Prof. Dr. Sinsi
|
Hititler Kimlerdir? Hititler Nasıl Yaşarlar? Hititler Hakkında Bilgiler Nelerdir?
Alıntı:
mehmetbutun´isimli üyeden Alıntı
Hititler Kimlerdir? Hititler Nasıl Yaşarlar? Hititler Hakkında Bilgiler Nelerdir?
hititler kimdirler nasıl yaşarlar
Hititler, Hititler ( İ Ö 1660 -1190 ),Hitit Tarihi,HititlerHakkında Geniş Bilgiler
Hitit Uygarlığında Madencilik: Kılıçlar![frmsinsi.com](images/smilies/frmsinsi.gif) ![frmsinsi.com](images/smilies/frmsinsi.gif) Heykelcikler
Hitit İmparatorluğu coğrafyasının şaşırtıcı yönlerinden biri, Hitit Başkentinin (Boğazköy yani Hattuşaş) İç Anadolu’nun kuzeyindeki konumudur Yapılan kazılar sonucunda, güneyde Kargamış, Halep ve Alalakh gibi savaşçı bölgelerde imparatorluğun politik ve ekonomik açıdan ilgi alanlarını yansıtan çok sayıda belge elde edilmiştir Hititler, imparatordluğu, zaman zaman politik sorunlara sahne olan kuzeydeki dağlık bölgeden yönetmişlerdi Mısır’a karşı tutarsız bir sadakat içinde olan güney Suriye-Anadolu bölgesine güçlü askeri akınlar yapılmaktaydı Mısır ve Hitit arasında büyük çekişmeye neden olan bir başka önemli konu da, zengin mineral kaynakları ve madencilik teknolojisiydi Toros ve Amanos bölgelerinde yakın zamanda yapılan arkeometalurjik çalışmalar, bu servetin varlığını ortaya koymuştur Aynı durum, İç Anadolu’nun kuzeyinde kolaylıkla erişilebilir mineral kaynakları barındıran Karadeniz Dağları için de geçerlidir Sonuç olarak, Hitit İmparatorluğu’nun merkeziyle, kaynakları bakımından zengin olan sınır bölgeleri arasında fazlasıyla karmaşık ilişkiler doğmuştu
Şehirlerin, Hattuşaş gibi imparatorluk merkezlerinden talepleri, maden imalatını etkilemiştir Dağlık bölgelerdeki mineral kaynaklarına ulaşan geçitlerin kontrolünün, İÖ ikinci ve üçüncü bin yıllarda düzlükte bulunan orduların askeri müdahalesi ile sağlanabildiği sanılmaktadır Dağlık bölgelerdeki endüstrinin arkeolojik tarihi henüz yeni anlaşıldığından, işgalin büyüklüğü pek bilinmemektedir
Hattuşaş’taki kazılar, Hititlerin önemli ölçüde mühendilik becerileri ve farklı örgütlenme stratejileri olduğunu ortaya koyuyor Hititler, bu inşaat teknolojileriyle, imparatorluklarının dağlık alanlarında da btünülk sağlayabilmişlerdir Hititler, İÖ sekizinci binyıldan itibaren Anadolu’da eşsiz bir gelişme gösteren maden teknolojisinin de mirasçıları olmuşlardır Boğazköy’e yakın Sungurlu bölgesi, zirai açıdan verimli olmasının yanısıra maden, mineral ve orman bakımından da zengin bir çevreye sahiptir Kuzeyde Karadeniz dağları ve güneyde toros çevresi de oldukça verilmlidir Bu yüzden, Hitit endüstrisi demir yataklarına, orlanlara kolaylıkla ulaşabilmesi açısından düzlükteki devletlere göre startejik avantaja sahipti Güneyde bulunan Kizzuwatna, tarhuntassa, “Gümüş Dağı” toroslar ve Amanos bölgeleri çok kısa sürede devlete katılmıştı Bu kaynakların kullanımı konusunda öncelik hakkı isteyen Hititlerde, imparatorluğun mali zorluk içinde olduğu zamanlarda güvence sağlayan bir ekonomik risk stratejisi vardı
Sonuç olarak, kaynak alanları ile takas ağının kurulması, Hititlerin parlak dönemlerinin öncesine rastlamaktadır Bu takas ağı, Hitit döneminde de güçlenmiş ya da en azından durumunun korumuştur
Hitit Madenciliğine İlişikin bazı Görüşler
( Bilim ve Teknik, 335 sayı, s: 12![frmsinsi.com](images/smilies/frmsinsi.gif) ![frmsinsi.com](images/smilies/frmsinsi.gif) )
****
Kaniş (Neşa) Buluntuları: Hattilerden Hititlere
Yabancıların ülkeye girmesinin, sonunuda bir tür siyasal ayaklanmaya yol açtığı belli oluyor; çünkü Kaniş yerleşmesi iki kez yanıp yıkılmıştır İÖ 1740'lardaki ikinci yangın felaketinden sonra burası bir tüccar istasyonu olarak bir daha hiç kendine gelememiştir
Bu yerleşmenin son evresinde, Asurca belgelerin sağladığı kanıtları yazılı yeni kaynaklar tamamlamaktadır: Kültepe’nin dışında benzer yerleşmelerin kurulduğu Boğazköy ile Alişar gibi tarihsel yerlerden de tabletler çıkıyor Acemhöyük ’ten çıkan yazıtlarda Asur kralı 1 Şamşi Adad’'ın adı geçiyordu Ama Kaniş höyüğünden çıkan metinler de bunlar kadar önemlidir Bu höyük, Hatti kentinin kalıntılarından oluşmuştur ve altında yerli yöneticilerin yıkılmış sarayları vardır Bu yazılar, çok sonraları Hitit arşivlerinde yeniden kopya edlip saklanmış olan bir metne yeni ışık tutmaya da yaramıştır Metin, Hatti kralları Pithanas ve oğlu Anittas’la ilgili olup acıkça Hitit Krallığının kurulmasından önceki olaylardan söz etmektedir
Anittas’ın yazdırdığı düşünülen metinde, onun Kussara adlı bir kenti yönettiğinden söz edilmekte, ele geçirdiği komşu kentlerin bir listesi verilmektedir Bu listenin ilginç noktası, listede, bugün Kaniş ’le aynı kent olduğu bilinen Neşa ’nın da adının geçmesidir Anittas zamanında Hititlerin, güçlerini Kaniş üzerinde toplamış olduğunu gösteren belirtiler var Öyle anlaşılıyor ki, Anittas ele geçirdiği kente özelllikle acımasız davranmamış, belki de nüfusu oluşturan bu yeni, bu güçlü ögeyle kurulacak iyi ilişkinin sağlayacağı kazançları göz önünde bulundurmuştur Anittas daha da ileri giderek başkenti Kussara’dan Kaniş’e taşımış, kenti yeniden tahkim etmişti Belki sonradan Hattuşaş’ı yıkıp yağmaladığı zaman da Hititler savaş arabalarıyla atlarının yardımını görmüş olabilir Anittas, fetihlerini Buruşanda’yı denetim altına aylarak tamamladı ve böylece “Büyük Kral” ünvanını aldı
1955 yılında Kaniş höyüğündeki saray yıkıntıları arasında önemli bir belge bulundu Bu, komşu Mama kentinin yöneticisi Anum-Hirbi’nin Kaniş kralı Varsama’ya yolladığı mektuptu Mektupta Anum-Hirbi çevresindeki yöneticilerden gördüğü düşmanlıklardan yakınıyor ve Varsama’ya anlaşma öneriyordu Mektup, Kaniş’in yıkılışından ve Asur yerleşiminin ortadan kalkışından hemen önceki yıllardan kalmadır Siyasal durumdaki istikrarsızlığın ve askeri güç kullanma tehdidinin mektuba yansıdığı görülüyor Bütün bunlar, kurulmakta olan bir Hitit yönetiminin habercileridir
Hattilerin siyasal tarihi üzerine bilinenlerin hepsi bu Arkeolojinin sağladığı kanıtlardan, Hattilerin yaşam biçiminin Hitit uygarlığının temel öğelerinden biri olduğu sonucuna varılabilmiştir Hattilerin dinsel simgelerle dile getirdiği düşünceler, Hitit sanatını kuşkusuz güçlü bir biçimde etkilemiştir
Şimdi İÖ 1650'lerden başlayan beş yüz yıllık süre içinde, Anadolu’nun bilinen tarihinin çoğunlukla Hitit devletinin tarihi olduğunu göreceğiz Bu tarihin dayandığı belgelerde kralların , şu ya da bu nedenle, komşu devletlerle belli aralıklarla ilişkide olduklarından sık sık söz edilir Ama topografya öylesine belirsiz, yer adlarını tanımak öylesine güçtür ki, göreli konumları üzerinde genel bir anlaşma bile yoktur; bu ülkelerin sınırlarının saptanması neredeyse olanaksızdır Yunanlılar gelinceye değin, Hititlerin varlığından habersiz olduğu öteki ülke kesimlerinin tarihi olmamıştır
Bugün bilinen Hitit tarihi iki döneme ayrılagelmiştir: Eski Krallık Dönemi (yaklaşık İÖ 1700-1500) ve İmparatorluk Dönemi (yaklaşık İÖ 1400-1200)![frmsinsi.com](images/smilies/frmsinsi.gif) ![frmsinsi.com](images/smilies/frmsinsi.gif) “Telipinu” adındaki kral( Eski Krallığın belki son kralı), devletin kuruluşuyla ilgili iradesinde ilk krallar zamanındaki gönenç ile kendisinin başa geçtiği sırada devletin içinde bulundduğu gerilemeyi karşılaştırmaktadırlar Aşağıdaki alıntı metnin sıkça başvurulan çevirisidir:
“Eskiden Labarna, Büyük Kraldı; o zaman oğulları, kardeşleri, hısım akrabası ev askerleri birlik oldular Ülke küçüktü; ama savaşa gittiğinde, düşman topraklarını geceleyin ele geçiriyordu Ülkeleri yıkıp güçsüz bıraktı ve denizleri onlara hudut yaptı Çarışmadan döndüğünde, oğullarının her biri ülkenin bir kesimine, Hupisna’ya, Tuvanuva’ya, Ninassa’ya, Landa’ya Zallara’ya, Parsuhanda’ya, Lusna’ya gitti Kendisi ise bütün ülkeyi yönetti, büyük kentler sımsıkı onun elinin altındaydı Sonrra Hatttuşili kral oldu ”
Bu yazıttan Labarna’nın Hitit Krallarının ilki olduğu sonucunu çıkaracak olursak, çok yakın zamanlarda bulunmuş bir yazıtla bu görüş desteklenmektedir: Labarna ile karısı Tavannanna’nın adı daha sonraki kral ve kraliçelerin sanı olmuştur Bunun kanıtı yukarda sözü edilen metinlerin ikincisinde bulunmamtadır Bu kez metin iki dilli bir yazıttır: Hititçe-Akadça metinde I Labarna’dan sonra başa geçen Hattuşili’nin vasiyeti yazılmıştır Burada Hattuşili kendinden “Hattuşaş’ın Büyük Kralı, Kussaralı Labarna Hattuşili” diye söz etmektedir Bundan, Kussara’yı bırakıp Kaniş’i başkent seçen Anittas’ın uzun zaman önce yıktığı eski Hatti kenti Hattuşaş’ı başkent yapanın Hattuşili olduğu analaşılmaktadır Bu koşullarda Hittilerin kendi dillerine neden Neşaca dediklerini anlamakta güçlük çekiyoruz
( Türkiye’nin Tarihi, TÜBİTAK s: 30-32 )
Telipinu’nun ele geçirdiği kentlerden bazılarının adı bugün kuşkuya yer bırakmayacak bir biçimde tanınıyor Hupisna Yunan-Roma Çağının Kybistra’sıdır; Tuvanuva bugün Bor yakınında Yunan Roma çağının Tyana’sıdır; Landa ya da Yunan-Roma çağının Laranda’sı (bugünkü Karaman), Lusna Aziz pavlos’un yolculuklarındaki Lystra’dır Coğrafi bakımdan, bu yerlerin Halys Nehrinin (Kızılırmak) güneyindeki alanda toplandıkları ve Konya ovasından doğuya Toroslara doğru uzandıkları görülüyor Daha sonra burası Hititlerin Aşağı Ülke diye bildikleri bölge olmuştur: Krallığın en yakın eyaletleri![frmsinsi.com](images/smilies/frmsinsi.gif) Ancak Telipinu, ilk kralların “denizi sınır yaptıklarını” ileri sürmüş, bu da, karallığının ilk altı yılındaki olayları anlatan Hattuşili’nin kendi yıllıklarıyla doğrulanmıştır
Yıllıklarının ikincisinde Hattuşuli’nin kuzey Suriye’ye ulaşmış olduğunu ve “Alalah” adının (Orontes / Asi Irmağı/ üzerindeki Tell Açana) geçmekte olmduğunu görürüz Buraya varmak için Kilikia’dan geçmiş, Amanos Dağları’nı aşmış olmalı Dönüş yolu üzerinde yıkıp yağmaladığı Urşu kentinin, Karkamış’ın üstünde, orta Fırat bölgesinde olduğu düşünülmektedir O zaman daha doğrudan yol tutmuş,Alalah’ın bağlı olduğu Yamhad’ı (bugünkü Halep) atlamıştır Krallığın üçüncü yılında Hattuşili ordusunu güneybatıya doğru batı Anadolu’nun güçlü devleti Arzava üzerine sürmüş; o bu işle uğraşırken, önceki yıl ele geçirdiği toprakların büyük bir bölümüne, şimdi adı ilk kez geçen Hurriler girmiştir Hurriler de Hititler gibi, İÖ ikinci bin başlarında doğu Anadoluya sızmış ve kuzey Mezopotamyaya girmiştir Asur Kralları at yetiştiriciliğini burada Hurrilerden öğrenmiştir Arzava’ya saldırmayı bırakan Hattuşili, Hurrilerin ilerlemesini durdurmanın yollarını aramış, eski sırılarını yeniden çizinceye değin de aradan iki yıl daha geçmkiştir Bunadn sonra Hattuşili altıncı ve son yılını, Hurrileri birleşik olarak yanlarına alan Halep kenti yöneticileriylle sonuçsuz savaşlarla geçirmiş ve bu savaşların sonunda da ağır yaralı olarak eskiden oturduğu Kussara kentine dönmüştür
Böyle bir durumda, doğaldır ki, Hattuşili’nin vasiyetinin konusu büyük ölçüde kendisinden sonra kral olacak kişiyle ilgilidir Hattuşili, yerine geçmesi kararlaştırılmış olan yeğeninin karakterinde kusurlar görmüştü; ona göre bunun sorumlusu kendi oğlunu yetiştiren kızkardeşiydi Bu nedenle yeğeninin taht talebinin geri çevrilmesine, onun yerine tornu Murşili’nin kral olmasına karar verdi İki dille tablette, kralın kararında haklı olduğunu gösterme girişimi oldukça fazla yer tutmaktadır yaşayan dillere sözcük sözcük çevrildiğinde metinlerin çok basit bir dili olmasına karşın, insani yanları dikkati çekmektedir Metnin bir parçasının çeviri bunu gösterecektir:
“Kral olan ben, onu divanıma çağırttım ve dedim ki: “ Bak, ileride kimse kızkardeşinin oğlunu kendi çocuklarıyla birlikte büyütmeyecek ” Kralın sözünü dinlemedi de anası olacak yılanın sözünü dinledi![frmsinsi.com](images/smilies/frmsinsi.gif) ![frmsinsi.com](images/smilies/frmsinsi.gif) ![frmsinsi.com](images/smilies/frmsinsi.gif) Yeter! Artık benim oğlum değil ” Bunun üzerine anası inek gibi böğürdü: “ Bedenimden canlı canlı rahmimim koparıp aldılar Onu yıkıma uğrattılar ve sen onu öldüreceksin ” Ama kral olan ben hiç kötülük ettim mi?”
Hattuşili sonra bu konuyu bırakıp, uyruklarına son bir kez uyarıda bulunurken şu sözleri söyler: “![frmsinsi.com](images/smilies/frmsinsi.gif) ![frmsinsi.com](images/smilies/frmsinsi.gif) tanrılara boyun eğerek hizmet edecekiniz Ekmek ve şarap, etli çorba ve bulgur verdikleri törenlere katılınız![frmsinsi.com](images/smilies/frmsinsi.gif) ”
Murşili, iyi bir seçim olmuş gibi görünüyor Murşili’nin ilk işi, dedesine olan bağlılılğının sonucu, Halep’te hesaplaşmak oldu Bir Hurri ordusunun kesin yenilgiye uğratılmasından sonra, başarısından yüreklenen Murşili, doğuya Fırat’a ve ötesindeki zengin topraklara yürüdü Mezopotamya o sırada Babil’in Birinci Hanedanının büyük Amorit krallarının egemenliğinde birleşmiş durumdaydı; ama yine de birliğin, atları ve savaş arabalarıyla kuzeyden gelen güçlü istilacıların saldırılarına karşı koyamayacak ölçüde zayıf olduğu görüldü Babil, düştü İÖ 1595 yılında Samsu- Ditana’nın ölmesiyle Amorit hanedanı sona erdi Ama şimdi Hititlerin ulaşım hatları ve çok genç olan devletin siyasal olanakları gerçekten güçlerinin üstünde bir denemeden geçmişti Kendilerini birden debdebeyle, lüksle sarılmış dünya uygarlığının böylesine büyük ve seçkin bir merkezinde, Hammurabi’nin Babil’inin efendileri olarak bulmak bu basit dağ adamlarını şaşırtmış olsa gerek Öte yandan olağanüstü utkularının meyvelerini toplayacak durumda da değillerdi Murşilli’nin uzun süren yokluğundan kaynaklanan siyasal sıkıntı söylentileri onu çabucak başkente dönmek zorunda bıraktı ve orada tahtta hak iddia eden Hantili, onu öldürdü
Hititler için Hantili’nin başa geçmesi yarım yüzyıl süren siyasal ve askeri felaketlerin başlangıcı oldu Olaylar yalnızca Hititlerin güneyde ele geçirdikleri yerlerin ellerinden alınmasıyla kalmadı, krallığın istikrarıb da bozuldu Hurriler Hititlerin elinden Kilikia’yla birlikte güneydeki topraklarını da aldılar (Kilikia’nın adı bundan böyle Hitit metinlerinde Kizzavadna olarak anılacaktır) Arzava’nın saldırgan ve bağımsız olmasının ardından kuzeydeki düşman kabileler Kızılırmak yayına doğru baskı yaptılar Hititler kendilerine yönelik bu tehditten Telipinu sayesinde kurtuldular Telipinu yetenekli ve karalı bir kraldı ve öyle görünüyor ki, hem kendi otoritesini kurmakta hem de krallığının daralan sınırlarını istikrara kavuşturmakta başarılı oldu Başarılarının arasında Kizzuvadna’yla yaptığı birleşiklik anlaşması da vardır ki, bununla Hititler Akdeniz’e çıkmayı bir kez daha sağlama almışlardır
Telipinu, “İrade”sinde, tahta çıkmayı düzenleyen yasaları, bir kralın yerini başka bir kralın nasıl alacağını yeniden tanımladı Bununla ilgili parçanın, bu kez serbest çevirisi şöyledir:
“![frmsinsi.com](images/smilies/frmsinsi.gif) soylular yeniden tahta bağlılılkta birleşmelidir Kralın ya da oğullarından birinin davranışınıdan hoşnut değillerse, bunu düzeltmek için yasal yollara başvurmalı, kendileri karar verip herhangi bir suç işlemekten kaçınmalıdırlar Suç işleyenyeri cezalandırıcak en yüce mahkeme pankus ya da bütün yurttaşlar olmalıdır
O R Gurney Pankus’la ilgili yorumunda ise şöyle demektedir:
Kralın “Büyük Aile” adı verilen akrabasının ayrıcalıkları olduğu ve bu ayrıcalıkların sürekli olarak kötüye kulanıldığı açıktır devletin en yüksek makamları genellikle onlara ayrılmıştır![frmsinsi.com](images/smilies/frmsinsi.gif) Bu makam sahiplerininin çoğunun adı, saray kökenli olduklarını göstermektedir Yüksek komuta yetkisinin bu makamlarla birlikte verildiğini düşünürsek ki verilmektedir, Hititlerde Saray’dan yönetimin uzun bir geçmişi olduğunu açıkça görürüz Görünüşe göre, yüksek rütbeli görevlilerin başkanlık yaptığı Saray daiirelerinin kendi memurları vardır Ancak metinde geçen bir sınıf insanın hangi amirinin emrinde çalıştığını her zaman bilemiyoruz![frmsinsi.com](images/smilies/frmsinsi.gif) Nitekim, Hattuşili’ nin toplantıya çağırdığı meclisin “pankusun savaşçıları ve amirleri”nin, daha sonra “savaşçılar, hizmetkarlar ve soylular” diye betimlendiğini görünce, bunlarla aynı sınıfların kastedildiğini ve bu sınıfların, devlet işleri açısından, yönetici topluluğunun tümünü oluşturduğunu açıkça görürüz
Bu durum, Hititlerin ülkenin yerli halkının üstünde, dışa kapalı bir kast olduğu izlenimini destekler nitelikte görünmektedir Gurney’in dediği gibi, kabul edilmelidir ki, “Anadolu’nun birbirinden bağımsız kent toplulukları![frmsinsi.com](images/smilies/frmsinsi.gif) Hattuşaş krallarının dehasıyla yavaş yavaş birleşerek kaynaşmış, ama gene de sonuna değin yerel meclislerini ve yerel haklarını korumuşlardır ”(Türkiye Tarihi, TÜBİTAK, s: 33-36)
|