Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Tarih / Coğrafya

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
nelerdir, olaylar, tarihi, tarihimizdeki, tarihteki, önemli

Tarihteki En Önemli Olaylar,Tarihi Olaylar,Tarihimizdeki En Önemli Olaylar Nelerdir

Eski 09-10-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tarihteki En Önemli Olaylar,Tarihi Olaylar,Tarihimizdeki En Önemli Olaylar Nelerdir



Tarihteki En Önemli Olaylar,Tarihi Olaylar,Tarihimizdeki En Önemli Olaylar Nelerdir
Tarihteki En Önemli Olaylar,Tarihi Olaylar,Tarihimizdeki En Önemli Olaylar Nelerdir

Ege Adaları sorunu, 20 yüzyılın ilk çeyreğinden itibaren devletlerarası siyasî platformda sıkça gündeme gelen sorunlardan biridir Bu yüzyılda ilk defa Nisan-Mayıs 1912’de İtalya ile Osmanlı Devleti arasındaki Trablusgarp Savaşı sırasında Rodos ve 12 Ada’nın İtalyanlar tarafından işgaliyle gündeme gelen bu problem daha sonra Balkan Savaşları sırasında Ekim-Kasım 1912’de diğer Ege Adaları’nın Yunanistan tarafından işgal edilmesi üzerine yeniden gündeme gelmiştir Daha sonraki yıllarda bu bölgeyle ilgilenen devletler arasında da anlaşmazlık konusu olan Ege Adaları sorunu, 24 Temmuz 1923 tarihli Lozan Antlaşması ile belli bir çözüme kavuşmuştur Bu antlaşmanın 15 maddesi Rodos ve 12 Ada ile Meis’i İtalya’ya bırakırken, 12 maddesi de Gökçeada ve Bozcaada dışında kalan Ege Adaları’nı askerden arındırılmak şartıyla Yunanistan’a bırakmaktadır İleriki yıllarda Meis’e tâbi adacıklar konusunda Türkiye ile İtalya arasında tekrar gündeme gelen bu sorun, 4 Ocak 1932’de Dr Tevfik Rüştü Bey ile İtalyan elçisi Pompeo Aloisi arasında Ankara’da imzalanan anlaşmayla çözüme kavuşturuldu Buna göre; Bodrum Körfezi’ndeki Kara Ada Türk hakimiyetinde kalıyor, Meis’e tâbi 30 adacıktan 19’u Türkiye’ye, 11’i de İtalya’ya veriliyordu

Bu konu Türkiye ile İtalya arasında dostça halledilmişken bir süre sonra İtalya’nın Orta ve Yakın Doğu’ya yayılma emellerinin ortaya çıkması, özellikle Mussolini’nin 19 Mart 1934 tarihli konuşmasında İtalya’nın tarihî emellerinin Asya ve Afrika’da olduğunu söylemesi, bu dostluğun yerini gerginliğe bırakmasına sebep olmuştur 1936 yılında da Mussolini İtalyası’nın Türk sahillerine yakın adaları, özellikle de Leros adasını tahkim etmesi bu gerginliği iyice arttırmıştır Bu gerginlik 2 Ocak 1937’de İngiltere ile İtalya arasında imzalanan anlaşma gereği İtalya’nın Akdeniz’deki statükoya bağlı kalacağını taahhüt etmesiyle ortadan kalkmışsa da 3 iki ülke arasında güvene dayanan sağlıklı bir ilişki kurulamamış zaten bir süre sonra da 2 Dünya Savaşı patlak vermiştir

Savaşın ilk Yıllarında Ege Adaları ve Von Papen’in iki Küçük Ada’nın Türkiye’ye Verilmesi Teklifi

Ege Adaları konusu 2 Dünya Savaşı boyunca, özellikle Almanya tarafından zaman zaman gündeme getirilmiş, Türkiye’nin hassas olduğu bu konuyu kendi çıkarları doğrultusunda kullanmaya çalışmıştır Almanya’nın bu çabalarında kilit isim eski başbakanlardan ve 1 Dünya Savaşı’nda Türk ordusunda bulunmuş olan Büyükelçi Franz Von Papen’dir ki Hitler’in böylesine tecrübeli bir ismi Ankara’ya göndermesi O’nun Türkiye’ye verdiği önemi göstermektedir Von Papen Ankara’daki ilk temaslarından sonra Arnavutluk’taki gelişmelerin ve İtalya’nın 12 Ada’ya asker ve silah yığmasının Türkiye’de büyük endişe uyandırdığını, buradaki yoğun askerî faaliyetlerin Türkiye’ye karşı açık bir tahrik mahiyetini taşıdığını görmüştür Bu yüzden Hitler ve Dışişleri Bakanı Ribbentrop’a gönderdiği telgraflarda, bu duruma işaret ederek Türkiye’nin endişelerini yatıştırmak için Arnavutluk’taki asker sayısının en aza indirilmesi konusunda İtalya’ya baskı yapılmasını telkin etmiş, aynı zamanda İtalya’nın iyi niyetini göstermesi için 12 Ada’dan Türkiye kıyılarına yakın olan iki küçük adanın Türkiye’ye terkedilmesini istemişti Fakat Hitler ve Ribbentrop, İtalya ile ilişkilerini bozmamak için bu teklifi kulak arkası etmişlerdi

Von Papen 2 Dünya Savaşı sırasında Türkiye’nin Müttefikler’e doğru kaymasını önlemek için de Ankara’da yoğun çaba harcamıştı Özellikle 1933 Nisan’ında İtalya’nın Arnavutluk’u işgali Türkiye’yi Müttefik devletlere yaklaştırmış ve Müttefiklerle işbirliğine kararlı Türkiye bu kararını 12 Mayıs 1939’da İngiltere ile ortak bir bildiri halinde ilan etmiştirFakat Von Papen, Türkiye’yi tarafsızlık siyasetinde tutabileceği umudunu bu deklarasyondan sonra da kaybetmedi Bu bildirinin ilanından kısa süre sonra Berlin’e giden Von Papen, İtalya ile Almanya arasında “Çelik Pakt” adı verilen ittifakı imzalamak üzere Alman Başkenti’ne gelen İtalya Dışişleri Bakanı Kont Ciano ile görüştü Bu görüşmede daha önce Hitler ve Ribbentrop’a ilettiği teklifin aynısını Ciano’ya da söyleyerek Türk kıyılarına yakın iki adanın Türkiye’ye verilmesini teklif etti Von Papen’e göre, Türkiye-İtalya ilişkileri düzeltilebilirse Türkiye’nin Müttefiklerle ilişkilerini gevşetmek ve tarafsızlıkta tutmak mümkün olabilecekti Fakat Ciano bu teklifi çok soğuk karşıladı Ribbentrop ise iki müttefikin ilişkilerine bu tarzda bir müdahelede bulunmanın asla doğru olmadığını söyleyerek Büyükelçiyi adeta azarladı

12 Ada’nın stratejik önemi savaşın ilerleyen günlerinde kendini göstermeye başladı Özellikle 1940 yılında Akdeniz’deki savaşın Mihver lehine şekillenmesi, Churchill’i, Nil Ordusu’nu mümkün olduğu kadar çabuk “başka görevleri de yapmaya hazır” bir duruma sokmak kararına götürdü Bu görevler şunlardı: Yunanistan’a yardım, 12 Ada’yı işgal, Pantelleria Adası’nı işgal, Ortadoğu’da stratejik bir ihtiyat kuvveti meydana getirmek Bunlara sonradan Sicilya’ya taarruz da eklenmiştir7 Bu arada Balkanlar’da birtakım gelişmeler kendini göstermeye başlamış, İtalya 28 Ekim 1940’da 3 saatlik bir nota verdikten sonra Yunanistan’a saldırmış, fakat ummadığı bir direnişle karşılaşınca zor duruma düşmüştü İşte bu gelişmeler savaşan tarafların dikkatini bu bölgeye çekmiştir 12 Ocak 1941’de İngiliz Savunma Komitesi, Bingazi ve 12 Ada’yı işgal etmeye, ayrıca Balkanlar için stratejik ihtiyat hazır bulundurmaya karar verecekti 12 Ada’ya bir müttefik saldırısı Mihver’ce de bekleniyordu Nitekim Alman Başkomutanlık Kurmay Başkanı Keitel’in 19 Ocak 1941 günü İtalyan Generali Guzzoni ile yaptığı görüşmede Guzzoni; 12 Ada’ya yapılması beklenen taarruzun şimdiye kadar gerçekleşmediğini belirtecek ve 12 Ada’da yaklaşık üç aylık stok olduğunu, buradaki kuvvetlerin zayıf olduğunu, buna rağmen Bulgaristan’dan Yunanistan’a karşı bir Alman saldırısı halinde, her şeyden önce Mısır’dan Ege Denizi’ne yapılacak İngiliz nakliyatına karşı etkin bir taarruz gücü olduğunu söyleyecektir Fakat Keitel’in bu görüşme ile ilgili yaptığı mütalaadan bir taarruz halinde burada ciddi bir direniş beklenemeyeceği ve Yunanistan’a yapılabilecek İngiliz nakliyatına karşı söz konusu adalarda bulunan İtalyan kuvvetlerinin taarruzî bir müdahalesinin düşünülemeyeceği kanaatine sahip olduğu anlaşılmaktadır

Bu arada harekete geçen İngilizler, 25 Şubat 1941’de İtalyanlar’a ait deniz uçağı üssüne de sahip küçük Meis Adası’nı işgal etmişlerdir Bu işgal İngilizler’in, 12 Ada’yı yakından kontrol etmek ve buradan yapılacak harekâtlardan zamanında haberdar olmak amacından kaynaklanıyordu
Almanya’nın Yunanistan’a Bağlı Ege Adaları’nı İşgâli

İtalya’nın Yunanistan’daki başarısızlığı, Sovyetler Birliği’ne yapacağı saldırı öncesi sağ kanadını güvence altına almak isteyen Almanya’nın Nisan 1941’de Yunanistan’a karşı harekâta girişmesini gerektirmiştir Bu harekât alanlarından biri de Ege Adalarıdır Daha 27 Mart 1941 tarihinde Hitler, Komutanına ve Kurmay Başkanına gönderdiği mesajda, Çanakkale Boğazı’nın önünde ve büyük stratejik öneme sahip Limni Adası’nın ele geçirilmesi için gerekli hazırlıkların hızla ve artan bir biçimde sürdürülmesini istemiş, bununla beraber emrini sırası gelince vermek üzere saklı tuttuğunu bildirmişti Harekete geçen Almanlar’ın Ege’deki ilk hedefleri Taşoz ve Semadirek adaları oldu Bu adaların 25 Nisan’da bir baskın harekâtıyla işgal edilmesini yine aynı gün Limni’nin işgali takip etmiştir Alman kıtaları sabah saat 5’te Limni’ye gelmişler, bir ültimatom vererek Ada’nın teslimini istemişler, bu istek reddedilince de karaya çıkarak polis ve piyadelerden oluşan küçük Yunan garnizonunun dört saat süren direnişini kırdıktan sonra işgali tamamlamışlardır13 İşgaller Midilli’ye asker çıkarılması ve 5 Mayıs akşamı saat 1810 da Sakız’ın direniş görmeden işgaliyle devam etmiştir Girit adası da Mayıs 1941’de Alman paraşütçü birlikleri tarafından ele geçirilmiştir

Bu işgallerle ilgili olarak Londra Radyosu, bütün bu adaları donanmayla işgal etmenin mümkün olduğunu, fakat bunların muhafaza ve müdafaasının zor olacağından bu adaların işgaline şimdilik kayıtsız kalındığını belirtiyordu15 Almanlar bu adaları ellerinde tutarlarsa Çanakkale’ye giden deniz yolunu İngiliz ticaret gemilerine kapayabilirler ayrıca, İtalyan işgalindeki 12 Ada’dan faydalanarak bütün Ege Denizi’ne hakim olabilirlerdiGerçekten Almanya’nın Boğazlar yolundaki adaları işgali, Boğazlar’ı Türkiye’nin iradesi dışında kapatmış oldu İngilizler, Sovyetler’e yardım edebilmek için, en kısa yol olan Boğazlar’ın kendi gemilerine açılmasını isteyebilir, bu konuda baskıda bulunarak Türkiye’nin savaşa girmesine yol açabilirdi Bilindiği gibi İngilizler, 1 Dünya Savaşı’nda aynı amaç için Boğazlar’ı zorlamıştı Almanya’nın Ege’deki üstünlüğü Türkiye’yi bir bakıma zor bir durumdan kurtarmış oldu ki savaşın ileriki aşamalarında İngilizler, Sovyetler’e İran üzerinden yardım yapacaktır

Irak’ta Raşit Geylani’nin Hükümet Darbesinden Sonraki Gelişmeler ve Türk-Alman Saldırmazlık Antlaşması

Yunanistan’ın işgalini tamamlayan Almanlar, Sovyetler Birliği’ne saldırmazdan önce güney kanadını büyük ölçüde güvenlik altına almışlardı Geriye sadece Türkiye kalmıştı Aslında Türkiye’nin işgali için de planlar hazırlanmış ve 1941 yılı başlarında Alman generalleri arasında yoğun bir şekilde tartışılmıştı Buna rağmen Hitler, Türkiye’ye saldırmayı göze alamadı Türkiye’nin dağlık coğrafyası ve yollarının azlığı, Alman motorize birliklerinin ilerleyişinde büyük güçlükler çıkaracaktı Özellikle Toroslar’ın aşılması sırasında Almanlar çok vakit kaybedeceklerdi Ayrıca Türk ordusu yenilse bile halkın milis örgütlenmesi ile direnişe geçeceği tahmin ediliyordu Bütün bu etkenler Sovyetler Birliği üzerine yürüyüşü geciktirebilir, hatta imkânsız hale getirebilirdi Oysa, Sovyetler’in yenilgisinden sonra Boğazlar’a inmek çok kolay olacaktı Bu durumda yapılması gereken en akılcı iş Türkiye’yi savaş dışı tutmaktı

Bu sırada Ortadoğu’da meydana gelen bir gelişme Ege Adaları’nın Türkiye’nin tarafsızlık pozisyonunu değiştirmek için kullanılmasına sebep oldu 1941 Nisan’ında Irak’ta, Nazi Almanyası taraftarı olan Raşit Ali Geylani bir hükümet darbesi yaparak hükümeti ele geçirdi Fakat İngilizler’in bu darbeyi karşılıksız bırakmayacaklarını bildiği için hemen Almanya’dan yardım istedi Bu Almanya’nın Basra Körfezi’ne hakim olması ve dolayısıyla Mısır’da bulunan İngiltere’yi arkadan vurması için büyük bir fırsattı Ancak bu yardımı sadece Türkiye üzerinden yapabilirdi Bu sebeple Türkiye’ye müracaat edip Irak’a, silah, malzeme ve kamufle edilmiş asker gönderilmesine izin vermesi konusunda ikna etmeye çalıştı Bu arada ilginç bir diyalogdan bahsediliyor Buna göre; Dışişleri Bakanı Saraçoğlu, Alman Büyükelçiliği maslahatgüzarı Kroll’la (Bu tarihte Von Papen Berlin’deydi) 2941941 tarihinde yaptığı görüşmede, Türkiye’nin Yunanistan’ın da mutabakatını sağladıktan sonra, Ege Denizi’ndeki Türk kıyılarına yakın bazı adaların idaresini savaş süresince üzerine almak istediğini söylemişti Kroll kendisine düşünülen adaların hangisi olduğunu sorunca da Saraçoğlu, Sakız, Midilli ve Sisam diye cevap vermişti

17 Mayıs’ta Almanya’nın Irak’a yönelik söz konusu yardımlarına izin verilmesi ve buna karşılık Trakya’da ve Ege Denizi’nde bazı sınır düzeltmelerine razı olunabileceğini belirten Ribbentrop’un bu isteğine Von Papen karşı çıkıyordu Fakat Ribbentrop ısrar ederek, 19 Mayıs’ta Von Papen’e gizli şifreli bir telgraf göndermişti Telgrafta, bu isteğe karşılık Edirne civarında bir kısım toprak verilebileceği belirtiliyor ve “ada” verilmesi veya verilmemesi konusu Von Papel’e bırakılıyor, eğer ada verilmesi söz konusu olursa haberdar edilmeleri isteniyordu Von Papen 20 Mayıs’ta verdiği cevabında, görüşmelere Saraçoğlu’nun İngiliz Büyükelçisi ile yapacağı görüşmelerden sonra geçileceğini, askerî harekât devam ettiği için Türkler’e şimdilik herhangi bir ada teklif etmek niyetinde olmadığını, barışta Türkiye’nin yararına bazı sınır düzenlemeleri yapabileceklerini söyleyeceğini bildiriyordu 23 Mayıs tarihli bir telgrafta ise, bugüne kadar İngiliz cevabı gelmediği için Saraçoğlu’nun Türk-Alman Antlaşması üzerine görüşmelere başlamak istediğini söylüyordu Numan Menemencioğlu ile yaptığı müzakereler sonucu ortaya çıkan antlaşma esasları üzerinde ise şu açıklamaları yapıyordu :

1 Açık bir antlaşma, Türk-Alman ilişkileri ve karşılıklı taahhütleri,

2 Gizli Protokol-1, Barış zamanında Almanya’nın Türkiye’nin arzusu olan Trakya ve Adalar’da sınır düzenlemeleri ve Boğazlar statüsünün düzenlenmesinde desteği,

Güney ve Doğu komşu sınırlarında, savaş anında veya savaş uzarsa, Türkiye’nin yararlarını ve arzularını korumak,

3 Gizli Protokol-2, Türkiye’nin Alman savaş malzemesini geçirmesi hakkında,

4 Gizli Protokol-3, Ticaret anlaşması ve basın

Ayrıca anlaşma imzalanmadan önce malzemenin üzerine Irak yerine İran yazılacaktı

Von Papen anlaşmadan o kadar emindi ki “silah nakli meselesinin halledilmiş olduğuna muhakkak gözüyle bakabiliriz” ifadesiyle Berlin’i sevindirmekten çekinmemişti Fakat 27 Mayıs’ta Türk Dışişlerinden gelen haber bu işi bozdu Habere göre; İngiliz cevabî notası Türkiye’ye karşı ithamlarla doluydu ve Türkiye’nin bu konuda geri adım atmasına neden olmuştu Nitekim Saraçoğlu, Papen’e “Eğer anlaşmayı imzaladığımız zaman İngilizler bizimle ilişkilerini keserlerse hayret etmeyeceğim” demişti Daha sonra Saraçoğlu-Von Papel görüşmesinde yeniden bazı konularda mutabakata varılmıştı Bu mutabakatın ikinci maddesine göre Alman Hükümeti barış görüşmeleri sırasında bilhassa şu hususlarda Türkiye’nin arzularını destekleyecektir:

1 Trakya’nın Edirne sınırının batısında bir düzeltme,

2 Ege Denizi’nde Türkiye’ye yakın adalarda sınır düzeltmesi,

3 Montrö Boğazlar statüsünün değiştirilmesinde destek

Bu anlaşma Ribbentrop’u kızdırmıştı 29 Mayıs sabahı Von Papen’e çektiği telgrafta bunu belirterek; “Siz Edirne sınırının düzenlenmesine, bazı adaların verilmesine rıza gösterebildiniz? Bilhassa silah naklini öngören Gizli Protokol-2’nin kesinleşmesinden önce nasıl verebildiniz?” diyor ve antlaşmanın bir bütün teşkil etmesini, birisi gerçekleşmezse diğerine yanaşılmamasını istiyor ve “Türkler’e bir şeyler veriyoruz ama karşılığında bir şey almadan” diyordu Von Papen ise aynı gün akşam verdiği cevapta; “Protokol-1’deki adalar ve Trakya’daki komşu toprakları genel olarak yazılmıştır Hiçbir ada ismi, hiçbir coğrafi istek tesbit edilmemiştir Bizim ada tekliflerimizin Türkler’in dünyaya karşı yüzlerini temiz çıkarmaya dayanan ciddi politikalarını değiştirmeye yeteceği sanılmamalı” diyordu

Alıntı Yaparak Cevapla

Tarihteki En Önemli Olaylar,Tarihi Olaylar,Tarihimizdeki En Önemli Olaylar Nelerdir

Eski 09-10-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tarihteki En Önemli Olaylar,Tarihi Olaylar,Tarihimizdeki En Önemli Olaylar Nelerdir



4 Haziran’da Ribbentrop, Von Papen’e gönderdiği telgrafta adalar konusunu yeniden gündeme getirerek, “Adalar için sözle garanti veririz demiştik, bugün için buna imkan yok Bu konuya şimdilik dokunmayınız Eğer Türkler bu konu üzerinde görüşmek isterlerse sonra ele alacağımızı söyleyiniz, şimdiden bir şey söylemeyiniz” diyordu ki bu sırada Irak’da durum değişmiş, İngilizler duruma hakim olmuş ve söz konusu silah naklinin önemi kalmamıştı Sovyetler’e saldırmak için sabırsızlanan Almanlar antlaşmanın bir an önce istedikleri biçimde çıkmasını istiyorlardı Ancak Von Papen’in 12 Haziran 1941 tarihli telgrafından anlaşıldığına göre, Saraçoğlu, Türkiye’nin gizli protokollerden vazgeçtiğini bildirmiştiBunun üzerine Ankara’ya, Von Papen’e bir telgraf gönderen Ribbentrop, “12 Haziran tarihli telgrafınız gereğince Türk Hükümeti bizim tarafımızdan teklif edilen gizli protokolleri imzalamaktan kaçındığından, biz de vazgeçiyoruz Esasen bu gizli protokol Almanya’nın Türkiye’ye bir hediyesi olacaktı” diyordu Nihayet 18 Haziran 1941’de görüşmeler tamamlanarak Saraçoğlu ve Von Papen arasında, Türk-Alman Saldırmazlık Antlaşması imzalandı Bu antlaşmanın kesinleştiği ve son hazırlıkların yapıldığı günlerde 17 Haziran’da Hitler, Alman ordularına gizli bir emir göndererek Sovyetler’e savaş açılacağını bildiriyordu Hitler’in “Barbarossa” adını verdiği Doğu cephesi savaşı 22 Haziran 1941 tarihinde sabaha karşı saat 0315 te başladı Bu savaşla Hitler’in ve Müttefıkler’in geleceği yeni bir döneme giriyordu Türkiye 23 Haziran’da Alman-Rus savaşında tarafsız kalacağını ilan etti

Türkiye, bu gizli prokolleri reddetmekle beraber , Almanlar ile bazı görüşmelerin yapıldığı bilinmektedir Saraçoğlu’na göre Türkiye bu görüşmelere İngiliz Hükümeti’nin bilgisi ve rızası ile başlamış olup görüşmeler boyunca sürekli İngilizler’e bilgi verilmiştir Bu durum Türkiye’nin, İngilizler’in de bilgisi dahilinde Almanlar’a karşı bir oyalama politikası mı izlediği sorusunu akla getirmektedir ki bu görüşmelerin İngilizler’e Irak’ta idareyi yeniden ele geçirmeleri için zaman kazandırdığı açıktır

Bu arada 1941 yılında İtalyanlar’a ait Ege adalarına, özellikle de Rodos’a yönelik yoğun bir Müttefik bombardımanı görülmektedir

Stalin’in Türkiye’ye Toprak Verilmesi Teklifi

12 Ada ile ilgili ilginç tekliflerden biri de Stalin’den gelmiştir Buna göre; İngiliz Dışişleri Bakanı Eden 15 Aralık 1941’de geldiği Moskova’da Stalin ile görüşmesinde Stalin, yalnız askerî konuların değil siyasî konuların da yani savaş sonrası düzenin ve sınır değişikliklerinin de konuşulmasını istiyor, gelecekteki sınırları ilişkin görüşlerini açıklarken aynen şöyle diyordu: “Türkiye, Ege’de Yunanistan için önemli adalarda O’nun lehine muhtemel ayarlamalardan sonra, 12 Ada’yı almalıdır Türkiye, Bulgaristan’dan ve mümkünse Kuzey Suriye’den bazı kısımları da almalıdır”

Stalin’in bu sözlerini Moskova Büyükelçisi Haydar Aktay doğruluyordu Hatta O’na göre sözü edilen topraklar Türkiye savaşa girmese de verilecekti Fakat bu konuda Ankara’daki yorumlar çok farklıydı Stalin’in Türkiye’ye karşılıksız olarak toprak vermeyi önermesinin düşünülemeyeceği, karşılığında bir şey isteyeceği, bunun da olsa olsa Boğazlar’a ilişkin olacağı düşünülüyor ve I Dünya Savaşı’nda Çarlık Rusyası ile İngiltere, Boğazlar’ın Rusya’ya bırakılması konusunda anlaşmışlardı; acaba Türkiye’nin sırtından yeni bir antlaşma mı yapılıyor? kuşkularına neden oluyordu Bu kuşkuyu dağıtmak için İngiltere Dışişleri Bakanı Eden 8 Ocak 1942’de Avam Kamarası’nda yaptığı açıklamada; “Türkler’in Müttefikler’in zaferinden korkacak bir şeyleri yoktur Türkiye’nin toprak bütünlüğü hiçbir tehlikeye maruz değildir Geçen Ağustos’da İngiltere ve Sovyetler Birliği tarafından Türkiye’ye verilen güvencelere saygı gösterilecektir” demişti Daha sonra da Amerika’nın karşı çıkması üzerine sınırların peşinen çizilmesinden vazgeçilmişti

Ege Adaları 1942 yılında Türk-Alman ilişkilerinde yeniden söz konusu oldu 7 Aralık 1941’de Japonlar’ın Pearl Harbor’a saldırmaları üzerine Amerika, Japonlar ile mücadeleye girişmiş, birkaç gün sonra da Almanya ve İtalya’ya savaş ilan etmiştiişte Amerika’nın II Dünya Savaşı’na girmesiyle savaş durumunda Müttefikler lehine ve Mihver aleyhine bir dengesizlik durumu ortaya çıkıyordu Bu sırada Güney Rusya’da Kafkaslar yönünde ve Kuzey Afrika’da da Mısır yönünde ilerlemeye çalışıyordu Almanya, Amerika’nın savaşa girmesi üzerine, Kafkaslar’dan güneye doğru ilerlemek ve böylece Ortadoğu kıskacını kapamak istemişti Fakat böyle bir plânının kilit noktası Türkiye idi Bu plânı uygulayabilmek için Türkiye’nin Almanya’nın yanında savaşa girmesi gerekliydi Bundan dolayı 1942 başlarında Türkiye’ye başvurup Almanya’nın yanında savaşa katıldığı takdirde, Boğazlar’ın savunması için önemli olan ve Alman işgalinde bulunan Ege Adaları’ndan bazılarını Türkiye’ye verebileceğini söylemişti Bu teklif Türkiye tarafından reddedilmiştir

1943 Yılında Ege Adaları

Bu yıl içerisinde Avrupa’da devam eden savaş İtalya’nın yenilgisiyle sonuçlanmış, Mussolini istifa etmek zorunda kalmış ve yeni hükümetin başına, 1940’da Mussolini tarafından görevinden alman Genel Kurmay Başkanı Mereşal Badoglio geçmişti Mussolini’yi tutuklattırıp, Faşist Partisi’ni de lağveden Badoglio’nun girişimleri ile 3 Eylül 1943’te Müttefikler ile İtalya arasında mütareke imzalandı35 General Eisenhower’in temsilcileri ile Mareşal Badoglio’nun temsilcileri arasında imzalanan 13 maddelik mütarekenin 6 maddesi, “Askerî harekât üssü olarak veya Müttefiklerin lüzumlu göreceği diğer amaçlarla kullanılmak üzere Korsika ile bütün İtalyan arazisi, adalar dahil derhal teslim edilecektir” diyordu ki İngilizler kısa süre sonra Ege adaları konusunda harekete geçti Önce, mütarekenin imzalanmasından bir gün sonra Meis adası İngiliz Deniz Kuvvetleri tarafından işgal edildi W Churchill Rodos, Leros ve İstanköy gibi adaların küçük bir çaba ile zaptedileceğini düşünüyor ve çok önem veriyordu O’na göre Ege Adaları’nın ele geçirilmesi İtalya’nın çöküşü etkisinde kalan Türkiye’yi kesinlikle savaşa yöneltecekti Ege Adaları elde edilirse Sovyetler Birliği’ne Türk Boğazları’ndan doğrudan doğruya daha kısa yoldan ve daha fazla Müttefik yardımlarının gönderilmesi sağlanacaktı Ayrıca, Alman kuvvetleri dağıtılarak İtalya harekâtına yardım etmek ve İtalya’nın çökmesi ile ortaya çıkan durumdan mümkün olduğu kadar faydalanmak şeklinde düşünülen bu muhtemel kazançlar Churchill’i hemen harekete geçirdi Ancak talihsizlikler birbirini kovaladı ve Adaların ele geçirilmesini sağlayacak Hint Tümeni genel savaş plânı içinde Uzakdoğu’ya kaydırıldı Genel savaş plânı Avrupa’da açılacak ikinci cepheye ağırlık veriyordu Bu yüzden bütün dikkatler İtalya ve Fransa’da girişilecek harekâtlar üzerinde toplanmıştı Amerika bu kuvvetlerin başarılı olması için çok titiz davranıyordu Mevcut savaş ve taşıma gemileri bu harekâtlara ayrılmıştı ve Amerika bu gemilerin başka cephelere dağıtılmasına karşı koyuyordu Bu durumda söz konusu adaların işgali İngiltere’nin genel savaş plânı dışında kalan Ortadoğu kuvvetlerinin kısıtlı imkânları ile gerçekleştirilecekti

Bu şartlar altında harekete geçen İngiliz birlikleri, Balkanlar ile Adalar Denizi’ndeki İtalyan askerlerine, Müttefikler’e karşı düşmanlığı kesmeleri ve Almanlar’a direnmeleri şeklinde radyodan yapılan duyuruların ardından İstanköy, Leros ve Sisam adalarını ele geçirdiler

İstanköy’de hava meydanı, Leros’da ise bir deniz üssü vardı Bu adaların işgali İngiliz basınında da memnuniyetle karşılandı Nitekim Times’a göre , “Bu adaların tamamıyla müttefiklerin eline geçmiş olması Rodos’a, Girit’e ve diğer adalara denizden ve karadan yapılacak taarruzların daimi tehditi altında yaşayan Almanlar’ı zor duruma sokacaktır Almanlar’ın bu adaları almaya çalışmaları muhtemeldir fakat, müttefik kuvvetler yerli Rumlar’ın ve İtalyan garnizonlarının yardımıyla Almanlarla başa çıkacaklarını ümit etmelidir

Adalarda bulunan İtalyan kıtalarına yönelik radyo mesajlarına ileriki tarihlerde de devam edildi Özellikle Rodos Adası hedef alınan bu mesajlarda şu ifadeler kullanılıyordu: “Almanlar’ın eline düşerek Alman fabrikalarında zorla çalıştırılmak tehlikesinde bulunan Rodos’taki İtalyan kıtaları! Acele olarak verilen ihtarı işitiniz Almanlar’a karşı her türlü durumda, bütün vasıtalarla direnmeniz lazımdır Artık yalnız olmadığını ve her yerde İtalyanlar’ın Almanlar’a karşı kendilerini korumak için yanlarında Müttefikler’in bulunduğunu hatırlayınız”

Ancak bu duyuruların fazla etkili olduğu söylenemez Nitekim 9 Eylül gecesi Alexander ordusu Salerno’da karaya çıktığı zaman Rodos’a küçük bir teşkil gönderilmiş; burada 9000 Alman’a karşılık 40000 İtalyan askeri olmasına rağmen, İtalyanlar, Almanlar’a karşı hiçbir gayret göstermediklerinden bu harekât başarılı olmamış ve Ada’nın kontrolü Almanlar’a geçmiştirStratejik açıdan büyük öneme sahip Rodos Adası’nın alınamaması İstanköy’ün ve diğer adaların zaptından beklenen faydaları tam olarak sağlayamamıştır ki, bu durumdan yararlanmak isteyen Almanlar kısa süre sonra bu adalara karşı harekâta girişmişlerdir Bu konuda Hitler, askerî danışmanlarının görüşlerini reddederek adaları boşaltma yerine, İtalya ve Avrupa’da zayıflama pahasına buraya takviye kuvvetler gönderdi O da Churchill gibi adaların boşaltılmasının Avrupa’nın güneydoğusu ve Türkiye üzerinde çok olumsuz bir etki yapacağını düşünüyordu Bu düşüncelerinde ısrar eden Hitler’in isteği emir oldu ve harekete geçildi

Berlin’deki Alman Orduları Başkomutanlığı’nın tebliğine göre ; 3 Ekim’de Doğu Akdeniz’deki Alman Silahlı Kuvvetleri, İstanköy Adası’na karşı bir çıkarma harekâtı yapmaya başlamışlardır îki gün süren bir savaştan sonra direniş kırılmış ve Ada işgal edilmiştir Ada’da bulunan 4000 İtalyan askeri bu harekât sonrasında İngilizler’e hiçbir yardımda bulunmamıştır İstanköy’ün elden çıkışı Leros’un savunulmasını zorlaştırmış, buna rağmen bu Ada’nın ve Sisam’ın savunulmasına karar verilmiştir ki 12 Kasım’da Almanlar’ın hedefi bu defa Leros Adası olmuş ve Ada’ya ayak basmışlardır Devam eden direniş 16 Kasım’da sona ermiş ve Ada, General Müller komutasında Alman birliklerinin eline geçmiştir Yine Berlin’deki Alman Orduları Başkomutanlığı’nın tebliğine göre; Ege Denizi’ndeki Alman donanmasına bağlı kuvvetler, Leros’un kuzey ve kuzeybatısındaki Lipsos, Patmos ve İkarya adalarına saldırarak, adaların Badogliocu garnizonlarını silahlarını teslime mecbur etmişlerdirLeros Adası’nın düşmesi üzerine Sisam Adası’nda bulunan İngilizler ile Yunanlılar ve az sayıda Badogliocu kıtalarından oluşan garnizon da teslim olmuştur

Bu adaların Almanlar’ın eline geçmesi konusunda İngiliz Başbakan Yardımcısı M Attle, Avam Kamarası’nda yaptığı açıklamada her ne kadar, Almanya’nın bu bölgeye Avrupa cephesindeki hava kuvvetlerinin ve diğer bazı birliklerinin önemli bir kısmını sevkettiği, böylece asıl savaş alanından uzakta tutulması suretiyle Müttefikler’in Avrupa’daki yükünün hafiflediğini söylese de , bu durum W Churchill’i ağlamaklı hale getirmiş, anılarında da “Türkiye, kıyılarının önünde Müttefikler’in yetersizliklerini izledi” demiştir “ Yine Almanlar’ın İstanköy’ü işgalinden sonra Kasım 1943’de Kahire’de Eden ve Menemencioğlu arasındaki görüşmelerde Eden’in Türkiye’nin savaşa girmesi için baskı yapması hatta Leros ve Sisam adalarındaki İngiliz pozisyonunun nazikliğinden dolayı kendilerine güneybatı Anadolu’daki hava üsleri verilmesini istemesine , 17 Kasım’da verilen cevapta Türkiye’nin savaşa girmeyi ilke olarak kabul etmesi ancak bazı ağır şartlar ileri sürmesi üzerine, Churchill anılarında bu konu ile ilgili olarak “Ege’de gözleri önünde olanları gördükten sonra Türkler’i ihtiyatlı oldukları için kimse kınayamaz” diyecektir

Adalardaki başarısızlık İngiliz basınında da ele alınmıştır Daily Telegraph gazetesi “Alman taarruzunun kuvveti, şüphesiz dünya ve bilhassa Türkiye üzerinde etki yapmak isteğinden doğmuştur Bereket versin ki Leros başarısızlığı nisbeten az önemlidir ve savaşın gidişi üzerinde daimi surette etki edecek kadar büyük değildir” derken, News Chronicle, adaların niye az kuvvetle işgal edildiğini soruyor ve “Eğer Türkiye harbe girmeyi düşünüyorsa bu başarısızlık muhtemelen O’nun daha fazla düşünmesine sebep olacaktır” diyordu Daily Herald bu olayı “Siyasî alanda, bilhassa Türkiye’nin savaşta daha aktif rol oynamak hususunda karar almasının gerekli olduğu şu anda üzelecek bir olay” olarak değerlendirirken, Times; başyazısında, bu kayıpların askerî alandan çok siyasî alanda olumsuz etki yaptığını belirtiyordu

Türk basınında ise, Almanya’nın bu harekâtının; Türkiye savaşa girmese de Müttefikler’e Akdeniz sahillerinde bazı hava üsleri verilmesi ihtimaline karşılık bir denge unsuru olarak, hava üssü vermese de Boğazlar’da serbest geçiş hakkı vermesi durumunda Boğazlar’a çıkan yollara hakim olmak suretiyle engel olmak ve Balkanlar’a yapılabilecek muhtemel bir çıkartma harekâtına karşılık olarak Bulgaristan’ı takviye ve cesaret vermek amaçlarını taşıdığı şeklinde yorumlanmıştır Bu konuda yapılan yorumların birinde de, bu gelişmelerin Türkiye’nin tutumunda değişiklik meydana getirmeyeceği belirtilmiş; “Türkiye siyasetini hadiselerin gidişine göre çizmek yolunu tutsaydı, bu güne kadar dönmediğimiz taraf kalmazdı” denmek suretiyle kararlılığını vurgulamıştır

Sonuç olarak, savaş sırasındaki mağduriyetini en iyi şekilde kullanan Yunanistan, bu konudaki arzularını yerine getirme konusunda her türlü çabayı harcayan Amerika ve İngiltere’nin bu tutumlarında kendilerine destek yaptıkları en önemli nokta, halkın çoğunluğunun Rum olmasıdır Bu konuda en fazla söz hakkı bulunması gereken ülkelerden biri olan Türkiye ise bütün savaş boyunca en önemli fırsatı, 1944 yılında Almanların devretme teklifi ile yakalamış fakat, İngilizlerin karşı çıkması üzerine o dönemdeki şartların da etkisiyle, Erkin’in de dediği gibi müzakere teşebbüsüne girmeye bile lüzum görmeden bundan vazgeçmiştir

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.