Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Genel Bilgiler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
atatürk, atatürkün, bilimsel, çalışma, çalışmalar, nelerdir, yaptığı

Atatürk'ün Yaptığı Bilimsel Çalışmalar Nelerdir? Atatürk Ve Yaptığı Bilimsel Çalışma

Eski 09-11-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Atatürk'ün Yaptığı Bilimsel Çalışmalar Nelerdir? Atatürk Ve Yaptığı Bilimsel Çalışma



Atatürk'ün Yaptığı Bilimsel Çalışmalar Nelerdir? Atatürk Ve Yaptığı Bilimsel Çalışma
Atatürk'ün Yaptığı Bilimsel Çalışmalar Nelerdir? Atatürk Ve Yaptığı Bilimsel Çalışma

Atatürk bilimin insan yaşamındaki önemli yerini Özgürlük Savaşımızın sona ermesi sıralarından başlayarak hemen her vesile ile tekrarlamış, vurgulamıştır 22 Ekim 1922’de Bursa’da yaptığı bir konuşmada, Atatürk, Türkçe'si biraz sadeleştirilmiş şekliyle şöyle demiştir : Yurdumuzun en bayındır, en gözalıcı, en güzel yerlerini üç buçuk yıl kirli ayaklarıyla çiğneyen düşmanı mağlup eden zaferin sırrı nedir? Orduların sevk ve idaresinde bilim ve fen ilkelerinin kılavuz edinilmesindedir Milletimizin siyasi ve içtimai hayatı ile ulusumuzun düşünümsel eğitiminde de yol göstericimiz bilim ve fen olacaktır Türk milleti, Türk sanatı, Türk ekonomisi, Türk şiiri ile edebiyatı okul sayesinde ve okulun vereceği bilim ve fen sayesinde bütün olağanüstü incelikleri ve güzellikleriyle oluşup gelişecektir
Aynı yılın 27 Ekim günü de, yine Bursa’da, Atatürk şunları söylüyor : Hiçbir mantıki kanıta dayanmaksızın birtakım geleneklere ve inançlara bağlı kalmakta ısrar eden milletlerin gelişmesi çok güç olur ve belki de hiç gerçekleşmez Gelişim yolunda bağları koparamayan ve engelleri aşamayan uluslar akla uygun düşen ve gereksemelere ayak uydurabilen bir zihniyetle hayata bakamazlar Bunlar engin hayat felsefelerine sahip başka milletlerin egemenliği altına girip onların tutsağı olmaktan kurtulamazlar

30 Ağustos 1924 günü Atatürk Dumlupınar’da yaptığı konuşmada da şöyle diyor :
Yaşamanın şartı uygarlık yolunda yürümek ve başarıya ulaşmaktır Bu yol üzerinde ilerlemeyi değil de geriye bağlılığı benimseyenler, böyle bir bilgisizlik ve gaflette bulunanlar, evrensel uygarlığın coşup gelen seli altında bir gün boğulmaya mahkumdurlar
Yine aynı konuşmasında Atatürk şunları söylüyor : Uygarlığın yeni buluşlarının ve fennin harikalarının cihanı değişmeden değişmeye sürükleyip durduğu bir devirde yüzyılların eskittiği köhne zihniyetlerle, geçmişe kölecesine bağlılıkla varlığımızı sürdürmemiz mümkün değildir
Atatürk’ün “hayatta en hakiki mürşit ilimdir” kısaltılmış şekliyle yaygınca bilinen sözünün tam metni ise aynen şöyledir :
Dünyada her şey için, maddiyat için, maneviyat için, muvaffakiyet için, en hakiki mürşit ilimdir, fendir; ilim ve fennin haricinde mürşit aramak gaflettir, cehalettir, dalalettir Yalnız, ilim ve fennin yaşadığımız her dakikadaki safhalarının tekamülünü idrak etmek ve terakkiyatını zamanında takip eylemek şarttır

Bilindiği üzere “ilim” sözcüğünün anlamı, mana kapsamı, gayet geniştir Hatta aslı Arapça olan bu sözcüğün, Osmanlıca’daki kullanışıyla, günümüzde artık yaygınlaşmış olan bilim sözcüğünden daha geniş anlamlı olduğunu söyleyebiliriz Fen, ise temel bilimler, yani matematik, astronomi, fizik, kimya, ve tabiî bilimler anlamına gelir Liselerimize ilişkin olarak “fen kolu” ve üniversitelerimize ilişkin olarak “fen fakültesi” terimlerimiz bunu açıkça gösteriyor Demek ki kılavuzluğunda yürünmesini Atatürk’ün öğütlediği bilim şümullü ve geniş kapsamlı bir bilimdir Topluma ve insana ilişkin her türlü dizgeli bilgi ve bilimsel çalışmayı içermek durumundadır Fakat, ayrıca, bilimler arasında temel bilimlere, matematiğe ve doğaya ilişkin bilimlere, burada özellikle işaret edilmektedir

Bilimin insan yaşamındaki en gerçek yol gösterici olduğuna dikkatimizi çektiğine göre, demek ki Atatürk bilimden başka gerçek yol göstericilerimizin de bulunduğunu kabul etmiş olmaktadır Oysa, bu cümlesinin hemen arkasından, bilim ile fennin dışında mürşit aramanın, bunları dışta bırakan kılavuzlar peşinde yürümenin, dünyadan habersizlik, bilgisizlik, ve sapıklık demek olacağını vurgulayarak ifade etmektedir

Demek oluyor ki, Atatürk, burada bilim dışında kılavuzlarımız olsa da, bunların bilimle bağdaşabilen, bilim anlayışına ters düşmeyen, yol göstericiler olmaları gerektiğine kesin bir dille işaret etmek ihtiyacını duymuştur Başka bir ifade ile, Atatürk, en başta kesinlikle bilim gelmek şartıyla, diğer birtakım gerçek kılavuzlarımızın da bulunduğunu, fakat bunların bilim yöntem ve kurallarından pay alabilen ve bilim kadar olmasa da, yine de az çok dizgilileşmiş, özgünleşmiş durumda bulunan bilgi ve gözlemlerimiz olduğuna, yahut da bunların, örneğin aklımız ve tecrübelerimiz gibi, bilimi oluşturan temel öğeler arasında yer almaları gerektiğine isabetle parmak basmış oluyor

İcraât, eylem, daima bir karara ulaşmayı gerektirir Toplumun çeşitli sorunlarına ilişkin olarak, yönetici ve işadamının, ister istemez, belli evrelerde ve zaman zaman, yeterli bilgiye sahip olmaksızın da kendine bir davranış yolu, eylem doğrultusu belirlemesi, yeğlemesi gerekir Bu nedenle, bilimin ancak zayıf ışıklarından pay alabilen çeşitli alanlarda ve konularda aklımızdan, sağduyumuzdan ve kamu anlayışının bize göstereceği yollardan yararlanmak zorunluluğu vardır Ancak, bunlar, bilimsel sınamalarla değerlendirilebilecek mahiyette veya nitelikte olmadıkları zaman bile, ayrıntı bilgisinden ve bilimsel düşence ve zihniyet örneklerinden esinlendikleri ya da bunların yardımına dayandıklarıoranda, bize daha faydalı olabilirler Demek ki aslında, başka gerçek kılavuzlarımızda bulunmasına rağmen, yine de bilim tek gerçek kılavuzumuz, en gerçek yol göstericimiz olmuş oluyor

Büyük Atatürk Türk ulusu için gerek maddesel ve gerekse dinsel, yani manevi alanlarda bağımsızlık, seçkinlik ve üstünlük sağlamak ve Türk milletini yüceltmek yolunda çeşitli doğrultularda çaplı bir takım süreçleri harekete getirmiş, hepimizin iyi bildiğimiz kalburüstü devrimlerini gerçekleştirmek için azimli girişimlerde bulunmuştur Atatürk bu devrim ve reformlarında hep aklın kılavuzluğu altında ve geçmişte ki uzun tecrübelere, tarihsel yaşantılarımıza dayanan sağlam bilgi ışığında yürünmesi temel ilkesini her zaman için etkin ölçüde başatlı tutmaya özen göstermiştir

Bir yandan da, ulu önderimiz, temelsiz ve bâtıl düşünce ve inançlarla, muska, efsun ve üfürükçülük gibi ilkel ve çağdışı davranış ve uygulamalarla dizgeli ve yoğun bir mücadeleye girişmiş, ayrıca, üniversite inkılâbı ya da reformu ile yüksek öğretim kurumlarımızda bilimsel araştırmayı canlı bir süreç durumuna yükseltme tutumunun benimsenip edimselleşmesine doğru yakın tarihimizdeki en etkili adımın atılmasında önayak olmuş, böylece de yurdumuzda bilimin ve bilim zihniyetinin zafer yollarını açmıştır

Yukarıda aktarılan sözlerinin, kendisinden yapılan alıntıların, hepsinde Atatürk’ün bilim ile uygarlık arasında yakın ilişki kurduğuna ve her ikisini de dinamik yönleriyle vurgulamaya özen gösterdiğine tanıklık ediliyor Batılılaşma teşebbüsümüzde en büyük güçlüğü doğuran bir sorun, örnek alınmış olan Batının büyük devingenliği, kendi kendini geride bırakma vasfı idi Atatürk uygarlığın temeline bilimi koymakta ve Batı uygarlığının dinamizmini, esas itibariyle bilimden ve bilimin sınırsız gelişme yeteneğinden aldığına inanmaktadır


Alıntı Yaparak Cevapla

Atatürk'ün Yaptığı Bilimsel Çalışmalar Nelerdir? Atatürk Ve Yaptığı Bilimsel Çalışma

Eski 09-11-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Atatürk'ün Yaptığı Bilimsel Çalışmalar Nelerdir? Atatürk Ve Yaptığı Bilimsel Çalışma



ATATÜRK VE MATEMATİK (2)

Atatürkün yaşamında (1881-1938) ilk olağanüstü başarısı, 1893 yılında, çocukluk çağında, orta öğrenimi döneminde matematik dersinde
olmuş ve bunun sonucu olarak dersin öğretmeni Onun adına Kemal ismini eklemiştir Atatürk, Selanik Askeri Rüştiyesinde geçen bu
olayla ilgili anısını şöyle anlatıyor:
… Rüştiyede en çok matematiğe merak sardım Az zamanda bize bu dersi veren öğretmen kadar belki de daha fazla bilgi edindim
Derslerin üstündeki sorularla uğraşıyordum, yazılı sorular düzenliyordum Matematik öğretmeni de yazılı olarak cevap veriyordu
Öğretmenimin ismi Mustafa idi, bir gün bana dedi ki:
-Oğlum senin de ismin Mustafa benim de Bu, böyle olmayacak, arada bir fark bulunmalı Bundan sonra adın Mustafa Kemal olsun
O zamandan beri ismim gerçekten Mustafa Kemal oldu
Öğretmen sert bir adamdı Sınıfta birinci, ikinci tanımıyordu Bir gün bize:
Aramızda kendine kimler güveniyor kalksınlar, onları müzakereci (çalıştırıcı) yapacağım dedi
Önce duraksadım Ayağa öyleleri kalktı ki ben kalkmamayı tercih ettimBunlardan birinin çalıştırıcılığı altına girdim, çalışmanın ortasında
daha fazla dayanamadım Ayağa kalkarak:
- Ben bundan daha iyi yaparım dedim, bunun üzerine öğretmen beni çalıştırıcı yaptı Eski çalıştırıcıyı benim müzakerem altına verdi
Askeri Rüştiyeyi bitirdiğimde matematik merakım epeyce ilerlemiştiManastır Askeri İdadisinde matematik pek kolay değildi Bununla
uğraşımı sürdürdüm… İdadide iken bıkmaksızın çalışıyorduk Sınıfta birinci, ikinci olmak için hepimizde şiddetli bir gayret vardı
Sonunda idadiyi bitirdim Harbiyeye geçtim, burada da matematik merakı sürüyordu… (1)
Mustafa Kemal, Selanik Askeri Rüştiyesindeyken, matematik öğretmeni yüzbaşı Mustafa efendi sınıfa gelmediğinde, onun yerine birçok kez bu
dersi vermiştir(2)
Atatürk, yaşamının askeri öğrenim sonrası dönemlerini, ulusal ve uluslar arası büyük savaş ve devrim olayları içinde, aklın ve bilimin
kılavuzluğunu izleyen Büyük Asker, Ulusal ve Çağdaş Devlet kurucusu, Yirminci Yüzyılın Gerçek Önderi olarak geçirdi O nun bu dönemlerde,
ölümünden yaklaşık birbuçuk yıl öncesine değin matematikle ne ölçüde uğraştığını bilmiyoruz Bu konuda, Türk Dil Kurum Başuzmanı
ADilaçar ın 10111971 tarihli bir yazısı(1) çok ilginç bilgiler vermektedir Bu yazıdan öğrendiğimize göre, Atatürk ölümünden birbuçuk yıl kadar önce, üçüncü Türk Dil Kurultayından (24-31 Ağustos 1936) hemen sonra 1936-1937 yılı kış aylarında kendi eliyle Geometri adlı bir kitap yazmıştır
Atatürk, bunu, birtakım Fransızca geometri kitaplarını okuduktan sonra hazırlamış ve yapıt ilk kez 1937 yılında Geometri öğretenlerle, bu
konuda kitap yazacaklara kılavuz olarak Kültür Bakanlığınca yayınlanmıştır (3)
Bu 44 sayfalık yapıttaki boyut, uzay, yüzey, düzey, çap, yarıçap,kesek kesit, yay, çember, teğet, açı, açıortay, içters açı, dışters
açı, taban, eğik, kırık, çekül, yatay, düşey, yöndeş, konum, üçgen,dörtgen, beşgen, köşegen, eşkenar, ikizkenar, paralelkenar, yanal,
yamuk, artı, eksi, çarp, bölü, eşit, toplam, oran, orantı, türev,alan, varsayı, gerekçe gibi terimler Atatürk tarafından türetilmiştir(3)
Yapıttaki tanımların tümünü Atatürk yazmıştır Her tanım, ilgi kavramıtüm öğeleriyle eksiksiz ve açık biçimde anlatmakta, özel ve temelli
nitelikleri içermektedir Gerekli ve yeterli örnekler de verilmiştirTanınmış bilim tarihçisi Ord Prof Dr Aydın Sayılı, tam bir
yetkiyle, bu Geometri kitabını, küçük fakat anıtsal bir yapıt diye nitelendirmiştir(4)
Atatürk, yaşamının önemli bir kesimini tarihin en büyük savaşlarından mbirinin içinde, ulusal ve evrensel sorumluluklar yüklenerek
geçirdikten yıllarca sonra, düzenli bir mantık ve bilgi disiplini kesinlikle gerektiren matematik alanında, yeni türettiği terimlerle
böylesine özlü bir yapıtı yazmakla, dil ve matematikteki üstün yeteneğini kanıtlamıştır Atatürk ün yaşamında çok belirgin bir
örneğini izlediğimiz gibi, aslında dil ile matematiksel kültür arasında sıkı bağıntı vardır Atatürk ün dehasında, dil ve matematik
gibi aklın değişik disiplinleri birbirini karşılıklı olarak hep olumlu yönde etkilemiş ve geliştirmiştir Atatürk, Fen terimleri o suretle
yapılmalı ki anlamları ancak istenilen şeyi ifade edebilsin (5) demiş ve bunu, Osmanlıca çok sayıda terimin yerine öz Türkçe karşılıklarını
türetirken üstün bir başarıyla gerçekleştirmiştir
Atatürk ü, Geometri adlı yapıtını yazmaya zorlayan nedenleri, O nun dil çalışmalarını yakından izlemek olanağını bulabilen tanınmış dil
uzmanı A Dilaçar şöyle açıklıyor:
” … Atatürk hep matematikle uğraşırdı Eski geometri terimleri çok ağdalı idi Gen bile, uzun uzun bu terimleri okuduğum halde,
şimdikiler Imışısında güçlüğünü daha iyi anlıyorum Pedagojide bir gerçek var: Fıkır yolunun açık olması, bir ip ucunun bulunması
lazımdır Yoksa bir külçe gibi çöker Müselles kelimesini ele alalımArapça okullarımızdan kaldırılmıştır Sülüs’ten müştak (türetilmiş)
bir kelime olduğunu öğrenin nasıl bilsin Arapça soğurucu bir dildirÖrneğin “müsteşrik” “şark” kelimesinden gelmiş bir kelimedir Önüne,
ortasına, arkasına birtakım heceler eklenmiş Bunun aslını bulmak bir Arapça gramer meselesidir, Okullarımızdan Arapça, Farsça kaldırılmış
olduğundan, öğren id “müselles”i küde kelime olarak karşısında görecektir “Uç” aklına gelmeyecektir Ama müselles yerine “üçgen”
dersek, hır üç var “Gen” Atatürk’e göre “genişlikten” alınmıştırBir ipucu var “Dörtgen” dörtten gelmiştir Bir ipucu vardır “Eşit”,
denk anlamında olan “eş”ten gelmiştir Ama müsavi Arapça bir kelimedir Bu sebeple Atatürk’ün prensipleri burada da doğru idi On
im için bu en ağdalı olan bu bilim dalını ele aldı ve kitabı örnek olarak bıraktı…
Atatürk’ün matematik terimlerini türetme ve bunları öğretimeyerleştirme çalışmaları konusunda Prof Dr Vecibe Latıpoğlu, şu bilgilen veriyor:
” … Atatürk, matematiği iyi bildiği ve sevdiği için, terim devrimine matematikten başlamıştır, denilebilir Çünkü Türk Dili (Belleten)’in
Şubat 1937 tarihli yayınından bir ay sonra, Atatürk, ceyb (sinüs) ve tece^b (koşmuş)’m Türkçe karşılıklarının bulunması için 29 Mart 1937
tarihli Ulus Gazetesine ilan verdirerek bir yarışma açtırmıştır…
Sonunda hazırlanan bütün terimler, Türk Dili (Belleten) dergisinin Ekim 1937 tarihli sayısında yer almıştır Terimler, Türkçe-Osmanlıca,
Osmanlıca-Türkçe, Fransızca-Türkçe olmak üzere sıralanmış ve ön sırayı matematik terimleri almıştır…
Atatürk terim çalışmalarının ülkedeki etkisini öğrenmek için, 1937 yılı sonbaharında, Sivas’a giderek, vaktiyle Sivas Kongresini
topladığı lise binasında, dokuzuncu sınıfın geometri dersine girmiştir’”1′ Bu derste eski terimlerle öğrenimin zorluğunu birkez
daha saptayan Atatürk, “Bu anlaşılmaz terimlerle, öğrencilere bilgi verilemez” diyerek kitabı atmış ve sonra tahta başına geçip “dili”
yerine “kenar”, “müselles” yerine “üçgen”, “müselles mütesaviyül adla” yerine “eşkenar üçgen”, “zaviye” yerine “açı” terimlerini kullanarak
ünlü Pısagor teoremini öğrencilere anlatmıştır”‘ Atatürk, bu inceleme gezisinde yanında bulunan Kültür Bakanı Saffet Arıkan’a tüm okul
kitaplarının yeni terimlerle, hemen yarılması emrini vermiş ve Türkçeleştirilmiş terimlerle iki ayda hazırlanan kitaplar bütün okullara Kültür Bakanlığınca gönderilmiştir’
Atatürk’ün türettiği matematik terimleri ve yaptığı geometri tanımlarının hemen hemen tümü bugüne değin değişmeksizin kullanıla
gelmiştir O’nun türettiklerinden sadece birkaç terim sonradan küçük ölçüde değiştirilmiştir Örneğin Fransızca “hypothese’in karşılığı
olan Osmanlıcıdaki” faraziye’nin yerine Atatürk, Türkçe “varsayı” terimini türetmiş ve sonradan bu terim varsayım” biçimini almıştır
Aynı şekilde O’nun “tümey açı”, “bütey açı” terimlerinin yerini “tümler açı”, “bütünler açı” terimleri almıştır Çok az sayıda ve
sınırlı olan bu terim değişikliklerini, Atatürk’ün dildeki temel ilkesinin doğruluğunun birer kanıtı saymak gerekir
Prof Dr Afet İnan, Atatürk’ün çalışmalarını yıllarca yakından izleyebilmiş insanlardan biri olarak, O’nun bilime ve matematiğe
verdiği önemi şöyle belirtiyor:
” … Atatürk, kendi yetiştiği devrin müspet ilimlerini mesleki uzmanlığı bakımından bellediği vakit, berrak ve müspet bir görüşe
sahip olabileceğini ve her hangi bir meseleyi matematiksel bir kesinlikle çözümlemeyi hedef tuttuğunu söylerdi
Prof Dr A İnan, 2511982 tarihli özel bir yazısında bu konuyla ilgili olarak şöyle diyor:
” Bilindiği gibi ilim konusu iki büyük bölümde işlenir ve bunlardan faydalanılır: Müspet ilimler, Sosyal ilimler
Atatürk gerek öğrencilik devirlerinde gerekse ömrü boyunca bu her iki ilimden çok faydalanmıştır Mesela tarih onun için bir geçmişin
hikayesi değil, günümüzde bu olanlardan ders almanın önemli olduğuna inanmıştırDiğer taraftan asıl müspet ilimlerin başında gelen matematik bilgisi Atatürk için başlıca bir konudur Çünkü matematik insan topluluklarına müspet yol gösteren re uygulamasında yarar sağlayan müspet bir ılımdalıdır İşte Atatürk bu ilime çok değer verdiği için hem nazarı kısımları çok iyi bellemiş, hem de bunların uygulamasına her bakımdan
önem vermiştir Hatta matematik terimlerinin bugün kullandığımı;deyimleri tamamen kendi buluşları ile saptamıştır
Atatürk bu konuda konuşurken özellikle söylediklerinden şunları anımsıyorum: “Ben öğrenim devrimde matematik konusuna çok önem ı’ermiş
ini dır ve bundan hayatımın çeşitli safhalarında başarı elde etmek için faydalanmış olduğumu söyleyebilirim Onun için herkes matematik
bilgisinin çok gerekli olduğuna inanmalıdır
Matematiksel kühüre böylesine önem veren Atatürk’ün bu konudaki çalışmaları, tarihte çok az sayıda örneklerine rastlayabildiğimiz
Büyük Eğitimci niteliği de olan devlet adamlarından bin olarak kendisine seçkin bir yer sağutmada etken olmuştu O’nun olağanüstü
başarılı yaşamı, akademisinin girişine “Matematik bilmeyen buruya girmesin” diye yazan, antik çağın ünlü filazofu Platon (Eflatun) (MÖ
427-347)’ün bu dileğinin yararını modern çağda kanıtlamıştır,denilebilir

MKEMAL ATATÜRK’ÜN TÜRKÇEMİZE KAZANDIRDIĞI MATEMATİKSEL TERİMLER

ESKİ İSMİ
YENİ İSMİ
Maksumunaleyh BÖLEN
Taksim BÖLME
Haric-i Kısmet BÖLÜM
Kabiliyet-i Taksim BÖLÜNEBİLME
Zarb ÇARPI
Mazrup ÇARPAN
Mazrubata Tefrik ÇARPANLARA AYIRMA
Muhit-i daire ÇEMBER
Tarh ÇIKARMA
Amudi DİKEY
Gaye
LİMİT
Aşa’ri ONDALIK
Kat’ı Mükafti PARABOL
EHRAM PİRAMİD
Menşur PRİZMA
İhtisar SADELEŞTİRME
Suret PAY
Mahrec PAYDA
Hatt-ı Mümas TEĞET

vs…Atatürk’ün bulduğu terimlerin hemen hemen çoğu bugüne dek hiç değiştirilmeden kullanılmıştır O’nun sadece birkaç terimi sonradan biraz değişikliğe uğramıştırMesela varsayı-varsayım, tümey açı-tümler açı, bütey açı-bütünler açı haline gelmiştirAtatürk ayrıca bu kitabı eğitim sisteminde uygulanmasını sağlamış ve 13 Kasım 1937 tarihinde Sivas’ta geometri dersine girmiş,kendisi ders anlatmıştır*

Atatürk' ün önder olma kişiliğinin yanında matematikçi kişiliğini biliyormuydunuz
Evet aynen öyle Atatürk kendisi bizzat Fansızca bir matematik kitabını Türkçe' ye çevirmiştir

Dil devrimiyle birlikte dili Osmanlıca' dan öz Türkçe'ye dönen bir toplumun eski dildeki geometri terimlerini anlayabilmelerine olanak yoktur Bu eksikliğin farkında olan Atatürk, yaverinden Avrupa kaynaklı bir geometri kitabı istetir Kendisine getirilen Fransızca geometri kitabını Türkçeye çevirmiş ve matematik eğitiminin gelişimine bizzat kendisi katkıda bulunmuştur Terimlerin bir çoğunun karşılığını kendisi geliştirmiştir
Eski dildeki geometri ve matematik terimlerinin bazılarının yeni dildeki karşılıkları şunlardır:
Bölen - Maksumunaleyh
Bölme - Taksim
Bölüm - Haric-i Kısmet
Çarpanlara Ayırma - Mazrubata Tefrik
Çember - Muhit-i Daire
Çıkarma - Tarh
Dikey - Amudi
Limit - Gaye
Ondalık - Aşar'i
Parabol - Kat'ı Mükafti
Piramit - Ehram
Prizma - Menşur
Sadeleştirme - İhtisar
Teğet - Hatt-ı Mümas

Birde şu cümleye bakalım:
"Müsellesin sathı yatalay, dikeley zarbının müsavatına müsavidir" Bu cümlenin günümüz dili ile karşılığı "Üçgenin alanı, tabanı ile yüksekliğinin çarpımının yarısına eşittir" görüldüğü üzere eski dildeki terimleri anlamak kullandığımız dil ile mümkün değildir
Atatürk' ün yeni yetişecek neslin kendi diliyle anlayacağı bir matematik eğitimi için yaptığı katkıyı iyi anlamak gerekiyor

Alıntı Yaparak Cevapla

Atatürk'ün Yaptığı Bilimsel Çalışmalar Nelerdir? Atatürk Ve Yaptığı Bilimsel Çalışma

Eski 09-11-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Atatürk'ün Yaptığı Bilimsel Çalışmalar Nelerdir? Atatürk Ve Yaptığı Bilimsel Çalışma



ATATÜRK ve BİLİM

Atatürk bilimin insan yaşamındaki önemli yerini Özgürlük Savaşımızın sona ermesi sıralarından başlayarak hemen her vesile ile tekrarlamış, vurgulamıştır 22 Ekim 1922’de Bursa’da yaptığı bir konuşmada, Atatürk, Türkçe'si biraz sadeleştirilmiş şekliyle şöyle demiştir :

Yurdumuzun en bayındır, en gözalıcı, en güzel yerlerini üç buçuk yıl kirli ayaklarıyla çiğneyen düşmanı mağlup eden zaferin sırrı nedir? Orduların sevk ve idaresinde bilim ve fen ilkelerinin kılavuz edinilmesindedir Milletimizin siyasi ve içtimai hayatı ile ulusumuzun düşünümsel eğitiminde de yol göstericimiz bilim ve fen olacaktır Türk milleti, Türk sanatı, Türk ekonomisi, Türk şiiri ile edebiyatı okul sayesinde ve okulun vereceği bilim ve fen sayesinde bütün olağanüstü incelikleri ve güzellikleriyle oluşup gelişecektir

Aynı yılın 27 Ekim günü de, yine Bursa’da, Atatürk şunları söylüyor :

Hiçbir mantıki kanıta dayanmaksızın birtakım geleneklere ve inançlara bağlı kalmakta ısrar eden milletlerin gelişmesi çok güç olur ve belki de hiç gerçekleşmez Gelişim yolunda bağları koparamayan ve engelleri aşamayan uluslar akla uygun düşen ve gereksemelere ayak uydurabilen bir zihniyetle hayata bakamazlar Bunlar engin hayat felsefelerine sahip başka milletlerin egemenliği altına girip onların tutsağı olmaktan kurtulamazlar

30 Ağustos 1924 günü Atatürk Dumlupınar’da yaptığı konuşmada da şöyle diyor :

Yaşamanın şartı uygarlık yolunda yürümek ve başarıya ulaşmaktır Bu yol üzerinde ilerlemeyi değil de geriye bağlılığı benimseyenler, böyle bir bilgisizlik ve gaflette bulunanlar, evrensel uygarlığın coşup gelen seli altında bir gün boğulmaya mahkumdurlar

Yine aynı konuşmasında Atatürk şunları söylüyor :

Uygarlığın yeni buluşlarının ve fennin harikalarının cihanı değişmeden değişmeye sürükleyip durduğu bir devirde yüzyılların eskittiği köhne zihniyetlerle, geçmişe kölecesine bağlılıkla varlığımızı sürdürmemiz mümkün değildir

Atatürk’ün “hayatta en hakiki mürşit ilimdir” kısaltılmış şekliyle yaygınca bilinen sözünün tam metni ise aynen şöyledir :

Dünyada her şey için, maddiyat için, maneviyat için, muvaffakiyet için, en hakiki mürşit ilimdir, fendir; ilim ve fennin haricinde mürşit aramak gaflettir, cehalettir, dalalettir Yalnız, ilim ve fennin yaşadığımız her dakikadaki safhalarının tekamülünü idrak etmek ve terakkiyatını zamanında takip eylemek şarttır

Bilindiği üzere “ilim” sözcüğünün anlamı, mana kapsamı, gayet geniştir Hatta aslı Arapça olan bu sözcüğün, Osmanlıca’daki kullanışıyla, günümüzde artık yaygınlaşmış olan bilim sözcüğünden daha geniş anlamlı olduğunu söyleyebiliriz Fen, ise temel bilimler, yani matematik, astronomi, fizik, kimya, ve tabiî bilimler anlamına gelir Liselerimize ilişkin olarak “fen kolu” ve üniversitelerimize ilişkin olarak “fen fakültesi” terimlerimiz bunu açıkça gösteriyor Demek ki kılavuzluğunda yürünmesini Atatürk’ün öğütlediği bilim şümullü ve geniş kapsamlı bir bilimdir Topluma ve insana ilişkin her türlü dizgeli bilgi ve bilimsel çalışmayı içermek durumundadır Fakat, ayrıca, bilimler arasında temel bilimlere, matematiğe ve doğaya ilişkin bilimlere, burada özellikle işaret edilmektedir

Bilimin insan yaşamındaki en gerçek yol gösterici olduğuna dikkatimizi çektiğine göre, demek ki Atatürk bilimden başka gerçek yol göstericilerimizin de bulunduğunu kabul etmiş olmaktadır Oysa, bu cümlesinin hemen arkasından, bilim ile fennin dışında mürşit aramanın, bunları dışta bırakan kılavuzlar peşinde yürümenin, dünyadan habersizlik, bilgisizlik, ve sapıklık demek olacağını vurgulayarak ifade etmektedirOrd Prof Aydın SAYILI

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.