Prof. Dr. Sinsi
|
Rahmet Peygamberi Ne Demektir? Rahmet Peygamberi Kimdir? Rahmet Peygamberi Ne Demek?
Rahmet Peygamberi Ne Demektir? Rahmet Peygamberi Kimdir? Rahmet Peygamberi Ne Demek?
Rahmet Peygamberi Ne Demektir? Rahmet Peygamberi Kimdir? Rahmet Peygamberi Ne Demek?
SEVGİ VE RAHMET PEYGAMBERİ HZ MUHAMMED (S A V )
İnsanların yeryüzünde mutlu ve huzurlu yaşayabilmeleri için, öncelikle birbirleri ile ilişkilerini sağlıklı bir zemine oturtmaları gerekir Bunun için de, birbirlerini sevmeleri, aralarındaki diyalogu kesmemeleri, aksine dostluğun devamını sağlayıcı tedbirleri almaları, düşmanlığa sebep olabilecek tutum ve davranışlardan da kaçınmaları gerekir İnsan ilişkileri açısından Hz Peygamber’in kendi yaşantısı ve diğer insanlara yaptığı tavsiyeler dikkatle takip edildiğinde, kendisinin her zaman olumlu davranışlar ile örnek olduğu ve insanın, hem kendi iç dünyasındaki duygu ve isteklerini, hem de kendisi ile diğer insanlar arasındaki menfaat ilişkilerini, çatışmaya dönüşmeden ve haksızlığa da kapı açmadan çözmeye yönelik tedbirleri tavsiye ettiği görülür
Bu açıdan Hz Peygamber’in dünyaya geldiği Mekke toplumuna baktığımızda, insanları birbirlerine yaklaştıran sevgi ve saygı gibi güzel duyguların yerini kin, düşmanlık ve nefretin aldığını, hak ve adalet gibi toplumun huzurunu sağlamada önemli olan ilkelerin ortadan kalktığını görüyoruz İnsanlar kendilerini bu karanlıktan ve ahlaki çöküntüden kurtaracak bir peygamber bekliyorlardı Herkes bu kutlu peygamberin kendi kavimlerinden geleceğini iddia ediyorlar, hatta bu yüzden aralarında tartışmalar bile çıkıyordu Neticede Miladi 571 yılının Rebiülevvel ayının on ikisinde Abdulmuttalib’in evi nurla dolmuştu İşte bu nur, insanlığa rahmet olarak gönderilen sevgi ve rahmet peygamberi Hz Muhammed (sav)’den başkası değildi Onun doğumuyla karanlık perdesi bir daha hiç kapanmamak üzere açılmıştı
Henüz daha doğmadan önce babasını ve çocuk denecek yaşta da annesini kaybeden Hz Peygamber’i bizzat Allah terbiye edip yetiştirmiştir Allah-u Teala bir ayetinde onun büyük bir ahlaka sahip olduğunu belirtmektedir [1] O, yiğitlik, insanlarla iyi geçinmek, emanete riayet etmek, sözünde durmak, kötülük yapmamak, her şeye sevgi ve merhamet duygularıyla yaklaşmak, güvenilir olmak gibi birçok üstün ahlaki özelliklere sahip mükemmel bir insandı Toplumun huzuru ve mutluluğu, toplumu oluşturan insanların birbirlerine sevgi, saygı ve hoşgörüyle bakmaları ile ancak mümkün olur İşte hem bu nedenden, hem de, ‘insan insanın kurdudur’ mantığının hâkim olduğu maddeyi ön plana çıkaran yaşadığımız bu dünyanın bugün belki her şeyden daha fazla sevgi ve merhamete ihtiyacı olmasından dolayı bu yazıda Hz Peygamber’in sevgi yönüne vurgu yapacağım
İslam düşüncesine göre her şey sevgiden doğmuş, sevgi ile var olmuş ve sevgi ile varlığını devam ettirmektedir Bütün varlıkların içinde biri vardır ki O, sevgililerin en sevimlisi, merhametlilerin en merhametlisidir Elbette bu özelliklere sahip olan kişi son peygamber Hz Muhammed (sav)’den başkası değildir Bu durumu Allah-u Teala bir ayetinde “(Ey Muhammed) biz seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik” [2]buyurarak ortaya koymaktadır Ayrıca peygamberimiz de bir hadislerinde “ben âlemlere rahmet olarak gönderildim, lanet isteyici olarak değil” [3] diyerek aynı noktaya işaret etmektedir
Bu ve başka ayet ve hadislerde belirtildiği üzere âlemlere rahmet olarak gönderilmiş olan Hz Muhammed (sav), müminler için rahmet olduğu gibi münafıklar için de rahmetti Münafıklar onun engin hoşgörüsü yüzünden dünyada ceza görmemişlerdir Peygamberimiz kimlerin münafık olduğunu bildiği halde onları açığa çıkarmamıştır Onlara herhangi bir baskı ve olumsuz anlamda bir ayrıcılık uygulanmadığı gibi, Müslümanların yararlandığı haklardan da yararlanmışlardır
Ayrıca kâfirler de sevgi ve rahmet peygamberi Hz Muhammed (sav)’in rahmetinden yararlanmışlardır Allah-u Teâlâ daha önceki milletleri, küfür ve isyanları dolayısıyla toptan cezalandırdığı halde, Allah Resulü gönderildikten sonraki dönemde herhangi bir milleti veya topluluğu bu şekilde bir cezayla cezalandırmamıştır, helak etmemiştir Böylece kâfirler, Hz Peygamber dolayısıyla, toptan helak olma azabından kurtulmuşlardır Bu da onlar için dünyada büyük bir rahmettir
Peygamberimiz Allah’ın en çok sevdiğiydi ve Allah’ı en çok sevendi İşte bu özellik peygamberimizin belki en önemli ama en çok görmezlikten gelinen ahlaki yönüdür O bir sevgi pınarıdır, sevgi kaynağıdır Söz ve davranışlarında sevgi konusuna oldukça fazla önem vermiştir İnsanların birbirlerini sevmelerinin gerçek mümin olmalarının ve Cennet’e girmelerinin şartı olduğunu belirtmek suretiyle sevginin ne kadar önemli bir özellik olduğunu ortaya koymuştur
Bu noktada Hz Peygamberin sevgisine yön verenin, bu sevginin çokluğuna ve azlığına etki edenin Allah rızası olduğu da unutulmamalıdır Yoksa O insanları sahip olduğu makam, mevki ve servete göre sevmezdi Dolayısıyla O’nun için insanın zengin, fakir, siyah, beyaz, köle veya kabile reisi olmasının hiçbir önemi yoktu Ayrıca O’nda, sahibinin iradesini elinden alan, insanı kontrolsüz hale getiren, boş boş dolaştıran, ölçüsüz sözler söyleten bir sevgiyi göremediğimiz gibi, adalet ölçülerini çiğnettiren bir nefreti de göremeyiz
Ancak biz Hz Peygamberin sevgisini tam anlamıyla kavrayamayız Çünkü O, Taif’de uğradığı ağır hakaretlerden sonra yanına gelerek eğer isterse, o insanların üzerlerine dağları yıkabileceğini söyleyen Cebrail (as)’a yaşlı gözlerle: “Hayır Ben bunu istemem Bunun yerine, Allah onların soyundan sadece Allah’a ibadet eden ve O’na hiçbir şey ortak koşmayan bir nesil çıkarabilir Ben onu isterim Rabbimden” demişti Yine Hz Peygamber, Uhut savaşında birçok saldırıya uğraması, dişi kırılması, yüzünün kanlar içinde kalması üzerine kendisine müşriklere beddua etmesi hatırlatılınca: “Ben lanetçi olarak gönderilmedim Davetçi ve rahmet müjdecisi olarak gönderildim” cevabını vermiş ve: “Ya Rabbi! Bu insanları affet, çünkü onlar ne yaptıklarını bilmiyorlar” diye dua etmişti
Rasulullah Efendimiz sevgi konusunda Müslümanlara emrettiklerini bizzat kendi hayatında ortaya koymuştur O müminlere; “Sizden biri kendisi için sevdiği ve arzu ettiğini mümin kardeşi için de sevip arzu etmedikçe gerçek mümin olamaz” [4] buyurmuştur Hayatın her anında, her meslek ve mevkideki insan için vazgeçilmesi doğru olmayan, ama en çok ihmal edilen bu ahlaki prensip, birlik ve beraberlik içerisinde kardeşçe yaşamanın, karşılıklı sevgi ve merhamete dayalı mutlu ve huzurlu bir toplum oluşturmanın yolunu göstermektedir
Sonuç olarak söylemek gerekirse rahmet ve sevgi peygamberi Hz Muhammed (sav), insanlar kendisine zulmettiği, üzerine pislikler attığı, yollarına dikenler döktüğü, alay edip dalga geçtiği, öz yurdundan çıkardığı, dişini kırdığı ve o mübarek kanını akıttığı halde bile hiçbir insanın kötülüğünü istememiştir Acaba bu gün hangi insan aynı davranışı gösterebilir? Bırakın aynısını, çok azına tahammül gösterebilir? Dolayısıyla her türlü zulüm, hakaret ve işkencelere rağmen insanlara olan merhameti, şefkati ve sevgisi eksilmeyen Hz Muhammed (sav) bir sevgi peygamberidir Bizim bu gün O’ndan almamız gereken en önemli ahlaki özelliklerden birisi peygamberimizin bu yönü olmaktadır
Sevgi peygamberdir ve sevgi onunla sevmek ve onu sevgi muallimi bilmektir Her kapı kapanabilir, ama sevgi kapısı kapanmamalıdır Her gün onun sevgisiyle başlamalı ve onun sevgisiyle bitmelidir Onu seven neyi sevmez ki! Dinimiz sevgi, imanımız sevgi, korkumuz sevgidir Kısacası her şeyimiz sevgi olmalıdır Çünkü o yüce peygamber şöyle söylemektedir: “İman etmedikçe Cennet’e giremezsiniz Birbirinizi sevmedikçe iman etmiş olamazsınız Yaptığınız zaman birbirinizi seveceğiniz şeyi size söyleyeyim mi? Aranızda selamı yayın ” [5] Dolayısıyla selam sevgi sarayının anahtarıdır Selam sevginin tohumudur Selam, cennetin ilk adımıdır
Selam olsun sevene, sevmeyi bilene, sevgiyi üretene ve sevgi peygamberine
Doç Dr Hüseyin KARAMAN
Rize Üniversitesi İlahiyat Fakültesi
Öğretim Üyesi
|