Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Tıp / Biyoloji / Farmakoloji

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
çeşitleri, doku

Doku Ve Çeşitleri

Eski 10-09-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Doku Ve Çeşitleri



DOKU: Belli bir ödevi görmek üzere toplu bir sistem teşkil eden, genellikle aynı yapı ve özellikteki hücre gruplarına doku denir Ancak bazı dokular örn; iletim dokusu heterojen hücrelerin topluluğundan meydana gelir Dokuların özelliklerini araştıran biyoloji koluna da histoloji denir

Bitkinin dokularını meydana getiren hücreler arasında orta lamel, hücre arası boşluk, geçit ve plasmodesmler bulunabilir Bunlar dokuyu oluşturan hücreler arasında madde ve uyartı alış-verişini sağlarlar

Bazı hücreler arasında stoplazmik bir ilişki bulunmadığı halde doku oluştururlar Bunlara yalancı doku veya hücre kolonisi denir

Tüm doku hücreleri beslenme, solunum, protein sentezi gibi temel görevlerini bağımsız olarak yaparlar Bunun yanında farklı görevleri yapacak şekilde özelleşmişlerdir

q BİTKİSEL DOKULAR

a) Meristem (Bölünür) dokular

b) Bölünmez dokular

A MERİSTEM DOKU

Meristem dokunun kökeni embriyodur Yüksek yapılı bitkilerde yumurta hücreleri ile erkek gametin birleşmesinden meydana gelen zigot bölünerek embriyoyu verir Embriyo esas bitkiyi meydana getirebilmek için devamlı bölünerek hücre sayısını arttıra bilme yeteneğindedir Bölünme özelliğinden dolayı da bitkilerin uzama ve kalınlaşmasını sağlar (Meristemler tarafından üretilen hücreler büyümelerine ve morfofizyolojik değişmelerine, özelleşmelerine değişim denir Böylelikle embriyonik karakter kaybolur ve olgun dokular oluşur Örn: Elekli boru hücreleri, çekirdek veya çekirdek materyali, ihtiva eden bütün değişmez doku hücreleri yeterli uyarı aldıklarında yeniden bölünme, büyüme ve değişme kabiliyetindedirler Buna hatipotensi denir)

*Meristem hücrelerin özellikleri è Bol sitoplazmalı, ince çeperli, hücreler arası boşlukları olmayan, kofulsuz yada küçük ve az kofullu, büyük çekirdekli, farklılaşmış küçük hücrelerdir En önemli özellikleri sık sık bölünerek yeni hücreler meydana getirebilmeleri

Meristemler kökenlerine göre 2’ye ayrılır

i Primer meristem

ii Seconder meristem

1- PRİMER MERİSTEM (BİRİNCİL) è Embriyo safhasından itibaren bölünme yeteneğini kaybetmeyen ve doğrudan doğruya embriyo hücrelerinden gelişen hücrelerdir Uzunluğuna büyümeyi gerçekleştirirler (Meristem bitkide bulunduğu yere göre 3’e ayrılır; Apikal, lateral ve inter kalar olarak)

(Apikal meristem è kök, gövde ve dalların ucunda yani büyüme noktalarında bulunur Gövdede bölünmenin olduğu kısım vejetasyon konisi adını alır ve büyüme noktasını teşkil eder

Vejetasyon konisinin en dış kısmında tenika bulunur Tenikanın dış tabakası dermatogen (protoderma) adını alır ve gelişerek epidermayı oluşturur Poriblem denilen iç tenika tabakasının gelişmesiyle koroks ve destek doku meydana gelir

İkinci tabakada karpustur ve buda öz veya öze yakın iletim demetlerini meydana getirir

İnterkalar meristem è organların uzunluğuna büyümesini sağlar

Lateral meristem è enine büyümeyi sağlar)

(Büyümeye devam eden pena köklerin uç kısımlarında da bir vejetasyon konisi bulunur Yalnız bu genç kökler toprakla devamlı temas halinde bulunduklarından bu kısım kaliptra denen yüksükle korunur Burada dıştan içe doğru

kaliptrogen à dermatogen à periderm à karpus bulunur

Primer meristemler kök, gövde ve dalların ucundaki sürekli mitoz bölünme özelliğinde olan hücrelerden oluşur Kök ve gövde ucundaki bu kısımlar koni şeklini almıştır Genç hücrelerden oluşan bu büyüme konileri kökte kaliptra, gövdedeyse koruyucu yapraklarla dış etkenlerden korunur

2 SEKONDER MERİSTEM è Çiçeksiz bitkiler ve Monokotilodan da yoktur Bölünmez doku hücrelerinin hormonların etkisiyle yeniden bölünme yeteneği kazanması sonucu meydana gelen bölünür dokulardır Kök ve gövdenin enine büyümesini sağlar (kambiyum ve mantar meristemi bunu sağlar)

B BÖLÜNMEZ DOKU (Değişmez, Sürekli Doku)

Normal olarak hücre bölünmesi görülmez Bölünür doku hücreleri yaşlandıkça bölünmez doku hücrelerini oluştururlar Hücreleri meristem hücrelerinden büyük ve sitoplazmaları az hücrelerin büyük kısmını vokuol meydana getirir Hücrelerin bir kısmı ölü olup içleri su ve hava ile doludur Hücre çeperleri kalınlaşmış, hücreler arası boşluk oluşmuştur Zamanla çekirdekleri küçülür yada kaybolur Bazı bölünmez dokular gerektiğinde surgun dokulara dönüşebilir Örn; Ağacın dalları kesilince yeni dallar oluşabilir

Bölünmez dokular 5 tipe ayrılır

i Parankima dokusu (Temel doku)

ii Koruyucu doku

iii Destek doku

iv İletim doku

v Salgı doku

1 Temel Doku (Parankima= Özek doku)

Çeşitli görevlerle yükümlü olan meristem hücrelerinden oluşur Bitkide daha çok basit bir dolgu dokusu gibi düşünülebilir Bu doku hücreleri sonrada değişerek çeşitli özel hücre tiplerine dönüşür

Hücre çeperleri genellikle ince, bazen ligninleşmiş veya kalınlaşmış olabilir Plazmaları bol olan canlı hücrelerdir Hücre çeperinde basit geçitler bulunur Hücrelerin sitoplazmaları içinde çeşitli organeller, kloroplast, kromoplast ve leukoplast bulunur Besin maddelerinin toplanması, iletilmesi, solunum gibi önemli canlı olaylar parankima hücrelerinde görülür

Görevlerine göre 4 grupta toplanır

1 Özümleme Parankiması è Bitkilerin ışık gören kısımlarında bulunur Örn: yapraklarda, genç dallarda, gövdenin dış kısmında Yapraklardaki bu parankima hücrelerinin içinde bol miktarda kloroplast bulunur

Bir yaprak kesitinin mezofil denen katmanının üst kısmında, düzgün sıralar halinde dizilmiş palizat parankiması bulunur Palizat parankimasının altında da geniş boşlukları bulunan sünger parankiması vardır

Özümleme parankimasının görevi fotosentezle besin üretimi yapmaktır

Yapraktaki damarların önemli görevleri vardır Bu damarlar ksilem denilen odun boruları ile floem denilen soymuk borularından oluşur Ksilem su ve minerallari getirir, floem üretilen besinleri diğer kısımlara taşır

1 Havalandırma Parankiması (Aerankima) è Bataklık ve su bitkilerinin kök ve gövdelerinde bulunur Hücreleri arasındaki geniş boşluklarda hava depolar Bu boşluklarda bitkinin O2 – CO2 alış-verişi sağlanır

2 İletim Parankiması è Özümleme parankimasıyla iletim boruları arasında su ve besin iletimini sağlar

3 Depo Parankiması è kök, gövde, tohum ve meyvelerde yedek besin ve su depo eder (Örn: kaktüs)

4 Koruyucu Doku

Kök, gövde ve meyveleri örter Kalın çeperli ve klorofilsiz hücrelerdir Diğer dokuları dış etkenlere karşı korumak ve bitkinin su kaybını düzenlemekle görevlidir Epidermis ve periderm olmak üzere 2 çeşittir

v Epidermis è Otsu bitkilerle, odunsu bitkilerin gövde ve yapraklarının üzerini örter Kök ve gövde de Apikal meristemin en dış tabakası dermatogen hücrelerinden meydana gelir Tek sıra, canlı hücrelerden yapılmış bir dokudur Hücreleri arasında boşluk bulunmaz

Epidermanın dış çeperi bitkinin yaşadığı ortama göre örneğin kuraklık faktörüne göre kalınlaşabilir Bu kalınlaşma dışa doğru kütin birikimiyle olur ve kütikula tabakası oluşur Kütikula tabakası sayesinde su kaybı önlenir, epidermisin direnci arttırılır

Epidermis hücrelerinden şu yapılar meydana gelebilir

1- Stoma 2- Tüy 3- Emergens

Stomalar epiderma hücrelerinden dışa olan açıklardır İç dokularla dış ortam arasındaki ilişkiyi sağlar Stomalar gaz ve su buharı alış-verişi ve terlemeyi sağlar Stomalar yalnız yapraklarda ve gövdede bulunur

Stoma Hücreleri à canlı, klorofilli fasulye gibi

Stoma aralığına bakan yüzeylerin çeperleri kalın, yanlarındaki hücrelere kısımlar ince ve selülozdur

Yaprak eşit şekilde aydınlığında stomalar her 2 yüzde bulunurlar Az ışıkta ise yaprağın alt yüzeyinde, su içindeki yapraklarda ise stoma bulunmaz

Stomalar fotosentez yapma ve bu olayın ürünü olan nişastadan şeker, şekerden de nişasta meydana getirerek turgorlarını azaltıp-çoğaltma yeteneğindedirler

Dokularda yeterli su yoksa stoma hücreleri turgorunu azaltır ve stoma açıklığı daralır

Tüyler à bazı epiderma hücrelerinin dışa doğru meydana getirdiği uzantılardır Görevlerine göre salgı ve örtü tüyü olarak 2’ye ayrılır

Emergensler à sadece epiderma hücrelerinden değil altındaki dokuları da içeren çıkıntılardır Salgı ve tutunma görevi yaparlar

v Mantar Doku è Yaşlanan ve kalınlaşan bitkilerde epiderma sınırı olan gerilme ve büyüme kabiliyetinden ötürü gövde ve köklerin çevresini saramaz, parçalanır Bu durumda epidermanın koruyucu görevini mantar doku üzerine alır Mantar doku mantar kambiyumundan meydana gelir

1 Primer mantar doku

2 Seconder mantar doku

3 Primer Mantar Doku è Kökte rastlanır Yaslanan köklerde epiderma veya epiderma altı parankima hücrelerinin mantarlaşmasından oluşur Kökün en dış tabakasını meydana getiren mantarlaşmış dokuya eksoderma denir Birde kökte çeperleri at nalı şeklinde mantarlaşmış endodermis vardır

4 Seconder Mantar Doku è a) Periderma

b) Lentisel

Periderma è epiderma ve altındaki dokulardan seconder olarak meydana gelen mantarlaşmış dokudur Kök ve gövde epidermanın yerini doldurur Fellogen, fellemi felloderma olarak 3 kısma ayrılır Fellogen dışa doğru, fellemi içe doğru, fellodermayı meydana getirir

Fellem à Çeperleri mantarlaştığı için geçirgen değildir Hücreler arası boşluğu yoktur

Felloderma à Canlı hücrelerdir Selüloz çepere sahip yeni çeperleri mantarlaşmamış, fotosentez yapabilir ve nişasta depolayabilirler

Lentisel è Gövde üzerinde ince yarıklar halindedirler Gaz alış-verişini sağlar ve stomaların görevini yapar

3 DESTEK DOKU

Bitkiye diklik, sertlik, ve sağlamlık kazandıran bir dokudur Otsu bitkilerde bu görevi turgor basıncı yaparken, odunsu bitkilerde ise destek doku yapar 2 tiptir

a) Kollenkima (pek doku): Hücreleri canlıdır Çeperleri selüloz veya pektin birikimi sonucu kalınlaşmıştır Bazılarında kloroplast vardır Bulunduğu yerler uzamakta olan organlarda özellikle genç gövdelerde ve yaprak saplarında, yaprak orta damarlarında, kök korteksi; 1 yıllık bitkilerin toprak üstü gövdeleri ve çiçek saplarıdır Çeperlerindeki kalınlaşmaya göre Köşe ve Levha kollenkiması diye 2’ye ayrılır Köşe kollenkimasında kalınlaşan hücre çeperinin köşesinde olurken, levhada çeperin bir veya iki yüzünde olur

b) Sklarenkima (sert doku): Çeperleri kalınlaşmış ve genellikle yapısı lignin birikimi sonucu odunlaşmış hücrelerden meydana gelen bir dokudur Odunlaşmanın ileri safhalarında hücreler ölü hale geçer Hücrelerin sitoplazma ve çekirdekleri yoktur Sklarenkima lifleri ve Taş hücreleri olarak 2’ye ayrılır

Sklarenkima lifleri sivri uçlu, dar ve uzun olan ölü hücrelerdir Bitkiye diklik verirler Kopmaya karşıda direnç gösterirler (keten,kenevir)

4 İLETİM DOKU

Topraktan alınan su ve inorganik maddelerin toprak üstü organlara, fotosentez sonucu meydana gelen organik maddelerin organlara taşınması iletim dokusu ile sağlanır 2’ye ayrılır

1- Ksilem (odun)

2- Floem (soymuk)

Ksilem è Topraktan alınan suyu ve bu su içinde erimiş olan anorganik maddeleri yüksekte bulunan organlara, yaprakları iletir Hücreleri ölüdür Zamanla hücre çeperleri kalınlaşır Hücreler arasındaki çeper, çekirdek ve sitoplazmalarından yok olur 4’e ayrılır

Trake à Topraktan alınan suyu yukarı organlara iletir

Trakeid à Trake ile aynı görevi yapar

Ksilem parankiması à iletim dokusu içinde besin depo etmek ve kısa mesafede iletim yapmakla görevlidir Canlı hücrelerdir

Ksilem sklarenkiması à İletim dokusunda destek işini yaparlar

Floem è Yapraklarda fotosentez sonucu meydana gelen organik maddeleri bitkinin diğer kısımlarına iletir İletim 2 yönlüdür İletim hızı odun borularından yavaştır Hücreleri canlıdır Hücreler arası çeper kalbur gibi deliklidir Bu yüzden kalburlu borularda denir 4’e ayrılır

c) Kalburlu borular

d) Arkadaş hücreleri

e) Floem parankiması

f) Floem sklarenkiması

5 SALGI DOKU

Hücreleri canlı, bol sitoplazmalı ve iri çekirdeklidir Hücreleri tek tek bulunabildiği gibi grup halinde de bulunabilirler Hücre içi (süt gibi) veya hücre dışı (reçine gibi) salgılar vardır Salgı doku tek hücreli olabileceği gibi salgı cebi ve salgı kanalı şeklinde olabilir

Çiçek ve yapraktaki koku ve bal özü salgılar böcekleri çekerek tozlaşmaya yardımcı olur

Yakıcı tüylerdeki salgılar korunmayı sağlar

Reçine ve tonen gibi salgılar bitkiyi zararlı hayvanlardan ve böceklerden korur

Bitkinin yaralanan kısımlarını onarmak için süt borularından süt salgısı gibi salgılar üretir

1 HAYVANSAL DOKULAR

1-EPİTEL DOKU

Vücudun dış ve iç kısımlarıyla organların yüzeyini kaplayan bir örtü dokusudur Epitel doku aynı zamanda farklılaşarak salgı meydana getirir (Epitel doku embriyonun ektoderm, endoderm ve mezoderm tabakasından meydana gelir

Görevleri è

1- Koruma görevi (deri)

2- Absarbsiyon görevi (ince bağırsakta)

3- Salgı görevi (bezler)

4- Duyu alma görevi (Nöroepitel)

5- Kasılma görevi (Miyoepitel à bezlerin üzerinde bulunur)

6- Eksresyon görevi (boşalma à böbreklerde)

7- Taşıma görevi (Endotelyumda à damar içi döşeyen Epitel)

8- Suyun kaybını önler

Genel özellikleri è Epitel hücreleri birbirine sıkı sıkıya bağlanmıştır Hücreler arasında boşluk yoktur yada çok az bir aralık vardır

Hücreler arasında kılcal damarlar bulunmadığı için beslenmeleri difüzyon yolu iledir Hücreler için gerekli besin Epitel doku altındaki bağ dokuda bulunan kılcallar tarafından sağlanır

Bütün Epitel hücreleri bazal lamina üzerine oturur

(Epitel hücrelerinin yüzeyleri oldukça gelişmiştir Örn: bir bağırsak epitelini ele aldığımızda Apikal, lateral, bazal yüzey olmak üzere 3 farklı yüzey bulunur Epitel hücreleri yan yüzeyleriyle birbirine sıkı sıkıya bağlanmışlardır Hücreler arsında kohezyon kuvveti çok fazladır Bundan dolayı gerilime ve basınca karşı çok dayanıklıdır Hücreleri bu şekilde birbirine bağlayan kuvvet hücre zarının üzerinde bulunan glikokalirdir Buradan glikoprotein sentezlenir ve CA+ iyonları da bu kuvvetin oluşmasında etkilidir Hücreler yaşlandıkça bu bağlantı zayıflar)

Epitel hücrelerinin Apikal yüzeyinde bulunan morfolojik yapılar şunlardır;

a) Mikrovilluslar è Epitel hücrelerinin serbest yüzeyinde bulunan stoplazmik uzantılardır Sıvı materyal taşıyan Epitel hücrelerinde ve Absarbsiyon yapan Epitel hücrelerinde bulunur İçinde bulunan aktin filosant mikrovilluskarın daha dik, birbirine paralel durmasını sağlar Aynı zamanda kısmen neden Absarbsiyon kolaylaştırır

b) Stareocilia è Erkek üreme organı olan epidiydimiste ve kulakta duyu kılları olarak bulunur (reseptör görevi yapar)

c) Cilia è plazma zarının bir uzantısıdır İç yapısında 9+2 olan mikrotopcuklardan oluşmuştur

Laterol yüzeyindeki morfolojik yapılar şunlardır;

Zonula ocaludens è Kapalı temas bölgesi, iki hücre arasındaki sıkı bağlantı bölgesidir

Zonula adheens è Açık temas bölgesi interseluler kısmında düşük elektrodens materyal bulunur Bu madde 2 hücre zarını birbirine bağlar

Desmosom è 2 komşu Epitel hücreler arasındaki bağlantı bölgesi 2 zar arasındaki aralık oldukça belirgindir Birleşme yerinde komşu hücre zarlarında boşluk olarak isimlendirilen kalınlaşma meydana gelmiştir Bağ doku üzerinden sitoplazmaya doğru uzanan tonoflament denilen yapılar bulunur Tonofilorent hücrelere desteklik eder

Hemidesmosom è Yarıdesmosom Epitel hücrelerin loterol yüzeylerin bazala yakın yerlerinde ve bazal plazma zarı üzerinde bulunur Plazma zarını bazal laminaya bağlar

Gop junction è 2 hücrenin elektriksel olarak bağlandığı yerlerdir Delikler bulunduğu için delikli geçit bölgeleri de denir

Bazal plazma zarında bulunan yapılar olarak plazma zarı katlamalarını görmekteyiz Bağırsak epitelinde ve iyon geçicinin fazla olduğu hücrelerde görülür

Bazal mambran è Kollogen tip IV proteinleri laminin ve heporon sülfattan oluşur Bazal lamina altında bulunan bağ dokuya Kollogen tip VII olurdu Bilinen ve protein yapısındaki filorillerle bağlıdır

Epidermis bez hücreleri, solunum, üreme, eridotelyum sindirim kanalı Epitel hücrelerinin altında, kas hücreleri,yağ doku ve shwan hücreleri etrafında bulunur Akciğer ve böbrek planorulus epitelleri arasında bazal lamina bulunur

--Görevi 1- Epitel doku ile bağ doku arasındaki monomolekül değişimini düzenler

2- Hücrelere desteklik etmek

3- Bu hücrelerin düzenini, hareketini kontrol etmek

4- Kas hücreleri arasında bazal lamina yeni bir sinir-kas bağlantısı oluşturur

Bazal lamina tabakası epitel, kası adipoz ve shwan hücreleri tarafından salınır

A) Örtü epiteli

3 kısımda incelenir

1 Tek tabakalı epitel

Tek tabakalı yassı epitel

ü Tek sıralı yassı hücrelerden oluşmuştur

ü Çekirdekleri yassıdır

ü Damar içini örten Endotelyumda, vücut boşluğunu örten mezotelyum da

ü Taşımada önemli rol oynar

Tek tabakalı kübik epitel

1 Hücrelerin eni boyu birbirine yakındır

2 Çekirdekleri küreseldir

3 Troid bezinde, böbrekte, tükürük bezinde, ovaryumun serbest yüzeyinde, retinanın pigmentli epitelinde rastlanır

4 Görevi koruma ve salgı yapmaktır

Tek tabakalı prizmatik epitel

1 Hücrelerin boyu eninden fazladır

2 Çekirdekleri oval ve bazala yakındır

3 Bazal ve Apikal olmak üzere 2 tür faaliyeti vardır

Bazal faaliyette à hücre sentez işlerini

Apikal faaliyette à hücre sekresyon işini yaparlar

Sekresyon hücre tipine göre yağ sentezledikçe dışarıya gönderir (Pankreasta)

yağ da hücre de biriktirip sonrada hepsini birden dışarıya boşaltır (Goblet hücresi)

Silli veya silsiz olabilirler

Silli olana solunum sisteminde silsiz olana da midede rastlanır

1 Üzerinde Mikrovilluslar bulunur

2 Görevi koruma, Absarbsiyon ve salgı yapmaktır

Salgı olarak mukus salgılar Mukus kaygan ve glikoprotein yapıdadır Görevi de hücre yüzeyini korumaktır

Yalancı tabakalı epitel

Tek tabakalı epitelle çok tabakalı epitel arasında geçit tipi oluşturur Hücrelerin hepsi bazalların üzerine oturur Ancak bazı hücreler yüzeye kadar çıkamaz ve diğer hücreler arasına sıkışır alır Prizmatik hücreleri silli olan bu epitel hücreleri arasında Goblet hücreleri bulunur Bu hücrelerin kısa ve muntazam olmayan Mikrovilluslar vardı Goblet hücreleri salgılarını biriktirdikten sonra dışarıya bıraktığı için hücrenin Apikal tarafı şişkinleşerek kadeh görünümünü alır Bunun için bu hücrelere kadeh hücreleri de denir Goblet hücrelerinin salgısı olan mukus bulunduğu yer olan trakenin içini devamlı nemli ve kaygan tutar

Yalancı tabakalı epitele büyük solunum yollarında bulunan burun boşluğunda, gözyaşı bezlerinde, silsiz yalancı tabakalı epitele büyük tükürük bezlerinin boşaltma kanallarında rastlanır

Bu tabakanın görevi koruma, salgı ve havadan gelen portikillerin yapışmasını sağlar

Çok tabakalı epitel

Çok sıralı epitel hücrelerden meydana gelmiştir Koruma, salgı ve su kaybını önlemek gibi görevleri vardır

Çok tabakalı yassı epitel è Esas koruyucu korevini üstlenen doku tipi kaidedeki hücreler prizmatik, yüzeydekiler ise yassıdır

Prizmatik hücrelerin çekirdekleri iri ve sitoplazmaları RNA bakımından zengindir Kübik hücrelerin bulunduğu orta kısımda hücreler arası boşluk meydana gelmiştir Bu hücreler birbirine köprülerle bağlıdır

Çok tabakalı epitelin kaide kısmında epitel tabakanın altında bulunan bağ doku epitel içine doğru yer yer popillalar oluşmuştur

Çok tabakalı yassı epitel keratinli ve keratinsiz olmak üzere 2 tiptir Çok tabakalı keratinleşmiş epitele epitele derinin epitel tabakasında rastlanır Burada hücreler cansızdır ve keratin denilen madde birikimi olmuştur Çok tabakalı keatinsiz epitele ağız boşluğu, yutak yemek borusu, anüs ve vajinada rastlanır

Çok tabakalı prizmatik epitel è Ter bezi ve ovaryum hücrelerinde görülür

Çok katlı epitel tabakanın içinde çok sayıda renk oluşumunu sağlayan melanin, ter bezi, kıllar, sinir uçları gibi yapılar vardır Vücudumuzdaki saç, tırnak, kıl gibi yapılar çok katlı epitelin ürünüdür Çok tabakalı değişici epitel yapı bakımından çok katlı yassı epitele benzer Ancak yüzey hücreleri bulunduğu yerin mekanik değişmelerine karşı devamlı olarak değişmeye adapte olmuştur Nu epitel doku bütün üriner sistemde görülür Örn: idrar kesesinde, kesenin dolmasına bağlı olarak yüzey hücreleri genişler ve küçülür Bu hücreler diğerlerine göre sitoplazmaları RNA, glikojen ve mitokondri bakımından daha zengindir

B) Bez epiteli

Epitel hücreleri üzerinde bulundukları bazal lamina ve hemen bunun altında bulunan lamina propiadan gelen bazı maddeleri kullanarak yeni sentezledikleri maddeyi bulundukları ortama veya kılcal damarlara gönderirler Yeni sentezlenen bu madde sitoplazmada graniller halinde veya kesecikler içinde bulunurlar Hücre tarafından sentezlenen bu maddeye salgı=sekret, hücrenin bu faaliyetine salgılama=sekresyon denir Bu faaliyeti yapan hücre veya hücre grubuna bez=glandula denir

Bez epitel hücrelerinde 2 faaliyet vardır

1 Hücrenin bazal kısmında oluşan bazal faaliyet à hücrenin kendi yaşamı için yapmış olduğu faaliyet

2 Hücrenin görevine bağlı olarak yapmış olduğu faaliyet hücrenin bu faaliyeti Apikal kısmında meydana gelir

Bezler sentezledikleri salgı maddesinden kendileri yararlanmaz salgılanan maddelerden organizmanın diğer kısımları yararlanır

Bezi meydana getiren hücre sayısına göre 2 gruba ayrılırlar

Tek hücreli bezler Çok hücreli bezler

Örn: Goblet Diğer bütün bezler

Bezler salgının veriliş şekline göre 2’ye ayrılır

Ekzokrin bezler Endokrin bezler

Salgılarını kanala verir Salgılarını kana verir

Örn: tükürük, gözyaşı, ter

Mide ve bağırsak bezi

Hipofiz, troid, paratroid, böbreküstü

Bezler örtü epitelinin üzerinde bulundukları bağ doku içine çoğalmaları veya bulundukları yerde farklılaşmaları sonucu meydana gelir Örtü epiteli arasında kalmış bezlere endoepitelyal bezler (Goblet), örtü epiteli dışında kalmış bezlere akzoepitelyal bezler (tükürük) denir Ekzokrin bezler endoepitelyol bezdir, Endokrin bezler ise ekzoepitelyol bezdir

Bezlerin etrafı bağ dokudan oluşan bir kapsülle sarılıdır Bu kapsül bazen içe doğru yayılarak beze desteklik eder Bezdeki bağ doku bölmeleri içinde kılcal damarlar ve sinirler bulunur Sinir hücreleri bezin uyarılmasını, damarlarda genleşmesini ve salgısının taşınmasına yardımcı olur

Bezler morfolojilerine göre 2’ye ayrılır

Basit Bileşik

Düz Bileşik Tüp Alveol

bağırsak Dallı ter böbrek Tübilo

mide pankreas

Karma bezler è Bazı bölümlerinde dış salgı bazı bölümlerinde iç salgı üreten bezlerdir Örn: pankreas bezi bir bölümünde sindirim enzimi üretir, diğer bölümünde konselerini düzenleyen hormon (insülin) üretir Eşey bezleri de karma bezdir

Bezlerin salgılarını fiziksel ve kimyasal özelliğine göre

Seroz Mukoz Seromukoz

Salgı Fiz Sulu Viskoz Sulu + viskoz

Kim Protein Glikoprotein Protein + glikoprotein

Çekirdek Küresel Yassı Hem yassı hem küresel

Örn: Pankreas Kalın bağırsak tükürük bezi

Bezler salgıların salgılanış şekillerine göre 3’e ayrılır

Merokin Apokrin Halokrin

1 Salgı groküller yada salgı Salgı atılırken hücrenin -- Salgı atılırken hücre

moleküller halinde salgılanır 2/3’ü tahrip olur Çekirdek tamamen dağılır

1 Salgı atılırken hücre zarar görmez Hücrede kaldığı için tamir Örn: ovaryum testis

2 Örn: endokrin, eksokrin bez eder Örn: koku bezleri

C) Duyu epiteli

İşitme, görme, tat ve dokunma duyuları olan organlarda rastlanır Hücrelerin üzerinde duyu olan kıllarıdır Hücrelerin arka uçları uzamış ve sinir hücreleriyle bağlantılıdır Dolayısıyla aldıkları duyuyu merkezi sinir sistemine götürerek cevap yani reaksiyon meydana getirir

2- BAĞ DOKUSU

Bitkilerde parankima dokusuna karşılıktır Bağ dokusu embriyonun mezoderm tabakasından meydana geliryani mezensim hücrelerinden oluşur Organizmada en yaygın olarak bulunan doku bağ dokudur Doku içinde kan damarı ve sinirler çok yaygındır Görevleri ise;

1 Destekleyici görev yapar (organların etrafında kapsül oluşturarak)

2 Bağlayıcı görev yapar

3 Besleyici görev yapar (epitel dokunun beslenmesinden sorumludur)

4 Koruyucu görev yapar (malenfojlar ve plazma hücreleri ile)

Bağ dokusu hücreler, lif ve hücre arası maddeden oluşurlar Esas hücrelerine fibroblast denir Ve görevi bağ dokunun liflerini oluşturur Fibroblastlar uzantılara sahiptirler Diğer hücreleri ise heparin salgılayan mast hücreleri ve fogositoz yapan makrofaj hücrelerdir

Bağ dokunun lifleri 3 tiptir

a) Kollogen lifler è (beyaz lifler) bunlar çok incedir fakat esnek değildir Bir araya gelerek demet şeklinde bulunurlar Tendollada bulunan salgılardır

b) Elastik lifler è Kollogenlerden daha kalın, esnek ve dallanmıştır

c) Retikular lifler è Çok ince dallanmamış ve esnektir Bağ dokusunun diğer dokularla birleştiği kısımlarda ağ şeklinde dağınık olarak bulunur Kemik iliği ve hücre demetlerinin hemen etrafındadır

Bağ dokusunun içinde ayrıca plazma hücreleri, farklılaşmamış mezensim hücreleri, yağ hücreleri, kan hücreleri ve pigment hücreleri de vardır Pigment hücreleri renk hücreleridir

Ligomentler kemiği bir başka kemiğe, tendanlar ise kemiği kasa bağlayarak kasları ve iç organları askıda tutan potak beyaz iplerdir

3- Kıkırdak doku

bitkilerde destek dokuya karşılıktır Hücreler arası sert olan bir dokudur Kemik dokuya göre basınca karşı daha az dayanıklıdır Yüzeyi esnek ve düzdür

Görevler;

1 Yumuşak dokulara desteklik yapar

2 Düzgün yüzeye sahip olması nedeniyle eklem yerlerinin kolayca kaymasını dolayısıyla kemiklerin hareketini sağlar

3 Uzun kemiklerin büyümesini, kısa kemiklerin kalınlaşmasını sağlar

4 Geçici olarak iskeleti oluşturur

Hücreleri è Kondroblast ve kondrosit denilen2 hücresi vardır

Kondroblastlar à Genellikle çevrede bulunurlar Matrixi sentezlerler

Kondrositler à Esas kıkırdak hücreleridir Matroxi sentezlerler

Kıkırdak hücreleri sayıları 1-9 arasında değişen bir grup oluştururlar Kondrositlerin çevresinde yaygın bir matrix vardır Bu kısma kapsül denir

Kıkırdak dokunun ara maddesine kondrin denir Kondrin esnek ve dayanıklıdır Kıkırdak hücreleri de kondrin içindeki boşluklara yerleşmiştir Bu boşluklara da Kondroblast denir Kondroplastlar ara maddeden bir kapsüle ayrılmışlardır

Perikondrim è Kıkırdak doku ile diğer dokular arasında bulunan ara tabakadır Kıkırdak dokunun büyümesini ve bakımını sağlar

Kıkırdak dokuda kan damarları ve sinirler bulunmaz Bunun için hücrelerin beslenmesi kondrin aracılığıyla difüzyon ile olur Artık maddelerde aynı yolla kana geçer

Kıkırdak doku kapsadığı hücre arası madde ve liflere göre 3 kısımda incelenir

1- Hiyalin kıkırdak è Ara maddesi mavimsi renkte şeffaf ve homojendir Ara maddesi içinde lifler bulunmaz Genç fertlerde hiyalin kıkırdaktan oluşan iskelet, erginde kemikleşir Ergin fertlerde kaburgaların uçlarında, eklem yerlerindeki kemiklerin üzerinde, burun ve trakede bulunur

2- Elastik kıkırdak è Ara maddesi içindeki sarı esnek lifler hücreleri birbirinden ayırır Kulak kepçesi, östaki borusunda bulunur

3- Lifli kıkırdak è Ara maddesi içinde Kollogen lifler çok sıkı bir ağ meydana getirir Hücreler arası madde ve hücreler azdır Diz kapağı, uzun kemiklerin eklem bölgeleri, omurlar arasındaki yastıkçıklarda bulunur

4- Yağ doku (Adipöz doku)

Hücrelerin nucleus ve sitoplazması kenara toplandığından hücrenin ortasında yağ damlaları birikir Yağ hücrelerinin ortasında bulunan Kollogen ve Retikular lifler bu hücrelere destek görevini görür Yağ doku içinde kan damarları ve sinirler yaygındır Bu bakımdan hormonların kontrolünde kalarak değişikliğe uğrar

Görevleri;

1 Enerji kaynağı olarak kullanılır

2 Vücut sıcaklığını korumada önemli rolü vardır

3 Diğer doku ve organların aralarını doldurarak onların şekillerini korumalarında yardımcı olur ve onları basınca, dış darbelere karşı korur

4 Hücre zarının önemli yapı maddesidir

5 Bazı hormonları ve vitaminleri oluşturur

6 Yağda çözünen vitaminlerin çözünerek hücrelere geçmesini ve kullanılmasını sağlar

7 Taban ve avuç içi gibi yerlerde tampon görevi yapar

Yağ doku sarı yağ doku ve esmer yağ doku olarak 2 kısımda incelenir Esmer yağ doku kış uykusuna yatan hayvanlarda bulunur, insanlarda azdır

5- Kemik doku

kemik doku vücudun en sert dokusudur Yapısında %25 su, %45 inorganik madensel tuzlar ve %30 organik maddeler bulunur Madensel tuzlar kemiğe sertlik kazandırır Organik maddeler ise esneklik sağlar Yaş ilerledikçe tuzların kemiğe birikme oranı yükselir ve kemiğin sertleşmesini sağlar Bu yüzden çocuk ve genlerde kemik elastiki, yaşlılarda sert ve kırılgandır

Görevleri;

1 İskeleti oluşturur

2 Beyin ve göğüste bulunan organlar gibi organları korur ve onlara desteklik sağlar

3 Kan hücrelerini oluşturur

4 İskelet kaslarının kasılmalarıyla vücudun hareketini sağlar

5 Vücuda CA deposu durumundadır

Kemik dokusunun hücre arası maddesi osein adı verilen organik bir maddedir Hücrelerine osteosit denir

Kemikler yapılarına göre 2 kısımda incelenir;

1) Sert (sıkı) kemik è İskeleti oluşturan bütün kemiklerin dış yüzeyleri ile uzun kemiklerin gövdesi sıkı kemik dokusundan meydana gelir Bu doku iç içe halılar halinde dizilmiş lamelli yapıdadır Lamellerin ortasında kan damarları ve sinirlerin geçtiği havers kanalı bulunur Havers kanalındaki kan damarlarından osteositlere besinle O2 iletilirken artıklarda aynı şekilde alınır Haversleri birbirine bağlayan kanallara da Walkman kanalı denir

Ortasında havers kanalı, etrafında halkasal kemik hücreleriyle aralarını boşluk bırakmadan doldurmuş ara maddeden yapılı lamelli birimlere havers sistemi denir Kemiklere sertliği bu kısım verir

Bir uzun kemiğin enine kesitine bakılacak olunursa orta kısımda bir kanal bulunur İlik boşluğu denilen bu kanalın içi sarı, uçları ise kırmızı kemik iliği ile doludur Bu kısım kemiğin genişliğine büyümesini sağlar Uzun kemikte kemik kanalına paralel küçük kanallar vardır Bunlara havers kanalı denir Havers kanalları arasındaki ilişkiyi Walkman kanalı sağlar Her havers kanalı etrafında lameller halinde birikmiş olan ara madde içinde kemik hücreleri vardır

Kemiklerin etrafında periost denilen zar vardır Bu zar kemiklerin beslenmesi, kalınlaşması ve onarılmasını sağlar

Süngerimsi kemik doku è Uzun kemiklerin baş kısmı ile kısa ve yassı kemiklerin uç kısmında bulunur Sıkı kemiğe oranla daha yumuşaktır Kırmızı kemik iliği ve boşlukların bulunduğu ince kemik lamellerinden oluşmuştur Kırmızı kemik iliğinde alyuvarlar, granüllü alyuvarlar üretir

Kemik çeşitleri

I Uzun kemikler è Kol ve bacaklarda bulunur 2 uçundaki şişkin kısma baş, 2 baş arasında kalan kısmada gövde denir Uzun kemikte en dışta kemik zarı, baş kısmında ise dıştan içe doğru sıkı kemik doku, süngerimsi kemik doku bulunur İlik kanalının içinde sarı kemik iliği vardır

Uzun kemiğin baş kısmı ile gövdesi arasında kemiğin boyca uzamasını sağlayan kıkırdak dokudan yapılmış bir tabaka bulunur Bu tabaka bir süre kemiğin boyca uzamasını sağlar ve daha sonra kemikleşir Daha sonra kemiğin uzaması eklem kıkırdağı tarafından devam ettirilir

II Yassı kemikler è Göğüs kafatası ve kaburga kemiklerinden meydana gelmiştir Bu kemikler dışta kemik zarı, altta sıkı kemik dokusu, onun altında süngersi kemik doku bulunur Sarı kemik iliği bulunduran kanal yoktur Sadece kırmızı kemik iliği vardır

III Kısa kemikler è Omurga, el ve ayak bileklerinde bulunur Kemiklerin en, boy ve kalınlıkları hemen hemen birbirine eşittir Yapısı yassı kemiklere benzer

6- Kan doku

Kan plazma denilen sıvı bir kısım (%55) ile plazma içinde yüzen kan hücrelerinden (%45) meydana gelmiştir İnsanda kan hücreleri;

alyuvarlar=eritositler, akyuvarlar=lökositler, kan pulcukları=tranbozitlerdir

Görevleri;

1 Sindirilmiş besinleri dokulara taşır

2 Solunum organlarından aldığı O2’yi dokulara taşır

3 Dokulardan aldığı CO2’yi solunum organlarına taşır

4 ****bolizma artıklarını boşaltım organlarına taşır

5 Hormonları ilgili organlara taşır

6 Vücut ısısını düzenler

7 Bağışıklılıkta görev alır

8 Yaralanma halinde pıhtılaşarak besin vb kaybını önler

9 Vücut sıvılarının PH’sını sabit tutar

Kan plazması è Kanın %55’ini oluşturan sıvı kısımdır %90-92’sini su, %7-8 kadarını da proteinler oluşturur Plazma vücudun çeşitli bölgelerinde arasında madde taşınması ve madde geçişine yardım eden, hafif bozuk (ph=7,4) olan bir sıvıdır Plazmada ayrıca karbonhidratlar, lopitla hormonları, tuzlar, antiler, enzim, fibrinojen, diğer bazı maddeler bulunur Plazmada bulunan maddelerin hormonunun özel ve çok önemli görevleri vardır

Örn: fibrinojen à kanın pıhtılaşmasında rol oynar

Albumin ve plokuninler à kanın osmotik basıncını düzenler

Alyuvarlar è Kan plazması içinde diğer hücrelere göre en fazla bulunur 1mm3 kanda 4-5 milyon eritosit bulunur Bu sayı erkek ve kadınlarda fark gösterdiği gibi, coğrafi bölge, yapılan iş, yaş, beslenmede de etkilidir

Anemi denilen hastalık kandaki alyuvar veya hemoglobin miktarının azalmasıdır Yapılarında O2 ve CO2 taşınmasında görev yapan hemoglobin bulunur

Hemoglobin kana ve alyuvarlara kırmızı renk veren, diğer özel proteinlerle birlikte kan ve vücut sıvısının asit-baz dengesini kurar Alyuvarlar kan pulu anti, erlerinide bulundururlar Alyuvar hemoglobin sayesinde solunum gazlarının taşınmasını sağlarlar Yükseklere çıkıldıkça alyuvar sayısı artar

Alyuvarlar è Eritositlere göre daha az sayıdadırlarçekirdekli beyaz kan hücreleridir Kırmızı kanın iliği, lenf düğümlerinde ve lenfoid organlarda üretilir 1m3 kanda ortalama 7bin kadardır Serbest hareket etme özelliğine sahiptir Bu hareket stoplazmik uzantılarla sağlanır

Sitoplazmalarında granül bulunup bulunmamasına göre 2’ye ayrılırlar

1 Granüllü lökositler à Bazofil, eosnofil, nötrofil

2 Granülsüz lökositler à lenfosit

Akyuvarların sayısı hastalık anında artar, korumada görev alır Ömürleri 2-4 gündür Bazen minapları fogositozla etkisiz hale getirilirken, bazen de antikor ve antoksin üreterek korumada görev alır

Kan pulcukları (trombositler) è Kemik iliğindeki büyük hücrelerden kopan poreolardır veya akciğerdeki fogositik hücrelerden meydana gelirler 1mm3 kanda ortalama 300bin kadardır Ömürleri 9-10 gündür Renksiz ve çekirdeksizdirler Kanın pıhtılaşmasında görev alırlar

Kanın pıhtılaşması è Kan hava ile karşılaşınca trombonitler trombokinaz denilen bir enzim salgılar Bu enzim karaciğer tarafından salınan ve kanın damar içinde pıhtılaşmasına engel olan heparini nötrolize eder Sonra trombolunaz CA++’un etkisi ile protonları trombine çekmiştir Meydana gelen trombinde fibrinojeni fibrine çevirir ve fibrinde kan hücreleri ve plazmayı sürükleyerek dibe çöker ve pıhtıyı oluşturur Bir süre sonra fibrin büzülüp sıkışarak bir miktar asrımsı suyu dışarı verir Buna serum denir

Kan grupları

Kan gruplarının beslenmesinde 2 faktör önemlidir

1 Kan plazmasındaki antikor proteini

2 Alyuvarlardaki antijen proteinidir

A kan grubunda olan kişide A antijeni, Anti B antikoru vardır

B kan grubunda olan kişide B antijeni, Anti A antikoru vardır

AB kan grubunda olan kişide A ve B antijeni, yoktur

0 kan grubunda olan kişide antijen yok, Anti A ve B antikoru vardır

0 (genel verici)

A A B B

AB (genel alıcı)

A kan grubuna sahip kişiye Anti A verilirse alyuvarlar parçalanır Birbirine yapışıp bozulur Bu olaya agutinasyon denir

RH à Rh(+) è Rh antijeni var, Anti Rh yoktur

Rh (-) è Rh antijeni yok, Anti Rh vardır

7 Kas doku

Canlı organizmada hareketi meydana getiren yapılardandır En önemli özellikleri kasılma özelliğidir Bu sayede hareketi solunum, dolaşımı boşaltım üreme, görme vb görevleri vardır Kaslar vücut şeklin korunmasında ve desteklenmesinde görev yapar

Hücreler ince uzun iplik şeklindedir Kas hücrelerinin zarına sarkolemma, plazmalarına sarkoplazma denir Hücreler içinde kasılma yeteneğine sahip olan proteinden yapılmış lifçikler vardır Bunlara miyofibril denir Miyofibriller aktin ve miyozin denilen proteinden oluşur Kas hücrelerinin arasına bağ doku ile sarılıdır Bağ doku içinde kan damarları ve sinirler bulunur Kasılma için gerekli enerji O2’li solunumundan elde edilir Bazen de O2’siz solunumdan elde edilir Düz kası, çizgili kas ve kalp kası olmak üzere 3 tiptir

1 Düz kaslar è hücreleri ince uzun ip şeklindedir Çekirdekleri hücrenin orta kısmında bulunur Düz kas hücreleri bir araya gelerek demet oluştururlar ve etrafları bağ dokuyla sarılmıştır Her düz kas hücrenin içinde bulunan miyofibrillerin aynı yönde çalışması ile kasın kasılıp genişlemesi sağlanır Düz kaslar isteğimiz dışında (otonom sinir sistemi) çalışırlar Kasılma yavaş ve düzenlidir Eklem bacaklılar hariç omurgasız hayvanlar düz kasa sahiptir Omurgalı hayvanlarda iç organlarda (sindirim, solunum, boşaltım, dolaşım, üreme vb) ve kan damarlarının çeperinde bulunur

2 Çizgili kaslar è İskelet kası da denir Bu kaslar iskelete bağlanmış olduklarından hareketi sağlarlar Kasılmaları hızlı, istemli fakat kısa sürelidir Hücrelerin çekirdekleri hücre zarına yakındır

Elektron mikroskobunda bir çizgili kas demetinin ince, uzun, silindirik kas liflerinden oluştuğu görülür 1 tek kas lifini inceleyecek olursak onunda birçok lifçikten oluştuğu görülür Bir lifçik ise protein lifçiklerinden meydana gelmiştir Bu ipliklerin düzenli bir şekilde sıralanması ile lifçik koyu (A bandı) ve açık (I bandı) renkte görülen bantlar halinde uzanırbu iplikçiklerin kalın olanlarına miyozin, ince olanlarına ise aktin denir Koyu kısım miyozin ve aktinin üst üste gelmesiyle oluşan kısım, ince kısım da sadece aktinden yapılmış kısmı gösterir Aktin kısmı yoğun proteinden yapılmış bir çizgi ile ortadan ayrılmıştır Bu çizgiye Z çizgisi denir İki Z çizgisi arasında kalan kısma sarkomer denir

Çizgili kaslar omurgasızlardan eklembacaklılarda, omurgasızlarda ise üst üste birikmiştir

3-Kalp kası

Yapısı çizgili kasa benzer fakat düz kas gibi istemsiz çalışır Lifler düz değil, dallanmış ve birbiriyle ilişki halindedir Hücrelerde enine bantlar bulunur Bunlara disk adı verilir Embriyodan itibaren kasılmaya başlayıp ömür boyu çalışır

8 Sinir doku

Sinir hücrelerine nöron denir Nöronlar sinir sisteminde uyartıyı taşıyan özelleşmiş hücreler oldukları için, bütün organlar ve birçok dokuyla bağlantıları vardır

Sinir sisteminin başka 2 görevi vardır

I İç veya dış ortamdan gelen kimyasal veya mekanik değişmeyi ve ısı, ışık gibi duyusal uyartılarla taşınan bütün bilgileri geçirmek, incelemek ve onlardan yararlanmamızı sağlamak

II Vücudun birçok görevlerini motor, iç organları, zihinsel ve endokrin sistemin faaliyetleri gibi olayları organize ve koordine etmek

Her nöronda bir hücre gövdesi ile gövdeden çıkan uzantılar bulunur Nöron gövdesi hücrelerdeki normal ****bolik olayların meydana geldiği yerdir Bu yüzden gövde de sitoplazma, çekirdek, mitokondri ve golgi bulunur Ayrıca sitoplazmada ağ teşkil eden telcikler vardır

Gövdeden çıkan kısa uzantılara dentrit, uzun olanlarına da akson denir Dentritler bir veya birden çok olabilir

Bazı nöronların aksonlarının çevresinde shwan hücrelerinin oluşturduğu miyelin kılıf denilen yalıtkan bir tabaka bulunur Beyin ve omurilik sinirleri ile deri ve iskelet kaslarına giden sinirler miyelinlidir Dolayısıyla miyelinli sinirlerde uyartı daha hızlı iletilir Miyelinsiz sinirler sempatik ve parasempatik sinirlerdir

Schwan hücreleri akson boyunca boğumlu bir yapı gösterir Bu boğumlara ranvier boğumu denir Bu ranvier boğumlarında uyartı madde alışverişini yapar

Nöronlarda impuls denilen uyartı iletimi dentrit hücre gövdesi akson sırasıyla gerçekleşir Bu impulsların bir sinir hücresinin aksonundan diğer sinir hücresinin dentritine iletilir Fakat bu aksonla dentrit birbirine değmezler Bu bağlantıyı sağlayan kısım sinapstır

Nöronlar uzantılarının durumuna göre 3 kısma ayrılırlar

Unipolar (tek kutuplu) è bu tip nöronlarda bir tek uzantı yani akson vardır Eğer dentrit varsa aksonu biraz ilerisinden çıkar Örn: gözün retina tabakası

Bipolar (iki kutuplu) è Dentrit hücrenin bir kutbundan, akson diğer kutuplara

Multipolar (çok kutuplu) è bir kutuptan sadece akson diğer kısımlardan birkaç noktadan dentrit çıkar Omurgalılarda nöronların çoğu bu tiptedir

Nöron çeşitleri

1 Motor nöronları è Merkezi sinir sisteminden aldığı uyartıları kas ve salgı bezi gibi yapılara götürür Ve onları faaliyete geçirir

2 Duyu nöronları è Duyu reseptörlerinden aldığı uyartıyı merkezi sinir sistemine taşır

3 Ara nöronlar è merkezi sinir sistemindeki nöronlardır Duyu ve motor nöronlarının birbirine bağlanmasını ve bilgilerin değerlendirilmesini sağlar

Dokularımızın da Yedeği Var

Safa SEÇİLMİŞ

Her zerresinde harika bir plân müşahede edilen insan vücuduna bir de şu açıdan bakalım: Vücudumuzda her şey yerli yerinde yaratılmış ve en küçük bir israf yapılmamıştır Vazifesi az gibi görünen dokularımız, kaza veya hastalık gibi çeşitli durumlarda birbirinin imdadına koşturulmakta ve böylece fonksiyonlarını kaybetmiş organların yeniden fonksiyon kazanmaları sağlanmaktadır Vücudumuza paha biçilmez birer hazine olarak konulmuş farklı dokular, çeşitli fonksiyonlarla harikulâde işlerde istihdam edilirler Hattâ dokular normal çalışma alanlarının dışında gerektiğinde yeni vazifeler üstlenebilirler

Sinir dokusu

Şekilde görülen 'nervus suralis' (Şekil-1) isimli sinir, insan bacağının arka kısmında yer alır ve bu bölgenin deriye yakın yerlerindeki duyuların beyne taşınmasında rol alır Bir an için el hareketlerinde çok önemli olan bir sinirimizin, bilek bölgesinde kesildiğini düşünelim İşte bu sinirin tamiri için vücudumuzun başka bir yerinden sinir dokusunun taşınması ve kesilen sinirin yerine dikilmesi gerekecektir İnsanın kendi dokusu, hiçbir uyuşmazlık göstermediği için bu nakil çok değerlidir Bu maksatla 'nervus suralis' isimli sinir, bulunduğu yerden çıkarılarak, kesilen sinirimizin yerine ikame edildiği takdirde; elimiz yeniden fonksiyonlarına kavuşma şansını yakalayabilir Sinirin çıkarıldığı yerde ise duyu kaybı pek hissedilmez

Kas dokusu

Uyluk adı verilen vücut kısmımızın (kalçadan dize kadar olan bölge) iç yanında "musculus gracilis" adı verilen bir kas bulunmaktadır Uyluğun içe doğru yakınlaştırılmasında rolü bulunan bu kas, vücudun başka bir yerinde ihtiyaç duyulması halinde, 'Beni düşünün!' dercesine yerini korumaktadır Bir yere nakledilmesi halinde, diğer bazı kaslar tarafından açık kapatılmakta ve fonksiyon kaybı görülmemektedir

Farkında olmadığımız binlerce nimet, lütuf olarak her yandan yağmaktadır Ne yazık ki bu nimetleri ancak kaybettikten sonra fark etmekteyiz Sıkıntısını çektiğimizde açığa çıkan bu nimetlerden biri de, insanın gaitasını çıkarma fonksiyonudur Vücuttan atılması gereken maddeler; ter, idrar, solunum veya bağırsak yoluyla uzaklaştırılır Bağırsakların en son kısmında yer alan "anal kanal" gaitanın vücut dışına atılmasında rol alır Burada bir sfinkter (büzücü kas) vardır Bu yapı sayesinde, anal kanal, olur olmaz yerde çalışmaz Böylece insanın defekasyon (def-i hâcet) ihtiyacını rahatça karşılayabileceği imkân bulununcaya kadar anal kanal sfinkteri kasılır ve bağırsak sonunun kapalı kalmasını sağlar, yeri ve zamanı gelince de açılır Bu ihtiyacını çeşitli hastalıklardan dolayı karşılayamayanlar vardır Hele "kolonostomi" adı verilen bir ameliyatla bağırsak son kısmı karın bölgesine açılan hastalar, önemli sosyal problemler yaşar 'Bir dertten kurtuldum' diye sevinen hastalar, defekasyon ihtiyacını iradesi dışında gidermek zorunda kalırlar Çünkü kolonostomi sonucu bağırsakları karın ön duvarına açılmış bu hastalarda, artık irade ile çalışan bir sfinkter (kapak mekanizması) yoktur Bunun yerine hastanın isteği dışında çalışan bir bağırsak düzeneği vardır; bu da olur olmaz yerde ses ve kokuyla birlikte çalıştığı için, hasta başkalarının yanında mahcubiyet duymaktadır Bu durumun telâfisi için, az önce bahsettiğimiz 'musculus gracilis' kası imdada yetişmekte, bulunduğu bölgeden anüs çıkışına doğru uzatılarak orada bir sfinkter gibi sarmalanmakta ve anüs sfinkterinin yerini almaktadır Böylece hasta yeniden kontrollü dışkılama fonksiyonuna kavuşmaktadır

Kemik dokusu

Tıpta diz kapağı ile ayak bileği arasındaki bölüme 'baldır' denmektedir Burada iki uzun kemik bulunur Önde olan 'tibia' (kaval kemiği) daha kalın ve dayanıklı olup, diz ekleminin yapısına katılır Oysa bu kemiğin hemen arkasında yer alan 'fibula' (Şekil-2) ise (baldır kemiği) daha ince olup, sadece ayak bileğindeki eklemin yapısına katılmaktadır Günümüzün tehlikeli hastalıklarından kanser, ne yazık ki kemik dokusunu da tutmaktadır Kemik kanserine yakalanan birinde, kanserli kemik dokusu vücuttan uzaklaştırıldığında, boy kısalığı da dahil birçok problem ortaya çıkmaktadır Bunların telafisi açısından yine vücudumuzun gerektiğinde kullanılabilecek yedek dokularından istifade edilmekte ve kemiğin kanserli kısımları uzaklaştırılmakta, eksik kemik dokusu yerine, bünyemizden alınan bir kemik parçası, yani fibula'nın bir kısmı konmaktadır

Tendon

Kasların kemiklere tutunacakları yerlerde, tendon adı verilen kiriş yapılar rol oynamaktadır El hareketlerinde çok önemli olan bu kiriş yapılar, bilekten ele doğru, dar bir alana sıkışmış olarak geçerler El bileği yaralanmalarında en sık karşılaşılan problemlerden biri de bu bölgelerdeki tendon kesikleridir Bu yaralanmalarda üst kısımdan derine doğru ve kesiğin derecesine göre tendonlar zarar görmekte ve el hareketleri kaybolmaktadır En basitinden, bir bardak su dahi içilememektedir İşte bu tip vakalarda yine vücudumuzdan bir parça (yedek) doku maharetli cerrahlar eliyle alınarak kesik tendonların yerine dikilmektedir Şekil üçte görülen ve 'musculus plantaris' adı verilen kasın tendonu, bu gibi acil durumlar için biçilmiş kaftandır Yeterli uzunluktaki bu tendon yerinden çıkarılarak, kesilmiş olan el bileği tendonunun yerine dikilmekte ve yeniden el hareketlerinin başlaması sağlanmaktadır

Damar dokusu

Kalbi besleyen 'koroner damarlar' sigara, içki, kolestrol gibi bazı sebeplerden ötürü daralıp tıkanabilir Ani ölüme sebebiyet verebilen bu durum, gerekli müdahaleler sonucu tıkanık damarların açılması ile düzeltilebilir Tam tıkalı koroner damarlarda yapılan işlem, özetle, tıkalı damarın iptal edilerek yerine başka bir damarın konması şeklinde olmaktadır Hemen tıkanma noktasının ilerisine, atardamarımızdan başlayan bir damar yerleştirilir Köprü görevini üstlenen bu bağlantı sayesinde, kanın tıkanık bölgeden dolayı gidemediği kalb dokusunu yeniden kanlandırması sağlanır İşte bu tıkanıklığı açmak için kullanılan köprü yine vücudumuzdan seçilen "vena saphena manga" (Şekil-4) isimli bir toplardamardır Bu toplardamarın yerinden çıkarılması vücudumuzca çabuk tolere edilebilmekte ve bir problemle karşılaşılmamaktadır

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.