Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Tarih / Coğrafya

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
eserler, tarihi, yerler

Tarihi Eserler Ve Yerler

Eski 10-07-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tarihi Eserler Ve Yerler



Sultan Hani (konya)





Herbiri bir harika olan yüzlerce Selçuk kervansarayindan biri de konya Sultan Hani'dir KonyaAksaray arasinda olan bu hani, 1229 yilinda, Selçuklu Sultani Alaaddin Keykubat I yaptirmistir Bir yangin geçiren bu han, Giyasettin Keyhüsrev zamaninda (1278'de) onarildi ve genisletildi

Bu han, birbirine bitisik uzunlamasina iki bloktan olusuyor Öndeki blokun dogu tarafindaki duvarinda, ince süslerle bezeli mermer bir kapidan büyük dehlize, oradan da hanin avlusuna geçilir Avlunun sag tarafinda revakli bölmeler, ortasinda bir mescit, solunda da youcularin kaldigi odalar vardir Daha dar olan arka taraftaki ikinci blok hayvanlara ve esyaya ayrilmistir Yolcu odalarindan ve hayvanlara ait ahirlardan baska handa, firin, hamam ve erzek depolari da vardir

Hanin oturtuldugu alan, toplam olarak 4866 metrekareyi bulur Büyük blok 'yazlik', küçük blok 'kislik' olarak ga adlandirilir Hanin distan boyu 116,90 metredir Yazlik kismimin eni 4935 mç, boyu 6775 m Dir Kislik kisminin boyutlari ise 32ç90 m x 5515 m Dir
Hanin dogu cephesindeki muhtesem mermer kapisinin genisligi 1070 metredir Bu kapida bulunan kitabeye göre hanin mimari Muhammed bin Havlan- el- Dimaski!dir

Alıntı Yaparak Cevapla

Tarihi Eserler Ve Yerler

Eski 10-07-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tarihi Eserler Ve Yerler



BaĞdat KÖŞkÜ (topkapi Sarayi)

Topkapi Sarayi'nin kösklerinden en güzeli Bagdat Köskü'dür 1639'da Sultan 4Murat tarafindan, Bagdat'in zaptindan sonra, bu zaferin hatirasina yaptirilmistir Mimari Kasim Aga'dir

Köskün üç kapisi ve yirmiiki penceresi vardir Kapilar, pencereler ve dolaplar fildisi ve sedeflerle, duvarlar ve kemerler çinilerle süslenmistir Köskün bakir ocagi, bu ocagin yanlarindaki gömme gözler, gözlerin çevresindeki çiniler essiz bir sanat eseridir
Bagdat Köskü'nün güzelligini arttiran özelliklerinden biri de, balkonunun, Istanbul'un en genis ve en güzel manzarasini kucaklamasidir

Kösk sekiz cephelidir Dört girinti gört çikinti ve kubbe saçagi ile orijinal bir mimariye sahiptir Çepçevre saçagin tavani dörtköse çitalarla yapilmistir ve mermer sütunlar tarafindan tutulkaplama bir küre sarkar

Alıntı Yaparak Cevapla

Tarihi Eserler Ve Yerler

Eski 10-07-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tarihi Eserler Ve Yerler



Revan KÖŞkÜ (topkapi Sarayi)



Topkapi'daki güzel kösklerden biridir Sultan 4 Murat tarafindan 1635 yilinda, Revan seferinden sonra yaptirilmistir Bunu da Mimar Kasim Aga yapmistir Bu kösk ''Sarik Odasi'' adiyla da anilir Sultanlarin sariklari burada dururdu

Bagdat Köskü gibi Revan Köskü de sekiz cepheli veya sekiz çikintilidir Kubbesi altin ve boya ile nakislandirilmistir Uç çikintilarinin tavani ise deri üzerine islenöistir Dördüncü çikintida güzel bir ocak bulunuyor Aydinligin artmasi için üst üste pencerelerden baska kubbede de dört penceresi vardir Çikintilardan ikisi kütüphanedir Köskün içinde öilehaneyi andiran basik ve küçük bir oda daha görülür Tavaninda bazi beyitler bulunmaktadir Çift kanatli pencereleri sedef ve kaplumbaga sirti seklinde süslenmistir Bugün köskün ortasinda duran mangal,Fransa Krali XV Louis'nin 1Mahmut'a hediyesidir

Alıntı Yaparak Cevapla

Tarihi Eserler Ve Yerler

Eski 10-07-2012   #4
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tarihi Eserler Ve Yerler



Iskender Lahdi

Topkapi Müzesi gibi, onun hemen yaninda bulunan Arkeoloji Müzesi de sanat harikalari en güzel örnekleri buradadir

Eski çagin en güzel eserlerinden biri olan Büyük Iskender'in lahdi de burada bulunuyor 1887'de, Lübnan'in Sayda Sehri yakinlarinda Türk müzelerinin kurucusu Osman Hamdi Bey tarafindan ortaya çikarilarak Istanbul'a getirilen bu lahid, en iyi korunmus bir eserdir

Beyaz ve temiz bir mermerden yapilan lahdin, ev çatisi gibi üçgen bir kapagi vardir Lahdin dageri, üzerindeki kabartmak heykellerden ileri geliyor MÖ4 yüzyilda hüküm süren Makedonya Krali Iskender için yapilan bu lahdin uzun yanlarindan birinde Iskender'in Perslerle yaptigi savas tasvir postu basligi ile ve saha kalkmis atinin üzerinde gösteren bir kabartma var Sag uçta ise savasan askerler yeraliyor

Lahdin öbür yaninda bir av sahnesi görüyoruz Iskender burada atini dörtnal sürerken görülüyor
Ölçü Ahenk, güzellil ve anlam bakimindan Eski çag heykelciliginin saheserlerinden sayilan lahid, seyredenleri hayran birakmaktadir

Alıntı Yaparak Cevapla

Tarihi Eserler Ve Yerler

Eski 10-07-2012   #5
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tarihi Eserler Ve Yerler



Kervan Saraylar

Sultan Hanı (Alaeddin Kervansarayı)



Aksaray'a 40 km uzaklıkta ve Sultanhanı kasabasındadır Selçuklu kervansaraylarının en büyüğü ve en güzelidir I Alaeddin Keykubat tarafından 1229 yılında yaptırılmıştır, bir yangından sonra 1278'de onarılarak genişletilmiştir Mimarı Muhammed bin Havlan el-Dimışki'dir 50x110 mebatında bir plan üzerine yapılmıştır Yazlık ve kışlık olmak üzere iki bölümdür Taçkapısının bezemeleriyle ünlüdür

Rüstem Paşa Kervansarayı

Edirne'dir 1554 tarihinde Rüstem Paşa tarafından Mimar Sinan'a yaptırılmıştır İki katlıdır Birinci katta 39, ikinci katta 41 odası vardır 1972 yılında restore edilerek otel olarak kullanılmaya başlanmıştır

Kapalıçarşı

Hanlar, Kervansaraylar, Çarşılar, Bedestenler



Kapalıçarşı
İstanbul Kapalıçarşısı Fatih tarafından kurulmuş, Kanuni döneminde (1520-1566) büyütülmüş, 1701 yılında bugünkü planıyla inşa edilmiştir



Mısır Çarşısı

Hanlar, Kervansaraylar, Çarşılar, Bedestenler



Mısır Çarşısı
İstanbul'da Eminönü'ndedir IV Mehmet'in annesi Hatice Turhan Sultan tarafından Yeni Cami'ye vakıf olarak yaptırılmıştır Yapımına Mimar Kasım Ağa başlamış, 1660 yılında Mimar MustafaAğa tarafından tamamlanmıştır Plan I, şeklindedir Altı kapısı ve 86 dükkanı bulunmaktadır Son şeklini 1943 restorasyonunda almıştır



Edirne Bedesteni

Hanlar, Kervansaraylar, Çarşılar, Bedestenler

Edirne Bedesteni
Çelebi Sultan Mehmet tarafındanEski Cami(Cami-i Atik)'ye gelir temini amacıyla yaptırılmıştır(XV yüzyıl)

Alıntı Yaparak Cevapla

Tarihi Eserler Ve Yerler

Eski 10-07-2012   #6
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tarihi Eserler Ve Yerler



TarİhÇe (antalya)



Yapılan arkeolojik kazılar sonunda elde edilen bulgulardan Antalya ve bölgesinde, günümüzden 50 bin yıl önce insanların yaşadığı kanıtlanmıştır Bu kanıtlar Antalya”nın 27 km kuzeybatısında, Yağcıköy sınırları içindeki Karain Mağarasında bulunmuştur Karain Mağrasında Paleolitik, Mezolitik, Neolitik, Kalkolitik ve Bronz Çağlarına ait kalıntılar elde edilmiştir

Anadolu”ya Kafkasya”dan İran ve Mezopotamya yolu ile geldiği sanılan Hitit”ler İÖ 2500-1200 yılları arasında Anadolu”da egemenliklerini sürdürmüşlerdir İÖ 2000-1400 yıllarındaki durumu gösteren tarih haritalarında Antalya Bölgesi büyük Hitit krallığı içinde kalmaktadır

İÖ XIII ve XII yüzyıllarda Trakya”dan gelen kabileler Hitit uygarlığına son vermişlerdir Antalya Bölgesinde Pamfilya, Likya ve Kilikya gibi kent devletleri ortaya çıkmıştır

Bugünkü Antalya ili, Pamfilya”nın tamamını, Pisidya”nın güneyini, İsaurya ve Kilikya”nın batısını ve Likya”nın doğusunu içine almaktadır

O devirde bölge halkı, kökenleri tam olarak bilinmeyen çeşitli Anadolu kavimleri ve Frig”ler denen Trakya kavimleri gibi farklı kavimlerden oluşmaktaydı Yunanca kökenli olan Pamphylia sözcüğü, ”çok” anlamı taşıyan ”pan” ve ”soy” anl¤¤¤¤¤ gelen ”phyle” sözcüklerinin birleşmesinden oluşmaktadır

İÖ XII ve VIII yüzyıllarda Yunanistan”dan Anadolu”ya 2 dalga göç olmuş ve bu göçler sonucu çok sayıda kent ve uygarlık merkezi oluşmuştur Günümüzde bunlardan 100”e yakını Antalya sınırları içerisinde bulunmaktadır

İÖ VII yüzyıldan 546 yılına kadar bölgede süren Lidya egemenliği yerini İÖ 546 yılında Pers egemenliğine bırakmıştır Makedonya Komutanı Büyük İskender, bölgedeki Pers egemenliğine İÖ 336 yılında son verir Bölgedeki bütün kentleri (Termessos gibi bazı istisnalar dışında) alır İskender İÖ 323 yılında ölünce, generalleri arasında uzun yıllar süren savaşlar başlar Bu savaşlar İÖ 188 yılına kadar sürer Bu tarihte Selökid Kralı IIIAntiokhos, Bergama Kralına yenilmiş ve Apamea barışı yapılmıştır Bergama kralı IIAttalos (İÖ159-138) mevcut kenti onartmış ve Antalya kentinin bilinen tarihi başlamıştır O tarihten itibaren kent Attalaia adıyla bilinmekte, daha sonra Adalia ve Adalya gibi isimler alarak günümüze Antalya olarak ulaşmaktadır

İÖ 133 yılında Bergama Krallığı, Roma İmparatorluğu”na katılır Bundan sonra bölgede korsanların ve korsanlara ait küçük kentlerin önemli rol oynadığı bir devir başlar Bu küçük güçler, Pontus Kralı Midridat”ın komutasında İÖ 88 yılında birleşerek Romalı” ları Anadolu”dan çıkarırlar Fakat bu durum uzun sürmemiş, İÖ 65 yılında Pompeus Anadolu”ya saldırarak korsan şehirleri egemenliği altına almıştır Roma Kralı Antonius, Coracesium (Alanya) ve çevresini Kleopatra”ya, Suriye, Kilikya ve Fenike”yi ise Kleopatra”nın oğluna vermiştir İÖ 32 yılında bölge tekrar Roma”ya bağlanmıştır

Cladius İS 43 yılında Pamfilya ve Likya”yı birleştirerek bir krallık haline getirmiştir İS II ve III yüzyıllarda Antalya, tarihinin en görkemli gelişmesini yaşar İS II yüzyıldan itibaren bölgede hıristiyanlığın yayılmaya başladığı görülür Bizans egemenliği sırasında, İS V ve VI yüzyıllara kadar Antalya”nın yeni bir gelişme devri geçirdiği bilinmektedir Bu yüzyıllarda kent, surların dışına kadar taşmıştır

İS VII yüzyıldan itibaren bölgede müslüman arapların etkili olmaya başladığı görülür Bölge, İslam egemenliğine 1085 yılında ve Anadolu Selçukluları”ndan Süleyman Şah zamanında geçmiştir Ondan önce İS 860 yılında Amiral Karinoğlu Fazl Antalya”yı almışsa da kısa bir süre sonra kent tekrar Bizans”a geçmiştir

1103 yılında Bizans İmparatoru Alexius Komnenos Antalya”yı ele geçirmişse de kent kısa süre sonra tekrar Türk”lere geçmiştir Bu tür el değiştirmeler 6 kez tekrarlanmıştır 1120-1206 yılları arasında Antalya Bizans”da kalmıştır

1206 yılında Sultan IGıyaseddin Keyhüsrev Antalya”yı alır Ölümü üzerine kent tekrar hıristiyanların eline geçmiş, fakat oğlu Keykuvas kısa bir süre sonra geri almayı başarmıştır

Selçuklu”lar İlhanlı baskısına daha fazla dayanamayıp zayıflayınca Anadolu”da bağımsız beylikler devri başlamıştır Bu devrede Antalya 95 yıl süre ile bağımsız bir beylik olarak kalmıştır Hamidoğulları soyundan gelen Teke Beyleri 1308-1426 yılları arasında, bölgede Teke Beyliği egemenliğini sürdürmüşlerdir

Antalya”nın Osmanlı denetimine girişi ile ilgili kaynaklarda farklı görüşler ileri sürülmektedir Bazı kaynaklarda, Antalya”nın IMurat zamanında ve 1391 yılında Osmanlı topraklarına katıldığı belirtilmektedir Diğer bazı kaynaklar ise bölgeyi Yıldırım Beyazid”in aldığını ve Antalya”yı oğlu Sultan Murad”a hediye ettiğini ileri sürmektedir Birinci Dünya Savaşı”na kadar Osmanlı yönetiminde kalan Antalya, Teke Sancağı”na bağlı önemli bir liman kenti olarak varlığını sürdürmüştür

Birinci Dünya Savaşı sonrasında, 29 Nisan 1919”da Antalya ve çevresi İtalyan”lar tarafından işgal edildi İşgal sırasında İtalyanlar” la yerli halk arasında çatışma olmaması için büyük gayret harcandı Kurtuluş Savaşı sırasında Antalya ve bölgesi gönüllü asker ve maddi yardımla batı cephesindeki savaşlarda ulusal güçlere destek olmuştur İtalyan” ların özellikle istihbarat konusunda Türk” lere yardımcı oldukları bilinmektedir İtalyan işgali 1921 yılının ortalarında kalkmaya başlar 5 Temmuz 1921 de ise Antalya İtalyan işgalinden tamamen kurtulur

Alıntı Yaparak Cevapla

Tarihi Eserler Ve Yerler

Eski 10-07-2012   #7
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tarihi Eserler Ve Yerler



TarİhÇe (Ankara)



Ankara’nın ilk yerleşim tarihi kesin olarak bilinmemektedir Ancak bölgede yapılan araştırmalar, kentin Paleolitik Çağ’dan itibaren yerleşme alanı olduğunu göstermektedir Kızılcahamam yöresinde yapılan araştırmalarda; Paleolitik Çağ’a ait buluntulara rastlanmış olup, Eti Yokuşu, Ahlatlıbel, Karaoğlan ve Koçumbeli’nde de Eski Tunç Çağı’na ait buluntular ortaya çıkarılmıştır
Hitit eserlerinde sık sık rastlanan Ankuva, muhtemelen bugünkü Ankara kentinin bulunduğu yerdir Mürtet Ovası yakınındaki Bitik’te Hitit yerleşmesi ve Haymana ilçesi yakınlarındaki Gâvurkale’de Hitit dönemine ait önemli bir kutsal yerleşim bulunmaktadır
Ankara’nın kent olarak ilk kuruluşu Phyrigia dönemindedir Phyrigia’nın başkenti Gordion bugünkü Ankara sınırları içinde kalmaktadır ve İç Anadolu’nun en önemli antik kentlerinden birisidir Efsanelere göre Ankara’yı da büyük Phyrigia Kralı Midas kurmuştur Phyrigialılar buraya gemi çapası anl¤¤¤¤¤ gelen “Ankyra” adını vermişlerdir Yörede bulunan tümülüsler, özellikle MÖ 750-500 yılları arasında Ankara yöresinde Phyrigia yerleşmesinin önemini göstermektedir
Phyrigia Devleti’nin yıkılmasından sonra Lydialıların ve daha sonra Perslerin hâkimiyetine geçen kentin Pers Kralı I Dareios döneminde (MÖ 522-486) yapılmış olan ünlü kral yolu üzerinde küçük bir ticaret merkezi olduğu bilinmektedir Aradan iki asır geçtikten sonra Büyük İskender, Anadolu’daki Pers hâkimiyetine son vermiştir
MÖ 278-277 yılında Avrupa’dan Anadolu’ya gelen Galatların bir kolu olan Tektosagların Ankara’yı başkent yaptıkları bilinmektedir Ankara Kalesi’nde görülen ilk yapı bu devirden kalmadır
Roma İmparatoru Augustus MÖ 25 yılında kenti Galatlardan alarak bu bölgeyi Roma’nın bir eyaleti olarak Roma İmparatorluğu’na bağlamış ve Ankara’yı Galatia’nın başkenti yapmıştır 1 ve 2 yüzyıllarda Ankara, Anadolu’da Roma yol ağının çok önemli bir kavşağı niteliğini kazanmış, yönetimsel ve askeri işlevleri gelişmiş bir kenttir Roma İmparatorluğu’nun zayıflaması ile 3 yüzyılda Ankara önemini kaybetmiştir Daha sonra Bizans İmparatorluğu’nun eline geçen kent 334-1073 yılları arasında Bizans İmparatorluğu’nun hâkimiyeti altında kalmıştır
1071 yılında Selçuklu Sultanı Alparslan’ın Malazgirt’te Bizans ordusunu yenmesinden sonra 1073 yılında Ankara Türklerin eline geçmiştir Bu tarihten başla¤¤¤¤¤ Osmanlılar tarafından Anadolu’nun siyasal birliğinin kurulmasına kadar geçen sürede kent, Türk beylikleri, Bizans ve Moğol egemenliği altında değişik dönemler geçirmiştir 1300’lü yıllardan başla¤¤¤¤¤ Ahi merkezlerinden biri olarak ticari işlevlere sahip olan Ankara, Osmanlı İmparatorluğu’nun yükselme döneminde de önemli bir ticaret merkezi olmaya devam etmiştir Ankara’daki Ahi örgütü, kervanların ve ordunun deri ve demirden yapılmış malzeme gereksinimini karşılıyor ve aynı zamanda İç Anadolu’da geniş bir bölgede üretilen tiftik Ankara’da işleniyordu 19 yüzyıla kadar önemini koruyan Ankara, daha sonra önemini yitirmeye başlamış, kentin 1892 yılında bir demiryolu ile İstanbul’a bağlanması da bu durgunluğu çözememiştir 20 yüzyılın başında yaşanan savaşlar, Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılışı ve 1917 yangınının da etkisi ile daha da gerileyen kent, Kurtuluş Savaşı sırasında yeniden önem kazanmaya başlamıştır

Kurtuluş Savaşımızın idare edildiği bir merkez olarak, adı milli mücadelemizin sembolü haline gelen Ankara 13 Ekim 1923’te başkent olmuştur


Alıntı Yaparak Cevapla

Tarihi Eserler Ve Yerler

Eski 10-07-2012   #8
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tarihi Eserler Ve Yerler



Mevlana TÜrbesİ






Selçuk mimarisinin ve 'türk çadiri' türünün en güzel örneklerinden biri de Konya'daki Mevlana Türbesi'dir Mimar Tebrizli Bedretten tarafindan 1274 yilinda yapilan bu türbenin kubbesi 16 dilimden olusan bir huni seklindedir Içi disi çini döseli, duvarlari çok degerli yazilarla süslüdür

Türbe Selçuklular devrinde yapildi, 16 dilimli yivli külahi Karamanogullari zamaninda eklendi Daha sonra Osmanlilar türbeyi bir mescit, semahane ve sadirvanla zenginlestirdiler Cumhuriyet devrinde türbe onarildi ve etrafi açildi Her devirde ihtimam gördü Çünkü burada büyük Türk mutasavvifi ve sairi Mevlana Celaleddin Rumi yatiyor

Aslinda onun asil yeri ariflerin gönülleridir Bir beyitinde söyle diyor:
Ölümümüzden sonra mezarimizi yerde arama
Ariflerin gönüllerindedir mazarimiz bizim



Yedi asirdan fazla bir zamandan beri gönüllerde yasayan, eserleri hemen hemen bütün dillere tercüme edilen Mavlana'nin türbesi, Anadolu'nun silinmez tapu senetlerinden biridir

Türbenin harika anitlarimizdan biri olusu yalniz mimari özelliginden ileri gelmiyor Bir müze haline getirilen bu yerde Selçuk sanatinin hali, kilim, kumas örnekleri: mavlevi sanatinin çok degerli eserleri, neyler, kudümler sergilenir Türbedeki ceviz sanduka Selçuk oymaciliginin bir saheseridir Bu sandukanin bas tarafinin yüksekligi 2,65, ayak tarafinin yüksekligi 2,13, uzunlugu da 2,91 metredir

Alıntı Yaparak Cevapla

Tarihi Eserler Ve Yerler

Eski 10-07-2012   #9
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tarihi Eserler Ve Yerler



Çİnİlİ KÖŞk



Arkeoloji Müzesi karşısındaki iki katlı enteresan binadır Fatih Sultan Mehmet' in Topkapı Sarayında yaptırttığı ilk binadır 1472 Tarihli yazlık köşk, sütunlarla hareketlendirilmiş cephesi, eyvanlı terası ve kesme çini dekoru ile Selçuklu tesirinde bir erken Osmanlı örneğidir Giriş duvarında uzun kitabe yer almıştır Giriş bölümü, üzeri kubbeli bir mekan olup, yanlarda tonozlu odalar yer vardır 13-19 yy Selçuklu ve Osmanlı dönemlerine ait seramik ve çiniler kronolojik sıralı sergilenmiştir 16 yy İznik yapımı çiniler müzenin önemli eserleridir

Alıntı Yaparak Cevapla

Tarihi Eserler Ve Yerler

Eski 10-07-2012   #10
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tarihi Eserler Ve Yerler



Ayasofya (İstanbul)



Dünyanın 8harikalarından birisi sayılan Ayasofya, Sanat Tarihi ve mimarlık dünyasının 1 numaralı yapısı hüviyetindedir Bu yaşta ve bu ebatta zamanımıza gelebilmiş ender eserlerdendir Orijinal adı Hagia Sofia olan, Türklerin Ayasofya dedikleri yapı yanlış bir şekilde, Saint Sofia olarak bilinir Bazilika, Sofia isimli bir azizeye değil, Kutsal Hikmet’e ithaf edilmişti Önceki bir pagan mabedinin yerinde yapılmış 3 ayrı bazilika aynı isimle anlatılmıştı İmparator Büyük Konstantin devrinde kilise yapılmadığı halde, bazı kaynaklar, ilk Ayasofya Bazilikasının onun tarafından yaptırıldığını iddia ede gelmiştir Küçük ölçülerdeki ahşap çatılı ilk yapı 4 yy ikinci yarısında Büyük Konstantin’in oğlu Konstantinus zamanında yapılmıştı 404 yılında, bir isyan sırasında yanan ilk yapının yerine, daha büyük ölçülerde inşa edilen 2 kilise 415 yılında törenle açılmıştı 532 yılında Hipodromda yapılan bir araba yarışı sonucu çıkan kanlı isyan on binlerce şehirlinin ölümüne ve pek çok binanın yakılmasına sebep olmuştu “Nika” isyanı diye bilinen ve İmparator Justinyen aleyhine gelişen bu isyanda Ayasofya Kilisesi de yakılmıştı
İsyanı zorlukla bastıran İmparator Justinyen “Adem’den beri hiçbir devirde görülmemiş ve görülmeyecek” bir ibadethane yapmak için harekete geçti Önceki bazilikanın kalıntılarının üzerine 532 yılında yapılmaya başlanan, Hıristiyanlık âleminin bu en büyük kilisesi beş yılda tamamlanarak, 537’de merasimlerle açıldı İmparator hiçbir masraftan kaçınma¤¤¤¤¤ devlet hazinesini mimarların önüne saçtı (Tralles’li Anthemius ile matematikçi, Miletoslu İsidorus) Kubbe inşaatı Roma mimarisi tarafından geliştirilmiştir, Bazilika planı da eski devirlerden beri tatbik edilmekte idi Yuvarlak yapıların üzerleri çok büyük ölçüde kubbe ile örtülebilmişti Ancak Justinyen Ayasofya’sındaki gibi dikdörtgen bir mekan ortasında, dev ölçüde bir merkezi kubbe yapımı, mimarlık tarihinde ilk kez deneniyordu Rahiplerin koruyucu duaları okumaları devam ederken, İmparatorluğun hemen her yerinde mevcut olan erken devir kalıntılarından getirtilen çok sayıda ve değişik mermer parçaları, sütunlar yapıda kullanıldı Sonraları da bu devşirme malzeme ve bilhassa sütunlar için, neye yarayacağı anlaşılmaz, bir sürü orijin hikayesi uyduruldu Justinyen devrinde Ayasofya bir zevk ve gösteriş ürünü olarak ortaya çıkmıştı Sonraki devirlerde ise bir efsane ve sembol olarak kabul edilmiştir Bin yıl süre ile aşılamayan ölçüleri yanında finans zorlukları ve teknik yetersizliklerden ötürü efsanevi görülmüş, böyle bir yapının ancak kutsal kuvvetlerin yardımı ile yapılabileceği zannedile gelmişti Ayasofya bir 6yy Bizans devri eseri olmakla beraber, ön misali olmayan, sonraki devirlerde de taklit edilmeyen Roma mimari geleneğine bağlı bir “Deneme” dir Dış ve iç görünüşteki tezat ve iri kubbe Roma’nın mirasıdır Dış görünüş zarif değildir, proporsiyonlara dikkat edilmemiş, bir kabuk gibi yapılmıştır Bunun tersine iç görünüm saray gibi görkemlidir, göz alıcıdır; yapı, dev bir “İmparatorluk” eseridir Açılış merasiminde heyecanına hakim olamayan İmparator atların çektiği arabası ile içeriye dalmış, Tanrıya şükür ederek, Süleyman Peygambere üstün çıktığını haykırmıştı Bazilika etrafını çevreleyen yüksek binaları ile büyük bir dini merkez olarak gelişmişti Bizans İmparatorları ile Doğu Hıristiyan kilisesinin yüzyıllar sürecek çekişmeleri için sahne artık hazırdı Eşsiz ve üstünlüğüne rağmen yapının hayati önemde hataları vardı En önemli mesele kubbenin iriliği ve yan duvarlara yaptığı basınç idi Böylesine bir kubbenin ağırlığının temellere aktarılması için lazım olan mimari unsurlar o devirde henüz tam gelişmemişti Yanlardan dışa doğru eğilen duvarlar orijinal, basık kubbenin 558 yılında yıkılmasına şahit oldular Yapılan ikinci kubbe daha yüksek ve daha küçük çaplı tutulmuştu Bu kubbenin de yarıya yakın kısmı 10 ve 14 yy'’arda 2 defa daha çökmüştür
Ayasofya her devirde hazineler dolusu sarflar yapılarak ayakta tutulabilmiştir Türk’lerin şehri 1453 yılında fethetmeleri, harap durumdaki Ayasofya’nın derhal camiye çevrilerek kurtarılmasına sebep olmuştur Türk mimarı Koca Sinan’ın 16yyda eklediği payanda duvarları, 19 yy ortasında Mimar Fossati kardeşlerin ve 1930’dan itibaren yapılan diğer restorasyonlar ve kubbenin demir kuşak ile çevrilmesi önemli tamirlerdi 2000 li yılların restorasyonları, mevcut madeni portatif iskele ile daha seri yapılabilecektir Ayasofya 916 yıl baş kilise ve 477 yıl cami olarak, aynı tanrıya inanan 2 değişik dinin hizmetinde olduktan sonra Atatürk’ün emri ile müze yapılmıştır 1930-1935 yılları arasında ortaya çıkartılıp temizlenen bir kısım mozaikler Bizans'ın önemli sanat eserleri arasında yer alırlarBizans ve Osmanlı döneminin izlerini taşıyan muhteşem mimarisi ile ülkemizin en çok ziyaret edilen ilk üç müzesinden biridir



Alıntı Yaparak Cevapla

Tarihi Eserler Ve Yerler

Eski 10-07-2012   #11
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tarihi Eserler Ve Yerler



Bİnbİrdİrek Sarnici

Hipodromun batısında yer alır Yakın yıllarda temizlenerek yanından geçen yola bir galeri ile bağlanmıştır Kolay gezilen, enteresan ve güzel bir diğer ziyaret yerine dönüştürülen sarnıç 64 x 56 metre boyutundadır Tarihte yaptırıcısının adı Philoksenos diye anılan eser 4 yy Büyük Konstantin devrinden kalmadır 224 Adet orijinal sütundan 212 adedi günümüze gelmiştir Kalın duvarların çevrelediği mekanın tuğla tonozları, bunları taşıyan, bir ara bölme ile bindirilmiş çifte sütünlar ve işlemesiz başlıkları enteresan görüntüler sergilemektedir Küçük satış reyonları kafe ve sergi alanları ile sarnıcın ortasında yer alan, sütunların orijinal boyunun görülebildiği çukur bölüm, tadilat sırasında yapılmışlardır

Alıntı Yaparak Cevapla

Tarihi Eserler Ve Yerler

Eski 10-07-2012   #12
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tarihi Eserler Ve Yerler



Rumelİ Hİsari






İstanbul 1453’te Fatih Sultan Mehmet’in şehri kuşatmasından önce de birçok kuşatmaya uğramıştıŞehri çevreleyen Roma devri surları bütün önceki kuşatmaları durdurabilmişti Çok uzun süren kuşatmalarda şehrin ihtiyaçları deniz yolu ile takviye edilirdiRumelihisarı, karşı kıyıdaki daha erken tarihli bir Türk kalesinin karşısında, İstanbul’u kuşatma sırasında Karadeniz’den gelebilecek yardım ve takviyeleri önlemek amacı ile, şehir kuşatmasından önce inşa edilmişti Bu askeri yapı 1452’de 4 ay gibi inanılmaz kısa bir sürede tamamlanmıştıBütün Orta Çağın bu en büyük ve kuvvetli hisarı 1453’te İstanbul’un Türkler tarafından fethini takiben stratejik önemini yitirmiştir Klasik Türk kale mimarisinin bu güzel örneği bütün heybeti ile Boğaziçi'ni süsler 1950’li yıllarda yapılan onarımları takiben müzeye çevrilmiştir Her yıl yapılan İstanbul festivallerinde Hisar içi bir açık hava tiyatrosu olarak kullanılmaktadır Hisar bütünü ile, en güzel şekilde Boğazın karşı Asya sahillerinden veya Boğazda sefer yapan vapurlardan seyredilebilir

Alıntı Yaparak Cevapla

Tarihi Eserler Ve Yerler

Eski 10-07-2012   #13
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tarihi Eserler Ve Yerler



Yedİ Kule

Surlardaki en görkemli kapı, Marmara denizine yakın olan “Altın Kapı” idi Bu İmparator merasim kapısı, iki mermer kule arasında zafer takı gibi yerleştirilmişti Zaferden dönen ordular, İmp ve erkanı şehre bu kapıdan girerdi Burayı çevreleyen Türk devri eseri 5 kule ilavesi ile 7 kule, bir iç kale haline sokulmuştu Zaman içerisinde hazine, depo ve elçi hapishanesi olarak kullanılmış iken, günümüzde enteresan girişi ve “Altın Kapı” kuleleri ile şehrin bir diğer müzesidir Yaz aylarında çeşitli etkinlikler ve konserler yapılmaktadır

Kapılar içeridekini korur dışarıdan, İstanbul’u koruyan da kapılarıydı Osmanlı ve Bizans döneminde İstanbul’a ancak özel izinle girilebiliyordu Ziyaretçiler şehri çevreleyen surlardaki kapılarda bekletilip izinleri kontrol edildikten sonra kente alınıyordu Sabah açılan kapılar, aksam kapanıyordu, İstanbul'un kapılarının bir çoğunun yerinde yeller esse de, kenti çevreleyen deniz ve kara surlarının kimi kesimleri ve kapıları hala varlıklarını sürdürüyor

Kentin kapılarını keşfetmeye Evliya Çelebi'nin Seyahatname, Eremya Çelebi'nin İstanbul Tarihi, Ernest Manbu-ri'nin Rehberi Seyyahın isimli yapıtlarından öğrendiklerimizden yola çıkarak Yedikule'den başlamakta yarar var Şimdi Yedikule'de sahil yolunun üstünde bulunan zamanında denizin içinde olan Mermer Kule Kapısı İstanbul’un ilk kapılarından biri Duvarlarındaki taslarda bulunan imparator ailelerine ait izler, kulenin Yıldırım Beyazıt'ın kusatmasına karşı devşirme malzemelerle yapıldığını gösteriyor Debbag Kapı da deniyormuş buraya Mermerkule'den sonraki ilk kapı Narlı Kapı Yoksulların gelip dilendiği meyhanelerin bulundugu bu civara Züğürt Yaylası denirmiş ve vaktiyle burada nar ağaçları varmış, ikinci kapı ise Samatya kapısı Bugün olduğu gibi geçmişte de meyhaneleriyle ünlüymüş Samatya Küçük Langa'daki Davutpasa Kapısı Marmara Denizi'ne açılan kapıların üçüncüsü Dördüncü çıkıs ise Büyük Langa'daki Yenikapı Bu yerde eskiden bir papaz kulesi varmış Yenikapı ile Kumkapı arasındaki Kadırga Limanı kapısı (Porta Sidhera) ile Küçük Ayasofya Kilisesi'ne gidenlerin kullandığı Kadırga Limanı Kapısından sonra gelen kapı ise, beşinci kapı olan Kumkapı Piri Reisin Babi Kum adını verdiği Kumkapı'da 18 yüzyılda Sen Meyhaneler denilen ve bir iskeleye ve kumluğa açılan meyhaneler bulunur, meydanın çevresindeki tahta kulübelerde çilingirler öteberi yapıp satarlarmış
Kapılar aslında işlevlerine göre isimler alıyor Eremya Çelebi, deniz kapılarının altıncısı olan Çatladıkapı ya da Çatladısu Kapısı'nın adının yukarıdan aşağıya doğru çatlak olan bir burçtan geldiğini yazıyor Bizanslıların Porta Ferrata ya da Porta Marina dedikleri Çatladıkapı'nın önünde cirit oynanır, halk da alanın etrafına toplanıp müsabakaları izlermiş Ahır kapı ise Bizans döneminde Marmara Denizi'ne açılan kapıların yedincisi ve sonuncusu Burada ahırların bulunduğu kaynaklarda yer alsa da kimi İstanbullulara göre bu kapının adı Ahır (Son) kelimesinden geliyor

Yedikule surları ürerinde bulunan Yedikule kapısından girildiğinde şimdi müze olarak kullanılan zindanlara geçiliyor Burada Bizans döneminin en önemli kapılarından biri olan Altunlu Kapı mevcut, Şehrin en büyük caddesine açılan bu kapıdan genelde zaferden dönen imparatorlar geçerlerdi
Kapının kemer ve cephesi altın yaldızlarla süslüdür bu nedenle "Yaldızlı Kapı" veya 'Altın Kapı denilmektedir Anıtsal bir yapı olan Altın Kapı, bir bakıma, imparatorlugun erkini, gücünü simgeleyen, basta Ayasofya olmak üzere kentteki başlıca birkaç yapıdan biriydi

Alıntı Yaparak Cevapla

Tarihi Eserler Ve Yerler

Eski 10-07-2012   #14
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tarihi Eserler Ve Yerler



İzmir ili Selçuk ilçesi sınırları içindeki Efes antik kenti'nin ilk kuruluşu MÖ 6000 yıllarına, Neolitik Döneme (Cilalı Taş Devri) kadar inmektedir Son yıllarda yapılan araştırmalar ve kazılarda Efes çevresindeki höyükler ve kalenin bulunduğu Ayasuluk Tepesi'nde Tunç çağları ve Hititler'e ait yerleşimler saptanmıştır Hititler Dönemi'nde kentin adı Apasas'tır MÖ 1050 yıllarında Yunanistan'dan gelen göçmenlerin de yaşamaya başladığı liman kenti Efes, MÖ 560 yılında Artemis Tapınağı çevresine taşınmıştır Bugün gezilen Efes ise, Büyük İskender'in generallerinden Lysimakhos tarafından MÖ 300 yıllarında kurulmuştur Lysimakhos, kenti Milet'li Hippodamos'un bulduğu "Izgara Plan"a göre yeniden kurar Bu plana göre, kentteki bütün cadde ve sokaklar birbirini dik olarak keser

Hellenistik ve Roma çağlarında en görkemli dönemlerini yaşayan Efes, Roma İmparatoru Augustus zamanında, Asya Eyaleti'nin başkenti olmuş ve nüfusu o dönem (MÖ 1-2 yüzyıl) 200000 kişiyi aşmıştır Bu dönemde her yer mermerden yapılmış anıtsal yapılarla donatılır

MÖ4 yüzyılda limanın dolmasıyla Efes'te ticaret geriler İmparator Hadrian limanı birkaç kez temizletir Liman kuzeyden gelen Marnas Çayı ve Küçük Menderes nehrinin getirdiği alüvyonlarla dolar Efes denizden uzaklaşır 7 yüzyılda Araplar bu kıyılara saldırır Bizans döneminde tekrar yer değiştiren ve ilk kez kurulduğu Selçuk'taki Ayasuluk Tepesi'ne gelen Efes, 1330 yılında Türkler tarafından alınır Aydınoğulları'nın merkezi olan Ayasuluk, 16 yüzyıldan itibaren giderek küçülmeye başlamıştır Günümüzde bölgede, 30000 nüfuslu turistik Selçuk ilçesi bulunmaktadır

Efes ören yerinde, Hadrianus Tapınağı girişindeki frizde Efes'in 3 bin yıllık kuruluş efsanesi şu cümlelelerle yer alır: Atina kralı Kodros'un cesur oğlu Androklos, Ege'nin karşı yakasını keşfetmek ister Önce, Delfi kentindeki Apollon Tapınağı'nın kahinlerine danışır Kahinler ona, balık ve domuzun işaret ettiği yerde bir kent kuracağını söyler Androklos bu sözlerin anlamını düşünürken Ege'nin lacivert sularına yelken açar Kaystros (Küçük Menderes) Nehri'nin ağzındaki körfeze geldiklerinde karaya çıkmaya karar verirler Ateş yakarak tuttukları balıkları pişirirlerken çalıların arasından çıkan bir yabandomuzu, balığı kaparak kaçar İşte kehanet gerçekleşmiştir Buraya bir kent kurmaya karar verirler

Doğu ile Batı arasında başlıca kapı durumunda olan Efes önemli bir liman kenti idi Bu konumu Efes'in çağının en önemli politik ve ticaret merkezi olarak gelişmesini ve Roma Devrinde Asia eyaletinin başkenti olmasını sağlamıştır Efes, antik çağdaki önemini yalnızca buna borçlu değildir Anadolu'nun eski anatanrıça (Kybele) geleneğine dayalı Artemis kültünün en büyük tapınağı da Efes'de yer alır Efes'teki Artemis Tapınağı dünyanın yedi harikasından biri olarak kabul edilir

MÖ6 yüzyılda bilim, sanat ve kültürde Milet ile birlikte en ön sırada yer alan Efes, bilge Herakleitos, rüya tabircisi Artemidoros, şair Callinos ve Hipponaks, gramer bilgini Zenodotos, hekim Soranos ve Rufus gibi ünlü kişileri yetiştirmiştir

Mimari Eserler

Efes, tarihi boyunca birçok kez yer değiştirdiğinden kalıntıları yaklaşık 8 kilometrelik geniş bir alana yayılır Ayasuluk Tepesi, Artemision, Efes ve Selçuk olarak dört ana bölgedeki harabeler yılda ortalama 1,5 milyon turist tarafından ziyaret edilmektedir Tümüyle mermerden yapılmış ilk kent olan Efes'teki başlıca yapılar ve eserler aşağıda açıklanmıştır:

Artemis Tapınağı: Dünyanın yedi harikasından biridir Antik dünyanın mermerden inşa edilmiş ilk tapınağıdır Büyüklüğü 130 x 68 metre ve ön cephesi diğer Artemis (Ana Tanrıça) tapınakları gibi batıya dönüktür

Magnesia Kapısı (Üst Kapı) ve Doğu Gymnasiumu: Efes'in iki girişi vardır Bunlardan biri kentin çevresindeki sur duvarlarının doğu kapısı olan, Meryemana Evi Yolu üzerindeki Magnesia Kapısı'dır Doğu Gymnasiumu, Panayır Dağı eteğindeki Magnesia Kapısı'nın hemen yanındadır Gymnasion, Roma Çağı'nın okuludur

Odeion: Efes'in iki meclisli bir yönetimi vardı Bunlardan biri olan Danışma Meclisi toplantıları zamanında üzeri kapalı olan bu yapıda yapılmış ve konserler verilmiştir 1400 kişilik kapasiteye sahiptir Bu nedenle yapı "Bouleterion" olarak da adlandırılır

Yukarı Agora ve Bazilika: İmparator Augustus tarafından inşa ettirilmiş, resmi toplantıların ve borsa işlemlerinin yapıldığı yerdir Odeion'un önündedir

Prytaneion (Belediye Sarayı): Prytan kentin belediye başkanı gibi görev yapardı En büyük görevi kalın sütunları bulunan bu yapının içindeki kentin ölümsüzlüğünü simgeleyen kent ateşinin sönmemesini sağlamaktı Prytan, Kent Tanrıçası Hestia adına bu görevi üstlenmişti Salonun çevresinde tanrı ve imparator heykelleri sıralanmıştı Efes müzesindeki Artemis heykelleri burada bulunmuş ve daha sonra müzeye getirilmiştir Yanındaki yapılar kentin resmi misafirlerine ayrılmıştı

Domitianus Meydanı: Meydanın güneyinde, teras üzerinde İmparator Domitianus adına Efesliler tarafından yaptırılmış büyük bir tapınak ve altında Efes yazıtlar galerisi vardır Doğuda Pollio Çeşmesi ve olasılıkla hastane yapısı, kuzeyinde cadde üzerinde Memnius Anıtı yer alır

Herakles Kapısı: Roma Çağı sonlarında yaptırılmış olan bu kapı Kuretler Caddesi'ni yaya yolu haline getirmiştir Ön cephesindeki Kuvvet Tanrısı Herakles kabartmaları dolayısıyla bu ismi almıştır

Traianus Çeşmesi: Cadde üzerindeki iki katlı anıtlardan biridir Ortada duran İmparator Trainus'un heykelinin ayağı altında görülen küre dünyayı simgeler

Yamaç Evler: Teraslar üzerine inşa edilmiş olan çok katlı evlerde kentin zenginleri oturuyordu Peristilli ev tipinin en güzelleri olan bu evler modern evlerin konforunda idi Duvarlar mermer kaplama ve fresklerle, taban ise mozaiklerle kaplıdır Evlerin hepsinde kalorifer sistemi ve hamam bulunmaktadır

Hamam ve Umumi Tuvalet: Romalıların en önemli sosyal yapılarındandır Soğuk, ılık ve sıcak kısımlar vardır Bizans döneminde tamir görmüştür Ortasında havuz olan umumi tuvalet yapısı, aynı zamanda toplanma yeri olarak da kullanılmıştır

Hadrianus Tapınağı: İmparator Hadrianus adına, anıt tapınak olarak inşa ettirilmiştir Korinth düzenlidir ve frizlerinde Efes'in kuruluş efsanesi işlenmiştir

Oktagon: Kleopatra'nın kız kardeşine ait anıtsal bir mezardır

Heroon: Efes'in efsanevi kurucusu Androklos adına yaptırılmış bir çeşme yapısıdır Ön kısmı Bizans döneminde değiştirilmiştir



Celcus Kütüphanesi: Roma dönemi yapılarının en güzellerinden birisi olan yapı hem kütüphane, hem de mezar anıtı görevini üstlenmiştir MS106 yılında Efes valisi olan Celsus ölünce, oğlu kütüphaneyi babasının adına mezar anıtı olarak yaptırmıştır Celsus'un lahdi kütüphanenin batı duvarı altındadır Cephesi 1970-1980 yılları arasında restore edilmiştir Kütüphanede kitap ruloları, duvarlardaki nişlerde saklanıyordu

Serapis Tapınağı: Efes'in en ilginç yapılarından biri olan Serapis Tapınağı, Celsus Kütüphanesi'nin hemen arkasındadır

Anıtsal Çeşme: Odeion'un önündeki meydan kentin "Devlet Agorası" (Yukarı Agora)'dır Tam ortasında Mısır tanrıları tapınağı (İsis) bulunuyordu MÖ 80 yıllarında Laecanus Bassus tarafından yaptırılan Anıtsal Çeşme, Devlet Agorası'nın güneybatı köşesinde yer alır Buradan Domitian Meydanı'na ve bu meydan etrafında kümelenmiş bulunan Pollio Çeşmesi, Domitian Tapınağı, Memmius Anıtı ve Herakles Kapısı gibi yapılara ulaşılır

Mazeus Mithridates (Agora Güney) Kapısı: Kütüphaneden önce, İmparator Augustus zamanında inşa edilmiştir Kapıdan Ticaret Agorası'na (Aşağı Agora) geçilir



Mermer Cadde: Kütüphane meydanından tiyatroya kadar uzanan caddedir

Agora: 110 x 110 metre boyutlarında ortası açık, çevresi portikler ve dükkanlarla çevrili bir alandır Agora, kentin ticari ve kültürel merkeziydi Agora Mermer Cadde'nin başlangıç noktasıdır



Büyük Tiyatro: Mermer Cadde'nin sonunda bulunan yapı, 24000 kişilik kapasiteyle antik dünyanın en büyük tiyatrosudur Çok süslü ve üç katlı sahne binası tamamen yıkılmıştır Oturma basamakları üç bölümlüdür Tiyatro, St Paul'ün vaazlarına mekan olmuştur

Tiyatro Gymnasiumu: Hem okul, hem de hamam işlevine sahip büyük yapının avlu kısmı açıktadır Burada tiyatroya ait mermer parçalar restorasyon amacıyla sıralanmıştır

Liman Caddesi: Büyük Tiyatro'dan, bugün tamamen dolmuş olan Antik Liman'a uzanan, iki yanı sütunlu ve mermer döşeli Liman Caddesi (Arcadiane Caddesi), Efes'in en uzun caddesidir 600 metre uzunluktaki cadde üzerine kentin Hıristiyanlık döneminde anıtlar yapılmıştır Her birinde havarilerden birinin heykeli olan dört sütunlu Dört Havari Anıtı, caddenin hemen hemen ortasındadır

Liman Gymnasiumu ve Liman Hamamı: Liman Caddesi'nin sonundaki büyük yapılar grubudur Bir bölümü kazılmıştır

Saray Yapısı, Stadyum Caddesi, Stadyum ve Gymnasium: Bizans sarayı ve caddenin bir bölümü restore edilmiştir At nalı biçimindeki Stadyum, antik devirde sportif oyunların ve yarışmaların yapıldığı yerdir Geç Roma döneminde gladyatör oyunları da yapılmıştır Stadyumun yanındaki Vedius Gymnasiumu ise hamam-okul kompleksidir Vedius Gymnasiumu kentin kuzey ucunda, Bizans dönemi surlarının hemen yanında yer almaktadır

Meryem Kilisesi: 431 Konsül Toplantısı'nın yapıldığı yer olan Meryem Kilisesi (Konsül Kilisesi), Hz Meryem adına inşa edilmiş ilk kilisedir Liman Hamamı'nın kuzeyinde yer almaktadır

Meryemana Evi: Hz İsa'nın annesi Meryemana, Hz İsa öldükten sonra St Jean ile birlikte Efes'e gelmiş ve hayatının son yıllarını burada yaş**ıştır

Yedi Uyuyanlar: Bizans döneminde mezar kilisesi haline getirilmiş olan bu yer, Geç Roma imparatorlarından Decius zamanında putperestlerin zulmünden kaçan yedi Hıristiyan gencin Panayır Dağı eteklerinde sığındıkları rivayet edilen mağaradır

St Jean Kilisesi: Bizans İmparatoru Büyük Iustinianus tarafından yaptırılan ve o dönemin en büyük yapılarından bir olan 6 kubbeli kilisenin merkezi kısmında, altta, Hz İsa'nın en sevdiği havarisi St Jean'ın mezarının bulunduğu iddia edilmektedir ancak henüz herhangi bir bulguya rastlanamamıştır Kilisenin kuzeyinde hazine binası ve vaftizhane vardır

Alıntı Yaparak Cevapla

Tarihi Eserler Ve Yerler

Eski 10-07-2012   #15
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tarihi Eserler Ve Yerler



Nemrut

2,206 metre yüksekliğinde, bölgeye tamamen hakim bir konumda olan Nemrud Toros sıradağları arasında bir dağdır Hangi yönden bakılırsa bakılsın dağın zirvesini görmek mümkündür Dağ, sadece yaz aylarında ulaşıma açıktır ve yılın geri kalan süresi boyunca kar ve buzla kaplıdır

Kommagene’nin son rahibinin, Kral 4 Antiochos’un Romalılara yenilmesinden sonra, tahminen İS 72 yılında, Nemrud Tapınağı’nı terk ettiği sanılmaktadır Takip eden iki bin yıl boyunca burada yatmakta olan kralları sadece rüzgarların uğultusu rahatsız edecektir

Sonradan bölgeye yerleşen Hırıstiyan ahali tapınağın başlangıcı hakkında tamamen bilgisizdiler ve onun Eski Ahit’te adı geçen efsanevi Nimrod’un eseri olduğuna inanıyorlardı Bu nedenle ona dünyanın ilk büyük hükümdarı olan Nemrud adını verdiler

Nemrud Dağı 19 yüzyılda Alman bilgin Karl Sester tarafından keşfedildi Sester’in bu muhteşem tapınak karşısında duyduğu şaşkınlık tapınağın o güne dek çizilen hiç bir Küçük Asya haritasında gösterilmemiş olmasından duyduğu şaşkınlıktan tahminen daha az olmuştur

Keşfi takiben Türk arkeolog Osman Hamdi Bey dağdaki ilk kazıyı başlattı Çalışmalar zaman içersinde Türk, Alman ve Amerikalı arkeologlar tarafından sürdürülerek bugüne getirildi Bu çalışmalar arasında Profesör Derner ve Profesör Goell ve Profesör Şahin’inkiler en kayda değer olanlarıdır

Kurucusu Antiochos tapınağın sadece kendi hierothesion’u (tapınaksal anıtmezar) değil yeni bir dinin de merkezi olmasını istemişti Bu yeni dinin Pers Part dünyasını Grek Roma dünyasıyla barış içinde kaynaştırması amaçlanıyordu ve Nemrud Dağı’nın zirvesinden tüm dünyaya yayılacağına inanılıyordu

Dağda üç teras vardır: Doğu, Batı ve Kuzey Bu terasların yeterince geniş olabilmesi için Kommagene inşaatçıları dağın tepesini neredeyse tamamen kesmişlerdi O kadar ki sadece Doğu Terası için 1,500 metre küp masif kaya traşlanmıştı Batı Teras’ında, zirvenin solunda, yer alan 10 metre yüksekliğindeki yontulmuş kaya yapılan işin büyüklüğü hakkında bize bilgi vermektedir

Nemrud Dağı’nın tepesindeki tumulus 50 metre yüksekliğinde ve 150 metre çapında olmaktadır Antik tören yolu tümülüsün çevresini dolanmaktadır





Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.