Prof. Dr. Sinsi
|
Ehl-İ Beyt Kimlerdir?
Ehl-i beyt kavramı, İslam'ın başlangıcından Mekke'nin fethine kadar geçen sü¬rede cahiliye dönemine ait dînî ve siyasî içeriğini korudu Müslümanlar, Mekke'yi fethedince, dini ve siyâsî otorite, tamamen onların eline geçti Artık bu tarihten itibaren Ehl-i beyt kavramının içeriği de tamamen değişti
Ehl-i beyt, İslam'dan önce beytü'l-âlihe tabir edilen, içinde putların bulunduğu Kâbe ile içindeki ilahlardan sorumlu olan kabileye verilen bir isimdir Daha sonra bu kavramın anlam alanı genişletilerek kavrama, dinî anlamının yanında, şehrin savunma ve yönetim işlerini de içeren siyâsî bir anlam da kazandırıldı Mekke'de Beytullah, yani "Allah'ın evi" ile ilgili, dolayısıyla Mekke'nin dînî ve siyasî hizmetlerini üstlenmiş olan ve hep aynı soydan gelen kabileler için kullanılmıştır
Ehl-i beyt kavramı, İslam'ın başlangıcından Mekke'nin fethine kadar geçen sü*rede cahiliye dönemine ait dînî ve siyasî içeriğini korudu Müslümanlar, Mekke'yi fethedince, dini ve siyâsî otorite, tamamen onların eline geçti Artık bu tarihten itibaren Ehl-i beyt kavramının içeriği de tamamen değişti Zira Mekke fethedilip Kâbe putlardan temizlenince, Kureyş, Ehl-i beyt olmaktan; "Allah'ın Evi" Kâbe, beytü'l-âlihe olmaktan ve toplu halde Mekkeliler de ehl-i âlihe olmaktan çıktılar Böylece Ehl-i beyt kavramı, cahiliye dönemine ait anlamlarını tamamen kaybetti ve Arap dilindeki aslı olan "ev halkı" anlamına yeniden dönmüş oldu İslam'ın tebliğ sürecinde, ikisi Mekkî biri Medenî olmak üzere, toplam üç sûrede geçen Ehl-i beyt kavramı da lügatteki aslî anlamında, yani "ev halkı" anlamında kullanılmaya başlandı
Hz Osman'ın şehit edilmesi ve ona bağlı olarak gelişen siyasî olaylar, Müslü*manlar arasında iç çekişmelere, iç çekişmeler görüş ayrılıklarına ve bölünmelere neden oldu Başlangıçta siyasî olarak ortaya çıkan olaylar, daha sonra itikadî, ahlakî boyutlar kazanarak dînî mezheplerin doğmasına neden oldu İşte bu gelişmelerden sonra "Ehl-i beyt" kavramına, Şiî-Sünnî çevrelerde, bir biçimde Kur'an'a ve Hadislere de dayandırılarak, daha önce hiç kullanılmayan, oldukça farklı bir anlam kazandırıldı O günden bugüne Ehl-i beyt denilince, kimi çevrelerce Hz Peygamber ve O'nun ev halkı; kimine göre sadece Hz Ali, Hz Fatıma, Hz Hasan, Hz Hüseyin ve onların soyundan gelenler; kimine göre Hz Hüseyin'in İranlı hanımından olma Zeyne'l Abidin'in soyundan gelen on iki masum imam ve onlara tâbî olanlar, kimi çevrelerce de Rasûlullah'ın soyuna mensubiyeti sebebiyle seyyidlik ve şeriflik unvanları anlaşılır oldu
Ehl-i Beyt Kavramının Kur'ân'da Geçtiği Âyetler
"Ehl-i beyt" kavramı Kur'an'da, sadece üç ayette geçmektedir Bunlardan Hûd sûresinde Hz Musa'nın hâne halkı, özellikle annesi; Ahzâb sûresinde ise,ayetin indiği dönemde Rasûlullah'ın hayatta olan hanımları kastedilmiştir Bir de bunlara ilave olarak Şûra sûresinin 23 ayetinin de, bilhassa Ahzâb sûresinin 33 ayetindeki Ehl-i beyt ile ilgili olduğu sanılmaktadır İbrahim'in (as) ev halkı, özellikle hanımı; Kasas sûresinde
Ahzab Sûresi 33 Âyet:
"Rasûlü'nü ve ahiret yurdunu dilerseniz, şüphe yok ki Allah, sizden iyiler için büyük bir mükafat hazırlamıştır!" 'Ey Peygamber Hanımları! Sizden kim, apaçık bir aşırılık yaparsa, onun cezası ikiye katlanır Bu, Allah için kolay bir iştir Kim de Allah'a ve Rasûlü'ne, içtenlikle itaat eder ve salih iş yaparsa, ona da ecrini iki kere veririz; ayrıca ona, güzel de bir rızık hazırladık ' ‘Ey Peygamber hanımları! Eğer Allah'a ve Rasûlü'ne karşı gelmekten sakınırsanız, siz diğer kadınlardan herhangi biri gibi değilsiniz  ' (  ) 'Evlerinizde oturun, eskiden cahiliye dönemindeki gibi dikkat çekecek biçimde süslenip yıldızlaşmayın, namazı ikame edin, zekatı verin, Allah'a ve Elçisine itaat edin! Ey Ehl-i beyt! Allah, ancak pisliği sizden uzak tutmak ve sizi tertemiz yapmak istiyor!"
Âyetin Nüzul Sebebi:
Ahzab Sûresi Medenî sûrelerdendir Ahzab sûresinin 28-34 ayetlerin nüzul sebebi hakkında, birbirinden farklı iki görüş ve hepsi de ana fikir olarak bu iki görüş üzerinde toplanan pek çok rivayet bulunmaktadır
Buharî'nin Hz Âişe'den naklettiği rivayette Hz Aişe demiştir ki: "Allah'ın Elçisine, eşlerinin, kendisi ile dünya nimetleri ara*sında bir tercih yapmaları emredildiği zaman, Rasûlullah önce bana geldi ve ‘Aişe, sana bir emri tebliğ edeceğim, fakat cevap vermekte acele etme; hatta ebevey*ninle istişare et, cevabını bana sonra bildir' dedi Sonra da, "Ey Peygamber, hanımları*na de ki: 'Eğer siz, dünya hayatını ve onun ziynetini istiyorsanız gelin, size müt'alarınızı verip güzellikle boşayayım; yok eğer  " ayetlerini bana okudu Dedim ki, ‘ben bunlardan hangisini ebeveynimle istişare edecekmişim? Ben elbette Allah'ı ve Rasûlü'nü tercih ediyorum 'Benim bu cevabım üzerine Rasûlullah, sırasıyla diğer hanımlarına gitti Hepsi de Allah'ı, Elçisini ve ahiret yurdunu tercih ettiler "
İkinci görüş ise, "Kisâ Hadisi" olarak bilinen şu rivayete dayanmaktadır: Rasûlullah, eşlerinden Ümmü Seleme'nin evinde idi Kızı Fatıma, içinde et ve undan yapılmış yemek olan bir çömlekle geldi Hz Peygamber Fatıma'ya, kocası Ali ve oğulları Hasan ve Hüseyin'i de çağırmasını, yemeği birlikte yiyeceklerini söyledi Fatıma gitti, onları da çağırdı Onlar gelince, hepsi birlikte yemeğe oturdular Yemek esnasında: "  Ehl-i beyt! Allah, ancak pisliği sizden uzak tutmak ve sizi tertemiz yapmak istiyor " ayeti indirildi Hz Peygamber Hz Ali, Hz Fatıma, Hz Hasan ve Hz Hüseyin'i, geniş elbisesinin/kisâ altına toplayarak: "İşte, benim Ehl-i beytim bunlardır " dedi sonra da ellerini kaldırıp; "Allah'ım, benim Ehl-i beytim ve özel yakınlarım/hâssetî bunlardır Sen, bunlardan kötülüğü uzak tut ve bunları tertemiz yap!" diye duâ etti O zaman Ümmü Seleme, perdenin arkasından başını çıkararak; 'Ya Rasûlullah, benim durumum n'olacak?' dedi Rasûlullah ona: "Sen sahip bulunduğun yerdesin" cevabını verdi "7
Ehl-i Beyt'ten Maksat Nedir?
a) Peygamberin Hanımlarıdır:
Bu âyet, siyak ve sibak bütünlüğü içerisinde tamamen Peygamberin hanımları*na hitap etmektedir İbn Abbas (ö 68/687), İkrime (ö 104/722), İbn Cerır et-Taberî (ö 310/922), İmam Mâtürîdî (ö 333/944), Kâdî Abdülcebbar (ö 415/1025), Zemahşerî (ö 534/1143), Kurtubî (ö 671/1272), Kâdî el-Beydâvî (ö 685/1286), Nesefî (ö 710/1310), Hâzin (ö 741/1341), İbn Kesir (ö 774/1372), buradaki Ehl-i beyt'ten maksadın, sadece Peygamberin hanımları olduğu görüşünde olan müfessirlerdir
b) Peygamberin Ev Halkıdır (Hanımları, Ali, Fatıma, Hasan ve Hüseyin'dir):
"Âyet, hem Hz Peygamberin hanımlarını, hem de Peygamberin ev halkından sayılan Hz Ali, Fatıma, Hasan ve Hüseyin'i kapsamaktadır" diyen müfessirlerden bir kısmına göre, Hz Peygamberin iki kızı Ümmü Gülsüm ve Rukiye ile evlendiği için bu ayet, zinnureyn lakabını hak eden Hz Osman'ı ve onların çocuklarını da kapsama*lıdır
Mesela Elmalılı M Hamdi Yazır demiştir ki, Hz Hasan ve Hz Hüseyin Peygamberin torunları olduğu gibi, Hz Ali dahi Hz Peygamberin evinde yetişmiş Hz Fatıma ile birlikte yaşamış ve özel bir mensubiyet kazanmıştır Bu yüzden o da Ehl-i beyt'ten sayılır Fakat bunların Ehl-i beyt'ten olması, Peygamberin diğer kızlarının ve onlardan olan çocuklarının da Ehl-i beyt'ten olmasına engel teşkil etmez; aksine onların da Ehl-i beyt'ten olmalarını gerektirir
c) Hz Ali, Hz Fatıma, Hz Hasan ve Hz Hüseyin'dir:
Bir kısım müfessirlere göre, ki bunların çoğunluğu Şiî'dir, âyet Peygamberin hanımlarını değil, sadece onun temiz soyunu sürdüren Hz Ali, Hz Fatıma, Hasan, Hüseyin ile onların soyundan gelen on iki imamı kapsamaktadır
Tabiun'dan Ebu Saîd el-Hudrî, Mücâhid (ö 103/721) ve Katâde'ye (ö 117/735) atfedilen görüşe göre bu âyetteki Ehl-i beyt'ten maksat Hz Ali, Fatıma, Hasan ve Hüseyin'dir; çünkü erkekler için çoğul muhatap zamiri olan ve siz manasına gelen ‘kum' zamirlerinin getirilmesi buna delalet etmektedir Ayette eğer Peygamberin hanımları kastedilmiş olsaydı, kadınlar için siz manasına gelen ve çoğul muhatap zamiri kullanılması gerekirdi
Prof Dr M Zeki Duman
|