Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Genel Bilgiler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
curie, hakkında, hayatı, kimdir, marie

Marie Curie (Marie Curie Kimdir? - Marie Curie Hakkında) Marie Curie Hayatı

Eski 09-11-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Marie Curie (Marie Curie Kimdir? - Marie Curie Hakkında) Marie Curie Hayatı



Marie Curie (Marie Curie Kimdir? - Marie Curie Hakkında) Marie Curie Hayatı
Marie Curie (Marie Curie Kimdir? - Marie Curie Hakkında) Marie Curie Hayatı

(1867-1934) "Artık dayanamadığını bu aşağılık dünyaya veda etmek istiyorum Neyse ki yokluğum büyük bir kayıp olmayacak!"

Bu sözler genç yaşında sevgilisine kavuşamayan güzel bir kızın mutsuzluk çığlığı Bu kız onyedi yaşında iken ilerde iki kez Nobel Ödülü kazanan tüm zamanların en büyük bilim kadını olacağını nasıl bilebilirdi ki Hem de doğup büyüdüğü ülkesinde değil, öğrenim için gittiği yabancı bir ülkede!

Manya Sklodowska, Polonya'nın başkenti Varşova'da dünyaya geldi Köy kökenli ana babası salt eğitim tutkusuyla genç yaşlarında başkente göçmüşlerdi Babası lisede fizik ve matematik öğretmeni, annesi usta bir piyanist olmuştu Manya on yaşına geldiğinde annesinin ölümüyle yaşamının ilk derin acısına gömüldü

O dönemde Polonya, Çarlık Rusya'nın egemenliği altındaydı Özgürlük arayışlarına olanak tanınmamakta, küçük bir kıpırdama "isyan" diye acımasızca bastırılmaktaydı Yabancı boyunduruğunda olmayı içine sindiremeyen toplumun aydın kesiminde yer alan Manya'nın babası çok geçmeden okuldaki görevinden uzaklaştırıldı Dört çocuklu aile için sıkıntılı günler başlamıştı ama baba kararlıydı Çocuklarının eğitimi için hiç bir özveriden geri kalmayacaktı

Manya, liseyi birincilikle bitirdi ve altın madalyayla ödüllendirildi Kendisinden önce iki kardeşi de aynı ödülü almışlardı Yüksek öğrenim olanağı bulamayan Manya baba ocağı köye gönderildi; ilerde özlemini hep duyduğu, bir yıl süren güzel bir tatil yaşadı En çok hoşlandığı şey de, gece yarılarına uzanan danslı eğlencelere katılmaktı

Manya Varşova'ya döndüğünde yeniden üniversiteye gitme olanağı aramaya koyuldu Amacı ablası gibi Paris'e gidip Sorbonne'da okumaktı Ama buna elverecek mali desteği nasıl bulacaktı? Tüm başvuruları sonuçsuz kalmıştı Sonunda ablası ile ortak bir çözüm yolu buldular: Önce Manya bir işe girip ablasına öğrenim desteği sağlayacak, sonra üniversiteyi bitirdiğinde ablası Manya'yı destekleyecekti

Manya işe soylu geçinen bir Rus ailesinde mürebbiye olarak başladı Sonra entellektüel düzeyi daha yüksek bir ailenin yanına geçti Yıllarca para gönderdiği ablası mezun olunca, okuma sırası Manya'nındı artık Yirmi üç yaşında Sorbonne Üniversitesi Fen Fakültesi'ne kaydolunca düşlediği dünyasına kavuştu

"Manya" adı Fransızca'daki söylenişiyle "Marie"ye dönüşen genç kız istençle başladığı dört yıllık öğrenimini, sobası bile olmayan bir çatı katında çoğu günler peynir, ekmek ve çayla yetinerek sürdürdü Ne var ki, yoksunluk Marie'nin direncini kırmayıp, tam tersine artırdı: Coşkulu öğrenci matematik, fizik, kimya ve astronominin yanı sıra müzik ve şiir derslerine de katıldı Mezun olur olmaz Fizik'te Master derecesi için girdiği sınavda birinci oldu Bir yıl sonra da Matematik'te Master çalışmasına başladı

Marie yirmiyedi yaşına gelmişti Çalıştığı laboratuarda araştırma yapan genç bilim adamı Pierre Curie ile tanıştı Pierre de olağanüstü bir yetenekti: Daha onaltı yaşında iken üniversiteyi bitirmiş, onkesiz yaşında fizikte master derecesi almıştı Elektrik ve manyetizma alanındaki araştırmalarıyla daha genç yaşta dikkatleri çekmeye başlamıştı Yaşamını bilime adamış Pierre karşı cinse önyargıyla bakmaktaydı

Ona göre, "dahi" diyebileceğimiz kadın yok denecek kadar azdı "Sıradan kadın ise ciddi kafalı bilim adamı için bir ayak bağı olmaktan ileri geçmez," diyordu Genç bilim adamı otuzbeş yaşındaydı

Marie ile karşılaşıncaya dek deneyimleri hiç de olumlu olmamıştı Şimdi "yok denecek kadar az" dediği kadını bulmuştu Araştırmalarını yan yana aynı alanda sürdüren Marie ile Pierre, yalnız yaşamlarını değil, bilimsel uğraşlarını da birleştirmekte gecikmediler

Bu bilimsel buluşların biribirini izlediği bir dönemdi Almanya'da Röntgen "X-ışınları" dediği katı cisimlerden bile geçen çok güçlü bir ışın keşfetmişti Fransa'da ise yoğun çalışmalarıyla ünlü fizikçi Becquerel gündemdeydi Becquerel, deneylerine dayanarak uranyum maden filizinde uranyum dışında başka bir elementin daha bulunduğu kanısındaydı; düşüncesini deney becerisine hayranlık duyduğu Marie Curie'ye iletti

Sorunu eni konu irdeleyen karı koca Curie'ler söz konusu elementin bilinen bir element değil, yeni bir element olduğu sonucuna ulaştılar ve ellerindeki araştırmalarını bir yana iterek çok ilginç buldukları bu soruna açıklık getirmeye koyuldular

Uranyum maden filizi pahalı bir idi; o zaman yalnızca bir ülkeden (Avusturya'dan) sağlanabilirdi Curie'ler kısıtlı mali olanaklarıyla filizi olduğu gibi değil, uranyumu alınmış kalıntısını satın alabilirlerdi ancak Becquerel gibi onlar da yeni elementin kalıntıda olduğuna emindiler Avusturya hükümeti istenen kalıntıyı taşıma ücreti pahasına göndermeyi kabul etti

Curie'ler tonlarca uranyum filiz kalıntısını laboratuvar diye hazırladıkları derme çatma ahşap barakalara yığdılar Bundan sonrası, bilim tarihinin bildiğimiz en yorucu ve yıpratıcı araştırma uğraşıydı İşe kalıntıyı ocak üzerinde kocaman kazanlarda kaynatıp arındırma işlemiyle başlandı Eriyik, sürekli karıştırılarak filtreden geçirildi Kapalı yerde çıkan gaz çoğu kez dayanılamayacak yoğunlukta olduğundan kazanlar, hava koşulları elverdiğinde, üstü açık avluya taşınıyordu

1896 yılı boyunca kaynatma, süzme işi aralıksız sürdürüldü Yorgun düşen Marie kışın gelmesiyle zatürreeye yakalanıp yatağa düştü; üç ay iş tümüyle Pierre'in omuzlarında kaldı İki yıl süren süzme ve arındırma sonunda az miktarda bizmut bileşiği elde edildi Bu bileşimin uranyumdan 300 kat daha aktif olduğu göz önüne alındığında bu bile küçümsenecek bir basan değildir Üstelik, bu, bizmut bileşiminde bilinen elementlerden başka bir şeyin daha olduğu demekti

Marie var gücüyle bu bilinmeyen şeyi ortaya çıkarmaya koyulabilirdi artık 1898'de Marie ülkesinin adıyla andığı "Polonyum" elementini bulduklarını açıkladı Ne var ki, sorun henüz tam çözülmüş değildi; çünkü, polonyum çıkarıldıktan sonra geri kalan posanın çok daha güçlü olduğu görüldü Süzme ve arındırma işi bitmemişti Curie'lerin yılmadan, usanmadan sürdürdükleri çetin uğraş, sonunda hedefine ulaştı: Işın etkinliği yüksek radyum elementi bulundu

Radyum gerçekten bulunması yolunda verilen tüm emek ve zamana değen ilginç bir elementtir Radyoaktifliği uranyumdan yaklaşık bir milyon kat daha fazladır Fotoğraf filmi üzerinde ışığa duyarlı maddeyi, film ışık geçirmez kağıda sarılı olsa bile, kolayca etkiler Havadaki gazların moleküllerini iyonize ederek gazların elektrik taşımasını sağlar; ayrıca, diğer bileşimlerle karıştırıldığında floresans üretme gücüne sahiptir Radyum ışınları tohumların büyümesini önleyebilir; bakterileri, dahası küçük hayvanları öldürebilir Bu ışınların bugün kanserin ve bazı deri hastalıklarının tedavisinde kullanıldığını biliyoruz Radyumun bir özelliği de, enerji saldıkça kendini tüketmesi, basit atomlara dönüşmesidir

Sanayi çevrelerinden gelen ısrarlı taleplere karşın, buluşlarını satma yoluna gitmeyen Curie'ler, 1903'de fizikte Nobel Ödülü'nü Becquerel ile paylaştılar Böylece uzun yıllar biriken araştırma masraf borçlarını ödeme olanağına kavuştular

Pierre Curie Sorbonne'a profesör olarak çağrıldı İki çocuklu aile artık daha rahat ve mutlu bir yaşam içindedir Ne yazık ki, aileyi, mutsuzluğa gömen bir trafik kazası bekliyordu: 1906'da Pierre Curie bilimsel bir seminerden çıkıp evine yürürken atlı bir arabanın altında kaldı, kaza yerinde yaşamını yitirdi

Dünyası bir anda kararan Marie kurtuluşu tekrar laboratuara dönmekte buldu Her gece uykuya yatmadan o günkü çalışmasını yazdığı bir mektupla artık birlikte olmadığı kocasıyla paylaşmak istiyordu Kimi çevrelerin karşı çıkmasına karşın, Fransa yerleşik normları bir yana iterek Marie Curie'ye kocasından boşalan kürsüyü önerdi Öğretim göreviyle birlikte araştırma etkinliğini de sürdüren bayan profesör, radyumu yalın biçimiyle elde etmeyi başardı 1911'de ikinci kez Nobel Ödülü'nü aldı

1934'de öldüğünde, ünlü bilim kadınının yıllarca radyum ışınlarının etkisinde kalan iç organlarının nerdeyse tümüyle yıkım içinde olduğu görüldü Keşfettiği radyum bir bakıma ondan öcünü almıştı


Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.