Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Bilgisayar,Teknoloji & İnternet Dünyası > Bilim Teknik ve Teknoloji Merkezi

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
adamlarının, adları, atomla, bilgi, bilim, hakkında, hayatları, uğraşan

Atomla Uğraşan Bilim Adamlarının Adları Ve Hayatları Hakkında Bilgi

Eski 09-08-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Atomla Uğraşan Bilim Adamlarının Adları Ve Hayatları Hakkında Bilgi



Atomla Uğraşan Bilim Adamlarının Adları Ve Hayatları Hakkında Bilgi
Atomla Uğraşan Bilim Adamlarının Adları Ve Hayatları Hakkında Bilgi

Sir Joseph John Thomson

Aynı kütle-yük oranlı benzer tanecikler, morötesine tutulan metaller ve akkor derecede ısıtılan karbon tarafından da salınıyordu Morötesi ışık altında «fotoelektrik» deşarj olayıyla yük ölçülebiliyordu Böylece, elektron kütlesinin, en hafif atomlardan bin kez daha hafif olduğu ortaya çıktı Katot ışını tanecikleri hep aynı özellikleri gösterdikleri için, Thomson bunların, maddelerin yapı taşları olduklarını ve artı elektrikli küre içinde, belirli bir biçim ve sayıda dizilerek, elementlerin kimyasal özelliklerini belirlediklerini' öne sürdü Katot ışınları konusundaki araştırmaları nedeniyle, 1906'da Nobel fizik ödülünü kazandı

Thomson'un atom modeli, sonradan Rutherford tarafından değiştirilmesine karşılık, atom numarası kavramının (elementin özelliği, bir nötr atomun elektron sayısı) temelini oluşturmuştur Thomson, iyonlaşma konusunda araştırma yaparken, katot ışınlarını tamamlayan artı ışınlarla da ilgilenmiş (bunlar, magnetik ve elektrik alanda, biçimi kaynaklandıkları elementin atom ağırlığına bağlı paraboller oluşturmaktaydı), böylece 1913'te, neonun «İZOTOP» adı verilen, yalnızca ağırlıkları farklı iki türü olduğunu bulmuştur

James Chadwick
Atomun parçalarından nötronu bulmasıyla tanınır

İyi bir ilk ve orta eğitimden sonra Manchester üniversitesi fizik bölümünden 20 yaşında mezun oldu Verilen bir burstan yararlanarak ve Geiger ile çalışmak amacıyla Almanya’ya gitti Almanya savaşa girince bir at ahırına kapatıldı Fakat çeşitli Alman fizikçilerinin yardımlarıyla 1919 yılında İngiltere’ye dönüp araştırmalarına başladı Rutherford ile birlikte çeşitli elementlerin alfa parçacıklarıyla bombardımanı üzerinde çalıştı

Bu deneylerden elde ettiği verileri atomların çekirdekleri üzerindeki artı yükün hesabında kullandı Aldığı sonuçlar Moseley’in geliştirdiği atom numaraları kuramına uyuyordu

1920 yılında atomun iki parçacığı olduğu biliniyordu: JJ Thomson’un bulduğu elektron ve Rutherford’un keşfettiği proton Protonların tamamı çekirdekteydi Ama çekirdek atom kütlesinin çoğunu oluşturacak sayıda proton içeriyorsa yükü büyük bir artı değerde oluyordu Örneğin, helyumun dört protonluk bir kütlesi vardı fakat yükü iki proton karşılığı idi O halde, çekirdekte geri kalan iki protonluk yükü giderecek birkaç elektron bulunmalıydı Fakat elektronlar çok hafif parçacıklar olduklarından kütleyi etkileyemezlerdi Hatta elektronlar, protonları bir arada tutan “çimento” gibi düşünülüyordu Çünkü elektron olmadan aynı yükteki protonların bir arada duramayıp ayrılacakları sanılıyordu Bu görüşe göre, helyum çekirdeğinde dört proton ve iki elektron bulunmalıydı ki kütlesi dört ve yükü net artı iki olsun

Aristoteles

Aristotales: Milattan önce 384-322 yılları arasında yaşamış olan ünlü Yunanlı bilim adamı ve filozof Mantığı, metafiziği, fiziği ve biyolojisiyle, modern çaga kadar tek ve en büyük otorite olmuş olan düşünür

Aristoteles'in temel eserleri, mantık ve bilgi kuramı üzerine altı incelemeden oluşan Organon, doğa felsefesini açıkladığı Gökler Üzerine, Fizik ve Varlığa Geliş ve Yokoluş Üzerinedir Psikoloji konusundaki iki temel eseri, Hayvana Dairle, Parva Naturalia olan Aristoteles'in varlık konusundaki ünlü eseri Metafiziktir Siyaset felsefesi alanında Politikayı, estetik alanında, Poetika ve Retoriki yazmış olan filozofun, ahlak alanındaki temel kitabı Nikomakhos'a Ahlaktır

Temel İlkeleri: Aristoteles'in bir filozof olarak en önemli özelligi, onun sağduyuya olabildiğince yakın bir düşünür olmasıdır Hem Platon'un İdealarına ve hem de Demokritos'un maddi atom görüşüne karşi çikan Aristoteles, hem ahlaki değerleri teminat altına alacak bir teori ve hem de bilimsel doğruları ortaya koyacak bir kuram, bilime ve ahlaka hakkını verebilmek için, atomlar veya İdealar benzeri gözle görülemez varlıkların varoluşunu öne sürmeyecek bir teori arayışı içinde olmuştur Onun bulduğu çözüm töz ögretisidir Buna göre, tözler tüm özellikler için dayanak olan nihai gerçeklik ve öznelerdir Söz konusu nihai gerçeklikler somut şeylerdir ve somut şeyler için de Aristoteles'in gözde örnekleri biyolojik bireylerdir Tözler nihai gerçekliklerdir, zira tözler varolmadığı takdirde, başka hiçbir şey, tözün özellikleri olarak tümeller de varolmayacaktır

John Dalton

John Dalton’un 1808’de yayınladığı New System of Chemical Philosophy (Kimyasal Felsefenin Yeni Sistemi) kitabı, modern atom teorisinin anlatıldığı bir başlangıç sayılır Bu kitap, 2400 yıl önce Anadolu’nun bilim merkezi Milet’te doğan ve Güney Trakya’da Abdera şehrinde çalışmalarını sürdüren Leucippus ve örgencisi Democritus tarafından ortaya atılan “Atomos” maddenin bölünemeyen en küçük parçası fikrinin deneye dayalı bilimsel sonuçlarını veren en önemli eserdir

Leucippus ve Democritus'un MÖ 440’ta felsefi olarak ortaya attıkları atomos fikri, Dalton’a kadar çok az değişikliğe uğramıştır ”Dünyanın yeni durumu” adlı yazısında Democritus atom için “maddenin temel taşı” demekte ve maddenin cinsi ve özelliklerine göre değişik atom olacağını ileri sürmektedir Daha da ileri giderek canlıların küçük yuvarlak atomlardan, ruhun ise hava ve ısı atomlarından olduğunu ileri sürmektedir Bütün bu çalışmalar felsefi olup bir deneye dayanmamaktadır Fakat maddenin yapısı hakkında yıllarca kalan ve “atom” kelimesini bugünlere taşıyan önemli bir çalışmadır

1582de İtalyan bilgini Giordeno Bruno “doğada bulunan her şeyin bölünümü, bölünemeyen bir parça ile son bulur” demekte, Pierre Gassendi (1592-1655) ise Bruno’yu desteklemekte ve atom fikrini “atomlar yeniden yaratılamazlar ve yok edilemezler, katı ve ağırlığı olan bellidir büyüklükte çok küçük parçacıklardır" şeklinde tarif etmektedir Sonraki yıllarda Robert Boyle (1627-1691) corpuscular (parçacık), Isaac Newton (1642-1727) Primitive particles (ilkel parçacıklar) deyimini kullanan bilim adamlarıdır

Modern kimyanın doğuşu genellikle Lavosier’in 1789’da yazdığı Traite Elementarie de Chemie kitabıyla anılır Lavosier (1743-1794), çalışmalarını deneylerle yürüten ve teraziyi kullanan ilk kimyacılardandır Lavosier, Prestly’nin keşfettiği oksijenin yanma için şart olduğunu göstermiştir Benzer şekilde Dalton, atom teorisi çalışmalarına başladığında, kimyanın felsefi yönle değil de deneysel yönle çalışılması gerektiğini anlamış ve kantitatif çalışmalara başlamıştır

Ernest Rutherford

Ernest Rutherford (30 Ağustos1871 - 19 Ekim1937), Yeni Zelandalı-İngiliz nükleer fizikçi 1908 yılı Nobel Kimya Ödülü sahibi
Yeni Zelanda'ya göç etmiş İskoçya'lı bir ailenin 12 çocuğundan dördüncüsüydü Babası tekerlek yapımcısıydı Liseyi burslu olarak okudu Yine burslu olarak devam ettiği Christchurch'teki Canterbury College'tan 1892'de lisans, ertesi yılda üstün başarıyla yüksek lisans derecelerini aldı Bir yıl daha okulda kalarak demirin yüksek frekanslımanyetik alanlardaki mıknatıslanma özzellikleri üzerinde araştırmalar yaptı Hertz'in yalnızca birkaç yıl önce bulmuş olduğu elektromanyetik dalgaları sezebilen bir dedektör yapmayı başardı
1895' te İngiltere'ye giden Rutherford, Cambridge Universitesi'ndeki Cavendish Laboratuarı'nda JJ Thomson'ın yanında çalışmaya başladı Burada elektromanyetizma üzerindeki deneylerini sürdürdü ve Hertz dalgalarını 3 km uzaklıktan gönderip almayı başardı Aralık 1895'te Wilhelm Conrad Röntgen'in X Işını'nı bulduğunu açıklamasının ardından, JJ Thomson ve Rutherford bu konuda çalışmaya başladılar ve X Işını'nın gazlar içinden geçerken çok sayıda artı ve eksi elektrik yüklü parçacık ortaya çıkmasına, yani iyonlaşmaya yol açtığını, bu parçacıkları yeniden birleştirerek nötratomlar oluşturduğunu buldular Rutherford ayrıca bu iyonların hızını ve birbirleriyle birleşerek yeniden gaz molekülleri oluşturma süresini belirlemeye yönelik bir yöntem geliştirdi İyonlaşma gücü yüksek olan ama kolaylıkla soğurulabilen ışın türünü alfa ışınları, daha az iyonlaşmaya yol açan, ama girim gücü daha yüksek olan ışınları da beta ışınları olarak adlandırdı
19 yüzyılın sonuna gelinirken pek çok bilim adamı artık fizikte gerçekleştirilecek bir yenilik kalmadığı kanısındaydı Ama Rutherford üç yıl gibi kısa bir süre içinde tümüyle yeni bir fizik dalı ortaya çıkardı: Radyoaktiflik Radyoaktifliğin bir elementin atomlarının başka bir elementin atomlarına kendiliğinden dönüşme süreci olduğu sonucuna vardı Maddenin değişmezliği kavramına sıkı sıkıya bağlı birçok bilim adamı bu görüşe karşı çıkacak, ama Rutherford'un görüşlerinin doğruluğu kısa sürede anlaşılacaktı
Bu büyük başarı üzerine Rutherford 1903'te Royal Society üyeliğine seçildi Ertesi yıl aynı kurumun üstün başarılı bilim adamlarına verdiği özel bir ödül olan Rumford Madalyası ile ödüllendirildi Alfa ışınlarının elektrik ve magnetik alanlarda sapmaya uğradığını 1903'te belirleyen Rutherford, sapmanın yönünü inceleyerek, bu ışınların artı elektrik yüklü parçacıklardan oluştuğu sonucuna vardı Ayrıca bu parçacıkların hızını ve elektrik yükü/kütle oranını ölçmeyi başardı
Rutherford'un 1911'de geliştirdiği "Atom Modeli" onun bilime en büyük katkısıdır Alfa parçacıklarının ince metal levhalardan geçişini inceleyen Rutherford, alfa parçacığı artı yüklü olduğundan, levhadan geçişi sırasında metal atomlarındaki artı yüklerin itici etkisiyle sapmaya uğrayacağını, ama parçacığın kütlesi çok büyük olduğu için, bu sapmaların çok küçük olacağını düşünüyordu Yapılan deneylerde alfa parçacıklarının gerçekten de genel olarak çok küçük sapmalar gösterdiği(%90 oranında), ama arada büyük açılarla sapan parçacıklarında bulunduğu, hatta bazen bir parçacığın hareket yönünü değiştirip geriye döndüğü gözlendi Böylesine büyük kütleli alfa parçacığını bu kadar saptırabilmesi için atomdaki bütün artı yüklerin ve kütlenin çok küçük bir hacme yoğunlaşmış olması gerekiyorduBuna dayanarak atomun boşluklu bir yapıdan oluştuğunu keşfettiRutherford'un bu görüşten yola çıkarak oluşturduğu model Rutherford Atom Modeli ya da Çekirdekli Atom Modeli olarak adlandırılır
1908'de Nobel Kimya Ödülü' nü alan, 1914'te kendisine Baron unvanı verilen Rutherford, 1922'de Royal Society'nin en büyük ödülü olan Copley Madalyası' ile ödüllendirilmiştir 1925'te ise bu kurumun başkanlığına seçilmiştir

Empedokles

İonia'da Abdera'da yetişmiş olan Demokritos (IÖ 460-370) ise, Elea okulu ile Herakleitos'un felsefelerini, «atomculuk» diye ün salan görüş içinde uzlaştırmaya çalışmıştır Hayatı hakkında kesin bilgilere sahip olmadığımız Leukippos'un, Demokrîtos'a öğretmenlik ettiği söylenir Atomculuk anlayışına göre, varlığın aslı, belli bir zamanda ortaya çıkmamıştır, yok olamaz, değişemez ve her zaman nasılsa öyle kalır Bu temel varlık yani anamadde, sayıları sonsuz olan ve nitelik bakımından aralarında fark bulunmadığı halde, nicelik bakımından farklı olan parçacıklar, yani atomlardır Atomlar, yer kaplarlar ama bölünemezler

Birbirlerinden, sadece hacim, biçim ve ağırlık bakımından farklıdırlar Atomların niteliksel bir değişmeye uğramaları mümkün değildir Bundan ötürü, evrendeki varlıkların çokluğu ve çeşitliliği bu atomların kendi içinde gerçekleşen dinamik bir değişme ile açıklanamaz Evren içindeki çokluk ve çeşitlilik, bu atomların, biçimleri, duruşları ve yanyana geliş düzenleri ile yani çeşitli birleşme düzenleri ile açıklanabilir Dikkat edilecek olursa, atomcular da, Miletos'lu filozoflara ve Herakleitos'a karşıt olarak, tıpkı Empedokles gibi, mekanik bir tabiat görüşü ileri sürmektedirler

Atomlar, mekân içinde, çeşitli hızlarla ve kendiliklerinden hareket ederler Birbirleriyle karşılaşmalarından ve yığılmalarından çeşitli unsurlar ve nesneler meydana gelir Evren, atomların çarpışmalarından ve birbirleri üzerinde gösterdikleri etkilerden ortaya çıkmıştır ve bu zorunlu olarak böyle olmuştur Demek ki, evrende, mekanik kanunlar ve zorunluk hâkimdir Ruh da atomlardan yapılmıştır Bu açıklamalar, Demokritos'un, ilkçağda yaşayan en tutarlı ve bilinçli maddeci (materyalist) olduğunu gösteriyor Çünkü Demokritos, bütün varlığı, maddî parçacıklarla ve bunların mekanik bir şekilde birleşmesiyle açıklıyor ve bu birleşmenin kendi içinde bir zorunluk taşıdığını, dıştan herhangi bir amaca ya da etkiye göre olmadığını yani kendiliğinden gerçekleştiğini söylüyor Bu bakımdan, Demokritos'un görüşleri, felsefe ve bilim tarihinde birçok kere yeniden ele alınarak değerlendirilmiş ve etkili olmuştur

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.