Prof. Dr. Sinsi
|
Tarihteki En Önemli Olaylar,Tarihi Olaylar,Tarihimizdeki En Önemli Olaylar Nelerdir
Tarihteki En Önemli Olaylar,Tarihi Olaylar,Tarihimizdeki En Önemli Olaylar Nelerdir
Tarihteki En Önemli Olaylar,Tarihi Olaylar,Tarihimizdeki En Önemli Olaylar Nelerdir
Ege Adaları sorunu, 20 yüzyılın ilk çeyreğinden itibaren devletlerarası siyasî platformda sıkça gündeme gelen sorunlardan biridir Bu yüzyılda ilk defa Nisan-Mayıs 1912’de İtalya ile Osmanlı Devleti arasındaki Trablusgarp Savaşı sırasında Rodos ve 12 Ada’nın İtalyanlar tarafından işgaliyle gündeme gelen bu problem daha sonra Balkan Savaşları sırasında Ekim-Kasım 1912’de diğer Ege Adaları’nın Yunanistan tarafından işgal edilmesi üzerine yeniden gündeme gelmiştir Daha sonraki yıllarda bu bölgeyle ilgilenen devletler arasında da anlaşmazlık konusu olan Ege Adaları sorunu, 24 Temmuz 1923 tarihli Lozan Antlaşması ile belli bir çözüme kavuşmuştur Bu antlaşmanın 15 maddesi Rodos ve 12 Ada ile Meis’i İtalya’ya bırakırken, 12 maddesi de Gökçeada ve Bozcaada dışında kalan Ege Adaları’nı askerden arındırılmak şartıyla Yunanistan’a bırakmaktadır İleriki yıllarda Meis’e tâbi adacıklar konusunda Türkiye ile İtalya arasında tekrar gündeme gelen bu sorun, 4 Ocak 1932’de Dr Tevfik Rüştü Bey ile İtalyan elçisi Pompeo Aloisi arasında Ankara’da imzalanan anlaşmayla çözüme kavuşturuldu Buna göre; Bodrum Körfezi’ndeki Kara Ada Türk hakimiyetinde kalıyor, Meis’e tâbi 30 adacıktan 19’u Türkiye’ye, 11’i de İtalya’ya veriliyordu
Bu konu Türkiye ile İtalya arasında dostça halledilmişken bir süre sonra İtalya’nın Orta ve Yakın Doğu’ya yayılma emellerinin ortaya çıkması, özellikle Mussolini’nin 19 Mart 1934 tarihli konuşmasında İtalya’nın tarihî emellerinin Asya ve Afrika’da olduğunu söylemesi, bu dostluğun yerini gerginliğe bırakmasına sebep olmuştur 1936 yılında da Mussolini İtalyası’nın Türk sahillerine yakın adaları, özellikle de Leros adasını tahkim etmesi bu gerginliği iyice arttırmıştır Bu gerginlik 2 Ocak 1937’de İngiltere ile İtalya arasında imzalanan anlaşma gereği İtalya’nın Akdeniz’deki statükoya bağlı kalacağını taahhüt etmesiyle ortadan kalkmışsa da 3 iki ülke arasında güvene dayanan sağlıklı bir ilişki kurulamamış zaten bir süre sonra da 2 Dünya Savaşı patlak vermiştir
Savaşın ilk Yıllarında Ege Adaları ve Von Papen’in iki Küçük Ada’nın Türkiye’ye Verilmesi Teklifi
Ege Adaları konusu 2 Dünya Savaşı boyunca, özellikle Almanya tarafından zaman zaman gündeme getirilmiş, Türkiye’nin hassas olduğu bu konuyu kendi çıkarları doğrultusunda kullanmaya çalışmıştır Almanya’nın bu çabalarında kilit isim eski başbakanlardan ve 1 Dünya Savaşı’nda Türk ordusunda bulunmuş olan Büyükelçi Franz Von Papen’dir ki Hitler’in böylesine tecrübeli bir ismi Ankara’ya göndermesi O’nun Türkiye’ye verdiği önemi göstermektedir Von Papen Ankara’daki ilk temaslarından sonra Arnavutluk’taki gelişmelerin ve İtalya’nın 12 Ada’ya asker ve silah yığmasının Türkiye’de büyük endişe uyandırdığını, buradaki yoğun askerî faaliyetlerin Türkiye’ye karşı açık bir tahrik mahiyetini taşıdığını görmüştür Bu yüzden Hitler ve Dışişleri Bakanı Ribbentrop’a gönderdiği telgraflarda, bu duruma işaret ederek Türkiye’nin endişelerini yatıştırmak için Arnavutluk’taki asker sayısının en aza indirilmesi konusunda İtalya’ya baskı yapılmasını telkin etmiş, aynı zamanda İtalya’nın iyi niyetini göstermesi için 12 Ada’dan Türkiye kıyılarına yakın olan iki küçük adanın Türkiye’ye terkedilmesini istemişti Fakat Hitler ve Ribbentrop, İtalya ile ilişkilerini bozmamak için bu teklifi kulak arkası etmişlerdi
Von Papen 2 Dünya Savaşı sırasında Türkiye’nin Müttefikler’e doğru kaymasını önlemek için de Ankara’da yoğun çaba harcamıştı Özellikle 1933 Nisan’ında İtalya’nın Arnavutluk’u işgali Türkiye’yi Müttefik devletlere yaklaştırmış ve Müttefiklerle işbirliğine kararlı Türkiye bu kararını 12 Mayıs 1939’da İngiltere ile ortak bir bildiri halinde ilan etmiştir Fakat Von Papen, Türkiye’yi tarafsızlık siyasetinde tutabileceği umudunu bu deklarasyondan sonra da kaybetmedi Bu bildirinin ilanından kısa süre sonra Berlin’e giden Von Papen, İtalya ile Almanya arasında “Çelik Pakt” adı verilen ittifakı imzalamak üzere Alman Başkenti’ne gelen İtalya Dışişleri Bakanı Kont Ciano ile görüştü Bu görüşmede daha önce Hitler ve Ribbentrop’a ilettiği teklifin aynısını Ciano’ya da söyleyerek Türk kıyılarına yakın iki adanın Türkiye’ye verilmesini teklif etti Von Papen’e göre, Türkiye-İtalya ilişkileri düzeltilebilirse Türkiye’nin Müttefiklerle ilişkilerini gevşetmek ve tarafsızlıkta tutmak mümkün olabilecekti Fakat Ciano bu teklifi çok soğuk karşıladı Ribbentrop ise iki müttefikin ilişkilerine bu tarzda bir müdahelede bulunmanın asla doğru olmadığını söyleyerek Büyükelçiyi adeta azarladı
12 Ada’nın stratejik önemi savaşın ilerleyen günlerinde kendini göstermeye başladı Özellikle 1940 yılında Akdeniz’deki savaşın Mihver lehine şekillenmesi, Churchill’i, Nil Ordusu’nu mümkün olduğu kadar çabuk “başka görevleri de yapmaya hazır” bir duruma sokmak kararına götürdü Bu görevler şunlardı: Yunanistan’a yardım, 12 Ada’yı işgal, Pantelleria Adası’nı işgal, Ortadoğu’da stratejik bir ihtiyat kuvveti meydana getirmek Bunlara sonradan Sicilya’ya taarruz da eklenmiştir 7 Bu arada Balkanlar’da birtakım gelişmeler kendini göstermeye başlamış, İtalya 28 Ekim 1940’da 3 saatlik bir nota verdikten sonra Yunanistan’a saldırmış, fakat ummadığı bir direnişle karşılaşınca zor duruma düşmüştü İşte bu gelişmeler savaşan tarafların dikkatini bu bölgeye çekmiştir 12 Ocak 1941’de İngiliz Savunma Komitesi, Bingazi ve 12 Ada’yı işgal etmeye, ayrıca Balkanlar için stratejik ihtiyat hazır bulundurmaya karar verecekti 12 Ada’ya bir müttefik saldırısı Mihver’ce de bekleniyordu Nitekim Alman Başkomutanlık Kurmay Başkanı Keitel’in 19 Ocak 1941 günü İtalyan Generali Guzzoni ile yaptığı görüşmede Guzzoni; 12 Ada’ya yapılması beklenen taarruzun şimdiye kadar gerçekleşmediğini belirtecek ve 12 Ada’da yaklaşık üç aylık stok olduğunu, buradaki kuvvetlerin zayıf olduğunu, buna rağmen Bulgaristan’dan Yunanistan’a karşı bir Alman saldırısı halinde, her şeyden önce Mısır’dan Ege Denizi’ne yapılacak İngiliz nakliyatına karşı etkin bir taarruz gücü olduğunu söyleyecektir Fakat Keitel’in bu görüşme ile ilgili yaptığı mütalaadan bir taarruz halinde burada ciddi bir direniş beklenemeyeceği ve Yunanistan’a yapılabilecek İngiliz nakliyatına karşı söz konusu adalarda bulunan İtalyan kuvvetlerinin taarruzî bir müdahalesinin düşünülemeyeceği kanaatine sahip olduğu anlaşılmaktadır
Bu arada harekete geçen İngilizler, 25 Şubat 1941’de İtalyanlar’a ait deniz uçağı üssüne de sahip küçük Meis Adası’nı işgal etmişlerdir Bu işgal İngilizler’in, 12 Ada’yı yakından kontrol etmek ve buradan yapılacak harekâtlardan zamanında haberdar olmak amacından kaynaklanıyordu
Almanya’nın Yunanistan’a Bağlı Ege Adaları’nı İşgâli
İtalya’nın Yunanistan’daki başarısızlığı, Sovyetler Birliği’ne yapacağı saldırı öncesi sağ kanadını güvence altına almak isteyen Almanya’nın Nisan 1941’de Yunanistan’a karşı harekâta girişmesini gerektirmiştir Bu harekât alanlarından biri de Ege Adalarıdır Daha 27 Mart 1941 tarihinde Hitler, Komutanına ve Kurmay Başkanına gönderdiği mesajda, Çanakkale Boğazı’nın önünde ve büyük stratejik öneme sahip Limni Adası’nın ele geçirilmesi için gerekli hazırlıkların hızla ve artan bir biçimde sürdürülmesini istemiş, bununla beraber emrini sırası gelince vermek üzere saklı tuttuğunu bildirmişti Harekete geçen Almanlar’ın Ege’deki ilk hedefleri Taşoz ve Semadirek adaları oldu Bu adaların 25 Nisan’da bir baskın harekâtıyla işgal edilmesini yine aynı gün Limni’nin işgali takip etmiştir Alman kıtaları sabah saat 5’te Limni’ye gelmişler, bir ültimatom vererek Ada’nın teslimini istemişler, bu istek reddedilince de karaya çıkarak polis ve piyadelerden oluşan küçük Yunan garnizonunun dört saat süren direnişini kırdıktan sonra işgali tamamlamışlardır 13 İşgaller Midilli’ye asker çıkarılması ve 5 Mayıs akşamı saat 18 10 da Sakız’ın direniş görmeden işgaliyle devam etmiştir Girit adası da Mayıs 1941’de Alman paraşütçü birlikleri tarafından ele geçirilmiştir
Bu işgallerle ilgili olarak Londra Radyosu, bütün bu adaları donanmayla işgal etmenin mümkün olduğunu, fakat bunların muhafaza ve müdafaasının zor olacağından bu adaların işgaline şimdilik kayıtsız kalındığını belirtiyordu 15 Almanlar bu adaları ellerinde tutarlarsa Çanakkale’ye giden deniz yolunu İngiliz ticaret gemilerine kapayabilirler ayrıca, İtalyan işgalindeki 12 Ada’dan faydalanarak bütün Ege Denizi’ne hakim olabilirlerdi Gerçekten Almanya’nın Boğazlar yolundaki adaları işgali, Boğazlar’ı Türkiye’nin iradesi dışında kapatmış oldu İngilizler, Sovyetler’e yardım edebilmek için, en kısa yol olan Boğazlar’ın kendi gemilerine açılmasını isteyebilir, bu konuda baskıda bulunarak Türkiye’nin savaşa girmesine yol açabilirdi Bilindiği gibi İngilizler, 1 Dünya Savaşı’nda aynı amaç için Boğazlar’ı zorlamıştı Almanya’nın Ege’deki üstünlüğü Türkiye’yi bir bakıma zor bir durumdan kurtarmış oldu ki savaşın ileriki aşamalarında İngilizler, Sovyetler’e İran üzerinden yardım yapacaktır
Irak’ta Raşit Geylani’nin Hükümet Darbesinden Sonraki Gelişmeler ve Türk-Alman Saldırmazlık Antlaşması
Yunanistan’ın işgalini tamamlayan Almanlar, Sovyetler Birliği’ne saldırmazdan önce güney kanadını büyük ölçüde güvenlik altına almışlardı Geriye sadece Türkiye kalmıştı Aslında Türkiye’nin işgali için de planlar hazırlanmış ve 1941 yılı başlarında Alman generalleri arasında yoğun bir şekilde tartışılmıştı Buna rağmen Hitler, Türkiye’ye saldırmayı göze alamadı Türkiye’nin dağlık coğrafyası ve yollarının azlığı, Alman motorize birliklerinin ilerleyişinde büyük güçlükler çıkaracaktı Özellikle Toroslar’ın aşılması sırasında Almanlar çok vakit kaybedeceklerdi Ayrıca Türk ordusu yenilse bile halkın milis örgütlenmesi ile direnişe geçeceği tahmin ediliyordu Bütün bu etkenler Sovyetler Birliği üzerine yürüyüşü geciktirebilir, hatta imkânsız hale getirebilirdi Oysa, Sovyetler’in yenilgisinden sonra Boğazlar’a inmek çok kolay olacaktı Bu durumda yapılması gereken en akılcı iş Türkiye’yi savaş dışı tutmaktı
Bu sırada Ortadoğu’da meydana gelen bir gelişme Ege Adaları’nın Türkiye’nin tarafsızlık pozisyonunu değiştirmek için kullanılmasına sebep oldu 1941 Nisan’ında Irak’ta, Nazi Almanyası taraftarı olan Raşit Ali Geylani bir hükümet darbesi yaparak hükümeti ele geçirdi Fakat İngilizler’in bu darbeyi karşılıksız bırakmayacaklarını bildiği için hemen Almanya’dan yardım istedi Bu Almanya’nın Basra Körfezi’ne hakim olması ve dolayısıyla Mısır’da bulunan İngiltere’yi arkadan vurması için büyük bir fırsattı Ancak bu yardımı sadece Türkiye üzerinden yapabilirdi Bu sebeple Türkiye’ye müracaat edip Irak’a, silah, malzeme ve kamufle edilmiş asker gönderilmesine izin vermesi konusunda ikna etmeye çalıştı Bu arada ilginç bir diyalogdan bahsediliyor Buna göre; Dışişleri Bakanı Saraçoğlu, Alman Büyükelçiliği maslahatgüzarı Kroll’la (Bu tarihte Von Papen Berlin’deydi) 29 4 1941 tarihinde yaptığı görüşmede, Türkiye’nin Yunanistan’ın da mutabakatını sağladıktan sonra, Ege Denizi’ndeki Türk kıyılarına yakın bazı adaların idaresini savaş süresince üzerine almak istediğini söylemişti Kroll kendisine düşünülen adaların hangisi olduğunu sorunca da Saraçoğlu, Sakız, Midilli ve Sisam diye cevap vermişti
17 Mayıs’ta Almanya’nın Irak’a yönelik söz konusu yardımlarına izin verilmesi ve buna karşılık Trakya’da ve Ege Denizi’nde bazı sınır düzeltmelerine razı olunabileceğini belirten Ribbentrop’un bu isteğine Von Papen karşı çıkıyordu Fakat Ribbentrop ısrar ederek, 19 Mayıs’ta Von Papen’e gizli şifreli bir telgraf göndermişti Telgrafta, bu isteğe karşılık Edirne civarında bir kısım toprak verilebileceği belirtiliyor ve “ada” verilmesi veya verilmemesi konusu Von Papel’e bırakılıyor, eğer ada verilmesi söz konusu olursa haberdar edilmeleri isteniyordu Von Papen 20 Mayıs’ta verdiği cevabında, görüşmelere Saraçoğlu’nun İngiliz Büyükelçisi ile yapacağı görüşmelerden sonra geçileceğini, askerî harekât devam ettiği için Türkler’e şimdilik herhangi bir ada teklif etmek niyetinde olmadığını, barışta Türkiye’nin yararına bazı sınır düzenlemeleri yapabileceklerini söyleyeceğini bildiriyordu 23 Mayıs tarihli bir telgrafta ise, bugüne kadar İngiliz cevabı gelmediği için Saraçoğlu’nun Türk-Alman Antlaşması üzerine görüşmelere başlamak istediğini söylüyordu Numan Menemencioğlu ile yaptığı müzakereler sonucu ortaya çıkan antlaşma esasları üzerinde ise şu açıklamaları yapıyordu :
1 Açık bir antlaşma, Türk-Alman ilişkileri ve karşılıklı taahhütleri,
2 Gizli Protokol-1, Barış zamanında Almanya’nın Türkiye’nin arzusu olan Trakya ve Adalar’da sınır düzenlemeleri ve Boğazlar statüsünün düzenlenmesinde desteği,
Güney ve Doğu komşu sınırlarında, savaş anında veya savaş uzarsa, Türkiye’nin yararlarını ve arzularını korumak,
3 Gizli Protokol-2, Türkiye’nin Alman savaş malzemesini geçirmesi hakkında,
4 Gizli Protokol-3, Ticaret anlaşması ve basın
Ayrıca anlaşma imzalanmadan önce malzemenin üzerine Irak yerine İran yazılacaktı
Von Papen anlaşmadan o kadar emindi ki “silah nakli meselesinin halledilmiş olduğuna muhakkak gözüyle bakabiliriz” ifadesiyle Berlin’i sevindirmekten çekinmemişti Fakat 27 Mayıs’ta Türk Dışişlerinden gelen haber bu işi bozdu Habere göre; İngiliz cevabî notası Türkiye’ye karşı ithamlarla doluydu ve Türkiye’nin bu konuda geri adım atmasına neden olmuştu Nitekim Saraçoğlu, Papen’e “Eğer anlaşmayı imzaladığımız zaman İngilizler bizimle ilişkilerini keserlerse hayret etmeyeceğim” demişti Daha sonra Saraçoğlu-Von Papel görüşmesinde yeniden bazı konularda mutabakata varılmıştı Bu mutabakatın ikinci maddesine göre Alman Hükümeti barış görüşmeleri sırasında bilhassa şu hususlarda Türkiye’nin arzularını destekleyecektir:
1 Trakya’nın Edirne sınırının batısında bir düzeltme,
2 Ege Denizi’nde Türkiye’ye yakın adalarda sınır düzeltmesi,
3 Montrö Boğazlar statüsünün değiştirilmesinde destek
Bu anlaşma Ribbentrop’u kızdırmıştı 29 Mayıs sabahı Von Papen’e çektiği telgrafta bunu belirterek; “Siz Edirne sınırının düzenlenmesine, bazı adaların verilmesine rıza gösterebildiniz? Bilhassa silah naklini öngören Gizli Protokol-2’nin kesinleşmesinden önce nasıl verebildiniz?” diyor ve antlaşmanın bir bütün teşkil etmesini, birisi gerçekleşmezse diğerine yanaşılmamasını istiyor ve “Türkler’e bir şeyler veriyoruz ama karşılığında bir şey almadan” diyordu Von Papen ise aynı gün akşam verdiği cevapta; “Protokol-1’deki adalar ve Trakya’daki komşu toprakları genel olarak yazılmıştır Hiçbir ada ismi, hiçbir coğrafi istek tesbit edilmemiştir Bizim ada tekliflerimizin Türkler’in dünyaya karşı yüzlerini temiz çıkarmaya dayanan ciddi politikalarını değiştirmeye yeteceği sanılmamalı” diyordu
|