Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Psikoloji / Sosyoloji / Felsefe

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
insan, makaleler, psikolojisi, üzerine

İnsan Psikolojisi Üzerine Makaleler

Eski 09-06-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İnsan Psikolojisi Üzerine Makaleler



Duygusal Zeka (EQ)

Hayat yüksek zekalı ama başarısız insanlarla doludur Bu kişiler zekaları yüksek olmasına rağmen, gerektiği yerde gerektiği gibi davranmamış ve hayatta kaybetmişlerdir Örneğin, zekalarını sadece toplumu yermek için kullanmış veya her şeyi küçümsediklerinden ya da basit gördüklerinden, uğraşmaya değer bulmamışlar, böylece sıradan insanların vardıkları beceri ve başarı düzeyine ulaşamamışlardır İnsanlarla iyi ilişki kuramamışlar, belirli bir hedefe doğru gidememişlerdir Tembelliklerini yenememiş veya zekalarını kötü amaçlar ve uğraşlar için kullanmışlardır Zeka bir güçtür, kullanılmaz ya da iyi bir amaç için kullanılmazsa, hiç bir işe yaramaz ya da sadece yıkıcı olur

Hayatta başarılı olmak için zeki olmak yetmez, duygusal zekanın da yüksek olması gerekir Duygusal zeka son yıllarda yeni bir kavram olarak ileri sürülmüş olmakla beraber, eskiden beri bilinen akıllı ve uyumlu davranış özelliklerinden başka bir şey değildir İnsanlarla iyi iletişim kurmak, ne zaman ne yapacağını bilmek, fırsatları iyi değerlendirmek, belirli olumlu bir amaca doğru ilerleyebilmek, kararlı olmak, gelip geçici esintilerden etkilenmemek gibi nitelik ve becerileri içerir

Duygusal zekanın belli başlı özellikleri şunlardır:

· Kendini tanıma: Duygusal zekası yüksek olan kişi, duygu ve düşüncelerinin, tercihlerinin, eğilimlerinin, zayıf ve kuvvetli yanlarının farkındadır Yeteneklerini, eğitimin ona sağladığı donanımı bilir Bunlara dayanarak kararlar alır, kendine hedefler seçer, yani seçimleri ve amaçları kendiyle ilgili gerçeklerle uyumludur

· Duygularını kontrol edebilme: Anlık başarılardan, hazlardan uzak durmayı bilir Sonradan pişman olacağı duygu patlamalarına kapılmaz, gereksiz atılganlıklar yapmaz Karamsar ya da endişeli duygulara kapılmaz, bunların kendisini yapmayı planladığı işerden uzaklaştırmasına izin vermez Bunları yatıştırmak ve özümsemek için bir yol bulabilir Düşüncelerini ve eylemlerini belirli bir hedefe odaklayabilir

· Kendiliğinden güdülenme: Kendi hedeflerini kendisi belirler, başkalarının zorlaması olmaksızın, bunları gerçekleştirmek için tüm çabasını ve yeteneklerini ortaya koyar, hedefine kilitlenebilir, bundan heyecan ve zevk duyar Hedeflerin peşinden giderken geçici hazlarını erteleyebilir Bir sınava girerken ya da bir çalışmayı yürütürken, heyecanını başarıyı artıracak şekilde kullanabilir Başarısızlığa uğradığında umut ve iyimserliğini korur, yeniden deneyebilir

· Başkalarının duygularını paylaşma: Diğerlerinin hissettiklerine karşı duyarlıdır Kendini onların yerine koyabilir Böylece karşı tarafın duygularını kavrar ve derinliği olan, uyumlu bireysel ilişkiler geliştirebilir

· Toplumsal etkinlik: Kişiler arası çatışmaları çözmekte başarılıdır Bir ilişkinin ve grubun nabzını tutar Dile getirilmemiş paylaşılan duyguları ifade edebilir Bir grubun organizasyonunda liderlik nitelikleri sergiler ve kişiler bunu doğallıkla kabul eder

Duygusal zeka kalıtsal özellikler, çocukluk deneyimleri ve öğrenme sonucu oluşur Bir diğer deyişle, duygusal zekayla ilgili becerilerin çoğu öğrenme ve alıştırmayla geliştirilebilir İleri yaşlarda davranış kalıplarının değiştirilmesi zor ya da imkansızdır Mümkün olsa bile, kişi becerilerini kullanacağı alanı ve zamanı yitirmiştir Buna karşılık çocukluk ve ilk gençlikte kazanılan tepki biçimleri ve beceriler yaşam boyu sürer, bu nedenle duygusal zekanın geliştirilmesi en iyi fırsatın çocuklu dönemi olduğu söylenebilir

Psikiyatri Uzmanı Doç Dr Arif Çelebi
Vakıf Gureba Hastanesi


Alıntı Yaparak Cevapla

İnsan Psikolojisi Üzerine Makaleler

Eski 09-06-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İnsan Psikolojisi Üzerine Makaleler



Türkiye Ruh Sağlığı Profili Araştırması

Çocuklardaki davranış ve duygusal sorunlar ile yetişkinlerdeki ruhsal bozukluklar toplumda yaygın olarak görülmelerine karşın yeterince tanınmamaktadır Yapılan epidemiyolojik çalışmalar, yetişkinlerde her 4-5 kişiden birinde tedavi gerektirecek düzeyde ruhsal hastalık bulunduğunu, çocuk ve gençlerde ise davranış ve duygusal sorunların yaygın olduğunu göstermektedir Toplumda bir ruhsal hastalığı olan bireylerin ya da sorunlu çocuğu olan ailelerin pek azı tedavi için başvurmakta, başvuranların büyük çoğunluğuna tanı konamamakta, tanı konanların ise küçük bir grubu etkili tedavi alabilmektedir Ruhsal hastalıkların eskiden çok iyi bilinmeyen bir yönü de yol açtıkları yetiyitimidir Sadece ağır akıl hastalıkları değil, depresyon ve bunaltı bozuklukları gibi sık görülen ruhsal rahatsızlıklar da kişinin iş, eğitim ve sosyal yaşantısında ciddi sorunlar yaşamasına, belirgin iş gücü kaybına yol açmaktadır Ruhsal hastalıkların neden olduğu yetiyitiminin bedensel hastalıkların neden olduğundan daha az olmadığı bilinmektedir Bu da ruhsal hastalıkların önlenmesi ve tedavisinin ne denli önemli olduğunu göstermektedir
Standart değerlendirme araçlarının kullanımının yaygınlaşması kültürlerarası karşılaştırmaları mümkün kılarak çocuk ve erişkin ruh sağlığı sorunlarının daha iyi anlaşılmasını sağlamaktadır Ruh sağlığı hizmetlerinin planlanmasında ruhsal sorunların yaygınlığı ve ilişkili faktörlerin iyi bilinmesi temel önem taşır Bu bilgiler ise geçerliliği ve güvenilirliği sınanmış değerlendirme ölçeklerinin kullanıldığı, iyi düzenlenmiş epidemiyolojik araştırmalarla elde edilebilir
Sağlık Bakanlığı Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nün başlattığı “Türkiye Ruh Sağlığı Profili” araştırması yukarıda sözü edilen nedenlerle erişkinlerde sık görülen ruhsal hastalıkların, çocuk ve gençlerde davranışsal ve duygusal sorunların yaygınlığı, demografik değişkenlerle ilişkisi, ruhsal ve bedensel sorunların neden olduğu yetiyitimi ve bireylerin ruh sağlığı hizmetini kullanımlarıyla ilgili bilgi toplamayı amaçlamıştır
Türkiye Ruh Sağlığı Profili Araştırması tabakalı, çok aşamalı, kümeli, olasılık örneklemesidir Son aşamada seçilen birim olan kümenin her tabakada seçilme olasılığı eşit olduğu için araştırma kendinden ağırlıklıdır Tabakalar Türkiye’nin 5 demografik bölgesi ve 3 yerleşim yeri tipinin (il, ilçe, köy) çaprazlanmasıyla oluşturulmuştur Araştırmanın bulguları 15 tabaka ve 4 büyük kentimiz ile bunların herhangi bir şekilde birleştirilmesiyle elde edilen toplum kesimlerine genellenebilir
Araştırmada saha çalışması için il denetçileri örnekleme çıkan illerde görev yapan Ruh sağlığı Şube Müdürleri ya da Ruh Sağlığı Şubesinden sorumlu Sağlık Müdür yardımcısından, görüşmeciler ise sağlık ocaklarında görev yapan doktor, ebe, hemşire ve devlet hastanelerinde çalışan psikolog ve sosyal hizmet uzmanlarından oluşmuştur İl denetçisi ve görüşmecilerin eğitimi iki aşamada iki ayrı grup halinde yapılmıştır Alan çalışması da iki aşamada gerçekleştirilmiştir Birinci aşamada Aralık 1995 - Ocak 1996 tarihleri arasında İç Anadolu ve Güney Anadolu bölgeleri, ikinci aşamada ise Nisan-Mayıs 1996 tarihleri arasında Batı, Kuzey ve Doğu Anadolu bölgelerinden örnekleme çıkan illerde alan çalışması yapılmıştır
Annelerden elde edilen bilgilere göre 2-3 yaş grubu çocuklarda sorun davranışların görülme sıklığı %109, 4-18 yaş grubunda %113 olarak bulunmuştur Öğretmenlerden elde edilen bilgilere göre 5-18 yaş grubunda sorun davranış oranı %116, gençlerin kendilerinden elde edilen sonuçlara göre ise %119’dur Her üç bilgi kaynağından elde edilen bilgiler doğrultusunda toplumumuzda İçe Yönelim sorunlarının Dışa Yönelim sorunlarından daha fazla olduğu görülmektedir Şehirlerde ruhsal hastalık görülme oranı, kasaba ve köylerden yüksektir Coğrafi bölgelere göre ruhsal hastalık dağılımı farklılık göstermektedir Genel olarak çocuk ve gençlerde sorun davranışların yaklaşık %11 olarak bildirilmesine karşın, 2-3 yaş grubu çocuğu olan ailelerde ruh sağlığı hizmetine başvuru hiç yoktur; 4-18 yaş grubunda bu oran % 02 olarak bulunmuştur 11-18 yaş grubundaki gençlerin %5’i davranış ya da duygusal sorunlarından dolayı yardıma ihtiyaç duyduklarını belirtmelerine karşın, başvuru oranı % 03 olarak bulunmuştur
Erişkinlerle ilgili verilere göre son 12 ayda herhangi bir ruhsal rahatsızlığı olan kişi oranı %172’dir Kadınlarda ruhsal rahatsızlık görülme oranı erkeklerin iki katı fazladır Eğitim, medeni durum gibi değişkenler ruhsal hastalık yaygınlığını etkilemektedir Şehirlerde ruhsal hastalık görülme oranı, kasaba ve köylerden daha fazladır Coğrafi bölgelere göre ruhsal hastalık dağılımı da farklılık göstermektedir: batı bölgesinde oranlar en yüksektir Ruhsal hastalık varlığının belirgin olarak iş gücü kaybına, işe gidememeye yol açtığı ve bu kaybın bedensel hastalığı olanlara göre daha fazla olduğu görülmüştür Deneklerin son bir yıl içinde ruhsal şikayetlerle tedavi başvurusu yapma oranı %47’dir Başvuru oranları kadınlarda erkeklere göre iki kat daha fazladır Ruhsal nedenle ilk başvurulan kişi sıklık sırasına göre psikiyatri uzmanı (%39), psikiyatri dışı uzman (%33), pratisyen (%21) ve hocadır (%36) Araştırma anında psikotrop ilaç kullanma sıklığı %5’tir İlaç kullanım oranı kadınlarda erkeklere göre iki kat daha fazladır Araştırma anında kullanılan ilaçların üçte ikisi antidepresanlar, dörtte biri sedatif/hipnotiklerdir
Türkiye Ruh Sağlığı Profili bulguları ruhsal hastalıkların yaygınlığı ve sonuçlarıyla ilgili önemli bilgiler sağlamaktadır Araştırma ruhsal hastalıklarla ilgili Türkiye nüfusunu temsil eden ilk çalışma olması, çok sayıda ruhsal sorunun taranmış olması, hem çocuk hem erişkin örneklemini içermesi gibi nedenlerle önemlidir

Ruh Sağlığı DBşk

Alıntı Yaparak Cevapla

İnsan Psikolojisi Üzerine Makaleler

Eski 09-06-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İnsan Psikolojisi Üzerine Makaleler



İnternet Bağımlılığı Tanı Kriterleri

İnternet bağımlısı olan kişide aşağıdaki özellikler tespit edilir:

A- İnternet için ayırdığı süre ona yeterli gelmez Doyuma
ulaşmak için, internete, daha fazla zaman ayırma ihtiyacı
duyar

B- İnternet kullanımını bırakması ya da azaltması sıkıntıya yol
açar

- Psikomotor ajitasyon, anksiyete gelişir Zihni internette ne
olup bittiğine takılıp kalmıştır İnternetle ilgili fanaaai ve
hayaller kurar
- İnternet kullanımının bırakılmasıyla ortaya çıkan
şikayetler, sosyal, mesleki yaşantısını olumsuz etkiler
- Yeniden internet kullanımıyla şikayetleri azalır

C- Kişi, internete planladığından daha sık girer, daha uzun
süre kalır

D- Kişi, sürekli olarak, internet kullanımını sınırlamak ya da
bırakmak isteğini duyar ve bu konuda başarısız girişimler
yapar

E- İnternetle ilgili değişik aktivitelere (kitap, taratıcılar,
yüklenecek programlar, vs) çok zaman ve para harcar

F- Aşırı internet kullanımı nedeniyle, kişide, sosyal, mesleki,
ailevi ilişkiler aksar; bedensel ve ruhsal bozukluklar ortaya
çıkar

Nöropsikiyatri Uzmanı Doç Dr Arif Çelebi
Vakıf Gureba Hastanesi

Alıntı Yaparak Cevapla

İnsan Psikolojisi Üzerine Makaleler

Eski 09-06-2012   #4
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İnsan Psikolojisi Üzerine Makaleler



Stres ve Trafik Psikolojisi

Stres Psikolojisi
“Stres” sözcüğü günlük hayatımızda, hekimlik uygulamasında ve bilimsel alanda, yayınlarda çok yaygın olarak ve değişik anlamlarda kullanılır Tarihsel olarak Latince “Estricitia” fiilinden türemiş olup “basınç, yüklenme, gerilim, zorlama” anlamına gelen bu terim günümüzde tıpta kullanılan anlamıyla, genel adaptasyon sendromu çerçevesinde Selye tarafından bilimsel model olarak geliştirilmiştir İşte, henüz Selye tarafından psikiyatri ve genel tıp için geçerli bir model olarak ortaya atılışından bu yana yaklaşık 40 yıl geçmesine rağmen, günlük hayatımıza yerleşmiştir Hatta bazı Batılı kaynaklar XIX yüzyılın ilk çeyreği Orta Avrupa’sı gibi yeni bir sıkıntı, stres çağının yaşanmakta olduğunu belirtir Aslında bu terimle sembolize olan ya da anlatılmak istenen temel yaklaşım, ileri uzmanlaşma sürecinde olan günümüz tıbbının insan varlığını ve hastalıkları biyolojik, ruhsal, sosyal bütünlüğü içinde ele alması gerektiği düşüncesidir

Tıpta “stres” sözcüğü, insanda zorlanmaya neden olan, uyum ve dengeyi bozan, fiziksel, çevresel, ruhsal, toplumsal ve psiko - sosyal etkenleri, organizmada bu etkenlere karşı gelişen olumsuz değişiklikler ve tepkileri anlatmak için kullanılır Bu zorlayıcı etkenler hava kirliliği, radyasyon, kalabalık gibi fiziksel, kimyasal, çevresel; iş, ev ortamı ve sosyal iletişim odaklarına ilişkin psiko - sosyal sıkıntı; korku, hayal kırıklığı gibi psişik ve düşünce düzeyinde olabilir Yaşam dönemleri ve krizleri başlı başına stres odaklarıdır
Hızlı nüfus artışı, dünya ve toplumdaki hızlı değişmeler, bu değişikliklere uyum güçlüğü, gelecek endişesiyle, yapılarında ve insanlar arası ilişki ve etkileşimde değer yargısı çatışmaları, kayıp olayları, izolasyon, kronik hastalıklar günümüz insanını etkileyen özel psiko - sosyal etkenlerden bazılarıdır

Günümüz insanı artık belki ilkel biyolojik düzeyde tehdit edilmiyor; ancak işte, yolda, evde, iç dünyasında, düşüncelerinde, iç çatışmalarında zorlanıyor Fakat biyolojik savunma mekanizmaları ilk insanınkinden pek fazla farklı değil Bu nedenle zorlamaya karşı davranış, düşünceye ait savunma düzenekleri ve sosyal koruyucu yöntemler geliştirmek zorundadır İşte, çok değişik zorlayıcı hayat vakaları kişiye, topluma, yaşa, kültüre, benlik gücümüze ve benzer birçok etkene bağlı olarak psiko - sosyal sağlığımızı ve uyumumuzu etkiler

Biyolojik çevrenin aaaabolizma üzerinde etkileri
Devamlı dışarıda görev yapan insanlar; atmosferdeki metorolojik elementlerden canlı organizması üzerine etkisi bulunan ısı, nem, hava basıncı, güneş ışıması süresi, hava basıncının alçalma şiddeti, alçalma türü, hava bulanıklığı, bulutlanma derecesi, rüzgar yönü ve hızı, hava içindeki maddeler ve bunların yoğunluğu ve gücünden çok fazla miktarda tesir altında kalırlar

Biyolojik çevreden etkilenme sonucu ortaya bedensel birtakım hastalıklar çıkar Bunlardan söz etmek konumuzun dışında sayılır Biz daha çok ruhsal rahatsızlıklardan ve problemlerden söz etmek istiyoruz

Biyolojik çevrenin kirlenmesi sonucu insanlar da bu işten nasibini alır Çevre içinde beslenmeye yönelik maddelerin bozulması ya da yok olması insan sağlığı için bir sakınca oluşturur Tabiatın yeşil alanlar, kırsal ve sulak yöreler, deniz kıyıları gibi gezinti ve görüntüsü insana hoşluk verip ferahlatıcı, dinlendirici olan bölgelerin de yok olup daralması, fiziki sağlığın yanı sıra ruh sağlığı açısından da zararlı bulunur

Prof Dr İbrahim Balcıoğlu
İ Ü Cerrahpaşa Tıp Fakültesi
Psikiyatri Anabilim Dalı Öğretim Üyesi
İç Hastalıkları Uzmanı (Psikiyatri)

Alıntı Yaparak Cevapla

İnsan Psikolojisi Üzerine Makaleler

Eski 09-06-2012   #5
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İnsan Psikolojisi Üzerine Makaleler



Gürültü ve Ruh Sağlığı

“Ses ve işitme” canlılara verilen en önemli özelliklerden ikisidir İnsanlarda ses ve işitme, temel ihtiyaçlar ötesinde, yüceltilmiş bazı görevleri de üstlenmiştir Güzel sisi duymak, haz duygularını okşayan müzik melodilerini dinlemek dinlendirici, haz verici şeylerdir Bunlar sesin olumlu, hoşa giden yanları iken, birde hoşa gitmeyen türde sesler vardır ki, işte o zaman “gürültüden” söz edilir
Fiziki nitelikleri insanın diğer insanlarla ve çevresiyle olan ilişkileri bozduğunda veya o ses ile ortaya çıkan akustik enerji kişide gereksiz stres oluşturup gerçek fizyolojik yıkıma neden olduğunda, ses “gürültü” olur
Gürültü, bugünün, teknoloji çağında ferdi alanı tehdit eden, hatta bunu ortadan kaldıran unsurların başında gelir Bu sebeple de sıkıntı verici, nahoş hisler uyandırıcı bir stres faktörü olarak ele alınmalıdır Demek ki gürültü insanın gerek fiziki ve gerekse ruhsal sağlığı için stres yapıcı bir faktördür
Affeksiyon, orientasyon, idrak, dikkat, hafıza, zeka, düşünce ve korunma melekeleri gibi psikolojik melekelerin birlikte düzenli, ahenkli bir şekilde çalışmaları ile insan sağlıklı bir ruh yapısına sahip olur

Gürültü, ruhsal dengemizi etkiler Gürültü, beyin biyokimyasını etkilemekte, mediatör maddelerin beynin omurilik sıvısındaki seviyesinde ve beyin dokusundaki miktarlarını ve aaaabolizmalarını değiştirebilir
Hava kirliliği, çevre kirliliği ve gürültü kirliliği de salgın hastalıklar gibi önem kazanmaya başladı İnsan beyni dışarıdan birtakım tembihler alarak gelişir Ancak, bu tembihlerin, onda “haz duygusu” meydana getirecek cinsten tembihler olması gerekir Güzel bir dünya yerine, çirkinliklerle dolu bir dünyayı seyretmek veya kuş cıvıltılarından veya tatlı musiki nağmelerine kadar gönlümüze hoş gelen şeyler yerine, kulaklarımızı tahriş eden gürültüler içinde yaşamaya mecbur olmak, sadece sinirlerimizi bozmakla kalmaz; meydana getireceği çeşitli kişilik kusurları sonucunda insanı içinde yaşadığı topluma düşman edebilir Nice saldırganlık halleri gürültüye reaksiyon olarak ortaya çıkmıştır
Ses tembihi, hem de bir musiki gibi ritmik tembihler, rahim içi hayatta annemizin kalbinin atışlarını dinlemekle başlar Sonra hayat boyu kendi kalp seslerimiz duyarız O halde “sesin” farkına vardığımız ilk elemanı “ritim”dir Ses, çevremizdeki havanın ritmik titreşimleriyle hasıl olur Bu titreşimlerin frekansı, sesin incelik ve kalınlığını, perdesini, tonunu meydana getirir Bir sesin bunun gibi belirleyici bir çok elemanı vardır Bütün bunlar bizim sinir sistemimize ulaştıkları zaman, bir zevk duygusun meydana getirecekleri yerde, sıkıntıya ve huzursuzluğa sebep olurlarsa onun adına “gürültü” denir Bu tariften de anlaşılacağı gibi, bugün musiki olduğu zannedilen birçok ses de aslında birer gürültü örneğidir
Sesin İnsan Davranışları Üzerindeki Etkileri
Günümüzde insan, teknolojik gelişmeye paralel olarak, jet uçakları, yer altı trenleri ve pop müzik konserleri gibi çok yüksek düzeyde arka plan gürültülerine alışmak zorunda bırakılmıştır Bu tür gürültülerden şiddetleri 80 ile 120 desibel arasında olanlar normal konuşmayı imkansız kılar Şehirlerde taşıtlar, makineler gürültünün artmasına sebep olur
Sesin insan davranışı üzerindeki etkilerini araştırmaya yönelen deneysel çalışmalar başlıca 5 grupta toplanır:

1- Genel olarak sesin davranış üzerindeki etkisi
2- Sese ilişkin değişmeler karşısında fizyolojik tepkiler (audio - motor ya da duyu kanallarından)
3- Sese bağlı değişmeler karşısında psikolojik tepkiler (frekans ve şiddet değişmeleri karşısında)
4- Sese bağlı haberleşme sorunları (konuşma maskeleme, ses kaynağının konumu ile ilgili sorunlar)
5- Sese bağlı olarak iş performansı (zihni işler, sese bağlı şartlar ve arka plan müziği)

Sesin m e t a bolizma üzerindeki etkileri
Ses, insanın varlığına da yokluğuna da en hassas olduğu uyaranlardan biridir Araştırmalar göstermiştir ki, sağırlık körlükten daha acı verici ve sinir sistemini bozan bir duyu kaybıdır Bunu, göz kapakları sayesinde zaman zaman görme duyusundan uzaklaşmamıza rağmen, kulaklarda böyle bir kapak olmadığı için işitme duyusunun kaybına ait bir tecrübemizin mevcut olmamasına bağlıyorlar Strese sebep olan olarak, gürültünün spesifik tesiri kulakta kalıcı veya geçici sağırlık ise, diğer etkileri de yukarıda sayılan ve ruh sağlığımızın bozulması ile kendini gösteren genel belirtilerdir Gürültünün sebep olduğu kalıcı veya geçici sağırlık, kişide şüpheciliğe, saldırganlığa, iç kapanıklığa sebep olur

Eğer bir uyarıcı sinir sisteminiz için rahatsızlık kaynağı oluşturuyorsa, ondan uzaklaşmaya çalışırız Bu mümkün olmadığı taktirde, o uyarıcının sinir sistemimize giriş kapılarını elimizden geldiğince örteriz Bunun en tipik örneği Rock and Roll denen müzikle meşgul olan müzisyenlerin bir saat bu işi yaptıktan sonra, 15 - 20 desibel seviyesinde işitme kaybı göstermeleridir Bu sonuç, organizmanın bir çeşit müdafaa reaksiyonu olarak ortaya çıkar Eğer uzun süre böyle bir uyarıcıya maruz kalınırsa, içe dönüklük, sıkıntı ve saldırganlık gibi kişilik kusurları gözlenir Rahatsızlık duygusu, sinirlenme, gürültüye karış verilen tepkilerin en yaygın ve karmaşık olanıdır Gürültü ve yüksek ses dikkati dağıtır, kişinin moralini bozar Bu yüzden savaşlarda, yüksek ses karşı tarafı korkutmak ve moralini bozmak için kullanılmıştır

Gürültü kişide uyku bozukluklarına da sebep olur Uyku sırasında, kişiyi uyandıracak desibele varmayan ama uyartı niteliği taşıyan sesler, onda sempatik tonus artışına neden olarak kan damarlarında daralma, kalp atışlarında hızlanma, kas tonusunda değişiklik yaparlar Bunlar da onun derin uyku dönemine varmasına engel olur Gürültüden etkilenmenin sürekliliği halinde uykusuzluk, sinirlilik, yorgunluk gibi hafif ruhi değişikliklerin yanı sıra hezeyanlı ve hatta paranoid durumlar gibi ileri derecede ruhsal bozukluklara da rastlanmıştır
Sesin ruhsal açıdan gürültü niteliğini alması sırasında, algı mekanizması işe karışır O sesin, kişi için taşıdığı anlam da sesin değerlendirilmesinde belli ölçüde rol oynar Eğer o ses kişinin hoşuna giden bir olayı simgeliyorsa, belki de daha alçak olan ama onun hoşuna gitmeyen bir olaya ait olan sesten daha az rahatsız edici nitelik kazanmıştır Kişinin çıkarları da sesin gürültü olarak algılanmasında etkili olabilir

Prof Dr İbrahim Balcıoğlu
İ Ü Cerrahpaşa Tıp Fakültesi
Psikiyatri Anabilim Dalı Öğretim Üyesi
İç Hastalıkları Uzmanı (Psikiyatri)

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.