Prof. Dr. Sinsi
|
Epistemoloji...
Epistemoloji, bilgi elde etmenin ve bilgilerin doğruluğunu tahkik etmenin yöntemlerini araştıran felsefe dalıdır
Ne(yi) biliyorum? Nasıl biliyorum? Epistemolojinin konusu, bu meseledir Felsefenin diğer bütün dalları, bu meseleye bağlıdır; çünkü, nasıl bildiğimizi bilmeksizin, neyi kesin olarak bildiğimizi söyleyemeyiz Bir şeyi kesin olarak bilmek yeteneğinden yoksun olmak: akıl yürütme, seçme ve davranma kapasitesinden yoksun olmak demektir İşte; epistemoloji, "Nasıl?" sorusuna cevap vererek, "Ne?" sorusuna cevap veren özel bilimleri mümkün kılar
İnsan, ne Alim-i Mutlak, ne de yanılmazdır (Alim-i Mutlak: herşeyi bildiği varsayılan ilahi varlık ) Öyle olsaydı, epistemolojiye (bilgi teorisine) gerek olmazdı Yani; insan bilgisi, otomatikman kazanılabilse, doğruluğu otomatikman kesin olabilse, içeriği otomatikman tam olabilse; bilgilenme yöntemlerinin keşfi diye bir zaruret olmazdı Oysa, insan tabiatı böyle değildir Algılama yeteneği otomatiktir; fakat, bu yetenek, hayatta insanca varkalmak için yetersizdir Algılama düzeyinin ötesinde; insan bilinci, iradidir: bilgiyi, gayret göstererek edinir (gayret göstermezse edinmez); bilgiyi, doğru yürütmeyi öğrendiği bir akıl süreciyle elde eder (doğru yürütmeyi öğrenmemişse elde etmez) Tabiat, insana, zihni etkinlik konusunda hiçbir garanti vermez; insan, hata yapmaya, görmezden gelmeye, realite hakkındaki bilgisinde psikolojik tahrifat yapmaya muktedirdir İnsan; doğuştan sahip olmadığı, tabiatınca kendisine otomatikman verilmiş olmayan bir bilgilenme yöntemini, kendisi keşfetmek zorundadır; yani, akli yeteneğini nasıl kullanacağını, muhakemesiyle vardığı sonuçların doğruluğunu nasıl tahkik edeceğini, hakikati yalandan nasıl ayırt edeceğini, neyi bilgi olarak kabul edebileceği kriterini nasıl tesbit edeceğini, kendisi keşfetmelidir Yani, insan, bilgi dediği şeyi keşfetmek ve bu bilgilerin realiteye tekabül ettiğini isbat etmek zorundadır Burada bazı sorular ortaya çıkmaktadır:
İnsan; bilgiyi, bir akıl süreciyle mi elde eder; yoksa, tabiat-üstü bir kuvvet, bilgiyi, ona, ani bir vahiyle mi bahşeder?
Akıl, insan duyularının sağladığı malzemeyi teşhis edip (kimliklendirip) bütünleştiren bir yetenek midir; yoksa, daha doğmadan önce insan zihnine ekilmiş fıtri (tabiattan, doğuştan) fikirlerle dolu bir depo mudur?
Akıl, realiteyi kavramakta tamamen yeterli midir; yoksa, insan, akıldan daha üstün herhangi bir kavrama yeteneğine mi sahiptir?
İnsan, bildiklerinden emin olabilir mi; yoksa, sürekli bir şüphe içinde bulunmaya mı mahkumdur?
Bu sorulara verilecek cevapların niteliği; bir insanın, kendine güven derecesini -dolayısiyle, realiteyle alışverişte bulunma işindeki başarısını- belirler Rasyonel bir insan, bu soru setlerinden sadece birincilere olumlu cevap verecek ve neden böyle cevap verdiğini bilecektir Epistemolojinin temel konusu, bu bölümde incelenecek olan kavramlardır Epistemolojinin alanında olan önermeler ve lisan konuları, gerektiğinde değinilmiş olmakla birlikte, esasen epistemolojiye giriş mahiyetinde olan bu bölümün kapsamı dışında bırakılmıştır
|