Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Tarih / Coğrafya

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
düşünceleri, hakkında, hareketleri, iiiselim’in, islahat, osmanli`da, reform

Osmanli`Da İslahat Ve Reform Hareketleri,İii.Selim’İn İslahat Hakkında Düşünceleri

Eski 09-10-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanli`Da İslahat Ve Reform Hareketleri,İii.Selim’İn İslahat Hakkında Düşünceleri



OSMANLI`DA ISLAHAT VE REFORM HAREKETLERİ,IIISelim’in Islahat Hakkında Düşünceleri
OSMANLI`DA ISLAHAT VE REFORM HAREKETLERİ,IIISelim’in Islahat Hakkında Düşünceleri

OSMANLI`DA ISLAHAT VE REFORM HAREKETLERİ

IIISELİM DÖNEMİ

IIISelim’in Islahat Hakkında Düşünceleri

Islahat düşüncesi, IIISelim için bir baba mirasıdırBabasının padişahlığı sıralarında Selim, henüz on yaşında idiBu küçük yaşına rağmen imparatorluğun içinde bulunduğu kötü durumu anlamıştıBabası IIIMustafa`nın başarmak istediği ıslahatın başarılı olmasını gönülden istiyor, inceleme ve gezilerinde kendisine refakat ediyordu
IIIMustafa, Osmanlı-Rus harbinin sonlarına doğru ölünce IAbdülhamit tahta, Selim`de veliahtlığa geçtiSarayın kafes adı verilen dairesinde, ıslahat fikirlerini olgunlaştırmakla uğraştıZaten babası ölürken bu fikirlerden ayrılmamasını ve padişah olunca ıslahat hareketlerine girişmesini vasiyet etmiştiDolayısıyla ıslahat; IIISelim için hem bir ideal hem de baba mirası idiIAbdülhamit tahta geçtiğinde yaşı epeyce ilerlemişti İyi niyetli olmasına rağmen, kendisinden köklü bir yenilik beklenemezdi Selim, devletin gelişmesini babasının ıslahat çalışmaları istikametinde görmediği için, farklı bir ıslahat fikrine sahipti
Avrupa’nın ileriliğine ve üstünlüğüne inanıyorduFakat bu inanç ,bilgiden çok duyguya dayanmakta idiŞu halde her şeyden önce Avrupa’yı tanıması gerekiyorduFransız elçisi ile temasa geçtiGüvendiği adamlarından İshak Beyi Fransa’ya göndermek fikrini, ona açtıElçinin yardımıyla İshak Bey’i Paris’e gönderdiİshak Bey’in görevi, IIISelim’in mektuplarını Fransa kralına götürmek, bundan başka Avrupa hakkında padişaha bilgi vermekti
İstenilen bilgi şu idi:Avrupa devletlerinin birbirleriyle olan ilişkileri; kara ve deniz harplerine dair yeni metotlar, atölyeler,tersaneler hakkında bilgiFransa kralı, İshak Beyi ve Selim’in mektuplarını iyi karşıladıVerdiği cevapta veliahda, harp hakkında ve ileride yapmayı tasarladığı ıslahat hakkında nasihatler verdi Selim, bundan rahatsız oldu fakat bu nasihatlerden ve İshak Bey’in Avrupa hakkında verdiği bilgilerden de faydalanmıştırBu mektuplaşma, henüz ham durumda olan ıslahat düşüncelerinin olgunlaşmasında etkili olmuştur
IAbdülhamit’in ölümüyle padişah olan IIISelim, derhal devrine isim olarak verilecek olan”Nizam-ı Cedit”ıslahatına girişmiştir

Nizam-ı Cedit’in Tarifi Ve Planı

“Nizam-ı Cedit” terim olarak ilk defa Fazıl Mustafa Paşa tarafından imparatorluğa verilen iç düzen için kullanılmıştırFakat Fazıl Mustafa Paşadan IIISelim’e gelinceye kadar bu terime Osmanlı tarihinde rastlanmamaktadırIIISelim devrinin başlarında, Viyana’ya olağanüstü elçi olarak gönderilen Ebubekir Ratıb Efendi, Avusturya’nın örgütleri ve siyaseti hakkında yazmış olduğu bir yazıda Avusturya’da mevcut idare düzenini “Nizam-ı Cedit” diye göstermektedirKeza Fransız ihtilalinin neticesinde krallığın yıkılmasına müteakip kurulan yeni rejim de Osmanlı devletinde Fransa Nizam- Cedit”diye kabul edilmiştirBütün bu açıklamalardan da anlaşılıyor ki,”Nizam-ı Cedit” Osmanlı İmparatorluğunda mevcut bir idare rejiminin yerine yenisinin konulması manasına alınmaktadırIIISelim’in ismiyle beraber olarak anılan “Nizam-Cedit” şimdiye kadar,dar ve geniş manada olmak üzere,iki şekilde tarif edilmiştir:
Dar manada Nizam-ı Cedit:IIISelim devrinde Avrupa usulünde yetiştirilmek istenilen talimli askerleri anlatır
Geniş manada Nizam-ı Cedit ise, IIISelim’in yeniçerileri kaldırmak, ulemanın nüfusunu kırmak, Osmanlı Devleti’ni Avrupa’nın ilim, sanat, ziraat, ticaret ve medeniyette yaptığı ilerlemelere ortak yapmak için giriştiği yenilik hareketlerinin bütünüdür
IIISelim, ıslahat düşüncelerini Rusya`da ki Büyük Petro`nun yaptığı gibi geliştiremezdi Osmanlı devletinin bünyesi, Petrovari bir yolun tutulmasına engeli teşkil etmekteydi Petro, Rusya`nın başına geçtiği zaman silik örgütlerle idare edilen bir millet bulmuşturBu örgütler devletlerarası ilişkilerle ilgili hiçbir esaslı sınavdan geçmemişlerdi Ayrıca Rus milletinin Hıristiyan olması, Petro`nun Batı`nın Hıristiyan medeniyetinden faydalanmasını kolaylaştırmaktaydı Halbuki Osmanlı Devleti, örgütleri ve zihniyetiyle Batı`nın Hıristiyan medeniyetinden tamamen farklı idi
IIISelim, “Nizam-ı Cedit’i “ planlarken devamlılığı sağlayabilmek için onu bir şahsın değil de, devletin düşüncesi haline getirmek istemiştirBunun için de ilk iş olarak, devlet adamlarının ıslahat hakkında ki düşüncelerini layihalar (kanun tasarısı) halinde belirtmelerini emretmiştir(1792) Padişahın emri üzerine; başta sadrazam olmak üzere yirmi iki devlet adamı layiha sundularBunlardan yirmisi Türk, İkisi de Osmanlı hizmetinde bulunan Avrupalı Hıristiyan`dıTürkler`den belli başlı simalar; Sadrazam Koca Yusuf Paşa, Sudurdan Veli Efendi Zade Emin, Defterdar Şerif Efendi, Tatarcık Abdullah Efendi, Çavuşbaşı Raşit Efendi, Enveri Efendi idiİki Hıristiyan ise Türk ordusunda hizmet gören Bertrant adında bir subay ve İsveç elçiliği memurlarından Dohnsson’duLayihaların yazılması emredildiği zaman ordu henüz Silistre sahrasında bulunuyorduDevlet adamlarının büyük bir kısmı orduda idiAvusturya ile savaş yeni bitmiş, Rusya ile de mütareke görüşmeleri yapılıyorduTüm bu sebepler, devlet adamlarının layihalarını etkilemiştirBütün layihaların ağırlık noktası askeri alanda yapılacak yeniliklerden oluşmuştur

Askeri Alandaki Yenilikler

Askeri alanda yapılacak ıslahatlar üzerinde görüş birliğine varılamamıştırIslahatlar için üç değişik yol tavsiye edilmiştir:

1-Yeniçeri ocağı ve diğer askeri ocakların, Kanuni Sultan Süleyman devrindeki Kanunnamelere göre tekrar düzenlenmeleri
2-Yeniçeri ocağı ile diğer ocaklara Kanuni Sultan Süleyman Kanunnameleri icaplarındandır diyerek Frenk eğitim ve öğretim usulleri ve silahları kabul ettirilmeli
3-Yeniçeri ocağının kaldırılması veya ıslah edilmesi mümkün olamayacağından, bu ocak bir kenara bırakılarak yanında Frenk esaslarına göre yeni bir ordu kurulmalıdır

Bir ve ikinci yolu tavsiye edenler muhafazakar, üçüncü yolu tavsiye edenler ise devrimci idilerMuhafazakarların esas görüşü şu idi:
“Kanuni Sultan Süleyman devrine gelinceye kadar bizim askerimizde kuvvet ve komutanlarımızda harp sanatına dair esaslı bilgi vardıBu sebepledir ki, bu kadar memleketler aldık O zamanlar Frenk askeri harp bilmezdiKanun ve nizamları yoktu Frenk kralları bunları bizden öğrendilerŞu halde biz, eski kanunlarımızı yürürlüğe koyarsak ordumuzu düzene koyabiliriz
Muhafazakar devlet adamlarından Tatarcık Abdullah Molla, bu düşünceye aşağıda ki değişiklik ile katılıyordu:
“ Yeniçeri ocağı, Kanuni Sultan Süleyman zamanında olduğu gibi itibar görmeli ve eski kanunlarına saygı göstermelidirBu sağlandıktan sonra Kanuni Sultan Süleyman Kanunnamesidir diye Hıristiyan devletlerinin harp sanatında kabul etmiş oldukları usuller alınmalıdır
Devrimciler, muhafazakarların bu düşüncelerine iştirak etmiyorlar ve şu teklifi ileri sürüyorlardı:
“Devletin kanunnameleri zamanla bozulmuş ve ortaya birçok fesatlar çıkmıştırBu fesatların kaldırılması devlet kuvvetiyle olabilirHalbuki eski kanunnameleri canlandırmak devlet için bir kuvvet değildirÇünkü bu kanunnameler zamanın ihtiyaç ve icaplarına uymazŞu halde, yeni esaslara dayanan yeni tedbirler düşünmek gerekirMevcut asker ocaklarını ıslah etmeyi düşünmek bir kurtuluş çaresi değildirÇünkü bu ocaklar hiçbir suretle istenilen şekilde ıslah edilemezMesela bugün yeniçeri olmak için, yeniçerilik haklarından faydalanmayı sağlayan ve bir nevi maaş cüzdanı olan “esame” elde etmek yeterlidir Çiftçiler, esnaf ve daha birçok farklı kesimden insan esame satın alarak yeniçeri sıfatı kazanmıştırMeslek ve çoluk çocuk sahibi olan bu gibi kimselerin talim ve terbiye ile uğraşacak vakitleri olmadığı gibi aile ve işlerini bırakarak harp yapmaya da istekleri yokturDolayısıyla yeniçeri ocağı, yeniçerilik ulufesinin yendiği, ruhu ve karakteri kaybolmuş bir örgüttürYeniçeri erliği ve subaylığı devlet için bir hizmet olmaktan çıkmış, kişinin özel menfaatini sağlayan bir iş olmuşturSonuç olarak; asker ocaklarının dışında en az 13000 kişilik bir kurmak gerekir
Padişah, bu muhafazacı ve devrimci düşüncelerden birisini seçmek zorunda kalınca ikincisini seçtiVe bu düşünceyi iyice benimsemiş gençlerden bir ıslahat ekibi kurduEkibin başında İsmail Paşa ve Esseyyid İbrahim Efendi vardıBundan sonra “Nizam-ı Cedit” in 72 maddelik programı yapıldı ve ilk olarak askerlik alanında yenilik yapılması kararlaştırıldıAskerlik alanında yenilik şu belli başlı maddelerde yapıldı:

1-Mevcut asker ocaklarının düzenlenmesi
2-Avrupa usulünde yeni bir ordu kurulması ( Nizam-ı Cedit Askeri)
3-Savaş teknik müesseselerinin düzenlenmesi

Mevcut Asker Ocaklarının Düzenlenmesi:Durumları ne olursa olsun, mevcut asker ocaklarını derhal kaldırmak ve yerlerine yenilerini kurmak imkansızdıÇünkü böyle bir iş için devletin dayanacağı herhangi başka bir kuvvet de yoktuBu sebeple IIISelim, bir taraftan Avrupa usulünde bir ordu hazırlarken, diğer taraftan da mevcut ocakları mümkün mertebe düzenlemeyi faydalı görmüştür
Yeniçeri ocağı için haftada birkaç gün eğitim ve öğretim mecburiyeti konduHumbaracı, lağımcı, arabacı ve topçu ocakları için yeni kanunnameler kaleme alındıBu kanunnamelere göre, adı geçen ocaklar ordunun teknik sınıflarını teşkil edeceklerdiOcaklara rica ve iltimasla er alınmayacak, erler evlenmeyecek, erlerin ve subayların terfilerinde sanatlarında gösterecekleri bilgi ve kabiliyet esas alınacaktı

Avrupa usulünde yeni bir ordu kurulması ( Nizam-ı Cedit Askeri-1793):Avusturya ve Rusya ile barış imzalandıktan sonra, Koca Yusuf Paşa orduyu İstanbul`a geri getirirken yanında Avrupalı subaylar da getirmiştiBu subaylar Levent çiftliğinde az sayıda ere askeri eğitim vermekle görevlendirildilerBöylece talimli askerlerin çekirdeği oluşturulmuş olduBundan sonra talimli asker işleriyle ilgilenmek üzere, talimli asker nezareti kurulduPadişah “Nizam-ı Cedit” in başlı başına bir askeri ocak olmasını ve bu oluşuma yeniçerilerden genç olanların da girmesini istediYeniçeriler bunu reddetmişlerdir Olası bir yeniçeri isyanın bütün planları altüst etme ihtimali yüzünden, devlet adamları yeniçeri ocağı dışında bağımsız bir asker ocağının kurulmasını çok tehlikeli bulmuşlardır
Bu düşünceler nedeniyle “Nizam-ı Cedit” bostancı ocağına bağlı, bostancı tüfenkçisi ocağı olarak kurulmuştur
Bundan sonra ocağın nizamnamesi ve kadrosu yapılmıştırNizam-ı Cedit askeri 12000 kişiden ibaret olacaktıBunun 1600 ü İstanbul’u , geri kalanı Rumeli ile Anadolu`nun çeşitli yerlerinde imkanlara göre 800 veya 1500 kişilik gruplar olarak yerleştirilecektiEvvela, İstanbul`da ki 1500 kişinin eğitim ve öğretimine başlanacaktı ve on iki bölükten bir orta kurulacaktı
Nizam-ı Cedit ocağının güvenliğini sağlamak da önemli bir husustuBunun için yeniçeri ocağı ve halkın sempatisini kazanmak veya hiç olmazsa tarafsızlığını sağlamak gerekiyorduHalk, Nizam-ı Cedit’e karşı cephe almamalıydıDevlet bu gayeye ulaşabilmek için propaganda yapmaya mecbur kalmıştırRusların Boğazları alarak İstanbul’un su bentlerini zaptetmeleriyle, başkente sahip olma projeleri olduğu sözleri ortaya çıkartıldıBöyle bir olay olsa ne olacaktı? Osmanlı askerinin kimi Anadolu`da çift ve çubuğu ile uğraşmakta, kimisi de İstanbul`da esnaflıkla meşgul olmakta idiİstanbul’u savunmak için gereken askeri bulmak en az iki ay sürerdiDolayısıyla Levent çiftliğinde talimli asker bulundurulması, sadece İstanbul’un başına gelebilecek böyle bir tehlikeyi önlemek içinmiş gibi gösterildi
Padişah, Nizam-ı Cedit askerlerinin yerleştirilmesiyle çok yakından ilgilenmiştir Sadrazam ile diğer devlet adamlarını da elinden geldiği kadar ilgilendirmeye gayret sarf etmiştir Anadolu’da kendilerini bu işe veren vezirleri sık sık mükafatlandırarak teşvik etti

Savaş teknik müesseselerinin düzenlenmesi: Ordudaki düzenlemelere paralel olarak Tophane ve Baruthanelerde de düzenlemeler yapılmıştı Orduda eğitimli personel ihtiyacının sağlanması için 1792’de Kumbarahane(Topçu Okulu), 1794’de de Mühendishane-i Berri Hümayun(Kara Mühendisliği Okulu) kuruldu Bu okullarda eğitim verecek hocalar, uzmanlar İsveç, İngiltere, Fransa ve diğer Avrupa devletlerinden getirtildi
Bu okullar için de özel bir kanunname hazırlandı Topçu okulunda, Fransızca zorunlu ders idi Bu okul için, bir kütüphane kuruldu Kütüphanede, ordu ile ilgili Fransızca kitaplar ve Fransız Ansiklopedisi bulunuyordu Orduya ilişkin kullanılacak önemli kitaplar da Türkçe’ye çevrilmişti
Bu arada "Müteferrika Matbaası" yeniden düzenlendi Konstantin İpsilanti tarafından, Fenn-i Harp(Savaş İlmi), Fenn-i Lağım(Mayın İlmi) ve Fenn-i Muhasara (Kuşatma İlmi) başlıklı kitaplar tercüme edilmiş ve matbaada basılmıştı Müteferrika matbaasının yanında, Mühendishane-i Bahri Hümayun’da, "Mühendishane Matbaası" ve Üsküdar’da da "Üsküdar Matbaası" kurulmuştu

Donanma ve Tersane

IIISelim, donanmanın da yetersizliğinin farkındaydıTersanelerin çoğu çalışmıyorduGemi yapımı çok azalmıştıGemilerin üstünde ve içinde savaşa yaramayan kulübeler ve bölmeler yapmak geleneği yüzünden mevcut gemilerde işe yaramıyorduBüyük gemi kaptanları deniz harp tekniğinin en basit kaidelerini dahi bilmezlerdiBu kaptanlıklar bile para ile elde edilebilir görevler olmuştuDeniz erleri de gerekli eğitimi almıyorlardıKısaca Osmanlı denizciliğinde düzensizlik, cehalet ve başarısızlıklar hakimdi
IIISelim, donanmayı düzene koyma görevini başçuhadarı Küçük Hüseyin Paşa ya verdiHüseyin Paşa, denizcilik işlerini bir kanunnameye bağladıKaptanlar sınavdan geçirildiDeniz erleri için muayene ile alınma ve askeri öğretim metodu kabul edildiFransa ve İsveç’ten mühendisler getirtildi Kısmen çalışmaz durumda olan 15 tersane faaliyete geçirildi, bu tersanelerde 45 parça gemi yapıldıBu gemilerin subay ve er sayısı 20495 idiTürk donanması IIISelim devrinin sonlarına doğru 55 büyük savaş gemisiyle Avrupa’nın en güçlü donanmalarından biri haline gelmiştir

Eğitim ve Öğretim

Osmanlı İmparatorluğu’nda eğitim ve öğretimin önderi medreseydi 18yüzyılda medreselerde yeniçeri ocağı gibi bozulmuştuIIISelim ve Yeni Düzen’in gerekli olduğuna inanmış ekibi , askerlik alanındaki yenilikler için almış oldukları metodu eğitim ve öğretim için de yürüttülerYani medreseyi kendi haline bıraktılar ve ordu gereçlerini karşılamak üzere bir teknik öğretim kurmaya çalıştılar
Bu alanda çalışmalar daha 18 yüzyılın ilk yarısında başlamıştı IMahmut devrinde Kumbaracı Ahmet paşanın gayretiyle Üsküdar’da bir “Mühendishane” okulu açılmıştı 18yüzyılın ikinci yarısında, Rus donanmasının Çeşme önlerinde Türk donanmasını batırması ve Rusların Kırım’a göz dikmeleri Osmanlı Devlet adamlarına büyük korku vermiştirÇünkü imparatorluğun başkenti olan İstanbul, Rus saldırısına açık hale gelmiştiBaşkentin güvenliği için kuvvetli bir donanma kurmak gerekli idiİşte böyle bir donanmanın subay ve teknik adamları için Mühendishane-i Bahri Hümayun (Deniz Harp Okulu) kurulmuştu (1773)
IIISelim, Deniz Okulu’nun yanında Kumbarahane ile (1792) Mühendishane-i Berri-i Hümayun`nu ( Topçu Okulu ) kurdu(1794)Bu okulların kurulmasında yabancı uzmanlardan geniş ölçüde faydalanıldıFransa, İsveç, İngiltere ve daha başka Avrupa ülkelerinde mühendis, deniz mühendisi ve ustalar getirtildiBunların çoğunluk Fransız’dıÇünkü Fransa, o devirde askerlik alanında en ileri devlet idiAyrıca, IIISelim’in Fransa`ya sempatisi vardıPadişah, kurduğu okulların idaresi için özel bir kanunname hazırlattıTopçu okulunda Fransızca, mecburi ders olarak bir Fransız öğretmen tarafından okutuldu
Aynı okul için bir kütüphane kurulduHarp sanatı ile ilgili fizik, topçuluk, matematik ve tahkimat dersleri okutuldu
Padişah IIISelim ordunun ıslahı çalışmalarında, devlet adamlarının da, savaş sanatı ile ilgili Türkçe’ye çevrilen kitapları okumalarını tavsiye etmişti IIISelim'in yenileşmeye verdiği önemle, Fransızca, Arapça ve Farsça’dan Türkçe’ye kitaplar çevrildi Yabancı dil öğrenen Türklerden, yabancı dilde kitap yazanlar oldu Böylece, Türkçe’nin de bir bilim dili olabileceği kanıtlanmış oluyordu İki önemli sözlük Kamus ve Burhan-ı Katı, Antepli Asım Efendi tarafından Türkçe’ye çevrildi
IIISelim döneminde eğitime verilen önem özellikle askeri okulların kurulması ile sonuçlanmıştı Avrupa’ya öğrenci gönderilmedi ama, Avrupa başkentlerine elçi olarak gönderilenlerin yabancı dil öğrenmeleri ve bilgilerini arttırmaları isteniyordu Elçiler, bulundukları ülkelerle ilgili gözlemlerini Sefaretnamelerinde yazıyorlardı Elçilerin hazırladıkları sefaretnameler, Osmanlı gözüyle Avrupa’nın nasıl algılandığına ilişkin önemli belgelerdir

İrad-ı Cedit Hazinesi

Ordu ve donanmada yapılan yeniliklerin büyük mali desteklere ihtiyacı vardıBu para, “İrad-ı Cedit” adıyla Nizam-ı Cedit’in bir bölümünü teşkil eden özel bir hazineden tedarik edilmiştirPadişah ve Islahat ekibi günlerce süren tartışmalardan sonra şu kararları almışlardır:

“Tersane, baruthane, tophane, topçu, lağımcı ocakları ve Levent çiftliği bostancıları (Nizam-ı Cedit Askerleri) için olduğu kadar, gelecekte devletin yapmak zorunda kalacağı harpler için de normal gelirlerin dışında kaynaklar bulmak gereklidirBu yeni kaynakların gelirleri ne darphane hazinesine , ne de Enderun hazinesine konmayacaktırİrad-ı Cedit hazinesi adı altında yeni bir hazine kurulacaktır
200000 kese değerinde olması kararlaştırılan bu hazinenin gelir kaynaklarını, halktan alınan özel resimler oluşturuyordu Gelirlerin hesaplanması için, çalışması ve önemi bir kanunname ile belirlenen İrad-ı Cedit Defterdarlığı kuruldu Talimli asker nazırının aynı zamanda İrad-ı Cedit Defterdarı olması da kararlaştırıldı
Yenilikler için özel bir hazine kurulurken, bir yandan da ekonomide tasarrufa gidildi Padişah yerli ürünlerin kullanılmasını tavsiye etmiş ve tasarruf için törenlerde devlet görevlilerinin birbirlerine hediye vermesini yasaklamıştı

İdare Alanındaki Düzenlemeler

IIISelim, tahta çıktığı vakit imparatorluğun mülki idaresini de anarşi içinde bulduPadişah da; herkes gibi, anarşiden vezirleri sorumlu tutuyorduVezirlerin tayininde liyakat ve ahlak aranmaz olmuştuRüşvet, iltimas, hatır ve gönül vezir tayininde kaide halini almıştıBir vilayete tayin edilen vezirin ilk düşündüğü şey, tayin için harcadığı parayı halktan koparmaktı
Ayanlık ve kadılık müesseseleri de en az vezirlik kadar bozulmuştuBu olumsuz tabloya, devletin de kötü usul ve kaideleri eklenmekteydiİltizam usulü bunun en tipik örneğini oluşturmaktaydıMültezimler, devletten “halkı soymak hakkını” satın alan kimseler olarak sayılırdı
Bu manzaranın ortadan kaldırılması için mülki ıslahatların yapılması bir zaruret olarak kabul edilmiştir
Anadolu ve Rumeli yirmi sekiz vilayet bölündüVezirlerin sayısı da buna göre tespit edildiEhliyetsiz, derebeyi ve devletin güvenini kazanmamış kişilere vezirlik verilmemesi için bir kanunname hazırlandıVezirleri seçme hakkı yalnız padişaha ve sadrazama bırakıldıVezirlerin memuriyet yerlerinde en az üç ve en çok beş yıl kalmaları uygun görüldü
İlçelerde ayanlar, eskiden olduğu gibi ahali tarafından usulü ile seçilecek ve bu seçime valiler müdahale etmeyeceklerdiKadılar, şer-i mazeretleri olmadıkça memurluk yerlerine gitmemezlik yapamayacaklar; halktan, kanunnamelerin gösterdiği miktardan fazla para almayacaklardı
Başkent İstanbul’un yiyecek ihtiyacının karşılanması görevinin de, tüccarlardan alınarak, devlet tarafından yürütülmesine karar verilmişti Bu iş içinde, özel bir hazinesi olan Hububat Nazırlığı kuruldu
İdari düzenlemelerin bir bölümü de reayayı, yani Hıristiyan Osmanlıları ilgilendiriyordu Bunlar vergilerle ilgili idi Çünkü, vergi vermek istemeyen Hıristiyan halktan bazıları, ya başka devletin uyruğuna geçiyor veya elçiliklere tercüman olarak giriyorlardı Bunlar için elçiliklere gönderilen uyarıda, ihtiyaçtan fazla tercüman çalıştırılmaması duyurulmuştu Öte yandan, Avrupalı tüccarların imparatorluğun içinde ticaret yapmaları da engellendi Rus bayrağını çekerek ticaret yapan yerli Osmanlı Hıristiyanların, bu girişimi yasaklandı Yerli ticaretin gelişmesi için, önemli devlet adamlarının birer gemi alarak işletmeleri kararı alındı
Bu tedbirler, mülkiye yapısının eski esaslarını ve disiplinini tekrar kurmak gayesiyle alınmıştıFakat disiplin, şekilden ziyade zihniyette aranması gereken bir özelliktir Eski ve çürümüş bir zihniyete aşılanacak yeni tedbirler önemi ne olursa olsun, istenen istikamette tam bir başarı sağlamak mümkün olmayacaktı


Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanli`Da İslahat Ve Reform Hareketleri,İii.Selim’İn İslahat Hakkında Düşünceleri

Eski 09-10-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanli`Da İslahat Ve Reform Hareketleri,İii.Selim’İn İslahat Hakkında Düşünceleri



İktisat ve Ticarette Yenilikler

İktisat ve ticaret alnında yapılan ve yapılmak istenen yenilikler, imparatorluğun ve devrin ihtiyaçları yanında çok yetersiz kalıyorduBellibaşlı tedbirler arasında, tasarruf teşebbüsü vardıOsmanlı Devleti, bu sıralarda Hint ve İran kumaşlarının istilasına uğramıştıPadişah, devlet parasının dışarı çıkmaması için memlekette yapılan kumaşların ve en çok Ankara ile İstanbul`da yapılanlarının kullanılmasını vezirlerine tavsiye ediyorduBundan başka; bayramlarda büyük devlet memurlarının meratip silsilesine uygun olarak birbirlerine vermek zorunda oldukları hediyelerin de verilmemesini emrediyordu
Ticaret alanında alınan tedbirler de tamamen disiplinle ilgilidirOsmanlı reayasının bir kısmı, devlete vergi vermemek için yabancı devletlerin hizmetine konsolos veya elçi tercümanı olarak kaydoluyorlardı Bazı Osmanlı reayası da, doğrudan doğruya yabancı devletlerin tabiiyetine girerek kapitülasyon haklarından faydalanıyorlardı
IIISelim, ahitnamelerde yazılı sayıdan fazla tercüman kullanmamalarını yabancı elçilerden istediği gibi, hakkı olmadan tercüman vesikası kullananlar araştırılarak vesikaları ellerinden alındı Ayrıca Avrupalı tüccarların, imparatorluğun iç ticaret alanında iş yapmalarının önüne geçildi
Osmanlı ve Rum reayasının gemilerine Rus bayrağını çekerek, sefer ve ticaret yapmaları yasak edildiOsmanlı ticaret filosunun çoğaltılması ile ticaret alanında geniş ölçüde bir kalkınma hedeflendi
Bütün bu tedbirlerle dahi, Osmanlı iktisadiyatında gerçek bir düzen sağlanamadıBununla beraber hükümet, iktisat konularının önemini kavramış olduğunu bu silik tedbirlerle de olsa göstermiş oldu

Siyaset ve Diplomasi Alanında Yenilikler

IIISelim’e gelinceye kadar, Osmanlı devlet adamlarında Avrupalı Hıristiyan devletleri küçük görme düşüncesi hakimdiBu devletlerden herhangi birisiyle eşitlik şartları içinde siyaset anlaşmaları yapmak, dini inançlara aykırı sayılırdı
IIISelim ve yardımcıları olaylara realist bir gözle bakarak devletlerarası münasebetlerde Osmanlı devletinin kendi kendisine yetemeyeceğini anladılar ve islam zihniyete uymamasına rağmen, Hıristiyan devletlerle karşılıklı esaslara dayanan anlaşmalar yapmaya başladılarNapolyon’un Mısır’ı istilası münasebetiyle bir taraftan Osmanlı Devleti ile Rusya, diğer taraftan Osmanlı Devleti ile İngiltere arasında yapılan anlaşmalar örnek olarak verilebilir Artık Osmanlı Devleti için denge siyaseti başlamıştır Şüphesiz bu; yepyeni bir siyasi düşüncedir ve imparatorluğun dağılma döneminin başında kabul edilmiş olması bu dağılmayı geciktiren etkenlerden bir olmuştur
IIISelim devrinde başlayan bir başka yenilik ise, daimi elçilikler kurulmasıdırAvrupalılar, yüzyıllardan beri Osmanlı İmparatorluğunda daimi elçilikler bulundurdukları halde, Osmanlı Devleti Avrupa`da elçi bulundurmaktan çekinmiştir
Lale Devri’nde Damat İbrahim Paşa’nın Paris’e elçi göndererek başlattığı temaslar, IIISelim döneminde, Paris, Viyana, Londra ve Berlin’de daimi elçilikler açılarak ilerletildi Elçiler, üç yıl görev yapmak zorundaydılar Bu gelişmeler, Avrupa etkisinin Osmanlıda yayılmasını kolaylaştırmıştır

IIISelim’in Tahttan İndirilişi ve Nizam-ı Cedit Devrinin Sona Ermesi

Nizam-ı Cedit döneminde gerçekleşen yenileşme hareketlerinin de çok az destekçisi vardı Ulemanın çoğunluğu tepki gösteriyordu Yenileşme hareketlerinde padişaha destek veren Sadrazam ve şeyhülislamlar bile bu işe dört elle sarılmıyordu Avrupa’ya gönderilen elçiler bile, bu yenileşme hareketlerine gereken desteği vermiyordu ve hatta şüphe ile bakanlar bile vardı Örneğin Paris elçisi Halet Efendi, Paris’ten olumlu izlenimler aktarmamıştı Dış siyasette de başarısız olunması, özellikle Osmanlı halkının nefret ettiği düşman ülke, Rusya ile ittifak anlaşması yapılması halkın tepkisini çekmişti Tepkiler, ülkede isyanlara dönüştü İsyanlar karşısında devlet, gerekli tedbirleri alamıyordu Bazı bölgelerde yerel yönetici ayanlar kendi devletlerini kurma çabasına giriştiler Ulema, bütün kötü gelişmelerin sebebi olarak Nizam-Cedit’i gösteriyordu Nizam-ı Cedit aleyhtarlarının tepkileri, "padişahın kafirlerin yaşam tarzını imparatorluğa sokmaya çalıştığı, askerlere setre pantolon giydirerek imanlarına halel getirdiği, kendisine kafir Avrupalıları danışman olarak seçmesinden dolayı Tanrının Osmanlıları cezalandıracağı ve artık padişahın Kutsal Toprakların hizmetkarlığına (Hadim'ül Haremeyn) yakışmadığı" şeklinde dile getiriliyordu
Ülkede gelişen huzursuzluklar, padişah IIISelim’in tahttan indirileceğinin işaretlerini veriyordu Bütün bunların yanında Osmanlı Devleti’nin Mısır’ı işgal eden Fransa ile uzlaşması, İngiltere’nin tepkisini çekmiş ve İngiliz donanması İstanbul önlerine gelmişti İngilizler, donanmalarının İstanbul önlerine kadar gelmesini masum göstermek için, IIISelim’in yeniçerileri kaldırmak için Rusya ve İngiltere ile anlaştığı, o yüzden donanmanın İstanbul önlerine geldiği söylentisini yaymıştı Söylentilerde, İngiliz donanması, Yeniçeri Ocağı'nın kaldırılmasında ve onun yerine Nizam-ı Cedit'in hizmete sokulmasında padişaha yardımcı olacaktı Zaten, İstanbul’da bulunan yabancı devletlerin elçilikleri kendi ülke siyasetleri doğrultusunda Padişah hakkında veya ülkenin genel siyaseti ile ilgili söylentiler yayıp ortalığı karıştırıyorlardı
Bu durum yeniliklere karşı tutucu çevrelere istedikleri fırsatı yaratıyordu Nizam-ı Cedit döneminin ve IIISelim’in sonunu hazırlayan gelişmeler, 1806'da bazı devlet adamları ve ulemanın Yeniçeri Ocağı'nı kışkırtmasıyla başladı Bu tepkiyi, 1807'de İstanbul’da bulunan aleyhtarların, Nizam-ı Cedit’i kaldırmak için harekete geçmeleri izlediİlk olarak Boğaz Yamakları'nı kışkırttılar Yamaklar, içlerinden Kabakçı Mustafa’yı temsilci seçtiler Kabakçı Mustafa, İstanbul ahalisine Nizam-ı Cedit belasını kaldırmak istediğini söyleyerek taraftar toplamaya çalıştı Topçu ve Cebeci ocakları da Kabakçıya katıldı Aleyhtarlardan Sadaret Kaymakamı Köse Musa Paşa, ikili oynayarak padişaha bunun sönük bir hareket olduğunu ve tedbir almaya gerek olmadığını söyledi Öte yandan, yeniçerileri destekledi Asiler, Et Meydanı’nda toplandılar ve Nizam-ı Cedit’in kaldırılmasını istediler Padişah çevresinde güvenecek kimse bulamayınca, bir hatt-ı hümayunla Nizam-ı Cedit’in kaldırıldığını duyurdu Bu arada asiler, IIISelim’in yenilikçi kadrosunda olanların kendilerine verilmesini istediler Padişah zorla da olsa bunu kabul etti Asiler, bu kişileri öldürdüler ve padişah IIISelim’in yerine Şehzade Mustafa’nın tahta çıkmasını istediler IIISelim bu isteği de kabul etti ve tahttan çekildi Yerine Şehzade Mustafa, IVMustafa olarak tahta çıktı Böylece bir yenileşme hareketi daha tepkiyle sona eriyordu
IVMustafa, 1807-1808 yılları arasında çok az bir süre tahta kalabildi Tahtta bulunduğu kısa sürede asiler her isteğini yerine getirdi Asilerin varlığı, yenilik taraftarlarını örgütlenmeye itti Bu örgütlenme, Padişah IIISelim'i destekleyen Rusçuk Ayanı Alemdar Mustafa Paşa’nın etrafında gerçekleşti Alemdar ve diğer yenilikçiler kendilerine destek verecek kimselerle temasa geçtiler Hatta, Sadrazamın da güvenini kazandılar Alemdar ‘ın adamlarından Pınarhisar Ayanı Hacı Ali Ağa, İstanbul’a gelerek Kabakçı Mustafa’yı öldürdü Kabakçı’nın ölümü asileri başsız bıraktığı için isyan bir ölçüde önlenmiş oldu Bu arada, Alemdar ordusuyla İstanbul’a geldi İsyanlara katılmış asiler de öldürüldü, ulemalardan bazıları sürgüne gönderildi Asayişi sağlayan Alemdar’ın bu girişimleri, Sadrazamı ve diğer yöneticileri rahatsız etti ve İstanbul’dan gitmesi istendi O da gitmeyip 28 Temmuz 1808’de Bab-ı Ali’yi bastı Sadaret mührünü Sadrazam’dan aldı IIISelim’i tahta geri getirmek gerektiğini söyledi Sultan Mustafa tahttan çekilmek istemedi ve kendisine rakip olan IIISelim ve Şehzade Mahmut’un öldürülmesini emretti ve IIISelim Harem Dairesi’nde ibadet yaparken öldürüldü Şehzade Mahmut da cariyeler ve hizmetkarlar tarafından Sarayın damına çıkarılarak kurtarıldı
Bu olayın ardından, IVMustafa tahttan indirilip yerine Şehzade Mahmut, IIMahmut olarak tahtta çıkarıldı Alemdar Mustafa Paşa da Sadrazam oldu Alemdar, yeniçerilerin isyanını bastırmada kendisine yardımcı olanları önemli görevlere getirdi Asiler öldürüldü, Boğaz Yamakları Ocağı kaldırıldı İstanbul’da otorite sağlandı
Alemdar Mustafa Paşa sadareti üslenerek, III Selim'in başlattığı ıslahatları devam ettirmeye çalıştı Nizâm-ı Cedit'i, Sekbân-ı Cedit adı ile yeniden canlandırdı Ancak ulemayı ve yeniçerileri memnun edemeyen Alemdar Mustafa Paşa`da, 1809'da çıkan bir isyanda öldürüldü
IIMahmut, Osmanlı Tarihi’nde çöküş döneminde, imparatorluğu kurtarmak için önemli reformlar yaptı ve Tanzimat Dönemi (Yenileşme Dönemi) nin adımlarını attı Radikal kararlarıyla Osmanlı toplumunun sosyal yaşamında dönüşümler gerçekleştirmeye çalıştı Ancak, alınan kararlar ve yapılan ıslahatlar, Osmanlı Devleti’ni çöküntüden kurtaramadı, sadece bu süreci yavaşlattı

Osmanlı Devleti`ni Islahata Yönelten Nedenler
İmparatorluk teokratik temelli olduğu için, İslam dininin kuralları olan şeriat kanunu ile yönetiliyordu Ancak, imparatorluk çok geniş bir alana yayıldığı ve bu coğrafya üzerinde farklı etnik ve dinsel yapıda insanlar yaşadığı için gelenek ve ihtiyaçlara göre belirlenen, yani insan aklından kaynaklanan düzenlemeler (Örfi hukuk) de yönetimin temelini oluşturmaktaydı Bu sayede Osmanlı devleti 16yy’a kadar ileri giderken, Avrupa dinsel baskılarla ortaçağ karanlığını yaşamaktaydı Fakat, bir süre sonra, tersi bir durum yaşanmaya başlandı Eğitim kurumlarından bilimsel bilgilerin dışlanması, dinsel bilgilere ağırlık verilmesi, hoşgörüsüzlüğü ve çöküntüyü getirdi İmparatorluk, çağı kavramaktan uzak yöneticiler ve ülke içindeki ekonomik ve sosyal problemler ile Avrupa'da değişen dengelerin etkisiyle 16yüzyılın sonlarından itibaren zayıflamaya başladı Çözüm arayışlarına giren yöneticiler, problemi askeri yetersizlik olarak görüyorlardı Oysa, karşılarında teknik alanda gelişmeye başlayan Avrupa devletleri vardı Osmanlıdaki geleneksel anlayışla modern silahlara ve gelişmelere karşı "silah icad oldu, mertlik bozuldu" gibi tepki gösterilmesi, devletin teknik açıdan gelişmesini engellediği gibi, dışındaki teknik gelişmelerden ve politikalardan da uzak kalmasına yol açtı
Rönesans ve Reformun etkisiyle Ortaçağın dogma düşünce kalıplarını kıran Avrupa artık her alanda Osmanlı Devleti'ne karşı güçlenmeye hatta içişlerine müdahale etmeye başlamıştı Avrupa, özellikle, askeri açıdan güçlü olduğu gibi, Fransız İhtilali ile etkili olmaya başlayan Milliyetçilik ideolojisiyle de Osmanlı devletini zayıflatmaya başladı Bu da çok uluslu Osmanlı Devletinin bütünlüğünün bozulmasını kaçınılmaz hale getirdi İnsanoğlunun, Antik dönem filozoflarının eserleriyle yeniden uyanışa geçtiği ve insanı ve doğayı keşfettiği Rönesans ile sanatta ve edebiyatta kaydettiği gelişmeler, Avrupa’da yeni bir çağın kapılarını açıyordu Sanat ve edebiyattaki insanı temel alan düşünceyi "Hümanizma"yı yaratan Rönesans ile onun getirdiği düşünceler, Hıristiyan dininde Katolik mezhebinin tekelini kırdı Katolik mezhebinin karşısında Protestanlık, Calvinism ve Anglikan Kilisesinin savunduğu inançlardan oluşan yeni mezhepler ve onların doğuşunu sağlayan Reform hareketleri çıktı Bu gelişmeler, karanlık çağ diye nitelendirilen Orta Çağın yerine Aydınlanma Çağı’nın başlamasını sağladı
Her şeyin çıkış noktası olarak insanoğlunun ön plana çıkarılması, Avrupa’da teknik gelişmelerin ve yeni siyasal rejimlerin önünü açmıştır Elde edilen buluşlar, eskiden olduğu gibi, şeytanın icatları olarak algılanmıyor ve yapılan deneyler şeytanca kabul edilmiyordu Ortaçağda, teknik buluşlar elde ettiği için şeytan kabul edilen ve yakılan bilginlerin buluşları, artık değer kazanıyordu Bilginleri yakan ilkel ve taasub düşünce geride kalmıştı 18yüzyıl Aydınlanma Felsefesi, yeni bir çağın başladığını müjdeliyordu
Aydınlanma düşüncesi insan haklarını temel alan özgürlükçü düşünceyi ve onunla gelişen Cumhuriyet rejimini öne çıkarmıştır Bununla birlikte, milliyetçilik ideolojisi de ulusların kendi milliyetleri temelinde bağımsız devletler kurmaları için bir zemin hazırladı Avrupa bu gelişmeleri 18yüzyılda yaşarken, Astronomide, coğrafyada ve tıpta önemli gelişmeler kaydeden Türk Dünyası, bilginleriyle Orta Asya’dan daha 13yy da sesini duyuruyordu Ali Kuşçu, Takiyüddin Efendi gibi önemli Türk bilginleriyle Türk Rönesansını yaşamış olan Osmanlı İmparatorluğu neredeyse dünyaya egemen hale gelmişti Ancak, temel bilimlerden yoksun eğitimleriyle ülkesini tanımayan ve Enderun eğitimi gereği eyaletlere staja gitmeyen veliahtların yetiştirilmesi, Osmanlı İmparatorluğu’nu çöküntüye götüren sürecide hazırlamıştı
18yüzyılda savaşlar ve antlaşmalarla toprak kaybına uğrayan Osmanlı İmparatorluğu, bozulan güç dengesini yeniden eski haline getirmek amacıyla çözüm arayışlarına girdi 17yüzyılın sonlarından itibaren başlayan çözüm arayışları, karizmatik yöneticilerin askeri tedbirleri olarak ortaya çıktı Ancak, çöküşü engelliyemedi18yüzyılda Lale Devri'nde olduğu gibi İmparatorluğu eski gücüne kavuşturmak için dış temaslar başlatıldı ve orduda düzenlemelere gidildi Bu düzenlemeler de büyük ölçüde Avrupa devletlerinden gelen ordu mensupları ve teknik adamların desteği ile yapıldı IIISelim, IIMahmut, Abdülmecit gibi 19yüzyıl padişahları, askeri, idari, sosyal, siyasal alanlarda yenilikçi girişimlerde bulundular Nizam-ı Cedit ile başlatılan bu girişimler, bir ölçüde Osmanlı İmparatorluğu'nun din taasubundan kurtularak, Avrupa'daki teknik ve sosyal gelişmelerden alıntılar yapmalarını sağlamıştı IIMahmut gibi otoriter bir padişahın son döneminde Gülhane Hatt-ı Hümayunu'nu hazırlatması, insan hakları alanında da Osmanlı devletinin katettiği mesafeyi gösteriyordu
Sonuç olarak, 13yüzyıl sonlarında bir aşiretten İmparatorluğa doğru atılım yapan ve üç kıtaya yayılan Osmanlı İmparatorluğu, değişen çağın koşullarına ayak uyduramayınca, 17yüzyıldan itibaren zayıflamaya başlamıştırÇeşitli dönemlerde geliştirilen çözümler de:
1) Eksik olarak tespit edildiği ve kadro desteğinden yoksun olarak yapıldığı için,
2)Avrupa'daki teknik, kültür, siyaset ve eğitim alanlarındaki gelişmelerin Osmanlı Devleti'nde uygulanmasına çok geç başlanıldığı için,
3)18yüzyıl ve sonrasına damgasını vuran 1789 Fransız İhtilali’nin yarattığı milliyetçilik, ulusal devlet, insan hakları ve özgürlük gibi kavramların Osmanlı Devleti sınırları içinde hayata geçirilememesi ve Osmanlı yasalarında yer alamamasının yarattığı etkilerle sarsıldığı için,
4)Yenileşme hareketleri, devrimci hareketler olmadığı, eski geleneksel yapıyı muhafaza ederek yapılmaya çalışıldığı ve eski düzenin çarpıklığı ve bu düzenden faydalanan çıkar gruplarının tepkisiyle uğraşmak zorunda kalındığı ve zaman kaybedildiği için, bir sonuç getirmemiş, sadece, imparatorluğun çökme sürecini bir süre yavaşlatmıştır Osmanlı İmparatorluğu, yenik çıktığı IDünya Savaşı'nın ardından topraklarının İtilaf devletleri tarafından işgal edilmesi ve buna karşı Türk halkının başlattığı Milli Mücadelenin ardından yerini Türkiye Cumhuriyeti'ne bırakmış ve tarih sahnesinde yerini almıştır


Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.