Prof. Dr. Sinsi
|
Feodal Toplum(Siyasal Bilimler)
1 BÖLÜM
DUA EDENLER,SAVAŞANLAR,VE ÇALIŞANLAR
Feodal toplum birbirine bağlı üç sınıftan oluşuyordu Kilise sınıfıyla askeri beslşemek için çalışan insanlar
O zamanın çiftçiliği hayvan beslemek ve yiyecek yetiştirmekten oluşuyordu ama her sınıf bu çalışanlar sınıfının sırtından geçiniyordu
Yapısal çiftlik arazilerinin büyük bir kısmı malikanelerden oluşurdu malikane birkaç yüz dönüm araziden meydana gelen,ekilip dikilebilir arazilerden oluşurlardı ve genelde sınırları ya ekilebilir toprakların kıyısında veya doğal engellerle oluşurdu
Toprakların sahibi beylerdi ve şatolarda yaşarlardı
Ekilebilir arazi ikiye ayrılmıştı:
Bir kısmı beylere aitti ve yalnız onun adına ekilebilirdi diğer kısmı toprakta çalışan kiracılara aitti Bu sistemde feodal bey aynı zamanda kiracı sayılabilirdi Onlarda lordlara ait toprakların kiracılarıydı Yani üst kademeye gidildikçe yoprak bölünüyordu ve alttaki kiracı duruma düşüyordu
Bu sistem israfa yol açıyordu O zamanlarda toprak işleme sistemi de ilkel yollarla yapılıyordu :Toprağı dinlendirme,toprağı ekme ve gübreleme vardı Çiftçiler arda arda hangi sene hangi ürünü dikeceklerini tam kestiremediklerinden topraklarının bir kısmını boş bırakırlardı Yani toprak dilimler halinde ekilip biçilirdi
Aynı zamanda feodal beylere ait olan kiracılar lord ve feodal bey için çalışmak zorundaydılar Yani aynı anda hem kendi işlerini,hem feodal beyin işlerini,hem de lordun işlerini yapmak durumundaydılar
Köylü çok kötü barınırdı ve çok zor şartlarda yaşarlardı Köylülere hem köleydi hem de toprakta çalışan fakat feodal beylerin zorunlu olarak kullandığı iş güçleriydi ve “serf” diye nitelendirilirlerdi Serf ailesiyle yaşardı toprakta çalışırdı fakat köle gibi bir yerden bir yere keyfi olarak gönderilemezdi Bu özelliğiyle kölelerden ayrılırlardı Lord veya derebey görevini başkasına devredebilirdi fakat serfler o toprak üzerinde kalırlardı Aynı zamanda serflerin bir barınak ve bir miktar toprak kullanma hakları vardı ve böylece geçimlerini sağlarlardı Serfler arasında sınıflar vardı Bir kısmı lorda tamamen bağlı ve toprağı olmayan bir kesimdi,diğer kesimi bir miktar toprak sahibi olanlar fakat en önemli olanlar serbest köylüler,yani lorda karşı fazla bir sorumluluğu olmayan kesimlerden oluşurdu Bazıları ise tamamen özgür köylülerden oluşurdu ve lorddan toprak kiralayanları olabiliyordu
Hepsi birbirine bağlı öğelerdi ve yaygın inanca göre lordlar köylü için vardı lordlara göre serflerin pek bir hakkı yoktu ve lord serfini kaybetmemek için kendi topraklarının sınırlerı içinde serfleri tutmak için kurallar koyarlardı ve uyulmazsa serfler için çok küçük olayların bile çok büyük yaptırımları vardı
Malikane geleneği dene bir yapı vardı o zaman ve o zamanın yasalarıydı bunlar Ayrıca toprağa sahiplik diye bir kavram vardı Sahiplik kavramı serfin lorda karşı toprak üzerindeki yükümlülüklerini gösteriyordu Bu yükümlülükler yerine getirilmezse toprak elinizden alınırdı
Adalet sisteminde iki serf arasındaki uyuşmazlık lordun mahkemesinde tartışılırdı ve karara bağlanırdı;tabiki geleneğe göre
Toprakların en üst sahibi kraldı ve alt kademeye yayıldıkça baş kiracı hep bir alttaki şahıs olurdu Bu sistemde lord alt kademeden ne kadar çok bey veya alt kademesinde bulunan lordu kendine bağlarsa o kadar fazla kazanacaktı ve bu düşünce ile bütün toprakları git gide daha küçük parçalara bölünüyordu
Bu dönemde yalnız toprak zenginliğin anahtarıydı Toprak zenginlik göstergesi olduğundan savaşlarda toprak için yapılırdı ve yönetenler savaş ile ne kadar çok kişiyi kendine bağlarsa onun için o kadar iyi olurdu
Askeri hizmet karşılığında toprağa sahip olan soylular topraklarını istedikleri gibi devratme hakkına sahiptiler ve özgürdüler Fakat sistem gereği bu değişiklikler yapılırken serf malikanenin beynine,bey lorda lordda daha üzerindekilere vergi ödemek zorundaydı Eğer yeni geçeçek olan kişi yaş olarak ufak ise toprak elinden alınır ve büyüyünceye kadar lord işi ele alırdı
Evlenme konusunda dişi varisler evlenmek için süzerenden izin almalıydılar Evlenmek isterse veya istemezse,iki halde de süzerene para ödemek zorundaydı
Bu sistemin bir parçası ise kiliseydi Bu çağda kilisenin çok fazla manevi gücü ve saygınlığı vardı Çünkü bu çağ dindar bir çağdı Aynı zamanda en çok toprağa sahip olan da kiliseydi,çünkü insan yararına iş yapmak isteyen tanrının evine iyilik yapardı ve genelde yöneticiler toprak bağışlarlardı Zamanla artık bu adet haline gelmeye başlamıştı
Bu yolla kilise Batı Avrupa’daki toprakların üçte birine yakın toprağa sahip oldu
Feodalizmin ilk dönemleri kilise ilerici bir öğeydi,çünkü kilise eski Roma öğretilerini hala içinde barındırıyordu ve uyguluyordu Kilise ilerici tavırlarıyla halka yardım ediyordu
Ama olayın diğer yanı ise kilise çok fazla toprak kazanmaya başlamış ve gün geçtikçe güçleniyordu
Kilise papazlarını evlendirmezdi Çünkü eğer papazlar evlenirse ve evlatları olursa miras yoluyla kendi toprakları kalacaktı ve kilise toprak kaybedecekti Kilisenin zamanla ekonomik gücü manevi gücünün önüne geçmeye başladı Ve bu yerleri korumak için askeri güce başvuruyordu
Yani bu sistemde yöneticiler(kilise,lordlar,krallar,feodal beyler) aylak takımıydı ve kendilerini korumak için askeri kullanıp çalışandan aldıkları parayı bu askerlere maaş olarak ödeyen bir sistemdi
2 BÖLÜM
TÜCCAR İŞE KARIŞIYOR
Ortaçağdaki insanların karşısında paralarını yatırabileceklri bugünkülere benzer imkanlar yoktu Ayrıca çok az insanda para vardı Genelde paranın çoğu kilisedeydi ama saklanırdı veya altın ve gümüşler işleme için kullanılırdı Ayrıca lordlarda olan para da yatıracak iş olmadığı için durağandı Genel olarak bu zamanda para üretken olmayan ve hareketsizdi
Paranın kullanılmamasının bir nedenide üretici kesim hem kendi için hem malikane için üretirdi İhtiyaç duyulan herşey malikanede ve evlerde üretilir ve tüketilirdi O zamanlar para yerine genelde tüketilecek malzeme kullanıldığı için değiş-tokuş çok yaygındı iİnsanlar normal tüketim miktarının üzerinde üretmezdi çünkü artık mal satılamazdı,eğer fazla talep gelirse gereğinden fazlası üretilirdi
Ürün fazlasının fazla olmayışı,vergiler,yolların kötülüğü,soyguncular ve lordların ağır yol vergileri ticareti ancak mahalli kılabiliyordu Ayrıca para çok kıt olduğundan ticaret gelişemiyordu Fakat onbir ve onikinci yüzyıllarda Hçlı Seferleri ticaretteki talebin artmasına yol açtı çünkü doğuda zenginlikler görülmüştü Ayrıca onuncu yüzyıldan itibaren nüfusun artması ticari pazarın genişlemesine yol açtı Burada çıkarları olanlar vardı ve başta kilise geliyordu kilise her nekadar dini yaymak için yaptıysa da kilisenin
gücünün ve servetinin arttırılması asıl amaçtı Roma kilisesinden başka birde Bizans kilisesi verdı ve o da müslümanları topraklarından atmak istiyordu Kiliseden başka borçları olan ve servetini arttırmak isteyen lordlar ve benzer yöneticiler vardı İtalyan şehirleri Akdeniz ticaret yolu kurlduktan sonra konumlarından dolayı önemleri çok arttı özellikle Venedik Bu yolla Venedik’in İstanbul’a bağlı kalmış olması doğu ticaretinin Venediklilerde olmasını sağladı Avrupalılar seferleri din adına yapmış görünselerde bir amaçları da oradaki ticaret şehirlerini ele geçirmekti
Haçlı seferleri,ticareti yayarak feodal yapıyı değiştirdi Ayrıca ticareti müslümanların elinden aldılar ve kuzey Avrupa kesiminde ticaretin uyanmasına yardımcı oldu Fakat düzenli bir mal talebi olmadığından açılan dükkanlar sürekli olmuyordu Fakat batıda yapılan panayırlar ilk düzenli ticaret yaşamının adımlarını atmıştı Normalde pazarlar mahali çapta olduğu için genelde tarım ürünleri satılıyordu fakat panayırlar çok büyüktü ve dünyanın heryerinden gelen mallar satılıyordu Pazarlama ve dağıtım yerleriydi
Yollardaki soygunculuk ve vergiler kalkmaya başlamıştı çünkü panayır bölgesinin lorduna zarar verirdi ve ticaret dururdu Bu yüzden soygunculuk yapan bölgelerde ticaret yasağı geliyordu Böylece bu olay engellenmiş oluyordu Bu korumalar üzerine tüccarlar lorda para verirdi Ayrıca panayıriçi güvenliği sağlamak için bekçilerden ziyade polis teşkilatları görevlendirilirdi Panayırlarda para değişimi de yapılırdı vebunu için özel zamanlar ayrılırdı Ayrıca borç paralar,senetler,krediler bankerlerin elinden geçerdi ve bankerler çok büyük kaynaklara el atarlardı ve denetlerlerdi Bu insanlar bütün Avrupa’da nüfuz sahibiydiler bunlarla birlikte sarraflık gibi yepyeni meslekler ortaya çıkmaya başladı
Böylece değiş-tokuşun yerini büyük ölçüde para almaya başlamıştı ve ticaretin artası buna bağlı olarak kolaylaştı,yani doğal ekonomi para ekonomisine dönüştü ve küçük çaplı olan ekonomi çok pazarlı ekonomiye dönüştü
3 BÖLÜM
ŞEHRE GİTMEK
Ticaretin büyümesi sayesinde şehirler büyüdü Ayrıca ticaret endüstri ve tarımı da canlandırdı Bu nedenle şehirlerin yapıları değişti ve yeni şehirler kuruldu
Ticaretin ilk gelişme gösterdiği yerler genelde kavşak noktalar ve düz arazilerdi(Hollanda,İtalya) Genelde bu dönemin şehirlerinde burg ya da katedraller bulunurdu ve bu tüccarların bekleme yapması için elverişli yerlerdi Tüccarlar arttıkça burgların yapısı değişerek tüccarlara özel büyük yerler olmaya başladılar Artık şehirlerin merkazlari gibi oluyordu tüccarlardan oluşan fauburglar Artık insanlar işlerini bırakıp şehirlere göçmeye başladı ve eski şehir sistemi değişti Çünkü insanlar şehre yeni iş sahası olarak bakıyorlardı Şehirler ağır feodal yapıya ayak uyduramayacak kadar hareketli yapılardı Bu feodal yapıdan korunmak için tüccarlar loncaları kurdular ve bu yolla özgürlüklerini kazanmaya çalıştılar İstedikleri gibi seyehat hakkı ve serbesti istiyorlardı
Şehir halkı özgürlüklerinden fazlasını istiyorlardı,toprağında özgür olmasını istiyorlardı Ayrıca lordların ve beylerin yanında olan feodal mahkemelerden kurtulup kendi mahkemelerini kurmak istiyorlardı ve kendi kanunlarını istiyorlardı Tüccarlar iş yapmak istiyorlardı feodal sistemin ağır vergilerinden kurtulup kendi vergilerini toplamak istiyorlardı Bu kadar mücadeleden sonra haklarını azar azar da olsa kazandılar Bu kadar hareket birçok kasabaada kan dökülmesini engelleyemedi
Aslında tüccarlar başlarındakini devirmek için değil sadece kendilerine kolaylık istiyorlardı,sadece kişisel çıkarlar için isteniyordu Birkaç yüzyıl sonra şehirlerin genişlemesine yöneticilerin karışması engellendi Şehirliler elde ettikleri hakları yazılı olarak herzaman yöneticiye karşı savunma olarak bulundururlardı Mücadelede önder olanlar tüccarlar olduğundan kendi loncaları için birçok hak kazanmışlardır Bu haklarla kendi ticaret tekellerini kurmuşlardı bulundukları bölgede Loncaya üye olmayanlara kesinlikle şehirde ticaret yapmasını engelliyorlardı Ayrıca yabancı tüccarları da kendi ticaret bölgelerine sokmazlardı Pazar yalnız onların olmalıydı
Lonca kendi üyeleri için bir dolu kural koymayı ihmal etmedi ve tüccarlarını bu şekilde hizada tutuyordu ve kurallara uymak için diretiyordu Loncalar aslında uzak noktalara da nüfuz edebiliyorlardı çünkü bütün loncalar bir noktada birleşebiliyorlardı
Avrupa’da dengelerin değişmesiyle para zenginliği toprak zenginliğinin yerini almaya başladı Ayrıca yeni bir sınıf otaya çıkmıştı,orta sınıf Para değer kazandıkça yönetim el değiştirmeye başladı
4 BÖLÜM
ESKİ FİKİRLER YERİNE YENİ FİKİRLER
Ortaçağın başlarında faiz almak büyük bir suç sayılırdı Bunda en büyük etki kilisenin idi ve kilise bunu tefecilik ve günah sayıyordu Bunun yanında kiliseden başka şehir hükümeleri ve de devletlerin hükümetleri de sevmiyordu ve bunlara karşı yasalar çıkarmışlardı O zamanın adalet anlayışına göre ne alındıysa o verilmeliydi fazlası alınırsa kötü karşılanırdı o zamanın değer yargılarına göre
O zamanlada kilise halka kendi iktisadi öğelerini aşılardı Ticari hayata ise istemeyerek destekliyorlardı fakat verdiğinden fazlasını almak yoktu Mümkün olduğunca aza satınalıp çoğa satan tüccar o zaman lanetlenirdi kendi geçiminden fazla paranın olması iyi karşılanmazdı Faiz olayına bekış olarak kullanılan zamanın parasını almak olarak nitelendirilirdi ve kilise öğretilerine göre tanrınındı ve yapılan işlem çok günahtı ve çalışmadan alınan para demekti
Fakat faize bu kadar karşı olan kilise kendi işlerinde faize başvururdu ve alırdı,ayrıca krallarda faiz işlemi ile ilgili yasalar çıkarırlardı fakat ilk kendileri uymazlardı
O zamanlarda Yahudiler küçük çaplı tefeciler oldukları için fazla sevilmezlerdi ve bunun yanında İtalyan bankerlerin yanında kilise daima bulunurdu ve faizleri verilmazse verilmeyen faiz için manevi tehditler savururdu
Fakat faiz konusunun bu durumu tüccarların işine gelmiyordu ve bu yükselen orta sınıf durmadan yatırım yapmak istiyordu onların paraları ellerinde durağan olamazdı,yatırım yapmak istiyordu yani bu da daha çok para anlamına geliyordu Kiliseye faiz olayı üzerine çok baskı geldi ve çıkarılacak “faiz yasaklama yasası” engellendi
Yavaş yavaş tefecilik olgusu yasal yolara oturtulmaya ve meşrulaştırılmaya başladı Bazı durumlarda faiz girilen riskin karşılığı olarak alınmaya başlandı ve otoriteler de bunu kabul etti Böylece kilise öğretisi ortadan kalktı
5 BÖLÜM
KÖYLÜ ZİNCİRLERİNİ KIRIYOR
Para ekonomisinin gelişmesi şehirlerin daha çok birbirlerine bağlanmasına yol açtı Ayrıca şehirdeki ticaretin ve endüstrinin gelişmesi,şehirlerin hammadde bakımından köylere bağlanmasına yol açtı Ayrıca pazarın büyümesi çok büyük üretim artışına yol açtı
Tarımsal üretim iki şekilde arttırılmaya çalışıldı Biri gübre ve yeni üretim araçları kullanmak öbürü ise yaygın şekildir;bu sistemde ise yeni tarım alanı açmak vardır Bu yoları denemek için köylüler gözlerini etraflarındaki topraklara dikti Çok ezilen bazı köylüler topraklarını bırakıp ya şehirlere ya da yeni topraklara göçüyorlardı Birçok orman ve maki benzeri yapılar hızla tarım alanlarına dönüştürüldü Ayrıca bu toprakları korumak için yeni teknikler geliştirildi Köylüler bu yeni fırsata dört elle sarıldılar,çünkü bunun sonunda özgürlük vardı Bunu yanında kilise ve lordlara da yaradı çünkü yeni topraklardan yani vergiler alınacaktı
Bunlardan başka serflerin kötü emekleri yerine rant alarak çalışan verimli köylü yöneticilerin daha da işine geliyordu Köylü bu yolla para kazanacaktı ama apraya alışması zaman alacaktı Böylece serflerin yapıları da değişti
Artık köylünün aklında daha çok para kazanıp lordun angaryalarından kurtulma fikrini aklına getiriyordu Artık karşısında iki seçeneği kalıyordu,ya yeni stil tarıma ayak uydurmak ya da şehre gitmek
Artık lord da paranın gücünün farkına varmıştı;çünkü eğer kendi ihtiyaçları için kullandığı kişi verimsiz olursa tam olarak sistemi çökerdi,fakat onları para ile beslerse çok daha fazla verim alacağının farkına varmıştı Arıca özgür emeğin gücünün ve veriminin farkına varmıştı
Artık köylü angaryalarından bir miktar para ödeyerek kurtuluyordu ve bu yolla kendi kişisel özgürlüklerini de satın alıyorlardı
Kilise ise parayla köylünün özgürleşmesine karşıydı Statikocu kilise toprağını bir santim bile serbest bırakmıyordu Köylülerin asıl şikayetleri kilise tutumuna karşı yükseliyordu
Bu özgürlüğün bu kadar çabuk kazanılmasında bir etken de avrupada veba salgınıdır
Böylece köylü sayısı azaldı ve emek gücü değerlendi Köylülerde bunun farkında olarak ücretlerini artırıyorlardı Eski feodal sistemi kullanan lordlar serflerine daha çok yüklenir oldu,diğer rantla çalışan köylüler ücretlerini artırınca lordlar zor durumda kaldılar Artık o dönemin yönetimi iktisadi ilerleme karşısında hiçbirşey yapamıyorlardı
Hakalrını alamayan köylüler ise ayaklanıyorlardı Ve bu ayaklanmalar çok geniş çaplı oluyordu Bunun nedeni olarak köylünün gücünü kavraması ve lordların çok baskıcı olmaları yatıyordu Köylü isyanları bastırılıyordu ama gidişe dur denilemiyordu
Bu yapı değişikliği ve köylünün özgürlüğü feodal yapının sonu demekti ve yeni bir sistemin başlangıcı olarak görülüyordu
6 BÖLÜM
VE ADI GEÇEN ZANAATTA HİÇBİR YABANCI ÇALIŞMAYACAK
Eski sistemde endüstri sadece kendin için ve yöneticiler için üretim yapmakla sınırlı kalıyordu Zamanla ustalaşan insanlar için pazarın genişlemesi gerekti Çiftçiler işlerini bırakıp şehirlere gittiler ve zanaatla uğraşmaya başladılar Dükkan açtılar,yalnız kendi ihtiyaçlarını değil diğer taleplaride karşılıyorlardı Fazla sermayeye gerek duyulmadığından ufak bir yerde üretim yapabilir,üretimi artırabilmek için yanına iki kişi alamsı yeterliydi
Yardımcılar iki çeşitti:Çırak ve kalfa Çırak ustanın yanında işi öğrenir,eğer usta olursa ayrı bir dükkan açabilir veya ustasının yanında kalfa olarak çalışır
O dönemlerde üretim ve satış aşamalarının hepsi usta tarafından yapılırdı Ustalar endüstrinin bütün evrelerini gerçekleştirirlerdi Bu ustalar kendi esnaf loncalarını kurdular Ve belirli şehirde oturan ve aynı işlerde çalışan ustalar lonca dernekleri kurdular Bu dönemde işçi ile yardımcısı hemen hemen aynı sıfatları taşı varsayılırdı ve kararları beraber verirlerdi Zamanla ayrılıklar başladı,kalfa ve ustalar ayrı loncalara sahip oldular Bu dönemde hiyerarşik bir sistem vardı ama ustayla çırak eşit haklara sahipti
Bu loncaların birçok özelliği vardı kendi içinde;zor durumdaki esnafı koruyan,kollayan ve birleştiren özellikteydi Bunları tüzük olarak hazırlamışlardı Bir başka özellikleri ise rekabeti değil kardeşliği esnafa aşılamaktı
Bu üyeler şehirde artık kendi tekellerini kuruyorlardı bu loncalarla Artık çalışan esnafa zorunluluklar koyuyorlardı ve o loncada bulunmayan esnafları çalıştırmıyorlardı Tekel yararlarınaydı ve kilise bile karşı koyamıyordu,lonca yönetmeleiklerine uyması zorunluydu Ayrıca dışarıdan gelecek olan yabancılara da izin verilmiyordu O zamanlar patentleri korumak için esnaflar zanaat sırlarını gizli tutarlardı Ayrıca loncadaki esnafların birbire düşmemelri için iş sırasında eşitlik öngörüyorlardı ve satış sırasında ilave bir satışa izin verilmiyordu Bunun yanında loncanın koyduğu mal kalite standatlarının dışına çıkılmaması için özen gösterilip denetleniyordu Bu yapılandırmaya da şehir yöneticileri de destek veriyordu Ve daha iyi fiyatlar için helal fiyat ile standartlaşma öngörülmüştü Artık helal mal ile satılıyordu Bu fiyatın özelliği dürüstçe belirlenmiş bir fiyat sistemi olmasıydı Ayrıca tüccarlarla oluşan sorunlar şehrmini mahkemesinde tartışırlardı Malların adil fiyatlara satılması artık şehir yöneticilerinin bir görevi haline geldi Ama gelişen ve büyüyen pazarlar helal fiyat olgusunu yok etti çünkü bu fiyat sistemi genişleyen ekonomiye uygun değildi Yeni üretilen mallar kırsal kesimle şehir arasını değil artık panayırlardaki geniş pazarda satıldığından dolayı bu ortamlarda uygulanamaz hale geldi Helal fiyat bu pazarlarda uygulanamz hale geldiğinden yerini piyasa fiyatına bıraktı
Artık fiyatlandırma ihtiyaç ölçüsünde belirleniyordu Malların fiyatları arz ve talebe göre şekilleniyordu
Bu değişiklikler lonca kurumunun değişimine de sebep oldu Bazı ustalar zenginleşti ve kandilerine ait yeni loncalar kurdu Ayrıca bu durum lonca tücarlarını da etkiledi Bazı durumlarda zenginleşen esnaflar ticarete kayıyorlar ve kendi tekellerini kuruyorlardu bu da ticaret yapan kişileri etkiliyordu ve bu esnaflar kendi ticaret tekellerini kuruyorlardı Şehirde para aristokrasisi olduğundan dolayı yönetime geçecekleri para belirler oluyordu Zengin olan lonca üyeleri şehir hükümetine geçerek yönetici haline geldiler O dönemin Hollanda meclisleri yasama,yürütme ve yargıyı ellerinde tutuyorlardı
Bu da loncaların şehirleri sınırsız bir iktidarla yönettiğini gösterir
Loncaların çökmesinin bir başka nedenide loncalarda usta,çırak ve kalfaların arasının açılmasıydı Ayrıcalıklı olana ustalığın verilmesi ve bunun gibi suistimaller loncaların çöküşünü hızlandırdı Kalfalarda kendi loncalarından olmayandan başkasının çalışmasına izin vermez hale gelerek kendi tekellerini kurdular Çıraklar daha fazlasını ister hale gelmişlerdi bunun üzerine usta loncaları onları yasadışı ilan etmişlerdi
Veba salgınından sonra ücret anlaşmazlıkları kesinleşti ve yöneticiler fiyat artışlarını kısmak için yasalar çıkarmışlardı Bazen çok sertleşiyorlardı cezalar ve hapis cezasına kadar gidebiliyordu bu anlaşmazlıklarda Hapis cezası işgücünü kıstığı için sorunu çözmüyordu
Bu kurallar başarılı olamdı ve işçiler daha çok istediler alamayınca greve gittiler Lonca üyesi olanlar özellikle kalfa kesiminde çok daha iyi durumdaydılar Lonca üyesi olmayanlar endüstri zenginlerinin yanında çalışan sadece işverene bağımlı olan bir kesimi oluşturdular Emeği için bir işverene ve sadece kendi emeğine bağlı olan bu kesim geleceğin modern proleteryasının öncüleeriydiler
Bütün kesimler birleşip feodal beylerine karşı savaştılar fakat yine zengin olan kazandı o da şehir yöneticileri Ondördüncü yüzyılın ikinci yarısından itibaren görülen köylü isyanları ayrıcalıklıyla ayrıcalıksız arasındaki savaştı Zengin olan kesim epey korkulu anlar yaşadılar bu dönemlerde
Loncaların ve şehirlerin güçleri artık kırılmıştı ve bu zamandan itibaren ulusallaşma hareketleri başladı ve merkezileşme başladı
7 BÖLÜM
KRAL GELİYOR
Ortaçağda bir ulusa bağlı olunmadığında Avrupa’da din olarak Hristiyanlık’ın Katolik mezhebi,dil olarak da latince bilinirdi Ne olursanız olun kiliseye vergi verirdiniz ve kiliseye karşı hiçbir devlet sınırı yoktu Kral birleştirici olarak ortaya çıktıktan sonra insanlar ulusçuluğu tanıdılar ve kendilerini Fransız veya İngiliz olarak tanımlamaya başladılar Kendilerine ait yasalar devletle ilgili ne varsa bir arada hareket edilerek yapılıyordu Onbeşinci yüzyılda yükselen ve zenginleşen orta sınıf düzen ve güvenlik istiyorlardı Kavga eden lordlardan ve feodal beylerden sadece halk zarar görür hale geldi Bu nedenle merkezi bir otoriteye ihtiyaç duyuluyordu Normalde ortaçağda kral verdı ama asıl bağımsız olan baronlardı ve bunların egemenliklerinin kırılması gerekiyordu ve kırıldı Lordlar serflerini kaybettikten ve kendi aralarında kavga ettikten sonra zayıflamışlardı Ayrıca şehirlerdeki iktidarın güçlülüğü de lordlara bir engeldi
Kral şehirleri destekliyordu ve bundan dolayı para alıyordu,bu sayede vasallarının yardımına ihtiyaç duymuyordu ve otoritesini kuvvetlendiriyordu Ayrıca bu parayla düzenli bir ordu oluşturdu Ayrıca kral son teknoloji ürünlerini kullanıyordu bu ordusunda
Zengin olanlar kendilerine ayrıcalık sağladığı için kralı destekliyorlardı sadece,yoksa parayı başka yerlere yatırmayı yeğelerlerdi Ayrıca feodal lordlarla uğraşmak zorunda kalmıyorlar ve istedikleri gibi bir yasalar çıkarabiliyorlardı Ulusal bir vergi sistemi olmadığından dolayı kral vergilerini kendi memurları aracılığıyla düzensiz genelde ihtiyacı olduğu zaman topluyordu Eskiden bu sistem lordlar üzerinden ve toprakla yapılırdı
Kral para yapıcı olarak ticaret ve endüstriyi görüyordu ve bunları ve loncalarını destekliyordu Ama loncalar artık ağır işlediklerinden dolayı bu gelişmelere ve desteklere engel olur konuma gelmişlerdi Ulusal kralın iktidarı sağlamlaştıkça bu loncalarla savaşıyor,bu loncalarda kendi aralarında birleşip krala karşı koyuyorlardı Kral onların koydukları yasa dışı yasaları engelliyordu ve yasa yapma yalnız krala aitti
Adalet sisteminde ise kralın kurduğu “Sulh mahkemeleri”kullanılıyordu
Şehirlerin tekelleri kırlmıştı Tekelleri kırlamayan Almanya ve İtalya gibi devletler birliklerini geç kurmuşlardır Bazı yerlerde ise bazı şehirler birbirleri arasındaki çekişmeler yüzünden yıkılmışlardır Ulusal bir devlet ve geniş sınırlar ekonomik ve ticari etkinlik için çok iyiydi ve hatta krallar aldıkları para ile burjuvazilerine daha çok bağlanıyor ve bakanları bile orta sınıftan olabiliyordu
Köylülerde pekçok mehalli yönetmelik altında ezilmektense merkezi ve geniş çaplı bir yönetmeliği tercih ederek kralın yanına geldiler Artık bir ulusçuluk bilinci oluşmuştu ve bölgesellikten,feodal sistemden monarşiye geçildi
Kralın karşısında sadece kilise kalıyordu Papa çok güçlüydü Ayrıca kilisenin yaptığı bazı işler çok paralı olduğu için krallar ile takışmalar oluyordu Krallar bu kadar büyük olan kiliseyi vergiye bağlamak istiyorlardı
Adalet sisteminde de sorunlar vardı Yargılama kilisede mi yoksa kralın mahkemelerinde olacağı kesin değildi ve aynı çeşit olaylara farklı kararlar verilebiliyorlardı Ayrıca buralardan elde edilen para da sorundu Ayrıca kilisenin bir devletin içişlerine karışmasını hak olarak görmesi kavgaları yanında getiriyordu Kilise ulusüstü bir güçtü ve Kralın hazinesine akacak para Roma’ya akıyordu Bunun yanında kilise hiç yardım yapmaz ve çok fazla suitimal ile dolu olduğu bilnirdi
Reform hareketleri o zaman da vardı fakat kiliseyi eleştirmekten başka yöneticileri de eleştirince başarısız oldular Ayrıca kullandıkları yollar ulusçuluk düşüncesine ters yapıdaydılar ve kişileri yerinden etme amacı da taşıyordu
Artık kilise gücünü kaybetmeye başlamıştı çünkü eskiden olduğu gibi rafah getiremiyordu onun yerine kral üstlenmişti bu işi,ayrıca kilise olkullarının yanında özel tüccar okullarının kurulması eğitimdeki gücünü kırmış ve yeni hükümetleri kilise değil o toplumların içinden gelmiş insanlar yönetiyordu
Orta sınıf en büyük feodal lord olan kilisenin artık işlevini yitirdiğini ve yozlaştığını görerek savaş açtı ve bu savaşa Protestan Reformu dendi
8 BÖLÜM
ZENGİN ADAM  
Ortaçağda krallar para kazanmak için paranın değerini düşürüyorlardı Asıl amaç kar olduğundan devalüasyon fiyatları yükseltiyordu zaten Paraya değerli maden kadar yabancı madde de katınca paranın değeri düşüyordu ama adı aynı kalıyordu Paranın değerinin düşük olması alım gücünün düşük olmasıdır ve fiyatların yükselmesidir
Para değerinin değişmesi kralı fazla ilgilendirmesede ticareti zarara uğratıyordu ve alt tabakayı sıkıntıya sokuyordu Bunun yanında hammadde ve mamüller fiyatı aynı kaldığından paranın değeri düşünce,değeri yükselir Ülkedeki paranın değerinin düşmesi yabancı tüccarların o bölgeye gelmesini engeller çünkü paranın değeri yoktur Bu nedenle zanaatkar ve tüccar ne halde olduklarını bilemezler
Kralın danışmanları tüccarlar tarafından altın ve gümüşün ihraç edilmesinden hoşnut değillerdi ve engellemek için yasalar çıkarırlardı Dar gelirli alt kesim yine bu arada ezilirdi Madenlerin bu kadar önemli o dönemde madencilere ayrıcalıklar verilirdi Bu ayrıcalıklar yeni madenlerin keşfini ve dolayısıyla ticaretin genişleyip canlanmasına yol açtı Bu yüzyılda Peru’dan İspanya’ya altın ve gümüş akıyordu ve bu keşiflerin değerinin anlşılmasını sağladı onbeşinci yüzyıldan sonra Doğu mallarının fiyatları ateş pahasıydı Avrupaya gelene kadar pahalanıyordu ve Avrupa içinde el değiştirdikçe fiyatı artıyordu Doğu malları Venedik üzerinden taşınması ve Venedik tekeli,doğuya giden yeni ticaret yollarının araştırılmasına itti 1497 yılında Vasco de Gama Afrika kıtasını dönerek Doğu ticaret yolunu bulmuştu Bu hem daha çok kar demekti hem de Türklerden ve Venediklilerin takllerinden kurtulmak demekti Artık Atlas Okyanusu kıyısındaki devletler önem kazanmışlardı ve ticari üstünlüğü ele geçirmişlerdi,çünkü ticaret yoluna en elverişli yerdeydiler
Bu ticaret devriminden sonra ticaret yeni keşfedilen Amerika ve Afrika’yla birlikte dört kıtayı kapsamış ve uluslararası ticaret sadece Asya ve Avrupa’dan ibaret olmayı bitirmişti
Pazarın genişlemesi herzaman ekonomiyi canlandıran bir etkinliktir Bu etkinlik yani keşiflere,ticaret etkinliklerine,buluşalara ve yayılmalara yol açacaktı Keşifler ve yeni ticaret etkinlikleri için ticaret şirketleri kuruluyordu ve bu yanında birçok maliyeti getiriyordu bu da çok para demekti Eski tip ticaret artık yeni ticaret yollarına ayak uyduramıyordu bu yüzden yani tip bir ticaret çıktı Çözüm yolu olarak anonim şirketler kurularak eski sistemdeki bir kişinin işi dağıtıldı
Bu şirketler hisselerini satarak kendilerine korsanlara karşı koruma par ave güç sağlıyorlardı,parası olan herkes girebiliyordu
Bu şirketler bu kadar riskin üzerine hükümetlerinden ticaret haklarınıtamamını alarak kendi bölgelerinde tekelliğe gitmişlerdir,onların bölgesine yabancı giremezdi Şirketler kar sağlamak için kurulmuştu Yüksek kar oranları yakalanması ticaret hacminin daraltmasıyla oluşuyordu ve bunlar sermaye üzerine sermaye getirerek ileride olacak edüstriyel gelişmelere zemin hazırlayacaktı
Onaltıncı ve onyedinci yüzyıl savaş yıllarıydı ve saveşında ödenmesi gerekiyordu bu yüzden kral tüccarlarına gidiyordu
Ticaret yolu Atlas Okyanusu kıyılarına kayınca İtalyadaki şehirler yıkıldı O dönemde Venedikliler baharat ticaretini Portekizlilere kaptırmışlardı Bu ticaret kolu sadece buradaki limanlardan yürüyordu ve o ölçüde de ticaret ve endüstrisi dev adımlar atıyordu
Buradaki malları elde tutmak için de yeni bir iş olan komisyoncu ve simsar ortaya çıktı
Geniş Pazar ve modern mübadele panayır kültürünü yok etti
Portekiz’in Antwerp limanı ticaretin en yoğun yapıldığı yer olarak artık paranın merkezi haline geldi ve büyük bankerler paralarını burada saklar oldular Buradaki paraların kullanımı için kolay ödeme ve alım satım yapılması için Antwerp mali sistem oluşturmuştu Burada kredi sistemi bulundu ve senet olgusu yaygınlaştırıldı
Gereken mali mekanizma onaltıncı yüzyılda temelleri atıldı Sömürecek daha çok ülke çıktıkça ticaret daha da gelişecekti,fakat bu kadar zenginin yanında bir okadar da fakir olmuştu
9 BÖLÜM
  YOKSUL ADAM,DİLENEN ADAM,HIRSIZ
Bu döneme Fugger adlı bir ticaret şirketi ismini vurmuştu Fugger çağı bir dilenci çağıydı
Bu arada Almanya’da Otuz Yıl Savaşları yaşanıyordu Bu dönemde yaşanan yoksulluğun nedenlerinden biri savaşlar bir diğeri ise Amerika’ydı
Amerika’nın keşfinden sonra İspanya’ya gümüş ve altın akıyordu Bir maden kururken yenisi keşfedildiğinden akış hızı hiç değişmiyordu İspanya’daki bu madenler direkt olarak savaşlardan dolayı pazara giriyordu,çünkü masraflar karşılanıyordu
Bu kadar madenin Avrupa’ya gelmesi fiyatların artmasına yol açtı Madenin fazla olması değerinin düşüşüne neden oluyordu
Onaltıncı yüzyılda çiftçilerin ürünlerine fazla fiyat istemesi,şovalyelerin rantlarını arttırmasına neden oluyordu Bunların bir nedenininde zorlayıcı yasalardan ileri geldiğini biliyorlardı Ayrıca Hint adalarından Avrupa’ya akan maden de fiyatların artmasında rol oynuyordu
Bu durumdan yarar sağlayanlar tüccarlar ve önceden yatırım yapmış olan köylülerdir
Tüccarlar yaptıkları yatırımdan karlı çıkıyorlardı artı aldıkları malın fiyetına fiyat katarak satıyorlardı Köylüler ise sabit fiyattan kiraladıkları yerlerden kar ediyorlardı çünkü rant fiyatı azdı sattıklarına nazaran
Kötü durumda olanlardan biri ise hükümetler ve krallardı Çünkü masrafları günden güne artıyordu ve düzgün bir vergi sistemi olmadığından paralılar kesimine daha çok yaklaşıyorlardı Bu da burjuvazilere politik güç sağlıyordu Kötü durumda olan bir kesim ise işçilerdi Çünkü fiyat artışları olmasına rağmen kendi ücretlerinde bir artış olmuyordu
Bir başka kötü durumda olanlar ise sabit geliri olanlardı Yine,topraktan sabit geliri olanlarda darbe yemişlerdi
Bu kötü duruma neler yapılabilirdi denirse topraktan daha fazla ürün çıkarılmak zorunlu olunmuştu Toprağı çitle çevirmekte bulunmuştu bunun çözümü Bu tarımın gelişmesine yol açmıştı Bu kimsye zarar vermemişti aksine birçoklarına fayda sağlamıştı
Toprak çevirme işleminde en çok para getiren bölüm hayvancılıktı ve bu işgücüne fazla ihtiyaç yoktu tarımdaki kadar Bu nedenle bir çok çiftçi işinden olmuştu ve çitle çevrilmiş olan arazilere saldırmaya başlamışlardı,çünkü perişan haldelerdi Bazen de lord meraları çeviriyordu ve hayvanları otlatacak yer kalmıyordu Bunun üzerine yargıya giderlerdi fakat yargıda parası olan avantajlıydı ve genelde lord kazanırdı Lordlar küçük ve çok çiftlik yönetmek yerine büyük ve bir tane çiftliği yönetmeyi tercih ediyorlardı çünkü daha ucuza kapatabiliyorlardı
Lord topraktaki kontratlarını çiftçiyle yaparken sabit rant üzerinden anlaşıyorlardı fakat kontratın süresi bitince alınan rant ve vergi çok yükseliyordu ve köylü genelde toprağını terketmek durumunda kalıyordu Lordda yeni birlerini aramaya koyuluyordu
Lordlar ve beyler çevirerek insanları yoksullaştırdılar Kral köylülerin bu hazin durumdan kurtulmalarını istiyordu çünkü ordu köylü kesiminden oluşmaktaydı Kral zayıf olduğundan dolayı birçok yasa çıkarıyordu fakat hırsızlık,dilencilikleri engelleyemiyordu
Ayrıca mahalli yargıçlar lordlar olduğundan ötürü yasalar uygulanmıyordu
Toprak bu dönemde değerlenmişti ve spekülatörlerin elinde oyuncak olmuştu Ayrıca endüstri ve ticaretin bu kadar gelişmesi toprağa daha çok bağlanmayı öngörmüştü Artık kapitalizmle birlikte toprakta çalışanlar işgüçlerinden başka bişeylerini satamayacak duruma gelmişlerdi
10 BÖLÜM
İŞÇİ ARANIYOR-İKİ YAŞINDAKİLER BAŞVURABİLİR
Kapitalist endüstrinin ana olgusu pazarın genişlemesidir
Esnaf loncası mahalli pazarlar için uygundu fakat genişleyen pazara uygun değildi Ayrıca üretilen malların uzak yerlere yaşınması olayı yeni bir aracı kesiminin ortaya çıkmasına neden oldu
Önceden lonca ustası malı üreten ve pazarlayan insandı Ayrıca hem işveren,hem dükkancı hemde denetleyici idi Aracı olduğu müddetçe ustanın tüccarlık ve dükkancılık işi ona ait olmaktan çıkmıştı Aracı kesimi uzmanlaştı ve üretimin artmasına yol açmıştı Artık iş bölümü vardı Ancak loncalar statikocu eski tekelcilik tavırlarından vazgeçemiyorlardı fakat yeni dengeye ayak uyduramadıklarından yok oldular Bunun yanında ustalararası eşitlik de ortadan kalkmıştı Loncalar artan mal talebine yetişemedikleri için de yıkıldılar
Aracı artan talebi karşılamak için daha fazla işçiye ihtiyaç duyuyor Sadece şehirlerden değil artık köylere kadar varıyordu Aracının olması köy yaşamındaki endüstriyel faaliyetlerin gelişmesine ve köylünün birkaç kuruş fazla kazanmasına yol açmıştı Çünkü köylü çevirme yüzünden çok yoksullaşmıştı
Üretimde talebi karşılamak için büyük binalar ve çok sayıda işçi alımı söz konusu oluyordu bu da gelecekteki fabrikaların temelini oluşturuyordu Artık dolaylı bir iletişim başlamıştı Ayrıca yeni sistemde kapital çok önamliydi bu yüzden eveiş verme sisteminin yöneticisi olan kişi kapitalistti Sahneye artık kapitalist giriyordu çünkü ağır endüstriyel işler ortaya çıkmaya başlamıştı
Madencilik olayında ise işler çok büyümüştü,çünkü savaş gereçleri için maden gerekiyordu ve bunların fazlalığı nedeniyle kapitalistler birleşerek anonim şirketleri kurmuşlardı
Bunların yanında yeni endüstriler ortaya çıkmıştı ve hükümetler bu endüstrilere tekeller bağışlar hale gelmişti
Ortaçağdaki bağımsız zanaatkarlar artık yok olmaya başlamış ve bunların yerine kapitalist-tüccar-aracı ve müteahitte bağımlı olan yeni bir sınıf ortaya çıkmıştı Bu dönemdeki eve iş verme sistemiyle ustalar parça yapan kesim olmuştu ve diğer işlerde aracıya bağımlı olmuştu Bundan sonraki adım olan makineleşme ve fabrika sisteminin temellerini oluşturmuştu
Bütün bunların yanında insan ihtiyaçları artmış ve yeni endüstriler ortaya çıkmıştı(toplu iğne,yün,vs )
11 BÖLÜM
ALTIN,BÜYÜKLÜK VE ŞAN
Artık bir şehir adına değilde bir ülke adına düşünülüyordu ve bu da yeni sorunlar getiriyordu O zamanlarda politik devleti kurmuşlardı fakat ekonomik devleti kurmamışlardı Hükümetler yeni yasalar çıkarıyorlardı Merkantalist sistem olarak adlandırılan bu sistem düzensizdi Ayrıca ülkeyi zengin etme çabası vardı
Bu dönemde ülkedeki altın ve gümüş miktarı devletin zenginliğini ortaya koyuyordu
Bu nedenle bu mal varlıklarının ülke dışına çıkmasını yasaklamak adına yasalar ve yeni vergiler,gümrükler koyuyorlardı
Ellerinde ne altını ne de gümüşü olamayn ülkeler ise merkantalistlerin tabiriyle “karlı bir ticaret bilançosu” oluşturuyorlardı Bu sisteme göre,denizler ötesine mal götürüp onun üç,dört katı fiyatına satılınca,geri dönüşü altın ve gümüşle olmak zorunda bırakılacaktı
Aldıklarından fazlasını satmaya özen göstereceklerdi ve yol olarak dış ticareti gösteriyorlardı Yani tüketilenden fazla olanını satmak ülkeye ek bir gelir getirecekti
Bunun yanında endüstri tarımdan daha değerli olduğundan,endüstriyi destekleyip malı yurtiçinde üretmek önem kazanmıştı Bunlardan sonra ülke kendine yetebilecek bir ülke konumuna gelerek bağımsız bir statüye gelecekti Ayrıca endüstri teşvikleri için hükümet primleri,yabancılara konan yüksek gümrük vergileri ve yasaklar uygulanmıştı Ayrıca yabancı usta insan gücünü çekebilmek için çeşitli ayrıcalıklar tanınarak aklı çelen teklifler sunularak yeni endüstrilerin gelmesini sağlamakta vardı Ülkeler kaybettikleri becerikli işgüçlerini geri döndürmek için gerekli herşeyi yapıyorlardı fakat bazen dinsel nedenlerden ötürü iyi olan ustalarını kaybedebiliyorlardı
Bunların yanında yeni teknikler bulan mucitlere hükümetler destek oluyorlardı Ayrıca bu kişilere o endüstrinin tekelleri bağışlanıyor ve bu iş için kafa yoran insanlar için ayrıcalıklar tanıyorlardı Devlet kendi gelişimi için ulusal endüstriyi desteklemek için her zaman hazırdı
Merkantalistler bunun yanında istihdam açığının da kapandığını savunuyorlardı Hükümetler ve kral işçi istihdamına önem veriyordu çünkü halkın huzurlu ve güçlü olması için ve ulusal sermaye için yapılması gerekenler bunlardı Ayrıca tarıma da önem verilmişti,çünkü savaş zamanında yiyeceğe ihtiyaç duyulduğu ve halkın sağlıklı olmasına özen gösterilmeye başlanmıştı
Ticaretin ve savunmada kullanılan gemi üretiminin de gelişmesi için aynı caydırıcı tedbirler hem merkantalistler hem de hükümetler tarafından alınıyordu Hatta gemicilik için zorlama bile yapılıyordu(kürek mahkumiyeti) Ayrıca gemicilik eğitimine önem veriliyordu Üretilenlerin kullanımına teşvik için propogandalar bile yapılır hale gelmişti
Bu dönemde deniz ticareti akdeniz ve uzak ticaret yolları üzerinde bulunduğundan Hollanda’nın tekelindeydi ve diğer denize kıyısı olan devletler rahatsız oluyorlardı Devletler bu takali engellemek için yasalar çıkarıyorlardı fakat bu yasalar Amerikan kolonistlerinin işine çok yaramıştı Gemi yapımcılığında pay sahibi olmuşlardı
Normalde koloniler anayurt için başlıca gelir kaynağını oluşturmaları gerekiyordu ve bu nedenle bu bölgelerde endüstrinin gelişmemesi için yasalar çıkarılıyordu Bütün üretilen maddeler ve hammaddeler Avrupa’ya özellikle İngiltere’ye gidecekti Ve sonra bu malı Amerikalı kolonistlerin satın alaması bekleniyordu Amerika ve diğer İngiliz ülkeleri ağır koşullardan kurtulmak için bağımsızlık mücadelesine giriştiler Bu mücadelede merkantalist düşüncenin payı büyüktü Genelde İngiltere malı alıp,işlerler ve tüketemedikleri malları kar koyarak satarlardı Yani kolonistliğin amacı oradaki ürünleri İngiltereye getirmek ve tekrar Amerikalılara satmaktı Bu bütün kolonyalist ülkeler için geçerliydi
O dönemlerde kralın hazinesine düzenli vergi sistemi olmadığından,düzenli para akışı olmuyordu;bu nedenle mültezimlerine yetki veriyordu vergi toplamaları için ve en yüksek vergiyi ödeyene memuriyet ve takal bağışlıyordu Tüccar çıkarları ve devletin çıkarları eş sayılabilirdi
O zamanın ticaret düşüncesine göre bir taraf kazanırken diğer taraf kesinlikle kaybederdi
Rakip ülkelerin kaybetmesi de savaş anlamını taşıyordu Kolonyalistlik ticaret savaşlarını yaratmıştı
12 BÖLÜM
BIRAKIN BİZİ
1776 ihtilal yılıydı,o yıllarda Amerikalıların kolonyalistlere baş kaldırısının olduğu ve bağımsızlık bildirgesinin yayımlandığı senedir
O yıllarda Avrupalı tüccarlar serbest ticaret istiyorlardı ve kimsenin kendi işlerine karışmalarını istemiyorlardı Bunun yanında hükümetler endüstriye yardım etmek istiyorlardı fakat birine yardım edince öbürü zarar görüyordu Zarar görenler protesto ediyorlardı
O zamanın tüccar kesimi bunlardan zarar görüyordu ve merkantalist kısıtlamalardan hoşnut değillerdi İşlerinde kendilerine yardımcı olacak yasalar istiyorlardı ve eski yaptıkları hataları örtmek için ülkelerinin çıkarları olarak gösteriyorlardı Tüccarlar pazarlarına konan yasaklardan dolayı kolay ve serbest dış ticarette rol alamadıklarından devletlerin politikaları onları rahatsız ediyordu Ticaretin kısıtlansı olgusu vardı devletlerin politikalarında Bu durumda yabancı mallara yasak konuyordu fakat bu nedenden ötürü yerli mallar satılamıyordu ve bu da serbest ticareti engelleiyordu
Bu sorun ticari denge sorunuydu Kamu zararına ticaret yapılmazdı Fakat kamu nekadar fakirleşirse ticaretle uğraşanlar aynı yoldan zenginleşiyordu Ayrıca o dönemlerdeki sömürgelerin endüstrisinin engellenmesi ticaretin gelişmesine bir darbe vuruyordu
Bir ülkenin hazinesinin büyüklüğü o ülkeye kalıcı avantaj sağlamıyordu bu geçici oluyordu Çünkü paranın çok veya az olmasıönem taşımıyordu çünkü malların fiyatlarıda aynı oranlarda artış veya azalış gösteriyordu
Eğer ticaret yaparken fiyatlar yükselirse diğer ülkelerden alıcılar azalırve ihraç hacmi azalır ve ihracat ithalatı ödemezse o ülkeden para çıkışı olacak demektir Böylece ülkedeki paranın değeri düşeceğinden fiyat düşecek ve dengeler sağlanacaktı Fakat bu uzun vadede geçerlidir
İlk olarak merkantalist politikalara muhalefet Fransa’da yaşandı,çünkü hükümet endüstriyi ço destekliyordu ve ticareti kısmak durumunda kalıyordu Ayrıca lonca kurumları çok kötü durumdaydı Her tür şartta üreticileri ve endüstriyi denetlerdi fakat bu cansıkıcı durumlara yol açmıştı çünkü çok sıkıydı Bunlara karşı bir muhalefet de oluştu Ayrıca hükümetin her metayı denetlemesi ve fiyatlarını düzenlemesi de bunlara neden oluyordu Bu nedenlerden ötürü o zamanın ileri gelen iktisatçıları isyan ediyorlardı
İktisatçılar endüstride,tarımsal üretimde tam özgürlük istiyorlardı
Ayrıca merkantalist koloni politikaları ticaret tekelleri yüzünden tıkanıyordu,bu da merkantalizmin sonunu hazırlıyordu
Bu dönemlerde en fazla ilerleme emeğin üretici bölümündeki iş bölümüdür Bu da yanında uzmanlaşmayı getiriyordu Bu işbölümü ticaretin pazarının genişlemesini gösteriyorduve pazarın genişliğini gösteriyordu Ayrıca serbest ticaretin olması üretkenliği getiriyordu ve yanında uzmanlaşmayı arttırıyordu Ayrıca bir ülkedeki üretilen malın ucuzlaması sağlanır ve toplam serveti arttırırdı
Böylece ticaret ve endüstri kendi doğal seyrine bırakılarak rekabet arttırılır ve insanlar sermayesini rekabete sokmakta tamamen serbest olurdu
13 BÖLÜM
ESKİ DÜZEN DEĞİŞİYOR  
Onsekizinci yüzyılda Fransa’da vergiler yalnızca halkın yoksul olan kesiminden alınırdı Rahiplerden ve soylulardan vergi almak Fransa’nın sonu gibi görülüyordu bu yüzden bütün bu insanların sorumluluğunu alt tabaka çekiyordu
Rahipler ayrıcalıklı sınıfı oluşturuyordu halk ise ayrıcalık sahibi değildi En üst sınıf soylu ve rahipler,orta sınıf burjuvazi,alt tabaka halktı Yrıca devletin aldığı vergilerden başka kilisenin ve soyluların harçları da halktan alınırdı
Fakat alınan bu paraları Fransız hükümeti müsrifçe harcıyordu Bu harcamalar daha fazla vergiyi alt tabakaya yüklüyordu Bütün soyluları,rahipleri ve kralı alt tabaka taşır haldeydi
Köylülerin bir kısmı serflikten kurtulmuşlardı Üzerlerindeki bir kısım vergiler kalkmıştı fakat eski anlamsız feodal vergiler hala soylulara ve kiliseye ödeniyordu Yani lordlar hiçbirşey vermeden alıyorlardı Köylülerin toprağı bırakıp dilenci veya hırsız olması gayet normaldi
!789’da Fransız devrimi oldu Köylüler iki yüzyıl boyunca toprak sahibi olmuşlardı fakat toprağa hala açtılar Fakat sırtlarındaki vergiler onları engelliyordu Bir öncü istiyorlardı ve orta sınıf(burjuva) liderleri oldu Devrimden en karlı çıkanlar burjuvaziydi çünkü sermayelerine sermaye kattılar Artık ticarette,endüstride ve dinde akıl yönetimi sistemi geçerliydi Fakat politik güçleri hala azdı ve spekülasyonlarla kilise ve soylulardan hileyle topraklarını alarak milyonları vurdular Devrimi yöneten burjuvazi politikanın da egemenliğini aldı ”özgürlük,eşitlik ve kardeşlik” bütün devrimcilerin sloganıydı Napoleon’un başa gelmesiyle grev ve sendikalar yasaklandı fakat işveren dernekleri kuruldu ve iyi olarak anılıyordu Artık ilişkilerde işverenin sözü geçiyordu Yasayı burjuvazi kendi için yapmıştı
Feodalizm ölmüştü,ayrıca Fransızların girdiği her ülkede öldü Artık kesimlerin üzerinde baskı olmadan işlerini yürütüyorlardı Fakat Fransız Devrimi’nin karşısında olan İngilizler idi Çünkü İngilizler bir yüzyıl önce bu evrelerden geçmişti ve o kanlı evreleri hatırlamak istemiyordu
Bu savaşalaırn temelinde;Protestan Reformu,İngiltere’nin Devrimi ve Fransız Devrimi vardır Böylce feodalizm yıkılmış kapitalizm dönemi başlamıştı
14 BÖLÜM
PARA NERDEN GELDİ?
Çoban yününü satarak kar elde etmediğinden ve sadece kendi geçimini sağladığından sermaye elde edemiyordu,keza tüccar ise kar elde ettiğinden sermaye sahibi oluyordu Para işleme yöneldiğinde o para sermaye oluyordu Kapitalist işçinin işgücünü kullanır ve ve kazandığından daha azını işçiye ücret olarak ödeyerek kar eder ve sermaye yaratır,fakat işgücini satamaz,o işçiye aitti
Kapitalist üretim araçlarının sahibidir Kapitalist bütün araçların birleşmesinden ortaya çıkar Kapitalistin sermayesi işgücü satın aldıkça büyür Modern endüstri kısa zamanda kendi karını oluşturur
Kapitalist dönemin birikimleri Avrupa’da en çok ticaretle oluşmuştu Bu birikimin başlangıcı Haçlı seferleridir Haçlı seferlerinden sonra bütün ticaret kontrolü Venediklilere geçtiğinden İtalya’ya sermaye akışı başladı Fakat bu sermayenin birikmesi için yeterli olmadı Amerika’nın keşfi ve Hint adalarının keşfi ve yağması bu sermaye akışını artırmış ve sermaye muazzam miktarlarda birikti Bu yağma oralarda bulunan yerlilere zulümle birlikte olmuştu Avrupa’ya akan bu sermaye bankerlerin ve tüccarların elinde boş durmuyordu ve direkt olarak sermayeye dönüşüyordu Genelde bütün Avrupa devletleri yağma ve kan dökerek,bazen hileyle ve özelliklere zencilere zulmederek bu sermayeyi oluşturmuşlardı Koloniler ticareti anayurdu zengin etti ve en gözde ticaretlerden biri zenci insan ticaretiydi ve bu insanların işgüçlerinden faydalanıyordu Tüccarların sermayeleri de bu yolla oluştu Ayrıca hükümetlerde bu vahşi ticaretten memnundular,çünkü sermaye hazineye ve ülkeye akıyordu
Fakat be sermayeyi kullanmak için işgücüne ihtiyaç vardı İnsan ancak zorunda kalırsa çalışırdı doğası gereği Üretim yaptıkları topraktan ayrılmak istemezlerdi ama insanlar toprağa açlıklarından dolayı Batı’ya göç ettiler
Kalan köylüler topraklarından edildikten sonra sadece işgüçleri kalmıştı Böylece üretim araçlarından edilmiş işçiler kalmıştı ve yaşamlarını devam ettirmek için de başkalarının yanında çalışmak durumunda kalmışlardı Onsekizinci ve ondokuzuncu yüzyıllarda işsiz kalan köylü çoktu Çevirmeden zarar gören bu köylülere işgücünü karşılamak amacıyla hükümet kullanmaya hatta her fırsatta başvuruyordu fakat bu durumdan da çekiniyordu
Bu yüzyılda çevirme düzenli yasalar haline getirildi ve işsiz kalan köylü artık endüstride çalışacak duruma getirilmişti,yani topraksız işçiydi Endüstrinin çok geliştiği İngiltere’de köylülük oldusu silinmişti
Köylüyü bu durumlara düşüren başka bir neden ise,her ne kadar dolaylı olsada,fabrika sistemine geçişti Makineler nedeniyle rakabete giren birçok el tezgahında çalışan insanlar ise rekabet edelim derken kendi tezgahlarını satmak durumunda kalıp üretim aracı alınmış işçi statüsüne gelmişlerdir,çünkü makineler el tezgahlarından kat kat fazla ve ucuz üretim yapıyorlardı
Katolik kilisesi endüstriyel gelişime ayak bağı oluyordu çıkarları yüzünden ve onun yapamayacağı işleri meşru kılmak için Protestan kilisesi kullanıldı Böylece dinen de yapılan işler yasallaştı ve dine uyduruldu ve kapitalist anlayışa göre din değiştirildi
Anlayış şöyleydi;maddi varlıklar için zengin olamak değil tanrı için zengin olmak meşru kılındı Ayrıca Kalvenizm tan olarak kapitalizme göre şekillenmiş bir mezhepti ve burjuvanın çıkarlarını korur vaziyetteydi
Bu endüstriyel kapitalizmin başlangıcıydı,ayrıca fabrika sistemi ve yarattığı sermaye modern sistemin doğuuşunu sağladı
15 BÖLÜM
DEVRİM-ENDÜSTRİDE,TARIMDA,ULAŞIMDA
11 Mart 1776 tarihinde İngiltere’de buharlı makine icad edilmişti İletişim kötüydü ve gazeteler bu haberi verecek kadar gelişmiş değildi
Buharlı makinenin bulunuşu fabrika sisteminde üretimin artması demekti Fabrikadan çıkmış olan mallar hem dışarda hem “içerde” pazar sahibiydi İçeride çünkü o zamanlarda İngiltere’de nüfus artışı yaşanmıştı ve artan iç talebi karşılamak gerekiyordu O dönemde ölüm oranları azalmıştı Neden olarak tarımdaki iyileşmeler ve tarım teknolojisinin ilerlemesi,bu nedenle halkın daha iyi beslenme sağlanmıştı O dönemde tarım devrimi olmuştu ve tarla ekim sistemi değişmişti Artık toprak hep ekiliyordu ve aynı zamanda dinlendiriliyordu Tarlayı dinlendirmek için ekilen şalgam ve yonca hayvancılığın da gelişmesini sağlamış ve hayvanları daha besili hale getirmişti Hayvan niteliklerini düzeltmek için bilimsel araştırmalar da bu dönemde başlamıştı Ayrıca toprağın ekimindeki tekniklerin gelişmesi de verimi arttırmıştı
Verimin artması çiftçiliğin karlı hale gelmesini sağladı ve toprağa yatırımlar arttı Bu da besin artışı demekti,dolayısıyla nüfus artışı demekti
O dönemlerde yollar kötüydü Ucuz,düzenli ve hızlı bir ulaşım gerekiyordu Buharlı makinelerin bulunmasıyla buharlı gemiler ve trnler yapıldı,demir yolu ağları kurulmaya başalandı,kanallar inşaa edildi ve yol sistemleri geliştirildi Ulaşım devrimi dış pazarın artık iç pazar haline dönüşmesini sağladı
16 BÖLÜM
EKTİĞİN TOHUMU BAŞKASI BİÇİYOR
Endüstri devriminin ilk başlarında fakir olan işçiler çok ağır şartlarda yaşıyorlardı Bunun yanında zengin kesim de kendi rahatlarında ve menfaatleri uğruna yasalar çıkaran bir topluluktu,çünkü paranın gücü onlardaydı Makinenin ve fabrikanın kurulmasından sonra bu iki grup arasındaki uçurum daha büyüdü zengin olan daha zengin fakir olan şimdi daha fakirdi
Bunların yanında fabrika koşullarının ağır olması durumu vardı Eski zamanlarda evde çalışılırdı uzun saatle boyunca ve fabrikadaki ortamda da uzun saatler bulunuyorlardı fakat sorun bu değildi,sorun fabrikanın çalışma disipliniydi Bu ağır koşulların üzerine işveren makinelerden en fazla verimi alacak şekilde işçilerini çok fazla çalıştırıyor ve en az düzeyde ücret veriyordu
Bu dönemlerde bütün aile çalışıyordu Ama kadın ve çocuklar daha çok çalışıyorlardı çünkü daha az ücretle erkek olan işçiye yakın verim alınıyordu bu yüzden işsizlik oluşuyordu Bu nedenle işçiler çalışma saatlerinin kısalması ve ücretlerinin artması için işverene başvuruyorlardı Fakat bundan bir yarar sağlayamayınca ana sorun olarak gördükleri makineleri parçalamaya başladılar,çünkü malların ucuzlatılması ve insanların işsiz kalması bu kadar sefalet bu yüzden doğuyordu Fakat bu olay karşısında işveren yasal güçlerini kullanmaya başladı,çünkü yasaları zenginler yapardı ve onları koruyordu Bunun üzerine işçilerin tek yapabilecekleri şey parlementoya girebilmek yani seçilme hakkını elde edebilmek ve bunu zor da olsa başardılar Böylece yasayı işçiler yapmış olacaktı
Bunların yanında işçiler kendi güçlerini arttırmak için sendikalar kurma hakkını zor mücadelelerden sonra aldılar Böylce kendilerini örgütlemiş bireysel güçten toplanıp daha
güçlü bir hale gelmişlerdi İşverenin sayısı az olduğundan onlar ya yasayla ya da kendi aralarında kolay toplanabiliyorlardı ve sendikalar bireysen bir güçleri olmayan işçi kesimin bir araya getirerek güçlendirdi Sendikalar çok engellendi ve işçiler hapsedildi ama işçilerin kendi haklarını savunmalarının ve korunmalarının en güçlü yapılabildiği yerlerdi
Ayrıca sendikalar genelde sanayileşmiş bölgelerde yoğun olarak görülüyordu ve oranın gelişmesini sağlayan bir öğeydi
17 BÖLÜM
KİMİN DOĞA YASALARI
Endüstri devrimi o zamanın koşullarını göz önüne alan iktisatçılar yarattı ve bunun yanında da yeni iktisadi formüllerin gelişmesinin doğuşu oldu Bu iktisadın kurucusu Adam Smith’tir İngiltere’de klasik iktisat sistemi yerleşmişti Çğın işadamları bu teorileri destekler konumdaydı,çünkü kendi yaptıkları yönetim sistemine uyuyordu Bu iktisadın düşünce tarzına göre bireysel iyilik bütün toplumun iyiliği olarak görülüyordu ve bu kesimden olanlara göre devletin doğa yasalarına karışmasını uygun bulunmuyordu
Halkın yoksullaşmasını halka bağlayan Malthus,nüfusun artmasının tarımsal üretimden daha fazla olduğunu söylüyordu Malthus’tan başka Richardo “emeğin doğal fiyatı kuramında;besin fiyatlarının emeğin kendi ücret değişikliğine göre olduğunu savunuyordu,yani işçi tasarruf sahibi olamıyordu Ayrıca bu besin ihtiyacın karşılanması için yeni topraklar çevriliyordu ve yeni toprakların kirası artıyordu
O dönemlerde İngiliz Parlementosu’nda toprak sahipleri vardı ve verilen kararlar işçilerin aleyhine kararlardı İşçilerin sadece işgücü olduğundan çalışma süresinin onların ücretini belirlediğinden,çalışma süresinin azalması taraftarı değiller,çünkü işverenin karı işçiye yeterli miktarda ücret verilerek sağlanıyordu İşçi ücreti ancak işçi sayısı azaltılarak arttırılabilirdi Walker ise yaygın ücret sistemini ortaya koyarak bu sistemi çürüttü,çünkü bu sistem işçilere hiçbir hak tanımayarak onlara zarar veriyordu
Uluslararası iktisatta ise List servet üretebilmenin servetten daha önemli olduğunu savundu ve klasik düşünce ondokuzuncu yüzyılın ikinci yarısında gücünü yitirdi ve uluslararası düzeyde Marx’ın düşünceleri hakim oldu
|