Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Biyografiler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
1939, hıncal, uluç

Hıncal Uluç (1939 -....)

Eski 10-07-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Hıncal Uluç (1939 -....)







Hıncal ULUÇ (1939 -)

Hıncal Uluç, 1 Kasım 1939'da Kilis'te dünyaya gelir Hıncal, üç yaşına kadar anneanne ve teyzesi tarafından büyütülür Sebebi ise subay olan babasının o doğduğunda İkinci Dünya Savaşı sırasında Alman tanklarının manevra yaptığı Bulgar sınırında görevli olmasıdır Sonrasında Fuat Uluç Çaldıran'a tayin olduğunda küçük Hıncal da ailesine kavuşur Ardından tayinler durmaksızın gerçekleşecektir Van'da o meşhur Van zelzelesini yaşar Uluç ailesi Daha sonra gidilen Bandırma'da Hıncal da ilkokula başlar İki ayrı okulda ilk üç sınıfı okur Bandırma'dan sonra 1950'de tekrar Kilis'e (Hıncal ilkokulu burada Kemaliye İlkokulu'nda bitirir) tayin olur Fuat Uluç
1952'de Antakya, 1955'te de Ankara (Ortaokula Antakya'da başlayan Hıncal, geri kalan eğitimini de Ankara Kurtuluş Lisesi'nde tamamlar) vardır sırada Çok mutlu bir ailede büyüyen Hıncal Uluç, 1980'e kadar burada kalacaktır Annesi doktor, babası mühendis olmasını isterken Uluç'un kendisi de avukat olmak istemektedir Ama ne olursa olsun İngilizce'yi öğrenme hevesi yüzünden İstanbul Edebiyat Fakültesi'ne gelir Bir sömestr sonunda tekrar Ankara'ya döner Bir sene sonra da Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'ni kazanır

Bu arada Demokrat Parti'den ayrılmış bir grubun kurduğu Hürriyet Partisi, Yenigün adıyla bir yayın organı kurmuş, başına da Cihat Baban'ı getirmiştir Mehmet Ali Kışlalı da gazetenin spor müdürüdür: "Bir gün gazetenin yazı işleri kadrosu Cihat Bey'e isyan etmiş Cihat Bey de reste meydan bırakmayınca hepsi bırakıp gitmiş M Ali abiyle (Kışlalı) Cihat Baban kalmış gazetede sadece Cihat Baban da M Ali abiye 'çıkart gazeteyi' deyince o da hemen haber gönderiyor abime, bana ve kardeşine (Ahmet Taner Kışlalı)" Hıncal Uluç henüz 17 yaşındadır Sıkıyönetim gereği altı sayfa çıkan gazetenin spor sayfası bu genç delikanlıya emanet edilir: "İstediğin her kapı sana açık En büyük yıldızla, sporcuyla konuşacağım diyorsun konuşuyorsun Ve bunların hepsi de sana 'buyur' diyor, beyefendi muamelesi yapıyorlar Şimdi böyle bir meslek insanı büyülemez mi? Siyasal Bilgiler'in isimsiz bir öğrencisi iken birdenbire Türkiye'nin en elit bin adamından biri haline geliyorsun Siyasal Bilgiler'i bitireceksin de, kaymakam olacaksın da, 60 yaşında vali olup emekli olacaksın 17 yaşında herşeysin zaten"
Uluç, böylece gazeteciliğe adım atar; Oktay Kurtböke, Güneş Tecelli, Başkurt Okaygün, Kurthan Fişek, Güngör Sayarı, Ercan Tan gibi isimlerle beraber çalışır Bu arada askere gitmemek için üniversiteyi geç bitirmeye karar verir Ancak serde iyi öğrencilik olduğundan üç senede üç sınıf bitirip son sınıfa gelir Tek çare rapor alarak okulu uzatmaktır: "Tanıdık bir ruh doktoruna gittim İleride kariyer açısından etkileyici olur diye entellektüel sürmenaj hastalığı yazdı rapora En tehlikesizidir diye bunu yazarlardı doktorlar" Raporu alan Uluç, okulunu bitirmiyor diye annesinin ağladığını görünce kararını değiştirir ve 1964'te Kutlu Aktaş, Burhan Özfatura gibi arkadaşlarıyla beraber mezun olarak diplomasını alır
Bir yıl sonra da Mamak Muhabere Okulu'nda Büyükelçi Yalçın Oral, Devlet Tiyatroları eski Genel Müdürü Bozkurt Kuruç, Galatasaray başkanlarından Saim Gogen'in oğlu Fethi (daha sonra eniştesi olacaktır) gibi arkadaşlarıyla beraber iki yıl askerlik yapar: "Askerlik dönemim benim en mutlu dönemimdir"

1960'lara bir daha dönelim 27 Mayıs İhtilali, onun gazetecilik yaptığı bu ilk yıllarda gelir dayanır kapıya Uluç ihtilalin tam ortasındadır: "Baştan sona ihtilalin içinde idik Onları anlatsam kitap olur Fikir olarak da, eylem olarak da ihtilalin içindeydik Bütün o ıslık çalanların başındaydık, 'Olur mu böyle olur mu?' diye gazeteyi bırakıp Kızılay'da yürüyüşlere katılırdık"

Uluç, bu dönemlerde yazdığı yazılardan hukukçu ve mülkiyeli oluşu sebebiyle hiç bir ceza almaz: "Aslında gazetecilik zamanları böyle zamanlardır Meslek yaşamımın büyük bölümü sıkıyönetimlerle ve yayın yasakları ile geçti İlk önceleri neyin yasaklandığı açık açık yazardı Sonra askerler biraz daha uyanık yayın yasağı koymaya başladılar Soyut tanımlamalar yaptılar Böylece kendi kendini sansür etmeye başladın Şunu da söyleyeyim Türkiye'de herkesin anladığı anlamda bir basın özgürlüğü olsa idi eğer, ben bu kadar iyi gazeteci olamazdım"

TÜRKEŞ, HINCAL’IN ASLAN AMCASI

Onun ihtilal olsun yürüyüşlerinde ön sırada yer almasının bir sebebi belki de babasıdır 1955'te ailecek Ankara'ya gelinmiş, Hıncal 1980'e kadar başka bir yere gitmemişti ama babası tayin ve bu arada terfi almaya devam etmiş, 1961'de albaylığa kadar yükselmişti 27 Mayıs İhtilali olduğunda babası Fuat Uluç'un görev yeri, Çanakkale İl Jandarma Alay Komutanlığıydı Fuat Uluç, 27 Mayıs'ın liderlerinden Alparslan Türkeş'le de çok yakın arkadaştı: "Bandırma'da beraberdik zaten Benim iki tane halam var, amcam yok ama Aslan Amca (Alparslan Türkeş) bizim ailenin amcası idi Bütün kardeşler ona Aslan Amca derdik Yetişmemize de katkısı olmuştur Evlerimiz bir gibiydi"

Bu kadar yakın olunca 27 Mayıs'tan sonra bir araya gelmemek olmazdı tabii: "Aslan amca ihtilalden sonra başbakanlık müsteşarı olunca babamın tayinini de Ankara'ya çıkarttı Babam hemen Aslan Amca'nın karargahında görev aldı Ve Aslan Amca hazırladıkları her şeyi babamla beraber hazırladı Devlet Planlama Teşkilatı kurulduğunda babam da oranın ilk Sosyal Planlama Daire Başkanı' oldu"Ancak aylar ilerleyince Alparslan Türkeş 14'lerden biri olarak Hindistan'a sürülür Bu arada Eminsu hadisesiyle Milli Birlik Komitesi, Ağustos 1960'tan Şubat 1961'e kadar 235 general ve amiral ile beş bine yakın subayı emekli etmiş (Eminsu, bunların kurduğu Emekli İnkılap Subayları Derneği'nin kısa adıdır) geride kalanların yolu açılmıştır
Fuat Uluç da önü açılanlardan birisidir: "Babamın general olacağı kesin O kararı nasıl verdiği benim için hâlâ bir soru işaretidir Aslan Amca sürülmüştü, onların siyasallaşma sürecinde burada güvenilir bir odak noktasına ihtiyaçları vardı Babam o odak noktası olabilmek için ordudan istifa etti Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi (CKMP)'ne girdi, genel sekreter oldu ve babamın hazırladığı kongrede de Aslan Amca genel başkan seçildi" Fuat Uluç, 1964'te de Mardin milletvekili olarak Meclis'e girer: "Ancak o dönemi tamamlayamadan 1968'de kalp rahatsızlığından öldü Buna rağmen şuna inanıyorum ki askerde kalsa idi yaşardı Politikanın iki yüzlü yapısı, bütün bir hayatını asker doğruluğu içinde yaşamış bir adama iyi gelmedi"

GENELKURMAY BAŞKANI DİNÇ BİLGİN’İ ARIYOR

Bir süre de Öncü'de kalem oynatan Hıncal Uluç, askerden döndüğü 1967'de, M Ali Kışlalı başta olmak üzere eski Yenigün ekibinin çıkardığı Yankı'da çalışmaya başlar: "Bana gazeteciliğin bütün püf noktaları ile ayrıntılarını ve ahlakını M Ali Kışlalı öğretti" Oktay Kurtböke de Cumhuriyet Yayın Yönetmeni olduğu için Yankı ile paralel burada da haftada iki gün spor yazıları yazmaya başlayan Uluç, TRT kurulunca pazartesi günleri de yine Cumhuriyet'e tam sayfa tv sayfası yapar: "Benim Babıali'ye transferim Cumhuriyet kanalı ile oldu"
1980'de onun İkinci İstanbul seferi başlar Gelişim Yayınları'nın sahibi Ercan Arıklı 12 Eylül'den önce bir dergi çıkarmasını ister ondan Kabul eder Daha sonra Gelişim Yayınları Asil Nadir'e geçince de, Uluç işinden olur Ardından Zafer Mutlu'nun daveti ile 1990'da Sabah'ta yazmaya başlar: "Gazeteye başlarken Dinç Bey'le (Bilgin) bir tek şey konuştum Ne yazacağımı ya da yazmayacağımı bana kimse söylemeyecek" 2002'ye kadar on iki senede anlaşma bir tek kez Dinç Bilgin tarafından bozulur: "Dinç Bey geldi ve 'Dün yazdığın yazıyı hatırlıyor musun?' dedi Evet dedim Orduevlerinde fiyatların çok düşük olduğunu, aradaki farkı bizim vergilerimizle verdiğimiz mealinde bir yazı idi o Dinç Bilgin, 'Bir daha böyle bir yazı yazarsan Genel Kurmay Başkanı'nı sana bağlarım haberin olsun' dedi Genel Kurmay Başkanı Doğan Güreş aramış ve Dinç Bey'le 3,5 saat konuşmuş 'Telefonu da Genel Kurmay Başkanı'na kapatamıyorum, 35 saat dinledim Güreş Paşa'yı' dedi"

Uluç mesleğin başında yaptığı birkaç sözleşme hariç, bir daha iş sözleşmesi de imzalamamış birisidir: "Türkiye'nin en büyük sosyal demokratları ile solcularının ve sendikalarının kazığını yedikten sonra kendi kendime dedim ki kendinden ve Allah'tan başka güveneceğin kimse yok" Yeni Tanin'de çalışırken işten atılan Uluç, tazminat almak için sendikaya başvurur Sendikanın avukatı da Yekta Güngör Özden'dir Özden, —kazanacağı kesin olmasına rağmen— kazanamayacaklarını öne sürerek davayı açmayınca Hıncal Uluç da bu kararı alır

FUTBOL OYNAYAMAYAN FUTBOL YORUMCUSU
Hıcal Uluç kendisini “fevkalade yeteneksiz” bir kişi olarak değerlendiriyor Futbol oynamayı deneyen, ancak takım arkadaşları tarafından oynama şansı bile verilmeyen Uluç'un, önce voleybol takımı kurup mahallede herkese voleybol, sonra basketbol öğrettikten sonra yine takım dışı kaldığını Hatta, oynama şansım fazla olur diye aynı taktiği beyzbolda bile deneyip, arkadaşlarına öğrettikten sonra kendisi iyi oynayamadığı için arkadaşları tarafından yine çemberin dışına itildiğini: "Her türlü sporu denedim, hiç birinde başarılı olamadım Aslında fevkalade yeteneksiz bir adamım" Bitmedi Ankara'daki Kurtuluş Ortaokulu'nun son sınıfında okurken müzik hocası bir okul korosu kurmaya karar verir Seçme yapılacak 100 kadar öğrenci arasında Hıncal Uluç da vardır: "İki satır söyledikten sonra hoca hepimizi susturdu, o yüz kişi içerisinde parmağıyla beni işaret etti ve 'dışarı' dedi Böylece spordan sonra müzisyen olma hayallerim de sona erdi Resim dersen zaten hiç yok Kuzenim Ahmet (Taner Kışlalı) yapardı benim resimlerimi ilkokulda" Çok iyi bir öğrenci olduğu için (Uluç, eğitim hayatı boyunca sınıfın ilk üçü arasına girer hep) okul müsameresinde ona Reşat Nuri Güntekin'in Vergi Hırsızı adlı oyununda başrol oynatır hocası Bugün iş adamı olan Alaattin Beyti de ikinci rolü oynamaktadır Sonuç mu? "Alaattin onbeş dakikada beni sildi süpürdü İkinci temsilde de en ön sırada oturan velilerden biri düşüp bayılınca benim sahne hayatım sona erdi Aslında fevkalade yeteneksiz bir adamım" Hıncal Uluç bütün bunlardan sonra Bernard Shaw'ın şu sözüne uymaya mecbur kalır: "Yapan yapar, yapamayan eleştirmen olur"

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.