![]() |
Modern Mimari |
![]() |
![]() |
#1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Modern MimariMODERN MİMARİ -20 ![]() 1897 yılında J ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 1-FÜTÜRİZM: (1909) 20 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 2- NEO-PLASTİSİZM : ( De Stil ) (1917) 20 ![]() ![]() ![]() Mondrian’ın tüm resimlerinde aynı espri hakimdi ![]() ![]() ![]() ![]() De Stil’ in etkileri mimarlık alanında önemli olmuş ve onun değerleri ön plana alınarak Bauhaus ekolüne kadar ulaşmıştır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Doesburg mimarilerini karşıt-kübik olarak niteleyerek şöyle açıklar : Buda fonksiyonel mekan hücrelerini kapalı bir küp içinde dondurmaya çalışmaktan kaçınmak demektir ![]() ![]() ![]() ![]() Amerikalı Frank Lloyd Wright , Doesburgun teorisini geliştirmiş ve onu “kutunun parçalanması” diye adlandırmıştır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Fran Lloyd Wright’ın 1936’da Pennysylvania’ da gerçekleştirdiği Şelale Evinde Doesburg’un teorisinde belirttiği gibi fonksiyonel mekan birimleri küpün yada yapının merkezinden dışarı doğru fırlamış ve mimari eser uçan bir görünüm kazanmıştır ![]() Tarih boyunca geleneksel şekilde toprağa bağlanmış tüm kütlesiyle yere oturmuş binalar bu kütlelerde olduğu gibi topraktan kurtulma çabasında olup tıpkı bir ağaçta olduğu gibi toprağa minimum temas eden ve yukarı doğru genişleyen bir biçim kazanmaktadır ![]() ![]() Portoghesi ve Vittoria Gigliotti’nin StMarinella’daki apartmanı ve Mashe Safdie’nin Montreal’deki toplu konut yapılarında önceden belirlenen bir form anlayışı yoktur ![]() ![]() ![]() Bazı mimarlarda bina cephelerini bir Mondrian ve Doesburg resmi gibi ele almışlardır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Modern Mimari |
![]() |
![]() |
#2 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Modern Mimari3- FONKSİYONALİZM: İşlevsellik çağdaş mimarinin dayandığı temel tasarım ilkelerinin en önemlilerinden olup Amerikalı mimar Louis Sullivan tarafından mimarlıkta kullanılan “biçim işlevi izler” sloganına dayanır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 4- PURİZM: Bu akım Le Corbusier ve Amedeé Ozenfant tarafından yaratılan bir hareket olup ikili düşüncelerini 1918’de beraber yayınladıkları Aprés Le Cubism (kübizmin sonrası) adlı kitapta açıklamışlardır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Puristler için form birincil ve ikincil olmak üzere ikiye ayrılır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() LE CORBUSİER:Corbusier’in purist-rasyonalist karakterde verdiği eserler 1920-1950 arası onun klasik dönemini içerir ![]() ![]() VİLLA SAVOYE: (1929-1931)-Poissy Ev yerden yükseltilmiş bir kutudur ve çepeçevre şerit şeklinde olan sürekli pencereleri vardır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Corbusier’in bu yapısı çağdaş mimari ve teknolojiyle , çağdaş konstrüksiyon arasında 5 noktada bağlantı kurmuştur: 1-Kolonlar bütün yükleri alarak taşırlar ve duvarları taşıyıcı olmaktan kurtarırlar ![]() 2-Yapının taşıyıcı iskeleti ve duvarları fonksiyonel yönden birbirinden bağımsızdır ![]() 3-Bağımsız plan:Betonarme iskelet sadece bir teknik özellik olarak değil aynı zamanda estetik bir öğe olarak kullanılmıştır ![]() ![]() 4-Bağımsız cephe ![]() 5-Çatı bahçesi:Bu yapıyla düz çatılar kullanılabilir hale gelmiştir ![]() ![]() Corbusier Paris’teki İsviçre talebe yurdu binasının da saf dikdörtgen prizmatik kütleyi güçlü kolonlar üzerinde yükselterek zemini boş bırakmıştır ![]() ![]() ![]() Corbusierin Marsilya’da gerçekleştirdiği toplu konut binası da önceki yapılarla aynı ilkelere dayanır ![]() ![]() ![]() LUDWİG MİES VAN DER ROHE: FARNSWORTH EVİ: Bu yapı Corbusier’in yapılarında olduğu gibi geleneksel şekilde temel duvarlarıyla yere bağlı olmayıp çelik kolonlar üzerinde topraktan ayrılmış camdan, saf, yalın, dikdörtgen bir prizmadır ![]() ![]() Van der Rohe’un eserlerini iki şekilde inceleriz: 1-1937yılına kadar süren Avrupa’daki çalışmaları: Berlin (1919-1921) : 2cam gökdelen projesi Stuttgart (1927) : Weissenhof Sitesi Krefeld (1928) : Lange evi Barcelona (1929) : Almanya Pavyonu Çekoslavakya (1930) : Tugerdhat Evi “ (1931-1938) : Avlulu Ev Projeleri 2-1937 yılında politik baskılar sonucu Almanya’yı terk edip ABD’ye yerleşir ve çalışmalarını burada sürdürür ![]() İllinois Teknoloji Enstitüsü Chicago Konutlar (1948-1951-1957) Farnsworth Evi (1950) Almanya (1953) : Mannheim Tiyatro Binası Chicago (1954) : Kongre Salonu Projesi Küba (1959) : Bacardi Bürosu Newyork : Citrohan Berlin (1968) : Milli Galeri Rohe tüm bu eserlerde daima dikdörtgen prizmatik formları yalın ve saf biçimde kullanmış ve düşüncesini şöyle açıklamıştır “Biz formel problemlerle uğraşmayı kabul ediyoruz ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Modern Mimari |
![]() |
![]() |
#3 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Modern MimariWALTER GROPİUS: Fogus ayakkabı Fabrikası: (Alfeld) : Sanatçının ilk önemli eseridir ![]() ![]() ![]() Bauhaus Binası : (1926) : Burada ise bu kez birden fazla yalın dikdörtgen prizmayı birbirine ekleyerek daha dinamik bir kompozisyon elde etmiş ve kendi deyişiyle simetrinin yapmacık anlamsızlığı yerini serbest asimetrik gruplaşmanın canlı ve ritmik dengesine terk etmiştir ![]() 5- Ekspresyonizm: (1918) (Dışavurumculuk) 20 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ekspresyonist mimarlar modern mimarlığın gelişme aşamalarından geçmişler modern mimarlığın 1920-1930’larda klasikleşen kuralları çerçevesinde eserler verdikten sonra kendi kişiliklerini yansıtan özgün ifadeli eserlere girişmişlerdir ![]() Modern mimarlığın klasik devresinin olumsuz bir klişe haline gelerek uluslar arası uslup adı altında kişilikten yoksun monoton gelişmesi sonucu bölgesel ve kültürel farkları yok eden bu mimariyi Frank Lloyd Wright “telefonla nakledebilinecek mimari” diyerek hafife alıyordu ![]() ![]() ![]() ![]() ERICH MENDELSOHNN: *Einstein Kulesi: Potsdam – Almanya (1920) Mendelsohnn’un erken dönem yapıları ekspresyonizmin güçlü örneklerini içerir ![]() ![]() ![]() ![]() FRANK LLOYD WRİGHT: *Guggenheim Müzesi: (1943-1959) Biçimsel analizi yapıldığında yatay bir platform üzerinde yükselen müzeyi oluşturan ters bir kesik koni ile idare kısmından oluşan bir yapı olduğu görülür ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() LE CORBUSİER: *Ronchamp Tapınağı: (1950-1953) Yeşil bir tepe üzerine inşaa edilen yapı duvarlarının beyaz rengi, çevresindeki yeşil örtü ve gökyüzünün değişen renkleriyle tezat yaratarak binayı belirgin hale getirmektedir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() JOHN UTZON: *Sdney Opera Binası: (1956-1973) Sanatçı bu eseri ile mimarlık dünyasını sarsmıştır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() HANS SCHARUN: *Berlin Flarmoni Binası: (1963) Projenin esas çıkış noktası geleneksel konser salonlarında görülen sahnenin yerinin değiştirilmesi sahnenin ortaya alınarak dinleyici sıralarının onu dairesel biçimde kuşatması esas alınmıştır ![]() ![]() ![]() ![]() EERO SAARIEN: *Twa Binası: Newyork (1956-1961) Yapının hareket noktası mimarın 1956’da bir restoranda yemek yerken menü kartına çizmiş olduğu krokilerdir ![]() ![]() ![]() ![]() 6- POST MODERNİZM: Post modernizm (1972) özgün bir mimarlık akışı olmayıp modern klasik devrin uluslar arası üslubuna bireysel ölçekte tepki gösteren mimarların oluşturduğu bir harekettir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 7- KONSTRÜKTİVİZM: Bu akım ikisi de heykeltraş olan Naum Gabo ve Antoine Pewsner tarafından geliştirilmiş olup ilkeleri 1920’de yayınlanan “realist manipeshto” adı altında açıklanmıştır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Gabo’nun konstrüktiv heykelleri heykel sanatında bir devrim yaratırken bu tür bir yaklaşım mimarlık için normal bir olgudur ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
|