10-06-2012
|
#1
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Çirkin Ve Vahşi Ölüm Makineleri: Avrupa Hunları

Avrupa Hunları, dördüncü yüzyılda tarihin akışını Roma İmparatorluğunu parçalayarak doğrudan değiştiren bir kavimdir Kısa sürede müthiş bir süratle toprak fethetmiş ve düşmanlarına dehşet saçmışlardır Ele geçirdikleri topraklarda uzun süre tutunamamalarına karşın, kendileriyle muhatap olan Alanlar, Ostrogotlar(Doğu Gotları), Vizigotlar(Batı Gotları) gibi bir çok kavmi derinden etkilemişlerdir
Eski çağ tarihçileri eserlerinde Avrupa Hunları hakkında oldukça ilgi çekici tasvirlerde bulunmuşlar Genellikle abartılı, efsanelerle dolu ve hayal ürünü olan bu tasvirler artık modern tarihçiler tarafından ciddiye alınmamaktadır Avrupa Hunları'ndan geriye kalan hiçbir yazılı eser olmadığı için bu tasvirlerin tamamı, onların darma dağın ettiği kavimlerin mensupları tarafından kaleme alınmıştır Bu yüzden de tasvirlerin nesnellikten çok uzak olması açıklanabilir bir durumdur Buna karşın Hunların gazabına uğrayan bu kavimlerin ve ardıllarının toplumsal ruh halini betimleyebilmek için eski çağ tarihçlilerinin yazdıkları olduça önemlidir İşte bunlardan bazıları:
Hunların çağdaşı olmasına rağmen onları hiç görmemiş olan Marcellinus'a göre Hunlar, vahşilik seviyelerinin tümünü aşmışlardı Canavarvari, çirkin ve şekilsizlerdi Herhangi bir barınma yerleri yoktu Dört tekerlekli yük arabalarında hayatlarını devam ettirirlerdi Barış antlaşmasında güvenilir ve sadık değillerdi Mantıksız vahşi insanlar gibi doğru ile yanlışı ayırt edemeyecek kadar cahillerdi Konuşmalarında hilekar ve belirsizlerdi Asla dini veya batıl bağlılıkları yoktu Sık sık dostlarıyla kavga ederlerdi
Anadolu'ya yapılan istilalar sırasında Hunlarla karşılaşan Süryani St Efraim göre ise Hunlar, çocukların etini yer ve kadınların kanını içerlerdi Müstahkem kaleleri harab eder, en kuvvetli yiğitleri kolayca bağlar ve keserlerdi Rüzgar ve doludan daha çabuk koşarlardı
Ortaçağ Bizans müelliflerinden Vincentius Bellovacensis ise aradan yüzlerce yıl geçmesine karşın, kökleşmiş Hristiyan inancının da büyük katkısıyla, Hunlar hakkında benzer yargılarda bulunmuştur �Muharebede yenemeyecekleri kişileri simalarının korkunçluğuyla müthiş bir korkuya düşürerek kaçırmışlardır Zira yüzleri şekilsiz ve adeta bir et yığınına benzerdi ve göz yerine üzerinde noktalar bulunurdu � Çünkü Vincentius'a göre Avrupa Hunları, Hristiyanlığı iyi bir şekilde tatbik edemeyen Hristiyanlara, Tanrı tarafından gönderilen bir cezaydı Atilla ise Tanrı'nın Kırbacıydı
Avrupa Hunları'nın muassırı olan ve modern tarihçilerin Avrupa Hunları tarihçiliğinde en çok önem verdiği kişi(en aklı başında olanı), Grek tarihçi Priskopos ise Hunların dış görünüşleri ile ilgili şu bilgileri vermekten öteye gitmemiş: �Saçlarını ön taraftan geriye, şakaklarına kadar kesmişler ve Massaget'lerin yaptıkları gibi anlamsız bir moda ile arka kısımlarını uzatmışlardır Bunun için bu stil Hun modası olarak adlandırılmıştır �
Şurası çok açıktır ki, tarihte birden çok kavime ve bu kadar geniş çaplı bir coğrafyanın demografik yapısına �bu denli� etki eden başka bir istila olmamıştır İstilalar neticesinde � tasvir edilenler kadar olmasa da - azımsanmayacak kadar insan katledilmiştir İki yüzbin kişi göçmen durumuna düşmüş, Roma İmparatorluğu'nun kapısına dayanmıştır Ve tüm bunların neticesinde, bir dünya devleti kurmaya kalkışan Avrupa Hunları'na karşı ilk çağ ve orta çağ tarihçilerinde(haliyle toplumlarında da) zuhur eden bu nefret ve korku, günümüzde bir nebze de olsa, Avrupa'da halen süregelen ırkçılık ve yabancı düşmanlığının toplumsal bilinçaltının oluşmasına neden olmuştur
|
|
|