Kırmızı İşıkta Yürümek |
09-07-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Kırmızı İşıkta YürümekKIRMIZI IŞIKTA YÜRÜMEK - Erdal Atabek Kitap Hakkında: Bu aralar, bir kitap okuma fırtınasıdır aldı başını gidiyor Bu kez fırtınadan bana kalan Sayın; Erdal ATABEK’in ‘KIRMIZI IŞIKTA YÜRÜMEK’ adlı kitabı oldu Nisan ayının henüz bizlere merhaba diyen bahar kokulu günlerinde başladım kitabı okumaya Bir ilkbahar sabahı güneşle uyandın mı hiç? diye mırıldanırken, çevirdiğim sayfada; ‘Bahar İzin İstemez’ başlıklı bir yazı Duygularıma rehberlik eden, o anı anlatan Diyeceğim o ki, hayata dair yaşanan ve yaşanacak olan çok şey var bu kitapta Sıkmayan, yalın ve dahası doğal Bize çok şey öğreten, ancak yaşamayı öğrenmeyi bize bırakan Sevgimiz kırmızı ışıkta Aşkımız kırmızı ışıkta İçimiz kırmızı ışıkta Dışımız kırmızı ışıkta Günümüz kırmızı ışıkta Gecemiz kırmızı ışıkta Kırmızı ışığa dur diyoruz Artık dur, artık sen dur Gökkuşağında yaşamak istiyoruz Yaşamın bin bir rengini istiyoruz İnsan insana yaşamak istiyoruz İNSAN İNSANA Kitabın İncileri: Gerçekler nasıl da derinlerde gizlidir 12 Duygular düşüncelerden daha hızlıdır, doğruyu da daha çabuk bulur 19 Kimi zaman bir an yaşanır, hiçbir zaman birimiyle ölçülemez Belki bir saniyedir, belki dakikalar, belki saatler, belki bir ömür 20 Günümüzün insanı ulaşamadığı gerçeklerin yerine bebekleri koyarak mutlu olmanın yolunu arıyor 20 insan kirleniyor insanın; duyguları kirleniyor, düşünceleri kirleniyor, umutları kirleniyor, sevinçleri kirleniyor İnsan insana duyarsız İnsan insana ilgisiz İnsan insana kayıtsız Oysa insanı görmemiz zorunlu, insana bakmamız zorunlu 23 Adı konmamış bir kölelik düzenini yaşamaya zorlanıyoruz 24 Umut, boş beklentilerle karıştırılıyor 24 Mutluluk; yasaklarla, tabularla, suçlulukla kirletiliyor Mutsuzluk yaygınlaştırılıyor, yerleştiriliyor, kutsanıyor 24 Sevgi de; sahip olmayla yer değiştiriyor Sadece sahip olduğumuz şeyleri seviyoruz Sahip olmadığımız hiçbir şeye sevgi duyamıyoruz 26 Önyargısız, şartlanmadan, baskı altında kalmadan, korkmadan, suçlanmadan özgürce düşünelim 29 Sahip olma bencilliğinin yarattığı nefretin yerine sevginin, düşmanlığın yerine dostluğun nasıl geldiğini görelim 30 Her bahar doğa gençleşir, biz yaşlanırız ‘Bahar yorgunluğu’ dediğimiz de, bizim baharla uyumsuzluğumuzdur 33 Sevgiyi izne bağlamadık mı? Sevgiyi alıp satmadık mı? Sevgiyi ‘sen bana-ben sana’ terazisine vurmadık mı? Sevgiyi korkutmadık mı? Sevgiye saygısızlık etmedik mi? 35 Sevgi yürekle görülür, yürekle bilinir, yürekle yaşanır 37 Sevgi bahar gibidir İzin istemez ve değerini bilenindir 37 Olaylara bir kere de kuşkuyla değil de ‘Neden olmasın?’ diye bakmaya çalışın 45 Doğayı kafeslere koyuyoruz, evimize kapıyoruz, onlarla oyalanmaya çalışıyoruz 46 Her şeyi ****laştıran bir yaşama biçiminde, duygular bunun dışında kalır mı? 46 ‘Vermek’ bir gönül tadıdır, bir davranış inceliğidir, bir insan eylemidir 55 Mutluluk saklanamaz Mutluluk insanın içinden sızar, bir yerlere girer, orayı değiştirir Bir de kokusu vardır Bilir misin mutluluk kokar 61 Koku ve dokunma İşte gerçek iletişimin iki yolu İnsanlar ikisini de unuttu 62 Dikkat edin, kendimizi hep başkasının gözüyle görmeye alışmışızdır Hep ‘başkaları bizi nasıl bulur’ diye düşünmüşüzdür 96 İnsan, insanca davranırken sadece büyür 97 Öfke kızartır, kızgınlık karartır, heyecan soldurur 99 Keşke, kendi bencilliğimizden, körlüğümüzden bir sıyrılabilsek 115 ‘Genç kadın olmak’ kendisine yazgı diye tanıtılan kafesi kabul etmemek, yazgının ne olduğunu sormak, yazgı denilen kafesi kırmak için çaba harcamaktır 135 ‘Çağdaş kadın’, kendini erkeklerin gözüyle değil, kendi insanlık değeriyle, değerlendirmek istemektedir 140 İnsanın her davranışının altında, sanıldığından daha karmaşık bir ruhsal mekanizma vardır 146 Kurumlar, insanların daha insan olmaları için varsa yararlıdır 159 ‘Kendi olmaktan vazgeçmek’ aslında ‘yaşama cesaretinden vazgeçmektir’ Evlilik kurumunu böyle görmek özünde insanın kendi kişiliğinden vazgeçmesidir ve yanlış olan da budur 159 Hiç unutmayın ki, mutluluğa yakın insanlar, gerçekte özgür ve bağımsız kişilikte olanlardır 159 Sevgiyi bilmeyenler, onu reddedenlerdir Sevgiyi reddetmenin asıl nedeni de bencillik ve korkudur 169 Sevgi, verebilme soyluluğuyla yaşama cesaretinin ortak ürünüdür 169 ‘Kıskançlık olayının’ gelişiminde hem ‘sevgi duygusu’, hem de ‘mülkiyet duygusu’ rol oynuyor 180 Kadının erkeği, erkeğin kadını kendi malı sayması kıskançlığın asıl nedeni 181 İnsanlar güvensizliklerinin adını sevgi koymuşlar, korkularını gizliyorlar 182 Duyguları olgunlaşmamış, düşünceleri gelişmemiş insan, yaşamak için başkasına yaslanmak zorunda kalıyor 182 İçimizde engellenen öyle çok insan var ki; fark etmediğimiz, yaşama hakkı vermediğimiz, dönüp bakmadığımız öyle çok insan var kiBelki de asıl yanlışımız bize öğretilen ‘tek insan öğretisine’ inanarak yaşamamızdır 188 İki insan çaba harcadıkları zaman, kültür ayrılığını, kültür zenginliğine dönüştürmeyi başarıyor 202 Gelecek yalnız erkeklerin değil, yalnız kadınların değil, bütün insanların geleceğidir 212 |
|