Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Tarih / Coğrafya

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
alanda, atatürk, birimlerini, değiştirdi, inkılabı, inkılâplar, saat, toplumsal, ölçü

Atatürk Ölçü Birimlerini Neden Değiştirdi,Toplumsal Alanda İnkılaplar,Saat İnkılabı

Eski 09-09-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Atatürk Ölçü Birimlerini Neden Değiştirdi,Toplumsal Alanda İnkılaplar,Saat İnkılabı



Atatürk ölçü birimlerini neden değiştirdi,toplumsal alanda inkılaplar,saat inkılabı
Atatürk ölçü birimlerini neden değiştirdi,toplumsal alanda inkılaplar,saat inkılabı
ölçü inkılabı ,ölçü birimleri inkılabı ,takvim inkılabı ,eski ölçü birimlerinin zorlukları, Atatürk neden ölçü birimlerini değiştirdi,Atatürk ölçü birimlerini neden değiştirdi, toplumsal alanda inkılaplar,saat inkılabı, kadın hakları inkılabı ,giyim inkılabı ,takvim inkilabı, ölçü inkilabı ,takvim ve saat inkılabı,ölçülerde değişiklik neden gerekliydi, ölçüler inkılabı

Toplumsal Alanda İnkılaplar
Türkiye Cumhuriyeti, çağdaşlaşmayı amaç edinmişti Bu nedenle devlet hayatının her alanında; yönetiminde, eğitimde, hukukta yeni köklü düzenlemeler yapıldı Bu yenilikler, toplumsal hayatı da etkiledi ve değiştirdi

1 Din Kurumlarının Düzenlenmesi

Osmanlı Devleti zamanında memlekette pek çok tarikat oluşmuştu Aynı dinin içinde, tasavvufa dayanan ve bazı prensiplerle birbirinden ayrılan, Tanrı’ya ulaşma arzusuyla tutulan yollardan her birine, tarikat denirdi Tarikatların şeyhleri, dervişleri ve müritleri vardı Tarikat mensuplarının toplandıkları yerlere tekke, bunların küçüklerine de zaviye denirdi Her tarikat, kendi yolunun doğru, diğerlerinin yanlış olduğunu iddia ederdi Osmanlı Devleti’nin dağılma döneminde bu tarikatların bazıları, amaçlarından uzaklaşarak, devlet işlerine müdahale etmeye başladılar Buralar zamanla, milletin temiz duygularının ve inançlarının istismar edildiği yerler haline geldi Buralarda bulunanlar, hastalıklara ve çaresizliklere karşı muska yazar, halktan aldıkları para ile geçinirlerdi
Mustafa Kemal, Türk toplumunun sırtından geçinen bu insanları, toplum için faydalı hale getirmek istedi Böylece, halkın inançları kötüye kullanılmasının önüne geçilmiş olacaktı Mustafa Kemal, bu konuda şunları söylemiştir: “Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler ve mensuplar memleketi olamaz; en doğru, en hakiki yol, medeniyet yoludur Medeniyetin emir ve isteklerini yapmak, insan olmak için yeterlidir
Mustafa Kemal’in bu aydınlatıcı görüşleri doğrultusunda gerekli çalışmalar yapıldı 30 Kasım 1925’te çıkarılan bir kanunla, tekke, zaviye ve türbeler kapatıldı

2 Kıyafette Değişiklik

İnsanların giyimleri, yüzyıllar boyunca çeşitli aşamalardan geçmiştir Hayvan derisinden dokumacılığa geçişte, giyim tarzı; iklime, coğrafi bölgelerin,milli geleneklerin ve zevkin özelliğine göre gelişme göstermiştir İnsanların dış görünüşü bakımından giyimleri sürekli değişikliğe uğramıştır
Osmanlı İmparatorluğu zamanında, giyimde birlik yoktu Devlet adamları, ilmiye sınıfına mensup olanlar, Müslüman halk, Hristiyan halk, şehirliler, köylüler ayrı kıyafetler giyerlerdi Kıyafet konusundaki bu karışıklık, cumhuriyetin ilk yıllarına kadar devam etti Halifeliğin kaldırılmasından sonra hükümet, ordu için şemsiperli bir serpuş kabul etti Gazetelerde, bu serpuş lehinde yazılar yayınlandı Böylece kamuoyunda şapka aleyhindeki zihniyet yumuşamaya başladı
Atatürk inkılabının amacı “Türkiye Cumhuriyeti halkını tamamen çağdaş ve bütün anlam ve görünüşüyle medeni bir toplum haline ulaştırmak”tı Halkın kıyafetini de bu yönde değiştirmek gerekliydi Mustafa Kemal, Türk halkının, baştan aşağıya dış görünüşüyle de medeni insanlar olduğunu göstermek istedi O, fesin aynı zamanda geri kalmışlığın bir simgesi olduğuna da inanıyordu
Her yenilik hareketinde olduğu gibi, kıyafette yapılmasını istediği değişiklikleri de Türk milletine kendisi anlattı Bu amaçla, yurt gezilerine çıktı 24 Ağustos 1925 tarihinde Kastamonu ve İnebolu’ya yaptığı seyahatte bu konudaki düşüncelerini açıkladı ve şapkayı halka tanıttı Konuşmalarında; “Fikrimiz, zihniyetimiz tepeden tırnağa kadar medeni olacaktır Medeni ve milletler arası kıyafet, milletimiz için layık bir kıyafettironu giyeceğiz” dedi
Bu konuşmadan kısa bir süre sonra ,bütün şehirlerde memurlar, resmi bir emir beklemeksizin şapka giydiler Mustafa Kemal, Ankara’ya dönüşünde halkın büyük bir kısmı onu, şapka elde başı açık selamladı
25 Kasım 1925 tarihinde, Şapka giyilmesi hakkında kanun kabul edildi Kıyafette değişiklik, şapka konusunda yapıldı Türk kadınları ise zamanla modern kıyafetleri benimsedi
Ayrıca 1934 yılında çıkarılan bir kanunla da sin adamlarının, ibadet yerleri dışında, dini kıyafetlerle gezmeleri yasaklandı Yalnız, Diyanet İşleri Başkanı ve diğer dinlerin en yetkili kişileri, özel kıyafetleriyle dolaşabileceklerdi
Kıyafette değişiklik, Türk milletini modern bir görüntüye kavuşturmakla kalmadı, giyim kuşamdaki karmaşaya son vererek birlik ve beraberliği güçlendirdi

3 Takvim,Saat ve Ölçülerde Değişiklik

Osmanlı İmparatorluğu zamanında kullanılan takvim, saat ve ölçüler, batılı devletlerden farklıydı Bu durum, cumhuriyetin ilk yıllarına kadar devam etti
Diğer devletlerle aramızdaki bu farklılık, ticaret işlerinin sağlıklı yürütülmesini ve resmi ilişkileri zorlaştırıyordu Türkiye Cumhuriyeti, bu karışıklıkları önlemek için takvim, saat ve ölçüleri değiştirme kararı aldı O zamana kadar kullanılmakta olan, hicri ve rumi takvimler yerine, 26 Aralık 1925’te çıkarılan bir kanunla miladi takvim kabul edildi 1 Ocak 1926 tarihinden itibaren de kullanılmaya başlandı Aynı zamanda, günesin batışına göre ayarlanan alaturka saat yerine milletler arası saat sistemi kabul edildi Bu sistemle, ülke içinde saat birliği sağlanmış oldu
Ayrıca, hafta tatili yeniden düzenlendi Cumartesi öğleden sonra ve Pazar gününün hafta tatili olması kararlaştırıldı
Eskiden kullanılan ağırlık ve uzunluk ölçüleri de 26 Mart 1931’de kabul edilen bir kanunla değiştirildi Hem yeteri kadar belirli olmayan ve hem de bölgelere göre değişen eski ölçü birimleri kaldırıldı Ağırlık ölçüsü olarak, okka yerine kilo; uzunluk ölçülerinden arşın, endaze, kulaç yerine; metre kabul edildi Böylece, yurdun her yerinde aynı ölçü düzeni kurulduğu gibi, milletler arası ticari ilişkilerde önemli kolaylıklar sağlandı

4 Soyadı Kanunu:

Soyadı kanunu çıkarılmadan önce, kişilerin birbirleriyle ve devletle olan ilişkilerinde çeşitli zorluklar, karışıklıklar çıkıyordu Bu karışıklıkları önlemek için kişilerin adlarının yanına doğum yerleri ekleniyor, ya da baba adlarıyla bir*likte anılıyorlardı Bu zorlukları önlemenin bir başka yoluysa, kişi1enn dış go*rünüş1erine bakılarak çeşitli takma adlar vermekti Fakat bütün bunlar; okul, as*kerlik, tapu ye miras iş1erinde ortaya çıkan güçlükleri önleyemiyordu Hatta, adaletin yerini bulmasında ye suçluların cezalandırılmasında bile haksızlıklar olabiliyordu
İşte bütün bu güçlükler, 21 Haziran 1934’tekabul edilen Soyadı Kanunu ile sona erdi Bu kanuna göre herkes; gülünç, ahlaka aykırı olmamak ve Türkçe olmak şartiy1a istediği soyadını alabilecekti
Soyadı Kanunu’nun kabulünden sonra, Türkiye Millet Meclisi, Türk milletinin bir şükran ifadesi olarak, Gazi Mustafa Kemal Paşa’ya “Atatürk” soyadını verdi

5 Kadının Türk Toplumundaki Yeri ye Türk Kadın Hakları:

a Kadının Türk Toplumundaki Yeri:

“Dünyada hiçbir milletin kadını, ben, Anadolu kadınından daha fazla ça1iştim, milletimi kurtu1uşa ve zafere götürmekte, Anadolu kadını kadar gayret gösterdim, diyemez
İlk Türk devletlerinde kadın ve erkek eşit haklara sahipti Erkek, bir kadınla evlenirdi Ev, eş1erin ortak malı sayılırdı Çocuklar üzerinde babanın olduğu kadar annenin de hakkı vardı Hakanın emirleri “Hakan ve Hatun emir ediyor ki!” diye başlardı Kurultaylara, hakanla beraber mutlaka hatun da katılırdı Ka*dınlar, devlet memurluklarında görev alabilirlerdi
Osmanlı Devleti zamanında kadınlar, birçok haklarını kaybetti Evlenme, boşanma, miras ve devlet memuru olabilme konularında erkeklere tanınan hak*lar, kadınlara tanınmadı Bu durum, cumhuriyet döneminde, Medeni Kanunun kabulüne kadar devam etti Bu kanun ile kadınlar toplumsal hayatta çok geniş haklara sahip oldular

b Kadının Siyasi Haklarını Kazanması:

Medeni Kanun’un, Türk ailesinin kuruluşunda yeni bir anlayış getirdiğini, toplumsal ve ekonomik hayatta kadın erkek eşitliğini sağladığını, daha önceki konularımızda görmüştük Fakat henüz kadınlar, erkeklerin sahip oldukları si*yasi haklardan yararlanamıyorlardı Halkın kendi kendini yönetmesini esas alan demokrasiyi tam anlamıyla kurmak için Türk kadınlarının da siyasi haklara ka*vuşturulması gerekliydi Bağımsızlığımızın kazanılmasında üzerine düşen görevi yerine getiren Türk kadını, devletin yönetiminde de söz sahibi olmalıydı Türk kadını, bilgisiyle, görgüsüyle, devlet ve ülke yönetiminde görev alabilecek yeteneğe sahipti Bu gerçekleri göz önünde bulunduran Atatürk, çabaları ile Türk kadınlarını siyasi haklarına kavuşturdu
İlk olarak 1930’da Türk kadınlarına, belediye seçimlerine katılma hakkı verildi1933’te muhtarlık seçimlerine katılma hakkini elde eden Türk kadınları, 1934 yılında, anayasada yapılan bir değişiklikle, mil*letvekili seçme ye seçilme hakkına kavuştu
Atatürk bu konuda şöy1e diyordu “Bu karar Türk kadınına toplumsal ye siyasal hayatta bütün milletlerin üstünde yer yermiştir Çarşaf içinde, peçe altında ve kafes arkasındaki Türk kadınını artık tarihlerde aramak gerekecektir Türk kadını evdeki uygar yerini yetkiyle a1miş, iş hayatinin her aşamasında başarı1ar göstermiştir Siyasal hayatta belediye seçimlerin*de tecrübesini yapan Türk kadını, bu kez de milletvekili seçme ve seçilme suretiyle haklarının en büyüğünü elde etmiş bulunuyor Uygar ülkelerin bin çoğunda kadından esirgenen bu hak, bugün Türk kadınının elindedir ve onu yetki ve kendine yaraşır biçimde kullanacaktır
Böylece Türk kadınları, birçok Avrupa ülkesindeki kadınlardan daha önce, siyasi haklar elde etmiş oldular

6 Sağlık Hizmetleri:

Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde, memleketin sağlık durumu ihmal edilmişti Peş peşe gelen savaş1ar ve salgın hastalıklar nedeniyle insan sağlığı, ciddi tehlikelerle karşı karşıya bulunuyordu
Yeni Türk devleti kurulduğu günden itibaren ülkenin sağlık iş1eri önemle ele alındı İlk Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümetinde, Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığının bulunması, bu konuya verilen önemin en açık göstergesidir
Bir ülkenin en önemli gücü hiç kuşkusuz insandır Ülkenin kalkınması, an*cak sağlıklı bir toplumla başarıya ulaşabilir Bu nedenle, halkın sağlığını koru*mak, hastaları tedavi etmek, bulaşıcı hastalıkların kaynağını kurutmak, yeni Türk devletinin sağlık politikasının esası oldu Çıkarılan kanunlarla, sağlık kuruluşları, ülke düzeyinde yaygınlaştırıldı

Cumhuriyetin ilk yıllarından başlayarak insan sağlığına gereken önemi ver*mek, hükümetlerin başta gelen görevleri arasında yer aldı Hastane, doktor ve diğer sağlık personelinin sayısı artırıldı Doktorların yurdun her bölgesinde ça*lışması için mecburi hizmet prensibi kabul edildi Salgın hastalıklara karşı, programlı bir mücadele başlatıldı Sıtma, trahom, frengi ye verem gibi hastalıkların bir bölümünün önüne geçildi Ankara’da açılan “Hıfzısıhha Enstitüsü”nde üretilen aşılar, yurdun dört bir yanına dağıtıldı
Ayrıca, gençliğin spor yapması özendirilerek sağlıklı bir toplum yaratma yolunda önemli adımlar atıldı

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.