ve doğumdan hemen sonra lenfosit meydana getir*erek vücudu enfeksiyonlardan korur

IV Enfeksiyonlara Karşı Savunma

Organizmaların bağışıklık sistemlerini uyaran ve organizma için yabancı olan tüm moleküllere antijen (immunojen) denir Antikor oluşturmayan maddeler antijen değildir Antijenler hem antikor oluşumuna sebep olur, hem de kendisine karşı oluşan antikorla, gerek vücut içerisinde, gerek vücut dışarısında reaksiyona girerler

Bir maddenin antijen olabilmesi için oldukça büyük bir molekül ağırlığına sahip olması, verildiği organizma için yabancı olması ve organizmadan çabuk atılmaması gerekir En iyi antijenler, kompleks yapıya sahip olan maddelerdir Örneğin; bakteriler, kan hücreleri gibi

Antijenlerin çoğu, protein yapısında veya proteinle bir*leşmiş polisakkarit, ya da yağlardan oluşmuş yapılar ola*bilir Bağışıklık sistemi, antijen özelliği olan çok benzer özellikte maddeleri birbirinden ayırabilir Örneğin; bağışıklık sistemi, bir tane amino asidi farklı olan proteinleri bile birbirinden ayırabilecek özelliğe sahiptir

Bağışıklık sistemi, çeşitli enfeksiyon etkenlerine karşı yaptığı savunmayı antikor adı verilen özel bir protein üreterek gerçekleştirir Her antikor çeşidi, özel bir antijene karşı üretilir Bu nedenle bir antikor, kendisinin üretilmesine neden olan antijeni rahatça tanıyıp bulabilir

Antikorlar, yapısal olarak globular protein şeklindedir Bu proteinlere immunoglobulinler de denir Her immunoglobulinin yapısında dört adet amino asit zinciri vardır ve bu zincirler disülfat bağlarıyla birbirine bağlanmıştır İmmunoglobulini meydana getiren amino asit zincirindeki amino asitlerin sırası, kendilerine özeldir Bu sıralama immunoglobulinin fizyolojik özelliğini belirler Antikorlar, değişken ve sabit yapılara sahiptirler Kısa zincirlerin uç kısımlarında değişken bölge bulunur IMMÜNOGLOBUUN ÇESITLEKİ

Bazı immunoglobulin çeşitleri şunlardır:

İgG: Normal insan serumundaki immunoglobulinlerin % 80 İgG teşkil eder İgG'ler, plasentadan geçebilen tek immunoglubulinlerdir İgG sınıfından antikorlar genellikle presipitasyon, toksin nötralizasyonu gibi testlerde etki gösteren antikorlardır

İgM: Normal insan serumundaki immunoglobulinlerin % 7-10'unu teşkil eder En büyük immunoglubulinlerdir İgM'ler, aglütinasyon ve virüs nötralizasyonu gibi olaylarda etkilidirler Enfeksiyonları esnasında ilk oluşan antikor*lardır Bir diğer özelliği ise embriyosal yaşamda, antijenlere (enfeksiyonlara) fetüste oluşabilen antikorlardır Plasentadan geçemezler

İgA: İnsan serumundaki immunoglobulinlerin %15'ini İgA oluşturur İnsan ve diğer memelilerin göz yaşı, salya, bu*run, bronş, bağırsak, süt, tükürük, idrar, burun salgıların*da bulunur İgA’lar, virüsleri nötralize edebildikleri gibi bakterilerin dokuya yapışmasını da önler

İgD: İnsan serumunda az olarak bulunur Bu immunoglobulinin antikor etkinliği olduğu ispatlanmıştır

Antijen-Antikor Reaksiyonları : Bir antijenle birleşecek veya onunla reaksiyona girecek olan antikorlar; o antijene özel bir yapıda sentezlenir Uygun antijenle uygun antikor bir araya geldiğinde antijen - antikor kompleksi oluşur ve antijen etkisiz hale getirilir Her canlıda antijen - antikor ilişkisi özgüldür Antijen - antikor tepkimelerinin özgüllüğü, türler arasındaki benzerliklerin ortaya çık*masında da kullanılır Bir hayvanın kanı,diğer bir hayvana enjekte edilirse, doğal olarak antikor meydana gelir ve prespitasyon adı verilen çökelme olayı meydana gelir Bu antikorlar, yakın akrabalıkları olan hayvanların kanında da aynı çökelmeleri meydana getirir Hayvanlar arasında akrabalık derecesine göre çökelme oranı ortaya çıkar Yakın akrabalarda çökelme az,akrabalık dereceleri uzak olan hayvanlarda ise, çökelme yüzdesi yüksektir

Genellikle antikorlar antijenler*le direkt temasa geçerler Bu temasla meydana gelen reaksiyonlar, aglunitasyon, çökelme, nötrleşme, patla*ma, ve bütünleşme sistemleri olmak üzere beş çeşit tepki gösterir

Aglutinasyon: Antikorla antijenler birleşir ve bu şekilde antijenler inaktifleştirilmiş olur Presipitasyon (Çökelme): Antikor ve antijenler bir kompleks meydana getirir ve bu bileşik çözeltiden ayrılarak çökelir

Nötrleşme: Antikor yabancı maddenin zehirli kıs*mını kapatır ve zarar vermesini önler

Eritme: Antikor antijene bağlandıktan sonra hücre (bakteri) zarının erimesine sebep olur Hücrenin yapısı bozulduğundan antijen etkisiz hale getirilmiş olur

Bütünleşme Sistemi: İnaktif olarak plazmada bulunan bu sistem, antijen-antikor kompleksi tarafından aktifleştirir Sonuçta uyarılan bütün*leşme sistemi bir seri reaksiyona girer Bu sis*temin enzimleri ortamdaki patojenleri yok eder

V Bağışıklığın Oluşumu

Bağışıklık sistemi vücutta, hücresel ve sıvısal olmak üzere iki çeşit bağışıklık oluşturur

Hücresel Bağışıklık: Bakteri, virüs ve mantarların yaptığı enfeksiyonlara ve antijenlere karşı özel hücreler oluşturulması şeklinde bağışıklıktır Bu hücreler, lenfosit adı verilen beyaz kan hücreleridir Hücresel bağışıklığı sağlayan lenfositlere T lenfosit adı verilir T lenfositler, yabancı dokuları da yok eder Organ naklinin zorluğu, yabancı dokuları yok etmeye çalışan T lenfositlerden kaynaklanır

Vücutta oluşan antijene, onu taşıyan bir lenfosit bağlanarak antijenleri etkisiz hale getirir Bazen de makrofaj denilen hücreleri uyararak harekete geçirir

Antijenin vücuda girişinden, kanda antikorun görülme*sine kadar yaklaşık bir haftalık durgun bir evre geçer İlk antikor tepkisi yavaş yavaş düşük bir noktaya kadar artar, daha sonra ise düşer Buna birincil tepki denir Antijenin ikinci defa bu bireye girişinde, da*ha kısa bir durgunluk evresinden sonra, hızlı bir antikor üretimi başlar Buna da ikincil tepki adı verilir Antikorun ikincil tepkisi oldukça yüksek bir seviyeye kadar artar, daha sonra yavaş yavaş azalır Yeniden zaman zaman antijen verilmekle antikor düzeyi yüksek tutulabilir İkin*cil tepki, sürekli doğal enfeksiyonların etkisi altında kalan ve daha önce antijen almış bireylerde ortaya çıkar

Sıvısal (hümoral) Bağışıklık: Enfeksiyonlara karşı üretilip kanla vücuda dağıtılan antikorlarla sağlanır Antikorlar, sentezlenmelerine neden olan antijenin, fagositoz yapan hücreler tarafından sindirilmesini kolaylaştırır Bir yandan da antijenlere bağlanarak onları etkisiz duruma getirir Antikorlar molekül olarak “Y” harfine benzer ve antikorun iki tane antijen bağlanma bölgesi vardır Kuyruk kısmı da antikorun çeşidini belirler Antikorlar, B lenfosit denilen akyuvar tarafından üretilir Virütik enfeksiyonlara karşı üretilen antikorlara özel olarak interferon denir Lenfositler; kan, lenf sıvısı, lenf düğümleri, timüs bezi ve dalak gibi doku ve organlarda bol bulunur

Bağışıklık sistemini oluşturan hücreler, kemik iliğinin kök hücre adı verilen hücrelerinden oluşur Kemik iliği kök hücrelerinin etkili hücreler durumuna gelebilmesi için bazı organlarda farklılaşması ve gelişmesi gerekir Gelişmesi tamamlanmış olan lenfositler vücuda dağılır Daha sonra antijenlerle karşılaşan bu hücreler, her antijen çeşidine karşı etkin hücreler olarak bağışıklık tepkilerini oluşturur Bazı lenfositleri oluşturacak öncü hücrelerin bir kısmı, timüs denen beze girerek olgun lenfositlere (T lenfosit) dönüşür, bir kısmı da kan yapıcı dokulardaki kök hücrelerinden farklılaşıp olgunlaşır (B lenfosit)

Akyuvarların, vücuda giren antijen özelliğindeki yabancı maddeleri fagosite ederek yok eden nötrofil, monosit gibi çeşitlerine fagosit denir

Vücuttaki antijen miktarı az olduğunda, iltihaplanma gibi bir durum olmadan antijenler ortadan kaldırılır Antijen miktarı, mevcut fagositlerin başa çıkamayacağı kadar fazla ise fagositler bunları aşırı miktarda yer Bir süre sonra da yedikleri aşırı miktardaki antijeni sindiremediklerinden fagositler parçalanır Parçalanan fagositlerden irin (cerahat) oluşur Bu durumda lenfositler harekete geçerek antijenleri ve hücre artıklarını yok eder

VI Bağışıklık Çeşitleri

Organizmanın antijenle ilk karşılaştığında, vücudun antikorları sürekli olarak yapabilmeyi öğrenmesi ve üretilen antikoru hazır olarak tutabilmesi gerekir Bağışıklık denilen bu özellik doğuştan gelen ve sonradan kazanılan bağışıklık olmak üzere iki çeşittir

1)Doğuştan Kazanılan Bağışıklık:

Organizmaların, türüne ve bireysel özelliklerine göre doğuştan sahip olduğu bağışıklığa doğal bağışıklık adı verilir

Doğal bağışıklık, bir çok faktör tarafından etkilenmekte*dir Bunlar genetik, anatomik, doku ve sıvılardaki koruyu*cu maddeler, yaş, hormonlar gibi faktörlerdir Örneğin, Herpes simplex virüsü tavşanlarda öldürücü olduğu halde, insanlarda özellikle dudaklarda uçuk denen kabartılara yol açar İnsan Herpes simplex'e karşı doğuş*tan bağışıklıdır Bu doğal bağışıklık, büyük ölçüde, plazma*da bulunan ve her hangi bir antijenle karşılaşmadan var olan antikorlarla sağlanır Doğal bağışıklık, bazı hastalık*lara karşı insan vücudunu korur Bu hastalıklar hayvanlar*da görülen tavuk kolerası, sığır vebası gibi virüs hastalık*larıdır İnsan vücudu bu hastalıklara karşı dirençli olduğundan yakalan*maz Diğer yandan, insanlar için öldürücü ve ağır seyre*den çocuk felci, kabakulak, insan kabakulağı ve frengi gibi hastalıklara da hayvanlar dirençlidir Benzer şekilde; boğmaca, kızamık gibi bazı hastalıklar sadece insanlarda görülür, başka canlılarda görülmez İnsan dışındaki organizmaları etkileyen bazı hastalıklara karşı tüm insanlar doğuştan bağışıklıdır

2) Sonradan Kazanılan Bağışıklık:

İnsanın doğumdan sonra bazı hastalıklara karşı bağışıklık kazanmasıdır Yapay olarak oluşan bir bağışıklıktır Vücudun kendi savunma mekanizmalarıyla ya da dışarıdan alınan koruyucu maddelerle kazanılır Bu nedenle aktif bağışıklık ve pasif bağışıklık olmak üzere ikiye ayrılır:

a)Aktif bağışıklık: Organizmanın, hastalık yapıcı etkenlerle karşılaştığında kendi savunma maddelerini kendisi üreterek kazandığı dirence aktif bağışıklık adı verilir Aktif bağışıklık, iki şekilde kazanılabilir:

-Vücuda mikropların girmesi ve bağışıklık sisteminin uyarılıp çalıştırılmasıyla sağlanır Bu nedenle insan mikroorganizmayı alınca, hastalanır Vücut bu sırada bağışıklığını kazanır Hatırlayıcı hücreler sayesinde bir daha aynı hastalığa yakalanmaz Örneğin, kabakulak hastalığına bir kere yakalanılır Çünkü kabakulak hastalığına karşı üretilen savunma maddeleri ölünceye kadar vücutta kalır Tetanos gibi bazı hastalıklara karşı üretilen savunma maddeleri ise vücutta birkaç yıl kaldıktan sonra yok olur

-Aşılama yoluyla da aktif bağışıklık kazanılar Aşı ile zayıflatılmış ya da öldürülmüş mikroorganizmalar vücuda verilir Bağışıklık sistemi bu yolla uyarılarak aktif bağışıklık kazanılması sağlanır Bağışıklık süresi uzundur Hastalanmadan önce belirli zamanlarda yapılan aşılar, vücudun aktif bağışıklık kazanmasını sağlayarak hastalanmayı önler Koruyucu sağlık hizmetlerinin amacı da aktif bağışıklık kazandırarak insanların hastalanmalarını önlemektir

b)Pasif Bağışıklık: Önceden hazırlanmış antikorların vücuda verilmesiyle kazanılan bağışıklığa pasif bağışıklık adı verilir Pasif bağışıklık, çoğunlukla hasta insana serum verilerek kazanılır Serum, belirli bir enfeksiyona karşı üretilmiş antikorları bulunduran sıvıdır Serumlar, çoğunlukla at, koyun ve sığır gibi hayvanların kanından elde edilir Aktif bağışıklık kazanılmasının olanaksız olduğu durumlarda pasif bağışıklık sağlayacak uygulamalar yapılır Örneğin, ağır yaralanmalarda tetanos hastalığına karşı acil koruma gerektiğinden, tetanos antikorları içeren serum yapılır

Bebekler, bazı antikorları annesinden plasenta yolu ile almıştır Ayrıca bebekler anne sütü yoluyla da antikorlar alırlar Bebeklerin bu yollarla bazı hastalıklara yakalanmamaları ve hastalıklardan korunmaları da bir pasif bağışıklıktır Bu yolla kazanılan bağışıklık, kısa sürelidir ve sadece bebeği korumaya yöneliktirBebek enfeksiyonlara karşı koyma yeteneğini kısa süre sonra kendisi geliştirir Örneğin; bebek doğduğu günlerde kızamık hastalığına yakalanmaz; çünkü bu hastalığa karşı gerekli antikorları annesinden plasenta yoluyla ya da anne sütüyle almıştır Fakat bu antikorlar yaklaşık 9 ay sonra yok olduğu için bebeğe kızamık aşısı yapılmalıdır

VII Doku ve Organ Aktarımı Bağışıklığı

İnsandan insana doku ve organ nakil işlemleri günümüzde en çok uygulanan işlemler haline gelmiştir Doku naklinde, aktarılan doku antijenlerinin, aktarıldıkları organizmada meydana getirdikleri immünolojik tepkiler büyük önem taşımakta ve aktarılan dokunun başarılı olup olmadığı bu tepkilere bağlı olmaktadır Bugüne kadar en başarılı doku nakli kan gruplarının naklidir Kan grupları, eritrositlerin yüzeylerinde bulunan karbonhidrat yapısındaki antijenlere göre tespit edilmektedir Kan aktarımında alıcı ve vericilerin uygun olması durumunda başarı ile sonuçlanmaktadır Kan dışındaki doku ve organlarda da antijen grupları bulunmak*tadır Bu sebeple aktarıldıkları organizmada bir bağışık cevap oluşturmaktadırlar Doku ve organlardaki antijen gruplarının tespiti, kan grupları gibi kolay değildir; ayrıca bu yapılar, aktarıldıkları organizmada hayat boyu görev yapmaları gerekmektedir Bu sebeplerden dolayı doku ve organ nakli, kan nakli gibi kolay gerçekleşmez

Dokuların atılmasını önlemek için bazı önlemler alınmak*tadır Bunların dayandığı temel, alıcının bağışıklık tep*kimesi gösteren organları değişik yöntemlerle felç edilerek (X ışınları ile ışınlama, lenfosit yapımını azaltan ilaçlar) antikor üretimi azaltılmaya çalışılır Yapılan bu işlemler, vücudun mikroplara karşı savunma gücünü azalttığından en küçük enfeksiyon durumunda dahi ağır klinik vakaları ortaya çıkabilir

VIII Bağışıklık Sistemi Bozuklukları

Vücudun enfeksiyonlara karşı savunma ve korunmasını sağlayan sistemin herhangi bir yerinde oluşan bozukluk, Bağışıklığın bozulmasına neden olur Bunlara bağışıklık yetmezliği hastalığı denir Bağışıklık sistemi bozukluklarının başlıca belirtileri şunlardır:

Kronik enfeksiyonlar

Beklenmeden sık tekrarlanan enfeksiyonlar

Tedaviye tam cevap vermeyen enfeksiyonlar

Deri döküntüleri

Gelişme geriliği

Tekrarlayan apseler (yaralar)

Bağışıklık yetmezliği hastalıkları, genel olarak iki öbekte toplanır: Doğuştan bağışıklık yetmezliği hastalıkları; sonradan edinilen bağışıklık yetmezliği hastalıkları Sonradan edinilen bağışıklık yetmezliği hastalıkları daha sık görülür

Doğuştan bağışıklık yetmezliği hastalıkları: Birleşik ve şiddetli bağışıklık yetmezliği, ender görülen bir anormalliktir Kemik iliği aktarımının gelişmesinden önce mutlaka ölümle sonuçlanan bu hastalıkta, bağışıklık sisteminin hem T hücreleri, hem de B hücreleri görevlerini yapamazlar Bir başka bağışıklık yetmezliği olan DiGeorge sendromu, timüsün gelişmesindeki yetmezlikten, buna bağlı olarak da bağışıklık sisteminin T hücrelerinin gelişmemeleri ve yeterli düzeyde çalışmamalarından kaynaklanır DiGeorge sendromu bulunan hastalar, virüs ve mantar enfeksiyonlarına duyarlıdırlar

Sonradan edinilen bağışıklık yetmezliği hastalıkları: Sonradan edinilen bağışıklık yetmezliği hastalıkları, birincil (bağışıklık sistemi zayıflığından kaynaklanır) ya da ikincil ( yani kanser gibi bir hastalıktan sonra) olabilirlerEn sık rastlanan birincil bağışıklık yetmezliği hastalığı İgA denilen immunoglobulindeki seçicilik yetmezliğidir; her 500 kişiden birinde görülür ve çoğunlukla akciğer enfeksiyonuyla birliktedir Bazı başka immunoglobulinler (özellikle İgA ve İgM) de, bazı kişilerde hiç bulunmayabilir ya da çok düşük düzeyde bulunabilir; bu durum tekrarlayan enfeksiyonlar nedeniyle ciddi klinik sorunlara yol açabilir

Hastanede yatarak tedavi görenlerin %5’inde, ikincil sonradan edinilen bağışıklık yetmezliği bulunduğu sanılmaktadır Bu durum genellikle, asıl nedeni oluşturan kanser ya da özbağışıklık (bağışıklık bozukluğu) hastalıklarıyla ilişkilidir Ayrıca bir çok hastada bağışıklık sistemi zayıftır 1980 yılının başlarında ortaya çıkan, sonradan edinilen ikincil bir bağışıklık yetmezliği olan AIDS (acquired immunity deficiency syndrome) günümüzde son derece önemli bir soruna dönüşmüştür

Tedavi: Bağışıklık yetmezliği hastalıklarını tedavi olanakları, bu hastalıkları teşhis olanaklarının gerisinde kalmıştır Birkaç bağışıklık yetmezliği ile doğuştan T hücresi yetmezliği, kemik iliği aktarımıyla ya da bazı durumlarda dölüt karaciğeri ve timüsü aktarımıyla tedavi edilebilmektedir Antikor yetmezlikleri, özellikle İgG yetmezliği, hastaya belirli aralıklarla insan gammaglobülini verilerek tedavi edilebilir Bu yöntem, hastalığın nedeni olan hücresel noksanlığı gidermekte etkili olmaz; ama eksik hücre ürününü (antikoru) yerine koymaya yarar ve böylece tekrarlanan enfeksiyonları önler Tedavide, enfeksiyon etkeni mikroorganizmanın tanınması ve mikroorganizmaya karşı etkili olabilecek antibiyotiklerin hızla uygulanması son derece önemlidir

Besinlerde protein eksikliği, dalağın alınması, diyabet, geniş yanıklar, alkol kullanmaktan kaynaklanan siroz ve ileri yaşlılık durumları da bağışıklık sisteminde bozukluklara neden olabilir Örmeğin; geri kalmış ülkelerin çoğunda, protein eksikliğinden kaynaklanan bağışıklık sistemi bozukluklarına dayalı ölüm oranları oldukça yüksektir

İnsanda, bağışıklık sisteminin sağlığını korumak için şüpheli durumlarda öncelikle kromozom incelemesi yapılmaktadır

AIDS vb bağışıklık yetmezliğine neden olan hastalıklardan korunmada en önemli faktör tek eşliliktir Ayrıca bu hastalıklardan korunmak için; eş cinsel ilişkide bulunulmamalıdır; kan nakli, diş tedavisi gibi durumlarda kullanılan araç – gereçlerin steril olmasına dikkat edilmelidir; kuşkulu durumlarda zaman kaybetmeden hekime gidilmelidir

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.