Prof. Dr. Sinsi
|
Güllerin Efendisine
Güllerin Efendisine
Güllerin Efendisine
Gel ey,Güllerin Efendisine
Kainatın Gül,üne (sav)
Gel ey, konuşurken dudaklarına tebessümler karışan,yüzüne üzgünlerin üzüntüsünü dağıtmak yaraşan! Gel ey, âteş-i aşkına yanmak için âşıkları birbiriyle yarışan!
Gel ey!
Önce kendine çektin, sonra mugaylan dolu beyabanlarda dermansız koyup bizi bir başımıza gittin dönmemek üzere Ve dudağının dokunduğu çeşmeler de gitti Gittin ve vecd ile kendinden geçen zamanlar, sensizlik bunalımlarının gelgitleriyle kör kuyulara gömüldü Gittin ve tenha elvedalarda düğümlendi sevinçlerimiz; durmuş çarklara sıkışıp kaldı çığlıklarımız Sen gidince yanlış hesaplarında önce pazarlar kurduk köhne dünyanın, sonra köhne hesaplarıyla mezada çıkarıp aşklarımızı dünyalıklara sattık Gittin de savrulan umutlarımızı ektik yollarına; sabrımızın gözlerine çekilen milleri çelik masıyetlerle mıhladık Gerilmiş yaylarımız kepade düştü hoyrat ellerde, uykulu oyunlarda şahlarımız mat oldu; ve bileyli kılıçlarımız pas tuttu karanlık kınlarında
Ak kor olduk  Nemrudî alevlere soktular başlarımızı, hakikat, ak kor olduk  Vurdular durmadan dinlenmeden  Örslere konuldu başlarımız, hakikat vurdular dinlenmeden durmadan Ağlattılar ağladıkça biz  Çeliğe su verelim diye ağladıkça ağlattılar bizi  Heyhât! Tutturamadık kıvamını suyun, isabet ettiremedik gözyaşlarımızın damlalarını çeliğe ve ilk çalışta kırıldı kılıçlarımız kara keçelere Yenildik, yorulduk, yığılıp kaldık çıkmaz sokaklarda Bütün sorularımızın cevapları cevapsız kaldı; bütün hayallerimizin hayali hayal oldu Tel tel arzulara mahkûm edildi nefislerimiz ve ruhlarımız tül tül alevlerde yandı Gizemli bilinmezliklerimizin iksirlerini gizli dünyalara gizlediler bizden
Gel ey! 
Hani dostların vardı, kimi aşk okuyan Kitaplar Kitabı'ndan; kimi ilham dokuyan hitaplar hitabından Kimine köşkler düşmüştü cennetten, kimi cennette köşklere düştüydü hani Kiminin ateşlerine rengi düşerdi gülün de; kimi güllere rengini düşürürdü ateşin Kimine yıldızlar düşerdi göklerden, kiminin yıldızına düşerdi gökler ya  
Hani sen "Yıldızlarım," demiştin, "hangisine uyarsanız doğru yola ulaşacağınız yıldızlarım! " Sen gittin efendim ve hasretin yıldızlarını da çekti senden yana Şimdi kim varsa yıldızlaşmaya yüz tutan, gökleri üzerine kapatıyor ehremenler Bizler yanıyoruz, yanmamakta direniyor gökte yıldızlarımız  Güllerimiz küle durmakta yokluğunda, sultanlarımız kula dönmekte  
Gel ey! 
Ayrılığında çoğalan alevleriyle arınalım aşkının; yanalım yandıkça ve yandıkça yanalım Aşk yüzünden elbisesi yırtılan da, Hak uğruna gözlerini kurutan da seni arzulamakta şimdi Bizi kendine madem yine sensin bağlayan ve ayrılığının derdine yine sensin ayrılıkla derman olan, o hâlde gülümse bize efendim, bize gülümse "Allah onları sever; onlar da Allah'ı sever" sırrına ermekte rehberimiz ol, tut günahkâr ellerimizden; günahkâr ellerimizden tut
Sen ey! 
Gelsen hayallerimize bir kez  Ve üzerine sepet sepet güller döksek biz Gelsen düşüncelerimize bir an  Ve baharları sersek ayağına çiçek çiçek, mevsim mevsim, ıtır ıtır  Dolunaylar yerine doğsan dünyamıza bir vakit  Ve zatını gündüz değilse, hayalini gece göstersen bizlere Girsen ansızın düşlerimize, şefkat parmaklarınla okşasan başımızı ışık ışık  Ve ışığına düşsek pervaneler gibi; pervaneler gibi ışığına düşsek
Gel efendim  
Bir kez doğ içimize de isterse kaybolsun dolunaylar, güneşler  Gir gözümüze de bir nefes, isterse silinsin tûtyâlar, sürmeler  İlham olup ak gönlümüze bir anda, isterse yitirilsin uçtan uca naatler ve gazeller, beyitler ve dizeler uçtan uca yitirilsin isterse  
Gel efendim, dostluğuna muhtacız; umutsuz ve çaresiz bırakma çaresizlerini Gel yeter ki, hakkımızda verilecek her hükme razı olalım
Gel ey, bitir bitmeyen hasretini içimizde!
Gel ey, onsuz mutluluk bulamadığımız! 
Gel ey, kendisine layık olamadığımız! 
*
Gel benim efendim, bir kez olsun dokun yüreğime, yüreğime dokun bir kez olsun  
Yüreğim kanıyor efendim, kanıyor yüreğim! 
Çığlık çığlığa beşeriyet, çiğnenmiş reyhanlar misali hep seni arıyor Uyandır zindanlara koyduğumuz Yusufî sevdalarımızı efendim Uyandır bahtını üftadelerinin  
Şeb-i hicrân yanar cânım döker kan çeşm-i giryânım
Uyarır halkı efgânım kara bahtın uyanmaz mı?
Prof Dr İskender Pala
|