Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Tarih / Coğrafya

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
lidya, lidyalılar, uygarliği

Lidyalılar Lidya Uygarliği (M.Ö. 700-300)

Eski 09-09-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Lidyalılar Lidya Uygarliği (M.Ö. 700-300)



LİDYA UYGARLIĞI
Lidyalılar LİDYA UYGARLIĞI (MÖ 700-300)(MÖ 700-300)

Batı Anadolu’da Gediz ve Küçük Menderes yörelerinde oturan bu halkın nereden geldiği kesin olarak belirlenememiştir Antik dönem yazarları onların güneydeki Karyalılar ile kuzeydeki Mysialılar ve Frigler ile akraba olduklarını söylerler Hint-Avrupa karakterli bir dilleri olan Lydialıların Batı Anadolu’da MÖ 2 binyılın ikinci yarısından itibaren varoldukları kabul edilmektedir

Lydia’nın parlamasının nedeni bölgede bulunan altın madenleriydi Bu madenin MÖ 7 yüzyılın başından beri Sardes’te işletilmeye başlaması Lydia’lıları zenginleştirmiş ve güçlendirmişti Lydia’nın Anadolu’daki uygarlığa katkısı daha çok ekonomi dalında olmuştur Altın sikkeler basarak ticaretteki değiş-tokuş usulünü değer ekonomisine çevirmişlerdir Lydia tarihinin bazı dönemlerinde Frigleri de yıkan Kimmerlerin saldırısına uğradı ve Sardes kenti Kimmerlerle birlikte yine göçebe bir topluluk olan Trerler tarafından da yağmalandı Ayrıca Medler ve Perslerle de çeşitli kez savaşlar yapmışlardır MÖ 28 Mayıs 585 günü Medlerle yapılan savaş sırasında güneş tutulması meydana gelmiş ve savaş böylece sona ermiştir Lydia devletine son veren Pers kralı Kyros olmuştur

Lydia soyluları ölülerini, Friglerdeki gibi tümülüslere gömüyorlardı Bu tümülüsler Sardes’in kuzeyinde Marmara Gölü kıyısında yer alırlar Bunlardan 355 m çapında ve 61 m yüksekliğindeki tümülüs Anadolu’daki en yüksek yığma mezar örneğidir

Çok zengin olan Anadolu mozayiğinde sözü edilmesi gereken ve bugün de izlerine rastladığımız başka uygarlıklarda vardır Demir Çağında incelenmesi gerekenler arasında Karia ve Lykia uygarlıklarını sayabiliriz Hint-Avrupa ailesinden olan dilleri Hitit öncesi ögeler taşımaktadır Karialıların daha önceleri Batı Anadolu’da yerleşmiş oldukları bilinen Leleglerden, Lykia’lıların ise Luvilerden geldikleri sanılmaktadır Lykia uygarlığının en özgün örnekleri arasında kayalara oyulmuş anıtlar yer almaktadır

Lydia devletinin MÖ 546 yılında son bulmasıyla İranlılar Ege Denizi kıyılarına kadar tüm Anadolu’yu ellerine geçirdiler Pers egemenliği MÖ 333 yılına değin sürdü Bu dönemden sonra yerli kültür gelişiminin yerini Batıdan gelen yeni etkiler ve bunun sonucunda ortaya çıkan bir kültür almaya başladı

Alıntı Yaparak Cevapla

Lidyalılar Lidya Uygarliği (M.Ö. 700-300)

Eski 09-09-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Lidyalılar Lidya Uygarliği (M.Ö. 700-300)



SARDES

Sardes Lidya Krallığı’nın başkentidir Hermos (Gediz) vadisi içinde, Tmoloslar’ın (Bozdağ) kuzey etekleri üzerindeki yalçın kayalıkta kurulmuştur Güçlü surlarla çevrili sitalde krallık sarayı ile öteki resmi binalar olduğu anlaşılmaktadır Aşağı kent stadelin batı ve kuzey etekleri üzerindeki geniş alanda kurulmuştur Kuzeyde saptanan kireç taşından anıtsal teras duvarları bu yörenin Lidyalılar açısından önem taşıdığına ve resmi karakterine işaret eder; ancak bunlar günümüze yalnızca parçalar halinde kalabilmiştir Ekonomik etkinlikler daha çok batı yakada, kenti bu yönde sınırlayan Paktalos (Sart) çayı yöresinde toplanmıştır Altın arıtma atölyeleri, mücevherci dükkanları ve pazar yeri hep bu taraftadır

Halka ait konutlar oldukça sade ve yoksul görünümlüdür Taş temel üzerinde yükselen kerpiç duvarlar sazdan bir damla örtülüydü Çok basit türde tek hücreli olarak inşa edilmişlerdir Boyutları 800*320m civarında olan hücreler dikdörtgen planlıdır İç bölünme ev halkınıın gereksinimine göre ayarlanmıştır ancak arada belirgin bir bölme duvarı da yoktur Tavana asılan bir perde benzeri bir şeyle bölme sağlanmıştır İçerde kiler bölümü ile ocak ve fırına yer verilmiştir VI yy’ın ikinci yarsında konutların duvarları dıştan boyalı kabartmalarla süslü, pişmiş toprak levhalarla kaplanmaya, çatılar da kiremitle örtülmeye başlanmıştır Sardes aşağı kenti önceleri sursuzdu VII yy’ın ilk yarısı içinde Kimmerler’in yağmalarına sahne olan Sardes, VII yy’ın ikinci yarısı içinde 20 m kalınlığında ve yüksekliği 10 m’yi aşan bir surla çevrildi

Kralın nekropolü 4-5 km kuzeyde, Marmara (Gygaie) Gölü’nün güney kıyılıarında, halkın gömü alanı ise Paktalos Çayı’nın hemen batısındaki yamaç üzerindedir Kral ve Kraliçe’nin gömüldüğü nekropolde irili ufaklı 150 kadar tümüslüsten üçünün krallara ilişkin olduğu düşünülmektedir 335m çapında ve 61m yüksekliğindeki biri, Anadolu’daki benzerlerinin en yükseğidir Bu anıtın küçük gömü odası zaman zaman ağırlıkları 16 tona ulaşan, özenle işlenmiş mermerleşmiş kireçtaşı bloklarından yapılmıştır Mezar odalari taştan inşa edilmiş, önüne bir giriş ve kapı eklenmiş, son olarak da yığılan toprağın yanlara doğru kaymaması için tepenin çevresine taştan bir duvar örülmüştür

Halkın gömüldüğü Paktalos Çayı’nın batı yakasıındaki küçük mezarların girişleri basamaklar ve kabartmalı stellerle belirtilmiş, üzerlerine de küçük bir tümülüs olacak biçimde toprak yığılmıştır Çoğu Lidya Krallığı sonrasına, Pers egemenliği dönemine ait bir, iki ya da ender olarak üç odalı bu mezarlarda cesetler genellikle kayaya oyulmuş tekneler ya da ahşap mobilyaları taklit eden oyma bacaklı sedirler üzerine bırakılmıştır Bu tür mezarlar bir aile için yapılmış ve bu yüzden de zaman zaman açılacak biçimde düzenlenmişlerdir

ARTEMİS TAPINAĞI

Sardes’teki günümüze kadar iyi durumda korunmuş yapılardan biridir Tapınağın kalıntıları Bozdağ sırtlarıyla akropol arasındadır

Artemis Sunağı

Sardes’teki orjinal Artemis tapınağı MÖ 300 lerde inşa edilmiştir 21*11m boyutlarındaki pembe kumtaşı sunak, tapınağa batıdan bağlıdır

Sunak Midas şehrindeki ve Alacahöyük yakınındaki Kalehisar’daki Kybele’ ye adanmış sunaklara benzemektedir Zaten bu sunağın da Kybele’ ye ait olduğu düşünülmüş ancak kazılarda çıkarılan çok sayıda Yunan ve Lidce yazıtın, tapınağın Artemis’ e ait olduğunu kanıtlaması şaşkınlık yaratmıştır (Herodotos’a göre; MÖ 499 yılında Perslere karşı düzenlenen Ionia Ayaklanması sırasında Sardes yıkılıp yağmalanır ve yöresel tanrıça Kubaba (Kybele) ‘ya ait tapınak da ortadan kaldırılır)

Artemis tapınağı üç aşamadan geçmiştir Birinci devirde Batı’ya bakan 2300*6752 m boyutlarında uzatılmış arkaik bir cella, kare bir pronaos ve dar bir opisthodomostan oluşmaktaydı Dipteros şeklinde yapılmak istendiği düşünülmüştür Naos’un batısında 21x11 m boyutlarındaki Artemis Sunağı bulunmaktadır

İkinci devirde (MÖ 2yy’ın ikinci yarısı) Tapınak pseudo dipteral amphiprostylos şekline çevrilmeye çalıışılmış ancak tamamlanamamıştır Peristesis bu dönemde yapılmıştır 13 sütun doğu tarafına dizilmiştir Böyle devam edilseydi 8*20 sütunlu bir pseudo dipteros olması gerekirdi ancak ophisthodomostaki 2 sütun daha öne alınmış ve 4 tane sütun daha inşa edilmiştir Böylece 6 sütunluk bir prostyle yaratılmıştır

Üçüncü devirde ise daha önceki devride yarım bırakılmış kısımlar tamamlanmıştır Tapınak ikiye ayrılmış, doğu kısmı, Antoninus Pius’un karısı Faustina I’e adanmış bir ibadet yeri olmuştur

MS 4yy’dan sonra tapınak bir kiliseye çevrilmiştir

AKROPOL

Burada bulunan eserlerin bir kısmı MÖ 7yy Yunan ve Lidya çömleği olsa da en çok Bizans dönemine ait yapılar bulunmuştur Akropolün merkezindeki Hellenistik döneme ait mermer kule Antiochus III tarafından yaptırılmıştır

GYMNASIUM-HAMAM KÜLLİYESİ ve MERMER AVLU

Yirmiüçbin metrekareden (227 hektar) fazla bir alan kaplayan bu anıtsal külliye, antik kentin en işlek ve merkezi kesiminde yerlemiştir Binanın güney cephesi bir sıra dükkanla beraber mermer sütunlu geniş bir caddeye açılıyordu

Roma hamamının tonozlu mekanları Hellenistik devrin sütunlu gimnaz ve palestrası birleşerek “hamam-gimnaz” diyebileceğimiz yeni bir mimari türü ortaya çıkarmıştır ki Sardes külliyesi bu türün en gelişmiş örneklerinden biridir Sardes Hamam-Gimnazı’nın doğu yarısını kaplayan sütunlarla çevrili palestra gimnaz faaliyetleri içinidir; batı yarının tonozlu salonları ise hamam kısmıdır Külliye’nin ana girişi palestranın doğusunda ve binanın ana ekseni üstünde üçlü bir kapıdandır; bu eksenin batı ucundaki iki katlı, sütunlu, çok zengin bir cephe düzeni oluşturan dikdörtgen mekanı Mermer Avlu olarak adlandırıyoruz

Mermer Avlu’nun külliye içerisindeki yeri, sütunlu mimarinin sembolik anlamı bakımından çok önemlidir Roma hamam ve gimnazlarında bu tür salonlar genellikle İmparator kültü ile ilişkilidir Bu mimari aynı zamanda Roma tiyatrosunun sahne dekorundan esinlenilmiştir Belki Mermer Avlu dekorasyonunda -özellikle doğu sütunları başlıklarında- yaygın olarak işlenen Dionysos teması bu ilişkiyi anımsatmak içindir

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.