Prof. Dr. Sinsi
|
Şizofreni Hayatı...
(Şizofreni, zihin bölünmesi anlamına gelen bir hastalktr Biyolojik ve genetik faktörlerin yanı sıra, özellikle eğitimde tutarsızlk, verilen çelişkili mesajlar yahut belirsiz, anlamsz, korkutucu olaylar ruhsal dünyada bir parçalanmaya yol açabiliyor, bu da sonunda gerçeklerden tamamen kopmayı ve bir hayal dünyasýnda yaşamayı netice verebiliyordu)
Bu delikanlı o noktaya gelene dek neler yaşamıştı kim bilir?
"Ben iyiyim doktor ağabey, ben iyiyim, hiçbir şeyim yok Sağa çektim,bekliyorum " Böyle demişti Hüseyin, daha odaya ilk girişinde Onsekiz yaşındaydı şizofreni hastasıydı Gözlerinde hayalet görmüşçesine bir korku ile hiçbir şey görmüyormuş gibi boş bir bakış yer değiştiriyordu
Çocuk gibiydi tavırları
Büyümeyi reddetmiş, zamanı geri çevirip küçük bir çocuğun o problemsiz, saf dünyasına dönmüştü sanki Artık mücadeleyi bırakmş, dış dünyaya kapılarını kapatmştı Kendisine ait bilinmez bir dünyadaydı Neyi neden yaptığını, ne zaman ne yapacağını kestiremiyordu ailesi insanlardan
kaçıyor, bazen kendi kendine birseyler konuşup gülüyordu Ama, gariptir, halinden memnun görünüyordu Ve yerli yersiz aynı sözü tekrarlayýp duruyordu:
iyiyim ben, iyiyim Sağa çektim, bekliyorum "
Çocukluğundan ilk hatırladığı, babasından yediği bir
tokattı Oyundan eve biraz geç gelmiş, evdekiler onu çok merak
etmişlerdi "Geldim işte, sevinin" dercesine masumbir neşeyle yüzüne baktığı babasının öfke dolu bakışları, yediği tokat esnasında gördüðü yıldızlara karışmıştı Neye sinirlenmişti babası, bilemedi Çok korktu ve yatağına gidip ağladı
Babasının asabi olduğunu, bazen işten gergin geldiğini, o yüzden ufak şeylere sinirlendiğini,aslında iyi bir insan olduğunu zamanla annesinden
öğrenmişti iyi de, kendisinin ne kabahati vardı ki? Hem babası "Sizin için çalışıyorum, ablanın ve senin geleceğiniz için yoruluyorum" demiyor muydu?
Bizim için çalışıp yorulduğu ve sinirleri bozulduğu için bizi dövmesi nasl işti?
Bizden intikam mı alıyordu yoksa? Neden ki?
Bazen "aslan oğlum, akıllı oğlum" derdi babası kendisine, bazen de "salak, haylaz!"
Ne zaman nasl tepki alacağını bilemiyor, güvensizlikiçini kemiriyordu
Babasına bile güvenemeyecekse, bu dünyada kime güvenebilirdi ki?
Annesi, babasınn aksine, çok şefkatliydi Bir o kadar da evhamlı Devamlı peşinde dolaşr, "Hasta olacaksn" der, başka şey demezdi 
Bu aşırı ilgiden boğulacak gibi oluyordu bazen Ama seviyordu kendisini ve dövmüyordu ya; yetebilirdi bu Bu sevgi uğruna bazen kişiliğini feda etmesi
gerekiyordu ama, olsundu
Hep sevildiğini bilmek güven vericiydi zira Ama hayır; maalesef her zaman sevmiyordu annesi onu Uslu olduğu zamanlarda geçerliydi bu sevgi şartlı bir sevgiydi yani
Annesinin hoşlanmadığı bir şey yaptığnda "Seni doğuracağıma taş doğursaydm" sözünü sık duydu Bir gün dayanamayp "Acaba benim gerçek anne-babam siz
değil misiniz?" sorusunu sorduğunda, annesi öfkeli gözlerle "Saçmalama salak!" diye bağırdı
Bu cevap acaba ne anlama geliyordu?
Bazen annesiyle babası kavga ederlerdi
Daha doğrusu, öyle hissediyordu içeriden bağırışlar gelir, yanlarına gidince susarlardı Bir şey yokmuş gibi davranrlardı Ama evde birkaç gün sessiz bir gerginlik olurdu içini dağlardı bu gergin dönemler
Neydi problem, anlayamadı hiç Neden anlatmazlardı ki? Problem varsa söylesinler, yoksa güzel güzel sohbet etsinlerdi
Böylesi daha mı iyiydi sanki? Suratsz bir çocuk olmuştu artık
Evlerine bir misafir geldiğinde ise, aaafi biraz yerine gelirdi Anne baba ne kadar gergin de olsalar misafirin yanında gülümserlerdi çünkü
Yalancktan da olsa onları öyle mutlu, kibar, konuşkan görmek hoşuna gidiyordu
Hoşuna gidiyordu da, neden biz bize iken böyle davranmıyorlardı ki? Biz komşulardan daha mı değersizdik?
Saflık derecesindeki patavatszlığı misafirliklerde başına dert oldu
Anne-babasının evde "kel toş" dedikleri komşu evlerine misafir olduğu bir gün ona "kel toş" diye seslenince buz gibi bir hava esmişti Ablası çimdikledi
Yanlış mı söylemişti adını yoksa? Adı bu değil miydi? Niye öyle diyorlardı o zaman?
Gelen giden arttıkça, çelişkiler de artıyordu
"Yine mi o gıcık tipler geliyor? / Aman efendim ne iyi oldu da geldiniz?"
"O Ayten de çok saçmalıyor canm / Haklısın Aytenciğim,naaparsın?"
"Keşke evde yok deseydin oğlum / inanın çok özlemiştik "
Bir kenara çekilmiş, sessizce izliyordu çoğunlukla Bukarmaşk oyunun kuralı acaba neydi?
ilkokula başlayışını, evdeki sıkıntılardan kaçışolarak, sevinçle karşılamştı 
Ama siyah önlükler, anlamsz kısıtlamalar olmasa daha iyi olurdu Hele bazen bayat nutuklar atıp bazen de öfaaale bağıran asık suratlı öğretmenler olmasa çok da güzelolabilirdi Nutuklarda başka konuşuyorlardı,
koridorlarda başka
"Gelecek sizin elinizde / Siz haylazsınz!"
"Okuyup büyük adam olacaksınz / Adam olmazsnz siz!"
"Bu ülkenin umudu sizlerde /Sizi her gün dövmek lazm!"
"Atatürk bu ülaaai sizlere bıraktı / Aptallar!"
Anlayamıyordu çoğu şeyi Atatürk'ü öðretmişlerdi ona önce ve sonra ve hep-beden eğitimi dersinde bile "En büyük o! Bizi kurtardı Bir millet yarattı "
Ama Hüseyin dedesinden "Allah en büyüktür, tek yaratıcı Odur" diye öğrenmişti
Bir gün öğretmenine "Allah mı büyük, Atatürk mü?" diye sordu Öğretmen ters ters baktı ve "Böyle saçma soruları bir daha sorma; fena olur" dedi
Korktu yine Korkmaya alışmıştı zaten
Korkutucuydu dünya Nasıl korunacaktı?
İlkokul öğretmeni kopyaya çok kızardı Bir kez sınavda kopya çeken bir arkadaşını sınıfn ortasnda evire çevire dövmüş, hatta bacağını kanatmştı Kopya kötüydü, çekmemeliydi Hiç çekmedi de
Son sınıfta ilkokullar arası bilgi yarışmasına katıldılar
Final yarışmasında öğretmeni yanlarına yanaştı ve "şöyle bir soru gelecek, cevabı da şu" diye fısıldadı Duymazdan geldi 
Kopya kötü değil miydi?
Öğretmen kendilerini deniyordu herhalde Yarışmasonrasnda öğretmen "Beni niye dinlemediniz? Sizecevabı söyledim Ya yarışmayı kaybetseydiniz?" diye
bağırnca, kafası iyice karıştı
Bir gün birisi "Bunlar kamera şakasıydı" diyecek diye bekliyordu Ama
ya değilse?
Bir de kafasındaki çelişkileri tutabilseydi!Anlaşılan, onları kendi kendine ve kendince çözmesi gerekecekti Yapabilirse
Susmak çok iyiydi aslında Zaten ilkokulda öğretmenleri hep"Susun!Çok konuşmayn bakiim!" derdi Ama lisede öğretmenler "Niye aval aval bakıyorsunuz, derse katılın biraz, sizin gibi koyunlar yüzünden bu millet
geri kaldı!" deyince, sessiz ve uslu olma konusunda da çelişkide kaldı
Büyümeseydi keşke Hep küçük bir çocuk olarak kalsa ne iyi olurdu Zaten genellikle odasnda tek başına oyuncaklarıyla oynamasına, onlarla konuşmasına, annesi "Hâlâ çocuk gibisin" diye tepki gösteriyordu
Ergenliğe girdiğinde garip şeyler yaşamaya başladı Öteden beri bildiği bedeninde o güne dek bilmediği şeyler oluyordu Ama kimseye soramadı
Kimse de, ne olup bittiğini ona doğru düzgün anlatmadı
Ayıp deyip sustular "Kızlarn şeyi var mı?" sorusunun cevabını bile arkadaşlarıyla başbaşa verip üç ayda öğrenebildi Yine o dönemde öğrendiğini sandığı bir yığın şeyi düzeltmesi yıllarını alacaktı
Zaten kızlardan yana başı dertteydi hep Çıktığı bir kız olmadığı için arkadaşları kendisiyle alay ediyorlardı Üzülüyordu Neredeyse sırf bu alaylardan kurtulmak için, hoşlandığı bir kızı gözüne kestirdi 
Ders aralarnda onunla konuşmaya başladı Hatta ona âşık oldu bile denilebilirdi Ama bu kez de âşık olmasıyla alay edildi
İnsanlar neden böyleydi ki?
Bir gün teneffüste hoşlandığı kıza "Seni seviyorum" demek geldi içinden
Dedi de Ama kız ağlamaya başladı Hatta kendisini öğretmene şikayet etti Tabii ki, dayak yedi öğretmenden
Çok üzülmüştü Durumu düzeltmek için kızın yanına gitti, özür diledi ve "Tamam, seni sevmiyorum" dedi
Ama kız buna da ağladı Yine şikayet edildi, yine dayak yedi, yine anlayamadı neler olup bittiğini
Şu kızlar da garipti doğrusu
Okul dışındaki kızlara yöneldi ilgisi Yaşça büyük, tecrübeli ağabeylerle gezmeye başladı Çok şey öğrenebilirdi onlardan Öğrendi de
Caddelerde gezip, gelen geçen kızlara laf atmaya başladı
"Üf ağabey, şu kıza bak, çok güzel "
"Hakikaten Hüseyin, ne kız bee? Sana bakıyo oğlum,asıl şuna "
"Yok ağabey şu gelene asılayım Baksana o daha hoş Değil mi Ali ağabey?"
Değildi maalesef
"Daha hoş" deyip laf attığı kız, Ali abisinin kızkardeşiydi Birkaç küfürle paçayı kurtardı Sahipsiz kızlara asılmak iyiydi,sahipliler ise bacımız olurdu
Ama sahipsiz dediklerimiz de bizim gibi birilerinin ablası yahut kardeşi değil miydi? Acaba şu an ablasına kim nerede laf atıyordu?
İğrendi bu çifte standarttan Çözemedikçe çözülüyordu
Çok fazla kızla çıkmak makbuldü arkadaş çevresinde Popüler bir delikanlının fazla kız arkadaşı olmalydı Ama kızlarn erkeklerle fazla çıkmaları iyi değildi, "kaşar" damgası yerlerdi Peki o zaman
erkekler kiminle çıkacaktı ki?
Meselâ kendisinin kız arkadaşlarıyla gezmesi anne babasının hoşuna gitmişti
Ama ablasının bir erkekle çıkması evdekilerin en büyük korkusu idi Kendisine bir kız telefon edince "aslan oğlum" diyen bakışlar gezinirdi üzerinde Ama ablasını bir erkek ararsa evde kıyamet kopardı
"Bu tutarszlıklar beni deli edecek" diyordu içinden Sonunu hissetmişti sanki Kur'ân okumanın ve ondaki emirlere uymanın çok güzel olduğunu öðrenmişti lise yıllarnda
Anne babası Kur'ân okumazlardı, ama "Okumak lazım, iyidir" derlerdi "Okumak lazım, iyidir" derler, ama okumazlardı Normaldi artk bu çelişkiler; pek üstünde durmadı
O okudu, etkilendi Namaza başladı Kızlarla mesafeli olması gerektiğini de öğrenmişti Kız arkadaşlaryla samimiyetini azalttı Bira içmez oldu TV izlemedi, sohbetlere gitti
Bir gün anne babasını fısır fısır konuşurken gördü O akşam babası onu karşısna alıp konuşmaya başladı Bir problem olduğunu anlamıştı Bir problem olmasa babası onunla konuşmazdı çünkü; ancak bir problem varsa konuşurdu Sonunda babası dilinin altndaki baklayı çıkardı:
"Evladım, aşırı gitme Namazını da kıl, gereğindebara, pavyona da git
Kur'ân da oku, kızlarla gezip içki de iç Dengeli yaşa "
"Nerede yazıyor bu denge baba?" diye sordu Babası sinirlenip "İşte burada yazıyor" dedi ve avucunu gösterip yanağına okkalı bir tokat yapıştrdı
Ağlamıyordu artk Etkileniyormuş gibi yapmaya çalışıyordu Ama direnci zayflamıştı
Kur'ân'ı da,namazı da bıraktı
Evlerinde televizyon hep açık dururdu Bazen açık-saçık programlar olurdu
Spiker 'Şok, Şok! Şu rezilliğe bakın!' diye ekranı inletirken bir yandan da o rezillikler en ayrıntılı biçimde gösterilirdi
Babası da hem onları seyreder, hem de "Tövbe, tövbe! Başımıza taş yağacak; şunlarn yaptklarna bakın" derdi
Hüseyin "Baba, başka kanala geçelim" deyince de, "Biraz bakalım canım, meraktan izliyorum zaten, neler olup bitiyor bilmek lazm" diye cevap
verirdi Babasının bakışlarnda merak denilemeyecek garip bir pırıltı olurdu oysa Hüseyin farkndaydı bunun
Lise son sınıfta siyasetle ilgilenmek ama aşırı gitmemek gerektiğini öğrendi;nasl olacaksa? Ve haber programlarını izlemeye, gazetelerdeki köşe yazılarını okumaya başladı Birçokşey öğrendi;
özellikle dış politika konusunda Batılı olmak lazmdı Batılılar bizden üstündü Yok hayır, biz en üstündük Sadece, biraz geri kalmıştk Ama en güçlü, en akıllı bizdik 
Bu millet adam olmazdı Biz Batılıları seviyorduk, ama onlar bizi sevmiyordu Onlar bizi sevmediği için biz de onları sevmiyorduk Ama onlar gibi olmalıydk yine de
Sevmeliydiler bizi, biz onları sevmesek de
Hele Yunanlılar bize iyice düşmandılar Biz de onlardan nefret ederdik Hep savaşmış, hep yenmiştik onları Ama aslında kardeştik Bazen bizden
korktukları söylenirdi Sinirlendiriyordu bu bizi Bizden neden korkuyorlardı ki? Fazla sinirlenirsek canlarına okurduk onlarn Korkmasınlardı bizden
Araplar ise zaten oldum olası bizi sevmezlerdi Biz de onları hiç sevmezdik Ama onlar bizi neden sevmiyordu ki? Biz onları hep sevmiş, hep iyilik yapmış değil miydik? Oysa onlar bize hep kötülük yapmak
istiyorlardı Bizi sevmeleri lazımdı Ama bizim onları sevmememiz lazımdı 
Zihni iyice dağılmaya başlamıştı İçine kapanmaya başladı Odasından
çıkmamaya başladı Hayallerle avundu Hayallerinde
herşey netti, kontrolü altındaydı En iyisi buydu galiba Ama annesi neden ona garip garip bakmaya başlamıştı ki?
Askere gitmeden önce bir işe girip çalışmak istedi Birkaç yere başvurdu Torpilliler yüzünden ilk başvurduğu yere alınmadı Babaı öfkelendi "Bu torpil yüzünden memleket batacak" dedi Bir hafta sonra ikinci
başvurduğu yer için torpil bulunca sevindiler Başkası lehine olunca kötüydü torpil Ama, biz yapınca iyi oluyordu
İşyerinde bir kıza âşık oldu Tutunacak bir dal arıyordu bu çalkantılar arasında Her şey bozulmuştu, o kız tertemizdi Onunla hayatı sihirli bir değnek değmişçesine değişecekti
O da Hüseyin'i sevecekti mutlaka, hatta seviyordu galiba Zaten geçen gün
işyerinde sudan bir sebepten bağırmıştı ona; tıpkı küçükken annesinin yaptığı gibi Seviyordu kesin, ama tutucu bir aileden geldiği için bunu pek belli etmiyordu
Özellikle sessiz, mazbut bir kız oluşundan hoşlanmıştı onun Ama yaz gelince son hayal kırıklığını yaşadı Sevdiği kız bazen kısacık etekler
giyiyordu Otururken de, görünmesin diye eteğini
habire çekiştiriyordu Niye kısa giyiyordu ki o zaman? Uzun giyse rahat ederdi Dayanamayış bunu söyledi bir gün
Kız utançla karışık gülümsedi, ama giyimini değiştirmedi Sonra bir gün onun yazın plajda bikiniyle dolaşıp erkek
arkadaşlarıyla denize girdiğini öğrendi "Nasıl yani???"
Karşımda oturmuş kendi kendine konuşup gülen bu delikanlı, aslında kendince kurtuluşu seçmişti anlaşılan Çocukluğundan beri bu hayatı, bu insanları çözememiş, doğru bir pusula, tutarlı bir rehber bulamamış, çifte standartlarn, yaman çelişkilerin çekiştirmesine dahafazla dayanamamış ve huzuru ancak gerçeği reddederek bulmuştu işte
Bu kuralsz trafik, üstüne gelenler, arkadan sıkıştıranlar, yol isteyenler, küfredenler yüzünden, hayat yolculuğunda sağa çekmişti Bekliyordu
"Ben iyiyim artk, hiçbir şeyim yok doktor ağabey, çok iyiyim ben Sağa çektim, bekliyorum "
|