Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Tarih / Coğrafya

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
hakkında, misir, mısır, tarihi

Mısır, Mısır Tarihi, Mısır Hakkında, Misir Tarihi

Eski 09-09-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Mısır, Mısır Tarihi, Mısır Hakkında, Misir Tarihi



Mısır, Mısır Tarihi, Mısır Hakkında, Misir Tarihi
Mısır, Mısır Tarihi, Mısır Hakkında, Misir Tarihi
İÖ 3100 civarında beraberinde insana özgü uzun
deneyimler sahibi olan Mısırın yazılı tarihi başlar
Tarıma ait toprakları kesin olarak belirlenmiş, dininin
belli başlı unsurları oluşturulmuş, dili ve yazısı
saptanmış, önemli kurumları yerlerini almışlardır Yeni
Krallık döneminde (İÖ 1500) Mısırlılar bronzun
varlığına rağmen çakmaktaşını şekillendirmeyi biliyorlar
ve zorunluymuş gibi taştan yontulmuş ve cilalanmış aynı
bıçakları kullanıyorlardı Cenaze törenleriyle ilgili
rahipler, yazı daha ortaya çıkmamışken yaşamış olan
atalarının onlara sözlü olarak aktardıkları cümleleri
hâlâ tekrarlamaktaydılar Kısaca Mısır’ı tarihi
medeniyet yolunda insanın en uzun deneyimini
oluşturmaktadır Bu da dördüncü binden Hıristiyanlığın
başlangıcına kadar olan dönemi kapsar İnsanlar bu çok
uzun zaman diliminde aynı dili konuştular, bu dünya ve
ölümden sonraki dünya hakkında aynı fikirleri
paylaştılar ve aynı kuralların zorunluluğu altında
yaşadılar
Mısır medeniyeti sadece eskiliğinden değil aynı zamanda
sürekliliğinden dolayı da ilginçtir Devamı ettiği süre
göz önüne alınırsa bu süreklilik dikkat çekicidir Ve
bunun en önemli sebeplerinden biri Mısır medeniyetinin
sıkı sıkıya coğrafi bir koşula, Nil Vadisi’ne bağlı
olmasıdır Medeniyet buraya yani Mısır’a dışarıdan
getirilmemiş ve bizzat vadide doğup gelişmiştir
Medeniyet Nil vadisine özgü nilotigue ve Afrikalıdır
Aslında onu daha güçlü kılan da budur Bu yüzden de
istilacılar anarşi ve zayıf dönemlerde vadiye hakim
olmaya çalıştıklarında toplum içinde sindiriliyorlar,
ülkenin gereklerine uyum sağlayamazlarsa dışlanıp
uzaklaştırılıyorlardı Mısır’daki bu kesintisiz
uygarlığın sürekliliği özellikle evrensel tarihi
anlamamıza yardımcıdır Bu uygarlık bizi o olmadan
hiçbir şey kavrayamayacağımız Afrika kıtasındaki eski
yaşam hakkında aydınlatmakla kalmayıp aynı zamanda eski
insanın yaşamını etkilemiş olan manevi veya teknik bazı
yenilikleri incelememize, tarihlendirmemize de yardım
eder Madenlerin keşfinden, tarımın, hayvancılığın, inşa
tekniklerinin, dokumanın, sulamanın geliştirilmesinden,
dümenin icadından, altın kullanımından çok tanrılı
dindeki manevi gelişmelerin görünüp Hıristiyanlığın
başlangıcına kadar gelişimi etkilemiş büyük küçük her
olayın izlerini Mısır’da görmek mümkündür
Dünyanın bu en eski medeniyeti aynı zamanda çok kısa bir
süredir tanınan medeniyetlerden biridir Bu
medeniyetinden yeniden keşfedilmesi sadece bir yüzyıldan
biraz fazla bir süredir Gerçekleştirilmiştir ki, bu da
bizi Egyptologie’nin yeni bir bilim dalı olduğunu
açıklar Özetlemiş bu sentez Egyptologie’yi yaratan Jean
François Champollion (1790-1831) buldukları sayesinde
gerçekleştirilebilmiştir
Champollion 1822 yılında Mısır dilini keşfetmiş,
böylelikle Mısır tarihi gerçeklik haline gelmiştir
Mısır Medeniyeti hakkında bildiklerimizi daha geçen
yüzyıldan beri sahip olmaya başladığımızı düşünürsek
daha ne gibi sürprizlere karşılaşacağımızı bilmeyiz
Günümüzde hâlâ Mısır piramitlerinin nasıl yapıldığı
hakkında kesin bilgilere sahip değiliz Bir çok bilim
adamı uzun zamandan beri bu konuyla uğraştıkları ve bir
çok projeyi denedikleri halde kesin çözüme
ulaşamamışlardır Dikilitaşların nasıl bir teknikle
dikildiği sorusunun yanıtı daha 1999 yılında
bulunmuştur
KARANLIK ÇAĞLAR
(Prehistorik ve Thinis Dönemi)
Eski Mısır’ın geri kalmış dönemle ilgili ilk sorun
kronolojik sıradır Bu soruyu cevaplayabilmek için
tarihçilerin elinde çok az bilgi bulunmaktadır Mısır’da
yıllar o sırada tahtta oturan firavunun saltanatının
başlangıcından itibaren sayılırdı Her hükümdar
değişikliğinde yıllar yeniden sıfırdan başlardı Bu
yüzden bilinen ilk kralın tahtta çıkış tarihini saptamak
için bütün krallarının saltanat sürelerini bilmemiz
gerekir Bu gün üç mısır kralının hanedanlık süresini
kesin olarak bilmemizi gökbilimsel kronolojiye
borçluyuz Astronomi sayesinde elde edilmiş tarihlerin
kral listeleri (mısır belgelerinde ve Manethon’un
yazdıklarından), soyağaçları, eşlemeler, Mısır’ın komşu
halklarının tarihleri ile birleştirilerek Mısır’da
tarihin başlangıcı olarak günümüzden önce 30 yüzyılın
başları saptanmıştır “Karbon 14” veya diğer adıyla
“radyokarbon” metodu sayesinde de Mısır’ın tarih öncesi
dönemlerinin kontrol edilebilmesi mümkün hale gelmiştir
Prehistorik ve Predinastik (Hanedanlık Öncesi) açıdan bu
tarihler daha önce düşünülenlerden farklıdır ve kesin
kronoloji şöyledir:
Fayum B (Neolitik) İÖ 5700 - 4300 dolayları
El Omari (Neolitik) İÖ 4000 - 3500 dolayları
Nakada II (Predinastik) İÖ 3500 - 3300 dolayları
Hierakonpolis (I Hanedan) İÖ 3000
Snofru (IV Hanedan) İÖ 2800
Senvosret III (XII Hanedan) İÖ 1800 - 1700 dolayları
En son metotlarla da onaylanmış olan Mısır’da Tarihi
Çağ’ın başlangıcı olarak kabul edilen 3100 tarihi bizi
yanılgıya düşürmemelidir Bu tarih yapay ve yaklaşık
olup yazının başlangıcı değil bilinen yazı anıtların
başlangıcını bildirmektedir Gerçekte Mısır’da medeniyet
bu tarihten çok daha eskiye dayanır Medeniyet ve yazı
birbirinden farklı iki kavramı oluşturmaktadır Mısır’da
Nil vadisinde uygarlık tarihinin gerçekten önem taşıyan
yüzyıllarının Eski Krallık döneminin başlarına rastlayan
5 binle İÖ 2780 yılları arasında geçtiğini
söyleyebiliriz Gerçekte de dil, yazı, din, kurumlar ve
ülke siyasal birliği bu tarihler arasında
kurulmuşlardır Burada bu dönemi öneminden dolayı
değerlendirmeliyiz Bu dönem Mısır tarihinin karanlık
dönemini oluşturduğundan, eskiliğinden ve eldeki
verilerin eksikliğinden tam olarak tanınmamaktadır
Paleolitik Dönem: Uzun yıllar Mısır’da , Avrupa’da
yaşanmış olan “taş çağları”nın yaşanmamış olduğuna
inanıldı Oysa ki Mısır’da yalnızca neolitik çağ değil,
paleolitik çağ bile mevcuttu Sonuç olarak her dönemde
Nil Vadisi’nde yaşam mevcuttu Son çalışmalar sonucunda
“ilk öncü Mısırlılar”ın Akdeniz dünyasından önce İÖ
13000ler de Paleolitik Çağın sonlarında Yukarı Mısır’da
buğday ve arpa tarımı yaptıkları tahmin edilmekteydi
Oysa bugün bu varsayım geçersizdir Yine de kesin olan
vadinin batısında İÖ 7000’de yetiştirilmese de arpanın
tüketilmiş olduğudur
Neolitik Dönem: Yapılan kazılar sonucunda Mısır’da tam
bir neolitik dönem yaşandığı, bakırın kullanımından
evvel tarımın, hayvanların evcilleştirilmesinin
gerçekleştirildiği ve seramik sanatının geliştiği
ispatlanmıştır
Neolitik dönemle birlikte vadinin görünümü tamamen
değişir İklim günümüz iklimine yakındır Nil küçülür ve
Mısır kalabalıklaşır Kıyı bölgelerinin kuruması ve çöle
dönüşmesi yaşayanları Nil’in sularıyla verimli hale
gelmiş olan kısıtlı alandaki topraklarda yerleşmeye
yönlendirir Neolitik bu toplulukları haklı olarak
hanedanlar dönemi Mısırlıların ataları olarak kabul
etmek mümkündür Bu insanlar kesin olarak tek bir ırka
mensup değillerdi Onlar Akdeniz tipi insanların ve son
paleotik dönemden gelen zencileri andıran tipin bir
karışımıydılar Onların bir zamanlar üzerinde
yaşadıkları topraklar bugün, Nil’in taşımış olduğu
balçıklar arasında gömülü haldedir
Bu yığılmalardan dolayı suyun yükselmesi de neolitik
yüzeyde kazılar yapılmasını imkansız hale getirmektedir
İlk Mısırlıların alet takımları çakmaktaşı ve taştan
oluşur Bunlar özellikle yontmalarının güzelliğiyle
dikkat çekerler Yazılı tarihin başlangıcından itibaren
dikkat çeken Mısırlı sanatçıların ustalıkları onlardan
önce yaşamış çakmaktaşı yontucularının devamı
olmalarıyla açıklanabilir Vadinin ilk sahipleri gruplar
halinde kulübelerde yaşamaktaydılar ve sığır, koyun,
keçi gibi hayvanları yetiştirmeyi bilmekteydiler
Evcilleştirilmiş tek hayvan köpekti ve büyük olasılıkla
sürü hayvanlarının bekçiliğinde, kolektif yaşamda
küçümsenmeyecek yeri olan avda yardımcıydı Tarımın bu
insanların yaşamında önemli bir yer tuttuğunu kazılar
sonunda bulunmuş tarım aletlerinden, taştan çapalardan
ve çakmaktaşından oraklardan anlamaktayız Elde
ettikleri ekinlerin taneleri kilden yapılmış ambarlarda
saklanmaktaydı Neolitik çağın insanları bu taneleri una
dönüştürmeyi bilmekteydiler Kazılar sonucunda çok
sayıda değirmentaşı bulunmuştur İlginç olan nokta
bulunmuş olan orak ve değirmen taşlarının tarihi zamanda
kullanılmış olanların benzeri olmalıdır Yine bu dönemde
insanlar postları hazırlamayı, hasır ve kumaş dokumayı,
dikmeyi biliyorlardı Zıpkınlar, bilezikler, iğneler
yapmak için kemiği işlemekteydiler Ölüler embriyon
pozisyonu denilen dizler çeneye katlanarak, yan
yatırılarak köyün yakınındaki oval çukurlara
gömülüyorlardı Sonuç olarak neolitik uygarlık burada
bütün maddi unsurları oluşturarak Mısır uygarlığının
gelişmesi için gerekli zemini hazırlamıştır Yaşanacak
şehirleri kurup, tarım alanlarını hazırlayarak insana
özgü görüntüyü oluşturan işte bu neolitik uygarlıktır
MISIR'IN KLASİK ÇAĞI
KRAL NARMER
İÖ 3200’e doğru Hierakonpolisli Narmer o dönemde mevcut
olan iki krallığı birleştirdi Bunlar Yukarı Mısır
(başkenti Hiyarokompolis, tanrısı akbaba, tanrıça Nehet,
simgesi Beyaz Taç idi) ve Aşağı Mısır (başkenti Buto,
tanrısı yılan, tanrıça Uto, simgesi Kırmızı Taç idi)
krallıklarıydı İki taca sahip olan Narmer otuz
hanedanın art arda gelişiyle üç bin yıl boyunca ve Büyük
İskender’in gelişine (333) kadar Mısır’ı yöneten
kralların ilkiydi
Narmer başkentini ilk iki hanedan krallarının yaşadığı
Tis’de kurdu Narmer’in Delta ucunda yeni Memfis kentini
kurduğu sanılmaktadır Ülkenin birliğini koruyan bu ilk
hükümdarların yaptıkları işlerin önemli olduğunu
söylemek gerekir
Mısır tarihi dört büyük döneme ayrılmıştır: III IV V
ve VI Hanedanlığı kapsayan Eski Krallık, XI Ve XII
Handanlıkla Orta Krallık, XVIII XIX ve XX Handanlıkla
Yeni Krallık ve son olarak Yunan fethine kadar olan Geç
Dönem’dir

ESKİ KRALLIK DÖNEMİ (İÖ 2780-2400)
Eski Krallık döneminin tarihi ne yazık ki çok az
bilinmektedir Aslında bu döneme ait birçok yapıt
bulunmaktadır, fakat yönetim, ordu, siyasal tarihe ait
belge olmadığından sadece maddi uygarlık hakkında bilgi
sahibiyiz
Eski İmparatorluğun firavunları kendilerinden önce
gelenlerin bilgece siyasetinin meyvelerini toplayarak
Mısır'ın gelişmesi için etkinlikler yaptılar Zoser
sülalesinin ilk hükümdarı, son derece akıllı ve
becerikli bir adam olan İmhotep adlı vezirinin
yardımıyla bütün kuruluşları yenileyerek, monarşi
dönemini başlatmış oldu Krallığın başkentini kısa süre
içinde Mısır tarihinde çok büyük yeri olan Memfis
şehrine getirdi Bununla birlikte Memfis sülaleleri
devri başladı Zoser'den sonra gelenler, özellikle
4Sülaleden Kral Snefru, Mısır’ın askeri gücünü arttırdı
ve krallık hakimiyetini Nubye'ye uzatarak Sina
madenlerini ele geçirdi Sonraki prensler, halk üzerinde
ve yöneticiler üzerinde otorite sağlayamadılar ve
böylece o dönemde Mısır'da çok güçlü ve etkili olan Ayn
Şems rahipleri, kendi çıkarlarına uygun düşen kral
adaylarını başa getirmeye başladı Bu iç karışıklıklara
rağmen Mısır, yoğun bir askeri etkinlik sürdürüyor, doğu
sınırda tedirginlik uyandıran Asyalı halklara sefer
düzenliyor ve Libya'da otoritesini güçlendiriyordu
Piramitler devri olarak da bilinen Eski Krallığın
4Sülalesi döneminde Snefru, ikinci Snefru, Kefren ve
Mikerinas bu dönemde yapılan piramitlerdir Diğer
piramitler ise 3 Sülale zamanında Coser ve 5 Sülale
zamanında Unas piramitleri inşa edilmiştir İlk piramit
olan Kral Coser’in piramididir Yedi basamaklı bu
piramitlin bir eşi daha yoktur Daha sonra kontrolü
eline alan 6 Sülale zamanında genişleme siyaseti devam
ediyor ve bu arada da Akdeniz’in doğusundaki sitelerle
sıkı ticaret ilişkileri kuruluyordu Sülalenin en
dikkate değer ismi Pepin I, Sina yarımadasındaki
bedevileri yenerek Mısır'a bakır madenlerinin yolunu
açmış,Nubye'yi birtakım iktisadi yararlar sağlayacağı
için Mısır'ın bir sömürgesi haline getirmişti Vakitsiz
ölen firavun, yerine 6 yaşındaki oğlunu bırakmıştı
Pepin II (oğlu) dönemi çok uzun sürdü fakat, Pepin II,
babası gibi, bu çok geniş ve merkeziyetçilikten uzak
imparatorluğu yönetecek otoriteye sahip değildi Böylece
valiler bağımsız hareket etme alışkanlığı kazanmışlardı
Pepin I’ in ordu birlikleri önünde boyun eğmek zorunda
kalmış ve şu ana kadar her fırsatta Mısır'ın
vesayetinden kurtulmak için fırsat kollayan bedeviler,
Pepin II'nin güçsüzlüğünü ve valilerin bağımsız
davranışlarını fırsat bilip, 2300 yılında hiçbir
direnişle karşılaşmadan Mısır'ın içlerine kadar
girdilerKrallık iktidarının ve yönetici sınıfların
acizliği halkın ayaklanmasına sebep oldu ve bu bir
sosyal devrime yol açtı O günden beri Mısır görülür bir
anarşi içine girdi ve bu 8Sülalenin sonuna kadar sürdü
Bu devrimle Mısır 3 krallığa ayrıldı:
1-Asyalı istilacıların ele geçirip oturduğu Delta
Krallığı
2-Heraklepolis dolaylarında Orta Mısır Krallığı
3-Teb dolaylarında da Yukarı Mısır Krallığı
Bu krallıklar arasında Teb sülalesi diğer krallıkları
yenerek topraklarını genişletti ve böylece Orta Krallık
Dönemi, Teb Sülalesi tarafından kurulmuş oldu Aslında
Eski Krallık, yağmacıların istilası altında, yok olmayla
sonuçlanan çökme dönemine girmeden önce uygarlık ve
siyasi kuruluşlar alanında dikkate değer bir dirilik
göstermiştir Ülkeyi, başkentleri olan Memfis'ten
despotça yöneten bir hükümdar, işbaşında kendilerine
hizmet eden merkezi bir hükümet ve bunu yöneten bir
vezir vardı ki;aynı zamanda adalet,maliye ve tarım
bakanıdır İdari yönetim bakımından Mısır, illere
bölünmüş ve bu iller valilerin otoritesi altına
konulmuştu Bu valilerin yetkisi çok genişti Ayrıca
hükümdarın, mahalli yönetimi ve valilerin icra biçimini
fiilen kontrol etmesi mümkün değildi Bunun için bütün
Eski Krallık süresince devlet memurları kendilerini
bağımsız saydılar Hükümdar bu duruma karşı koyamıyordu,
zamanla valilik babadan oğla geçen bir makam oldu
Böylece merkeziyetçilik ve merkez iktidarı büsbütün
bozuldu
Bu yarıderebeylik düzeninin Mısır birliği tarafından
taşıdığı tehlikeyi fark eden Teb monarşisi öbür
krallıklara karşı kazandığı zaferden sonra, merkezi
iktidara bağlı bir yönetim düzeni kurmaya çalışmıştıBu
sayede Orta Krallık kurulacaktı Teb monarşisinin ilk
işi, Mısır birliğini yeniden kurmak ve ona kaybettiği
toprakları geri vermek oldu Bu birliğin başı Mentuhotep
II idi Bu hükümdar Asyalılara, Nubyelilere ve Habeşlere
karşı bir sürü seferler yaptı Ondan sonra gelen
Mentuhotep III aynı siyaseti güttü ve 11Sülalenin son
hükümdarları da Kızıldeniz ile yeniden ticaret
ilişkileri kurdular12Sülale zamanında Mısır
Yakındoğu'da yeniden en güçlü devlet niteliğini yeniden
kazandı Bu dönemde dikkate değer üç hükümdar vardı;
Mısır'ın kudretini yenileyen ve canlandıranlar
oldular:Amennemes I,Sesostris I ve Sesostris III
Onların etkisi Mısır'ın Asya sınırlarına, Libya'ya ve
Sina yarımadasına kadar uzanmasını sağladı Sesostris I
; üçüncü çağlayana kadar ulaştı ve Sesostris III de bu
bölgeleri kontrol altına aldı Daha sonra Nubye'yi
düzenli bir şekilde sömürgeleştirdi, Libya'ya yapılan
sefer yağmacılara karşı polis tedbiri niteliğindeydi
Sina ve Punt' (Somali kıyıları) a seferler düzenlenmesi
de ticari amaçlıydı
Bundan sonraki silik prensler tahtı, zorba komploculara
bıraktı ve bunlar başa geçtiklerinden itibaren zaten git
gide bir düşüşte olan monarşi rejimini bozmuş
oldularBöylece Hiksos istilasına sebep oldular
Deltaya ilk gruplar 1730 da, sonuncular da 1680 de
vardılar Bunlar Mısır tarihinin anısını uzun zaman
saklayacağı büyük yıkım yaptıktan sonra Aşağı ve Orta
Mısır'a yerleştiler
Zamanla Hiksoslar artık ülkenin sahibi olmuş, ancak
Yukarı Mısır'daki yerli sülale, Hiksos hakimiyetini
tanımak şartıyla varlığını sürdürebilmişti Teb sülalesi
bir yüzyıl Hiksosların hakimiyeti altında kaldıktan
sonra bir kurtuluş savaşına girişti ve önce Memfis'i ele
geçirdi sonra da Hiksosların başkenti Avaris'i ele
geçirdi Onları Filistin'e kadar kovaladı O zaman başta
bulunan Ahmes I, Mısır birliğini yeniden gerçekleştirdi
ve Mısır tarihinin en parlak sülalesi 18 sülaleyi
başlatmış oldu Daha sonra gelen Mentuhotep III,
valiliğin babadan oğla geçmesini kaldırdı ve göreve bir
sınır getirdi Sesostris III, toprağın verimliliğini
sağlayan kanallar ve barajlar yaptırdıBu çalışma
sonunda Fayyum, Mısır'ın en zengin bölgelerinden biri
oldu
12Sülalenin düşüşünden sonraki anarşi döneminde
hükümdarlar, Sesostris III’ ün reformlarını
koruyamadılar Ve bu yüzden valilik, parayla
satılabilen, miras bırakılabilen bir makam haline
gelmişti ve her ne kadar Teb Sülalesi, Yeni Krallık
dönemini başlatmaya çalışsa da bu işe kendini 18Sülale
adayacaktı Orta Krallık dönemi ise artık tarih olmuştu
YENİ KRALLIK DÖNEMİ
Yeni Krallık dönemindeki Mısır (MÖ1600-1100),
18Sülalenin ve özellikle ülkenin iç ve dış siyasetine,
kişilikleriyle yön veren birkaç olağanüstü hükümdarın
eseridir Bu sülalenin hükümdarları,beceriklilikleriyle
sık sık baş gösteren taht kavgalarının sebep olduğu
karışıklıkları önlemeyi bildiler, böylece siyasi
iktidarın uzun ömürlü olmasını sağladılar
Uluslararası alanda, Mısır siyaseti yeni meydana gelen
olaylara uygun biçimde reaksiyon gösteriyordu
Hiksosların istilası Mısır’ın en çok, Asya’dan gelen
saldırılardan korkması gerektiğini açıkça göstermişti
Böyle bir tehdidin tekrarlanmasını önlemek için
18Sülale daha sonraları Asya’da bir Mısır imparatorluğu
kurmaya çalıştı ve bu siyasetin, Mısır uygarlığının
geleceği bakımından son derece önemli sonuçları oldu
Hiksosları Deltadan attıktan sonra, Ahmes I’in ilk işi
Nubye’yi ele geçirmek oldu Ondan sonra gelen Tutmes I
ve Tutmes III, Sudan’a kadar ilerlediler ve orada Mısır
uygarlığını hakim kıldılar Ama Mısır’ın emperyalist
arzuları en çok Asya’da kendini gösterdi Ahmes I, ilk
yaptığı seferde Fenike’yi yönetimi altına aldı Amenofis
ve özellikle Tutmes İmparatorluğu zamanında Mısır’ın
sınırları Fırat’a kadar genişledi Genişleme Tutmes III
zamanında yeni bir güçle devam etti Mısır’a karşı
ittifak kurmak için Asyalı prensler arasında gerçekleşen
yakınlaşma, Asya da durumu güçleştiriyordu Bunun başını
çeken Mitanni idi Tutmes III Asya’da Mısır hakimiyeti
kurmak için sekiz sefer yaptı Birinci seferde kral,
kendisine karşı birleşenleri Megiddo’da ezdi Sonra
Celile’yi Sur’a kadar ele geçirdi Fethedilen ülkeyi
örgütledikten sonra Tutmes, Lübnan’ı savunan başlıca
düşmanı olan Kadeş prensini devirmeyi gerekli gördü ve
Kadeş üzerine yürüdü Çabucak teslim olan Kadeş’in
ardından Filistin,Fenike ve Lübnan’ın da fethedilmesi
Asya’da sağlam bir harekat üssü sağladı, özellikle
Fenike limanlarına sahip olmak, mısır birliklerini
denizden daha kolayca götürmeye elverişli oluyordu
Tutmes III şimdi de Fırat yöresine göz koymuştu ve
kafasına koyduğunu da yaptı Böylece hemen hemen bütün
Asya krallıkları Mısır’a vergi ödemeye başladı Artık
Tutmes Asya’nın da hakimiydi Tutmes son Asya
prenslerini bastırdıktan sonra öldü Yerine Amenofis II
geliyor Ayaklanmaları bastırıyor, Mitanni ile bir
anlaşma politikası içerisine giriyor ve bu politika,
meyvelerini Tutmes IIII zamanında veriyor Mitanni ve
Mısır bir ittifak antlaşması imzalıyor ve
Firavun,Mittanni’nin kızlarından biriyle evleniyor Bu
ittifak aslında , Mısır ‘a kafa tutmaya yetenekli tek
devlet olan Hitit İmparatorluğuna karşı yöneltilmiştir
Amenofis III hiçbir bakımdan kendinden önceki krallara
benzemiyordu Çok rahat ve tasasız biriydi ve Asya’daki
politika onu ilgilendirmiyordu Bu davranış gerileme
döneminin sebeplerindendir Hitit kralı Şuppiluliuma, bu
sırada Mittanni’ye saldırmış,Hurrileri ezmiş ve Batı
Asya’nın en büyük kısmını ele geçirmişti Amenofis III
ve Amenofis IIII müttefiklerini yardımsız bıraktılar ve
bu yüzden Asya’daki Mısır İmparatorluğunun hemen hemen
bütünü çöktü Bununla birlikte Şuppiluliuma’dan sonra
gelenler,Hitit zaferlerini ayakta tutmayı başaramadılar
ve bu sayede Mısır Kenan ülkesinde etkisini
sürdürebildi
Asya’da fetihler yapma politikası 19Sülalenin
hükümdarlarınca yeniden ele alındı Sethi, Filistin’de
Mısır hakimiyetini, Hititler tarafından yardım gören ve
aralarında güç birliği kuran prenslerin ordusunu
yendikten sonra,yeniden kurdu Tutmes III’ün siyasetini
ele alarak Lübnan’ı istila etti, Hitit kralı Mürsil,
Mısır ilerlemesini durdurmaya çalıştı ama Kadeş’te
yenildi Buna rağmen Sethi I, otoritesini Suriye’de
sağlamlaştırmayı başaramadı Sethi I’in krallığının
sonuna kadar Mısır, Asya siyasetine karışamıyor
Mısır’ın aradan çekilmiş olması Hititler için elverişli
bir durumdu;böylece yeniden Suriye ve Lübnan’ı kontrol
edebilecekti Sethi I’den sonra Ramses II güçlü ve
hırslı bir prensti, ama Hitit hükümdarı Muvattali de
aynı derecede hırslı ve güçlüydü Böylece iki hükümdar
arasında savaş kaçınılmaz olmuştu Muvattali ilk hamleyi
yaptı,savaştan kesin bir sonuç alınamadı Savaş yıllarca
sürebilirdi ama Muvattali’nin ölmesi Hitit’in karışıp
tekrar düzelmesi olayın akışını uzattı ve en sonunda
Hitit hükümdarı Hattuşil III ve Ramses II bir ittifak
yaptılar Tarihte Kadeş barışı olarak geçen bu antlaşma
Batı Asya’ya yarım yüzyıllık bir barış sağlamıştı
Daha sonraki yıllarda başka tehlikeler çıktı Mısır için
Bunların başında Asur devleti geliyordu,öbürü Balkanları
ve Küçük Asya’yı işgal edecek olan Hint-Avrupa
dalgalarının gelişiydi Daha sonra Filistin başkaldırdı,
bu sırada Ramses II’nin yerine Mernaptah geçmişti ve
Filistin’i yeniden ele geçirdi


Alıntı Yaparak Cevapla

Mısır, Mısır Tarihi, Mısır Hakkında, Misir Tarihi

Eski 09-09-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Mısır, Mısır Tarihi, Mısır Hakkında, Misir Tarihi



ÇÖKÜŞ DÖNEMİ
20Sülalenin kurucusu tahta çıktığı zaman Asya’da ve
Mısır’ın sınırlarında bile durum karışıktı Ramses III
yeni bir istila tehlikesi karşısında bulunduğunu anladı
ve ordusunu yeniden örgütledi Hititler,Filistin ve
Suriye, istilacılar önünde teslim oldular
Ramses III’ün güçlü direnişi Mısır’ı büyük bir
felaketten kurtardı İstilacıların donanması bütünüyle
yok edildi Bunun üzerine deniz kavimleri Filistin’i
bıraktılar Bu ikinci savaş Libyalıların girişimlerini
püskürttü Mısır duruma hakim olarak, Asya’da
imparatorluğu yeniden kurdu Ardından gelen güçsüz ve
otoritesiz prensler Ramses III’ün eserini tehlikeli
durumda bıraktılar ve Yeni İmparatorluğun sonunda(1085),
Mısır artık Asya politikasını elden bırakmıştı
18 Sülalenin en parlak döneminden sonra Mısır,
Perslerin istilasına maruz kaldı (MÖ 525) Daha sonra MÖ
332 yılında Büyük İskender Mısır’ı Perslerden aldı ve
İskenderiye kentini kurdu İskender’in MÖ 323’de ölmesi
ile generallerinden Ptolemaios Mısırlı yöneticilerden
oluşan yeni bir sülale başlattı Bu sülale MS 30 yılında
Cleopatra’nın kendisini öldürmesi sonucunda son buldu
Büyük tahıl stoklarından dolayı Mısır’a göz koymuş olan
Roma bu devleti ele geçirdi
Hıristiyanlık Mısır’a oldukça erken bir tarihte girdi
Roma İmparatorluğu ikiye bölündükten sonra (395)
İskenderiye, Bizans’a (Doğu Roma) bağlandı ve daha sonra
bu kent 642’de Müslümanlığı yayma fetihlerine girişen
Araplara teslim oldu Arap egemenliğine girdikten sonra
ülkeyi uzun süre Şam ya da Bağdat’ta bulunan Emevi ve
Abbasi halifelerin atadığı valiler yönetti 969’da
Fatımilerin Mısır’ı ele geçirmesinden sonra Kahire
başkent ilan edildi Bugün hala eğitim vermeyi sürdüren
ve dünyanın en eski eğitim kurumlarından biri olan
El-Azhar, bu dönemde Kahire’de kuruldu 1171’de
Selahaddin Eyyubi’nin Fatımilerin yönetimine son
vermesiyle ülke Eyyubilerin yönetimine girdi
Selaaddin’den sonra gelen tüm yönetimler Mısır’ın
zenginliğini tüketti
1250’de yönetim Memlukların eline geçti 1260’da büyük
bir darbe yaparak yönetimi ele geçiren IBaybars, Çerkez
kökenli Memlukların güçlü bir devlet kurmasına ön ayak
oldu Bu arada Abbasi hanedanından birini Kahire’de
halife ilan ederek Mısır’ın İslam ülkeleri arasındaki
gücünü perçinledi Memluklar döneminde Mısır’ın Arap
kültürünün egemenliğine girme süreci de tamamlandı
Yavuz Sultan Selim 1517’de Ridaniye savaşı sonunda
Mısır’ı Osmanlı topraklarına kattı Bu seferle
halifelikte Osmanlı padişahlarına geçti VE Mısır Osmanlı
İmparatorluğunun bir eyaleti oldu Memluk beyleri
zamanla yeniden güçlendiler ve 18yy’da yönetimi ele
geçirdiler
Fransa İmparatoru Napolyon, 1798’de Piramitler
Çatışmasında Memlukları yendi ve Mısır’a girdi Ama
Fransız donanması, İskenderiye dolaylarında yapılan Nil
savaşında Amiral Horatio Nelson komutasındaki İngiliz
deniz gücü tarafından yok edildi Ardından Osmanlıların
da Fransa’ya savaş açması üzerine Fransız ordusu
Mısır’dan çıkarıldı Fransızlara karşı çarpışmak üzere
Mısır’a gönderilen Osmanlı birliklerinin komutanlarından
Kavalalı Mehmed Ali Paşa, Kahire’de çok güçlenince
Osmanlı padişahı tarafından Mısır’a vali olarak atandı
Mehmed Ali Paşa Memlukların etkisini yok etti ve 10 yıl
boyunca orduları Osmanlı adına Arabistan,Sudan ve
Yunanistan’da savaştı Sonunda 1831’de Suriye’ye bir
sefer düzenleyince, Osmanlılar, Mehmed Ali Paşa’ya karşı
harekete geçtiler, ama orduları yenilerek geri çekilmek
zorunda kaldılar Daha sonra Osmanlıları bir kez daha
yenen Mısır güçlerinin Suriye’yi almasına Avrupa
devletleri engel oldu, ama bu savaş sonunda, Mehmed Ali
Paşa, Mısır’ın ve Sudan’ın gerçek hükümdarı olarak
tanındı
Mehmed Ali Paşa, 1848’devaliliği, oğlu İbrahim Paşa’ya
bırakana kadar Mısır’da bir çok yeniliğe ve gelişmeye ön
ayak oldu Mehmed Ali Paşa adıllarından olan Said Paşa,
Fransızlara Süveyş kanalını açma izni verdi Kanal
1869’da İsmail Paşa’nın valiliği sırasında tamamlandı
Mısır’da bu dönemde demir yolları, telgraf, deniz
fenerleri ve limanlar gibi başka ilerlemeler de sağladı
Osmanlı Sultanı Abdülaziz İsmail Paşa’ya içişlerinde
daha fazla bağımsızlık sağladı Bu dönemdeki aşırı
harcamalar Mısır’ın borçlarının giderek büyümesine yol
açtı Sonunda Süveyş kanalı hisseleri İngiltere’ye
satıldı İsmail Paşa 1876’da Mısır’ın mali işlerinin
Fransızlar ve İngilizler tarafından denetlenmesini kabul
etmek zorunda kaldı İki yıl sonra da Osmanlı hükümdarı
onu valilikten aldı ve yönetim en büyük oğlu Tevfik
Paşa’ya geçti
19yy’da Mısırlı albay Arabi Paşa önderliğinde halk
ayaklandı ve 1852’de milliyetçi bir hükümet kuruldu
Ayaklanmalar başlayınca İngiliz donanması İskenderiye’yi
bombalayarak işgal etti Arabi Paşa’yı yenen İngiliz
ordusu Kahire’yi aldı Ülke bundan sonra görünüşte
Osmanlı ama gerçekte İngiltere tarafından yönetildi
Çoğunluğu İngiliz komutanı olan yeni bir Mısır ordusu
kuruldu İngiliz yönetimi altında Fransa’ya olan borçlar
ödendi 1914’te Osmanlı ve İngiltere farklı taraflarda
savaşmaya başlayınca, İngilizler Mısır’ı resmen koruma
altına aldıklarını açıkladılar Savaştan sonra Mısır
milliyetçiliği daha da güçlendi ve çıkan ayaklanmalar
karşısında İngiltere Mısır’a kendi kendilerini yönetme
hakkını vermek zorunda kaldılar
MISIR'IN BAĞIMSIZLIĞI
1922’de Kral Fuad yönetiminde bağımsız bir Mısır birliği
kuruldu 1923’de yapılan anayasayla Mısır’ın iki meclisi
bir parlamentoya bağlı anayasal bir krallık olmasına
karar verildi Ama İngilizler Mısır’ın Sudan üzerinde
tam denetim kurmasına izin vermedikleri gibi, özellikle
Süveyş Kanalı’nı korumak üzere, Mısır’da askeri
birlikler bulundurmayı sürdürdüler İki yıl sonra Mısır
halkı ilk kez bir parlamento seçiminde oy kullandı Saad
Zaglul’ün başkanlığında kurulan hükümet, İngiltere ve
kralla ters düşünce birkaç ay içinde istifa etti
İngiltere, kral ve parlamento arasındaki sürtüşmeler
nedeniyle ülke uzun süre siyasal dengesine kavuşamadı
Kral Faruk’un başa geçmesinden sonra 1936’da Mısır ve
İngiltere arasında önemli bir antlaşma imzalandı Bu
antlaşmayla İngilizler 1956’ya kadar Süveyş Kanalı’nın
savunmasını yürütecek birlikler dışında Mısır’dan
askerlerini çekmeyi kabul etti Buna karşılık Mısır,
Sudan’ın yönetimini İngilizlerle paylaşmayı ve savaş
çıkması durumunda İngiliz ordusunun üs olarak
kullanılmasını onayladı II Dünya Savaşı’nda, Alman ve
İtalyan orduları batıdan Mısır’a girdiler; ama
1942’deyenilerek geri çekildiler Bu savaşın ardından
Mısırlılar, İngiliz birliklerinin Kanal bölgesini terk
etmesini ve Sudan’dan çekilmesini istedi İstekleri
kabul edilmeyen Mısır hükümeti imzalanan antlaşmayı
geçerli saymadı
1948’de I İsrail-Arap savaşında Mısır ordusunun
yenilgisi ve güçlenen milliyetçilik hareketleri Kral
Faruk yönetiminin yıpranmasına yol açtı 1952
Temmuz’unda milliyetçi ve reform yanlısı bir grup subay
yönetimi eline aldı Kral ülkeyi terk etmeye zorlandı ve
1953’te General Muhammed Necib döneminde cumhuriyet ilan
edildi Ertesi yıl onun yerine Albay Cemal Nasır geçti
1956’da başkan Nasır’ın Süveyş Kanalı’nı
kamulaştıracağını açıklamasından sonra İsrail, İngiliz
ve Fransız güçleri kanal bölgesine asker çıkardılar
ABD’nin araya girmesiyle Kanal Mısır’ın eline kaldı
Devlet artık Mısır Arap Cumhuriyeti diye anılıyordu
Gereken sanayileşme ve gelişme de yavaş yavaş
sağlanıyordu
1967’de Mısır’ın, İsrail’in Elat limanına uzanan Akabe
Körfezi’ni kapatma girişimi, iki ülke arasında yeni bir
savaşa neden oldu Mısır ve Arap güçleri (Ürdün,Suriye
ve Irak) yenildi Süveyş Kanalı kapatıldı ve İsrail
kanalın doğu kısmının denetimini ele geçirdi Kanal
1975’te yeniden hizmete açıldı
Başkan Nasır’ın 1970’te ölmesinden sonra Mısır’ın başına
Enver Sedat geçti İsrail’e karşı yeni bir savaş açtı
ABD’nin ikinci arabuluculuğuyla Camp David Antlaşması
imzalandı Bu antlaşma Arap ülkeleri arasında büyük bir
tepki yarattı ve Mısır Arap birliğinden çıkarıldı Ülke
içinde de siyasal huzursuzluk baş göstermişti 1981’de
Başkan Sedat’ın öldürülmesinden sonra başa geçen Hüsnü
Mübarek, Mısır’ın Arap komşularıyla bozulan arasını
düzeltmeye çalıştı 1982’de İsrail, savaş sırasında ele
geçirdiği Mısır topraklarının sonuncusu ola Sina
Yarımadasındaki bölgeyi de Mısır’a geri verdi
KÜLTÜR VE MEDENİYET
MISIR TAKVİMİ
Eski Mısır’da belki de daha MÖ IV Binden itibaren
kullanıldığı sanılan medenî takvim, ilkel bir ay
takvimiyle, Nil nehrinin kabarmasına (ve dolayısıyla
mevsimlere) göre ayarlanmış bir ziraî takvimin
karışımından ibarettir
Yıl 365 güne ayrılmıştı: 30’ar gün çeken 12 ay ve 5
tamamlayıcı gün (bunlara Yunanlılar epagomenes adını
verdiler) Aylar her biri 4 ay süren 3 mevsime
ayrılmıştı Akhet (”taşkın”) Peret (“toprağın sudan
çıkması”=kış) ve Şemu (“kuraklık”=yaz) Aylar özel bir
adla değil, ait oldukları mevsim içindeki sıralarıyla
anılırdı (Akhet’in 3 ayı gibi)
Nil’in kabarması aşağı yukarı, gökyüzünün en parlak
yıldızı Sothis’in (bugünkü adıyla Sirius), uzun süre
kaybolduktan sonra, şafakta gökyüzünde yeniden görüldüğü
güne dek düşüyordu Bu astronomik olay yılın başlangıcı,
Akhet’in ilk aynın birinci günü sayılırdı
365 günlük mısır yılı, dönence yılına oranla yaklaşık
0,25 gün eksikti Bu yüzden yılbaşı yavaş yavaş
mevsimlerden sapmaktaydı Dengenin yeniden sağlanması
için aradan 1461 yıl geçmesi gerekti (bu süreye Sothis
dönemi veya büyük yıl adı verildi)
Yeni yılın mevsimlere oranla kaymasını önlemek için,
Mısır kralı III Ptolemaios Euergetes, MÖ 238’de, her
dört yılda bir altıcı bir epagomenos günü eklenmesini
kararlaştırdı Ne var ki bu takvim reformu uygulanmadı
Ancak iki yüzyıl sonra, MÖ 30’da Roma imparatoru
Augustus tarafından zorla uygulamaya kondu be o tarihten
başlayarak Mısır’da yeni yıl 29 ağustosta başladı
Mısırlılar günlerini güneşin doğusundan itibaren
başlatır, eski ayın şafakta kaybolduğu anı yeni kamer
ayının başlangıcı sayarlardı Gün eşit olmayan 24 saate
bölünür, gündüz ve gece ayrı ayrı 12’şer saate
ayrılırdı
Mısır’da yıllar o sırada tahtta oturan firavunun
saltanatının başlangıcından itibaren sayılırdı Her
hükümdar değişikliğinde yıllar yeniden sıfırdan
başlardı
YÖNETİM VE GÜNLÜK YAŞAM
Mısır'da yaşam vezirden köy muhtarına kadar herkesin
oluşturduğu karmaşık bir yönetim ağıyla sarılmıştı
Vergiler mal olarak toplanmaktaydı, tarımla ilgili
çalışmalar kesin kurallara bağlanmıştı, adli mekanizma
işlemekte ve büyük işler şaşırtıcı bir kesinlikle yerine
getirilmekteydi: 2 milyon taş bloğundan oluşan bir
piramidi dikmek için, kuraklık mevsiminde
toplanan,binlercesi seferber edilen, beslenip yönetilen
her işe koşulmaya elverişli köylüler kullanılmıştı
Katı prenslerin yönetiminde erkenden oluşan siyasi ve
idari yapıların kökeninde disiplin ve örgütlenme
yatmaktaydı Yerel hükümdarların girişimiyle yavaş yavaş
birleşip nomos diye adlandırılan küçük krallıklardaki
ilk Mısırlılar, 4 Bin yılda iki önemli siyasi birliğe
tanık oldular Mısır uygarlığı, ancak sert hiyerarşik
kurallara bağlanmış ve bir merkezde toplanmış,bütün
zenginlikleri firavuna ve soylulara doğru çekilen bir
toplum düzeni sayesinde varolabilmiştir Fazlasıyla katı
ve gelişme yeteneğinden yoksun olan bu sistem, sonunda
ülkeyi uçuruma sürükledi MÖ 9yy dan itibaren büyük
derebeylerin kavgalarıyla bölünüp zayıf düşen Mısır,
komşu devletler için kolay bir av haline geldi
Sırasıyla Asurluların, Perslerin,Yunanlıların ve
Romalıların otoritesi altına girdi MS 7yy dan itibaren
Araplara geçti
DİL VE YAZI
Mısır halkı ırkının fiziksel özellikleri haricinde
diliyle de özgündür Uzmanlar, uzun süre aralarında bu
dilin Sami kökenli yada Afrika kökenli olduğunu
düşünmüşlerdir Bugün, genelde Mısır dilinin, sudan
dilinin, Berberi dilinin, Sami dillerinin eski ortak bir
dilden türemiş birbirinden bağımsız dil gruplarını
oluşturduğu kabul edilmiştir
Mısır dili İÖ 3100’lerden itibaren kullanılmış olan,
bilinen en eski yazılardan birinin sayesinde günümüze
ulaşmıştır Bu yazının en önemli özelliği tamamıyla
yerel olmasıdır Yazı bize üç ayrı biçimde ulaşmıştır ki
bunlardan hiyeroglif denileni özellikle anıtlarda
kullanılmış, oldukça resimsel bir tarzda işlenmiştir Bu
yazının, figürü basite indirgense bile, çok uzun sürede
çizildiği tahmin edilmektedir, çünkü tek bir kelime beş
veya altı değişik işaretle belirtilmekteydi Mısır’ın en
verimli çağından itibaren kullanılmış olan, hiératique
adı verilen bir diğer işlek yazı biçimi vardır Günümüze
ulaşmış olan edebi, hukuka ve yönetime ait belgelerin
bir çoğu bu yazıyla yazılmıştır En son olarak çöküş
döneminde bu sefer hiératique basite indirgenerek,
démotique adı verilen yazı şekli doğmuştur Bu yazı
şeklinde işaretler o kadar gelişmiştir ki hiyeroglifin
ilk örneklerini tanımak dahi imkansızdır
Mısır yazı sistemi aslında oldukça karmaşıktır Maddi
şeyler her zaman resimleriyle belirtilmiştir Örneğin;
kürek, yay, saban kelimelerini yazman için sadece kürek,
yay, saban çizmek yeterlidir Buna piktografi denir
Mısır yazısı her çağda bundan faydalanmıştır Ancak
piktografi her şeyi anlatmaya yetmez Örneğin; koşmak,
aramak, çıkmak gibi eylemler veya düşünmek, aşk gibi
soyut kelimeler nasıl tasvir edilebilir Bu sorunu
çözmek için mısırlılar bulmaca prensibinden yola
çıktılar Ve soyut kelimeleri benzer son sese sahip
nesnelerle ifade edebilecekleri bir çok öğeye
ayrıştırdılar
BİLİM
Mısır’da, katipler ve yazmayı bilen herkes, bu
bilgilerinden ötürü saygın kabul edilirdi Bir bakıma
Mısırlılar daha sonra Yunanlılarda olduğu gibi soyut
düşünce üretememişti Onlar uygulama ve deneyime yatkın
kişilerdi Bilimsel araştırmaları deneylere dayanarak
keşfedilen, gizleri açılayan genel matematik kuralları
geliştirmekten çok, yeniden kullanmaya elverişli emin ve
denenmiş çareler bulmaktan ibaretti Demek ki Mısırlılar
dev anıtlarına bakılarak kendilerine yakıştırılan yaygın
ve kesin bilgilerine rağmen, bilim adamından çok
teknisyendi Gerçekte mimarlar rastlantılara göre inşaat
boyunca planlarını sık sık değiştirirdi
Tıp: Papirüslerdeki tıp metinlerinden öğrendiklerimize
göre doktorlar hastalığın sebeplerini aramaktan çok,
denenmiş yöntemler uyguluyordu “Kellerin saçını
çıkarmak için reçete” bazı yöntemler şarlatanların
ilaçlarına benzerken veya büyüden faydalanırken, örneğin
öksürüğe karşı buğu yapılması gibi bazı yöntemler daha
ciddiydi “Tiam bitkisinin 1/32’si ince ince kıyılarak
ateşte kaynatılır Buhar bir gün boyunca bir kamışla
yutulur” Kemik cerrahisi üzerine bu papirüs bilgileri
ve mükemmel bir yöntemi ortaya çıkarır Kal Coser’in
hizmetindeki bilgin İmhotep ölümünden asırlar sonra tıp
tanrısı olarak ululandı
Ağırlık Ölçüsü: Uzun süre “deben” adı verilen 90 gr
ağırlığındaki ölçü kullanıldı Bu ölçüden kefeli
teraziyle yapılan tartılarda faydalanılıyordu
Zaman Ölçüsü: Klepsydre veya Su saati güneş batarken
suyla doldurulurdu Çanağın altın yerleştirilen küçük
bir delik sayesinde su yavaşça dökülürdüsu seviyesi
çanağın içindeki ilk işarete geldiğinde gecenin ikinci
saati başlamış olurdu 12 derece işaret aylara
eşitsizlik gösteren gecelerin uzunluğuna denk düşerdi
Gnomon gün boyunca saati gösterirdi Basit bir çubuğun
gölgesi derecelendirilmiş bir düzlem üzerinde ilerlerdi
Aleti düz bir satı üzerine yerleştirmek yeterliydi
İNANIŞ
Kral, bu dünyadan ayrıldığı zaman yanlarından geldiği
tanrıların arasına yükselecekti O gökyüzüne çıkarken
piramitler olasılıkla onun çıkışını
kolaylaştıracaklardı Ama her şeyden önce onun kutsal
bedeninin korunmasını sağlayacaklardı Mısırlılar ruhun
öte dünyada yaşamını sürdürebilmesi için bedenin
korunması gerektiğine inanıyorlardı Bu yüzden karışık
bir mumyalama yöntemiyle ve bedenini sargılara sararak,
cesedin bozulmasını önlüyorlardı Piramit kralın mumyası
için dikiliyor, ceset ise bu koskoca taş dağının tam
ortasına yine taştan bir mezar içine yerleştiriliyordu
Ölü odasının duvarlarına, tüm çevreye dünya ötesi
yolculuğunda krala yardımcı olacağına inanılan büyüsüler
işaretler çiziliyordu
Heykelciler tarafından granite oyulan kral portreleri
ruh o imgede ve imge sayesinde yaşamını sürdürsün diye,
mezara kimsenin göremeyeceği bir yere koyulurdu
SANAT TARİHİ
Herkes Mısır’ın tarihin uzak ufkunda kilometre taşları
gibi dikili duran, zamanın hışmına uğramış taştan
dağların, yani piramitlerin ülkesi olduğunu bilir Ne
kadar uzak ve gizemli görünseler de çok şey söyler bize
piramitler Onlar bize bir kralın yaşam süresi içersinde
taştan o dev kütlelerin dikilmesini mümkün kılabilecek
yetkinlikte örgütlenmiş bir ülkeden binlerce işçi ve
tutsağı madenlerden çıkarmak, onları inşaat alanına
çekmek ve kral mezarı tamamlanıncaya kadar, yıllarca
çalıştırıp, bu taşları en ilkel araçlarla bir bir
dizdirebilecek kadar, zengin ve güçlü krallardan söz
ediyorlar
Sanat tarihinde eski inanışların rolü konusunda bize bir
şeyler söyleyen yalnızca insan mimarisinin bu çok eski
kalıntıları olan piramitler değildi Mısırlılar için
bedenin korunması yeterli değildi Kralının dış görünümü
de yok olmazsa sonsuza dek yaşaması kesinlik
kazanıyordu Bunun için heykelcilerden aşınmaz ve çetin
bir granite kralın portresini oymaları isteniyordu
Heykelci sözcüğü “yaşamı koruyan kişi” ile eş anlama
geliyordu
Piramitler çağının, yani eski krallığın dördüncü
sülalesinin ilk portrelerinden bazıları Mısır Sanatının
en üstün yapıtlarından sayılır Bunlar da kolay kolay
unutulamayan bir görkemlilikle yalınlık bir ardada
bulunur
Geometrik düzenlilikle, keskin doğa gözlemin kaynaşımı
tün Mısır sanatının özelliğidir Bu özelliği en iyi
şekilde mezarlarının duvarlarını süsleyen kabartmalarda
ve resimlerde izleyebiliriz
Mısır resimlerin her bağlantısını birbirine bağlayan
düzen o denli güçlü ki, en ufak bir değişiklik tüm
birliği alt üst etmeye yetiyor Mısırlı sanatçı
çalışmasına davarı düz çizgilerle bölerek başlıyor Daha
sonra figürlerini bu çizgilere göre yerleştiriyordu Ama
geometrik düzen duygusu onun doğanın ayrıntılarını
şaşılası bir doğrulukla gözlemlemesini engellemiyordu
Her bir kuş ve ya balık öylesine bir gerçeklikle
çizilmiştir ki, hayvan bilimciler bugün de o kuşun veya
balığın türünü hemen saptayabiliriler
Mısır sanatının en önemli üstünlüklerinden birisi her
heykelin resmin veya mimari biçimin sanki tek bir yasaya
uygun olarak mekanda yer almasıdır Bir halkın tüm
yaratılarının uyduğu görülen bu yasaya “üslup” denilir
Bu üslubu neyin oluşturduğunu sözcüklerle anlatmak zor
bir iş ama onu gözle bulgulamak daha zor Tüm Mısır
sanatını yöneten bu kurallar her yapıda denge ve
ağırbaşlı bir uyum katmaktadır

Alıntı Yaparak Cevapla

Mısır, Mısır Tarihi, Mısır Hakkında, Misir Tarihi

Eski 09-09-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Mısır, Mısır Tarihi, Mısır Hakkında, Misir Tarihi



Mısır Tarihi
Mısır'ın tarihi demek Nil nehrinin tarihi demektir Nil nehrinin tarihi, coğrafyası ile yakın bir ilişki içerisindedir Nil nehri Mısır'ı üst Mısır (güney) ve alt Mısır (kuzey) olmak üzere ikiye ayırır MÖ 3000 yıllarına kadar Mısır, alt ve üst Mısır'ın ayrı ayrı yönetildiği krallıklar halindeydi MÖ 3000'de üst Mısır'ın kralı Menes (Narmer) alt Mısır'ı da ele geçirerek ilk Mısır hanedanını kurdu (bunu nereden mi biliyoruz? Kahire'de Mısır arkeoloji müzesini gezerken giriş katında Narmer plate adı verilen bir taş var Bu taşın üzerinde Narmer denen kralın kuzey ve güneyi birleştirdiği resimlenmiş, ve bu taş da bulunmuş en eski yazıt Narmer'a aynı zamanda Akrep Kral da deniyor, ben Mısırlı rehberimizi geçtiğimiz sene oynayan filmdeki Akrep Kral'la alakası var mı diye sıkıştırdım, adam güldü geçti) MÖ 2650'ye kadar uzanan bu döneme erken hanedanlık dönemi deniyor Firavunlar hakkında pek birşey bilmiyoruz, ama bugüne kadar uzanan pekçok şehir bu ilk iki hanedanlık zamanında kurulmuş
MÖ 2650 yılında piramitler dönemi de diyebileceğimiz Eski Krallık dönemi başlıyor ve 3-6 hanedanlık dönemleri MÖ 2150 yılına kadar sürüyor Gize piramitleri de bu dönemde yaşayan üç firavunun eseri Eski Krallık kaos içerisinde sona eriyor ve 7-11 hanedanlıkları kapsayan yüz yıllık bir kargaşa hüküm sürüyor Sonunda Mentohotep ülkeyi biraraya getirmeyi başarıyor ve MÖ 1750 yılına kadar süren Orta Krallık dönemi başlıyor Bu dönem sanata ve özellikle mücevher yapımına önem verilen bir zaman dilimi olarak göze çarpıyor
Orta krallık döneminin sonunda MÖ 1540 yılına kadar süren bir kargaşa dönemi daha yaşanıyor 18-20 hanedanları kapsayan Yeni Krallık döneminde ise firavunlar mezarlarını ortalık yerde yapmak yerine çalınmasınlar diye gizli vadilerde saklamaya başlıyorlar Ama sonunda rahipler kendilerine politik güç sağlamak amacı ile mezarları soymaya başlayınca ülkede düzen kalmıyor ve bir kez daha kargaşa yaşanmaya başlıyor MÖ 1070-715 yılları arasındaki bu döneme Mezopotamyalılar son veriyorlar ve MÖ 332'de Büyük İskender'in gelişine kadar süren Son Krallık dönemi başlıyor Büyük İskender Mısır'da sadece bir sene kalmasına rağmen onun ve ordusunun etkisi MÖ 30 yılında Roma kralı Augustus Mısır'ı ele geçirene kadar sürüyor
Roma ve Bizans etkisi Mısır'ın MS 642'de İslamiyet'e geçişine kadar sürüyor Sonrasını sanırım küçük yaştan beri öğrettiler bize, 1517'de Yavuz Sultan Selim'in Mısır'ı alması ile Osmanlılar'a geçen Mısır daha sonra önce Fransız sonra da İngilizler'in egemenliği altında kaldıktan sonra II Dünya Savaşı'nın ardından bağımsızlığına kavuşuyor
Özetlemek gerekirse, Mısır'ı gezen turistler açısından dört önemli grup var:
Eski Krallık: Piramitleri yapmışlar
Yeni Krallık: Karnak, Krallar Vadisi, Abu Simbel onların eseri
Büyük İskender'in Kralları: Edfu, İskenderiye feneri ve kütüphanesi onların eseri
İslam: Eski camiler, al-Azhar üniversitesi ve Kahire kalesi

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.