Prof. Dr. Sinsi
|
Orhun Yazıtları....

Orhun Yazıtları, Göktürk İmparatorluğu'nun ünlü hükümdarı Bilge Kağan devrinden kalma altı adet yazılı dikilitaştır Moğolistan'ın kuzeyinde, Baykal gölününü güneyinde, Orhun ırmağı vadisindeki Koşo Saydam gölü yakınlarındadır Bu yazıtlardan Köl Tigin ve Bilge Kağan yazıtları, Koçho Tsaydam bölgesindeki Orhun Irmağı civarında; Bilge Tonyukuk yazıtları ise, Köl Tigin ve Bilge Kağan yazıtlarından yaklaşık 360 km uzakta, Tola Irmağı'nın yukarı yatağındaki Bayn Tsokto (Bayn Çokto) bölgesindedir Bilge Tonyukuk yazıtlarının, (Orhun Irmağı civarında olmamasına rağmen), Orhun yazıtlarıyla birlikte düşünülmesi, anılması Köl Tigin ve Bilge Kağan yazıtları ile aynı döneme ait olması ve aynı konuları içermesindendir Yazıtlar Türk dili, tarihi, edebiyatı, sanatı, töresi hakkında önemli bilgiler vermektedirler Türk ve Türkçe adı, ilk kez Doğu Göktürkler dönemine ait bu yazıtlarda geçmektedir
Yazıtların üçü çok önemlidir İki taştan oluşan Tonyukuk 716, Köl Tigin (Kültigin) 732, Bilge Kağan 735 yılında dikilmiştir Köl Tigin yazıtı, Bilge Kağan'ın ağzından yazılmıştır Kültigin, Bilge Kağan'ın kardeşi, buyrukçu ihtiyar Tonyukuk ise veziridir Anıtların olduğu yerde yalnızca dikilitaşlar değil, yüzlerce heykel, balbal, şehir harabeleri, taş yollar, su kanalları, koç ve kaplumbağa heykelleri, sunak taşları bulunmuştur
Orhun Abideleri'ni ilk kez 1889 yılında Rus tarihçi Yardintsev bulmuştur 1890'da bir Fin heyeti, 1891'de de bir Rus heyeti burada incelemelerde bulunmuştur Bu heyetler yazıları çözememişlerdir Fakat 1893 yılında Danimarkalı bilgin Vilhelm Thomsen, 38 harfli alfabeyi çözerek yazıtları okumayı başarmıştır Alfabenin dördü sesli, dördü sessiz harften oluşur Yazıda harfler birbirine birleştirilmez, kelimeler de birbirlerinden iki nokta üstüste konularak ayrılır Sağdan sola ve yukarıdan aşağıya yazılır Orhun abidelerinde yazılar yukarıdan aşağıya yazılmış ve sağdan sola doğru istiflenmiştir
Kültigin Anıtı:
3,35 metre yükseklikte, kireçtaşından yapılmış ve dört cephelidir Doğu-batı cephelerinin genişliği aşağıda 132, yukarıda 122 santimetredir Kuzey-güney cepheleri de aşağıda 46, yukarıda 44 santimetredir Üst kısım kemer şeklinde ve yukarıda beş kenarlı olarak bitmektedir Anıttaki satırların uzunluğu 235 santimetredir Yazıtın doğu yüzünde 40; güney ve kuzey yüzlerinde 13'er satır Göktürk harfli Türkçe metin vardır Batı yüzünde ise, devrin Tang İmparatoru'nun Köl Tigin'in ölümü dolayısıyla gönderdiği Çince mesajına yer verilmiştir Batı yüzde Çince yazılar dışında yazıta sonradan eklenmiş Göktürk harfli iki satır bulunmaktadır Yazıtın kuzeydoğu, güneydoğu, güneybatı yüzlerinde de (pahlarda) Göktürk harfli Türkçe metinler mevcuttur Kültigin yazıtında Göktürk tarihine ait olaylar, Bilge Kağan'ın ağzından nakledilerek birlik, bütünlük mesajı verilir Yazıtın doğu, kuzey ve güney yüzlerinin yazıcısı, Yollug Tigin, batı yüzünün yazıcısı ise, Tang İmparatoru Hiuan Tsong'ın yeğeni Çang Sengün'dür Köl Tigin yazıtının doğu yüzünde, bütün Türk boylarının ortak damgası olduğu sanılan dağ keçisi damgasına; doğuya ve batıya bakan "tepelik" kısımlarında ise, kurttan süt emen çocuk tasvirlerine yer verilmiştir Yazıt, geçen yaklaşık 1300 yıllık süreç içinde önemli ölçüde tahrip olmuştur Zira yazıtın doğu ile kuzey yüzlerini birleştiren kısım yıldırım düşmesi sonucunda parçalanmıştır Orijinalinde kaplumbağa kaide üzerinde bulunan yazıt, bu kaidenin de parçalanması üzerine 1911 yılında, sunak taşından kesilen granit bir blok üzerine oturtulmuştur
Tam Metin
Güney Yüzü:
Tanrı gibi gökte olmuş Türk Bilge Kağanı, bu zamanda oturdum Sözümü tamamiyle işit Bilhassa küçük kardeş yeğenim, oğlum, bütün soyum, milletim, güneydeki Şadpıt beyleri, kuzeydeki Tarkat, Buyruk beyleri, Otuz Tatar           Dokuz Oğuz beyleri, milleti! Bu sözümü iyice işit, adamakıllı dinle: Doğuda gün doğusuna, güneyde gün ortasına, batıda gün batısına, kuzeyde gece ortasına kadar, onun içindeki millet hep bana tâbidir Bunca milleti hep düzene soktum O şimdi kötü değildir Türk kağanı Ötüken ormanında otursa ilde sıkıntı yoktur Doğuda Şantung ovasına kadar ordu sevk ettim, denize ulaşmama az kaldı Güneyde Dokuz Ersin'e kadar ordu sevk ettim, Tibet'e ulaşmama az kaldı Batıda İnci nehrini geçerek Demir Kapı'ya kadar ordu sevk ettim Kuzeyde Yir Bayırku yerine kadar ordu sevk ettim Bunca yere kadar yürüttüm Ötüken ormanından daha iyisi hiç yokmuş İl tutacak yer Ötüken ormanı imiş Bu yerde oturup Çin milleti ile anlaştım Altını, gümüşü, ipeği ipekliyi sıkıntısız öylece veriyor Çin milletinin sözü tatlı, ipek kumaşı yumuşak imiş Tatlı sözle, yumuşak ipek kumaşla aldatıp uzak milleti öylece yaklaştırırmış Yaklaştırıp, konduktan sonra, kötü şeyleri o zaman düşünürmüş İyi bilgili insanı, iyi cesur insanı yürütmezmiş Bir insan yanılsa, kabilesi, milleti, akrabasına kadar barındırmazmış Tatlı sözüne, yumuşak ipek kumaşına aldanıp çok çok, Türk milleti, öldün; Türk milleti, öleceksin! Güneyde Çogay ormanına, Tögültün ovasına konayım dersen, Türk milleti, öleceksin! Orda kötü kişi şöyle öğretiyormuş: Uzak ise kötü mal verir, yakın ise iyi mal verir diyip öyle öğretiyormuş Bilgi bilmez kişi o sözü alıp, yakına gidip, çok insan, öldün! O yere doğru gidersen, Türk milleti öleceksin! Ötüken yerinde oturup kervan, kafile gönderirsen hiç bir sıkıntın yoktur Ötüken ormanında oturursan ebediyen il tutarak oturacaksın Türk milleti, tokluğun kıymetini bilmezsin Açlık, tokluk düşünmezsin Bir doysan açlığı düşünmezsin Öyle olduğun için, beslemiş olan kağanının sözünü almadan her yere gittin Hep orda mahvoldun, yok edildin Orda, geri kalanınla her yere hep zayıflayarak, ölerek yürüyordun Tanrı buyurduğu için, kendim devletli olduğum için, kağan oturdum Kağan oturup aç, fakir milleti hep toplattım Fakir milleti zengin kıldım Az milleti çok kıldım Yoksa, bu sözümde yalan var mı? Türk beyleri, milleti, bunu işitin! Türk milletini toplayıp il tutacağını burda vurdum Yanılıp öleceğini yine burda vurdum Her ne sözüm varsa ebedî taşa vurdum Ona bakarak bilin Şimdiki Türk milleti, beyleri, bu zamanda itaat eden beyler olarak mı yanılacaksınız? Ben ebedî taş yontturdum    Çin kağanından resimci getirdim, resimlettim Benim sözümü kırmadı Çin kağanının maiyetindeki resimciyi gönderdi Ona bambaşka türbe yaptırdım İçine dışına bambaşka resim vurdurdum Taş yontturdum Gönüldeki sözümü vurdurdum   On Ok oğluna, yabancına kadar bunu görüp bilin Ebedî taş yontturdum   İl ise, şöyle daha erişilir yerde ise, işte öyle erişilir yerde ebedî taş yontturdum, yazdırdım Onu görüp öyle bilin Şu taş    dım Bu yazıyı yazan yeğeni Yollug Tigin
Doğu Yüzü:
Üstte mavi gök, altta yağız yer kılındıkta, ikisi arasında insan oğlu kılınmış İnsan oğlunun üzerine ecdadım Bumin Kağan, İstemi Kağan oturmuş Oturarak Türk milletinin ilini töresini tutuvermiş, düzenleyi vermiş Dört taraf hep düşman imiş Ordu sevk ederek dört taraftaki milleti hep almış, hep tâbi kılmış Başlıya baş eğdirmiş, dizliye diz çöktürmüş Doğuda Kadırkan ormanına kadar, batıda Demir Kapı'ya kadar kondurmuş İkisi arasında pek teşkilâtsız Göktürk öylece oturuyormuş Bilgili kağan imiş, cesur kağan imiş Buyruku yine bilgili imiş tabiî, cesur imiş tabiî Beyleri de milleti de doğru imiş Onun için ili öylece tutmuş tabiî İli tutup töreyi düzenlemiş Kendisi öylece vefat etmiş Yasçı, ağlayıcı, doğuda gün doğusundan Bökli Çöllü halk, Çin, Tibet, Avar, Bizans, Kırgız, Üç Kurıkan, Otuz Tatar, Kıtay, Tatabı, bunca millet gelip ağlamış, yas tutmuş Öyle ünlü kağan imiş Ondan sonra küçük kardeşi kağan olmuş tabiî, oğulları kağan olmuş tabiî Ondan sonra küçük kardeşi büyük kardeşi gibi kılınmamış olacak, şğlu babası gibi kılınmamış olacak Bilgisiz kağan oturmuştur, kötü kağan oturmuştur Buyruku da bilgisizmiş tabiî, kötü imiş tabiî Beyleri, milleti ahenksiz olduğu için, Çin milleti hilekâr ve sahtekâr olduğu için, aldatıcı olduğu için, küçük kardeş ve büyük kardeşi birbirine düşürdüğü için, bey ve milleti karşılıklı çekiştirdiği için, Türk milleti il yaptığı ilini elden çıkarmış, kağan yaptığı kağanını kaybedi vermiş Çin milletine beylik erkek evladı kul oldu, hanımlık kız evlâdı cariye oldu Türk beyler Türk adını bıraktı Çinli beyler Çin adını tutup, Çin kağanına itaat etmiş Elli yıl işi gücü vermiş Doğuda gün doğusunda Bökli kağana kadar ordu sevk edi vermiş Batıda Demir Kapıya kadar ordu sevk edi vermiş Çin kağanına ilini, töresini alı vermiş Türk halk kitlesi şöyle demiş: İlli millet idim, ilim şimdi hani, kime ili kazanıyorum der imiş Kağanlı millet idim, kağanım hani, ne kağana işi gücü veriyorum der imiş Öyle diyip Çin kağanına düşman olmuş Düşman olup, kendisini tanzim ve tertip edemediğinden yine teslim olmuş Bunca işi gücü verdiğini düşünmeden, Türk milletini öldüreyim, kökünü kurutayım der imiş Yok olmaya gidiyormuş Yukarıda Türk tanrısı, Tük mukaddes yeri, suyu öyle tanzim etmiş Türk milleti yok olmasın diye, millet olsun diye babam İltiriş Kağanı, annem İlbilge Hatunu göğün tepesinde tutup yukarı kaldırmış olacak Babam kağan on yedi erle dışarı çıkmış Dışarı yürüyor diye ses işitip şehirdeki dağa çıkmış, dağdaki inmiş, toplanıp yetmiş er olmuş Tanrı kuvvet verdiği için babam kağanın askeri kurt gibi imiş, düşmanı koyun gibi imiş Doğuya, batıya asker sevk edip toplamış, yığmış Hepsi yedi yüz er olmuş Yedi yüz er olup ilsizleşmiş, kağansızlaşmış milleti, cariye olmuş, kul olmuş milleti, Türk töresini bırakmış milleti, ecdadımın töresince yaratmış, yetiştirmiş Tölis, Tarduş milletini orda tanzim etmiş Yabguyu, şadı orda vermiş Güneyde Çin milleti düşman imiş Kuzeyde Baz Kağan, Dokuz Oğuz kavmi düşman imiş Kırgız, Kurıkan, Otuz Tatar, Kıtay, Tatabı hep düşman imiş Babam kağan bunca   Kırk yedi defa ordu sevk etmiş, yirmi savaş yapmış Tanrı lûtfettiği için illiyi ilsizletmiş, kağanlıyı kağansızlatmış, düşmanı tâbi kılmış, dizliye diz çöktürmüş, başlıya baş eğdirmiş Babam kağan öylece ili, töreyi kazanıp, uçup gitmiş Babam kağan için ilkin Baz Kağanı balbal olarak dikmiş O töre üzerine kağan oturdu Amcam kağan oturarak Türk milletini tekrar tanzim etti, besledi Fakiri zengin kıldı, azı çok kıldı Amcam kağan oturduğunda kendim Tarduş milleti üzerinde şad idim Amcam kağan ile doğuda Yeşil Nehir, Şantung ovasına kadar ordu sevk ettik Batıda Demir Kapıya kadar ordu sevk ettik Kögmeni aşarak Kırgız ülkesine kadar ordu sevk ettik Yekûn olarak yirmi beş defa ordu sevk ettik, on üç defa savaştık İlliyi ilsizleştirdik, kağanlıyı kağansızlaştırdık Dizliye diz çöktürdük, başlıya baş eğdirdik Türgiş Kağanı Türkümüz, milletimiz idi Bilmediği için, bize karşı yanlış hareket ettiği için kağanı öldü Buyruku, beyleri de öldü On Ok kavmi eziyet gördü Ecdadımızın tutmuş olduğu yer, su sahipsiz olmasın diye Az milletini tanzim ve tertip edip   Bars bey idi Kağan adını burda biz verdik Küçük kız kardeşim prensesi verdik Kendisi yanıldı, kağanı öldü, milleti cariye, kul oldu Kögmenin yeri, suyu sahipsiz kalmasın diye Az, Kırgız kavmini düzene sokup geldik Savaştık   ilini geri verdik Doğuda Kadırkan ormanını aşarak milleti öyle kondurduk, öyle düzene soktuk Batıda Kengü Tarmana kadar Türk milletini öyle kondurduk, öyle düzene soktuk O zamanda kul kullu olmuştu Cariye cariyeli olmuştu Küçük kardeş büyük kardeşini bilmezdi, oğlu babasını bilmezdi Öyle kazanılmış, düzene sokulmuş ilimiz, töremiz vardı Türk, Oğuz beyleri, milleti, işitin: Üstte gök basmasa, altta yer delinmese, Türk milleti, ilini töreni kim boza bilecekti? Türk milleti, vazgeç, pişman ol! Disiplinsizliğinden dolayı, beslemiş olan bilgili kağanınla, hür ve müstakil iyi iline karşı kendin hata ettin, kötü hâle soktun Silahlı nereden gelip dağıtarak gönderdi? Mızraklı nereden gelerek sürüp gönderdi Mukaddes Ötüken ormanının milleti, gittin Doğuya giden, gittin Batıya giden, gittin Gittiğin yerde hayrın şu olmalı: Kanın su gibi koştu, kemiğin dağ gibi yattı Beylik erkek evlâdın kul oldu, hanımlık kız evlâdın cariye oldu Bilmediğin için, kötülüğün yüzünden amcam, kağan uçup gitti Önce Kırgız kağanını balbal olarak diktim Türk milletinin adı sanı yok olmasın diye, babam kağanı, annem hatunu yükseltmiş olan Tanrı, il veren Tanrı, Türk milletinin adı sanı yok olmasın diye, kendimi o Tanrı kağan oturttu tabiî Varlıklı, zengin millet üzerine oturmadım İşte aşsız, dışta elbisesiz; düşkün, perişan milletin üzerine oturdum Küçük kardeşim Kül Tigin ile konuştuk Babamızın, amcamızın kazanmış olduğu milletin adı sanı yok olmasın diye, Türk milleti için gece uyumadım, gündüz oturmadım Küçük kardeşim Kül Tigin ile, iki şad ile öle yite kazandım Öyle kazanıp bütün milleti ateş, su kılmadım Ben kendim kağan oturduğumda, her yere gitmiş olan millet öle yite, yaya olarak çıplak olarak dönüp geldi Milleti besleyeyim diye, kuzeyde Oğuz kavmine doğru, doğuda Kıtay, Tatabı kavmine doğru, güneyde Çine doğru on iki defa büyük ordu sevk ettim,   savaştım Ondan sonra, Tanrı bağışlasın, devletim var olduğu için, kısmetim var olduğu için, ölecek milleti diriltip besledim Çıplak milleti elbiseli, fakir milleti zengin kıldım Az milleti çok kıldım Değerli illiden, değerli kağanlıdan daha iyi kıldım Dört taraftaki milleti hep tâbî kıldım, düşmansız kıldım Hep bana itaat etti İşi gücü veriyor Bunca töreyi kazanıp küçük kardeşim Kül Tigin kendisi öylece vefat etti Babam kağan uçtuğunda küçük kardeşim Kül Tigin yedi yaşında kaldı   Umay gibi annem hatunun devletine küçük kardeşim Kül Tigin er adını aldı On altı yaşında, amcam kağanın ilini, töresini şöyle kazandı: Altı Çub Soğdaka doğru ordu sevk ettik, bozduk Çinli Ong vali, elli bin asker geldi, savaştık Kül Tigin yaya olarak atılıp hücum etti Ong valinin kayın biraderini, silâhlı, elle tuttu, silâhlı olarak kağana takdim etti O orduyu orda yok ettik Yirmi bir yaşında iken, Çaça generale karşı savaştık En önce Tadıgın, Çorun boz atına binip hücum etti O at orda öldü İkinci olarak Işbara Yamtar'ın boz atına binip hücum etti O at orda öldü Üçüncü olarak Yigen Silig beyin giyimli doru atına binip hücum etti O at orda öldü Zırhından kaftanından yüzden fazla ok ile vurdular, yüzüne başına bir tane değdirmedi   Hücum ettiğini, Türk beyleri, hep bilirsiniz O orduyu orda yok ettik Ondan sonra Yir Bayırkunun Uluğ Irkini düşman oldu Onu dağıtıp Türgi Yargun Gölünde bozduk Uluğ İrkin azıcık erle kaçıp gitti Kül Tigin yirmi altı yaşında iken Kırgıza doğru ordu sevk ettik Mızrak batımı karı söküp, Kögmen ormanını aşarak yürüyüp Kırgız kavmini uykuda bastık Kağanı ile Songa ormanında savaştık Kül Tigin, Bayırku'nun ak aygırına binip atılarak hücum etti Bir eri ok ile vurdu, iki eri kovalayıp takip ederek mızrakladı O hücum ettiğinde, Bayırku'nun ak aygırını, uyluğunu kırarak, vurdular Kırgız kağanını öldürdük, ilini aldık O yılda Türgiş'e doğru Altın ormanını aşarak, İrtiş nehrini geçerek yürüdük Türgiş kavmini uykuda bastık Türgiş kağanının ordusu Bolçu'da ateş gibi, fırtına gibi geldi Savaştık Kül Tigin alnı beyaz boz ata binip hücum etti Alnı beyaz boz      tutturdu İkisini kendisi yakalattı Ondan sonra tekrar girip Türgiş kağanının buyruku Az valisini elle tuttu Kağanını orda öldürdük, ilini aldık Türgiş avam halkı hep tâbi oldu O kavmi Tabarda kondurduk   Soğd milletini düzene sokayım diye İnci nehrini geçerek Demir Kapıya kadar ordu sevk ettik Ondan sonra Türgiş avam halkı düşman olmuş Kengeris'e doğru gitti Bizim askerin atı zayıf, azığı yok idi Kötü kimse er   kahraman er bize hücum etmişti Öyle bir zamanda pişman olup Kül Tigini az erle eriştirip gönderdik Büyük savaş savaşmış Türgiş avam halkını orda öldürmüş, yenmiş Tekrar yürüyüp  
Kuzey Yüzü:
  ile, Koşu vali ile savaşmış Askerini hep öldürmüş Evini, malını eksiksiz hep getirdi Kül Tigin yirmi yedi yaşına gelince Karluk kavmi hür ve müstakil iken düşman oldu Tamag Iduk Başta savaştık Kül Tigin o savaşta otuz yaşında idi Alp Şalçı ata binip atılarak hücum etti İki eri takip edip kovalayarak mızrakladı Karluk'u öldürdük, yendik Az milleti düşman oldu Kara Göl'de savaştık Kül Tigin otuz bir yaşında idi Alp Şalçı akına binip atılarak hücum etti Az ilteberini tuttu Az milleti orda yok oldu Amcam kağanın ili sarsdığında; millet, hükümdar ikiye ayrıldığında; İzgil milleti ile savaştık Kül Tigin Alp Şalçı akına binip atılarak hücum etti O at orda düştü İzgil milleti öldü Dokuz Oğuz milleti kendi milletim idi Gök, yer bulandığı için düşman oldu Bir yılda beş defa savaştık En önce Togu Balıkta savaştık Kül Tigin Azman akına binip atılarak hücum etti Altı eri mızrakladı Askerin hücumunda yedinci eri kılıçladı İkinci olarak Kuşalgukta Ediz ile savaştık Kül Tigin Az yağızına binip, atılarak hücum edip bir eri mızrakladı Dokuz eri çevirerek vurdu Ediz kavmi orda öldü Üçüncü olarak Bolçuda Oğuz ile savaştık Kül Tigin Azman akına binip hücum etti, mızrakladı Askerini mızrakladık, ilini aldık Dördüncü olarak Çuş başında savaştık Türk milleti ayak titretti Perişan olacaktı İlerleyip gelmiş ordusunu Kül Tigin püskürtüp, Tongradan bir boyu, yiğit on eri Tonga Tigin mateminde çevirip öldürdük Beşinci olarak Ezginti Kadız'da Oğuz ile savaştık Kül Tigin Az yağızına binip hücum etti İki eri mızrakladı, çamura soktu O ordu orda öldü Amga kalesinde kışlayıp ilk baharında Oğuza doğru ordu çıkardık Kül Tigini evin başında bırakarak, müdafaa tedbiri aldık Oğuz düşman, merkezi bastı Kül Tigin öksüz akına binip dokuz eri mızrakladı, merkezi vermedi Annem hatun ve analarım, ablalarım, gelinlerim, prenseslerim, bunca yaşayanlar cariye olacaktı, ölenler yurtta yolda yatıp kalacaktınız Kül Tigin olmasa hep ölecektiniz Küçük kardeşim Kül Tigin vefat etti Kendim düşünceye daldım Görür gözüm görmez gibi, bilir aklım bilmez gibi oldu Kendim düşünceye daldım Zamanı Tanrı yaşar İnsan oğlu hep ölmek için türemiş Öyle düşünceye daldım Gözden yaş gelse mani olarak, gönülden ağlamak gelse geri çevirerek düşünceye daldım Müthiş düşünceye daldım İki şadın ve küçük kardeş yeğenimin, oğlumun, beylerimin, milletimin gözü kaşı kötü olacak diyip düşünceye daldım Yasçı, ağlayıcı olarak Kıtay, Tatabı milletinden başta Udar general geldi Çin kağanından İsiyi Likeng geldi On binlik hazine, altın, gümüş fazla fazla getirdi Tibet kağanından vezir geldi Batıda gün batısındaki Soğd, İranlı, Buhara ülkesi halkından Enik general, Oğul Tarkan geldi On Ok oğlum Türgiş kağanından Makaraç mühürdar, Oğuz Bilge mühürdar geldi Kırgız kağanından Tarduş İnançu Çor geldi Türbe yapıcı, resim yapan, kitâbe taşı yapıcısı olarak Çin kağanının yeğeni Çang general geldi
Kuzeydoğu Yüzü:
Kül Tigin koyun yılında on yedinci günde uçtu Dokuzuncu ay, yirmi yedinci günde yas töreni tertip ettik Türbesini, resimini, kitâbe taşını maymun yılında yedinci ay, yirmi yedinci günde hep bitirdik Kül Tigin kendisi kırk yedi yaşında bulut çöktürdü   Bunca resimciyi Tuygut vali getirdi
Güneydoğu Yüzü:
Bunca yazıyı yazan Kül Tiginin yeğeni Yollug Tigin, yazdım Yirmi gün oturup bu taşa, bu duvara hep Yollug Tigin, yazdım Değerli oğlunuzdan, evlâdınızdan çok daha iyi beslerdiniz Uçup gittiniz Gökte hayattaki gibi   
Güneybatı Yüzü:
Kül Tiginin altınını, gümüşünü, hazinesini, servetini, dört binlik at sürüsünü idare eden Tuygut bu   Beyim prens yukarı gök   taş yazdım Yollug Tigin
Batı Yüzü:
Batıdan Soğd baş kaldırdı Küçük kardeşim Kül Tigin   için, öle yite işi gücü verdiği için, Türk Bilge Kağanı, nezaret etmek üzere, küçük kardeşim Kül Tigini gözeterek oturdum İnançu Apa Yargan Tarkan adını verdim Onu övdürdüm
Bilge Kağan Anıtı:
Kültigin Anıtının bir kilometre uzağındadır 734 yılında ölen Bilge Kağan adına oğlu Tenri Kağan tarafından yaptırılan bu anıt 735 yılında dikilmiştir Yazıtta Bilge Kağan'ın ağzından devletin nasıl büyüdüğü anlatılmakta ve Kültigin'in ölümünden sonraki olaylar ilave edilmektedir Ayrıca kağanın konuşmasından başka yeğeni Yuluğ Tigin'in kayıtları da yer almaktadır Yaklaşık 3,75 metre yüksekliğinde olan yazıt, dört cephelidir Yazıtın doğu yüzünde 41, kuzey ve güney yüzlerinde 15'er satır Göktürk harfli Türkçe metin bulunmaktadır Batı yüzünde ise, (Köl Tigin yazıtında olduğu gibi), Çince bir metne yer verilmiştir Batı yüzün tepelik kısmının ortalarına da Göktürk harfli Türkçe manzum metin yazılmıştır Yazıtın güneydoğu, güneybatı ve batı yüzlerinde de (pahlarda) Göktürk harfli Türkçe küçük metinler bulunmaktadır Yazıtta olayları nakleden, öğütler veren Bilge Kağan'dır Yazıta Köl Tigin'in ölümünden sonraki olaylar da ilave edilmiştir
Tam Metin
Doğu Yüzü:
Tanrı gibi Tanrı yaratmış Türk Bilge Kağanı, sözüm: Babam Türk Bilge Kağanı   Sir, Dokuz Oğuz, İki Ediz çadırlı beyleri, milleti   Türk tanrısı   üzerinde kagan oturdum Oturduğumda ölecek gibi düşünen Türk beyleri, milleti memnun olup sevinip, yere dikilmiş gözü yukarı baktı Bu zamanda kendim oturup bunca ağır töreyi dört taraftaki   dim Üstte mavi gök, altta yağız yer kılındıkta, ikisi arasında insan oğlu kılınmış İnsan oğlunun üzerine ecdadım Bumın Kağan, İstemi Kağan oturmuş Oturarak Türk milletinin ilini, töresini tutu vermiş, düzene soku vermiş Dört taraf hep düşman imiş Ordu sevk ederek dört taraftaki milleti hep almış, hep tâbi kılmış Başlıya baş eğdirmiş, dizliye dik çöktürmüş Doğuda Kadırkan ormanına kadar, batıda Demir Kapıya kadar kondurmuş İkisi arasında pek teşkilâtsız Gök Türk'ü düzene sokarak öylece oturuyormuş Bilgili kağan imiş, cesur kağan imiş Buyruku bilgili imiş tabiî, Cesur imiş tabiî Beyleri de milleti de doğru imiş Onun için ili öylece tutmuş tabiî İli tutup töreyi düzenlemiş Kendisi öylece vefât etmiş Yasçı, ağlayıcı, doğuda gün doğusundan Bökli Çöllü halk, Çin, Tibet, Avar, Bizans, Kırgız, Üç Kurıkan, Otuz Tatar, Kıtay, Tatabı, bunca millet gelip ağlamış, yas tutmuş Öyle ünlü kağan imiş Ondan sonra küçük kardeşi kağan olmuş tabiî, oğulları kağan olmuş tabiî Ondan sonra küçük kardeşi büyük kardeşi gibi kılınmamış olacak, oğlu babası gibi kılınmamış olacak Bilgisiz kağan oturmuştur, kötü kağan oturmuştur Buyruku da bilgisizmiş tabiî, kötü imiş tabiî Beyleri, milleti ahenksiz olduğu için, aldatıcı olduğu için, Çin milleti hilekâr ve sahtekâr olduğu için, küçük kardeş ve büyük kardeşi birbirine düşürdüğü için, bey ve milleti karşılıklı çekiştirttiği için, Türk milleti il yaptığı ilini elden çıkarmış, kağan yaptığı kağanını kaybedivermiş Çin milletine beylik erkek evlâdını kul kıldı, hanımlık kız evlâdını cariye kıldı Türk beyler Türk adını bıraktı Çinli beyler Çin adını tutarak, Çin kağanına itaat etmiş Elli yıl işi gücü vermiş Doğuda gün doğusunda Bökli kağana kadar ordu sevk edi vermiş Batıda Demir Kapıya ordu sevk edi vermiş Çin kağanına ilini, töresini alı vermiş Türk halk kitlesi şöyle demiş: İlli millet idim, ilim şimdi hani, kime ili kazanıyorum der imiş Kağanlı millet idim, kağanım hani, ne kağana işi, gücü veriyorum der imiş Öyle diyip Çin kağanına düşman olmuş Düşman olup, kendisini tanzim ve tertip edemediğinden, yine tâbi olmuş Bunca işi, gücü vermediğini düşünmeden, Türk milletini öldüreyim, kökünü kurutayım der imiş Yok olmaya gidiyormuş Yukarıda Türk Tanrısı, mukaddes yeri, suyu öyle tanzim etmiştir Türk milleti yok olmasın diye, millet olsun diye, babam İltiriş kağanı, annem İlbilge Hatun'u göğün tepesinden tutup yukarı kaldırmıştır Babam kağan on yedi erle dışarı çıkmış Dışarı yürüyor diye ses işitip şehirdeki dağa çıkmış, dağdaki inmiş Toplanıp yetmiş er olmuş Tanrı kuvvet verdiği için, babam kağanın askeri kurt gibi imiş, düşmanı koyun gibi imiş Doğuya batıya asker sevk edip toplamış, yığmış Hepsi yedi yüz er olmuş Yedi yüz er olup ilsizleşmiş, kağansızlaşmış milleti, cariye olmuş, kul olmuş milleti, Türk töresini bırakmış milleti, ecdadımın töresince yaratmış, yetiştirmiş Tölis, Tarduş milletini orda tanzim etmiş Yabguyu, şadı orda vermiş Güneyde Çin milleti düşman imiş Kuzeyde Baz Kağan, Dokuz Oğuz kavmi düşman imiş Kırgız, Kurıkan, Otuz Tatar, Kıtay, Tatabı hep düşman imiş Babam kağan bunca    kırk yedi defa ordu sevk etmiş, yirmi savaş yapmış Tanrı lûtfettiği için illiyi ilsizletmiş, kağanlıyı kağansızlatmış, dizliye diz çöktürmüş, başlıya baş eğdirmiş Babam kağan öylece ili, töreyi kazanıp, uçup gitmiş Babam kağan için ilkin Baz kağanı balbal olarak dikmiş Babam kağan uçtuğunda kendim sekiz yaşında kaldım O töre üzerine amcam kağan oturdu Oturarak Türk milletini tekrar tanzim etti, tekrar besledi Fakiri zengin kıldı, azı çok kıldı Amcam kağan oturduğunda kendim prens   Tanrı buyurduğu için ondört yaşımda Tarduş milleti üzerine şad oturdum Amcam kağan ile doğuda Yeşil Nehir'e, Şantung ovasına kadar ordu sevk ettik Batıda Demir Kapı'ya kadar ordu sevk ettik Kögmen'i aşarak Kırgız ülkesine kadar ordu sevk ettik Yekun olarak yirmi beş defa ordu sevk ettik, on üç defa savaştık İlliyi ilsizleştirdik, kağanlıyı kağansızlaştırdık Dizliye diz çöktürdük, başlıya baş eğdirdik Türgiş kağanı Türk'üm, milletim idi Bilmediği için, bize karşı yanlış hareket ettiği, ihanet ettiği için kağanı öldü, buyruku, beyleri de öldü On Ok kavmi eziyet gördü Ecdadımızın tutmuş olduğu yer, su sahipsiz kalmasın diye Az milletini tanzim ve tertip edip   Bars bey idi Kağan adını burda biz verdik Kız kardeşim prensesi verdik Kendisi ihanet etti, kağanı öldü, milleti cariye, kul oldu Kögmen'in yeri, suyu sahipsiz kalmasın diye Az, Kırgız milletini tanzim ve tertip edip geldik Savaştık   ilini geri verdik Doğuda Kadırkan ormanını aşarak milleti öyle kondurduk, öyle düzene soktuk Batıda Kengü Tarbana kadar Türk milletini öyle kondurduk, öyle düzene soktuk O zamanda kul kullu, cariye cariyeli olmuştu Küçük kardeş büyük kardeşini bilmezdi, oğlu babasını bilmezdi Öyle kazanılmış, öyle düzene sokulmuş ilimiz, töremiz vardı Türk, Oğuz beyleri, milleti işit: Üstte gök basmasa, altta yer delinmese, Türk milleti, ilini, töreni kim bozabilecekti? Türk milleti, vazgeç, pişman ol! Disiplinsizliğinden dolayı, beslemiş olan kağanına, hür ve müstakil iyi iline karşı kendin hata ettin, kötü hâle soktun Silâhlı nereden gelip dağıtarak gönderdi? Mızraklı nereden gelerek sürüp gönderdi? Mukaddes Ötüken ormanının milleti, gittin! Doğuya giden, gittin! Batıya giden, gittin! Gittiğin yerde hayrın şu olmalı: Kanın nehir gibi koştu Kemiğin dağ gibi yattı Beylik erkek evlâdını kul kıldın Hanımlık kız evlâdını cariye kıldın O bilmemenden dolayı, kötülüğün yüzünden amcam kağan uçup gitti Önce Kırgız kağanını balbal olarak diktim Türk milletinin adı sanı yok olmasın diye, babam kağanı, annem hatunu yükselten Tanrı, il veren Tanrı, Türk milletinin adı sanı yok olmasın diye, kendimi o Tanrı kağan oturttu tabiî Varlıklı, zengin millet üzerine oturmadım İçte aşsız, dışta elbisesiz; düşkün, perişan millet üzerine oturdum Küçük kardeşim Kül Tigin, iki şad, küçük kardeşim Kül Tigin ile konuştuk Babamızın, amcamızın kazanmış olduğu milletin adı sanı yok olmasın diye Türk milleti için gece uyuyamadım, gündüz oturmadım Küçük kardeşim Kül Tigin ile, iki şad ile öle yite kazandım Öyle kazanıp bütün milleti ateş, su kılmadım Ben kendim kağan oturduğumdan her yere gitmiş olan millet yaya olarak, çıplak olarak, öle yite geri geldi Milleti besleyeyim diye kuzeyde Oğuz kavmine doğru; doğuda Kıtay, Tatabı kavmine doğru; güneyde Çine doğru on iki defa ordu sevk ettim   savaştım Ondan sonra Tanrı buyurduğu için, devletim, kısmetim var olduğu için, ölecek milleti diriltip besledim Çıplak milleti elbiseli kıldım Fakir milleti zengin kıldım Az milleti çok kıldım Değerli illiden, değerli kağanlıdan daha iyi kıldım Dört taraftaki milleti hep tâbi kıldım, düşmansız kıldım Hep bana itaat etti Onyedi yaşımda Tanguta doğru ordu sevk ettim Tangut milletini bozdum Oğlunu, karısını, at sürüsünü, servetini orda aldım Onsekiz yaşımda Altı Çub Soğdaka doğru ordu sevk ettim Milleti orda bozdum Çinli Ong vali, elli bin asker geldi Iduk Başta savaştım O orduyu orda yok ettim Yirmi yaşımda, Basmıl Iduk Kut soyumdan olan kavim idi, kervan göndermiyor diye ordu sevk ettim K   m tâbi kıldım, malını çevirip getirdim Yirmi iki yaşımda Çin'e doğru ordu sevk ettim Çaça general, seksen bin asker ile savaştım Askerini orda öldürdüm Yirmi altı yaşımda Çik kavmi Kırgız ile beraber düşman oldu Kemi geçerek Çike doğru ordu sevk ettim Örpende savaştım Askerini mızrakladım Az milletini aldım   tâbi kıldım Yirmi yedi yaşımda Kırgız'a doğru ordu sevk ettim Mızrak batımı karı söküp, Kögmen ormanını aşarak yürüyüp Kırgız kavmini uykuda bastım Kağanı ile Songa ormanında savaştım Kağanını öldürdüm, ilini orda aldım O yılda Türgiş'e doğru Altın ormanını aşarak İrtiş nehrini geçip yürüdüm Türgiş kavmini uykuda bastım Türgiş kağanının ordusu ateş gibi, fırtına gibi geldi Bolçu'da savaştık Kağanını, yabgusunu, şadını orda öldürdüm İlini orda aldım Otuz yaşımda Beş Balıka doğru ordu sevk ettim Altı defa savaştım   askerini hep öldürdüm Onun içindeki ne kadar insan   yok olacaktı   çağırmak için geldi Beş Balık onun için kurtuldu Otuzbir yaşımda Karluk milleti sıkıntısız, hür ve serbest iken, düşman oldu Tamag Iduk Başta savaştım Karluk milletini öldürdüm, orda aldım   Basmıl kara   Karluk milleti toplanıp geldi   m, öldürdüm Dokuz Oğuz benim milletim idi Gök, yer bulandığı için, ödüne kıskançlık değdiği için düşman oldu Bir yılda dört defa savaştım: En önce Togu Balık!ta savaştım Togla nehrini yüzdürerek geçip ordusu   İkinci olarak Andırgu'da savaştım Askerini mızrakladım   Üçüncü olarak Çuş başında savaştım Türk milleti ayak titretti, perişan olacaktı İlerleyip yayarak gelen ordusunu püskürttüm Çok ölecek orda dirildi Orda Tongra yiğiti bir boyu Tonga Tigin mateminde çevirip vurdum Dördüncü olarak Ezginti Kadız'da savaştım Askerini orda mızrakladım, yıprattım   yıprat   Otuziki yaşımda Amgı kalesinde kışladıkta kıtlık oldu İlk baharında Oğuz'a doğru ordu sevk ettim İlk ordu dışarı çıkmıştı, ikinci ordu merkezde idi Üç Oğuz ordusu basıp geldi Yaya, kötü oldu diyip yenmek için geldi Bir kısım ordusu evi barkı yağma etmek için gitti, bir kısım ordusu savaşmak için geldi Biz az idik, kötü durumda idik Oğuz   düşman   Tanrı kuvvet verdiği için orda mızrakladım, dağıttım Tanrı bahşettiği için, ben kazandığım için Türk milleti kazanmıştır Ben küçük kardeşimle beraber böyle başa geçip kazanmasam Türk milleti ölecekti, yok olacaktı Türk beyleri, milleti, böyle düşünün, böyle bilin! Oğuz kavmi   göndermeden, diye ordu sevk ettim Evini barkını bozdum Oğuz kavmi Dokuz Tatar ile toplanıp geldi Aguda iki büyük savaş yaptım Ordusunu bozdum İlini orda aldım Öyle kazanıp   Tanrı buyurduğu için otuzüç yaşımda   idi Seçkin, muhterem, güç beslemiş olan, kahraman kağanına ihanet etti Üstte Tanrı, mukaddes yer, su, amcam kağanın devleti kabul etmedi olacak Dokuz Oğuz kavmi yerini, suyunu terk edip Çin'e doğru gitti Çin   bu yere geldi Besleyeyim diye düşünüp   millet    suçla   güneyde Çin'de adı sanı yok oldu Bu yerde bana kul oldu Ben kendim kağan oturduğum için Türk milletini   kılmadım İli, töreyi çok iyi kazandım   toplanıp   orda savaştım Askerini mızrakladım Teslim olan teslim oldu, millet oldu; Ölen öldü Selengadan aşağıya yürüyerek Kargan vâdisinde evini, barkını orda bozdum   ormana çıktı Uygur valisi yüz kadar askerle doğuya kaçıp gitti      Türk milleti aç idi O at sürüsünü alıp besledim Otuz dört yaşımda Oğuz kaçıp Çin'e girdi Eseflenip ordu sevk ettim Hiddetle  , oğlunu, karısını orda aldım İki valili millet     Tatabı milleti Çin kağanına itaat etti Elçisi, iyi sözü, niyazı gelmiyor diye yazın ordu sevk ettim Milleti orda bozdum At sürüsünü   askeri toplanıp geldi Kadırkan ormanına kon   yerine doğru, suyuna doşru kondu Güneyde Karluk milletine doşru ordu sevk et diyip Tudun Yamtarı gönderdim, gitti   Karluk valisi yok olmuş, küçük kardeşi bir kaleye   kervanı koşmadı Onu korkutayım diyip ordu sevk ettim Koruyucu iki üç kişi ile beraber kaçıp gitti Halk kütlesi kağanım geldi diyip övdü   ad verdim Küçük adlı  
Güneydoğu Yüzü:
   Gök Öngü çiğneyerek ordu yürüyüp, gece ve gündüz yedi zamanda susuzu geçtim Çorağa ulaşıp yağmacı askeri   Keçine kadar  
Güney Yüzü:
  Çin süvarisini, on yedi bin askeri ilk gün öldürdüm Piyadesini ikinci gün hep öldürdüm Bi   aşıp vard   defa ordu sevk ettim Otuzsekiz yaşımda kışın Kıtay'a doğru ordu sevk ettim   Otuz dokuz yaşımda ilk baharda Tatabı'ya doğru ordu sevk ettim   ben   öldürdüm Oğlunu, karısını, at sürüsünü, servetini   millet  karısını yok kıldım      savaştım   verdim Kahraman erini öldürüp balbal kılı verdim Elli yaşımda Tatabı milleti Kıtaydan ayrıldı   lker dağına   Ku general kumandasında kırk bin asker geldi Töngkes dağında hücum edip vurdum Otuz bin askeri öldürdüm On bin   ise   öktüm Tatabı    öldürdü Büyük oğlum hastalanıp yok olunca Ku'yu, generali balbal olarak diki verdim Ben on dokuz yıl şad olarak oturdum, on dokuz yıl kağan olarak oturdum, il tuttum Otuz bir   Türk'üm için, milletim için iyisini öylece kazanı verdim Bu kadar kazanıp babam kağan köpek yılı, onuncu ay, yirmi altıda uçup gitti Domuz yılı, beşinci ay, yirmi yedide yas töreni yaptırdım Bukağ vali   babası Lisün Tay generalin başkanlığında beş yüz yiğit geldi Kokuluk    altın, gümüş fazla fazla getirdi Yas töreni kokusunu getirip diki verdi Sandal ağacı getirip öz   Bunca millet saçını, kulağını   kesti İyi binek atını, kara samurunu, mavi sincabını sayısız getirip hep bıraktı Tanrı gibi Tanrı yaratmış Türk Bilge Kağanı, sözüm: Babam Türk Bilge Kağan'ı oturduğunda şimdiki Türk beyleri, sonra Tarduş beyleri; Kül Çor başta olarak, arkasından şadpıt beyleri; önde Tölis beyleri; Apa Tarkan başta olarak, arkasından şadpıt beyleri; bu   Taman Tarkan, Tonyukuk Boyla Baga Tarkan ve buyruk   iç buyruk; Sebig Kül İrkin başta olarak, arkasından buyruk; bunca şimdiki beyler, babam kağana fevkalâde fevkalâde çok iltica etti   Türk beylerini, milletini fevkalâde çok yüceltti, övdü   babam kağan   ağır taşı, kalın ağacı Türk beyleri, milleti   Kendime bunca  
Kuzey Yüzü:
Tanrı gibi gökte olmuş Türk Bilge Kağanı, bu zamanda oturdum Sözümü tamamiyle işit Bilhassa küçük kardeş yeğenim, oğlum, bütün soyum, milletim, güneydeki Şadpıt beyleri, kuzeydeki Tarkat, Buyruk beyleri, Otuz Tatar,   Dokuz Oğuz beyleri, milleti! Bu sözümü iyice işit, adamakıllı dinle: Doğuda gün doğusuna, güneyde gün ortasına, batıda gün batısına, kuzeyde gece ortasına kadar, onun içindeki millet hep bana tâbidir Bunca milleti hep düzene soktum O şimdi kötü değildir Türk kağanı Ötüken ormanında otursa ilde sıkıntı yoktur Doğuda Şantung ovasına kadar ordu sevk ettim, denize ulaşmama az kaldı Güneyde Dokuz Ersin'e kadar ordu sevk ettim, Tibet'e ulaşmama az kaldı Batıda İnci nehrini geçerek Demir Kapıya kadar ordu sevk ettim Kuzeyde Yir Bayırku yerine kadar ordu sevk ettim Bunca yere kadar yürüttüm Ötüken ormanından iyisi hiç yokmuş İl tutacak yer Ötüken ormanı imiş Bu yerde oturup Çin milleti ile anlaştım Altını, gümüşü, ipeği, ipekliyi sıkıntısız öylece veriyor Çin milletinin sözü tatlı, ipek kumaşı yumuşak imiş Tatlı sözle, yumuşak ipek kumaşla aldatıp uzak milleti öylece yaklaştırırmış Yaklaştırıp, konduktan sonra, kötü şeyleri o zaman düşünürmüş İyi bilgili insanı, iyi cesur insanı yürütmezmiş Bir insan yanılsa kabilesine, milletine, akrabasına kadar barındırmaz imiş Tatlı sözüne, yumuşak ipek kumaşına aldanıp çok çok, Türk milleti, öldün; Türk milleti, öleceksin! Güneyde Çogay ormanına, Tögültün ovasına konayım dersen, Türk milleti, öleceksin! Orda kötü kişi şöyle öğretiyormuş: Uzak ise kötü mal verir, yakın ise iyi mal verir diyip öyle öğretiyormuş Bilgi bilmez kişi o sözü alıp, yakına varıp, çok insan öldün! O yere doğru gidersen Türk milleti, öleceksin! Ötüken yerinde oturup kervan, kafile gönderirsen hiç bir sıkıntın yoktur Ötüken ormanında oturursan ebediyen il tutarak oturacaksın Türk milleti, tokluğun kıymetini bilmezsin Acıksan tokluk düşünmezsin Bir doysan açlığı düşünmezsin Öyle olduğun için beslemiş olan kağanının sözünü almadan her yere gittin Hep orda mahvoldun, yok edildin Orda, geri kalanınla, her yere zayıflayarak ölerek yürüyordun Tanrı buyurduğu için, kendim devletli olduğum için kağan oturdum Kağan oturup aç, fakir milleti hep toplattım Fakir milleti zengin kıldım Az milleti çok kıldım Yoksa bu sözümde yalan var mı? Türk beyleri, milleti, bunu işitin! Türk milletini toplayıp il tutacağını burda vurdum Yanılıp öleceğini yine burda vurdum Her ne sözüm varsa ebedî taşa vurdum Ona bakarak bilin Şimdiki Türk milleti, beyleri, bu zamanda itaat eden beyler olarak mı yanılacaksınız? Babam kağan, amcam kağan oturduğunda dört taraftaki milleti nasıl düzene sokmuş   Tanrı buyurduğu için kendim oturduğumda dört taraftaki milleti düzene soktum ve tertipledim   kıldım   Türgiş kağanına kızımı   fevkalâde büyük törenle alı verdim Türgiş kağanının kızını fevkalâde büyük törenle oğluma alıverdim   fevkalâde büyük törenle alı verdim   yaptırdım   başlıya baş eğdirdim, dizliye diz çöktürdüm Üstte Tanrı, altta yer bahşettiği için gözle görülmeyen, kulakla işitilmeyen milletimi doğuda gün doğusuna, güneyde   batıda   Sarı altınını, beyaz gümüşünü, kenarlı ipeğini, ipekli kumaşını, binek atını, aygırını, kara samurunu, mavi sincabını Türk'üme, milletime kazanı verdim, tanzim edi verdim   kedersiz kıldım Üstte Tanrı kudretli   Türk beylerini, milletini   besleyin, zahmet çektirmeyin, incitmeyin!   benim Türk beylerim, Türk milletim,  kazanıp   bu   bu kağanından, bu beylerinden   suyundan ayrılmazsan, Türk milleti, kendin iyilik göreceksin, evine gireceksin, dertsiz olacaksın   Ondan sonra Çin kağanından resimciyi hep getirttim Benim sözümü kırmadı, maiyetindeki resimciyi gönderdi Ona bambaşka türbe yaptırdım İçine dışına bambaşka resim vurdurdum Taş yontturdum Gönüldeki sözümü vurdurdum   On Ok oğluna, yabancına kadar bunu görüp bilin! Ebedî taş yontturdum   yontturdum, yazdırdım   O taş türbesini  
Batı Yüzü:
  üstte   Bilge Kağan uçtu Yaz olsa, üstte gök davulu gürler gibi, öylece ve dağda yabani geyik gürlese, öylece mateme gark oluyorum Babam kağanın taşını kendim kağan     
Güneybatı Yüzü:
Bilge Kağan kitâbesini Yollug Tigin, yazdım Bunca türbeyi, resimi, sanatı   kağanın yeğeni Yollug Tigin ben bir ay dört gün oturup yazdım, resimledim
Tonyukuk Anıtı:
Tonyukuk anıtı dört cepheli iki dikilitaş halindedir Yazılar, diğer taşlara göre daha silik durumdadır Tonyukuk, Bilge Kağan'ın babası İlteriş Kağan'ın amcası Kapgan Kağan'ın ve Bilge Kağan'ın baş bilicisi yani başveziri idi Bu anıtı ihtiyarlık devrinde kendisi diktirmiştir ve yazılar da kendisine aittir Taşlarda Göktürklerin Çin esaretinden nasıl kurtulduğu, kurtuluş savaşının nasıl yapıldığı ve Tonyukuk'un neler yaptığı anlatılır Birinci yazıt, 243 cm; ikinci yazıt ise, 217 cm yüksekliğindedir Birinci yazıtta 35, ikinci yazıtta 27 satır Göktürk harfli Türkçe metin bulunmaktadır
Tam Metin
BİRİNCİ TAŞ (Batı Cephesi)
Ben Bilge Tonyukuk'um Çin ülkesinde doğdum Türk milleti Çin'de tutsak idi Türk milleti hanını bulmayınca Çin'den ayrıldı, han sahibi oldu Hanını bırakıp yine Çin'e tutsak düştü Tanrı şöyle demiş: Han verdim, hanını bırakıp tutsak düştün Tutsak düştüğün için Tanrı öldürdü Türk milleti öldü, bitti, yok oldu Türk Sır milletinin yerinde boy kalmadı
Ormanda, dışarıda kalmış olanlar toplanıp yedi yüz er oldular İki bölüğü atlı idi, bir bölüğü yaya idi Yedi yüz kişiyi idare edenlerin büyüğü şad idi; danışman ol dedi, danışmanı ben oldum, Bilge Tonyukuk (Şadı) kağan mı yapayım diye düşündüm Arık boğa ile semiz boğa arkada oldukça; semiz boğa mı, arık boğa mı bilinmezmiş diye düşündüm Bunun üzerine, Tanrı akıl verdiği için onu ben kağan yaptım
İlteriş Kağan olunca, Bilge Tonyukuk Boyla Baga Tarkan ile İlteriş, güneyde Çinli'yi, doğuda Kıtay'ı, kuzeyde Oğuz'u pek çok öldürdüler Danışmanı, yardımcısı ben idim
Çogay'ın kuzeyi ile Kara Kum'da oturuyorduk
BİRİNCİ TAŞ (Güney Cephesi)
Geyik yiyerek, tavşan yiyerek oturuyorduk Milletin karnı tok idi Düşmanımız çevremizde ocak gibi idi, biz ateş idik
Böyle otururken Oğuz'dan casus geldi Casusun sözü şöyle idi: Dokuz Oğuz boyu üzerine kağan oturmuş; Çin'e Kunı Sengün'ü göndermiş; Kıtay'a Tongra Esim'i göndermiş Şu haberi göndermiş: Azıcık Türk (Köktürk) boyu var; fakat kağanı yiğit, danışmanı bilgili Bu iki kişi var oldukça seni, Çinliyi öldürecek, diyorum; doğuda Kıtay'ı öldürecek, diyorum; beni, Oğuz'u mutlaka öldürecek diyorum Çinli, sen güney yönünden saldır; Kıtay, sen doğu yönünden saldır; ben de kuzey yönünden saldırayım; Türk Sır boyunun yerinde hiç kimse kalmasın; mümkünse hepsini yok edelim, diyorum
Bu haberi işitince gece uyuyasım gelmedi, gündüz oturasım gelmedi Bunun üzerine kağanıma arza çıktım Şunu arz ettim: Çinli, Oğuz, Kıtay  bu üçü birleşirse biz kalırız Dıştan sarılmış gibiyiz Yufka iken delmek kolay imiş, ince iken koparmak kolay Yufka kalın olsa delmek zor imiş, ince yoğun olsa koparmak zor Doğuda Kıtay'dan, güneyde Çin'den, batıda batılılardan, kuzeyde Oğuz'dan gelecek iki üç bin askerimiz var mı acaba? Böyle arz ettim
Kağanım, ben Bilge Tonyukuk'un arzını işitti, gönlünce idare et dedi Kök Öng'ü çiğneyerek Ötüke ormanına doğru orduyu sevkettim İnek ve yük arabalarıyla Togla'da Oğuz geldi Üç bin askeri varmış Biz iki bin idik Savaştık Tanrı yarlığadı, yendik Irmağa döküldüler Pek çoğu da dağıttığımız yerde öldü
Ondan sonra Oğuz tamamıyla geldi Türk milletini Ötüken yerine, beni, Bilge Tonyukuk'u Ötüken yerine yerleşmiş diye işiten güneydeki millet; batıdaki, kuzeydeki, doğudaki millet geldi
BİRİNCİ TAŞ (Doğu Cephesi)
İki bin idik İki ordumuz oldu Türk milleti yaratılalı, Türk kağanı tahta oturalı Şantung şehrine, denize ulaşmış olan yok imiş Kağanıma arz edip ordu gönderdim Şantung şehrine, denize ulaştırdım Yirmi üç şehir zaptettiler Uykularını burada bırakıp seferde yatıp kalktılar
Çin kağanı düşmanımız idi On Ok kağanı düşmanımız idi Kırgızların güçlü kağanı da düşmanımız oldu Bu üç kağan anlaşıp Altun ormanında birleşelim demişler Şöyle anlaşmışlar: Doğuda Türk kağanına doğru sefere çıkalım demişler Eğer biz üzerine yürümezsek, eninde sonunda o bizi, kağanı yiğit, danışmanı bilgili olduğu için, eninde sonunda o bizi mutlaka öldürecektir Üçümüz birleşip üzerine yürüyelim, hepsini yok edelim demişler Türgiş kağanı şöyle demiş: Benim milletim oradadır demiş, Türk (Kök-türk) boyu yine karışıklık içindedir, Oğuz'u yine dardadır demiş
Bu sözleri işitince gece yine uyuyasım gelmiyordu, gündüz yine oturasım gelmiyordu 0 zaman düşündüm İlkin Kırgız üzerine yürüsek daha iyi olur dedim Kögmen yolu tek imiş; kapanmış diye işitip bu yoldan yürümek olmaz dedim Kılavuz istedim Çöllü Az eri buldum Az ülke (sinde), Anı bel (inde bir yol var) mış; bir at yolu imiş, onunla gitmiş Onunla konuşup bir atlının gitmiş olduğunu öğrenince bu yolla gitmek mümkün dedim Düşündüm ve kağanıma; 
BİRİNCİ TAŞ (Kuzey Cephesi)
  arz ettim
Ordu yürüttüm At in dedim Ak Termil'i geçince at bindirdim At üzerine bindirip karı söktürdüm Sonra atları yedeğe aldırıp yaya olarak ve ağaçlara tutuna tutuna yukarı çıkarttım Öndeki eri çapraz yürüterek ağaç olan tepeyi aştık Yuvarlanarak indik On gecede yandaki engeli dolaşarak gittik Kılavuz yeri şaşırıp boğazlandı Bunalıp "kağan, yetiş" demiş Anı suyuna vardık O sudan aşağı gittik Yemek için attan iniyor, atı ağaca bağlıyorduk Gece gündüz dört nala gittik Kırgızları uykuda bastık Uykularını mızrakla açtık Hanı, ordusunu topladı; savaştık ve yendik Hanlarını öldürdük Kırgız boyu kağana teslim oldu, baş eğdi Geri döndük, Kögmen ormanını dolaşarak geldik
Kırgız’dan döner dönmez Türgiş kağanından casus geldi Haberi şöyle idi: Doğudan kağana sefer edelim Biz yürümezsek onlar bizi, kağanı yiğit, danışmanı bilgili olduğu için eninde sonunda onlar bizi mutlaka öldürecek, demiş Casus, türgiş kağanı çıkmış dedi, On Ok boyu eksiksiz çıkmış dedi: Çin ordusu da varmış
Bu haberi işittiğimiz sırada katun (kraliçe) vefat etmişti Kağanım, ben eve ineyim, onun yoğ törenini yapayım dedi Orduya “gidin Altun ormanında oturun” dedi “Ordunun başında İni İl Kağan, Tarduş şadı gitsin” dedi Bilge Tonyukuk’a, bana şunları söyledi : “Bu orduyu ilet” dedi, “ben sana ne söyleyeyim Kararı istediğin gibi ver” dedi; “gelirse göreceği var, gelmezse haberciyi ve haberi alarak otur” dedi
Altun ormanında oturduk Üç casus geldi Haberleri bir: Kağan orduyu çıkardı On Ok eksiksiz çıktı Yarış ovasında toplanalım demişler Bu haberi işitince haberi kağana yolladım Handan haber geldi: “Oturun, öncüyü ve nöbetçiyi iyice düzenleyin, baskın yapmayın” demiş Bögü Kağan bana böyle haber yollamış Apa Tarkan’a ise gizli haber göndermiş Bilge Tonyukuk kötüdür, kindardır; yanılır; orduyu yürütelim diyecek; kabul etmeyin
Bu haberi işitince ordu yürüttüm Altun ormanını yol olmaksızın aştık İrtiş ırmağını geçit olmaksızın geçtik Gece de yol aldık ve Bolçu’ya şafak sökerken ulaştık ”
İKİNCİ TAŞ (Batı Cephesi)
“Haberciyi getirdiler Sözü şöyle idi: Yarış ovasında yüz bin asker toplandı dedi Bu sözü işitince beğler, hepbirlikte geri dönelim, zayıfın utancı daha iyidir dediler Ben şöyle dedim; ben, Bilge Tonyukuk: Altun Ormanını aşarak geldik, İrtiş ırmağını geçerek geldik Gelenler yiğit dediler duymadılar; tanrı, Umay, mukaddes yer su üzerine çöküverdi Niçin kaçıyoruz? Çok diye niçin korkuyoruz? Azız diye niçin kendimizi küçümsüyoruz? Hücum edelim dedim Hücum ettik ve yağmaladık
İkinci gün ateş gibi kızıp geldiler Savaştık Bizden iki ucu, yarısı fazla idi Tanrı yarlığadığı için çok diye korkmadık ve savaştık Tarduş şadına kadar kovalayıp dağıttık Kağanını tuttuk; yabgusunu, şadını orada öldürdük Elli kadar er yakaladık Hem o gece halkına haber gönderdik O haberi işitip On Ok beğleri, halkı hep geldi, baş eğdi Halkın birazı kaçmıştı Gelen beğleri ve halkı düzenleyip toplayarak, On Ok ordusunu yürüttüm Biz de yürüdük Anı’yı geçtik İnci ırmağını geçerek Tinsi oğlu denen ebedi Ek dağını aşırdım ”
İKİNCİ TAŞ (Güney Cephesi)
Demir Kapı’ya kadar gittik Oradan geri döndük İni İl Kağan’a  Tacikler, Toharlar  ondan berideki Suk başlı Soğdak kavmi hep gelip baş eğdi
Türk milletinin Demir Kapı’ya , Tinsi Oğlu denen dağa ulaştığı hiç vâki değildi O yere, ben Bilge Tonyukuk ulaştırdığım için sarı altın, beyaz gümüş, kızıl yak öküzü, eğri deve, mal sıkıntısızca getirdik
İlteriş kağan, bilgisinden dolayı, yiğitliğinden dolayı Çin ile on yedi defa savaştı Kıtaylarla yedi defa savaştı Oğuzlarla beş defa savaştı Bu savaşlarda da danışmanı hep ben idim Kumandanı da yine ben idim İlteriş Kağan’a, Türk’ün hakim kağanına, Türk’ün bilgili kağanına ”
İKİNCİ TAŞ (Doğu Cephesi)
Kapgan Kağan  Gece uyumadı, gündüz oturmadı Kızıl kanımı dökerek, kara terimi akıtarak işimi gücümü hep ona verdim Öncüleri yine uzaklara gönderdim; hisarları, gözcüleri çoğalttım; basılan düşmanı getirdim; kağanım ile seferlere çıktık Tanrı korusun, bu Türk milletinin içinde silahlı düşman dolaştırmadım, damgalı at koşturtmadım İlteriş Kağan kazanmasaydı, onun ardından ben kazanmasaydım il yine, millet yine yok olacaktı O kazandığı için, ardından ben kazandığım için il yine il oldu, millet yine millet oldu
Ben artık yaşlandım, kocadım Her hangi bir yerdeki kağan sahibi bir millete benim gibisi olsa ne sıkıntıları olabilir?
Türk Bilge Kağan ilinde yazdırdım Ben Bilge Tonyukuk ”
Orkun yazıtlarının GökTürk Türkçesi ile yazılmış metinleri her kelime kafamızda bir çok çağrışım yapsada ilk bakışta anlaşılmaz gibi gelir Oysaki burada kullanılan kelimlerin %80'i bugün anadolunun dört bi yanında konuşulan Türkçe'de kullanılmaktadır Arada ki farklar şunlardan ibarettir ;
1) V sesi ve harfi yoktur yerine B kullanılmıştır Ev = Eb , Varlık=Barlık gibi
2) D ile bağlayan sözler T ile başlar Dağ=Tağ gibi
3) O ile başlayan sözler B ile başlar Olmak=Bolmak gibi
4) G ile başlayan sözler K ile başlar Gelmek=Kelmek gibi
5) Bazı sözlerde Y yerine D kullanılır Boy=Bod , Ayak=Adak gibi
6) İsmin e hali ke,ge,ka,ga gibidir Kağana = Kağanka, Eve=Ebge gibi
7) İsmin i hali ge ve ig şeklindedir
8) Genizden gelen ng sesi vardır Deniz=Dengiz, Sana=Sanga, Senin=Sening gibi
9) Belirtisiz isim takılarında takı yoktur
10) li,lı,lü,lu ekleri lig,lıg,lüg,lug şeklindedir
En Büyük Özelliği
ürk adının, Türk milletinin isminin geçtiği ilk Türkçe metin İlk Türk tarihi Taşlar üzerine yazılmış tarih Türk devlet adamlarının millete hesap vermesi, milletle hesaplaşması Devlet ve milletin karşılıklı vazifeleri Türk nizamının, Türk töresinin, Türk medeniyetinin, yüksek Türk kültürünün büyük vesikası Türk askerî dehasının, Türk askerlik sanatının esasları Türk gururunun ilâhî yüksekliği Türk feragat ve faziletinin büyük örneği  Türk içtimaî hayatının ulvî tablosu Türk edebiyatının ilk şaheseri  Türk hitabet sanatının erişilmez şaheseri Hükümdarâne eda ve ihtişamlı hitap tarzı Yalın ve keskin üslûbun şaşırtıcı numunesi Türk milliyetçiliğinin temel kitabı Bir kavmi bir millet yapabilecek eser Asırlar içinden millî istikameti aydınlatan ışık Türk dilinin mübarek kaynağı Türk yazı dilinin ilk, fakat harikulade işlek örneği Türk yazı dilinin başlangıcını milâdın ilk asırlarına çıkartan delil Türk ordusunun kuruluşunu en az 1250 sene öteye götüren vesika Türklüğün en büyük iftihar vesilesi olan eser, İnsanlık aleminin sosyal muhteva bakımından en manalı mezar taşları
|