Prof. Dr. Sinsi
|
Müjdelenen Peygamber - Beklenen Ve Müjdelenen Peygamber Hz Muhammed
“Mustafa’nın (sas) sıfatları İncil’de vardı
O ki peygamberlerin sırrı ve bir bahr-i safâydı
Hilyesi, şemaili, gazveleri, orucu ve yemesi
Hep teker teker İncil’de bulunmaktaydı ”
Hz Mevlana
Ashab-ı Kiram’dan biri Allah Rasûlü’ne: “Yâ Rasûlallah, biraz kendinizden bahseder misiniz?” der Allah Rasûlü şöyle buyurur: “Ben, atam İbrahim’in duası ve Hz İsa’nın muştusuyum ”(Ahmed b Hanbel, el-Müsned, 5/26)
Eski ve Yeni Ahid’in nüshalarında hatta Budizm, Hinduizm ve Zerdüştlük gibi dinlerin kutsal metinlerinde Hz Muhammed’in (sas) geleceğine dair açık veya kapalı işaretler bulmak zor değildir Hz Muhammed (sas) Yüce Allah’ın âlemlere rahmet olarak gönderdiği son peygamberidir Hz Muhammed (sas) dünyaya gelmeden asırlarca önce haber verilen ve gelmesi bütün insanlık tarafından özlemle beklenen bir nebidir O’nun nübüvvetine en büyük delil, Kur’ân‑ı Kerim’dir Kur’ân’da birçok âyette, Efendimizin hak nebi olduğu dile getirilmektedir “De ki, Ey insanlar, şüphesiz ben göklerin ve yerin yaratıcısı, sahibi olan ve kendisinden başka tanrı bulunmayan, hem dirilten hem öldüren Allah’ın sizin için görevlendirdiği peygamberim Sizler de Allah’a ve O’nun okuyup yazması olmayan, Allah’a ve sözlerine inanmış olan peygamberlerine inanın, ona uyun ki, doğru yolu bulabilesiniz “(Araf 7/158)
Tevrat’taki Müjdeler
Tevrat ve İncil gibi ilâhî kitaplar da Hz Peygamber’in geleceğini müjdelemişlerdi Kur’an Yahudilerin, kitaplarında kelimelerin yerlerini ve anlamlarını değiştirmek suretiyle tahrifat yaptıklarını söylemektedir Bu yüzden Peygamberimiz (sas) ile ilgili işaretler, Yahudiler tarafından başka anlamlara çekilmek ve değiştirilmek istenmiştir Kelimelerin anlamını çarpıtarak var olan anlamı bozan Ehl-i kitap; böylece Peygamberimiz (sas)’e işaret eden ayetlerin anlaşılmasını zorlaştırmışlardır Bu konuya işaret eden Kur’an ayetleri şöyledir: “Yahudilerin bir kısmı kelimeleri yerlerinden değiştirirler ve dillerini eğip bükerek işittik ve karşı geldik derler…”(Nisa 4/46) “Onlar yerlerine konulmuş kelimeleri değiştirirler ve ‘Size bu verilirse alın, verilmezse sakının ’ derler…”(Maide 5/41)
Tevrat’ta Peygamber Efendimize işaret eden ayetlerden iki tanesini ele alacağız: “Onlar için kardeşleri arasından senin gibi bir peygamber çıkaracağım ve sözlerimi onun ağzına koyacağım ve ona emredeceğim, her şeyi onlara söyleyecek ” (Tesniye, 18/18) İslâm bilginleri burada söz konusu edilen peygamberin Hz Muhammed (sas) olduğunu söylerken; Yahudiler, Hz Musa (as)’dan sonra gelen Hz Yuşa b Nun (as) olduğunu söylemektedirler Tevrat ayetini tahlil etiğimiz zaman, burada söz konusu edilen peygamberin Yuşa b Nun (as) olduğunu kabul etmek mümkün değildir Çünkü ilgili ayette “senin gibi bir peygamber çıkaracağım” denilirken, Tevrat’ın sonunda “Musa gibi bir peygamberin bir daha İsrailoğulları arasından çıkmadığı” (Tesniye, 34/12) belirtilmektedir Hâlbuki Yuşa b Nun (as) İsrailoğulları’ndandır ve Hz Musa (as)’ın yerine geçen peygamberdir Zaten bu husus çok belirgin olduğu için ayette, bu gelecek peygamberin İsrailoğulları arasından değil de, “kardeşleri arasından” çıkacağı söylenmiştir Bilindiği gibi İsrailoğulları, Hz İbrahim (as)’in küçük oğlu Hz İshak (as) ve onun oğlu Hz Yakub (as)’un; Araplar ise büyük oğlu Hz İsmail (as)’in soyundan gelmektedirler Yani Hz İsmail (as)’in soyu olan Araplar ve Hz İshak (as)’ın soyu olan İsrailoğulları kardeştirler Tevrat’ta müjdelenen peygamber hem “Hz Musa gibi”, olmalı hem de “İsrailoğulları’ndan değil, kardeşlerinden” olmalıdır Her iki özellik de Yuşa b Nun (as)’a uymamaktadır Ayrıca ayette, daha sonra gelecek bir peygamberden söz edilmektedir Yuşa b Nun (as) ise Hz Musa (as)’nın hizmetkârıdır Onunla aynı çağda yaşamış ve Hz Musa (as)’nın vefatı ile onun yerine geçmiştir
“Rab, Sina’dan geldi ve onlara Sâir’den doğdu; Paran Dağları’nda parladı ” (Sifr Tesniye, Bab: 33, âyet: 2)
Tevrat’ın bu ifadesinde: “Sina’dan gelme” Hz Mûsa (as)’ya ve Sîna Dağı’nda ilâhî hükümlerin ona verilmesine; “Sâir’den doğma” ise Hz İsa (as)’ya ve ona İncil’in verilmesine; “Paran Dağları’nda parlama” ise, Efendimizin Mekke’den çıkacağına işarettir Zira Paran, Arapça okunuşuyla Faran’dır Faran ise; Mekke’nin eski bir ismidir Ayrıca Paran’ın Mekke olduğuna, Kitab-ı Mukaddes’in Tekvin Bölümü’ndeki, Hz İsmail (as)’in Paran Çölü’nde oturduğunu anlatan cümleler de delildir
İncil’deki Müjdeler
“Eğer beni seviyorsanız, emirlerimi tutun Ben de Rab’den dileyeceğim ve O size başka bir Paraklit verecektir; ta ki, daima sizinle beraber olsun ” (Yuhanna, Bâb 14, Âyet: 15-16)
“Benim adımla Rabbin göndereceği Paraklitsize her şeyi öğretecek ve size söylediğim her şeyi hatırınıza getirecektir ” (Yuhanna, Bâb 14, Âyet: 26)
“Paraklit geldiği zaman iman edesiniz diye, gelmeden önce size şimdi söyledim ”(Yuhanna, Bâb 14, Âyet: 29)
“Rab’den size göndereceğim Paraklit geldiği zaman, O benim hakkımda tanıklık edecektir…”(Yuhanna, Bâb 15, Âyet: 26)
“Ama size gerçeği söylüyorum, benim gitmem sizin için yararlıdır Çünkü gitmezsem, Paraklit gelmez… Ama gidersem onu size gönderirim ” (Yuhanna, Bâb 16, Âyet: 7)
“…Ama Paraklit gelince sizi tüm gerçeğe yöneltecektir Çünkü kendiliğinden konuşmayacaktır Ne işitirse onu söyleyecek ve gelecek şeyleri size bildirecektir ” (Yuhanna, Bâb 16, Âyet: 13)
Yukarıdaki ayetlerde geçen “Paraklit” kelimesinin yerine yine Yunanca olan övülmüş anlamındaki “Periklit” kelimesini koyduğumuz zaman Arapça karşılığıyla “Ahmed” isminin tam karşılığı olur ki bu durum, İncil’de Peygamberimiz (sas)’i müjdeleyen ayetlerin olduğunu gösterir
Keldani Mezhebi’nin Roma Katolik Kilisesi’ne mensup bir rahibi iken İslamiyet’i seçen Prof Abdulahad Davud’a göre Paraklit kelimesinin Hz İsa tarafından vaz’ edilen Arami lisanındaki “övülmüş, övgüye değer” anlamlarına gelen “Himda” ve “Hemida” kelimelerinin Eski Yunancaya tercüme edilmiş şekli olması kuvvetle muhtemeldir Prof Abdulahad Davud, Paraklit kelimesinin anlamını etimolojik olarak şöyle anlatır: “Paraklit Arapça karşılığı ile “Feraklit” kelimesi “Periqlytos” kelimesinin bozulmuş şeklidir “Periqlytos” gerek etimolojik, gerekse lügat anlamı itibariyle ‘şanı yüce, övülmeye layık olan’ demektir Bu hususla ilgili şahidim Alexandre’nin “Dictionnaire Grec Français” isimli eseri olup kelimeyi şöyle açıklar: Bu birleşik isim ‘Peri’ ön eki ile övmek kökünden türeyen ‘kleotis’ kelimesinden mürekkeptir Bu kelime Arapçada en meşhur, en çok öven, şanı en yüce olan ‘Ahmed’ kelimesinin tam karşılığıdır
Hz İsa (as) Yunan diliyle değil, İbrani (Arami) diliyle konuşurdu Dolayısıyla İncil, İbraniceydi Daha sonra Yunancaya ve Latinceye çevrilmiştir En önemli bozulmalar da bu tercümeler esnasında ortaya çıkmıştır İncil Yunancaya çevrilirken; “Ahmed” manasında olan “Periklitos” kelimesi yerine yanlışlıkla veya bilinçli olarak “Paraklitos” (Tesellici, Hakikat Ruhu, Ruhü’l-Kudüs) olarak tercüme ettiklerini düşünebiliriz Bizi böyle düşünmeye sevk eden şey Kur’ân’da Hz Muhammed’in (sas) İncil’de “Ahmed” ismiyle anıldığını belirtmesidir “Hani Meryem oğlu İsa: ‘Ey İsrailoğulları! Muhakkak ki ben, benden önce (gönderilmiş) olan Tevrat’ı tasdik edici ve benden sonra gelecek ismi ‘Ahmed’ olan bir peygamberi müjdeleyici olmak üzere size Allah’ın (gönderdiği) bir peygamberim!’ demişti…” (Saff 61/6)
|