Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Genel Bilgiler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
anıları, anısı, atatürkün, ile, ilgili, kişiliği, nelerdir

Atatürk'ün Kişiliği İle İlgili Anıları Atatürk'ün Kişiliği İle İlgili Anısı Nelerdir?

Eski 09-11-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Atatürk'ün Kişiliği İle İlgili Anıları Atatürk'ün Kişiliği İle İlgili Anısı Nelerdir?



Atatürk'ün kişiliği ile ilgili anıları Atatürk'ün kişiliği ile ilgili anısı Nelerdir?
Atatürk'ün kişiliği ile ilgili anıları Atatürk'ün kişiliği ile ilgili anısı Nelerdir?

yenilseydik suçlu ben olacaktım
Bir aralık konu İstiklâl Savaşı'na geldi Dikkat ettim, Binbaşılar dahil her komutanın hangi birliğe komuta ettiğini, nerede bulunduğunu, -bir gün önce olmuş gibi- hatırlıyordu O savaş ki araç, gereç, personel kıtlığı bugün güç tasavvur edilirdi Tümenlere binbaşılar, Kolordulara yarbaylar komuta ediyordu! Fakat, bu kadro canını dişine takmış bir ekipti Var olmak ya da olmamak bu savaşın sonucuna bağlıydı 30 Ağustos bu ruh haletinin eseriydi Böyle bir dramı, hem yazarı, hem baş aktörünün ağzından dinlemek müstesna bir mutluluktu O anılar Ata'yı coşturdukça coşturuyordu Anlatmalarında abartma yoktu Ama bu anlatış öylesine canlı, öylesine plastikti ki, hepimiz heyecandan heyecana sürükleniyorduk Anlatışlarını şöyle bağladı:
- İşte büyük zafer böyle ortak bir eserdir Şerefler de ortaktır

Bu alçakgönüllülük şaheseriyle konunun kapanacağını tahmin ediyorduk Bu arada Atatürk bir duraklama yaptı Sonra içine dönük, adeta kendisiyle konuşur gibi ilave etti:
- Ama yenilseydik sorumluluk ortak olmayacak yalnız bana ait olacaktı

Bu belagat karşısında gözyaşımı tutamadım Tarihin, zaferleri kendine maleden, yenilgileri ise maiyetine yükleyen sahte kahramanlarını hatırladım

Ord Prof Sadi IRMAK

YANINA ALDIĞI İLK ER

O, Samsun'a çıktığı zaman, üstü başı yırtık, postalları patlamış, silahsız bir er gördü Yüzünün rengi bakıra dönmüş, yağlan eriyip kemik ve sinir kalmış bu Türk askeri ağlıyordu O'na sordu:
- Asker ağlamaz arkadaş, sen ne ağlıyorsun?
Er irkildi, başını kaldırdı Bu sesi tanıyordu ve bu yüz ona yabancı değildi Hemen doğruldu ve Anafartalar'daki Komutanını çelik yay gibi selamladı
- Söyle niçin ağlıyorsun?
İç Anadolu'nun yanık yürekli çocuğu içini çekti:
- Düşman memleketi bastı, hükümet beni terhis etti Silahımızı elimizden aldı Toprağıma giren düşmanı ne ile öldüreceğim? Kemal Atatürk, er'in omzuna elini koydu:
- Üzülme çocuğum, dedi Gel benimle!
Ve Samsun deposunda giydirilip silahlandırarak yanına aldığı ilk er bu Mehmetçik oldu

Burhan Cahit MORKAYA

İNANMAYANLAR DA HAKLIYDILAR

Mustafa Kemal realist bir liderdi Lekelemelerin politika kadrosunu nasıl daraltacağını ve kendisini bir avuç partizan takımı elinde bırakacağını düşünerek, açıkça bir suç işlemiş olanlar dışında yalnız kişisel değerlere saygı gösterdi Sicil yoklamalarına rağbet etmedi Bir gün bana:
- Kuva-yı Milliye'ye inanmayanlar da inananlar kadar haklı idiler, demişti

Falih Rıfkı ATAY

Kaynak: Falif Rıfkı Atay - Mustafa Kemal, Mütareke Defteri, 1955

TÜRK ORDULARI BAŞKUMANDANIYIM

Afyonkarahisar'ın hatlarının çözülmesi sonunda birkaç Yunanlı tutsak, geceleyin Mustafa Kemal'in çadırına getirilmişti Bunlardan birisi, Muzaffer Generalin doğup büyümüş olduğu Selanik'ten gelmişti Yüz, kendisine yabancı gelmediğinden ve üniformasında da hiçbir bellilik görmediğinden kim olduklarını ve rütbelerini sormaya başlamıştı
- Binbaşı mısınız?
- Hayır
- Albay mı?
- Hayır
- Korgeneral mi?
- Hayır
- Peki nesiniz?
- Ben Mareşal ve Türk Orduları Başkomutanıyım! Şaşkınlıktan ağzı açık kalan Yunanlı kekeledi:
- Bir başkomutanın savaş hattına bu kadar yakın yerlerde dolaşması işitilmiş değil de!

General SHERRIL

İZMİR SUİKASTI

İzmir'de hazırlanan o alçakça suikastın sonuçsuz kalmasından sonra bir gün bize şu olayı anlatmıştı:
- "Ziya Hurşit'in beni öldürmeye memur ettiği iki zavallı vardı Sorguları yapıldıktan sonra bunların birisini yanıma çağırdım Odada kimse yoktu Kendisine sordum:
- Sen Mustafa Kemal'i öldürecekmişsin, öyle mi?
- Evet, dedi Ben yine sordum:
- Mustafa Kemal ne yapmıştı ki onu öldürecektin?
- Fena bir adammış o Memlekete çok fenalık yapmış Sonra bize onu öldürmek için para da vereceklerdi
- Sen Mustafa Kemal'i tanıyor musun?
- Hayır
- O halde tanımadığın bir adamı nasıl öldürecektin?
- Geçerken işaret edecekler, Mustafa Kemal işte budur, diyeceklerdi Biz de öldürecektik
O zaman cebimdeki tabancayı çıkararak kendisine uzattım:
- Mustafa Kemal benim, haydi al eline tabancayı, öldür, dedim

Herif benden bu karşılığı alınca yıldırımla vurulmuş gibi oldu Bir süre şaşkın şaşkın yüzüme baktıktan sonra diz üstü kapanarak hüngür hüngür ağlamaya başladı

Yahya Galip KARGI

Alıntı Yaparak Cevapla

Atatürk'ün Kişiliği İle İlgili Anıları Atatürk'ün Kişiliği İle İlgili Anısı Nelerdir?

Eski 09-11-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Atatürk'ün Kişiliği İle İlgili Anıları Atatürk'ün Kişiliği İle İlgili Anısı Nelerdir?



ASKERLE GÜREŞ

Bir gezisinde, Kolordu binasının kapısında aslan yapılı bir Mehmetçik gördü Çağırdı ve güler yüzle sordu:
- Sen güreş bilir misin?

Yanındakilerden en kuvvetli görünenlerle Mehmetçiği güreştirdi Genç asker her zaman üstün geliyordu Çok neşelendi, ayağa fırladı

Ceketini çıkarıp Mehmet'e ense tuttu:
- Haydi, bir de benimle güreş!

Katıksız ve temiz Anadolu çocuğu Ata'sının yüzüne hayranlıkla baktı:
- "Atam," dedi "Senin sırtını yedi düvel yere getiremedi Bir Mehmet mi bu işi başarır?"

Gözleri doldu ve ağlamamak için gülmeye çalıştı

Tahsin UZER

Kaynak: Millet Dergisi, 1946






-----------------------------ooOoo-----------------------------

ABDÜLHAMİD

1
- Sevme Abdülhamid'i! Yine de sevme! Fakat sakın anısına hakaret edeyim deme Senin kuşağın biraz daha ölçülü kararlar vermeye alışmalı Bak çocuk! Kişisel kanımı kısaca söyleyeyim: Tecrübe göstermiştir ki, toprakları üstünde yaşayan insanların çoğunun durumu kuşkulu ve sınırları yalnız düşmanlarla çevrili bir büyük devlette, Abdülhamid'in yönetimi büyük hoşgörüdür Hele bu yönetim on dokuzuncu yüzyılın son yıllarında uygulanmış olursa

Bunun üzerine ayrılmama müsaade buyurmuşlardı Saygılarımı tekrarlayarak huzurundan uzaklaştım

Nizamettin Nazif TEPEDELENLİOĞLU

Kaynak: Hürriyet Gazetesi, 31071958

Not : mythief ; Böyle fikre sahip bir insanın eli öpülmezde kimim öpülür



-----------------------------ooOoo-----------------------------

İKİNCİ DÜNYA SAVAŞI

Hastalığının ilerlemiş zamanında:
"Hatta bir gün, bizim önümüzde bazı siyasi sorunlara değinip Romanya' da yapılan hükümet değişmesinden söz ederken, bir patriğin işbaşına gelmiş olmasından hayret duyduğumu söyledim Bu nedenle İkinci Dünya Savaşı'nın da yaklaşmakta olduğunu anıştırarak dedi ki:
- "Bir savaş çıktığı takdirde, kanımca yansız kalmalıyız O zaman birçok fırtınalar kopacak Devlet gemisini gayet ustaca yöneterek işin içinden sıyrılmaya çalışılmalıdır" dedi

Prof Dr Nihat Reşat BELGER

Kaynak: Nihat Reşat Belger - Atatürk'ün Hastalığı






-----------------------------ooOoo-----------------------------

YANINA ALDIĞI İLK ER

Atatürk, Mudanya yolu ile Bursa'ya gidiyordu Kalabalık bir halk kütlesi iskelede etrafını çevirmiş bulunmakta idi Bir kadının, elinde bir kâğıtla Atatürk'e yaklaştığı görüldü Zayıf bir kadındı Ata'nın yolunu keserek titrek bir sesle:
- Beni tanıdın mı oğul? dedi Ben sizin Selanik'te komşunuzdum Bir oğlum var: Devlet Demir Yolları'na girmek istiyor Siz onu alsınlar dediniz Fakat Müdür dinlemedi Oğlumu yine işe almamış Ne olur bir kere de siz söyleyiniz
Atatürk'ün çelik bakışlı gözleri samimiyetle parladı Elleriyle geniş jestler yaparak ve yüksek sesle:
- Oğlunu almadılar mı? dedi Ben salık verdiğim halde mi almadılar? Ne kadar iyi olmuş Çok iyi yapmışlar İşte Cumhuriyet böyle anlaşılacak
Kadın kalabalığın içinde kaybolmuştu Ve Atatürk adeta kendinden geçercesine dolu bir sesle:
- İşte Cumhuriyetten beklediğimiz sonuç diyordu

Hulusi KÖYMEN

Kaynak: Uludağ Dergisi, 1941






-----------------------------ooOoo-----------------------------

GENELGEYLE DEVRİM OLMAZ

1924 yılının ilkbaharıydı Erzurum ve Pasinler'de depremde birçok köyün evleri yıkılmıştı Zarar gören halkla görüşmek için Pasinler'e gelen Atatürk, halkın içinden ihtiyar bir köylüyü çağırdı:
- Depremden çok zarar gördün mü, baba? diye sordu Atatürk ihtiyarın şüphesini görünce, tekrar sordu:
- Hükümet sana kaç lira verse, zararını karşılayabilirsin? İhtiyar, Kürt şivesiyle:
- Valle Padişah bilir! dedi
Atatürk gülümsedi Yumuşak bir sesle:
- Baba, Padişah yok; onları siz kaldırmadınız mı? Söyle bakalım zararın ne?
İhtiyar tekrar etti:
- Padişah bilir!

Bu cevap karşısında kaşları çatılan Atatürk, Kaymakam'a döndü:
- Siz daha devrimi yaymamışsınız! dedi
Bu sırada görevini başarmış insanlara özgü bir ağırbaşlılıkla ortaya atılan tahrirat katibi:
- Köylere genelge yolladık Paşam, dedi Atatürk'ün fırtınalı yüzü, daha çok karıştı:
- Oğlum, dedi, genelgeyle devrim olamaz!"

Ahmet Hidayet Reel



-----------------------------ooOoo-----------------------------

KÖYLÜ MİLLETİN EFENDİSİDİR

B

Düşündüm Karşılığı o verdi:
- Türk köylüsüdür, dedi Ve devam etti:

- Türk köylüsü "Efendi" yerine getirilmedikçe memleket ve millet yükselmez!

Prof Mahmut Esat BOZKURT

Kaynak: Tan Gazetesi, 10111942



-----------------------------ooOoo-----------------------------

KAHRAMAN TÜRK KADINI

17Mart 1923 Tarsus:

Mustafa Kemal İstasyon'dan şehre doğru, bir süre yaya olarak yürüdü O'nu görmek için sabahtan itibaren yolları dolduran Tarsusluların arasından neşe ile selamlar vererek, ilerledi O sırada ansızın bir olayla karşılaştı

Milli Mücadele'deki çete giysili bir kadın, Atatürk'ün yolunu keserek ayağına kapandı Gözyaşlarıyla şöyle haykırıyordu:
- "Bastığın toprağa kurban olayım Paşam!"
Mustafa Kemal onu yerden kaldırmak için eğilirken kulağına bu kadının Kurtuluş Savaşında cephelerde çarpışmış olan (Adile Çavuş) olduğunu fısıldadılar

Gözlerinden iki damla yaş düşen Mustafa Kemal, bu güneşten yüzü yanmış kadının elinden tutup ayağa kaldırdı ve ona şöyle seslendi:
- "Kahraman Türk kadını! Sen yerlerde sürünmeye değil, omuzlar üzerinde yükselmeye layıksın"

Taha TOROS






-----------------------------ooOoo-----------------------------

GÖMÜLECEĞİ YER

Atatürk'ün gömüleceği yer ve toprak:
O'nun kabri Ankara'da olacaktır Fakat bu şehrin neresinde? Çünkü O' nun en son kuvvetli isteği bir an önce Ankara'ya dönebilmekti Biri Büyük Millet Meclisi'nden İstasyon'a inen cadde üzerindeki yuvarlak yer, diğeri Çankaya'daki yeni köşkün mermer havuzu Bu yerler şu nedenle konuşulmuştur:
Bir akşam Atatürk'ün etrafında toplananlar arasında, O'nun ölümlü oluşu üzerinde durulmuş ve özellikle kendisi 1926 suikast girişiminden sonra söylediği cümleyi tekrar etmişti "Benim naçiz vücudum bir gün elbette toprak olacaktır Fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır" dedikten sonra "Milletim beni istediği yerde yatırsın, yeter ki beni unutmasın," demişti Meclisin altındaki yuvarlak yeri ortaya atan kişiye ise, "iyi ve kalabalık bir yer, fakat ben böyle bir arzumu milletime vasiyet edemem" Ancak, gene o akşam ileri sürülen bir fikrin kendisini çok duygulandırdığını, bugün bile hatırlıyorum
Memleketin bütün sınır boylarından getirilecek toprak üzerinde yatmak Recep Peker, hararetle bu fikrin sembolik savunmasını yapmıştı

Atatürk, böyle bir fikrin uygulanmasından ancak, ölümlü vücudu için hoşlanacağını ve gurur duyacağını anlatırken bana bakarak: "Bunu unutma!" demişti

Prof Dr Afet İNAN

Kaynak: Ulus Gazetesi, 25061950






Sen Rahat Uyu Ata'm mı Hayır !!!

-----------------------------ooOoo-----------------------------

BENİM ADIM ATA DEĞİL

A

Kaynak: Dünya Gazetesi, 10111953






Sen Rahat Uyu AtaTürk'üm , Türk Milleti Seni Asla Unutmayacak ;-(

Alıntı Yaparak Cevapla

Atatürk'ün Kişiliği İle İlgili Anıları Atatürk'ün Kişiliği İle İlgili Anısı Nelerdir?

Eski 09-11-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Atatürk'ün Kişiliği İle İlgili Anıları Atatürk'ün Kişiliği İle İlgili Anısı Nelerdir?



ATATÜRK'ÜN YAVERİNDEN BİR ANI

Gazi, çiftliğinde dolaşıp hava alırken oldukça yaşlı bir kadına rastladı
Atatürk attan inerek bu ihtiyar kadının yanına sokuldu
- Merhaba nine
Kadın Ata'nın yüzüne bakarak hafif bir sesle;
- Merhaba dedi
- Nereden gelip nereye gidiyorsun?
Kadın şöyle bir duralayıp;
- Neden sordun ki, dedi Buraların saabisi misin? Yoksa bekçisi mi?
Paşa gülümsedi
- Ne sahibiyim ne de bekçisiyim nine Bu topraklar Türk milletinin malıdır Buranın bekçisi de Türk milletinin kendisidir Şimdi nereden gelip nereye gittiğini söyleyecek misin?
Kadın başını salladı
- Tabii söyleyeceğim, ben Sincan'ın köylerindenim bey, otun güç bittiği, atın geç yetişdiği, kavruk köylerinden birindeyim Bizim muhtar bana bilet aldı trene bindirdi, kodum Angara'ya geldim
- Muhtar niçin Ankara'ya gönderdi seni?
- Gazi Paşamızı görmem için Başını pek ağrıttım da Benim iki oğlum gâvur
harbinde şehit düştü Memleketi gâvurdan gurtaran kişiyi bir kez görmeden ölmeyim diye hep dua ettim durdum Rüyalarıma girdi Gazi Paşa Bende gün demeyip mihtara anlatinca, o da bana bilet aliverip saldi Angaraya, giceleyin
geldimdi Yolu neyi de bilemediğimden işte agsamdan belli böyle kendimi ordan
oraya vurup duruyom bey
- Senin Gazi Paşa'dan başka bir isteğin var mı? Kadının birden yüzü sertleşti
- Tövbe de bey, tövbe de! Daha ne isteyebilirim ki O bizim vatanımızı gurtardı Bizi düşmanın elinden gurtardı Şehitlerimizin mezarlarını onlara çiğnetmedi daha ne isteyebilirim ondan? Onun sayesinde şimdi istediğimiz gibi yaşiyoz Şunun bunun gâvur ***ünün köpeği olmaktan onun sayesinde kurtulmadık mı? Buralara bir defa yüzünü görmek, ona sağol paşam! demek için düştüm Onu görmeden ölürsem gözlerim açık gidecek Sen efendi bir adama benziyon, bana bir yardım ediver de Gazi Paşayı bulacağım yeri deyiver
Atatürk'ün gözleri dolu dolu olmuştu, çok duygulandığı her halinden belliydi Bana dönerek;
- Görüyorsun ya Gökçen, işte bu bizim insanımızdır Benim köylüm, benim vefalı Türk anamdır bu

Attan indim Yaşlı kadının elini tuttum anacığım dedim, sen gökte aradığını yerde buldun, rüyalarını süsleyen, seni buralara kadar koşturan Gazi Paşa yani Atatürk işte karşında duruyor
Köylü kadın bu sözleri duyunca şaşkına döndü Elindeki değneği yere fırlatıp
Atatürk'ün ellerine sarıldı Görülecek bir manzaraydı bu İkisi de ağlıyordu İki Türk insanı biri kurtarıcı, biri kurtarılan, ana oğul gibi sarmaş dolaş ağlıyorlardı Yaşlı kadın belki on defa öptü atanın ellerini Ata da onun ellerini öptü Sonra heybesinden küçük bir paket çıkarttı Daha doğrusu beze sarılmış bir köy peyniri Bunu Atatürk'e uzattı;
- Tek ineğimin sütünden kendi ellerimle yaptım Gazi Paşa, bunu sana hediye
getirdim Seversen gene yapıp getiririm
Paşa hemen orada bezi açıp peyniri yedi Çok beğendiğini söyledi Sonra birlikte köşke kadar gittik Oradakilere şu emri verdi;
-"Bu anamızı alın burada iki gün konuk edin Sonra köyüne götürün Giderken de kendisine üç inek verin benim armağanım olsun"

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.