Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Genel Bilgiler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
eserler, istanbuldaki, yapılmıştır, zaman

İstanbul'daki Eserler Ne Zaman Yapılmıştır? İstanbul'daki Eserler Neden Yapılmıştır?

Eski 09-11-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İstanbul'daki Eserler Ne Zaman Yapılmıştır? İstanbul'daki Eserler Neden Yapılmıştır?



İstanbul'daki Eserler Ne Zaman Yapılmıştır? İstanbul'daki Eserler Neden Yapılmıştır?
İstanbul'daki Eserler Ne Zaman Yapılmıştır? İstanbul'daki Eserler Neden Yapılmıştır?
alman çeşmesi

İstanbul’da Sultanahmet Meydanı`nda, Sultan I Ahmed Türbesi`nin karşısında yer alan tarihi çeşme Alman İmparatoruII Wilhelm'’in sultana ve İstanbul’a hediyesidir Almanya’da yapılıp 1901’de İstanbul’daki yerine monte edilmiştir Neo-Bizanten üslübunda bir çeşmedir; içerden altın mozaikle süslüdür
Alman Çeşmesi, Türkiye’ye üç kez gelen imparatorun 1898’de istanbul’a ikinci kez gelişinin anısına ithaf edilmiştir İlk gelişinde 1889 Osmanlı ordusuna Alman tüfeklerinin satışını sağlayan II Wilhelm, ikinci İstanbul ziyaretinde İstanbul-Bağdat Demiryolunun Alman firmalarına verilmesi vaadini almıştı Bu ziyaretin anısına Alman hükümeti tarafından yaptırılan çeşme, imparatorun bir deseninden yola çıkarak düzenlenmiştir
Çeşmenin planlarını Kaiser’in özel danışmanı Mimar Spitta çizmiş, yapımını Mimar Schoele üstlenmiştir Ayrıca Alman mimar Carlitzik’le İtalyan Mimar Joseph Antony de bu projede çalışmışlardır Alman hükümeti önce hipodrom alanını düzenlemiş, meydanın ağaçlandırılması yapıldıktan sonra Almanya’da hazırlanan çeşme buradaki temeller üzerine oturtulmuştur Mermerleri ile değerli taşları Almanya’da işlenmiş ve parçalar halinde gemi ile İstanbul’a getirilmiştir
Yapımına 1899’da başlanan çeşmenin 1 Eylül 1900’de, Sultan II Abdülhamid’in 25 cülüs törenine yetiştirilmesi planlanmıştı Ancak çeşmenin inşası bu tarihe yetişmeyince II Wilhelm’in doğum günü
Alman çeşmesi, ne heykelli Avrupa çeşmelerine ne de Osmanlı meydan çeşmelerine benzer Yüksek bir taban üzerine oturtulmuş, sekizgen planlı bir yapıdır Su haznesinin üzerinde sekiz sütunun taşıdığı bir kubbe yer alır Sütunları birbirine bağlayn kemerlerin üzerindeki pandiflerde birer madalyon bulunur Dördünün içinde yeşil zemine olan 27 Ocak1901’de görkemli bir tören ile çeşmenin açılışı gerçekleşmiştirII Abdülhamid tuğrası, diğer dördünün içinde Prusya mavisi üzerine II Wilhelm’in simgesi olna W harfi altında II sayısı konulmuştur
Koyu yeşil renkte kolonların taşıdığı görkemli bir kubbe ile örtülü çeşmenin tunç kitabesinde Almanca olarak “Alman Kaiser’i Wilhelm II 1898 yılı sonbaharında Osmanlıların hükümdarı haşmetlü Abdülhamid II nezdinde ziyaretinin şükran hatırası olarak bu çeşmeyi yaptırdı” yazmaktadır
Çeşmede bir de Osmanlıca kitabe vardır Bu kitabede Osmanlı Seraskerlik Dairesi’nden, aynı zamanda edebiyatçı olan Ahmet Muhtar Paşa’nın beyiti sülüs yazıyla İzzet Efendi tarafından yazılmıştır: Hazreti Abdülhamid Hanın muhibbi halisi
Ziveri eklili haşmet, kayser alitebir
Ya’ni alman imparatoru, hükümdarı güzi
Hazreti Wilhelmi Sani, kamuranı nizigar
Padişahı ali Osmani ziyaret kasdidüb
Mahdemiyle eyledi İstanbulu pirayedar
Bu mülakatı muhabbet perveri tezkar içün
Eyledi bu çeşmesarı saha piray-i karar
Sübesü cari olan abı safa teşkil eder
Abi safii müsafata misali abdar
Vakfa giri hayret eyler çeşmi ehli dikkati
Tarzi inşaasındaki hissi bedii zernigar
Rükni ak’vai hayatoldukça abi canfeza
Payidar olsun bu te’sisi muhabbet üstüyar
Bi bedel tarihi caridir lisanı luleden
Oldu bu çeşme mülakate ne dicu yadigar (1316)

Sultan ahmet camii

Sultan Ahmet Camii



Sultan Ahmet Camii Bina Tipi Cami Yer İstanbul, Türkiye Yapım Başlama tarihi 1609 Bitiş tarihi 1616 Tasarım ekibi Mimar Sedefkâr Mehmet Ağa Sultan Ahmet Camii, 1609-1616 yılları arasında sultan I Ahmet tarafından İstanbul'daki tarihi yarımadada, Mimar Sedefkâr Mehmet Ağa'ya yaptırılmıştır Cami Mavi, yeşil ve beyaz renkli İznik çinileriyle bezendiği için ve yarım kubbeleri ve büyük kubbesinin içi de gene mavi ağırlıklı kalem işleri ile süslendiği için Avrupalılarca "Mavi Cami (Blue Mosque)" olarak adlandırılır Ayasofya'nın 1934 yılında camiden müzeye dönüştürülmesiyle, İstanbul'un ana camisi konumuna ulaşmıştır Aslında Sultan Ahmet Camisi külliyesiyle birlikte, İstanbul’daki en büyük yapı komplekslerinden biridir Bu külliye bir cami, medreseler, hünkar kasrı, arasta, dükkanlar, hamam, çeşme, sebiller, türbe, darüşşifa, sıbyan mektebi, imarethane ve kiralık odalardan oluşmaktadır Bu yapıların bir kısmı günümüze ulaşamamıştır

Yapının mimari ve sanatsal açıdan dikkate şayan en önemli yanı, 20000'i aşkın İznik çinisiyle bezenmesidir Bu çinilerin süslemelerinde sarı ve mavi tonlardaki geleneksel bitki motifleri kullanılmış, yapıyı sadece bir ibadethane olmaktan öteye taşımıştır Caminin ibadethane bölümü 64 x 72 metre boyutlarındadır 43 metre yüksekliğindeki merkezi kubbesinin çapı 23,5 metredir Caminin içi 260 pencereyle aydınlatılmıştır Yazıları Diyarbakırlı Seyyid Kasım Gubarî tarafından yazılmıştır Çevresindeki yapılarla birlikte bir külliye oluşturur ve Sultanahmet, Türkiye'nin altı minareli ilk camisidir

6 Minarenin Hikayesi
Efsaneye göre dönemin padişahı I Ahmet, başta minareleri altından yaptırmak istemiştir Ama kaplamada kullanılacak olan altının değeri padişahın bütçesini fazlasıyla aşınca, caminin mimarı Sedefkar Mehmet Ağa bu emri güya yanlış işiterek, "altın" sözcüğünden "altı" yaparak, camiyi 6 minareli inşa ettirmiştir
Ancak efsaneler bir kenara, İstanbul'da meydana gelen her büyük olay, her büyük eser, Islam dünyasini yakindan ilgilendiriyor ve baslica konu ediliyordu Sultan Ahmet Camisi'nin yapilmasi da hayranliklar, genis yankilar uyandırmıştı Fakat Imparatorlugun bazi eyaletlerinden de itirazlar gelmişti Itiraz edenler, camiye altı minare yapilmasi kabe'ye saygisizlik olur diyorlardi Çünkü o zamanlar alti minaresi olan tek mebed Mekke'de idi Padisah bu meseleyi bütün İslam alemini memnun edecek bir sekilde halletti: Mekke'ye yedinci minareyi yaptirdi
Minarlerle alakalı diğer bir husus da, şerefelerdir Sultanahmet minarelerinin dördü üçer, ikisi de ikişer şerefelidir ve toplam 16 şerefe yapmaktadır ki bu da aynı zamanda Sultan Ahmet'in 16 padişah olduğuna işaret eder



Sultan Ahmet Camisi'nin 1895 yılındaki hali

Caminin içeriye açılan 3 kapısından herhangi birinden girildiğinde dış görünüşü tamamlayan boyama, çini ve vitray camlarının zengin ve renkli süslemeleri ile karşılaşılır İç mekan büyük bir bütündür; ana ve yan kubbeler geniş sivri kemerlerin dayandığı 4 iri sütun üzerinde yükselir Caminin içini 3 taraftan çevreleyen balkonların duvarları, yine iznik çinileri ile süslüdür Bunların yukarısı ve bütün kubbe içleri ise boya işidir Avlunun batı girişinde ise, demirden ağır bir kordon bulunmaktadır Bu kordon avluya atıyla giren padişahın kafasını çarpmaması için eğmesini gerektiriyordu Bu, padişahın bile camiye girerken kendisine çeki düzen vermesi gerektiğini göstermek amaçlı sembolik bir eylemdi

Galata Kulesi

Galata Kulesi, İstanbul'un Galata semtinde bulunan eski bir kuledir Kuleden boğaz, Haliç ve şehrin mükemmel panaroması izlenebilmektedir Koordinatlar: 41°1′32″N, 28°58′27″E

Tarihi

1384 yılında Cenevizliler tarafından Galata surlarına ek olarak yapılmıştır1402 yılında 4 Haçlı seferinde geniş çapta tahrip edilen Kule 1445-1446 yılları arasında yükseltilmiştir Osmanlı hükümdarı II Murat ile yakın ilişkiler kuran Cenevizliler padişahın yardımıyla kulenin yanına ikinci bir kule inşa ettiler ve kuleye de II Murat'ın adını verdiler
Kule Türklerin eline geçtikten sonra hemen her yüzyılda tamir ettirilmiştir 16 yüzyılda Kasımpaşa tersanelerinde çalıştırılan Hıristiyan harb esirlerinin barınağı olarak kullanılmıştır Sultan III Murat'ın müsadesiyle burada müneccim Takiyıddin tarafından bir rasathane kurulmuştu Bu rasathane 1579'da kapatılmıştır 17 yüzyılın ilk yarısında IV Murat döneminde Hezarfen Ahmet Çelebi tahtadan yaptırdığı kartal kanatlarını iki tarafına takarak Okmeydanı'nda rüzgarları kollayıp uçuş talimleri yaptıktan sonra 1638 yılında Galata Kulesi'nden Üsküdar'da Doğancılar'a uçmuştur Bu uçuş Avrupa'da ilgi ile karşılanmış, İngiltere'de bu uçuşu gösterir gravürler yapılmıştır 1717'den itibaren kule yangın gözleme kulesi olarak kullanılmıştır Yangın, ahalinin duyabilmesi için büyük bir davul çalınarak haber verilirdi III Selim döneminde çıkan bir yangında kulenin büyük bölümü yandı Onarılan kule 1831 yılında başka bir yangında yine hasar gördü ve tekrardan onarım gördü 1875 yılında bir fırtınada kulesi devrildi 1960'lı yıllarda ciddi bir tamirat başlatıldı 1967 yılında biten onarımda kulenin 1831-1875 yılları arasındaki haline sadık kalınarak bugünkü görünümü sağlandı

Kulenin özellikleri

Yerden, çatısının ucuna kadar olan yüksekliği 6990 metredir Yapılan statik hesaplamalara göre kulenin ağırlığı yaklaşık 10000 tondur Duvarlarının kalınlığı ise 3,75 metre,iç çapı 895 m,dış çapı da 1645 mdir Derinliğinde bulunan çukurların altındaki kanalda birçok kafatası ve kemik bulunmuştur Orta boşluğun bodrumu zindan olarak kullanılmıştır Kulenin kalın gövdesi işlenmemiş moloz taşındandır
Kulenin tarihinde bazı intihar olayları kayıtlara geçmiştir 1876 tarihinde, bir Avusturyalı, nöbetçilerin dalgınlığından faydalanıp kendini kuleden aşağı atmıştır 6 Haziran 1973 günü ise ünlü şair Ümit Yaşar Oğuzcan'ın 15 yaşındaki oğlu Vedat kuleden atlayarak intihar etmiştir Ümit Yaşar bunun üzerine Galata Kulesi adlı şiiri yazmıştır

Kız Kulesi

Kız Kulesi, hakkında çeşitli rivayetler anlatılan, efsanelere konu olan, İstanbul Boğazı'nın Marmara Denizi'ne yakın kısmında, Salacak açıklarında yer alan küçük adacık üzerinde inşa edilmiş yapıdır
Üsküdar'ın sembolü haline gelen kule, Üsküdar’da Bizans devrinden kalan tek eserdir MÖ 2475 yıllarına kadar uzanan tarihi bir geçmişe sahip olan kule, Karadeniz’in Marmara ile kucaklaştığı yerde minicik bir ada üzerinde kurulmuştur Bazı Avrupalı tarihçiler buraya Leander Kulesi derler Kule hakkında pek çok rivayetler bulunmaktadır Evliya Çelebi kuleyi şöyle tarif eder: "Deniz içinde karadan bir ok atımı uzak, dört köşe, sanatkarane yapılmış bir yüksek kuledir Yüksekliği tam seksen arşundur Sathı mesehası ikiyüz adımdır İki tarafına bakan yerde kapısı vardır"
Bugün gördüğümüz kulenin temelleri ve alt katın mühim kısımları Fatih devri yapısıdır Kulenin etrafındaki sahanlık geniş taşlarla kaplanmıştır Üstündeki madalyon halindeki bir mermer levhada, kuleye şimdiki şeklini veren Sultan II Mahmut’un, Hattat Rasim’in kaleminden çıkmış 1832 tarihli bir tuğrası vardır Kulenin Eminönü tarafı daha genişçe olup burada bir de sarnıç vardır
İlk olarak Yunan döneminde bir mezara ev sahipliği yapan bu ada Bizans döneminde inşa edilen ek bina ile gümrük istasyonu olarak kullanılmıştır Osmanlı döneminde ise gösteri platformundan, savunma kalesine, sürgün istasyonundan, karantina odasına kadar bir çok işlev yüklenmiştir Asli görevi olan ve yüzyıllardan beri varlığı ile insanlara, geceleri ise geçen gemilere göz kırpan feneri ile yol gösterme işlevini hiç kaybetmemiştirGeçmişten geleceğe en çok da düşlere yol göstermektedir Kız Kulesi
Kız Kulesi 2000 yılında restore edilerek, artık çatal-bıçak seslerinin duyulduğu bir mekân haline dönüştürülmüştür Kız kulesine ulaşım Salacak ve Ortaköy'den sandallarla yapılmaktadır
Çok eski tarihi geçmişi olan Kız Kulesi, bir zamanlar, Boğazdan geçen gemilerden vergi alınmak maksadı ile kullanılmıştır Kule ile Avrupa Yakası boyunca büyük bir zincir çekilmiş ve gemilerin Anadolu Yakası ile Kız Kulesi arasından geçişine(o zamanlar gemi boyutları küçük olduğu için geçebilmekteydi) izin verilmiştir Bir süre sonra Kule, zinciri taşıyamamış ve Avrupa Yakasına doğru yıkılmıştır Kuleden suyun içinde bakıldığında yıkıntıları görülmektedir
Antik Çağ'da Arkla(küçük kale) ve Damialis(dana yavrusu) adları ile anılan kule, bir ara da "Tour de Leandros"(Leandros'un kulesi) ismi ile ün yapmıştır Şimdi ise Kız Kulesi ismi ile bütünleşmiş ve bu ismi ile anılmaktadır

Büyük Saray Buluntuları

Büyük Saray Buluntuları hakkında bilgi

Roma ve Bizans Devri saraylar taopluluğu Ayasofya ve Hipodrom civarında deniz kıyısına kadar büyük bir bölümde bulunurduYer yer mevcut kalıntılara ilaveten İstanbul Arkeoloji Müzeleri Kazısı ile bu saraya ait büyük bir yapı Ayasofya'nın doğusunda günışığına çıkarılmıştır

Roma ve Bizans Devri saraylar taopluluğu Ayasofya ve Hipodrom civarında deniz kıyısına kadar büyük bir bölümde bulunurduYer yer mevcut kalıntılara ilaveten İstanbul Arkeoloji Müzeleri Kazısı ile bu saraya ait büyük bir yapı Ayasofya'nın doğusunda günışığına çıkarılmıştır


Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.