Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Genel Kültür & Serbest Forum > ForumSinsi Sözlük Ağı

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
harfiile, harfiosmanlıca, ilgili, kelimeler, osmanlıca, sözlük

Osmanlıca Sözlük (Ş Harfi)-Osmanlıca Sözlük (Ş Harfi)İle İlgili Kelimeler...

Eski 09-10-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük (Ş Harfi)-Osmanlıca Sözlük (Ş Harfi)İle İlgili Kelimeler...



Osmanlıca Sözlük (Ş Harfi)-Osmanlıca Sözlük (Ş Harfi)İle İlgili Kelimeler
Osmanlıca Sözlük (Ş Harfi)-Osmanlıca Sözlük (Ş Harfi)İle İlgili Kelimeler

Osmanlıca Sözlük (Ş Harfi) ŞAAB Ayrılmak * Yarmak
ŞA'AR Kıl büken
ŞAAR Ağaç, şecer
ŞAB (Bak: şap)
ŞA'B (C: şuub) Tâife, cemaat Kabile
ŞA'B Ayrılmak Dağılmak * Islah etmek, düzeltmek * Helâk etmek * Kırmak
ŞA'BAN (Şâbân) Arabi ayların sekizincisi Mübârek Şuhur-u selâsenin (Üç ayların) ikincisi
ŞABAŞ f Alkış etme, alkışlama Aferin deme Bir hareketi güzel bulmaktan dolayı alkışlamak veya hediye vermek
ŞABAŞHÂN f Beğenip alkışlayan
ŞABB Genç, delikanlı, yiğit
ŞABB-I EMRED Bıyığı, sakalı henüz çıkmış delikanlı
ŞABBE Genç kadın
ŞA'BEZE El çabukluğu
ŞAB-HANE f Şap çıkarılan yer
ŞABİH Misil olan, nazir, benzeyen
ŞABUB (C: Şeabib) Sağanak yağmur
ŞACİNE (C: Şevâcin) Ağaçlı ve meşeli dere
ŞACİR Ayak altında ızdırap çekmek
ŞAD f Sevinçli, ferahlı, memnun, mesrur, şen, bahtiyar
ŞADAB (Şâd-âb) f Suya kanmış, sulu Taze
ŞÂD-ÂBÎ f Sulu olma, suya kanmışlık Tazelik
ŞADABTER (şâd-âbter) f Çok su verilmiş, fazla sulanmış
ŞADAN f Sevinçli, bahtiyar
ŞAD-HAB f Uykusu tatlı
ŞADIRVAN Etrafında bulunan bir çok musluklardan ve bir fıskiyeden su akan havuz tarzında kubbeli çeşme Şadırvanlar daha ziyade cami avlularında halkın abdest almaları için yapılırdı
ŞADİ f Sevinçlilik, memnunluk, mesruriyet, gönül ferahlığı
ŞADİ Mahkeme hademesi Mübâşir * İlimden, edebiyattan hissesi olan * Nağme ile şiir okuyan
ŞADİHE Alından buruna varana kadar olan beyazlık
ŞADKÂM f Çok sevinçli
ŞADMAN (Bak: şadüman)
ŞADNAK f Gönlü memnun, mesrur
ŞADÜMAN (şâd-mân) f Mesruriyet, sevinçlilik * Mesrur, bahtiyar
ŞAE Diledi, istedi, murad eyledi
ŞAFAK Tan zamanı Güneş doğmağa yakın zaman veya güneş battıktan sonraki alaca karanlık Gündüz * Nahiye Cânib * Nasihat eden kimsenin "Nasihatım te'sir etsin, sözüm tutulsun" diye ıslah için gayret göstermesi * Merhamet * Harf
ŞAFAK-ÂLUD f şafak gibi, şafak renginde
ŞAFAK-GÛN f Şafak renkli, kızıl
ŞAFE Ayakta çıkan ve dağlamayınca gitmeyen çıban
ŞAFİ Hastaya şifa veren (Allah CC) * Yeter görünen, kifayet eden
ŞAFİ' (Şefaat den) Şefaat eden Bir kimsenin suçunun bağışlanması için vasıtalık eden
ŞAFİÎ Şâfiî mezhebinden olan (Bak: İmam-ı Şâfiî)
ŞAFİN (ŞEFUN) Göz ucuyla bakan kişi
ŞAGB Ayıplamak * Cidal, dövüş, niza * Şerri tahrik etmek
ŞAGİL İşgal eden, tutan* Meşgul eden, meşgul edici * Meşgul olmayı gerektiren * Bir mülkte oturan
ŞAGR Köpeğin bir ayağını kaldırıp bevletmesi
ŞAGRABİYYE (C: Şegârib) Ayak bağlamak
ŞAGŞAGA Süngüyü vurduğu kimsede hareket ettirmek
ŞAGVA' (C: Şuguv) Dişleri birbirine muhalif olup kimi fazla kimi eksik olan kadın
ŞAGZEBİYYE (C: Şegâzib) Ayak bağlamak
ŞAH f Ağaç dalı Budak * Boynuz Karın * Su arkı * Alın * Kadeh
ŞAH f Pâdişah İran veya Afgan hükümdarlarının nâmı * Bir yere hâkim olan zât Sâhip * Asıl * Atın ön ayaklarını yukarı kaldırarak durması
ŞAH-I MERDAN "Mertlerin şahı" meâlinde Hazret-i Ali Radiyallahü anh'ın bir nâmı
ŞAH-I RİSALET Risaletin Şahı Hz Muhammed (ASM)
ŞAH Ayıp
ŞAHA f Boyunduruk
ŞAHADET (Şehâdet) Şâhidlik * Bir şeyin doğruluğuna inanmak * Delâlet Alâmet, işaret, iz * Allah (CC) rızâsı yolunda hayatını fedâ etmek Din için muharebeden şehitlik (Bak: Şehid)
ŞAHADET GETİRMEK Kelime-i Şehadet olan $ kelâmına inanıp söylemek Bir Allah'tan başka ilâh olmadığına; Muhammed Aleyhissalâtü vesselâm'ın, Allah'ın Resulü olduğuna inanarak söylemek
ŞAHADETNAME f Bir işin yapılmasına müsaade veren resmî izin kâğıdı Vesika Diploma
ŞAHAMET Semizlik, yağlılık, şişmanlık
ŞAHAN (şâh C) f şahlar, pâdişahlar
ŞAHANE Şah gibi, şaha yakışır bir surette
ŞAHB Yaradan kan akmak * Emzikten süt akmak * Rengin değişmesi
ŞAHBAL (Şehbal) f Kuş kanadının en uzun tüyü
ŞAHBAZ f İri ve beyaz doğan kuşu * Mc: Çevik ve becerikli Yiğit, şanlı, kahraman
ŞAHBEYT Edb: Bir şiirin en güzel beyti Gazelde matla'dan sonraki beyt
ŞAHDANE f İri inci tanesi * Kenevir tohumu
ŞAHDAR f Dallı, budaklı ağaç * Dallı boynuzlu hayvan
ŞAHENŞAH f Pâdişahlar pâdişahı Şâhlar şâhı En büyük pâdişah
ŞAHESER f Üstün ve büyük eser Eserin şâhı * Yüksek değerde olan
ŞAHET-İL VÜCUH "Yüzleri, bahtları kara oldu, yüzleri kararsın" meâlinde
ŞAHIS (şahs dan) Ölçmek için dikilen ve işaret tutulan nişan * Belirten
ŞAHIS (C: Eşhâs) Kişi, kimse İnsanın cismanî hey'eti * İnsanın uzaktan görülen karaltısı
ŞAHIS ZAMİRİ İsim yerine kullanılan ve insanlara işaret eden kelimelerFarsçada: $ (Men: ben), $ (Tu: sen), $ (U: o), $ (Mâ: biz), $ (Şümâ: siz), (İşân: onlar) Bunlar gayr-ı muttasıl (bitişik olmayan) zamirlerdirArapçada; gayr-ı muttasıl zamirler: $ (Ene: ben), $ (Ente-sen), $(Entümâ: ikiniz), $ (Hu: O), $ (Entüm: siz), (Entünne: siz) (Müennes), $ (Nahnu: biz), $ (Hüm: Onlar) (müzekker) $ (Hünne: Onlar) (müennes)
ŞAHÎ f şaha, hükümdara ait, şah ile ilgili * Hükümdarlık, şahlık * Eski topların bir çeşiti * Nişastalı, yumurtalı bir helva * Tar: Osmanlı Padişahlarından Yavuz Sultan Selim Han'ın bastığı altun para (Bu ismin verilmesi, üzerinde "şah" kelimesinin yazılı bulunmasından dolayıdır)
ŞAHİC Eşek, hımar
ŞAHİD Şahitlik yapan Bilen, tanıyan Senet yerine geçecek kadar mâkul ve mu'teber sayılan Gören * Resul-ü Ekrem Efendimizin (ASM) bir vasfı * Melâike-i kiram * Hazır
ŞÂHİD-İ ÂDİL Doğru sözlü şâhid
ŞÂHİD-İ EZELÎ Ezelden ebede her şey nazar-ı şuhudunda olan Cenab-ı Hak
ŞAHİD (C: Şevâhid-Şühud) Veled yatağı denilen ve çocuk ile birlikte çıkan deri
ŞAHİD f Sevgili, mahbube * Güzel, dilber
ŞAHİDE (Müe) Kadın şâhid * Mezar taşı * Mezara dikine dikilen ve üzerinde yazı ve çiçek motifi bulunan baş ve ayak taşları * f Dilber, güzel
ŞAHİD-ZOR f Yalancı şâhit
ŞAHİH (C: Şihah) Bahil kişi
ŞAHİK Yüce, büyük dağ * Yüksek yapı veya ağaç
ŞAHİKA Dağ tepesi, zirve
ŞAHİM Semiz, yağlı, şişman, besili
ŞAHİN (C: Şevâhin) Doğan'a benzer bir kuş ki, av avlamak için terbiye olunur
ŞAHİNE Öşür memuru
ŞAHİS Büyük cüsseli, iri yapılı kimse
ŞAHİT (C: Şihât) İnce yufka olmuş nesne
ŞAHKÂR f En güzel eser Baş eser şâheser
ŞAHM Etler arasında bulunan yağ, iç yağı Don yağı
ŞAHM Bozulmak ve değişmek Fâsid ve mütegayyer olmak
ŞAHMERDAN (Şâh-ı merdan) f Mertlerin şahı, Hazret-i Ali (RA) * Aşağı yukarı çıkan büyük demir tokmak
ŞAHM-PARE f İç yağın bir parçası Bir kısım iç yağı
ŞAHN Doldurmak * Sürüp reddetmek
ŞAHNA' Buğz, düşmanlık, adâvet
ŞAHNE İnzibat memuru, emniyet memuru
ŞAHNİŞİN f Şahların oturmalarına lâyık yer * Evin sokak üzerine olan çıkmaları
ŞAHR (ŞAHİR) Ağızını öttürmek * Islık çalmak * Sesi yükseltmek
ŞAHRAH f Büyük ve işlek yol, cadde Şaşırılması mümkün olmayan doğru ve işlek yol
ŞAHREG f şah damar, büyük damar
ŞAHS (Bak: Şahıs)
ŞAHS-I MANEVÎ Bir şahıs olmayıp kendisine bir şahıs gibi muamele yapılan şirket, cemaat, cemiyet gibi ortaklıklar Belli bir kişi olmayıp bir cemaatten meydana gelen manevî şahıs * Bir topluluğun taşıdığı manevî kuvvet ve meziyetler
ŞAHS Acı çekmek Iztırab çekmek
ŞAHSAR f Dallı budaklı ağaçlar Ağaçlık yer Koruluk
ŞAHSEN Şahıs olarak, ferd olarak Şahısça, kendi * Yalnız uzaktan görerek
ŞAHSÎ Şahsa mahsus, şahsa ait, dair Kişi ile, şahıs ile alâkalı
ŞAHSİYET Bir kimsenin kendisine mahsus ahvâli Şahıs olma Karakter sâhibi ve makbul bir insan olma
ŞAHSİYYAT Kişinin şahsına, kendine ait sözler * Birinin kendine ait münasebetsiz sözleri
ŞAHSÜVAR (C: şâhsüvârân) f Ata iyi binen
ŞAHŞAH Görevli, vazifeli
ŞAHŞAH Sözü doğru olan, yalan söylemeyen * Gayretli, bahadır kimse
ŞAHŞAHA Kuşun hızla uçması
ŞAHT (ŞÜHUT) Iraklık, uzaklık, bu'd
ŞAHTEREC şahtere otu
ŞAHUR f Ekmek fırını
ŞAHVAR (Şeh-vâr) f Şâha, hükümdara yakışacak tarzda, şah gibi * İri ve iyi cins inci
ŞAHVE Adım, hatve
ŞAHZ Keskinleştirmek
ŞAHZADE f Şâh oğlu Hükümdar veya pâdişah oğlu Prens
ŞAİBE Leke, kir * Süprüntü Pislik * Kusur Noksan Hata Eksiklik
ŞAİK Dikenli
ŞAİK(A) Şevkli, hevesli, şevk verici
ŞAİKANE f İsteklice ve şevkli olarak
ŞAİLE (C: Şüvül-Şevâil) Sütü çekilmiş deve
ŞAİR (C: Şairât) Arpa * Kurban devesi
ŞAİR Şiir yazan Sözünü vezin ve kafiye ile tertib eden
ŞAİRÂNE f şairce şaire benzer surette konuşmakla Mevzuu şiir sayılabilecek kadar hoş, lâtif olan şey
ŞAİRE (C: Şâirât - Şevâir) Kadın şair
ŞAİRE Bir tek arpa, arpa tanesi * (C: Şaâyir) Tıb: Arpacık
ŞAİRİYY Arpa satan kimse
ŞAKA' (ŞIKA') Bedbahtlık * Yaramazlık
ŞAKA' (ŞÜKU') Tulu etmek, doğmak * Çıkmak, huruç etmek * Dağıtıp perâkende etmek
ŞAKA Meşakkatli ve güç * Musibet ânında yakasını ve yüzünü yırtan kadın
ŞAKAVET (Bak: şekavet)
ŞAKCE Henüz yeni renk almış olan hurma
ŞAKIZ Gözü değen kişi * Gözüne uyku gelmeyen * Daima güneş tarafına yönelen bir nevi büyük kertenkele
ŞAKİ (Şekavet den) Haydut Yol kesen Haylaz * Her çeşit günahı işleyebilen
ŞAKİ Şekavette bulunan
ŞAKİ Şikâyet eden * Ağlayan * Hiddetli ve şevketli
ŞÂKİ-İ SİLÂH Harp âletleri keskin ve hazır olan kimse
ŞAKİFE (C: Şukuf) Su dökülmemiş saksı parçası
ŞAKİK İkiye bölünmüş bir şeyin yarısı * Öz kardeş
ŞAKİKA (C: Şakayık) Yarım baş ağrısı * Ana - baba bir olan kız kardeş Öz kız kardeş * Çatlak, yarık
ŞAKİL Yanakla kulak arası * Âdet Hilkat
ŞAKİLE Yol Tarik Meslek * Yaradılış Tıynet Seciye Mizac Bir kimsenin yaratılışının temel hususiyeti
ŞAKİR Allaha şükreden Hâlinden memnuniyetini bildiren (Bak: Şükr)

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük (Ş Harfi)-Osmanlıca Sözlük (Ş Harfi)İle İlgili Kelimeler...

Eski 09-10-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük (Ş Harfi)-Osmanlıca Sözlük (Ş Harfi)İle İlgili Kelimeler...



RE: Osmanlıca Sözlük (Ş Harfi) ŞAKİRÂNE f şükrederek şükretmek suretiyle
ŞAKİRD f Talebe, çırak
ŞAKİRDÂN şakirdler, talebeler
ŞAKİRÎ (Şakiriyye) Şakird, talebe, tilmiz
ŞAKİS Şerik, ortak * Hisse, nasip
ŞAKK (Meşakkat den) Eziyetli, zahmet verici, güç
ŞAKK Yarık, çatlak Yarılma, çatlama * Yırtma Kırma
ŞAKK-I ASÂ f Değneği kırmak * Mc: İhtilâfa sebeb olmak, topluluktan ayrılmak
ŞAKK-I KAMER Ayın iki parça olması mu'cizesi (Kur'ân-ı Kerimin nass-ı kat'isi ile de sâbit olan ve mütevâtir olarak da bilinen Peygamberimiz Hazret-i Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâmın parmağının işâreti ile ayın iki parçaya ayrıldığı hadisesi ki, büyük mu'cizelerindendir)
ŞAKK-I ŞEFE Dudağını açıp konuşmak
ŞAKK Silahlı kişi * Şek ve şüphe eden
ŞAKLABAN Şen şatır, hoppa Avutucu, aldatıcı Güldürücü, soytarı
ŞAKN Eksilmek, noksanlaşmak
ŞAKŞAKA Doğan kuşunun veya serçenin ötmesi
ŞAKUL (Çekül) Geo: Bir yerin umumi hattını tâyin için kullanılan âlete denir Bir ağır cismi ip ile yüksekten sarkıtmakla bir duvarın ne derece yatık, eğri veya doğru olduğu anlaşılması gibi
ŞAKULÎ Şâkule bağlı, onunla alâkalı, onunla nisbeti olan şey Geo: Düşey
ŞA'LA' Kuyruğu beyaz olan davar
ŞA'LA' Uzun, tavil
ŞAM Akşam Akşam yemeği "Şe'm, şâm" Arapçada "sol" mânâsına gelir "Yemen" sağ demek olduğundan Hicaz'a nisbetle sol taraftaki memleketlere Şam, sağ tarafdaki beldeye de Yemen ismi verilmiştir * Suriye ve Lübnan memleketlerine de Şam denilmiştir * Arabların Dımışk dedikleri şehrin adı * Nuh'un (AS) oğullarından "Şam"ın nesli tarafından bu memleket mâmur edildiği için Şam denildiğini söyleyenler de vardır (Kamus)
ŞAM U SEHER Akşam sabah
ŞAM (şâme C) Vücutta olan benler
ŞAMAR t Tokat Belâ, musibet
ŞAMAT (şâme C) Vücuttaki benler
ŞAME f Kadın baş örtüsü * Arapçada: Vücuddaki ben
ŞÂME-GEŞ f Başına örtü alan
ŞAMGÂH f Akşam vakti
ŞAMÎ Şam şehrinden olan, Şamlı * Şam şehri ile alâkalı
ŞAMİH(A) Ali şey, yüksek * Mağrur, başını kaldırmış Mütekebbir * Tıb: Vücuddaki beyin ve kemik gibi yerlerdeki çıkıntılı, tümsek yerler
ŞAMİL(E) Çevreleyen, içine alan, ihtivâ eden, kaplayan * Çok şeye birden örtü ve zarf olan * Fazla şeyleri veya kimseleri ilgilendiren
ŞAMM(E) (şemm den) Koklayan, koku alan * Koklama duygusu Burun
ŞAN (C: Şuun) Büyük sevap * Şeref * Irz, namus * Nam, şöhret, şan, ün * Mahiyet * Gösteriş, çalım * Tabiat, huy, âdet * Hal, keyfiyet
ŞANE f Tarak
ŞANESÂZ f Tarak yapan, tarakçı
ŞANEZEDE f Tarakla saçları taranmış
ŞANEZEN (C: Şanezenân) f Baş tarayan * Mc: Güçlükleri çözen Zorlukları yenen
ŞANİ' Adavet etmek, kin tutmak mânasına "şeneân" dan ism-i fâil olup, buğz eden, kin tutan demektir Esas murad ise; buğz edip geçmiş olan değil, buğzunda devam ve ısrar eden demektir
ŞANTAJ Fr Bir kimsenin suçunu veya yüz karasını meydana çıkarmak tehdidiyle menfaat sağlamaya çalışma
ŞANTİYE Fr Bir inşaat yerinde inşaat ve malzeme için hazırlanan yer * Gemi tezgâhı
ŞAP (Şep) Kim: Antiseptik bir cisim olup alüminyum ve potasyum sulfatından mürekkep, tadı buruk ve suda tuz gibi erir bir cisim * Hayvanların ağız ve ayaklarında görülen ateşli, salgın bir hastalık ismi
ŞAPE f Çığ Yuvarlandıkça büyüyen kar topu
ŞAR f şehir, belde
ŞA'R (C: Şüur-Eşâr) Kıl Saç * Ateş yakmak * Cenk koparmak, kavga çıkarmak
ŞA'RA (C: Şüâr) Çok miktar ağaç * Bir nevi zerdali * Kuyruğunda dikeni olan bir cins sinek
ŞARAB İçilecek şey İçki * Mey Bâde Hamr İçilmesi haram olan bir içki (Bak: Mubikat-ı seb'a)
ŞARAB-I TAHUR Temiz ve helâl olan Cennet şarabı Cennete mahsus şurub
ŞA'RANÎ (Hi: 899-973) Dört hak mezhebin birleşen ve ayrılan tarafları hakkında mu'teber eserleri olan meşhur bir fakihtir Mizan-ı Şaranî ismiyle bilinen eseri meşhurdur
ŞARAPNEL Fr Ask: Bir çeşit top mermisi * Top mermisinden dağılan herbir parça
ŞARE Libas, elbise * Heyet
ŞARIK Çıkan, tulu' eden * Parlayan
ŞARIKA (C: Şevârık) Aydınlık, nur, ziya, ışık
ŞARİ' Şeriatı meydana koyan, teşri eden Allah (CC) * Hazret-i Muhammed'in (ASM) bir ismi * Şüru' eden, başlayan
ŞARİB (Şürb den) İçen Şürbeden * (C: Şevarib) Bıyık
ŞARİB-ÜL LEBEN Süt içen
ŞARİB-ÜL LEYLİ VE-N NEHAR Gece gündüz içki içen Devamlı sarhoş
ŞARİBE Su kenarında olan tâife
ŞARİD Tutunup beğenilmiş ve yayılmış şiirler * Şiir tarzındaki ata sözleri
ŞARİF (C: Şürüf) Yaşlı deve
ŞARİH Şerheden, açıklayan Bir şeyin mânasını izhâr eden
ŞARİH (C: Şurah) Yiğit, kahraman
ŞARİM Ucu yarılmış ok
ŞARİK (C: Şevârık) Güneş * Parlak cisim
ŞA'RİYYE Çorbalık makarna, şehriye
ŞA'RİYYET Fiz: Kılcallık
ŞARK Doğu Güneşin doğduğu taraf * Güneş ve güneşin aydınlığı * Yarmak * Parıldamak * Avrupa kültürünün dışında kalan müslüman ülkeleri
ŞARK-I CENUBÎ Güneydoğu
ŞARK-I ŞİMALÎ Kuzeydoğu
ŞARKÎ Şark ile alâkalı Ciheti şarka, doğuya doğru olan
ŞARKİYAT Şark dilleri veya ilimleri hakkında inceleme yapan ilim şubesi
ŞARKİYYUN Doğulular, şarklılar
ŞARK MUSİKİSİ (Bak: Musikî)
ŞARLATAN Fr Yalancı Yüksekten atarak karşısındakini aldatan Hayasız
ŞART Bir kısım muamelelerde lüzumlu olan hüküm Bir şeyin olması ona bağlı olan şey * Kayıt Bir iş için mutlaka lüzumlu olan husus * Yemin * Hal, vaziyet * Gr: Biri diğerine bağlı olan iki cümle hakkında delâlet edilen; yâni mütevakkıf aleyhe delâlet eden diğer cümleye cezâ denir Meselâ: "Haber verirsen, ben de gelirim" cümlesinde "Haber verirsen" cümlesi şart, "ben de gelirim" cümlesi ise cezâdır Bunlara "cezâ cümlesi, şart cümlesi" de denir Başka tabirle "cümle-i şartiye" ve "cümle-i cezâiye" denir
ŞART EDATLARI (Huruf-u şartiye) Bunlara "Şart isimleri" de denir Arapçada şart mânâsını ifade eden edatlar: İn, Men, Ma, Mehmâ, Eyyü, Metâ, Eynemâ, Eyyâne, Ennâ, Haysümâ, Keyfemâ $Bu edatlar iki fiili (şart ve ceza fiillerini) cezmederler Şart mânâsını ifade eden edatlardan sonra gelen ilk fiil, şart; ikincisi de, cevab veya ceza adını alır İkinci fiilin meydana gelebilmesi, birinci hükmün meydana gelmesine bağlıdır
ŞART VE CEZA FİİLİNDEN TEREKÜB ETMİŞ CÜMLEYE ŞART VE CEZA CÜMLESİ DENİR MESELÂ: (MEN YATLUB YECİD Kim isterse bulur) cümlesinde olduğu gibi
ŞARTİYE Şart ile olan Şartlı (Bak: Şart)
ŞARTİYYET Şartlılık Şarta bağlı olmaklık
ŞARTNAME f Bir sözleşmede olan şartların yazıldığı resmi kâğıt
ŞARUF Süpürge
ŞARYO Fr Araba Yazı makinelerinde, daktilolarda kâğıdın takıldığı kısım
ŞASIYE (C: şevâss-şasâyât) Dolu sokak
ŞASİF Kuru ve zayıf
ŞASR Seyrek seyrek dikmek
ŞASS (C: Şüsus) Balık avlamada kullanılan olta ve ağ
ŞAST f Altmış (60)
ŞAST f Okçuların baş parmaklarına taktıkları yüksük * Balık oltası
ŞA'ŞA' Yıldıramak, parıldamak * Uzun ve yeynicek olmak
ŞA'ŞAA Parlama Zahirî parlak görünüş * Bir şeyi birbirine katıp karıştırmak
ŞA'ŞAADAR f Gösterişli, şa'şaalı, parlak
ŞA'ŞAAPAŞ Parlaklık neşreden, şa'şaa saçan
ŞAT (C: şutut) Büyük nehir
ŞAT (C: Şiyâh-Şiyât) Koyun * Vahşi sığır
ŞAT' Yerden yeni çıkan taze ekin yaprağı Ekinlerin taze çıkan filizleri, yaprağı * Su arkı * Cima etmek * Bağlayıp sağlamlaştırmak
ŞATAHAT Mânevi sarhoşluk * Kendinden geçer bir hâle gelmek ve böyle istiğrak hâlinde iken söylenen müvazenesiz sözler
ŞATATA Haktan ve akıldan uzak, hadden aşan söz
ŞATBE (C: Şütab-Şütub) Hurma ağacının budağı * Yaş ekin yaprağı * Yarmak * Kesmek * Uzun boylu kadın
ŞATHİYYAT Alaylı ve eğlenceli fıkra veya hikâyeler
ŞATIR (Şetaret den) Neş'eli Şen * Çevik Hizmete koşup, her işe hazır bulunan * Vaktiyle vezirlerin yanında giden asker
ŞATİ' (C: Şevâti) Kenar, kıyı Cânip, taraf, yön
ŞATİB Eğri, eğik, mâil
ŞATİBE Uzun boylu
ŞATİM (Şetm den) Küfreden, söğüp sayan
ŞATİR Irak, uzak, baid * Garip, yalnız, kimsesiz
ŞATR Taraf, cihet, yön
ŞATRENC Satranç oyunu
ŞATT Irmak kenarı
ŞA'VA' Perâkende, dağınık * Dağıtmak
ŞAVK Işık, parıltı * Şevk
ŞAVT (C: Eşvât) Atın yelmesi ve sıçraması * Bir tur * İşin bir kısmı * Sesin gidebileceği mesafe
ŞAYAN f Münasib, lâyık, yaraşır
ŞAYAN-I HAYRET Şaşmağa değer Hayret edip şaşılacak şey
ŞAYAN-I İHTİCAC Delil ve isbatın makbuliyeti
ŞAYAN-I İSTİMA' Dinlenilmesi iyi ve münasib olan, dinlenmeğe lâyık
ŞAYAN-I SENAÂ Sena edip övmeğe lâyık olan

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük (Ş Harfi)-Osmanlıca Sözlük (Ş Harfi)İle İlgili Kelimeler...

Eski 09-10-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük (Ş Harfi)-Osmanlıca Sözlük (Ş Harfi)İle İlgili Kelimeler...



RE: Osmanlıca Sözlük (Ş Harfi) ŞAYAN-I TEMAŞA f Görülmeğe değer olan
ŞAYANTER f Daha lâyık, çok lâyık Elyak
ŞAYESTE f Şayan, uygun, yaraşır, lâyık * Nümune
ŞAYESTEGÎ f Uygunluk, liyâkat
ŞAYET f ("Lâyık, yaraşır, şâyân" mânâsına gelen "Şâyesten" mastarından) Şart veya ihtimal gösterir: "Eğer, belki, olur ki" gibi
ŞAYGAN f Uygun, lâyık, münâsib, sezâ * Bol, çok, mebzul
ŞAYGANÎ f Çokluk, bolluk, mebzuliyet * Münasiblik, lâyıklık, uygunluk
ŞAYIK Nefsi bir şeye yönelen
ŞAYİ' (Şüyu' dan) Duyulmuş, işitilmiş, şüyu' bulmuş, herkesçe bilinmiş * Ortaklar arasında taksim olunmamış müşterek hisse
ŞAYİA (Şuyu' dan) Yayılmış haber, mütevatir Söylenti
ŞAYİB(E) (C: Şevâyib) Ayıp Noksan * Pis, murdar * Saçı ve sakalı beyazlamış olan kimse
ŞAYİFE Dişleri fazla olan kimse (Müe: şefvâ)
ŞAYK Dağ, cebel
ŞAZ (Bak: şazz)
ŞAZELÎ (Ebu Hasan Şazelî) Nureddin Ebu Hasan-ı Şazelî de denildiği gibi Ali bin Abdullah diye de anılmaktadır Tunus'lu olup Şazeliye Tarikatı kurucusu olarak bilinir Tasavvufî, ilmî bir çok eseri vardır Tarikatının tekke ve zaviyesi yoktur Hicri 654 yılında Mekke-i Mükerreme'ye giderken sahrada dâr-ı bekaya hicret etmiştir (R Aleyh)
ŞAZİB Vatanından başka bir tarafa giden kimse
ŞAZİB (C: Şüzeb) Zayıf, ince belli davar * Katı yer, sert arazi
ŞAZİYYE (C: Şezâyâ) Kavis, yay * Ağaç kıymığı gibi, bir şeyden kopmuş parça * Kırılan kemikten meydana gelen parçalar * İncik kemiği
ŞAZZ (Şâzze) Kaide hârici olan Umumi nizamdan ayrılmış olan, müstesna bulunan
ŞEA' Dağılıp parçalanmak
ŞEABİB (Şü'bub C) (Bak: Şü'bub)
ŞEAİR (Şiâr C) Âdetler, İslâm işaretleri İslâmlara ait kaideler Allah'ı anmak, hamdetmek, ezan okumak, İslâmî kıyafet gibi Bunlara Şeair-i İslâmiye denir Bütün müslümanlarla alâkalı mes'eleler ve alâmetler, umumun hissedar olduğu işlerdir(Sünnet-i Seniyyenin içinde en mühimmi, İslâmiyyet alâmetleri olan ve şeaire de taalluk eden sünnetlerdir Şeair, âdeta hukuk-u umumiye nev'inden cemiyete âit bir ubudiyettir Birisinin yapmasiyle o cemiyet umumen istifade ettiği gibi, onun terkiyle de umum cemâat mes'ul olur L)(Nasıl "Hukuk-u Şahsiye" ve bir nevi "Hukukullah" sayılan "Hukuk-u Umumiye" nâmiyle iki nevi hukuk var Öyle de: Mesâil-i şer'iyede bir kısım mesâil, eşhâsa taalluk eder; bir kısım, umuma, umumiyet itibariyle taalluk eder ki; onlara "Şeair-i İslâmiye" tabir edilir Bu şeairin umuma taalluku cihetiyle umum onda hissedardır Umumun rızası olmazsa; onlara ilişmek, umumun hukukuna tecavüzdür O şeairin en cüz'îsi (sünnet kabilinden bir mes'elesi) en büyük bir mes'ele hükmünde nazar-ı ehemmiyettedir Doğrudan doğruya umum âlem-i İslâma taalluk ettiği gibi, Asr-ı Saâdetten şimdiye kadar bütün eâzım-ı İslam'ın bağlandığı o nurani zincirleri koparmaya, tahrip ve tahrif etmeğe çalışanlar ve yardım edenler düşünsünler ki, ne kadar dehşetli bir hatâya düşüyorlar Ve zerre miktar şuurları varsa, titresinler! M)
ŞEAF Hırs * Mübâlağa * Kalbin aşktan yanması
ŞEAFE (C: Şüuf-Şiâf-Şeafât) Dağ başı * Her nesnenin âlâsı ve üstü
ŞEAL Davar kuyruğunun beyazlığı
ŞEAMAT (Şeâmet C) Uğursuzluklar, şeâmetler
ŞEAMET Uğursuzluk, kötülük, bedbahtlık
ŞEANLA' Uzun, tavil
ŞEARİR Davar yanırına üşüşen sinek ve üvez * Her yöne dağılmak
ŞEAS Toz * Tozlu olmak * Yayılmak, münteşir olmak * Dirilmek
ŞEAYİR (Şâire C) Hac için hazırlanan nişanlı kurbanlar Şâireler Safâ Merve, Mina ve Arafat gibi, menâsik-i haccın edâ edilecek yerleri ve dinin alâmetleri Menâsik ve âyin rüsumu
ŞEB f Gece, karanlık
ŞEB-İ ARUS Düğün gecesi * Mc: Mevlana'nın vefat ettiği gece
ŞEB-İ FİRKAT f Ayrılık gecesi, firkat karanlığı
ŞEB-İ HİCRAN Ayrılıkla geçirilen gece Hicran gecesi
ŞEB-İ YELDA f En uzun gece
ŞEBAAT Dolgunluk, tokluk
ŞEBAB (Şebibe) Gençlik * Yiğit, civan * Gençler
ŞEBABANE f Genç ve yiğit olarak Genç gibi, yiğitçesine
ŞEBABİYET Gençlik, tazelik Yiğitlik Civanlık
ŞEBAH (C: Eşbâh) Cüsse, cisim, ceset Şahıs Karaltı
ŞEBAHET Benzeme, benzeyiş
ŞEBAK Şehvet galip olup cimaa çok hırslı olmak * Koyu karanlık
ŞEBAKET Kafes veya ağ gibi örülme
ŞEBAM Anasını emmesin diye kuzu ve oğlak ağzına takılan ağaç ağızlık * Araptan bir kabile
ŞEBAMAN Paça bağı
ŞEB'AN Karnı doymuş, tok * Emin
ŞEBAN (şeb C) f Geceler
ŞEBANE f Geceye ait Gece ile alâkalı Gece vakti olan Gecelik
ŞEBANGAH f Gece vakti, geceleyin * Gecelenecek yer
ŞEBANRUZ f 24 saatlik zaman "Gece gündüz"
ŞEBAT (C: şebâ-şebevât) Tezlik, çabukluk * Cihet, yön, taraf
ŞEBB Meşhur taş * Ateş yakmak * Cenk koparmak, kavga çıkarmak
ŞEBBAKE (C: şebâbik) Birbirine girmiş nesne
ŞEBBE Genç kadın
ŞEBE Bakırla çinko madeninden yapılan pirinç * Benzeme, müşabehet
ŞEBEB Üç yaşına girip dişleri tamamlanmış olan sığır
ŞEBEC Ovanın ve sahranın bir miktarı
ŞEBEFRUZ (Şeb-efruz) f Gece vakti ışık veren Geceyi aydınlatan
ŞEBEH (Şibih) Benzer, nazir, benzeyen şey * Bakır ile çinkodan karıştırılıp yapılan pirinç madeni
ŞEBEH (C: Eşbâh) Karaltı * Şahıs * Ceset
ŞEBEKE (ŞEBİKE) Balık ağı * Kötü niyetle çalışan gizli topluluk * Kafes şeklinde olan yer * Hüviyet sureti * Ağ gibi yapılmış ve gerilmiş hat ve yolların tamamı * Ağ şeklinde olan nesiçler, dokular
ŞEBEM Soğukluk
ŞEBENGİZ (Şeb-engiz) f Yarasa kuşu
ŞEBET (Bak: şâbet)
ŞEBGERD (şeb-gerd) f Gece dolaşan kol Bekçi * Ay, kamer
ŞEBGİR (Şeb-gir) f Geceleyin uyumayan * Sabah vakti * Gece giden kervan
ŞEBGUN f "Gece renkli" Kara, siyah
ŞEBH Çekmek * Muhkem etmek, sağlamlaştırmak
ŞEBH Süt sağarken çıkan ses
ŞEBHAN Uzun, tavil
ŞEBHAN f Geceleyin öten bir cins bülbül
ŞEBHİZ (C: Şebhizân) f Geceleri uyanıp kalkarak iş gören
ŞEBHUN (Şeb-hun) f Gece baskını
ŞEBİB Bıçak üstüne sürçmek
ŞEBİBE Gençlik Yiğitlik
ŞEBİH (Şibh den) Benzer, benzeyen, mümasil, nazir
ŞEBİHUN f Gece baskını Şebhun
ŞEBİKE f Kötü niyetle çalışan gizli topluluk * Balık ağı * Batı taraflarında Arapların kullandıkları hasırdan örülmüş bir cins başlık (Bak: Şebeke)
ŞEBİSTAN f Yatak odası * Harem dairesi * Gece ibadetine mahsus oda
ŞEBİT Bahadır, kahraman, yiğit
ŞEBK Karıştırmak
ŞEBNEM f Çiğ Rutubet Gece nemi Neda
ŞEBPERE f Yarasa
ŞEBPEREST (Şeb-perest) f Geceye ve rü'yaya ve uykuya fazla kıymet veren
ŞEBR Karışlamak * Hediye vermek, atâ etmek * Ücret * Kira
ŞEBRENG f "Gece renginde olan" Siyah, kara
ŞEBREV (Şeb-rev) f Gece giden Karanlıkta yürüyen Gece yolculuğu eden
ŞEBTAB (Şeb-tâb) f Ateş böceği
ŞEBUR Boru
ŞEBZİNDEDAR (Şeb-zindedâr) f Geceleri çalışan, gece vakti işle meşgul olan * Gece bekçisi * Geceleri uyumayıp ibadet eden
ŞECAAT Yiğitlik, cesurluk Korkulu anda kalb kuvveti ile cesaretini muhafaza etme Kuvve-i gadabiyenin vasat mertebesidir (Şecaatli bir kimse hak için canını fedâ eder Vazifesi olmayan işe karışmaz İİ)
ŞECB Helak etmek, mahvetmek * Kederlenmek, tasalı olmak
ŞECC Baş yarma ve yarılma * Geminin, denizi yararak yol alması
ŞECCAT (şecce C) Yüzde ve başta meydana gelen yaralar
ŞECCE Başa ve yüze vurarak meydana getirilen yara
ŞECEA Küt ve kötürüm kimseler
ŞECEB Hüzün ve gussalı olma
ŞECEN (C: Eşcân-şücun) Dal, budak, kol * Hâcet, ihtiyaç * Keder, hüzün
ŞECER(E) Ağaç Kütük * Sülâle Bir soyun bütün fertlerini gösterir cetvel
ŞECERÂT (şecere C) şecereler
ŞECERE-İ MAKLU' Sökülmüş ağaç
ŞECERE-İ TUBAÂ Cennet'teki saadet ağacı, dalları aşağıda ve kökü yukarıda olan Tuba ağacı
ŞECERE-İ YAKTÎN Yaktîn ağacı Kabak kökeni

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük (Ş Harfi)-Osmanlıca Sözlük (Ş Harfi)İle İlgili Kelimeler...

Eski 09-10-2012   #4
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük (Ş Harfi)-Osmanlıca Sözlük (Ş Harfi)İle İlgili Kelimeler...



RE: Osmanlıca Sözlük (Ş Harfi) ŞECERE-İ ZAKKUM (Bak: Zakkum)
ŞECERİSTAN f Orman, ağaçlık yer, koruluk
ŞECİ' Kahraman Yiğit Şecaatli
ŞECİB Helâk olan, mahvolan
ŞECİR Küçük ve kısa ağaç
ŞECN (C: Şücun) Dere içinde ağaçlar arasında olan yol
ŞECR İki çenenin arası * Harcamak, sarfetmek * Tarh etmek, kovmak
ŞECRA' Meşelik
ŞECV Gam, gussa Keder * Tezyin-i savt Yâni sesi güzelleştirmek
ŞECZE Zayıf yağan yağmur
ŞEDAİD (Şedâyid) Afât Meşakkatli haller Şiddetli musibetler
ŞEDAK Ağızın her iki yanının geniş olması
ŞEDAKA Çok konuşan kadın
ŞEDAR Sözü şiir ile kesme * Hayvan bağlanan yer
ŞEDD Sıkı bağlama, sıkı bağlanma, sıkma * Tasvir
ŞEDD-İ NİTAK-I HİMMET Himmet kuşağını kuşanma İşe ciddi, gayretle sarılma
ŞEDD-İ RİHAL Hayvana semer vurma Yolculuk için hayvanın semerini bağlama * Yolculuğa çıkma
ŞEDDAD Kâfir * Çok eskiden Yemen'de Âd Kavminin hükümdarı Allah'a isyan ederek Cennet'e benzetmek iddiasiyle İrem bağını yaptırmış, bu bağdaki köşke girmeden kavmi ile yani taraftarlariyle birlikte gazaba uğramış, çarpılmış, yerin dibine geçmiştir (Bak: Enaniyet)
ŞEDDADANE f şeddad gibi, ona benzer surette, zâlimce
ŞEDDADÎ Çok büyük ve sağlam yapı
ŞEDDE Kur'an-ı Kerim okurken tek sessiz harfin iki defa okunmasına yarayan işaret ( $ ) * Seğirtmek Yürümekle şiddet göstermek Bir şeyi kuvvetlendirmek, sağlamlaştırmak
ŞEDDE Birinci hamle
ŞEDE Çok hırslı olmak
ŞEDEF (C: Şüduf) Her nesnenin şahsı
ŞEDH Tembel olmak
ŞEDH Baş yarmak * Kırmak * Atın yüzünde beyazlığın çok olması
ŞEDİD(E) Sert, sıkı, şiddetli * Musibet, belâ * Tecvidde: Rahve harflerinin zıddı olan, sükûn ile harf söylendiğinde sesin akmaması hali
ŞEDİD-ÜL MİHAL Şiddetli kuvvet Ağır ve şiddetli azab
ŞEDİD-ÜŞ ŞEKİME Şedid-ün nefs; yani başkasına boyun eğmekten çekinen ve kibirlenen
ŞEDİDE-İ MECHURE Elif, cim, dal, tı, ba harfleridir Bunların zıddı: Rehavet (rahvet) ile Beyniye sıfatıdır
ŞEDİDE-İ MEHMUSE Kaf ve tâ harfleri
ŞEDKAM Geniş, vâsi
ŞEDV Irlamak; teganni ve terennüm
ŞEF' Çift * Kurban bayramı günü * Namazların her iki rek'atı demektir Dört rek'atlı bir namazın evvelki iki rek'atında Şef'-i evvel, diğer iki rek'atına da Şef'-i Sâni denilir Üç rek'atlı namazın üçüncü rek'atı da Şef'i sâni'dendir
ŞEFA Kenar, taraf, uç
ŞEFAAT Şefaat etmek Af için vesile olmak * Fık: Âhiret günü bir kısım günahkâr mü'minlerin affedilmeleri ve itaatli mü'minlerin de yüksek mertebelere ermeleri için Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâm ve sâir büyük zâtların Allah Teâlâ'dan (CC) niyaz ve istirhamda bulunmalarıdır
ŞEFAAT-I UZMÂ (Bak: Makam-ı Mahmud)
ŞEFACEREF (Şefâcürf) Yar üstü Uçurum kenarı
ŞEFAFET Şeffaflık, saydamlık, şeffaf olma
ŞEFAK Korku, havf
ŞEFAKAT Şefkat, acıgirsin bir tarafına !!! şefkatle sevmek Karşılık istemeden merhamet edip acımak, sevmek
ŞEFAKAT-I ÜBÜVVET Babalık şefkati
ŞEFAN Yağmurlu soğuk rüzgâr
ŞEFARİC Bir cins helva
ŞEFAŞİF Çok susamak
ŞEFE f Dudak * Kenar
ŞEFEKA Esirgemek, korumak
ŞEFETAN İki dudak
ŞEFETEYN İki dudak
ŞEFEVAT (şefe C) Dudaklar * Kenarlar
ŞEFEVÎ (Şefeviye) Dudağa ait Dudakla alâkalı
ŞEFFAF Işığa mâni olmayan, ışık geçiren parlak cisim Saydam
ŞEFİ' Şefaatçı Suçların affı için yardım eden
ŞEFİ'-ÜL MÜZNİBÎN Günahkârların şefaatçısı Hazret-i Muhammed (ASM)
ŞEFİ'-ÜL ÜMEM Ümmetlerin şefaatçısı Hz Muhammed (ASM)
ŞEFİK(A) Şefkatli, esirgeyen Rikkat sahibi Merhametli
ŞEFİKANE f Merhametlice, acıgirsin bir tarafına !!! Acımak suretiyle şefkat ederek
ŞEFKAT Başkasının kederiyle alâkalanmak, acıgirsin bir tarafına !!! sevmek Yardıma, sevgiye muhtaç olanlara karşılıksız olarak merhamet ve sevgiyle yardıma koşmak Karşılıksız, sâfi, ivazsız sevgi beslemek(Şefkat pek geniştir Bir zat, şefkat ettiği evlâdı münâsebetiyle bütün yavrulara, hattâ ziruhlara şefkatini ihâta eder ve Rahim isminin ihâtasına bir nevi âyinedarlık gösterir Halbuki aşk, mahbubuna hasr-ı nazar edip, herşey'i mahbubuna feda eder; yahut mahbubunu i'lâ ve sena etmek için, başkalarını tenzil ve mânen zemmeder ve hürmetlerini kırar Meselâ biri demiş: "Güneş mahbubumun hüsnünü görüp utanıyor, görmemek için bulut perdesini başına çekiyor " Hey âşık efendi! Ne hakkın var, sekiz ism-i âzamın bir sahife-i nuranisi olan Güneş'i böyle utandırıyorsun?Hem şefkat hâlistir, mukabele istemiyor; sâfi ve ivazsızdır Hattâ en âdi mertebede olan hayvanatın yavrularına karşı fedakârane ivazsız şefkatleri buna delildir Halbuki aşk ücret ister ve mukabele taleb eder Aşkın ağlamaları, bir nevi talebdir, bir ücret istemektir M)
ŞEFELLEC Burun delikleri büyük, dudakları yumru kalın ve sarkık olan adam * Ferci vasi avret
ŞEFF Yünden yapılan çok ince elbise
ŞEFİF Soğuktan incinmek * Soğuk
ŞEFN Akıllı ve zeyrek kişi
ŞEFNİN Irak diyarında ve karga büyüklüğünde olan bir kuş
ŞEFŞAF Soğuk yumuşak rüzgâr
ŞEFŞEF Yaramaz huylu * Titremek
ŞEFŞEFE Zayıflatmak * Hareket ettirmek, depretmek * Karışmak
ŞEFT-ALÛ f Yarık erik Şeftali
ŞEGAB Fitne uyandıran
ŞEGAB Çanak kırığını tamir eden * Çanak yapan
ŞEGAF Yürek kabı Yüreği çevreleyen nâzik deri * Sağ tarafta iyeği kemiği altında olan bir hastalık * Bir nesneyi çevirip kaplamak

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük (Ş Harfi)-Osmanlıca Sözlük (Ş Harfi)İle İlgili Kelimeler...

Eski 09-10-2012   #5
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük (Ş Harfi)-Osmanlıca Sözlük (Ş Harfi)İle İlgili Kelimeler...



RE: Osmanlıca Sözlük (Ş Harfi) ŞEGAF Delicesine sevme
ŞEGAFDÂR f Delirtici
ŞEGAL f Çakal
ŞEGİRE Çuvaldız
ŞEHA f Ey pâdişah! Ey şâh
ŞEHAB (Bak: şihab)
ŞEHAB Su ile karışmış süt
ŞEHACİR Rahm
ŞEHADET (Bak: şahadet)
ŞEHADETNÂME (Bak: şahadetname)
ŞEHAMET Akıl ve zekâ ile beraber olan yiğitlik Kahramanlık Cür'et Bahadırlık * Tez anlayışlı olmak
ŞEHAMETLÛ Tar: İran Şahları hakkında ünvan olarak kullanılan bir tâbir idi
ŞEHAMET Yağlılık, semizlik, besililik
ŞEHAV Açmak, feth
ŞEHAZAN Karnı aç olan kimse
ŞEHBA' Kır renkte olan şey * Kır katır, kır at * Tam teçhizatlı asker birliği * Pek kıtlık olan sene
ŞEHBAL (Bak: şahbal)
ŞEHBAZ (Bak: şahbaz)
ŞEHBENDER Ticaret nezaretinin teşekkülünden evvel ticaret işlerine bakmak ve tüccarlar arasındaki ihtilâfları halletmekle vazifelendirilen memurun ünvanı idi
ŞEHBEYT (Bak: şahbeyt)
ŞEHD Bal Gömeç balı, asel
ŞEHD-İ ŞEHADET İmanın, şehadetin verdiği saadet, tatlılık ve huzur Şehadet balı
ŞEHD-AB (şehd-âbe) f Bal şerbeti
ŞEHD-AMİZ f Bal gibi tatlı Balla karışık
ŞEHDANEC İncinin irisi ve iyisi * Kendir otunun tohumu
ŞEHDERE Üç ile altı yaş arasında hareket eden oğlan veya kız * İsrafçı, müsrif * Karnı büyük kimse
ŞEHD-KÂM f Tadı damağında kalmış
ŞEHEVAT (şehvet C) şehvetler, nefsanî istekler, arzular
ŞEHEVÎ Şehvetle alâkalı Hayvanî, nefsanî duygularla alâkalı, onlara ait
ŞEHİC Katır sesi * Kuzgun avazı
ŞEHİD Şâhid olan * Meşhude Allah (CC) yolunda canını feda eden müslüman Hak için hayatını feda ederek ölen Allah'ın rızasına eren (Naklinde ve gaslinde Rahmet melekleri hazır oldukları için yahut kıyamette ümem-i sâlife hakkında istişhad olunan zevattan olduğu için yahut vefat etmeyip huzur-u İlâhîde hazır ve zinde olduğu için yahut âlem-i mülk ve melekûtu müşahede eylediği için "Şehid" denmiştir) * Şâhidin mübalâğası * Resul-ü Ekrem'in (ASM) bir ismi * İlminden asla birşey kaybolmayan, bütün şeyler ilminde hazır olan Allah (CC) (Bak: Meratib-i hayat)
ŞEHİK Hıçkırıkla içini çekme * Nefesi dışarı çıkarma Soluk alma * Nefesi dışarı çıkararak eşeğin anırması
ŞEHİM(E) (Şehamet den) Şehametli, kurnaz ve akıllı yiğit
ŞEHİR Meşhur Şeref ve şan sahibi * Alemlerce meşhur, Resul-ü Ekremin (ASM) bir ismi
ŞEHİY (E) (Şehvet den) İştahlandırıcı İsteklendiren, istek uyandıran
ŞEHKA Hıçkırık Keskin çığlık
ŞEHL Gözün siyahının maviye yakın olması * Koyun gözü
ŞEHLA Elâ göz Koyu mavi göz Tatlı şaşı * Mc: Çok güzel
ŞEHLEB Uzun boylu
ŞEHLEVEND f Boylu boslu, güzel genç
ŞEHM Korku
ŞEHNAME f İran Şairi Firdevsî'nin destan şeklindeki eseri * Büyük hükümdarların kahramanlık mâcerâlarını anlatan büyük manzum eser
ŞEHNAZ f Eski Osmanlı müziğinde meşhur bir makam ismi * Meşhur bir dünya güzelinin ismi * Çok güzel olan
ŞEHNİŞİN f Binanın dışarı çıkıntısı Balkon
ŞEHNİZ Çörek otu
ŞEHPER f Kuş kanadının en uzun tüyü
ŞEHR Ay 30 günlük zaman * Bir şeyi izhar etmek Teşhir etmek
ŞEHR-İ ÂYİN (Şehrâyin) f Şenlik Büyük hâkimiyet ve kuvvete ait sürur, sevinç, donanma (İslâmda ilk şehr-i âyin Hz Peygamber Efendimiz hicret sureti ile Medine'ye vâsıl olunca yapıldı)
ŞEHR-İ RAMAZAN Ramazan ayı Oruç ayı
ŞEHR-İ SAVM Oruç ayı olan mübarek Ramazan
ŞEHR-İ SIYAM Oruç ayı, Ramazan
ŞEHR-ÜL HARAM Haram ayları (Bak: Eşhür-ül hurum)
ŞEHR-AŞUB Şehri karıştıran, kargaşalık yapan
ŞEHREKA (C: Şühruk-Şührûk-Şührîk) Çıkrık
ŞEHRİ f Şehirli * İstanbul'lu, İstanbul'da doğup büyüme * Mc: Kibar, ince
ŞEHRİSTAN f Büyük şehir
ŞEHRİYAR f Hükümdar, padişah * En iktidarlı
ŞEHRİYYE Çok yaşamış pir Çok yaşlı, ihtiyar
ŞEHRUD f Büyük ırmak Nehir
ŞEHŞEH Karışmak
ŞEHVANÎ şehvetle ilgili, şehvete ait * şehvete çok düşkün olan kimse
ŞEHVET Hevâ-yı nefsin meyli ve arzusu * Bir şeyi fazla istemek * Cinsî istek Mahbube için olan istek, iştiha (Yemek, içmek, uyumak da şehvetin şubelerindendir)Kudsi Hadis'te Cenab-ı Hak buyuruyor: "Ey benim için şehvetini bırakıp gençliğini bana veren genç! Sen meleklerin bir kısmı gibisin"
ŞEHVET-ENGİZ f Şehvet uyandıran Kuvve-yi şeheviyeyi tahrik eden
ŞEHVET-PEREST f Şehvetine çok düşkün Nefsi arzularının esiri olan
ŞEHZADE (Bak: şahzade)
ŞEHZARE Fâhiş nesne
ŞEÎLE (C: Şâil-Şeâyil) Ucu yanmış fitil
ŞEKA' Rezalet, rezillik, alçaklık * Bedbahtlık, kutsuzluk
ŞEKA' Maraz, hastalık * Hiddet, kızgınlık, gadap * İncelemek
ŞEKA' şikâyet
ŞEKAB Çukur yer
ŞEKAH Yakınlık
ŞEKAHTEB İki boynuzlu koç
ŞEKAKIL Bir Hind ağacının dalları
ŞEKAVET Her çeşit kötülük içinde olmak Belâ ve zillete düşmek Sıkıntıda kalmak * Haydutluk, eşkiyalık
ŞEKAYA şikâyetler Memnuniyetsizlikler
ŞEKAZ Gitmek * Uzaklık * Bir adamın gözünün çok değer olması
ŞEKD (ŞÜKD) Atâ ve ihsan etmek Hediye vermek
ŞEKER f şeker
ŞEKER(E) Davarın sütü çok olmak * Dolmak
ŞEKER-AB f İki dost arasındaki kırgınlık, aradaki soğukluk
ŞEKERGÜFTAR f Sözü şeker gibi tatlı
ŞEKERGÜZAR (Şeker-güzâr) f İyilik bilen, teşekkür eden
ŞEKERHAB f Otururken gelen tatlı uyku
ŞEKERİSTAN f Şeker kamışı tarlası
ŞEKERPARE f Çok tatlı ve şekerli olan bir kayısı cinsi * Bir nakış çeşiti * Bir cins tatlı
ŞEKERRİZ f Pek tatlı, şeker saçan * Sevinçten dolayı gelen gözyaşışEKEVAT : (şekve C) şikâyetler
ŞEKİB Sabır, tahammül
ŞEKİBA f Sabırlı, tahammüllü, mütehammil
ŞEKİL (Şekl) Biçim, dış görünüş Çehre Tarz Formül * Şebih ve misil * Hey'et * Suret Surette benzerlik * Bir adamın tab' ve hevasına muvafık olan şey * Muhtelif, müşkil işlerin her biri * Birşeyin gerek hissedilen ve gerek mevhum sureti * Geo: Bir veya daha fazla hudut vasıtasiyle mahdut ve mahsur olan şey * Edb: Aruz ıstılahında mısraların sayısına ve kafiyelerin sırasına göre ortaya çıkan şekil * Gr: Yazıya nokta, hareke ve i'rab koymak
ŞEKİM(ET) (C: Şekâim) Mukavemet, dayanma Sebat * Dizgin, gem * Kazan ve çömlek kulpu
ŞEKİR Ağacın çevresinde kökünden biten fidanlar * Fercte olan kıllar
ŞEKİRE Sütü çok olan davar
ŞEKK (C: Şükuk) Şüphe, zan Bir şeyin varlığı ile yokluğu arasında tereddüt etmek * Lüzum * Yarmak * Yapışmak
ŞEKK-İ KÜFRÎ Küfürdeki şüphe Kâfire ait şek
ŞEKKERÎN f Şekerli, tatlı
ŞEKL (Bak: şekil)
ŞEKLA' Beyaz dişi koyun * Hâcet, ihtiyaç
ŞEKLEN Şekilce Şekil bakımından
ŞEKLÎ Şekille alâkalı, şekilce Dış görünüşe dair
ŞEKM Sertlik * Güç Kuvvet
ŞEKS Ahlâksız, yaramaz kimse
ŞEKT Bedel etmek, karşılık vermek
ŞEKUB Ruşen olmak, parlamak
ŞEKUFE (Bak: şükufe)
ŞEKUR Çok şükreden Allahın (CC) lütuflarına karşı pek fazla memnuniyetini, sevincini gösteren Az şükredene dahi çok nimet veren Allah (CC) (Bak: şükr)
ŞEKVA Şikâyet, âciz kaldığını ve zayıflığını haber vermek * Su kabının ağzını açmak
ŞEKVE Şikâyet etmek * Siyahça oğlak derisi
ŞELA'LA' Uzun boylu kişi
ŞELALAT (Şelâle C) Büyük çağlayanlar, şelâleler
ŞELALE Büyük çağlayan Akarsuyun yüksekten çoklukla akması
ŞELCEM (C: şelâcim) şalgam
ŞELEL Bir eli tutmaz olmak * Bir nesneyi seyrek dikmek * Ovmakla gitmeyen leke
ŞELİL (C: Eşille) Deve ve at ardına yapılan palas * Çok sulu dere ortası * Kısa gömlek
ŞELİM Şam yakınında bir beyt-i mukaddes
ŞELL Seyrek seyrek dikmek * Çolak * Çolaklık Kolun eğri oluşu
ŞELŞELE Dökmek * Su damlatmak
ŞELVAR f şalvar
ŞEM' Mum, ışık
ŞEM'-İ ASEL Bal mumu
ŞEM'-İ İLÂHÎ İlâhî ışık, İlâhî nur Kur'an hakikatları
ŞEM'A Işık, çıra Nur * Muma batmış fitil
ŞEMA' (C: şümu') Mum Meclise zevk veren, meclisi süsliyen mum * Oyun * Mizaç, huy
ŞEMA' Yüce, yüksek, ulu âli
ŞEMAHTER Kötü, menhus

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük (Ş Harfi)-Osmanlıca Sözlük (Ş Harfi)İle İlgili Kelimeler...

Eski 09-10-2012   #6
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük (Ş Harfi)-Osmanlıca Sözlük (Ş Harfi)İle İlgili Kelimeler...



RE: Osmanlıca Sözlük (Ş Harfi) ŞEMAİL (Şimal C) Huylar, ahlâklar, tabiatlar
ŞEMAİM (Şemime C) Güzel kokular
ŞEMAK Neşat, sevinç Ferah
ŞEMAKMAK Uzun, tavil * şâd ve neşeli kimse
ŞEMAL (C: Şemâlât) Kıble ardında kutup tarafından esen yel * Ahlâk * Kılıç
ŞEMA'MA' Küçük başlı * Aceleci kişi
ŞEMARİH (Şimrâh C) Dağ tepeleri * Hurma veya üzüm salkımları
ŞEMATE Destenik çiçeği * Düşmana belâ, gam ve tasa geldiğinde şâd olup sevinmek
ŞEMATET Kuru gürültü şamata
ŞEMATETKÂRANE f Kuru gürültü yapmak suretiyle, arsızca, gürültü ile bağırmak
ŞEMAYİL Ahlâk
ŞEMC Şey mânasına gelen bir isim * Bir nesneyi seyrek dikmek
ŞEM'DAN f şamdan
ŞEMEL Perâkendelik, dağınıklık * Toplanmak, cem'olmak * Az nesne
ŞEMERDEL Uzun boyunlu, seri davar
ŞEMET Saçın akı karasına karışmak
ŞEMH Uzak niyet ve kasıt * Tekebbür etmek, kibirlenmek
ŞEMHAR Büyümek Uzamak
ŞEMİLLE (ŞEMLÂL-ŞEMLİL) Yeyni, hafif
ŞEMİM Koku Hoş koku
ŞEMİM-İ CİBAL Dağların güzel kokusu
ŞEMİME (C: Şemâim) Güzel kokulu şey, râyiha
ŞEMİRE Hızlı yürüyen deve
ŞEMİRR Katı, şiddetli, şedid
ŞEMİT Karışık
ŞEMİZER Hızlı yürüyen deve
ŞEML Az şey Perâkendelik * Örtmek, bürünmek, toplanmak * Topluluk, cemaat, insan yığını
ŞEMLAK Yaşlı, pir, ihtiyar
ŞEMLE (C: şümül) Kilim * Az miktar su
ŞEMM Koku hissetmek, koklamak
ŞEMMAM Yeşil, kızıl ve sarı hatları ve güzel kokusu olan küçük bir cins kavun
ŞEMME Bir defa koklamak * En küçük mikdar
ŞEMMUS Yavuz tosun at
ŞEMR Yürürken sallanmak
ŞEMS Güneş, âfitab
ŞEMS-İ EZELÎ Vâcib-ül-vücud ve ebediyyen var olan, her şeyi nurlandıran Allah (CC) hakkında teşbihen söylenen bir tabirdir
ŞEMS-İ HİDAYET Hidayet güneşi Hz Muhammed'in (ASM) bir ismi
ŞEMS-ÜŞ ŞÜMUS Güneşlerin güneşi En büyük güneş Çok seyyarelerin, etrafında döndüğü en büyük bir yıldız(Hem şemse, kendi mihveri üstünde câzibe denilen mânevi ipleri yumak yaptırmak için dolap ve çıkrık hükmünde olan güneşi, bir Kadir-i Zülcelâl'in emriyle döndürüp, o seyyârâtı o mânevi iplerle bağlayıp tanzim etmek ve güneşi bütün seyyaratı ile sâniyede beş saatlik bir mesafeyi kestirecek kadar bir sür'atle, bir tahmine göre Herkül Burcu tarafına veya Şemsüş-Şümus cânibine sevketmek, elbette ezel ve ebed Sultanı olan Zât-ı Zülcelâl'in kudretiyle ve emriyledir S)
ŞEMS-ABAD f Güneşi bol yer Günlük güneşlik yer
ŞEMSEDDİN (Şems-üd din) Dinin güneşi * Erkek adıdır
ŞEMSÎ Güneşe ait Güneşle alâkalı
ŞEMS-PARE f Güneş parçası * Mc: Çok parlak
ŞEMŞELİK Derisi ve âzâsı sarkık ve sülpük olan kadın * Seri yürüyüşlü kadın
ŞEMŞEM Ağaç üstünde kalan azıcık hurma
ŞEMŞİR f Kılıç
ŞEMŞİR-İ ZULM Zulüm kılıcı
ŞEMŞİR-BAZ f İyi kılıç kullanan, kılıç oynatan * Kılıçla ustalık gösteren
ŞEMŞİR-BEDEST f Elinde kılıç tutan
ŞEMŞİR-GER (C: Şemşirgerân) f Kılıççı
ŞEMŞİR-ZEN f Kılıç çeken, kılıçla vuran
ŞEMTA Saçı ağarmış kadın Kocakarı, acuze * Akı karasına karışmış saç
ŞEMTİT Perakende, dağınık, müteferrik
ŞEMU' Gülen, oynayan Gülücü, oynayıcı
ŞEMUL Sâfi halis şarap * Kıble mukabilinden esen rüzgar
ŞEM'UN Hz İsa'nın (AS) havarilerindendir Petros veya Sen Piyer de denir Antakya kilisesini yaptırmıştır Mi: 65'de Roma'da Neron tarafından hapsedilmiş ve çarmıha gerilerek şehid edilmiştir Hristiyan âlemine büyük hizmeti vardır Esas adı, Şem'un-us Safâ'dır
ŞE'N İş, yeni olan hal * Şan * Tavır * Hâdise * Vâkıa * Kasdetmek * Emr ü hal * Tıb: Baştan göze gelen kan damarı Baştan kaşa, kaştdan göze kan getiren iki damar ismi * Fls: Bir şeyin hususiyetinin fiilî tezâhürü, neticesi ve eseri(Hakkın şe'ni ittifaktır, faziletin şe'ni tesanüddür Düstur-u teâvünün şe'ni birbirinin imdadına yetişmektir Dinin şe'ni uhuvvettir, incizabdır Nefsi gemlemekle bağlamak, ruhu kemâlâta kamçılamakla serbest bırakmanın şe'ni saadet-i dâreyndir S)
ŞEN f Naz, eda, cilve * Göze ve gönüle hoş görünen hal * Bayındır, ma'mur * Sevinçli, ferahlı
ŞEN' (ŞIN') Buğz ve adâvet etmek Kin bağlamak Düşmanlık yapmak
ŞENAAT Fenâlık, kötülük, alçaklık * Cenab-ı Hakk'ın emrine muhalif hareket
ŞENAK Devenin yularını çekmek * Çok yemekten mide dolmak * Yaralamaktan dolayı alınan az diyet
ŞENAN Buğz, adâvet, kin, düşmanlık
ŞENAR Büyük utanç, ayıp
ŞENAYİ' (Şenia C) Çok günahlı hareketler Kötü işler
ŞENBİH f Gün * Cumartesi günü
ŞENC Hıçkırık tutmak
ŞENCAR Eşek marulu adı verilen bir cins ot
ŞENEB Dişlerin keskin olması * Parlamak, ruşen olmak
ŞENEC Derinin buruşması
ŞENEF Buğz * Kibir
ŞENES Galiz Kaba
ŞENF (C: Şünuf) Salkım küpe
ŞENG f Neşeli, kıvrak * Haydut, şaki, eşkiya
ŞENGARE(T) Kötü huyluluk
ŞENİ' (Şeni'a) Kötü, çok fena, çirkin, günahlı iş
ŞENN (C: Şinân) Eski kırba * Araptan bir kabile * Dağılıp perâkende olmak
ŞENNAR (C: Şenâir) Ayıp Utanç Kötülük
ŞENŞENE Usul Âdet
ŞENUN Aç Ne zayıf, ne semiz olan deve
ŞER' Emir ve nehy gibi hükümleri vaz' etmek * Bir işe başlamak * Dalmak * Girmek * Zâhir etmek, göstermek * Cenab-ı Hakk'ın emri Âyet, hadis, icma-i ümmetle ve kıyas-ı fukaha ile sâbit olan dinin temelleri, şeriat (Bak: Şeriat)
ŞER'-İ ENVER En nurlu kanun ve nizam En ziyade saadete, selâmete, emniyete vesile olan şeriat
ŞER'-İ İSLÂM İslâm şeriatı İslâmî hükümlere, itikadlara tam uygun kanun
ŞER'AB Uzun * Uzununa kesmek Uzunlamasına yarmak
ŞERAFEDDİN (Aslı: Şerefüd din'dir) Dinin şerefi
ŞERAFET Şeriflik, şereflilik Hz Peygamber'in (ASM) torunu Hz Hüseyin'in (RA) sülâlesinden ve onun izinden giden temiz müslümanlık hâleti
ŞERAİF (Şerife C) Mutlular, kutlu kimseler
ŞERAİT (Şart C) Şartlar
ŞERAKET Şeriklik, ortaklık * Arkadaşlık, refâkat
ŞEREKRAK (ŞERAKRUK) Yeşil kanatlı, siyah burunlu, güvercin büyüklüğünde kırmızı bir kuş
ŞER'AN şeriatça, şeriata göre Kanunca, kanuna göre
ŞERAR (Bak: şerare)
ŞERAR "Şerir" den mastardır ve yaramazlık mânâsına gelir * İnsanın yüzüne çarpan ses
ŞERARAT Şerareler, kıvılcımlar
ŞERARAT-I NEYYİRANE f Parlak kıvılcımlar, ışık saçan şerareler * Mc: İslâmiyetin kuvvet ve hakkaniyetinden gelen parlaklık
ŞERARE (Şerâr) Kıvılcım Elektrik kıvılcımı Müsbet ve menfi (+ ve -) elektrik kutuplarının birbirine çok yakın olmasından veya dokunmasından hâsıl olan kıvılcımların parlayışı
ŞERAREFİGEN f Kıvılcım saçan
ŞERARET Şerlilik, kötülük, fenalık * Kıvılcım
ŞERASET Huysuzluk, geçimsizlik Titizlik
ŞERAŞİR Nefis * Beden, vücut, ceset * Ağırlık
ŞERAT (C: Eşrât) Alâmet, iz, işâret, nişân * Bir şeyin en bayağı ve âdisi
ŞERAYİ' Şeriatlar Cenâb-ı Hakkın hükümleri, emirleri, kanunları
ŞERAYİN (Şeryân ve Şiryân C) Nabız damarları, atar damarlar
ŞERAYİN-İ SÜBATİYYE Boynun iki tarafında olup kalbden gelen ve kafaya çıkan iki kalın atar damar (OL)
ŞERAZE Katı kurumak
ŞERAZİM (Şirzime C) Küçük ve az olan topluluklar Küçük cemaatler
ŞERBE Bir içim su
ŞERBİN Katran ağacı
ŞERC Kıç, dübür * Cem'etmek, toplamak Birbiri üstüne yığmak * Fırka * Nev, cins
ŞERCA' Uzun tavil * Taht * Cenaze
ŞERCE Dağdan aşağı sahraya inen akıcı su
ŞERCEB Uzun, tavil
ŞERCELE Yemiş kabı
ŞERCEM (C: şerâcim) şalgam
ŞERDA Benzemek Misil
ŞERE Yemeğe karşı çok hırslı
ŞEREBE (C: Şireb-Şerebât) Ağaç dibine su toplanması için yapılan havuz
ŞEREC (C: Şüruc) Donyağı
ŞEREF Yükseklik, yücelik Büyüklük * İnsanlar arasında geçerli ve makbul olma Büyük bir makam sâhibi olma * Cenab-ı Hakka itâat ve ubudiyyeti ve yüksek hizmeti ile çok ihsanına mazhar olma * İftihâr, övünme
ŞEREF-BAHŞ f şereflendiren şeref veren
ŞEREFE Minarenin ezan okunan yeri Yüksek kale ve emsali yerlerdeki burç, çıkıntı
ŞEREF-EFZA f Şeref artıran
ŞEREF-PEZİR f Şeref ve itibar bulan
ŞEREF-RESAN Şeref ulaştıran, şeref eriştiren
ŞEREF-RİZ f Şeref veren
ŞEREF-VARİD f Şerefle gelen
ŞEREF-YAB f şeref bulan, şeref kazanan
ŞEREF-ZAHİR f Şerefle çıkan
ŞEREH Tamahkârlık, açgözlülük, şiddetli hırs
ŞEREKE (c: Şerek-Eşrâk) Ağ, tuzak * Ulu yol, büyük yol * Yol ortası (Bu mânaya C: Şürek)
ŞEREM-SAR f (Şerm-sâr) Utanan, utanmış, sıkılgan
ŞERENG f Zehir

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük (Ş Harfi)-Osmanlıca Sözlük (Ş Harfi)İle İlgili Kelimeler...

Eski 09-10-2012   #7
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük (Ş Harfi)-Osmanlıca Sözlük (Ş Harfi)İle İlgili Kelimeler...



RE: Osmanlıca Sözlük (Ş Harfi) ŞERER (Şerare ve Şerere C) Kıvılcımlar
ŞERERE (C: Şirer-Şirâr) Ateş kıvılcımı
ŞERERFEŞAN f Kıvılcım saçan
ŞERERNÂK f Kıvılcım saçan
ŞERES Elin yarılması * Kaba ve galiz olmak
ŞERET (C: Eşrât) Alâmet İşaret, belirti
ŞERETİYY (C: Şurut-Şuratâ) Çeri başı * Pazar başı
ŞERH Açma, genişletme * Açıklama Anlaşılanı anlatma Bir yazı veya konuşmayı kolay anlaşılması için izah etme, tafsil etme * Bir şeyi dilim dilim kesme * Bollaştırma * Bir müşkil ve mübhem makaleyi açıklama, keşif ve izhar etme * Açıklanmış yazı, risale
ŞERH Her nesnenin evveli * Her sene yeni doğan deve yavruları * Yiğitlik * Yarmak
ŞERHA Dilim Kesilip dilimlenmiş şey parça
ŞERHAN Çok tamahkâr, ziyade hırs sâhibi, açgözlü, haris
ŞERHAN (Şerhen) İzah etmek, açıklamak suretiyle Şerhederek
ŞER'Î Şeriata uygun, İslâmiyetçe makbul olan İlâhî kanuna dair Meşru'
ŞERİAT Doğru yol Hak din yolu * Büyük ve geniş cadde * Nur, aydınlık, ışık * Kur'an-ı Kerim ve Hazret-i Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâm'ın târif ettiği ve bildirdiği yol Allah (CC) tarafından Peygamber Aleyhisselâm vâsıtasiyle vaz' ve tebliğ olunan hükümleri hâvi İlâhî kanunların hey'et-i mecmuası Şeriat, aynı zamanda din mânâsına müsta'meldir ki, ahkâm-ı asliye denen itikadiyâtı ve ahkâm-ı fer'iye denen ibadet, ahlâk ve muâmelât yâni, İslâm Hukukunu ihtivâ etmektedir (Bak: Hukuk)(Şeriat; insanlardan sudur eden ef'âl-i ihtiyariyeyi bir nizam ve bir intizam altına alıp tahdid eden kaidelerin hulâsasıdır veya devletin işlerini tanzim eden nizamların, düsturların, kanunların mecmuasıdır İİ)(Şeriat ikidir Birincisi: Âlem-i asgar olan insanın ef'âl ve ahvâlini tanzim eden ve sıfât-ı kelâmdan gelen bildiğimiz şeriattır İkincisi: İnsan-ı ekber olan âlemin harekât ve sekenatını tanzim eden, sıfat-ı iradeden gelen şeriat-i kübra-yı fıtriyedir ki, bazan yanlış olarak tabiat tesmiye edilir H)("Şir'a, Şeria, Meşrea"; lügatta bir ırmak veya herhangi bir su menbaından su içmek veya almak için girilen yol demektir Bunda, insanların hayat-ı ebediyeye ve saadet-i hakikiyeye ulaşması için Allah Teâlâ'nın vaz' u teklif ettiği ahkâm-ı mahsusaya ve mezheb-i müstakime bil'istiâre ıtlak edilmiştir ki, din demektir) (ET)(Şeriat, din lisânında; Cenâb-ı Hakkın, kulları için vazetmiş olduğu, dini, dünyevi ahkâmın heyet-i mecmuasıdır Bu itibarla şeriat: Din ile müradif olup, hem ahkâm-ı asliye denilen itikadiyatı, hem ahkâm-ı fer'iye-i ameliye denilen ibadet, ahlâk ve muâmelâtı ihtiva ederŞeriat, umumi mânasına nazaran bir Peygamber-i Zişân tarafından tebliğ edilmiş kanun-u İlâhi demektir Ahkâm-ı Şer'iye denilince, bundan kanun-u İlâhi hükümleri mânasını anlamak lâzımdır Ve bununla asıl Kur'ana, Hadise, İcmaa sarahaten müstenid olan hükümler kasdedilmiş olur Ist FK)(Devlet ve uyruk, siyasetin ve siyasi olan hükümlerin icabına göre idare olunur ise, bu da yerilmiş olur Çünkü Allah'ın nurundan ibaret olan şeriat hükümleri ihmâl edilmiş oluyor Beşerin bütün işi, gerek devlet işi ve gerek başka işler olsun iyiliği ve kötülüğü âhirette kendisine aittir Yani iyi ise ecirli ve sevaplıdır, kötü ise cezaya çarptırılır Allah Elçisi (ASM): "Ancak dünyadaki iyi ve kötü bütün amelleriniz âhirette kendinize reddedilir Yani hayır ise ecir ve sevap kazanır, kötü ise cezaya çarptırılırsınız!" der Siyasi hükümlerde ise ancak dünyevi fayda ve maslahatlar gözönünde bulundurulur Siyasi kanunları koyanlar, ancak dünya hayatının dış görünüşünü görür ve bilirler Şari'in maksadı ise, insanların âhiret saâdetidir İşte bundan dolayı, bütün insanların gerek dünyevi ve gerek âhiret işlerinde şeriatlara uygun olarak görmeye sevketmek vâcibdir Bu vazife, kendilerine şeriat indirilmiş olan peygamberlere, onlardan sonra onların yerine geçenlere (devlet başkanlarına) yükletilmelidir Siyasetçi demek, akli delil ve hükümlere dayanarak dünya maslahat ve faidelerini elde eden, zarar ve ziyanları defetmeye sevk eden insan demektir Halifelik ise, umumiyetle âhiret fayda ve maslahatlarını gözönünde bulundurarak şeriat ile iş görmeğe sevkeder Şari'a göre, dünya iş ve amellerinin hepsi de (sonucu bakımından) âhirete râcidir Halifelik ise, dini korumak ve dünya siyasetini dine uygun olarak idare etmek hususunda şeriat sahibine nâiblik etmek demektir) (Mukaddime, İbn-i Haldun, ci: 1, sh: 508-509-510, 1954, İstanbul Maarif Basımevi)
ŞERİAT-I FITRİYE Cenab-ı Hakk'ın kâinatta vaz'ettiği fıtrî kanunlar Âlemin harekât ve sükûnetini tanzim eden ve Allahın irade sıfatından gelen kanunlar
ŞERİAT-I GARRÂ Parlak ve nurlu şeriat İslâmiyet
ŞERİB Yabancı kimse ile oturup şarap içen * Davarını yabancı kimsenin davarıyla birlikte sulamak
ŞERİDE Kavun dilimi
ŞERİF(E) Şerefli, mübarek * Peygamber neslinden ve Hazret-i Hüseyin soyundan olup İslâmiyete tam sadâkatla bağlı temiz kimse (Bak: Sâdât)
ŞERİHA (C: Şerâih) Vücuttan kopmayarak ayrılmış olan et parçası * Et dilimi
ŞERİK Ortak * Arkadaş
ŞERİK-İ CÜRM Huk: Suç ortağı
ŞERİR(E) Şerli Şer işleyen Kötülük yapan Kötü
ŞERİS Eski nalin
ŞERİS Yaramaz huylu kimse
ŞERİT Hurma yaprağından yapılan urgan
ŞER'Î TAKVİM (Bak: Takvim-i Arabî)
ŞERİYY İyi, kıymetli at
ŞER'İYYE(T) Şeriata uygun olma Kanun ve nizamlara muvafık bulunma
ŞERKA' Kulağı uzunlamasına yarık olan koyun
ŞERM Yarmak * Atâ etmek, hediye vermek
ŞERM (ŞİRM) f Utanç Utanma Hayâ etme Hicab etme
ŞERMENDE f Utanmış, mahcub Utanılacak bir iş yapan
ŞERMGİN f Utangaç Utanan, hayâ eden
ŞERMİN f Mahcub Utangaç
ŞERMNÂK f Mahcub Utangaç
ŞERMSÂR f Utangaç, müstahyi, mahcub
ŞERNAK Göz kapağının ağır ve kalın olması * Ekinin bir mertebe uzun olması
ŞERNİS Eli ve ayağı kaba olan
ŞERR Kötü iş, kötülük Fenâlık * Kavga * Allaha isyan, emirlerine uymama, muhalif hareket etme * Fenâ adam, fenâlık yapan adam, kötü adam * Daha kötü, en kötü
ŞERR-İ MAHZ Sırf şer Hiç hayır ciheti olmayan şer ve musibet
ŞERR-ÜN NÂS İnsanların en kötüsü, en zararlısı
ŞERREDE "Ayırdı" mânâsına "Teşrid"den mâzi fiili (Bak: Teşrid)
ŞERR Ü FESAD Kötülük ve bozukluk şer ve fesat
ŞERŞERE Ateş üstüne koyunca cızlayıp ötmek * Yarmak * Kesmek * , mal mülk * Ağırlık (Bu mânâya C: Şerâşir)
ŞERUR Çok şerli
ŞERVAL f şalvar
ŞERVAT Uzun, tavil
ŞERYE Çekirdekten biten hurma ağacı * Az pahalı nesne
ŞERZ (C: Şerâriz-Şevâriz) Şiddet * Zorluk * Kuvvet * Kalabalık, galizlik Kat'etmek, kesmek
ŞERZE f Kuduruk, kudurmuş
ŞERZİME Küçük insan topluluğu (Bak: Şirzime)
ŞESAR (Şâsır) Geyik buzağısı (Müe: Şesara)
ŞESASA şiddet * Yaramazlık * Sığır üstüne yük vurmak * Kuru ve sert yer * Acele
ŞESEL Yoğunluk
ŞESEN Huşunet, haşinlik
ŞESİB Yay
ŞESİS Sütü gitmiş hayvan
ŞESS (C: şisâs) Boya otu
ŞEST f Balık oltası * Okçuların parmaklarına taktıkları yüksük
ŞESU' Uzak * Ayakkabısının tasması parçalanmış olan
ŞESUS (C: Şesâyıs) Sütü az olan deve
ŞEŞ f Altı 6
ŞEŞ-CİHET f Altı yön, altı cihet (Bak: Cihat-ı sitte)
ŞEŞ-EBRAR Altı aded hayır sahibi ki, bunlar: Hz Ebubekir, Hz Ömer, Hz Osman, Hz Ali, Hz Hasan, Hz Hüseyin'dir (Radıyallahu anhüm)
ŞEŞHANE f Namlusunda 6 yivi bulunan tüfek veya top
ŞEŞ-PA f Altı ayaklı
ŞEŞ-PER f Altı kanat * Eski savaş âletlerinden 6 dilimli bir topuz
ŞEŞÜM Altıncı, sâdis
ŞET' Açlıktan veya hastalıktan dolayı acı duymak
ŞETAME Çirkin yüzlü ve yaramaz sözlü olmak
ŞETARET
ŞETARET Şenlik Şatır ve şuh olmak * Yarım olmak * Göz ucuyla bakmak * Hafiflik (Ağırbaşlılığın zıddı)
ŞETAT Dağılmak, perakende ve dağılmış olmak
ŞETAT Hadden aşırı olmak * Hakdan uzak * Zulüm, cevr, yalan, kizb, saçma
ŞETEN (C: Eştân) Sağlam bükülmüş uzun urgan * Uzak olmak * Sağlam yapmak
ŞETER Gözün kapaklarının devrik olması * Bir kale adı
ŞETET Perişaniyet, dağınıklık, teşettüt
ŞETEVİYY Kışa mensup, kış ile ilgili * Kış evi * Kış kaftanı, kışlık elbise * Kış yağmuru
ŞETİBE Uzununa kesilmiş olan sahtiyan parçası
ŞETİM Küfredilmiş sövülmüş kimse * Kerih ve kabih olan, çirkin
ŞETİME Sövme, sövüş, sövüp sayma
ŞETİT(E) Dağılmak, müteferrik olmak Çeşitli
ŞETM Sövmek, azarlamak, küfretmek
ŞETM-İ GALİZ Edepsizce sövme
ŞETN Dokumak Çulhalık
ŞETT Dağınık olmak, târumar etmek, dağıtmak Başka başka olmak
ŞETTA Çeşitli, başka başka, ayrı ayrı Çok ve müteferrik olan
ŞETTAM (şetm den) Çok küfreden
ŞETTE (ŞETÂT) Perâkende olmak, dağılmak
ŞETUN Irak, uzak, baid
ŞETUT Büyük hörgüçlü dişi deve
ŞETUTÎ Büyük hörgüçlü deve
ŞETVA Mısır'da bir köy
ŞETVE Kış olmak * Soğuk olmak * Kıtlık olmak
ŞEUB Ölüm, mevt
ŞE'V Geçmek, takaddüm eylemek * Son, nihayet * Devenin yuları * Zembil * Kuyudan kazıp toprak çıkarmak Kuyudan çıkan toprak * Kaygan
ŞEV f Gece Leyl
ŞEVA Kolay * Vücut organları (El, ayak gibi) * Malın kötüsü
ŞEVAGİL (Şagile C) Uğraşmalar, meşguliyetler
ŞEVAHIK (şahika C) Yüksek tepeler, şahikalar
ŞEVAHİD (Şâhid C) Şahitler, şehadet edenler
ŞEVAHİN (Şahin C) Şahinler, doğan kuşları
ŞEVAİ' (Şâyi' C) Yayılmış bulunanlar Şâyi olanlar
ŞEVAİB (Şâibe C) Kusurlar, lekeler, noksanlar, ayıplar * Şüpheler $* Eserler, izler, nişânlar
ŞEVAİR (Şâire C) Kadın şâirler

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük (Ş Harfi)-Osmanlıca Sözlük (Ş Harfi)İle İlgili Kelimeler...

Eski 09-10-2012   #8
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük (Ş Harfi)-Osmanlıca Sözlük (Ş Harfi)İle İlgili Kelimeler...



RE: Osmanlıca Sözlük (Ş Harfi) ŞEVAKİL (Şâkile C) Tarikler, yollar Mezhebler, tarikatlar, meslekler Şâkileler
ŞEVAMİH (Şâmiha C) Yüksek yerler, tepeler, yüksekler
ŞEVAMİL (Şâmile C) Şâmil olanlar, içine alanlar, çevreliyenler
ŞEVAR Ev esvabı, elbise, libas * Heyet
ŞEVARIK (Şârıka C) Nurlar, aydınlıklar Parlaklıklar
ŞEVARİ' (Şâri' C) Büyük yollar, caddeler
ŞEVARİB (Şârib C) Bıyıklar
ŞEVARİD (Şâride C) Dağılmış, dağınık şeyler
ŞEVAT (C: şivâ) Baş derisi
ŞEVATÎ (Şâti C) Kenarlar, kıyılar
ŞEVAYİB (Şayibe C) Şâyibeler, noksanlıklar, ayıplar
ŞEVAZ (ŞÜVÂZ) Tütünsüz ateş
ŞEVAZÎ Dağların dik tepeleri
ŞEVAZZ (şâzze C) Müstesnalar Kaide hârici olanlar
ŞEVB Karıştırmak * İçilecek olan şeye katılıp karıştırılan şey
ŞEVBEC Oklava
ŞEVE Göz değmesi, nazar değmesi
ŞEVEH (şevh) Kara olmak ve çirkinlik (Bak: şâhet-il vücuh)
ŞEVES Gururdan dolayı göz ucuyla bakma
ŞEVH Kara ve çirkin olmak
ŞEVHA Avurtları ve burun delikleri geniş olan çirkin yüzlü kadın
ŞEVHA Yay yapımında kullanılan ağaç
ŞEVHEB (C: şevahib) Kirpi
ŞEVHER f Erkek eş, koca, zevc
ŞEVK Diken * Birinin hiddet ve şevketi görünmek * Ekin
ŞEVK Çok istek, şiddetli arzu * Neş'e *Bir şeyi bir yere şeye sağlamca bağlama * Memnun Şâduman (Bak: Himmet, Şavk)
ŞEVK-İ TENZİLÎ Kur'an-ı Kerim'in ilk önceki mânâsıyla Sahabelere verdiği sevgi ve iştiyak Kur'an-ı Kerim'in tenzil mertebesindeki mânâsının verdiği şevk İlâhî bir makamdan inmenin verdiği şevk
ŞEVK-ÂLUD f şevkli, neşeli, sevinçli, keyifli
ŞEVK-ÂVER f Neşe veren, neşe getiren, şevklendiren
ŞEVK-BAHŞ f şevk veren, şevklendiren * Meşhur bir çeşit lâle
ŞEVK-EFZÂ f şevklendiren, neşe artıran
ŞEVKERAN Baldıran otu
ŞEVKET Kudret ve kuvvetten doğma haşmet Padişaha mahsus heybet ve saltanat * Diken Diken batmak
ŞEVKETLÛ Tar: Padişahlar hakkında kullanılmış bir tâbir olup, azamet ve heybet sahibi mânalarına gelir
ŞEVKÎ Neşe ve şevk ile alâkalı
ŞEVKİSTAN f Dikenlik
ŞEVK U İŞTİYAK Şevk ve arzu Şevk ve iştiyak
ŞEVNİR Çörek otu
ŞEVR Davarı baharda otlamağa bırakmak * Kovandan bal almak * Satılığa çıkarmak
ŞEVSA Karın içinde olan yel
ŞEVŞAT Tez yürüyüşlü dişi deve
ŞEVŞEB Karınca
ŞEVTAB El silecek bez El bezi
ŞEVVAL Arabi aylardan onuncusu Ramazandan sonraya geldiği için ilk üç günü mübarek Ramazan bayramıdır
ŞEVZAK şahin kuşu
ŞEVZEB Uzun, tavil
ŞEVZENİK Şahin kuşu
ŞEY' Nesne, şey * İstemek, dilemek
ŞEY' Miktar * Uzaklık * Arslan eniği
ŞEY'AN Uzaktan gören * İleriyi gören, her şeyin sonunu düşünen
ŞEYATİN Şeytanlar (Bak: Şeytan)
ŞEYB İhtiyarlık Yaşlılık * Saç, sakal ağarması
ŞEYD Binayı kireçle yapmak
ŞEYDA f Tutkun Divane * Çok sevgiden hâsıl olan hal
ŞEYDÂİ f Çok fazla sevgiden hâsıl olan divanelik, şaşkınlık
ŞEY'EN FEŞEY'EN Yavaş yavaş, azar azar
ŞEYH Yaşlı adam * Bir kabilenin ileri geleni Kabile reisi * Tarikatta müridlerin reisi (Bak: Müteşeyyih, Tarikat)
ŞEYH-ÜL HADİS İkiyüz bin Hadis-i Şerifi, rivayet edenleriyle birlikte ezbere bilen büyük hadis âlimi
ŞEYH SAİD HADİSESİ 5 Şubat 1925'de devrin hükümetine karşı şark aşiret reislerinden Şeyh Said ismindeki zâtın teşebbüs ettiği bir harekettir Şeyh Said, bu hareketine yardım etmesi için Bediüzzaman Said Nursî'ye mektub yazmış, fakat Bediüzzaman bu teklifi reddetmiş ve cevaben yazdığı mektubda şöyle demiştir:(Türk milleti, asırlardan beri İslâmiyete hizmet etmiş ve çok veliler yetiştirmiştir Bunların torunlarına kılınç çekilmez Siz de çekmeyiniz Teşebbüsünüzden vazgeçiniz Millet irşad ve tenvir edilmelidir Tr) (Bak: Said-i Nursî)
ŞEYHAN (şeyheyn) Esasen iki şeyh demek olup; bazı eserlerde, Buharî ve Müslim yerinde kullanılır Her ikisinin Hadis Kitablarına birden Sahihan denir * Hazret-i Ebubekir ile Hazret-i Ömer'in (RA) beraberce bâzı mühim kitaplarda geçen isimleri * Bazı fıkıh kitablarında, İmam-ı A'zam ile İmam-ı Ebu Yusuf'un ikisine birden verilen isim
ŞEYHEM (C: şeyâhim) Erkek kirpi
ŞEYHEYN (Bak: şeyhan)
ŞEYHUHET (Şihet-Şeyhuhiyet) İhtiyarlık, yaşlılık
ŞEYH-ÜL İSLAM Osmanlı Devleti zamanında din işlerine bakan ve sadrazamdan sonra gelen en yüksek vazifeli şahıs Âlimlerin reisi
ŞEYLEM Sarhoşluk veren ve bazan buğdayların arasında çıkan siyah bir tohum
ŞEYM Çok soğuk su * Kılıç çıkarmak * Kınına sokmak
ŞEYN Kusur, ayıp, noksan, kabahat Yaramaz şey
ŞEYT Helâk olmak, mahvolmak * Yanmak * Kaynamak
ŞEYTAN İblis (Cenab-ı Hakk'ın emrine isyan ettiğinden rahmetinden kovulmuş, şerleri ve muzır şeyleri temsil eder ve ateşten yaratılmıştır Bütün melekler Cenab-ı Hakk'ın emriyle Hazret-i Âdem'e secde ettiği halde Şeytan: "O, topraktan yaratılmıştır, ben ateşten yaratıldım Ben ondan daha kıymetli ve yükseğim" diye kibirlenerek, Cenab-ı Hakk'ın emrine karşı gelmiş ve Hazret-i Âdem'e secde etmediğinden, Allah'ın rahmetinden kovulmuştur(Melâikelere şeytanlar musallat olmadıkları için, terakkiyatları yoktur Makamları sâbittir, tebeddül etmez Keza, hayvânâtın dahi, şeytanlar musallat olmadıkları için, mertebeleri sâbittir, nâkıstır Alem-i insaniyette, ise; merâtib-i terakkiyât ve tedenniyât, nihayetsizdir Nemrutlardan, firavunlardan tut, tâ sıddıkin-i evliya ve enbiyaya kadar gâyet uzun bir mesâfe-i terakki varİşte kömür gibi olan ervâh-ı sâfileyi, elmas gibi olan ervâh-ı âliyeden temyiz ve tefrik için, şeytanların hilkatiyle ve sırr-ı teklif ve ba's-i enbiya ile, bir meydan-ı imtihan ve tecrübe ve cihad ve müsabaka açılmış Eğer mücahede ve müsabaka olmasaydı, mâden-i insaniyyetteki elmas ve kömür hükmünde olan istidatlar, beraber kalacaktı Alâ-yı illiyindeki Ebu Bekir-is Sıddık'ın ruhu, esfel-i sâfilindeki Ebu Cehil'in ruhuyla bir seviyede kalacaktı Demek şeyatin ve şerlerin yaratılması, büyük ve küllî neticeye baktığı için, icadları şer değil, çirkin değil; belki su-i istimalâttan ve kesb denilen mübaşeret-i hususiyeden gelen şerler, çirkinlikler, kesb-i insana aittir, icad-ı İlâhîye ait değildir M)Bu mevzuya dair tafsilât: Risale-i Nur Külliyatından "Lem'alar" adlı eserin 13 Lem'asındadır
ŞEYTANET Şeytanlık Aldatıcılık Kurnazlık, hilekârlık
ŞEYTANÎ Şeytanla alâkalı Şeytana yaraşır
ŞEYTANÎ PİŞE f Şeytanın yolu Şeytana ait meşguliyet
ŞEYYAD (Şeyd den) Riyâkâr Yüze gülen * Sıvacı
ŞEYYEBET (Şeyb den) İhtiyarlattı (meâlinde fiildir)Şeyyebetnî : Beni ihtiyarlattı, beni ihtiyar etti (mânâsında)
ŞEYYİR (C: Şiyâr) Semiz ve besili hayvan
ŞEYZEM Katı ve uzun
ŞEYZENUK şahin kuşu
ŞEYZUMAN Kurt
ŞE'Z (ŞE'S) Kaba ve katı
ŞEZA' Sinirin yarılması
ŞEZA Kokulu şeylerin şiddetle kokması
ŞEZAT Budak kırmak * At sineği * Bir gemi cinsi * Tuz * Kuvvet ve şiddet bakiyyesi * Ağaç ismi
ŞEZAZE Çok kurumak
ŞEZB Ağaçtan budanan kuru odun * Geçmek, intikal etmek * Sınır (Bu mânâya C: Eşzâb)
ŞEZEBE (C: Şüzub ) Ağacın çeşitli budaklarından budanıp kesilmiş olan
ŞEZEN Nahiye, cânip, taraf * Kaba ve sağlam yer
ŞEZERAT (Şezre C) İşlenmeden mâdenin içinden toplanılan altın parçaları * Süs olarak kullanılan altın ve inci tâneleri
ŞEZF Şiddet * Darlık
ŞEZİM Sağlam, muhkem ve uzun
ŞEZİYYE (C: Şezâyâ) Bir parça nesne
ŞEZR (ŞEZİR) Altın mâdeninden toplanan altın ufağı * İnci parçaları
ŞEZR Kızgınlık ve hiddetten dolayı gözucuyla bakmak

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük (Ş Harfi)-Osmanlıca Sözlük (Ş Harfi)İle İlgili Kelimeler...

Eski 09-10-2012   #9
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük (Ş Harfi)-Osmanlıca Sözlük (Ş Harfi)İle İlgili Kelimeler...



RE: Osmanlıca Sözlük (Ş Harfi) ŞEZRE (C: Şezerât-Şüzur) İşlenmemiş ham altun * Süs için asılan inci ve altun
ŞEZRE Bir kimseye yüz yüze bakmayıp şiddet ve öfke ile yandan bakış Hasmâne bakış Dargın bakışı gibi bakma Göz değdirme * İpi soluna bükme * Tersine bükülmüş ip, urgan * El değirmenini sola doğru çevirme * Şiddet, suubet, zorluk
ŞEZRE-MEZRE Darmadağınık
ŞEZZ Çuval kulpuna ağaç sokmak (O ağaca "şizâz" derler)
ŞİARE (C: Şeâyir) Hac amelleri * Hac nişanları İbadet için alem kılınan her nesne
ŞIDK (C: Eşdâk) Ağızın kulaktan tarafı * Ağzın kenarı
ŞIHNE Adâvet, düşmanlık * Davar bağladıkları yer
ŞIHNE Emniyet memuru İnzibat memuru
ŞIKAK Ayak yarığı * Ot * Muhalefet etmek, karşı gelmek
ŞIKB (C: Şekâbe-Şikâb-Şükub) Mağara ve kaya yarığı * Çukur yer
ŞIKK (Şikk) İslâmiyetin zuhurundan biraz önce yaşamış iki kâhinin adıdır Bunlardan eskisi Arablarda ilk kâhindir Acaib bir mahluk olup, alnının ortasında yalnız bir gözü (veya alnını ikiye ayıran bir alev) vardı El Yaşkarî adındaki ikinci Şıkk, Satih ile birlikte devrinin en meşhur kâhiniydi Satih'ten sonra o da Yemen'de bulunan Lâhmi Meliklerinden birisinin rüyasını tâbir ile Habeşlerin Yemen'i zabt edeceklerini, bu memleketin İbn-i Ziyezen tarafından kurtarılacağını, ayrıca Peygamber'in (ASM) geleceğini beşaret vermişti Bunların vücudları yalnız bir bacak ve bir kolu olan yarım insan şeklinde idi, insanlar tarafından tevlid olunmuşlardı (İslâm Ansiklopedisinden)
ŞIKK Bir bütünün parçalarından her biri * İki ihtimalden ve iki cihetten her biri * İkiye ayrılmış şeyin bir kısmı
ŞIKK-I MUHALİF Aksi taraf Bir fikrin başka zıt ciheti, karşı tarafı
ŞIKKAYN Bir işin iki ciheti Bir şeyin iki şıkkı
ŞIKN Az, kalil
ŞIKS (C: Aşkâs) Bir parça yer * Her nesnenin bir miktarı
ŞIKŞAKA (C: Şekâşık) Devenin ağzında olan dağarcığı (Ağzından çıkarıp kükretir) * Zayıf, yaşlı kimse * Uzun ince çubuk * Ağzın çevresi
ŞIKVE (ŞEKÂVE) Bedbahtlık * Yaramazlık
ŞIKZ (C: Şekazân) Keler eniği
ŞIKZA' Çok acıkmış tavşancıl
ŞIN Kur'an alfabesinin onüçüncü harfi olup, ebcedî değeri 300'dür
ŞI'RA Yaldırık adı verilen büyük, nurlu yıldız
ŞISB (C: şesâyib) şiddet * Nasip
ŞI'ŞA' Uzun, yeynicek kimse * Uzun boyunlu deve
ŞITRE Yarım, nısf
ŞİA Yardımcılar mânâsiyle, Alevilik, Şiilik İfrat ve tefrit ve dünyevi sebebler yüzünden Ehl-i Sünnet ve Cemaat Mezhebinden ayrılan bir fırka Bir şahsa taraftar olmak (Çok açık mukni izâhatını Risâle-i Nur külliyatı Dördüncü Lem'adan okuyunuz)
ŞİAB (Şi'b C) Dar yollar Dağ yolları Patikalar * (Şube C) Şubeler (Bak: Şuâb)
ŞİAR İz, belirti, işaret, nişan, ayırt edici iyi âdet * Üstünlük veren işaret * İnsanın gömleği * Ölüm * (Şa'r C) Kıllar
ŞİAR-I RÂZ f Sırların şiârı, sırrı gizleyen perde, işâret
ŞİB' Tokluk
Şİ'B (C: Şiâb) Keçiyolu, dar yol, dağ yolu
ŞİB f İniş Aşağı doğru eğiklik
ŞİB Üzerine kar düşen dağ * Su içerken devenin dudağından çıkan ses
ŞİBA' Tokluk, doyma
ŞİBA' (Şeb'ân C) Karnı doymuş olanlar, tok kimseler
ŞİBAB Bıçak üstüne sürçmek * At neşesi
ŞİBAK (Şebeke C) Kafesler, şebekeler, ağlar, tuzaklar
ŞİBDİ' (C: Şebâdi) Akrep * Dil, lisan * Belâ * Şiddet
ŞİBH Benzer Benzeyen şey
ŞİBH-İ AKD Akid benzeri Sözleşme, sözle anlaşma benzeri
ŞİBH-İ BEŞER İnsana benzeyen şempanze, goril gibi hayvanlar
ŞİBH-İ BEŞERE Üst deriye benzer olan
ŞİBH-İ BİLLURÎ Billur gibi olan
ŞİBH-İ CİLD Cilde benzeyen, cildimsi
ŞİBH-İ HÜSN-Ü TA'LİL Edb: Bir hâdisenin vukuuna şairane olarak ve kat'î olmayan bir sebeb göstermek
ŞİBH-İ MÜNHARİF Geo: Yamuk Yalnız iki kenarı paralel olan dörtgen
ŞİBL Aslan yavrusu
ŞİBR Karış
ŞİBRAK Yırtmak * Parçalamak
ŞİCA' (Bak: Şücâ)
ŞİCAB Divit kapağı * Her nesnenin ağzına, yarığına ve gedik yerine koyup tıkadıkları nesne
ŞİCAR Kapı ardına koyup sürgü olarak kullanılan ağaç * Kiremit tahtası altına konulup çakılan ağaç * Kapı ağacı * Deve alâmetlerinden bir alâmet
ŞİD f Nur, ziya, aydınlık * Güneş
ŞİD Kireç Sıva
ŞİDAD (Şedid C) Sertler Şiddetliler
ŞİDDET Sertlik, katılık * Ziyadelik * Sıkılık * Tecvidde: Harf sükun ile ve nefesin hepsi habs olarak sakin bir halde okunduğu zaman savtın asla akmamasına denir Şiddet iki kısma ayrılır:Şedide-i mechure : Elif, bâ, cim, dal, tı harflerişedide-i mehmuse : Kaf ve tâ harfleri
ŞİDDET-İ TAZYİK Tazyik ve baskının şiddeti
ŞİDED (Şiddet C) Şiddetler
ŞİE Alâmet, işaret, nişan
ŞİFA Hastalıktan iyi olma, iyileşme Hastalıktan kurtulma(Hastalık seni uyandırıncaya kadar sabra çalış ve hastalık vazifesini bitirdikten sonra Hâlik-ı Rahim inşaallah sana şifa verir L)
ŞİFA-İ ÂCİL Hastalıktan çabuk kurtulma
ŞİFA-İ ŞERİF (Bak: Kadî İyaz)
ŞİFA-BAHŞ f Şifa veren, iyilik veren, iyileştiren
ŞİFAH (Şefe C) Dudaklar
ŞİFAHANE f Hastahane
ŞİFAHEN Sözle, ağızdan Konuşmak suretiyle
ŞİFAHÎ Ağızdan, şifahen, sözlü
ŞİFAHİYÂT Ağızdan söylenilen, şifahî olan, sözlü ifadeler
ŞİFAKÂR f Şifalı Şifaya sebeb olan
ŞİFANAPEZİR (Şifâ-nâpezir) f Tedavi edilmez, şifa bulmaz, tedavi olmaz
ŞİFAPEZİR f İyileşebilir, şifa bulabilir, geçebilir
ŞİFARESAN f Şifaya erişen, hastalığı iyileşen
ŞİFASAZ f şifa veren, iyi eden
ŞİFAYAB f Şifa bulma, iyileşme
ŞİFE (Bak: Şefe)
ŞİFF Ziyade, çok, fazla * Eksik, noksan (Ezdattandır)
ŞİFRE Fr Gizli ve işaretle yazı usulü * Haberleşmede kullanılan belirli bazı işaretler * Herkesin anlayamadığı, bazı kimselere mahsus anlaşma usulü
ŞİFTE f Düşkün, tutkun, meftun
ŞİFTEDİL f Gönül vermiş, meftun, tutkun
ŞİFTEGÎ f Kaçıklık, tutkunluk, meftuniyet
ŞİH(A) Yavşan denilen ot
ŞİHAB Parlak yıldız * Kıvılcım * Yıldızdan fırladığı zannedilen ve dünyanın atmosferinde bir an görünüp kaybolan gök taşı
ŞİHAT (Bak: Şeyhuhet)
ŞİHBAN (Şihâb C) Kıvılcımlar
ŞİHDARE Fahiş ve israfçı ve dedikoducu kimse * Kısa boylu ve şişman kimse
ŞİHE f At kişnemesi
ŞİÎ Şia fırkasından olan
ŞİİR Güzel tertibli manzume Tahayyül ve tasavvurları ve bâzı hakikatları hoşa gidecek şekilde ifâde eden ölçülü söz * Man: Muhayyelâttan terekküb eden kıyas
ŞİKA (Şekve C) Şikâyetler, sızıltılar
ŞİKAB İki dağ arası * İki kaya arası
ŞİKÂF f (Şikâften: "Yarmak" mastarından) Yarık, yırtık, çatlak * Kelime sonuna gelerek "yırtıcı, yırtan" mânâsına kullanılır Meselâ: Ciğer-şikâf $ : Ciğer parçalayan
ŞİKAK Nifak, ikilik, ittifaksızlık
ŞİKAL Devenin palanını bağlıyan ip * Devenin ayağının bağlandığı ip, köstek * El ve ayak zinciri * Üç ayağı beyaz olan at
ŞİKAR f Av, avlanan hayvan Avlama * Düşmandan ele geçirilen mal Ganimet
ŞİKAR Mc: Değerli, kıymetli
ŞİKARİSTAN f Av yeri, avı çok olan yer
ŞİKAYAT (Şikâyet C) Şikâyetler
ŞİKAYET Sızlanma, sızıltı * Haksız olan, haksız iş yapan bir kimseyi üst makama bildirmek
ŞİKEM f Karın
ŞİKEMBE f İşkembe
ŞİKEMBENDE f Midesine düşkün Çok yiyen
ŞİKEMDERD Karın ağrısı
ŞİKEMPERVER f Yemek tiryakisi, boğazına düşkün
ŞİKEN f (Şikesten mastarından) Kıvrım, büküm * Koparan, parçalayan mânâsında birleşik kelimeler yapılır Meselâ: Haysiyet-şiken $ : f Haysiyet kıran
ŞİKEN-İ KÂKÜL Kıvırcık saç
ŞİKENC f Kıvrım, büklüm
ŞİKENCE f İşkence Azap Eziyet
ŞİKENED Kırıyor, kesiyor
ŞİKEST f Kırma, kırılma * Kıran * Yenilme, mağlubiyet
ŞİKESTE f Kırılış, yeniliş, mağlub olmuş Kırık Tâlik yazının bir çeşidi
ŞİKESTEBÂL f Kanadı kırık, kırık kanatlı * Mc: Kederli, üzgün
ŞİKESTEDİL f Gönlü kırık, mahzun, kederli, hüzünlü
ŞİKESTEGÎ f Kırıklık
ŞİKESTEPÂ f Ayağı kırık
ŞİKESTEZEBÂN f Peltek
ŞİKİBA (Şikibende) Sabırlı
ŞİKK (Bak: Şıkk)
ŞİKKE (C: Şikek) Balta cinsinden olan silâhların sapı * Girecek deliğe sıkışıp tutmak için sokulan çivi
ŞİKL Güçlük * Naz
ŞİLAK Cima etmek * Vurmak * Kulağı uzunlamasına yarmak
ŞİLV Vücut azâlarından biri
ŞİMAL Sol, sol taraf Sağın ve cenubun zıddı Kuzey
ŞİMAL-İ GARBÎ Kuzeybatı
ŞİMAL-İ ŞARKÎ Kuzeydoğu
ŞİMALEN Soldan, sol taraftan, şimalden, kuzey taraftan
ŞİMALÎ şimale ait, sola ve kuzeye ait
ŞİMAS Davarın ürkek olması
ŞİME (C: Şiyem) Huy, tabiat
ŞİMENDİFER Fr Demir yolu katarı, tren * Demir yolu
ŞİMRAC (C: Şemâric) Seyrek seyrek dikmek * Yalan karışık söz
ŞİMRAH (C: Şemârih) Hurma veya üzüm salkımı * Dağ tepesi
ŞİMŞAD f Şimşir ağacı
ŞİMŞİR (Bak: Şemşir)
ŞİN (Bak: Şeyn)
ŞİN Çok nikâhlı kimse * Huruf-u mu'cemeden bir harf

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük (Ş Harfi)-Osmanlıca Sözlük (Ş Harfi)İle İlgili Kelimeler...

Eski 09-10-2012   #10
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük (Ş Harfi)-Osmanlıca Sözlük (Ş Harfi)İle İlgili Kelimeler...



RE: Osmanlıca Sözlük (Ş Harfi) ŞİNAH f Suda yüzme
ŞİNAK (C: Eşnâk) Sivri başlı kimse * Kırba bağladıkları ip * Başı büyük olan at * Kuş tuzağı
ŞİNAR f Suda yüzme
ŞİNAR Ayıp * Hayâ, utanma, âr
ŞİNAS f Tanıyan, bilen, anlayan Tarih-şinas $ : f Tarihten anlayan, tarih bilen
ŞİNAS Uzun, tavil
ŞİNAVER f Suda yüzen Yüzgeç
ŞİNEV f İşiten, dinleyen
ŞİNİD İşitme Duyma
ŞİNİDE f İşitilmiş Duyulmuş
ŞİNİK On litre su alabilen teneke kutu kadar olan mahsul ölçüsü Yarım gaz tenekesi (Isparta havalisine mahsus hububat ölçüsü)
ŞİNVAY Kulağın işitmesi
Şİ'R (Şiir) Anlama, idrak * Edb: Edebiyatta kıymeti olan, nazımlı ve kafiyeli şair sözü (Bak: Şiir)
ŞİR f Aslan * Süt
ŞİR-İ JİYAN Kükremiş aslan (Bak: Jiyan)
ŞİR-İ MÂDER Ana sütü
ŞİR-İ YEZDAN Hazret-i Ali Radiyallahu Anh'ın bir ismi Allah'ın Aslanı
ŞİRA Satın alma, satın alınma
ŞİRA' Yelken Gemi yelkeni
ŞİR'A (Şeria-Meşrea) Lügat mânası, bir ırmak veya herhangi bir su menbaından su içmek veya almak için girilen yol demektir Bunda insanların, hayat-ı ebediye ve saadet-i hakikiyeye vusulü için Allah'ın vaz' u teklif ettiği ahkâm-ı mahsusaya ve mezheb-i müstakime bil'istiare ıtlak edilmiştir ki, din demektir Ya kapalı bir şeyi yarıp açmak ve beyan etmek mânasına şer' mastarından veya birşeye duhul manasına şurû'dan alınmıştır (ET) (Bak: Şeriat)
Şİ'RA Koz: İki yıldızın adı
Şİ'RA-ÜL YEMANÎ Semanın güney yarım küresinde bulunan "Kelb-i Ekber" denilen burcun ve bütün semanın görünen en parlak yıldızı (Sirius)
Şİ'RA-ÜŞ ŞAMÎ "Kelb-i Asgar" denilen burcun en parlak yıldızı
ŞİRAD (ŞÜRUD) Dağılmak * Kaçmak
ŞİRAK (C: Şürük) Nalbant kayışı
ŞİRAN f (Şir C) Aslanlar
ŞİRANE f Aslanca, gazanferâne
ŞİRAR Ateş kıvılcımları * Şerirler Şerli kimseler
ŞİRAT Neşter
ŞİRAZ Süzülmüş yoğurt
ŞİRAZE f Kitap ciltlerinin iki ucuna konulan ve yaprakları muntazam tutan, ibrişimden örülmüş ince şerit * Pehlivan kispetinin paçası * Mc: Düzen, nizam, esas
ŞİRAZE-BEND f Şiraze bağlayan * Düzenleyen, tanzim eden, düzen veren
ŞİRB (Şürb) İçme veya içirme nöbeti İçmek
ŞİRCENG f Arslan gibi savaşan
ŞİRDAH Büyük ayaklı
ŞİRDİL (C: Şirdilân) f Aslan yürekli Cesaretli Cesur
ŞİRE f Süt * Şıra
ŞİREC Şırılgan yağı * Üzüm suyu Şira
Şİ'REN Şiir tarzında, şiir olarak
ŞİRHAR f Tar: Acemiliğe alınmayan veya sayısı beşten az olan esirlerden bir kısmı Pencik kanuni hükümlerine göre esirler: Şirhâr, beççe, gulamçe, gulâm, sakallı ve pir olmak üzere sınıflara ayrılır ve bu tertibe göre vergiye tâbi tutulurdu Üç yaşına kadar olan çocuklara, süt emen mânâsına gelen şirhâr; üç yaşından sekiz yaşına kadar olanlara, yavru demek olan beççe; sekizle oniki yaşındakilere gülâmçe; büluğa erenlere gulâm; epeyce traşı gelenlere sakallı; yaşlılara da pir denilirdi (OTDS)
ŞİRİN f Tatlı Sevimli Cana yakın
ŞİRİN-CEMAL f Sevimli yüzlü
ŞİRİN-EDÂ f Lâtif ve şirin edâlı
ŞİRİNÎ f Tatlılık, cana yakınlık, sevimlilik
ŞİRİNKÂM f Tadı damağında kalmış
ŞİRİNKÂR f Hoş ve tatlı muamele eden
ŞİRİNZEBAN f Tatlı dilli
ŞİRK En büyük günah olan Allah'a (CC) ortak kabul etmek Allah'tan (CC) ümidini keserek başkasından meded beklemek (Şirkin mânası mutlak küfürdür) (Politeizm)(Evet, küfür mevcudatın kıymetini ıskat ve mânasızlıkla ittiham ettiğinden bütün kâinata karşı bir tahkir ve mevcudât âyinelerinde cilve-i Esmâyı inkâr olduğundan; bütün Esmâ-i İlâhiyeye karşı bir tezyif ve mevcudâtın Vahdâniyete olan şehâdetlerini reddettiğinden, bütün mahlukata karşı bir tekzib olduğundan istidad-ı insanîyi öyle ifsad eder ki: Salâh ve hayrı kabule liyâkatı kalmaz Hem bir zulm-ü azimdir ki; umum mahlukatın ve bütün Esmâ-i İlâhiyenin hukukuna bir tecavüzdür İşte şu hukukun muhafazası ve nefs-i kâfir hayra kabiliyetsizliği küfrün adem-i afvını iktiza eder $ şu mânâyı ifade eder S)(Mâdem bir hâkimiyet-i mutlaka hakikatı vardır, elbette şirkin hakikatı olamaz Çünki, $ âyetinin hakikat-ı katıasiyle; müteaddid eller müstebidâne bir işe karışsalar, karıştırırlar Bir memlekette iki padişah, hattâ, bir nâhiyede iki müdür bulunsa; intizam bozulur ve idare herc ü merc olur Halbuki, sinek kanadından tâ semâvat kandillerine kadar ve hüceyrât-ı bedeniyeden tâ seyyârâtın burçlarına kadar öyle bir intizam var ki: Zerre kadar şirkin müdâhalesi olamaz Ş)
ŞİRK-İ HAFÎ İhlâssızlık, riyakârlık Allah rızası için değil de başkalarının rızâsı için ibâdet etmek
ŞİRK-ÂLUD f Şirk karışık, sapıtmış Şirk bulaşmış Cenâb-ı Hak'tan gaflet edip başkasından meded bekler surette
ŞİRKET Ortaklık, iş ortaklığı * Huk: İki veya daha fazla şahsın emek ve malları ile müştereken, iktisadî bir gayeye erişmek için bir akidle birleşmeleri (Bak: Cem'iyyet)
ŞİRKET-İ A'MÂL Çalışmayı sermaye olarak kabul eden şirket
ŞİRMERD f Arslan yürekli, cesur
ŞİRPENÇE (Şir-pençe) f (Aslan pençesi) Vücutta ve daha ziyade sırtta çıkan çok tehlikeli bir çıban
ŞİRRET Terbiyesizlik, hayasızlık, edebsizlik * Geçimsiz, huysuz ve kavgacı
ŞİRRİB Şaraba karşı hırsı olan
ŞİRRİR (C: Eşrâr-Eşirrâ) Çok şer işleyen, pek çok şerir
ŞİRVAZ Yoğun, kalın ve büyük
ŞİRYAN (Şeryân) Kırmızı kan damarı Atar damar
ŞİRZİME Küçük, ehemmiyetsiz cemaat Bir miktar insan grubu
ŞİS (ŞİSÂ') Çekirdeği katılaşmış olmayan hurma (Hurma aşılanmasa çekirdeği katılaşmaz)
ŞİS' (C: Şüsu') Nâline tasma vurmak * Nâlin tasması
ŞİSI' Büyük ve çok mal * Dar yer Bir yerin uç tarafı * Nalın kayışı * Bir malı dikkatle bekleyip koruyan
ŞİŞE Camdan yapılmış ağzı dar uzunca kap Lâmbaya geçirilen camdan küçük baca * Çeşitli maksatlarla çakılan çıta
ŞİŞEHANE Şişe yapılan yer
ŞİŞHANE (Aslı: Şeşhane) Eskiden kullanılan namlusu altı yivli tüfek * İstanbul'da bir semt adı
ŞİT Hz Âdem'in (AS) oğullarından ve ondan sonra peygamber olan zât olup kendisine 50 sayfalık kitab nâzil olmuştur Kâbe-i Mükerreme'yi ilk önce taştan bina eden zât olduğu Kısas-ı Enbiya'da mezkûrdur
ŞİTA Kış Senenin soğuk mevsimi
ŞİTAB f (Şitâften: Koşmak fiilinin kökü) Seğirtmek, koşmak Çabukluk, acele etmek
ŞİTAÎ (Şitâiye) Kışa ait Kışlık Kışa dair
ŞİTEVÎ (Şiteviyye) Kışa ait Kış mevsimiyle ilgili * Kış sebzesi, kışlık sebze
ŞİVA' Kebap
ŞİVAL Az şey
ŞİVAR Meşveret etmek, konuşmak, istişâre etmek, danışmak
ŞİVAZ Dumansız ateş * Susamak (Bak: Şuvaz)
ŞİVE Söyleyiş Tarz Ağız Üslub * Eda Naz
ŞİVEBÂZ f Cilveli, şive ve naz eden
ŞİVEKÂR f İşveli, şiveli, cilveli
ŞİVEN f İnleme, sızlanma * Mâtem, yas
ŞİYA' Zahir olmak, görünmek * Çobanın kavalından çıkan ses * Odun takıltısı
ŞİYAM Yerden kazılan toprak
ŞİYAT Yanmış yün ve pamuk kokusu
ŞİYEM (Şime C) Huylar, tabiatlar
ŞİZ Abnus ağacı
ŞİZAF Katılık, sertlik
ŞÖHRE Ünlü, şöhretli, meşhur

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük (Ş Harfi)-Osmanlıca Sözlük (Ş Harfi)İle İlgili Kelimeler...

Eski 09-10-2012   #11
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük (Ş Harfi)-Osmanlıca Sözlük (Ş Harfi)İle İlgili Kelimeler...



RE: Osmanlıca Sözlük (Ş Harfi) ŞÖHRET Ad yapma Ün Şân * Hadis ilminde: Meşhur hadis mânasında kullanılır(Ey şân ve şerefi, nam ve şöhreti isteyen adam! Gel, o dersi benden al Şöhret ayn-i riyâdır Ve kalbi öldüren zehirli bir baldır Ve insanı insanlara abd ve köle yapar O belâ ve musibete düşersen $ de, o belâdan kurtul MN)
ŞÖHRET-İ KÂZİBE Geçici şöhret Yalancı dünyalık, fâni şöhret Aldatıcı nâm
ŞÖHRETGİR f şöhretli, ünlü Meşhur
ŞÖHRETŞİÂR f şöhretli şöhret sahibi
ŞÖHRETŞİÂR-I ÂLEM Âlemde şöhret ona nişan olmuş olan Çok meşhur olan
ŞUA' Bir ışık kaynağından uzanan ışık telleri
ŞUAAT Işıklar, parıltılar, nurlar
ŞUA (C: Şu') Sorgun ağacı
ŞUAB (şu'be C) şubeler Kollar, bir cisimden ayrılan çatallar (Bak: Şiâb)
ŞUABAT (Şu'be C) Şubeler, kısımlar, takımlar, bölükler Dallar
ŞUAL (şu'le C) Alevler, şu'leler Ateş alevleri
ŞUARA (Şâir C) Şâirler * Kur'an-ı Kerim'in 26 suresinin ismidir Mekkîdir
ŞUAYB (AS) Ashab-ı Eyke ile Medyen ahâlisine gönderilen bir peygamberdir Çok hakikatlı ve güzel sözlerle bu iki kavmi Hakka davet ettiği halde kendisini dinlemediler Cenab-ı Hak Eykeliler üzerine şiddetli sıcaklık ve Medyen ahalisine de şiddetli sayha ile azab verdi ve onları mahveyledi Şuayb Aleyhisselâm kendisine inananlarla Mekke'ye gitti ve orada yerleşti Musâ Aleyhisselâm'ın kayınpederi idi (Bak: Ashab-ı Eyke)
ŞUBAN f Çoban
ŞU'BE Bölük, bölüm * Dal, budak * İkinci derecedeki kollar Kol
ŞU'BUB (Bak: şü'bub)
ŞUGL İş, meşgul olunacak şey, gaile
ŞUGMUM Uzun, tavil
ŞUGUL (Şugl C) İşler, uğraşacak şeyler, gaileler
ŞUH f Şen ve hareketlerinde serbest olan * Nazlı, işveli * Açık saçık, hayasız Oynak
ŞUH (Şıh) Bahil, cimri, hasis kimse
ŞUHA Karın ağrısı
ŞUHH (ŞIHH) Bahillik
ŞUH-MEŞREB f Açık meşrebli, şen ve neşeli
ŞUHUD (Bak: şühud)
ŞUHUM (Şahm C) Yağlar, içyağlar
ŞUHUR (Bak: şühur)
ŞUKAK Bir çeşit hayvan hastalığı
ŞUKKA Parça Kâğıt veya kumaş parçası * Küçük tezkere
ŞUKRE Sâfi kızıllık, tam ve koyu kırmızılık
ŞUKUK (Şakk C) Çatlaklar, yarıklar
ŞUKUNE Azlık
ŞU'LE Alev, ateş alevi Alevlenmiş odun
ŞU'LE-İ BERKIYYE Yıldırım ışığı Şimşek parıltısı
ŞU'LE-İ CEVVAL Daim hareket ederek etrafına ışık saçan parıltı
ŞU'LEBÂR f Işıklı
ŞU'LEDÂR f Alevlenmiş, alevli Işıklı
ŞU'LEFEŞÂN f Işık saçan, parlatan
ŞU'LEGİR f Tutuşan, alevlenen, alev alan
ŞU'LENÜMÂ f Alev gösteren, alevli
ŞU'LEPÂŞ f Işık saçan
ŞU'LEPERVER f Işıklandıran Alevlendirici
ŞU'LEPUŞ f Alev içinde kalmış, alevle örtülü
ŞU'LERİZ f Işıldayan, alev saçan
ŞU'M (Şum) f Uğursuzluk Meş'um olma Uğursuz
ŞUM Hayırsız kişi
ŞUMA f Siz (Bak: Şahıs zamiri)
ŞUR f Tuzlu, kekremsi * şamata, gürültü
ŞURA Konuşma yeri, istişare meclisi Büyüklerin istişare için toplanma yeri * Meşveret için toplantı * Meşveret etme(Eski zamanda değiliz Eskiden hâkim, bir şahs-ı vâhid idi O hâkimin müftüsü de, onun gibi münferid bir şahıs olabilirdi Onun fikrini tashih ve ta'dil ederdi Şimdi ise, zaman cemaat zamanıdır Hâkim, ruh-u cemaattan çıkmış az mütehassis, sağırca, metin bir şahs-ı manevîdir ki, şurâlar o ruhu temsil eder Şöyle bir hâkimin müftüsü de ona mücanis olup, bir şurâ-yı âliye-i ilmiyeden tevellüd eden bir şahs-ı manevî olmak gerektir Tâ ki sözünü ona işittirebilsin Dine taalluk eden noktalardan sırat-ı müstakime sevkedebilsin) Sünühat'tan(Müslümanların hayat-ı içtimaiye-i İslâmiyedeki saadetlerinin anahtarı meşveret-i şer'iyyedir $ Ayet-i Kerimesi, şurayı esas olarak emrediyor Evet nasılki, nev'-i beşerdeki telâhuk-u efkâr ünvanı altında asırlar ve zamanların tarih vasıtasiyle birbiriyle meşvereti, bütün beşeriyetin terakkiyatı ve fünunun esası olduğu gibi, en büyük kıt'a olan Asya'nın en geri kalmasının bir sebebi o şurâ-yı hakikiyeyi yapmamasıdırAsya Kıt'asının ve istikbâlinin keşşafı ve miftahı şura'dır Yâni, nasıl fertler birbiriyle meşveret eder; taifeler, kıt'alar dahi o şurayı yapmaları lazımdır ki, üçyüz belki dörtyüz milyon İslâm'ın ayaklarına konulmuş çeşit çeşit istibdatların kayıtlarını, zincirlerini açacak, dağıtacak meşveret-i şer'iyye ile şehamet ve şefkat-i imâniyeden tevellüd eden hürriyet-i şer'iyyedir ki, o hürriyet-i şer'iyye, âdâb-ı şer'iyye ile süslenip garp medeniyet-i sefihanesindeki seyyiatı atmaktır İmândan gelen hürriyet-i şer'iyye iki esası emreder: $ $Yani: İman bunu iktiza ediyor ki, tahakküm ve istibdad ile başkasını tezlil etmemek ve zillete düşürmemek ve zâlimlere tezellül etmemek Allah'a hakiki abd olan, başkalara abd olamaz Birbirinizi -Allah'tan başka- kendinize Rab yapmayınız Yani, Allah'ı tanımayan, herşeye, herkese nisbetine göre bir rububiyet tevehhüm eder, başına musallat eder Evet hürriyet-i şer'iyye Cenab-ı Hakk'ın Rahman, Rahim tecellisiyle bir ihsanıdır ve imanın bir hassasıdırEğer denilse: Neden şuraya bu kadar ehemmiyet veriyorsun? Ve beşerin, hususan Asya'nın, hususan İslâmiyet'in hayatı ve terakkisi nasıl o şura ile olabilir?Elcevab: Nur'un Yirmibirinci Lem'a-i İhlâs'ında izah edildiği gibi; haklı şura ihlâs ve tesanüdü netice verdiğinden, üç elif, yüzonbir olduğu gibi, ihlâs ve tesanüd-ü hakiki ile üç adam yüz adam kadar millete fayda verebilir Ve on adamın hakiki ihlâs ve tesânüd ve meşveretin sırrı ile, bin adam kadar iş gördüklerini çok vukuat-ı tarihiye bize haber veriyor Madem beşerin ihtiyacâtı hadsiz ve düşmanları nihayetsiz ve kuvveti ve sermayesi pek cüz'î; hususan dinsizlikle canavarlaşmış, tahribatçı, muzır insanların çoğalmasıyla elbette ve elbette, o hadsiz düşmanlara ve o nihayetsiz hâcetlere karşı, imandan gelen nokta-i istinad ve o nokta-i istimdad ile beraber hayat-ı şahsiye-i insaniyesi dayandığı gibi hayat-ı içtimaiyesi de yine imanın hakaikından gelen şura-yı şer'î ile yaşayabilir O düşmanları durdurur, o hâcetlerin teminine yol açar H)
ŞURA-YI DEVLET İdare dâvâlarını veya nizamname (tüzük) hazırlıklarını inceleyip fikrini bildiren resmi daire Danıştay
ŞURA SURESİ Kur'an-ı Kerim'in 42 suresi olup, "Hâ mim ayn sin kaf" Suresi de denir
ŞURAB (ŞURÂBE) f Kirli ve acı su * Mc: Gözyaşı
ŞUR-BAHT f Bahtsız, talihsiz
ŞURE f Çorak, tuzlu, verimsiz toprak
ŞURE Heyet
ŞUR-EFGEN f Karma karışık yapan, kargaşalık çıkaran
ŞUR-ENGİZ f Gürültü çıkaran, şamata yapan
ŞUREZAR Çorak yerler, verimsiz araziler
ŞURİDE f Perişan, karışık * Tutkun, âşık, meftun
ŞURİDEGÎ f Karışıklık, perişanlık * Tutkunluk, düşkünlük
ŞURİSTAN Çorak yerler
ŞURİŞ f Karışıklık, kargaşalık
ŞURTA (Yelkenliye) uygun rüzgâr * Önde gidip düşmanla savaşan asker * Polis, jandarma
ŞURU' Başlama Mübaşeret etme
ŞURUT (Şart C) Şartlar Bir şeyde bulunması lâzım gelen esaslar, temeller
ŞURUT-U SALÂT Namazın şartları
ŞUS Pak etmek, temizlemek
ŞUSY Ölünün şişip el ve ayağının sertleşmesi
ŞUTBE (C: Şütab) Kılıcın yüzünde yapılan yol
ŞUTTAR Pazu hareketi
ŞUTUR Irak, uzak, baid
ŞUTUR Irak, uzak, baid * Bir memesi birisinden uzun olan koyun * İki emziği kurumuş olan deve
ŞUTUT (şatt C) Büyük nehirler
ŞUUB (şa'b C) Cemaatler Taifeler Kabileler
ŞUUBAT (şu'be C) Şubeler, kısımlar, bölümler
ŞUUN (Şe'n C) İşler, fiiller Havadis
ŞUUN-U SEYYALE Akıcı, bir halde durmayan işler
ŞUUNAT Şuunlar Keyfiyetler, haller * Emirler Kasıtlar Talepler
ŞUUR Anlayış, idrak Vicdan Hiss-i zâhirle duymak * Nefsin mânâya ilk vusul mertebeleridir (ET) * Kendi varlığından haberi olma * Bir şeyi hoşça tanıma * İnceliklerini iyice idrak etme * (Şa'r C) Kıllar
ŞUURDÂRÂNE f Haberli ve iyice tanıgirsin bir tarafına !!! Kendinden haberi olarak Bilerek, bilir gibi(Hayat olmazsa vücud vücud değildir; ademden farkı olmaz Hayat, ruhun ziyasıdır Şuur, hayatın nurudur Madem ki hayat ve şuur bu kadar ehemmiyetlidirler Ve madem şu âlemde bilmüşahede bir intizam-ı kâmil-i ekmel vardır Ve şu kâinatta bir itkan-ı muhkem, bir insicâm-ı ahkem görünüyor Madem şu biçâre, perişan küremiz, sergerdan zeminimiz, bu kadar hadd ü hesâba gelmez zevil-hayat ile, zevil-ervah ile ve zevil-idrak ile dolmuştur Elbette sâdık bir hads ile ve kat'i bir yakin ile hükmolunur ki; şu kusur-u semâviye ve şu büruc-u sâmiyenin dahi kendilerine münâsib zihayat, zişuur sekeneleri vardır Balık suda yaşadığı gibi; Güneşin ateşinde dahi, o nurani sekeneler bulunur Nar nuru yakmaz Belki ateş, ışığa meded verir S) (Bak: Vicdan)
ŞUVAZ Kızgın, ateşli maden Kızgın ateş * Susama
ŞUVEYY Yavaş

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük (Ş Harfi)-Osmanlıca Sözlük (Ş Harfi)İle İlgili Kelimeler...

Eski 09-10-2012   #12
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük (Ş Harfi)-Osmanlıca Sözlük (Ş Harfi)İle İlgili Kelimeler...



RE: Osmanlıca Sözlük (Ş Harfi) ŞUY f Koca, eş, zevc
ŞUYİDE f Yıkanmış
ŞÜBAN Çoban
ŞÜBANÎ Kırmızı yüzlü
ŞÜBBAN Gençler, delikanlılar
ŞÜBBAN-I VATAN Vatanın gençleri
ŞÜBBUT Kalkan balığı
ŞÜBEH (şübhe C) şübheler, şekler şübhe edilenler
ŞÜBHE (C: Şübeh - Şübühât) Tereddüd Bir şeyin doğru olup olmadığına veya var olup olmadığına dair kat'i kanaat ve bilgi sahibi olmamak hâli
ŞÜBHE-İ TÂRIK Zulmetten gelen şüphe belâsı
ŞÜBKE (C: Şübük) Yakınlık Akrabalık, hısımlık
ŞÜBRÜM Kısa boylu kimse
ŞÜ'BUB Birden yağan sağanaklı yağmur * Hiddetli ve şiddetli olan * Şiddetli güneş harareti
ŞÜCA' (Şec'a - Şica') Yiğit, cesur, bahadır Şecaatli
ŞÜCEA' (Şeci' C) Yiğitler, cesurlar
ŞÜCEYRE Çalı, ufak ağaç
ŞÜCNE Sıklığından birbirine girmiş ağaçların damarları
ŞÜCUB Ev içinde olan direk
ŞÜCUN Ağaç dalları * Füruât, teferruat
ŞÜCUR Muhtelif ve çeşitli olmak
ŞÜD f Geçti, gitti; gidiş, gitme Oldu, olma Amed şüd $ : Geldi gitti
ŞÜDUN Kavi ve kuvvetli olmak * Terbiyeden müstağni olmak
ŞÜF'A Bir malı müşteriye, mal olduğu fiata satmak * Huk: Satılmakta olan bir yerde hissesi bulunan veya oraya bitişik komşu olanın satılan şeyi almakta birinci derecede hakkı olması Şüf'a sahibi kendinden habersiz satılan şeyi, dava ederse, bedelini ödeyerek müşteriden geri alabilir (HL)
ŞÜFAFE Kap dibinde kalan su
ŞÜFEA' (Şefi' C) Şefaatçiler Şefaat edenler, bir suçun bağışlanması için aracılık yapanlar
ŞÜFR (C: Eşfâr) Kirpiğin bittiği yer * Her şeyin kenarı
ŞÜFRE (ŞEFRE) (C: Eşfâr) Yassı büyük bıçak * Gön ve sahtiyan kestikleri bıçkı * Kılıç ağızı * Kirpik biten yer
ŞÜFUF Zayıf olmak
ŞÜFUN Göz ucuyla bakmak
ŞÜGUR Yükseltmek * Hâli etmek, boşaltmak
ŞÜGÜL (C: Eşgâl) Meşgul ve gafil olmak Gaflette bulunmak
ŞÜHBE Siyaha galip olan beyazlık
ŞÜHEDA (şâhid ve şehid C) şâhidler * şehidler (Bak: şehid)
ŞÜHRE Zahir ve vâzıh olmak Görünmek Açık olmak
ŞÜHUB Mütegayyer olmak, değişmek
ŞÜHUD şâhidler * Görme, şahid olma * Müşahede etme * Görünecek halde şekillenme
ŞÜHUDÎ Keşfe ve görmeğe dair Görünebilir olana ait ve mensub (Ehl-i şuhud dediğimizden maksad Evliyâullahtır Zira velâyet sâhibi, avâmın itikad ettiği şeyleri gözle müşahede ediyor MN)
ŞÜHUR (şehr C) Aylar 30 günlük müddetler
ŞÜHUR-U SELÂSE Arabî üç aylar Receb, Şaban ve Ramazan ayları
ŞÜHUS Yüksek olmak * Bir yerden bir yere gitmek * Gözünü bir yere dikip hareket ettirmeden ve kapağını açıp yummadan durmak * Bir hâdisenin meydana gelmesinden dolayı acı çekip kararsız olmak
ŞÜHÜB (Şihâb C) Kıvılcımlar
ŞÜKAF (Bak: şikâf)
ŞÜKARA Sütlü deve * Sütlü koyun
ŞÜKAT (şâki C) şikâyet edenler, şikâyetçiler
ŞÜKLE Gözün ağındaki kırmızılık
ŞÜKM Ücret, ivaz Cezâ Karşılık Amelin ücreti
ŞÜKR (Şükür) Allah'ın (C C) nimetlerine karşı memnunluk göstermek Allah'a teşekkür (Bak: Ni'met)(Kalb ile, dil ile ve sâir beden azâlarıyla olur Nimet verene muhabbet etmek ve itaat etmek de şükürdendir Şükür eden, her nimeti Allahın râzı olduğu yere sarfeder Şükür; Allah'ın, kullarının iyi amellerine mükâfat veya mücazat vermesidir Sebeplerin envaı cihetinden şükür hamdden daha umumidir Taalluk cihetinden hususidir Hamd, taalluk cihetinden daha umumi, esbab cihetinden daha hususidir)(Kur'an-ı Hakîm, nasıl ki şükrü netice-i hilkat gösteriyor, öyle de Kur'an-ı Kebir olan şu kâinat dahi gösteriyor ki, netice-i hilkat-i âlemin en mühimi şükürdür Çünkü kâinata dikkat edilse görünüyor ki, kâinatın teşkilâtı şükrü intac edecek bir surette her bir şey bir derece şükre bakıyor ve ona müteveccih oluyor Güya şu şecere-i hilkatin en mühim meyvesi şükürdür Görüyoruz ki her şey nasıl ki rızkın etrafında toplanmış, ona bakıyor; öyle de rızık dahi bütün envaiyle mânen ve maddeten, hâlen ve kalen şükür ile kaimdir; şükür ile oluyor; şükrü yetiştiriyor, şükrü gösteriyor Çünkü rızka iştiha ve iştiyak, bir nevi şükr-ü fıtrîdir Ve telezzüz ve zevk dahi gayr-i şuuri bir şükürdür ki bütün hayvanatta bu şükür vardır Yalnız insan dalâlet ve küfür ile o fıtrî şükrün mahiyetini değiştiriyor, şükürden şirke gidiyor Şükrün mikyası: Kanaattir ve iktisattır ve rızâdır ve memnuniyettir Şükürsüzlüğün mizânı; hırstır ve isrâftır, hürmetsizliktir Haram helâl demeyip rast geleni yemektir Evet hırs şükürsüzlük olduğu gibi hem sebeb-i mahrumiyettir, hem vasıta-i zillettir Hem şükrün envaı var O nevilerin en câmii ve fihriste-i umumiyesi namazdır M)
ŞÜKR-Ü KÜLLÎ Umumi nimetler için yapılan şükür(Eğer desen: "Şu küllî hadsiz ni'metlere karşı, nasıl şu mahdut ve cüz'î şükrümle mukabele edebilirim?"Elcevab: Küllî bir niyetle, hadsiz bir itikad ile Meselâ nasılki, bir adam beş kuruş kıymetinde bir hediye ile, bir padişahın huzuruna girer ve görür ki, herbiri milyonlara değer hediyeler, makbul adamlardan gelmiş, orada dizilmiş Onun kalbine gelir: "Benim hediyem hiçtir, ne yapayım " Birden der: "Ey seyyidim! Bütün şu kıymetdar hediyeleri kendi nâmıma sana takdim ediyorum Çünki: Sen onlara lâyıksın Eğer benim iktidarım olsaydı, bunların bir mislini sana hediye ederdim " İşte hiç ihtiyacı olmayan ve raiyyetinin derece-i sadakat ve hürmetlerine alâmet olarak hediyelerini kabul eden o padişah, o biçarenin o büyük ve küllî niyetini ve arzusunu ve o güzel ve yüksek itikad liyakatını, en büyük bir hediye gibi kabul eder Aynen öyle de: Aciz bir abd namazında Ettahıyyâtü lillâh der Yâni: Bütün mahlukatın hayatlariyle sana takdim ettikleri hediye-i ubudiyetlerini, ben kendi hesabıma, umumunu sana takdim ediyorum Eğer elimden gelseydi, onlar kadar tahiyyeler sana takdim edecektim Hem, sen onlara, hem daha fazlasına lâyıksın İşte şu niyyet ve itikad, pek geniş bir şükr-ü küllidir Nebatatın tohumları ve çekirdekleri, onların niyyetleridir S)
ŞÜKR-Ü ÖRFÎ (Bak: Hamd)
ŞÜKRAN İyilik bilmek Minnettarlık Şükretme hâli
ŞÜKRANİYET Şükranlık
ŞÜKRGÜZAR f İyilik bilen, teşekkür eden
ŞÜKUF(E) f Çiçek Zühre Tomurcuk
ŞÜKUFEZAR f Çiçek bahçesi
ŞÜKUF-MİSAL Gonca gibi, tomurcuk gibi
ŞÜKUH f Azamet, ululuk, celal
ŞÜKUK (şekk C) şekler, şüpheler
ŞÜKUR Hacet, ihtiyaç * Mühim işler, umûr-u mühimme
ŞÜKÜFTE f "Açılmış" mânasına gelir ve birleşik kelimeler yapılır Meselâ: Nev-şüküfte $ : Yeni açılmış
ŞÜLLE Niyyet * Uzak emir
ŞÜMAR f Hesap, sayı * Sevgi, muhabbet
ŞÜMAR f Sayan, sayıcı Eden, edici
ŞÜMARENDE f Sayan, hesab eden
ŞÜMARİDE f Sayılmış, hesab edilmiş
ŞÜMHUT Uzun, tavil
ŞÜMRUH Hurma budağı
ŞÜMS (C: Şümus) Vahşi erkek davar * Bir nevi gerdanlık

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük (Ş Harfi)-Osmanlıca Sözlük (Ş Harfi)İle İlgili Kelimeler...

Eski 09-10-2012   #13
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük (Ş Harfi)-Osmanlıca Sözlük (Ş Harfi)İle İlgili Kelimeler...



RE: Osmanlıca Sözlük (Ş Harfi) ŞÜMU' (Şem' C) Mumlar * Balmumları
ŞÜMUH Pek yüksek olmak * Sedid Sağlam sed
ŞÜMUL Kaplamak İhtivâ etmek İçine almak * Hükmü altına almak
ŞÜMUS (şems C) şemsler, güneşler
ŞÜMÜRDE f Hesap edilmiş, hesaplanmış, sayılmış
ŞÜNAN Perâkende, dağılmış
ŞÜNHUB(E) (C: Şenâhıb) Dağbaşı
ŞÜNŞÜN Zeyrek ve akıllı genç yiğit
ŞÜNTÜR (C: şenâtir) Parmak
ŞÜNUE Uzak olmak Irak olmak
ŞÜNZUVE (C: Şenazi) Dağ kenarı
ŞÜPÜŞ f Bit
ŞÜRABİYE f Bir şeye bakmak için boyun uzatmak
ŞÜRB İçme İçilme
ŞÜREBE Çok içen Çok içici olan
ŞÜREF (şerefe ve şürfe C) şerefeler
ŞÜREFA (Şerif C) Şerifler Hazret-i Hüseyin Radıyallahü Anh vasıtasiyle Peygamberimiz (ASM) soyundan gelenler * Şerefliler Allah (CC) yolunda sabır ve sebat ile devam eden temiz insanlar
ŞÜREKA (şerik C) şerikler, ortaklar
ŞÜRR Ayıp * Yayıp döşemek * Kurutmak için güneşe sermek
ŞÜRRUF Ters ve balçık taşımada kullanılan ve tezkere denilen âlet
ŞÜRSE Papuç Nâlin Ayakkabı
ŞÜRSUF (C: Şerasif) İyeği kemiğinin yumuşak kısmı
ŞÜRŞUR Yund kuşu dedikleri kuş
ŞÜRTA (C: Şurat-Şuratâ) Malı mülkü ile tanınan meşhur bir kimse * Askerin önünde yürüyüp düşman ile evvel cenk eden taife Öncü kuvvet
ŞÜRU' Başlamak (Bak: şuru')
ŞÜRUH (Şerh C) Şerhler, açıklamalar
ŞÜRUK Tulu' etmek, doğmak
ŞÜRUR (şerr C) şerler Kötülükler
ŞÜRUT (Bak: şurut)
ŞÜS f Akciğer
ŞÜST f Yıkama
ŞÜSTE f Yıkanmış
ŞÜSU' Uzak olma * Ayakkabıya kayış tasma takma
ŞÜSUB Atın ince ve zayıf olması * Şiddet
ŞÜŞ f Karaciğer
ŞÜTUM (şetm C) Küfürler, sövmeler
ŞÜTUM-İ GALİZA Galiz ve kaba küfürler
ŞÜTÜR f Deve
ŞÜTÜRBÂN f Deveci Deve çobanı
ŞÜTÜRBÂR f Bir deve yükü kadar olan ağırlık
ŞÜTÜRDİL f Deve huylu, kinci, inatçı
ŞÜTÜRGÂV f Zürafa
ŞÜTÜR GÜRBE f "Deve ile kedi" : İyilik fenalık; münasebetsiz, karışık; iyi ile kötü
ŞÜTÜRLEB f Deve dudaklı Dudağı deve dudağı gibi sarkık olan kimse
ŞÜTÜRMÜRG f Devekuşu
ŞÜTÜRPÂ f Deve ayaklı * Kekik otu
ŞÜUBİYYE Arabiyi acemden faziletli saymayan bir taife
ŞÜUN (Bak: şuun)
ŞÜUNÂT (Bak: şuunât)
ŞÜVAYE Büyük nesnelerin küçüğü * Kıt'a
ŞÜVAZ (Bak: şuvaz)
ŞÜYU' Herkes tarafından duyulmuş, öğrenilmiş * Yayılma, şayi' olma
ŞÜYUH (Şeyh C) Şeyhler İhtiyarlar
ŞÜZAM Tuz * Akrep ve arı dikeni
ŞÜZUB Davarın ince belli olması
ŞÜZUR (Şezre C) Süs eşyası olarak kullanılan altun veya inci gibi şeyler * İşlenmemiş madenin içinden toplanan altın parçaları
ŞÜZUZ (Şâzz dan) Kaide ve kanun dışı kalmak Yalnız kalmak * Karşı olmak, muhalif olmak
ŞÜZZAZ Müteferrik, perâkende, parçalanmış, dağılmış * Az olan cemaat Kabilenin haricinde kalan

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.