Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Genel Bilgiler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
ahlak, atatürk, atatürkün, düşünceleri, görüşü, milli

Atatürk Ve Milli Ahlak - Atatürk'ün Milli Ahlak Görüşü Düşünceleri Nedir?

Eski 09-11-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Atatürk Ve Milli Ahlak - Atatürk'ün Milli Ahlak Görüşü Düşünceleri Nedir?



Atatürk Ve Milli Ahlak - Atatürk'ün Milli Ahlak Görüşü Düşünceleri Nedir?
Atatürk Ve Milli Ahlak - Atatürk'ün Milli Ahlak Görüşü Düşünceleri Nedir?

ATATÜRK NASIL BİR TOPLUM İÇİN MÜCADELE VERDİ?



"Ben vazifemin bitmediğini, yüklendiğim sorumluluğun yüksek ve çetin olduğunu anlıyorum Arkadaşlar bu vazife bitmeyecektir Ben toprak olduktan sonra da devam edecektir Ben seve seve, sevine sevine bütün varlığımı bu kutsal vazifeye vereceğim"79
YÜKSEK RUHA ÖZENEN BİR MİLLET
"Büyük davamız, en medeni, en müreffeh olarak varlığımızı yükseltmektir"77
Müslüman Türk Milleti'nin İslam'dan gelen haysiyeti, onuru ve kabiliyeti çok yüksektir Milliyetçi-mukaddessatçı bir kültürü benimsemiş Türkler, tüm dünyanın tanıdığı tarihi bir misyona sahip, yüksek bir ruh taşırlar
Mustafa Kemal Atatürk kendisinde taşıdığı yüksek ruha Müslüman Türk Milleti'nin de layık olduğunu biliyor, bu nedenle, "Yüksel Türk, senin için yükselmenin sınırı yoktur, işte parola budur" diyerek herkesin daima büyük hedeflere doğru yürümesini arzu ediyordu
Atatürk'e göre Türk Milleti, tarihini övünçle doldurmuş bir ulustur Tarihin en eski devirlerinde beşeriyete karşı yerine getirdiği kültürel vazifelerini yeniden, bu sefer daha mükemmel bir şekilde gerçekleştirmeye hazırlanan bir millettir Mustafa Kemal bu konuda şunları söyler:
"İnsanlar daima yüksek necip ve mukaddes hedeflere yürümelidirler Bu hareket tarzıdır ki, insan olanın vicdanını, dimağını bütün insanlık mefhumunu tatmin eder Bu tarzda yürüyenler ne kadar büyük fedakarlık yaparlarsa o kadar yükselirler" 78

İşte Müslüman Türk Milleti'nin bu yüksek ruha ulaşması için Mustafa Kemal'in yukarıdaki paragrafta dediği gibi mukaddes değerlere yürünmesi ve "dört elle' sarılması" gerekir Atatürk yürünecek bu yolu, "milli ahlak"olarak isimlendirmiştir
MİLLİ AHLAKIN HAKİM OLDUĞU BİR TOPLUM
"Mükemmel bir millete 'milli ahlak'ın icapları, o milletin fertleri tarafından, hiç tereddüt etmeksizin vicdani ve hissi bir zevkle yapılır En büyük milli heyecan işte budur"80
Atatürk, Türk Milleti'nin, başka bir milletin boyunduruğu altında yaşayan bir millet olmasını asla istemiyordu Bunun için yeni kurulan ülkeyi, güçlü bir çizgiye oturtacak maddi-manevi birçok tedbirler almıştı
Atatürk, güçlü bir millet için ilk şartın milli ahlak ilkelerine riayet etmek olduğunu ifade ederdi İşte bu sebeple milliyetçi ve muhafazakar bir kimlik belirlemiş olan Atatürk, milletin milli ahlakla ahlaklanmasının ancak mukaddes değerlere sadık kalması ile mümkün olacağını anlamış, milletin sahip olduğu onuru korumak için şu sözleri söylemiştir:
"Bizim dinimiz, milletimize hakir, miskin ve zelil olmayı tavsiye etmez Tam tersine Allah da Hz Peygamber de insanların ve milletlerin izzet ve şerefini korumalarını emrediyor"81
Atatürk, milli ahlak anlayışını 'mukaddes bir değer' olarak kabul etmiş, bu inancını birçok defa ifade etmiştir 1930 yılında kendi el yazısı ile yazarak teslim ettiği notlar arasında da, "Ahlak mukaddestir: Çünkü aynı kıymette eşi yoktur Ve başka hiçbir çeşit değerle ölçülemez" şeklinde bir sözü yer almaktadır82

Alıntı Yaparak Cevapla

Atatürk Ve Milli Ahlak - Atatürk'ün Milli Ahlak Görüşü Düşünceleri Nedir?

Eski 09-11-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Atatürk Ve Milli Ahlak - Atatürk'ün Milli Ahlak Görüşü Düşünceleri Nedir?



Gerçekten de, ahlakiyet özel fertlerden ayrı ve bunların üstünde, ancak toplumsal, milli olabilir Milletin toplumsal düzen ve huzuru, bugün ve gelecekte refahı, mutluluğu, güvenliği ve dokunulmazlığı, uygarlıkta ilerleme ve yükselmesi için insanlardan, her hususta ilgi, gayret, nefsin özverisini ve gerektiği zaman seve seve nefsinin fedasını isteyen, millî ahlâktır Mükemmel bir millette, millî ahlâk gerekleri, o millet bireyleri tarafından âdeta düşünülmeksizin vicdanî, hissî bir güdü ile yapılır En büyük millî duygu, millî heyecan, işte budur Millet analarının, millet babalarının, millet öğretmenlerinin ve millet büyüklerinin evde, okulda, orduda, fabrikada, her yerde ve her işte millet çocuklarına, milletin her bireyine bırakmaksızın ve sürekli olarak verecekleri millî eğitimin amacı, işte bu yüksek millî duyguyu sağlamlaştırmak olmalıdır

Ahlâkın millî, toplumsal olduğunu söylemek ve ortak vicdanın bir ifadesidir demek, aynı zamanda ahlâkın kutsal sıfatını da tanımaktır Ahlâk kutsaldır; çünkü, aynı değerde eşi yoktur ve başka hiçbir çeşit değerle ölçülemez
1930 (Afetinan, MB ve MKAtatürk'ün El Yazıları, s 361-362)

Millî ahlâkımız, uygar esaslarla ve özgür fikirlerle beslenmeli ve sağlamlaştırılmalıdır Bu, çok önemlidir; özellikle dikkatinizi çekerim Korkutma esasına dayanan ahlâk, bir erdem olmadıktan başka güvene de lâyık değildir
1924 (MEİSD 1, s 19)

Türklerin aşağı yukarı hep ahlâkları birbirine benzer Bu yüksek ahlâk, hiçbir milletin ahlâkına benzemez Ahlâkın millet oluşmasında yeri çok büyüktür, önemlidir
1930 (Afetinan, MB ve MKAtatürk'ün El Yazıları, s 358)

Büyüklere saygı iyi bir ahlâktır
1919 (Atatürk'ün SDII, s2)

İnsanlara karşı son derece müşfik ve hoşgörülü olan Atatürk'ün yüreği, millet ve insan sevgisiyle doludur Onu tanıyanlar her zaman bitmek bilmeyen sabrını, fedakarlığını, insan sevgisini takdir etmiş ve medeni kişiliğini gıpta ile izlemişlerdir Cemiyet hayatına düşkünlüğü, sosyal ilişkilerdeki başarısı ve candan konuşmaları ile tanınan Atamızın tüm bu özellikleri, aslında onun güzel ahlakının bir yansımasıdır Büyük Önder, yaşadığı zor şartlarda bile bu kişiliğinden taviz vermemiş her zaman çevresindekilere neşe, canlılık ve moral vererek kendisini tanıyan her insanın kalbinde çok önemli bir yer edinmiştir

Çocuklara karşı şefkatini her fırsatta gösteren Atatürk, Osmaneli İstasyonu'nda bir öğrencinin okuduğu şiiri dinlerken

Atatürk'ün güzel ahlakı, Türk Milleti için her ne pahasına olursa olsun hizmeti kendine ilke edinmesinden ve bu uğurda hiçbir özveriden kaçınmamasından anlaşılmaktadır Fedakarlık için asıl önemli olanın ulusun ve vatanın esenliğini ve güvenliğini sağlamak olduğuna inanan Atatürk gerekirse bu uğurda canını bile feda edeceğini söylemiştir:
"Ben icap ettiği zaman en büyük hediyem olmak üzere, Türk Milletine canımı vereceğim
Ahlakı ile de her zaman Müslüman Türk halkına örnek olan Atatürk son derece merhametli, şefkatli ve bağışlayıcı bir yapıya sahipti Yakın çevresinden bir dostu Mustafa Kemal'i şu sözlerle anlatmıştır:

"Duruma göre esnek davranmasını bilir, kimseye asla kin tutmaz, ne kadar kızarsa kızsın bir zaman sonra onu affeder, olanları unuturdu Bu yüzden çevresindeki bir çokları zaman zaman gözden düşer, sonra yeniden affedilir, eski yerini alırdı"

Atatürk'ün ahlakında ailesinin muhafazakar ve manevi değerlerine bağlı olmasının çok büyük rolü olmuştur Çocukluğunde iyi bir aile terbiyesi görmüştü İlk din eğitimini annesi Zübeyde Hanım'dan almış ve yine dindarlığıyla tanınan babası Ali Rıza Bey'in güzel ahlakından da etkilenmiştir Mazbut bir ortamda büyüyen Mustafa Kemal çevresinde, küçük yaşlardan itibaren efendiliği ve candanlığıyla tanınmıştır

Atatürk'ün ilişkilerinde saygı ve sevgi esas olmuştu Ve Mustafa Kemal insana her zaman hak ettiği değeri vermişti Kalbi milletinin bireylerine karşı sevgi ile dolu olan Atatürk her zaman,

Atatürk, güzel ahlakıyla hem Türk Milleti'ne hem de tüm dünya milletlerine örnek olmuş eşsiz bir liderdi

Karşısındaki insanı küçük görme ve ona alçaltıcı lakaplar takmanın İslam ahlakında da çirkin karşılanan bir tavır olduğunu bilen Atatürk, o dönemde kentlerde yaşayıp da köylüleri küçük gören vatandaşlara, şiddetle karşı çıkmış, köylüyü küçük gören, onların cahil, anlayışsız ve kaba olduğunu savunanlara ve birbirlerine hakaret kastiyle "köylü gibisin" diyen kişilere, "Türkiye'nin gerçek sahibi ve efendisi köylüdür" diye karşılık vermiştir Köylünün layık olduğu değeri göstermek için de gittiği yerlerde bu sözünü tekrarlamıştır

ANILAR
  • Atatürk, güzel ahlaklı olduğu kadar aynı zamanda çok ince düşünceli bir insandı Neşeli, nüktedan yapısı ve keskin zekası ile açıkları kapatır, kimsenin utanacağı bir duruma düşmesini istemezdi Bir ülkenin Kralının katıldığı yemekli bir davette gelişen bir olay onun güzel ahlakını yine ön plana çıkarmıştı Atatürk'ün bu olay esnasında gösterdiği ince davranışı şöyle anlatılmıştır: "Yemek sırasında garsonlardan biri, fazla heyecanlandığı için mi nedir, elindeki büyük porselen tabakla yere yuvarlandı Sofradakiler utanç içinde önlerine baktıkları bir anda Atatürk sanki hiçbir şey olmamış gibi Kral'a doğru eğilerek : Bu millete herşeyi öğrettim, fakat uşaklığı öğretemedim diye hem meseleyi kapattı, hem de ortalığı neşeye boğdu Garsona da 'vazifene devam et! Emrini verdi
  • Atatürk geçen dünya harbi başladığı zaman Türk ordusunda Alman general ve subaylarına mühim mevkiler verilmesinin aleyhinde bulunmuştu Alman mareşali Falkenhayn bu gibileri itirazdan vazgeçirmek için çeşitli çarelere başvuruyordu Bu sırada Mustafa Kemal Paşa’nın yedinci ordu kumandanlığına hareket edeceği günün gecesi, İstanbul’da Akaretler'de 74 numaralı eve Alman mareşalinin karargahında memur olan bir Türk kurmay subayı ile genç bir Alman subayı geldiler Ufak sandıklar içinde bazı şeyler getirdiler Mustafa Kemal sordu:
    - Bunlar nedir?

    Alman subay cevap verdi

    - İstanbul'dan ayrılıyorsunuz; size Mareşal Falkenhayn bir miktar altın göndermiştir

    - Bu paralar bana yanlış geldi Ordunun levazım reisliğine gönderilmesi lazımdı

    - Efendim, o da başka

    Mustafa Kemal paranın ne kadar olduğunu anladıktan sonra, Alman subayının önünde, onları teslim aldığına dair senet imzaladı; fakat Alman subayı bunu kabul etmedi O zaman Mustafa Kemal Türk subayına emretti:

    - Bu zabit bilmiyor, senedi alsın Mareşale versin ve siz de paraları gelip alması için levazım reisliğine haber gönderiniz

    Bir kaç ay sonra Atatürk yedinci ordu kumandanlığını, vekil olarak Ali Rıza Paşa'ya bırakmış, ayrılmıştı; altınları da ona teslim ederek makbuz almıştı Bu makbuzu iki yaverine verdi ve emretti

    - Mareşal Falkenhayn'e gidiniz; kendisini görünüz; bu makbuzu vererek benim imzamın bulunduğu kağıdı ondan alınız!

    Mareşal Falkenhayn yaverine:

    - Mustafa Kemal Paşa'ya böyle bir para verdiğimi hatırlamıyorum; bende imzalı senedinin bulunduğunu da bilmiyorum Bunun için Ali Rıza imzalı kağıdı da kabul edemem! dedi Mustafa Kemal Paşa şu haberi yolladı;

    - Verdiğiniz altınlar olduğu gibi duruyor; onlar için size senet verilmiştir Sizde böyle bir senedin bulunmayışı altınları yok edemez Vesikayı kaybetmiş olabilirsiniz; o halde verdiğiniz altınları size iade edeceğiz; aldığınıza dair siz bize makbuz veriniz! Ben altın için memleket menfaatleri hakkında müsamaha gösterecek insanlardan değilim Paralarınız duruyor, fakat onlardan daha kıymetli olan Mustafa Kemal imzası sizde kalamaz!

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.