Prof. Dr. Sinsi
|
Evrim Nedir?
Bundan yaklaşık 3-4 milyar yıl önce evrensel bir piyango çekilmiş ve büyük bir olasılıkla en büyük ikramiye dünyaya isabet etmiştir Bu kendi benzerini üretebilen, çoğalabilen, yenilenebilen, değişebilen; fakat ancak belirli koşullar niteliğini koruyabilen canlılığın ilk mayasıdır Bu eşsiz öz, doğanın eşsiz labaratuvarlarında 3-4 milyar yıl süreyle işlenmiş, dallandırılmış, çeşitlendirilmiş ve geçmiştekini göz önüne almazsak bugün yaşayan yaklaşık 700 000 civarında bitki, 1,500,000 civarında da hayvan türünün ortaya çıkmasına neden olmuştur
Bu gelişimin son halkası, kuşkusuz, araştırma yeteneğine sahip, soyut düşünebilen ve öğrendiklerini zamandaşlarına ve gelecek kuşaklara en etkin bir şekilde aktarabilen "insan" dır Atalarımızın kazandıkları bilgileri aynı yolla bize aktarmaları, tarihsel bir kültürün meydana gelmesine ve doğan her "insanın" bu kültür üzerine birşeyler ekleme olanağı bulmasına neden olmuştur Bu gelişim, durmayan ve durdurulamayan bir sürekliliktir Değişim , evrenin özünde vardır Her saniye genişleyen ve değiştiren bir evrende, onun bir kısmını oluşturan parçaların sabit kalmasını düşünmek, doğaya ters düşmek demektir Tüm canlılar ve cansızlar bu evrensel yasanın dışına çıkamazlar Bu nedenle, evrenin gerek cansız gerekse canlı yapılarının zaman süreci içerisindeki değişimini incelemek, tarafsız ve somut bir düşünceyi yani insan olmayı gerektirir Bu nedenle o en gelişmiş varlık olarak nitelendirilir
Cansızların ve canlıların zaman süreci içerisinde meydana getirdikleri bu değişiklikleri inceleyen bu bilimdalına " E v o l u s i o n = E v r i m " denir Cansızların evrimini inceleyen alt bilim dalına " A n o r g a n i k E v r i m" denir [ Çoğunluk uzay fizikçilerinin ve astronomistlerin araştırma alanı içerisine girer] Canlı özün değişimi, " O r g a n i k E v r i m " olarak bilinir [ başta biyologlar olmak üzere, kimyacı ve diğer bilimadamlarının araştırma alanı içerisine girer ] Son olarak somut ve soyut düşüncenin, onunla ilgili olarak sosyal ilişkilerin evrimidir [ sosyal bilimlerle uğraşanların çalışma alanına girer ]
Nereden geldik, nereye gidiyoruz, çevremizdeki canlılar niçin var ve neden herbiri farklı şekilde yapılmıştır sorusunun ilk defa söylendiği tarih, Evrim biliminin başlangıcını oluşturur Bu da soyut düşünebilen insanlık tarihi kadar eskidir
Her devirde, her kültür düzeyinde bu soruların değişik açıklamaları olmuştur Düşünen insanın kafasını sürekli kurcalayan bu bilinmezlik, kökü Mezopotamya kültürlerindeki inanışlara kadar dayanan bir formülle çözülmeye çalışılmıştır Bu herşeyin olduğu gibi " bir defada " Tanrı tarafından yaratıldığına inanmaktı Bu düşünceyi köken alan değişik inanç grupları, özde aynı olmakla beraber, bazı küçük farklılıklarla yaratılış modelleri geliştirmeye çalışmışlardır Başlangıçta ve bugün hala geniş halk kitleleri tarafından benimsenen bu inanç, gerçekte binlerce yıl insanların rahatlatılmasına ve içini kemiren bu "merak" duygusunun bastırılmasına büyük hizmetleri olmuştur Yalnız bu rahatlık, toplumlarda dogmatik düşüncenin yaygınlaşması ve doğaya yabancılaşma gibi ağır bir faturayla ödenmeye başlandı Öyleki, bu doğmatizmin ortaya çıkarttığı asıl tortu tüm dölleri ve bireyleri etkileyerek " yalnız beş duyumuzla algılayabildiğimiz şeyleri gerçek olarak tanımaya , herşeyi olduğu gibi kabul etmeye ve onların tümünün özellikle insan için yaratılmış olduğuna inandırarak" buzdağının altındaki gerçek yapıyı öğrenmelerini engellemye başladı
tarih, düşündüklerini söylyen ya da gerçeğe, alışılagelmiş yöntemlerin dışında yaklaşmak isteyen "bugünkü bilgilerimizin ışığı altında ister yanılmış, ister doğruyu bulmuş olsunlar" düşünürlerin, bilimadamlarının çektikleri acılı öykülerle doludur Kiliseye karşı evrenin sonsuzluğunu savunan BRUNO, Roma meydanında yakılırken ( 17 Şubat 1600 ) tüm baskı ve acılara katlanarak, düşündüğünü ve inandığını korkusuzca söylemek suretiyle, gelecek kuşaktaki bilim adamlarına önderlik etmiştir    
Fiziksel olarak değişen evreni, düşüncelerimizde ve inançlarımızda sabitleştirerek sonuca varmaya olanak yoktur Çünki hiçbir düşünce ya da işleyiş, evrensel yasalara karşı koyamaz Toplumların baskı altında tutularak ya da bazı dogmatik fikirler aşılanarak değişmez ve kararlı bir hale getirilmesi denenmiş; fakat, bu evrensel yasaya aykırı olduğu için sonuç alınamamıştır Son yüzyılımızda , bu gerçeği benimseyerek, bilimsel düşünceyi her boyutta serbest bırakan toplumlar, çağdaşlaşmış ve özellikle doğanın ana ilkelerini ortaya koyan temel bilimler alanında patlarcasına büyüme ve gelişmeyi sağlamıştır Bunun en doğal sonucu olarak Evrim düşüncesinde de birçok gelişmeler ortaya çıkmıştır Bu evrimsel düşünce değişimi tüm hızıyla zamanımızda da sürmektedir Son 30 yılda gelişen alet ve aygıtlarla yapılan denemeler ve gözlemler, özellikle biyoloji alanında ve uzay çalışmalarında elde edilen bulgular, evrenin yapısını ve dokusunu gerçeğe biraz daha yaklaştırarak açıklamaya başlamıştır Artık, bugün biz canlı ve cansız evren konusunda belirli temel bilgilere ve ilkelere sahibiz Fakat bu ana ilkeler arasındaki dokunun örülmesi daha yüzlerce yıl alacaktır Zaten Evrimin temel ilkesi de budur " YETER VE DUR" kelimeleri evrimin anlamına ters düşer
Prof Dr Ali DEMİRSOY
|