Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Psikoloji / Sosyoloji / Felsefe

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
çocuktum, obsesiftim

Çocuktum, Obsesiftim!

Eski 09-06-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Çocuktum, Obsesiftim!




Çocuktum, Obsesiftim!

Dört yaşına gelene kadarki hayatımıza hükmeden korkular, sonrakilerin “giyinmemişi” sayılabilirler Tehlikenin kucağına atılmamak için elinden geleni yapanların bir kısmı


"Hayatın giderek karmaşıklaştığı dönemlerde, hayatı anlamakta zorluk hissettiğimizde, elimizdeki mevzilere sıkıca sarılmamızın ilk provasını bebeklikten çocukluğa geçiş yıllarımızda yapıyoruz Hayatın korkutuculuğunu ilk hissettirmesi ile birlikte"
1 Obsesif olunmaz, obsesif kalınır
Üç yaşındaki çocuklara bir bakın, ağzının kenarına bulaşan yağdan rahatsız olmayanını bulana ödül var Oyuncaklarının onun kafasına göre olan düzenini bozun bakalım, cesaretiniz varsa Tertip ve intizama olan merakları dorukta olan bu çocuklar büyüdüklerinde nereye gidiyorlar? Prefontal korteksin müthiş bir büyüme hamlesi geliştirdiği o yıllarda, her şeyi bir sınıfa sokmak, görülen her nesnenin yaşanan her dakikanın adını ve anlamını repertuarımıza kaydetmek için obsesif olmayıp da ne yapsak? Hayatın giderek karmaşıklaştığı dönemlerde, hayatı anlamakta zorluk hissettiğimizde, elimizdeki mevzilere sıkıca sarılmamızın ilk provasını bebeklikten çocukluğa geçiş yıllarımızda yapıyoruz Hayatın korkutuculuğunu ilk hissettirmesi ile birlikte Bu dönemin obsesif stilini bir türlü bırakamayanlar, hayat boyu aynı stille devam etmeyi, öyle kalmayı, ya da sıkıştıklarında öyle olmayı “tercih” ediyorlar Her şey “hep öyle” ya da “hep böyle” kalsın diyenler , obsesif kalıyorlar Nedeni? Nedeni uzun hikaye, ama kuşaklar boyu aynı obsesif stile sahip en azından bir birey bulundurmayı “âdet” edinmiş bir aileye mensup olmak, desek “Genetik belirlenim” demenin bir başka yolu işte
2 Bir ayrılık, bir yoksulluk, bir ölüm
Dört yaşına gelene kadarki hayatımıza hükmeden korkular, sonrakilerin “giyinmemişi” sayılabilirler Tehlikenin kucağına atılmamak için elinden geleni yapanların bir kısmı, bildik ve emniyetli saydıklarından ayrılmamak için bir şeylere “takılmayı” dener Uyku vaktinde, mesela Uyumamak için direnen çocuklar, takıntılarını uygulamaya sokarlar Yatmadan önce söylettirilen marşlar, bir masal, iki masal, üç masal Bitmek bilmeyen ayrılık merasimleri Hiç yatmasam, n’olur sanki? Yattığımda sonrada kalktığımda, yattığımdaki gibi bir dünyaya kalkabilecek miyim?Hayat bıraktığım yerden devam edecek mi?
Bu soruyu açıkça sormayan bir çocuğun, sorusunun “doğru” cevabının ürkütücülüğünü hissettiğini, ama kelimelendiremediğini düşünüyorum
O ürküntünün verdiği dehşetle, ne yaptığını bilir mi insan? Çocuk açısından güvenliği tehdit edilen her şey, bir takıntı sebebi sayılabilir Güvenliğinin gerçekten ne kadar sağlam olduğunu anlamak zorundayız Ah, elbette, obsesifliğin tehditleri önleyici ya da güvenliği sağlayıcı bir yöntem olarak işe yaramazlığı aynı mesele Ama, ya bildiğiniz bir rahatlama yolu yoksa obsesifleşmekten başka?
3 Güvenli kucaklar
Felaketlerden kaçmanın en güvenli yolu, güvenli kucaklara sığınmak Daha bebekken aldığımız “ders”ten yararlanmayı sürdürenlerimiz, kucaktan hiç inmemeyi veya kucağa hiç çıkmamayı seçenler olarak ikiye ayrılabilir İki durumda da senaryo aynı aslında: Korkunun yönettiği bir hayatın öznesi olmak, kaderine pek elleşmeyen birisi olarak kalmak Obsesif-kompulsif çocukların hayatlarının başka dönemlerinde, o tutuk, takıntılı hallerinden kurtulduklarında, hiperaktifleşmeleri senaryonun öbür tarafına geçmek gibi: Çok kontrolden hiç kontrole
4 Yaprak toplayarak
Hiç yaprak bırakmamacasına koşturuyor sokak aralarında, bahçeden bahçeye “Bir tane bile kaldıysa, söylemesi bile zor, çok kötü şeyler olabilir Kime mi? Anneme tabii ki Onu önlemek için topluyorum şehrin bütün yapraklarını şehrin” Uykusuz, susuz, eksiksiz, ne kadar yere düşmüş yaprak varsa, o kadar yaprak toplanmalı Kendini yok edercesine bir takıntının peşine takılan herkes, bir felaketi, kendisinin ya da en sevdiği ve en kızdığının başına gelebilecek bir felaketi önlemek çabasında Bir çocuk bunu ne kadar söze dökebilir ki? “Geceleri yaprak toplamaya ara verdiğimde, gidip annemim yüzüne krem sürüyorum Kırışıklıklar kaybolsun diye Saçlarını da boyamak istiyorum, tek bir beyazlık kalmacasına
5 Fazla sıkı tuttuysan hayatın elini
Hayat ile ilişkimizdeki tarzımızı, çocukken annemizin elini tutuşumuza benzetiyorum Kimimiz sımsıkı yapışıyoruz, hiç bırakmamacasına Kimimizin tutuşu ise, her an kurtuluverecek gibi, gevşek, iğreti Güvenli, ne zaman tutacağını, ne zaman biliyor gibi gözüken çocuklara bir yandan imrenerek Hayatın elini fazla sıkı tutmaya (obsesif-kompülsif) bozukluk denilebilir mi?
6 Sevmek bir takıntı mı?
Ne iddialı bir soru bu Tabii ki, sevmek bir takıntı Ama, sevmek bozukluk olan takıntı mı? Allah aşkına, bu sorunun cevabının ne önemi var; nasıl olsa kimse aşktan iyileşmek istemez ki
7 Sofra krizi
Masada hep aynı yerde oturur Tabağının ortasında iki kaşık, ne bir eksik, ne bir fazla, iki kaşık patates püresi Üstüne bir köfte, bir pirzola Her öğle saatinde dedesi ajans dinlerken, o da sofradaki yerini alır Yemek öncesinde, abdest alırcasına bir titizlikle, içinden bir şeyler söylene söylene, tırnağından dirseğine elini-kolunu yıkar İşin sırasını bozacak bir ses, kapının zili mesela, onu çıldırtmaya yeter Isırsa birilerini, ya da kendi kollarını, en iyisiO ısırık, ancak, düzenin bozulmasının yarattığı öfaaai yatıştırmaya yeter Senin sofrada oturacağın yere, yediğine içtiğine karımaya başladığında, alır doktora götürürsün Her sofra krizinden sonra, ağlamalarına dayanamaz, dediklerini uygulayacağına söz verirsin Hep bir şeyler eksik kalır, onun istediklerini bir türkü tam yapamazsın Ona giderek daha çok kızarsın O da, sana kızar Anlaşılamadığını düşünür Sende anlaşılamadığından yakınırsın
8 Hayatı hissedemeyen çocuk
Hayat sahici mi? Öyle değilmiş gibi geliyor daTemiz ama temiz değilmiş gibi Her hazırlığı tamam, ama hiçbir hazırlığı yokmuş gibi Yapılanlar sanki yapılır yapılmaz, eylem-hafızamızdan siliniyor Hiçbir iz bırakmadan kayboluveriyor Her yaptığımızı tekrar tekrar denetlemek, yaşananları hiç olmamış gibi algılamak, yapılanların devamlılığını ancak yapıldığı anla sınırlamak Devamlı aynı şeyleri yapmak Belleği birkaç basamaktan geriye gitmeyen ve söz tutmayan bir bebek belleği haline getiren bu sürece, bir çocuğun dayanması zordur Yaşadıklarının sahiciliğinden hep şüpheye düştüğünde, yaşananları doğrulamaktan başka bir çare bulamayan çocuk, ısrarcıdır Yaşayabilme telaşındadır Bu günden ayrılmak istemez, bu gün ya da bu an, daha telaffuz ederken kelimeleri, geçmişte kalıverir Bugün olarak bellediği bir geçmişe tutunan çocuk, tutucu ya da ilerlemeyi önleyici bir “siyasi” pozisyonuna sürükleniverir
9 Dikkat dağılır ve toparlanır
Obsesif bir çocuksanız eğer, dikkatiniz toplandığında dağılamaz Nereye takıldınızsa, orada kalır Dikkat dağınıklığı olan bir çocuksanız, dikkatinizi toplamanız zordur Obsesif çocuklar, tedavi edildiklerinde, bazen o an’a tutsaklıktan kurtulmanın coşkusuyla, kontrolünü tümüyle bırakıverirler Hareketli ve takıntılı olmak çelişkili gözükebilir Kontrolsüzlüğün bir şekli “çok kontrol” ise, diğeri de “hiç kontrol”
10 Edebiyat gençleştirir
Çünkü hayat söz ile zapt edilebilir Bir yazar (Leyla İpekçi), Hürriyet’te yayımlanan bir röportajda diyor ki: “Edebiyatçı olmadan önce daha yaşlıydım Çünkü hayat daha hızlı akıp geçiyordu” Söz kullanma becerisinin gelişmesi, çocuğun hayatı ve zihni üzerindeki kontrolünü arttırdıkça, hayatı yavaşlatır Söze dayalı beynimiz, sözsüz beynimizden daha ağırdan alır süreçleri Hayatın hızına ayak uydurabilmek, hayata kaybolup gitmemek için ihtiyacımız olan bir yavaşlamadır bu Bir bakışla karar veren sözsüz yanımızın süratini kesen sözlü yanımız, obsesif oldukça işi hayatı durdurmaya vardırır Hayatın durmasını, hayatın bitmesi gibi görenler de olacaktır Obsesifliğimiz depresyonla “taçlanır” Korkular biter, hayat durduğu için Hayatın tekrar hızlanmasında neler olacağının korkusu, çocuğun içini kaplar “Tedaviye direnç”, korkunun aldığı son şekilde başka bir şey olamayabilir O sırada çekilecek bir fonksiyonel manyetik rezonans, sol hemisferde artmış kan akımının kaudat çekirdekte yoğunlaştığını gösterebilecektir

Alıntı Yaparak Cevapla

Çocuktum, Obsesiftim!

Eski 09-06-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Çocuktum, Obsesiftim!




Bende obsesift bir çocuğum, iki çocuğa sahip olmam bu gerçeği değiştirmiyorYakın bir tarihe kadar obsesiftliğimi bıraktım zannediyordum ama yanılmışım Tetikleyici faktörler ortaya çıkınca maalesef "huylu huyundan vazgeçmez"i teyid ediyorum Kendime engel olamıyor (aklımı kaçıracak gibi), ortaya çıktığında bu olumsuzluğumu değiştirmekte ise başarı sağlayamıyorum Düşününce, aslında kendimi değiştirdiğimi, obsesiftliğimi bıraktığımı zannettiğim zamanlarda da bahanelerle gerçeği örtmeye çalışmış, kendimi kandırmışım Böyleyim, böyle yaşayacağım her halde!

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.