Prof. Dr. Sinsi
|
Asaf Halet Çelebi ( 1907)- (1958)
1907 yılında İstanbul'da doğdu Galatasaray Lisesi'nden mezun oldu Sanayi-i Nefise Mektebi'nde okudu Adliye Meslek Mektebi'ni bitirdi Çeşitli devlet memurluklarında bulundu Çelebi, 18 yaşına kadar gazel ve rubai yazmış, daha sonra serbest şiire yönelmiştir Doğu-Batı kültürlerini bağdaştıran, tasavvuf, dinler tarihi ve mitolojiden yararlanan egzotik bir şiirin şairidir 1958 yılında öldü
ESERLERİ
He, Lâmelif ve Om Mani Padme Hum (bütün şiirleri) adlarını taşımaktadır
HAKKINDA YAZILANLAR
Müzmin bağımsız aday: Asaf Hâlet Çelebi
Beşir Ayvazoğlu
Zaman 26 Temmuz 2007
Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde eskiden şair, yazar ve bestekârlar da olurdu; yani sanat ve edebiyatımız bihakkın temsil edilirdi Hasan Âli Yücel, Memduh Şevket Esendal, Samet Ağaoğlu gibi bazı edebiyatçılar çok önemli siyasî görevler de üstlenmişlerdir
Bence TBMM'de birkaç dönemdir sanat ve edebiyat dünyamız yeterince temsil edilmiyor Politikacılar "sanatçı" deyince daha çok İbrahim Tatlıses gibi popüler isimleri anlıyor, onların şöhretlerinden faydalanmak istiyorlar Gazetelerde yayımlanan listeleri gözden geçirdim; 22 Temmuz'da seçilen milletvekilleri arasında da, gazeteci kimliğiyle seçime girerek AKP'den Bursa milletvekili seçilen Mehmet Ocaktan dışında, edebiyatla profesyonelce ilgilenen başka bir isim göremedim
Edebiyat adamları mı siyasete ilgi göstermiyorlar, siyasette karar verme mevkiinde olanlar mı edebiyat ve sanat adamlarını ciddiye almıyorlar, bilmiyorum Elbette, milletvekilleri arasında eli kalem tutan çok sayıda akademisyen var, hatta Hüseyin Çelik ve Necat Birinci gibi, edebiyat alanında ihtisas yapmış olanlar da  Ama ben, bir zamanlar bu mecliste görev yapmış Abdülhak Hâmid, Yahya Kemal, Ahmet Hamdi Tanpınar, Reşat Nuri Güntekin gibi, yazar ve şair olarak temayüz etmiş isimlerden söz ediyorum
Yazar ve şairler aktif siyasete eskiden daha fazla ilgi duyarlardı Edebiyat tarihimizin müzmin bir bağımsız adayı bile var: Asaf Hâlet Çelebi Seçim sürecinde, boş meydanlara konuşan bağımsız adaylarla ilgili haberlere rastladıkça hep onu düşündüm
Seçkin bir entelektüel ve kudretli bir şair olmasına rağmen, yaşarken, daha çok tuhaflıklarıyla tanınan Çelebi, şiirde, yepyeni bir ses yakalamıştı Çok geniş bir divan şiiri ve tasavvuf kültürüne sahipti, İran edebiyatına vâkıftı ve şiir yazacak kadar Farsça bilirdi Fransızcası sayesinde hem Batı hem de Uzakdoğu kültürleriyle ilişki kurmuştu Bu kültürlerden devşirdiklerini şiirine taşırdı Rüyalar, masallar, efsaneler ve menkıbelerle örülü, nüfuz edilmesi kolay olmayan bir şiir dünyası vardı Şiirlerinde Sanskritçe, eski Mısırca, Rumca vb kelimeler ve ibareler bile kullanırdı Bugün zevkle okuduğumuz Om Mani Padme Hum gibi şiirlerinin yanı sıra şiir okuyuşu, tostoparlak vücudu, aşağı sarkan upuzun bıyıkları, dar ve paçaları kısa pantolonlarıyla da mizah dergilerinin vazgeçilmez malzemesiydi "Ultra-modern" veya "bobstil şair" diye anılırdı
Tavırları ve tekellüflü lisanıyla halis bir Beylerbeyili, şiiriyle son derece modern bir şair olan Çelebi, siyasete de ilgi duyardı 1946'dan itibaren, yaşadığı sürece bütün seçimlere bağımsız aday olarak katıldı 1946'da yayımladığı seçim bildirisindeki demokrasi vurgusu dikkat çekicidir Bu bildiride demokrasiden ne anladığını, Roosevelt'in dört şartını (1 Sefalet ve açlık korkusu duymadan yaşamak, 2 Korkudan emin olmak, 3 Düşünce hürriyeti, 4 İnanç hürriyeti) hatırlatarak açıklayan Çelebi, hiç dinleyicisi olmasa bile, meydanlarda yüksekçe bir yere, mesela bir taşın üzerine çıkıp uzun uzadıya nutuklar söylerdi Seçilmeyeceğini bilirdi elbette; bu, onun için belki seçim atmosferinden istifade ederek siyasî fikirlerini yüksek sesle ifade etme vesilesi, belki de bir oyundu Dört yılda bir, Haldun Taner'in ifadesiyle, "Hyde Park hatipleri gibi ileri geri konuşup içini de boşaltmış olurdu "
Râmiz'in bir karikatüründe, Çömez, Çelebi'ye "Neden milletvekili olmak istiyorsunuz?" diye sorar Aldığı cevap pek hoştur: "Şiirlerim, inşadlarım, kıyafetimle senelerden beri milletin yüzünü güldürmüş bir şairim Meclis'te de neşe ve şetaret havası yaratmak ülkümdür!"
Ah, sevgili Çelebi, keşke yaşasaydın da, 22 Temmuz'da seçilseydin! Öyle anlaşılıyor ki, yeni Meclis'in de öncekiler gibi, bu neşe ve şetarete şiddetle ihtiyacı var!
Yeri gelmişken hatırlatmak isterim: Bu yıl, Asaf Hâlet Çelebi'nin doğumunun 100 yılıdır, 2008 de ölümünün 50 yılı  Benden hatırlatması
|